19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2010 CUMA 18 Özyeğin Üniversitesi, lise öğrencileri için bilgisayar oyun atölyesi düzenliyor GÖRÜŞ AHMET TAN ALEV’den yeni yıl hediyesi zel ALEV Okulları; öğrenci, veli ve mezunlarının katılımıyla her yıl düzenlediği “Geleneksel Yeni Yıl Şenliği”nden elde edilen geliri, bu yıl “Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı Çocuk Köyü”ne bağışlayarak, Bolluca’daki “Çocuk Köyü Gençlik Evi Donanımı” projesine destek oldu. Yapılan yardım sayesinde köyde yaşayan kimsesiz çocuklar için yatak, masa, koltuk gibi mobilyalar alınarak sıcak ev ortamları yaratılacak. Kendi oyununu yap Ö zyeğin Üniversitesi’nin lise öğrencileri için düzenleyeceği Bilgisayar Oyunu Atölyesi’ne katılmak isteyenler, 7 Ocak 2011 tarihine kadar üniversitenin web sitesi üzerinden başvuruda bulunabilirler. Atölye çalışması sonunda başarılı bulunan öğrencilerden, önümüzdeki yıl üniversiteye giriş sınavında Özyeğin Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’ni tercih edenlere, “yüzde 100 Bilgisayar Mühendisliği Dekanlık Bursu” verilecek. 3. Bilgisayar Oyunu Atölyesi’ne katılacak olan öğrenciler, 31 Ocak 4 Şubat 2011 tarihleri arasında, bir hafta boyunca bilgisayar oyunu yapmanın temel kurallarını öğrenecekler. Lise 11. ve 12. sınıf öğrencilerinin katılımına açık olan atölye çalışması, Özyeğin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyelerinden, üç boyutlu “Culpa Innata”yı yaratan ekibin yöneticisi Prof. Dr. Tanju Erdem, Yrd. Doç. Dr. İsmail Arı, Yrd. Doç. Dr. Barış Aktemur ve “Culpa Innata”oyununu geliştiren Momentum Digital Media Technologies ekibi tarafından yürütülecek. Uygulamalı olarak gerçekleştirilen atölye, öğrencilerin grafik tasarım, programlama ve hikâye kurgulama yeteneklerini geliştirmeyi amaçlıyor. Atölyede bilgisayar oyunlarının tarihi, oyun yapım süreci, MIT’nin geliştirdiği Processing diliyle programlama, oyun grafiği ve animasyon hazırlama yöntemlerine dair temel bir eğitim verilecek. Atölye hakkında daha ayrıntılı bilgi almak ve başvuruda bulunmak için ozyegin.edu.tr adresini ziyaret edebilirsiniz. Van Değil... Tatvan Minit! CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ “Türkiye bölünüyor!” diye dün Cumhuriyet’te feryat ediyordu. Feryadını TBMM kürsüsünde “Leş mi kesildik” diye sürdürdü. ABD’yi arkasına almış İmralı hükümlüsünün, “Korkunç bir iç savaş başlatırım!” tehditleri altında Türkiye’nin seçime gittiğini anlatıyordu ki… 10 dakikalık süresi bitti. Gerisi TBMM tutanaklarından aynen... Ki.. “Van minit”in önemi anlaşılsın! M. ŞÜKRÜ ELEKDAĞ – …Türkiye’de konuşlanmış bu nükleer bombaların o dönemde bir gerekçesi vardı. Ancak Varşova Paktı çökmüştür. Rusya Türkiye için bir tehdit kaynağı olmaktan çıkmıştır. Bu itibarla hâlâ İncirlik’te… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.) BAŞKAN – Sayın Elekdağ, teşekkür ediyorum. ELEKDAĞ (Devamla) – Sayın Başkan, sözümü bitireyim. BAŞKAN – Veremiyoruz… Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ… ELEKDAĞ (Devamla) – 2 dakika vermeyecek misiniz? BAŞKAN – Ek süre vermiyoruz Sayın Elekdağ… MUHARREM İNCE (Yalova) – Yani verebilirsiniz Sayın Başkan. Böyle bir uygulama yok. BAŞKAN – Sayın Elekdağ, lütfen… M. İNCE (Yalova) – O zaman Başbakan’a da vermeyeceksiniz, Başbakan’a da! BAŞKAN Sayın İnce, lütfen… M. İNCE (Yalova) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Bak, Grup Başkanvekili olarak konuşmalarınıza dikkat ediniz. M. İNCE (Yalova) – Siz de Meclis Başkanı olarak uygulamalarınıza dikkat ediniz. BAŞKAN – Ben dikkat ediyorum ve herkese aynı şeyi yapıyorum. M. İNCE (Yalova) – O zaman Başbakan’a da vermeyeceksiniz. … BAŞKAN – Sayın Elekdağ, teşekkür ediyorum. Kusura kalmayın lütfen. M. İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Meclis’in açılışında Meclis’i yönetmiş bir başkana 1 dakika süre verebilirsiniz. BAŞKAN – Oturur musunuz yerinize. M. İNCE (Yalova) – Allah’ın kanunu değil bu. Lütfen… BAŞKAN – Sayın Elekdağ, çok teşekkür ediyorum. M. İNCE (Yalova) – Lütfen Sayın Başkan… NECİP TAYLAN (Tekirdağ) – Ayıp ya! Otur yerine! M. İNCE (Yalova) – Otur yerine be! Ne karışıyorsun? BAŞKAN – Sayın Elekdağ, lütfen oturur musunuz. M. İNCE (Yalova) – Seninle mi konuşuyorum ben? Terbiyeli olun! BAŞKAN – Sayın Elekdağ, teşekkür ederim. Lütfen… M. İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, lütfen süre verin. Zaten bir dakika geçti bile. BAŞKAN – Sayın Elekdağ, lütfen, siz bu konuları bilen bir insansınız. Lütfen oturur musunuz. M. İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, milletvekillerinin birinden 1 dakika alıyorum, Sayın Elekdağ’a verin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler.) BAŞKAN – Sayın İnce, bunun usulü bu değil. M. İNCE (Yalova) – Rıza Yalçınkaya’nın 9 dakikasını 8 dakikaya düşürüyorum. 1 dakikasını Sayın Elekdağ’a verin. M. E. ÖZDEMİR (Sivas) – Ayıp ya yaptığınız, ayıp! Amacınız terör uygulamak mı? M. İNCE (Yalova) – Rıza Yalçınkaya’nın 9 dakikasını 8 dakikaya düşürdüm. BAŞKAN – Önceden bildirecektiniz. M. İNCE (Yalova) – 1 dakikasını ilave edin. BAŞKAN – Tamam. O sizin grup meseleniz. Eğer Sayın Yalçınkaya sekiz dakika konuşacak… Buyrun Sayın Elekdağ. Ş. ELEKDAĞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Bu itibarla bu silahların hâlâ İncirlik’te muhafaza edilmesi için hiçbir izah edilebilir gerekçe mevcut değildir. Sayın Dışişleri Bakanımıza soruyorum: Bu silahları hangi karanlık amaçlara hizmet için ülkemizde konuşlandırıyorsunuz? Ö ‘Sınav sayısı artacak’ ğur Dershaneleri’nin Prag’da düzenlediği sempozyumda, “Eğitimde Sınavların Yeri” tartışıldı. Bahçeşehir Eğitim Kurumları ve Uğur Dershaneleri Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel, sınav sayılarıyla oynamanın eğitimde çözüm olmadığını belirterek, “Düz liseler kapatılıyor. Öğrenci ya meslek lisesine ya da Anadolu lisesine gidecek. Sınavların kaldırılması konuşuluyor ama sınavlar sayıları artarak devam edecek. İnternet çağında yaşarken 50 yıl önceki anlayışı gençlere dayatıp, ‘meslek lisesine git’ diyemezsiniz. Öğrenci liseyi bitirir, ondan sonra bir meslek edinmek için gerekli kurumlara gider” dedi. U Işık engelleri kaldırıyor şık Okulları öğrencileri, Dünya Engelli Dostları Gelişim Derneği’nin başlattığı “Plastik Kapak Toplama Kampanyası” kapsamında 1.5 ton kapak topladılar. Işık İlköğretim Okulu ve Işık Lisesi Nişantaşı Kampusu’nda öğrenim gören öğrencilerin topladıkları kapaklarla 6 tekerlekli sandalye alınarak sahiplerine teslim edilecek. I GENÇLER FİLM ÇEKECEK İstanbul Lisesi Liseler Arası Kısa Film Yarışması, tüm lise öğrencilerini film çekmeye davet ediyor. “İstanbul Lisesi Liseler Arası Kısa Film Yarışması” genç yönetmen adaylarına güzel fırsatlar tanıyor, gençlerle ustaları bir araya getiriyor ve tüm liseli gençleri kısa film çekmeye davet ediyor. Son katılım tarihi 6 Mayıs 2011 olan yarışm süreci, katılım şartları, ön başvuru ve iletişim için tüm bilgi ve gelişmelere İstanbul Lisesi Sinema Kulübü internet sitesinden ulaşabilirsiniz. www.ielsinema.com ‘Ne Şeriat Ne Darbe!’ MERİÇ VELİDEDEOĞLU 2007’de yapılan tarihsel “Cumhuriyet Mitingleri”nin bu temel sloganını, geçen hafta 16 Aralık’ta “Balyoz Davası”nı izlemek için gittiğim Silivri’deki mahkemede anımsadım. Mahkeme salonunun “sanık”lara ayrılmış bölümünü bütünüyle doldurmuş olan “Türk Silahlı Kuvvetleri”ni (TSK) görünce, insan bu sloganın üç yıl içinde nereden nereye geldiğini elle tutulur gibi algılıyor. Mitinglerde bu temel sloganı destekleyen yan sloganlar da vardı; örneğin, “Türban Çankaya’ya Çıkamaz!”; “Türkiye Cumhuriyeti İslam Devleti olamaz!”, “Türkiye Laiktir Laik Kalacak!” gibi. Örneklerde de görüleceği üzere, milyonların yürekten seslendirdiği sloganların hemen hemen tümünde vurgulanan, “şeriat”a “karşı” oluş, karşı duruştu. “Darbe” ise “Şeriat’a da Hayır Darbe’ye de Hayır!”ın kısaltılmışı olan temel sloganda “Ne Şeriat ne Darbe!”de yer alıyordu. Anımsanacağı gibi, bu mitinglerin hemen ardından, “22 Temmuz 2007”de yapılan genel seçimi yine “AKP” kazanmıştı. “28 Temmuz”da da; “anayasanın ilk üç maddesi çok ilkeldir” diyen; “Türkiye’ye en ağır tahribatı laiklik ilkesinin yaptığını” ileri süren A. Gül, “laik Cumhuriyet ilkesi”ne “bağlı” kalacağına “yemin” ederek Çankaya’ya çıkmış, türbanlı eşiyle yerleşmişti Ankara’nın tepesine... Böylece “Laik TC Devleti”nin başına, “şeriat düzeni”ni benimsediğini ilan eden biri geçiyordu; “TC Hükümeti”nin başında da zaten “Elhamdülillah ben şeriatçıyım!” diye haykıran biri vardı. Bizler de, “kafa”ları, “gönül”leri “şeriat düzeni” özlemiyle dolu olan bu insanların; kimi yerde “yasa”ları zorlayarak, kimi yerde atlayarak, bu özlemlerine yanıt veren uygulamalara destek vermelerine, bunları görmezden gelmelerine karşı “sessiz” kalarak ortak oluyorduk. Bütün bunları da o gün, 16 Aralık’ta, “sanık” bölümüne “numaralandırılarak” oturtulmuş “Kuvvet Komutanları”na varıncaya dek, “Türk Silahlı Kuvvetleri”ni yargılamak için başlayan duruşmada anımsadım. Demek ki, o ünlü sloganın yarısını oluşturan “Şeriata Hayır!” bölümü değişmiş, öbür yarısı aynı kalmış, böylece slogan: “Şeriata Evet! Darbeye Hayır!”a dönüşmüştü. Bu durumda, günün moda deyimiyle “hibrid” (karışık, melez) bir slogan mı oluşturulmuştu? Ne var ki bu değişim geçerli olamazdı; çünkü bu “iki” kavram, “şeriat ve darbe”, aynı doğrultu bağlamında ele alınıp bir araya getirilmişlerdi. Şeriat “evet”lenmişse, darbe de “evet”lenmeliydi... Başbakan Erdoğan da gelişimi böyle görerek “TSK”, “Balyoz Davası”yla yargıç karşısına çıkarılıp “olası” (muhtemel) bir “darbe”nin önünü kesmeyi mi düşünmüştü? Böylece kendisini eleştirenlerin, icraatını onaylamayanların “Ergenekon Davası”yla “yargı önüne getirilmesi” yöntemini mi uygulamıştı dersiniz? Öte yanda Başbakan’ın bu yöntemini alkışlayan “ÖzgürDer” üyeleri, Silivri’de mahkemenin kapısında toplanıp, salonda yargılanmakta olan “TSK” için: “En ağır ceza verilsin!” diye haykırıyorlardı. Ne yazık ki(!) bu görüşlerini bildirmekte geç kalmışlardı... Çünkü “AB” komiserleri, “TSK”ya indirilmek istenen “Balyoz”u çoktan alkışlayıp, Başbakan Erdoğan’ın kendi askerine “yabancılaşma”sını övmekten(!) geri kalmamışlardı... “ÖzgürDer”in çığlıkları sürerken, mahkemede sıra “sanık”ların kimliğini belirlemeye gelmişti. “1” numara eski “1. Ordu Komutanı” Çetin Doğan’a verilmişti; Org. Doğan “baş sanık” olarak seçilmişti. “2” ve “3”. sanıklar olarak da “Hava ve Deniz Kuvvetleri”nin eski komutanları... Bilindiği gibi, “TSK”nın “196” subayı “sanık” olarak belirlenmişti. Sıra “164” sayılı Astsubay Recep Yavuz’a gelince, bu davanın “kimliği” de gözler önüne serilecekti. 164 sayılı (!) Astsubay Yavuz “sanık” değildi; sanık olarak belirlenen “47” sayılı (!) Astsubay Recep Yıldız’ın kimliği kendisine de uygun görülmüştü. Mahkeme Başkanı Ömer Diken, “insan unsuru”nun “yanılma” payından söz ediyordu ama, Astsubay Yavuz “dilekçe” verip bu yanlışlığın giderilmesini istemiş, uyarmış... O zaman bu durumda, “insan unsuru”nun “tezgâh” kurmasından, “düzmece” senaryo hazırlamasından dolayı yayılan kötü “koku”dan ancak söz edilebilir diyorum... Dava ilerledikçe sanırım daha da kötü “koku”ların ortalığı saracağı, bu ilk adımdan kendini belli etti. Gazeteciler bu “maskara”lığı ulaştırmak için dışarıya fırladıklarında, geçen yıl bu günlerde (19 Aralık) “komutanlarına suikast yapacağı” iftirasına dayanamayıp intihar eden Dz. Yrb. Ali Tatar’ı anımsadım; altı gün sonra “suçsuz” olduğu ortaya çıkmıştı... Ne ki, bir yıl boyunca onu hiç anmadık; unuttuk... “Balyoz Davası” için de bu tutumu sürdürmeyelim. “28 Aralık”ta “çoğalarak” Silivri’de mahkemede olalım! HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Levrek balığının 1 küçüğü. 2/ Gece yapılan sinema ya da 2 tiyatro gösterisi... 3 “Deniz ufkunda bu 4 sesleri nerden geliyor/ Barbaros 5 belki donanmayla 6 seferden geliyor” 7 (Yahya Kemal). 3/ İçinde maden ergi 8 tilen kap... Bir renk. 9 4/ Doğu Anado1 2 3 4 5 6 7 8 9 lu’da bir ırmak... Çocuğun eğitim ve öğretimiyle ilgili 1 İ M R A H O R Ş erkek bakıcı. 5/ Yapma 2 M A U N T A K A cıklı davranış... Bıçak bi 3 R U T İ N V A N lemeye yarayan, çubuk bi 4 A N İ İ S A F çiminde çelik araç. 6/ II. 5 H N İ Ş A N Ü Dünya Savaşı’nın önemli 6O T S A N D A L çarpışmalarına sahne olan K bir Japon adası. 7/ Deride 7 R A V A N D A 8 K A F A T E sinirler boyunca ağrılı fisÜ L K E R kelerin dökülmesiyle be 9 Ş A N liren bir hastalık... Sanayi. 8/ Tekerlek biçiminde bir peynir... Bir nota. 9/ Japon lirik dramı... Çalı çırpıdan yapılmış kulübe. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Akdeniz’in kıyı şeridinde yaşayan bir balık. 2/ “Seni düşündükçe/Atlara veriyorum” (İlhan Berk)... 18. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan bir dekorasyon üslubu. 3/ “Acıçaça” da denilen bir balık. 4/ Yunan mitolojisinde aşk tanrısı... Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca. 5/ Açık seçik olan... Fas’ın plaka imi... “Ben havada uçar idim/ ile tuttun beni” (Türkü). 6/ Başa örtülen bir cins şal. 7/ Köpek... “Eserler, yapıtlar” anlamında eski sözcük. 8/ Avustralya’da yaşayan ve “keseli ayı” da denilen hayvan... Fayda, kâr. 9/ Her tür cinsellikten arınmış aşk için kullanılan sözcük. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle