19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 2010 CUMA [email protected] 18 KÜLTÜR Zehra Yıldız Vakfı, ünlü sopranoyu anma etkinliğinde dinleyicileri genç kuşak şancılarla buluşturdu ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ‘Yıldız’lı, müzikli bir gece üthişti! Olağanüstüydü! Bir daha belki de asla yaşanamayacak anlardı! Her saniyesi sonsuz bir yoğunluk içeriyordu. Güzellik, düşünce, coşku, yetenek, disiplin, çalışma gücü, emek yoğunluğu… İnsan olma, gerçek anlamda sanatçı olma onurunu içeriyordu. Aydınlık bilincini bileyen bir geceydi. Sahnedeki aydınlık gözleri kamaştırmıyor, tam aksine duyarlığı uçsuz bucaksız kılıyordu. Gece onun gecesiydi. Ona adanmıştı. O da bizim gibi sahneyi izliyordu. Kendi ışığını sahneye yansıtıyordu. O Zehra Yıldız’dı. Kısacık yaşamına nice başarıyı sığdırmış, ülkesine ve insanlığa sadece onur kazandırmış, çok erken aramızdan ayrılmış dünya çapındaki sopranomuz Zehra Yıldız’dı… Sahne ise Caddebostan Kültür Merkezi… (Zehra Yıldız Gecesi’nin ikincisi Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde dün gece tekrarlandı.) Zehra Yıldız adına kurulan vakıf 13 yıldır, onu sevenleri, dinleyicilerini genç kuşak şancılarla buluşturuyor; genç Zehra’lar yetiştirmek için çabalıyor; Leyla Gencer, Belkıs Aran, Suna Korad, Zehra Yıldız’ların döşedikleri zorlu yolda, geçmişle günümüz arasında köprüler kuruyor. Her yıl, Zehra Yıldız acaba bu kez kimleri bir araya getirecek diye merak ederim: Bu kez olağanüstüydü. Genç Rus şef Michael İskrov yönetiminde Zehra Yıldız Vakıf (ZYV) Orkestrası’nın eşlik et Kediler ve Karakterler... Evet, kendi adıma gerçekten bağışlanacak gibi değil! Sen tut, hayatın boyunca kedilere âşık ol ve onlar üzerine bunca yıl tek satır yazma! Bugün kendime ve bütün kediseverlere karşı bu kusurumu bağışlatmak niyetindeyim. Ve üstelik hayvanlar âleminde kedilerin elbet biz insanlar tarafından! epey hakkı yenmiş bir tür olduğunun da farkındayım. Her şeyden önce: “Kediler nankördür!” söylemini yıllardır neredeyse bir atasözüymüş gibi dinler dururum. Daha doğrusu, dinler ve öfkelenirim. Çünkü özellikle köpeklerin sadakatini yüceltmek için söylenen bu söz, bence tamamen biz insanların bir açıdan kedileri kıskanmamızdan kaynaklanma. Bilim, her kedinin kendine özgü bir ‘karakterinin’ bulunduğunu ve yaşadığı sürece o karakter özelliklerinin dışına çıkmadığını kanıtlayalı çok oldu. Yani, düşünün: Her kedi, dünyaya belli bir karakter sahibi olarak geliyor ve ölene kadar o karakteri ile tutarlı yaşıyor. Ne dönekliği, ne de satılmışlığı var. Hele yaltaklanma nedir hiç bilmiyor. İşte bizim kediye yönelttiğimiz nankörlük suçlamasının temel kaynağı da bu: Ne yaparsak yapalım, kedilere söz geçiremiyoruz. Örneğin onunla birlikte yaşadığınız evde kediye neresini gösterirseniz gösterin, sonunda o kendi seçtiği yerde oturur veya uyur. Bu konuda fazla ısrarcı davranıldığı takdirde ise çıkar gider. Kısacası, köpeklerin aksine, kedileri kendimizden bağımlı kılamadığımız için, onları hemen nankörlükle suçluyoruz aslında karşımıza çıkan, gerçek anlamda bağımsız ruhlu her insana da yaptığımız gibi. Kedileri karşımızda hiçbir zaman hazırol’da bekletemiyoruz. Evimin iki adım ötesindeki Oyun Atölyesi’nin kadrolu kedisi Kate, bu söylediklerimin tipik örneklerinden biri. Adını, Shakespeare’in ünlü oyunu “Hırçın Kız”dan aldı. Çünkü tiyatroya birkaç yıl önce, bu oyunun provaları sürerken, el kadar bir yavru olarak “kapılandı”. Bahçe duvarını aşıp, önce mutfaktakileri tavladı. Bütün çalışanların ve gedikli müşterilerin sevgisini kazanması da fazla zaman almadı. Şimdilerde artık hayatını cinsellik hariç, çünkü ilk çapkınlığı sonucu yedi yavruya birden gebe kalınca, ufak bir cerrahi müdahale kaçınılmaz oldu! tamamen kendi kafasına göre yaşayan bağımsız bir kadın. O istemeden asla sevip okşayamazsınız. Laubalileşmenize kesinlikle izin vermez. Özellikle sağ patisinin tokadı namlıdır. Ama Oyun Atölyesi’nin yöneticilerinden Selçuk Aydoğan için bazı kurallarını epey gevşetmiştir. Örneğin onun kendisini kucağına almasına, bir yerden başka bir yere götürmesine ses çıkartmaz. Çünkü katıksız bir sevgi insanı olan Selçuk Aydoğan, öksüz ve yetim bir yavru olarak kuruma gelen bu şirin varlığa yüreğinde hemen sıcacık bir yer açmış, Kate de bu fırsatı değerlendirip onu baba bilmiştir. Can dostum ressam Hale Işık da kedileri ve Kate’i sevenlerdendir. Fakat aralarında nedense Kate yönünden biraz ‘gerilimli’ bir ilişki var. Belki ikisinin de kadın olmalarından kaynaklanan bir durumdur. Çözemedim. Benim son gözdemin adı ise “Vazo”. Evet, yanlış okumadınız. Dört, beş yıl kadar önce, şimdi el değiştirmiş olan bir dükkânın minik kedisi olarak ve bu adla semtimizin sakinleri arasına katılmış. Sonra sokaklarda yetişen gerçek bir “hayat kedisi” olarak hep birkaç dükkânı birden mekân seçmeye başlamış. Şimdilerde ise daha çok Migros’un önünde kalıyor. Benimle ilişkisi müthiş. Okşadığım zamanlar koluma sarılıyor ve sevgi seansının ne zaman biteceğine o karar veriyor. Daha önce gitmem yasak. Evet, dediğim gibi, “karakterli” canlılardır kediler. Onun için bence “nankör” diye suçlamayı bırakalım da karakter konusundaki bilgilerimizi onların yardımıyla tazelemeye bakalım! eposta: [email protected] M G Yetenekler geçidi tiği solistler şöyleydi: BURAK BİLGİLİ (Bas): İlk kez ZYV bursuyla İtalya’ya gitmişti. Hızla yükseldi, dünyanın belli başlı tüm şan yarışmalarından ödüller aldı. Metropolitan, La Scala, Carnegie Hall sahnelerinden inmez oldu. 2011’de Cenevre, Münih, Seatle, Avignon, Detroit, Vancoover Operaları ve Londra Carnegie Hall’de sahneye çıkıyor. 2011 Mart’ta İstanbul’da Verdi’nin “Requiem”ini söyleyecek kaçırmayın! Önceki akşam sahnede sesi ve oyunculuğuyla sanki evinde gezinir gibiydi, derisinin dışına taşıyordu. BURCU UYAR: Fazıl Say’ın “Metin Altıok Oratoryosu”nu dinlediyseniz o soprano sesi unutamazsınız. Leyla Gencer Yarışması’nda ödül; İtalya, Fransa Almanya’dan ödüller… Dünya sahnelerinde kanatlandı: Başroller: Lu Fotoğraf: ZEYNEP ALTAY ece onun gecesiydi. O Zehra Yıldız’dı. Kısacık yaşamına nice başarıyı sığdırmış, ülkesine ve insanlığa sadece onur kazandırmış, çok erken aramızdan ayrılmış dünya çapındaki sopranomuz Zehra Yıldız’dı… natçı için sayfalar dolusu yazılabilir. Onlardan birini bile sahnede izleyebilmek büyük bir nimetken, şu son iki akşamdır hepsi bir arada sahnedeydiler. Bir daha kolay kolay yaşanmayacak olan iki buçuk saatin sonunda tüm salon ayağa kalkmış çılgın gibi alkışlıyorduk. Yeryüzü muhteşemdi! Hayat harikulade! Değil mi ki benim ülkemden böyle yetenekler çıkıyordu asla umutsuzluğa kapılmamak gerekiyordu. Sahnesi bunca aydınlık ülkeden umut kesilmezdi, kesilemezdi… Öyleyse mücadeleye devam… Bunları düşünürken ben, gözüm salonun iki yanındaki boş koltuklara kaydı. Ve o sırada vakıf yöneticisi tenor Suha Yıldız’ın, bu akşama dair haber vermeyen, tek satır bile yazmayan medyayı kınadığını duydum. Haklıydı. İzleyebildiğim kadarıyla, Cumhuriyet dışında hiçbir gazetede bu olağanüstü konserin haberi yoktu. Radyo, televizyon mu? Hadi güldürmeyin beni! O akşam bu müthiş şöleni izleyen televizyon yoktu, kameralar, foto muhabirleri yoktu. Onlar neredeler malum… Koca salonda görebildiğim kadar dört gazeteci, yazardık... (Üçü Cumhuriyet’ten, biri Evrensel’den.) Tamam medyanın gözleri ve kulakları nitelikli işlere, evrensel değerlere, “dedikodu sansasyonrating” dışı işlere kapalı, anladık. Peki ama konservatuvar öğrencileri neredeydi onu anlayamadım… Opera sanatçıları da meraksızdılar ki yoklardı! İşte böyle… Emeği geçen herkese teşekkürler. [email protected] Gözü kulağı kapalı medya cia, Gilda, Manon, Violetta… En çok Berlin Deutsche Oper, sonra Nantes, Marsilya, Menheim operaları… 2011’de Salzburg’da “Gece Kraliçesi”, Marsilya, Viyana ve Berlin operalarında “Don Giovanni”de Dona Anna rolünde olacak. 2012 şimdiden dolu. Önceki akşam, yarışma dışı İstanbul’da ilk sahneye çıkışıydı. Dinlemeyenler ne kaçırdıklarını bilmiyor! CENK BIYIK: İşte tanrı vergisi bir ses daha. Gürül gürül, seller sular gibi akan geniş spektrumlu tenor. İÜ Devlet Konservatuvarı’nda yüksek lisansını yaparken Almanya sahnelerinde rolleri kapıyor. Berlin Olimpiyat Stadı’nda Almanya Türkiye maçında, iki ülkenin de milli marşını söyleyip milleti kendine hayran eden de oydu. Önceki akşam yine milleti avucunun içine aldı. 2011’de hem Almanya kentlerinde, hem de Viyana Volksoper’de sahnede… KARTAL KARAGEDİK: En gençleri…1984 doğumlu. Bariton. Onu Leyla Gencer yarışmasından tanıyordum. O ödüle, Almanya, İtalya, Macaristan’dan ödüller kattı. İtalya’da Falstaff ve Riccardo (“I Puritani”) rolleriyle parladı, Almanya, İtalya ve Finlandiya’da konserler verdi. 2011’de Freiburg Operası’nda ve Schleswig Holstein Festivali’nde sahneye çıkacak… Önceki gece Rusça söylediği Prens İgor’un aryası ve Burak Bilgili ile “Don Pasquale”deki düetleriyle bizi fethetti... Geceyi şancı olmayan bir solist taçlandırıyordu. Dünya çapındaki flüt sanatçımız Bülent Evcil. Önceki akşam yine Tanrıların nefesini yeryüzüne indirdi. Sevgili okurlar, yukarıdaki her sa Bengü Karaduman’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisi Outlet İstanbul’da Gerçeğin peşinde, ‘burdayım’ Bengü Karaduman, “Burdayım” başlıklı sergisinde gerçekliğe farklı katmanlardan bakan bireyin düşünsel boyutunu çok katmanlı bir dille sunuyor. EBRU NALAN SÜLÜN Türkiye’de sanatın siyasal, ekonomik ve toplumsal boyutlarıyla tartışılmasına yol açan, 21 Eylül’deki Tophane saldırılarına maruz kalan galerilerden Outlet, Bengü Karaduman’ın “Burdayım” sergisi ile tekrar ayağa kalktı. Karaduman, Türkiye’de açtığı bu ilk solo sergisinde gerçeklik ve bu gerçekliğe farklı katmanlardan bakan bireyin düşünsel boyutunu yine çok katmanlı bir dil ile sunuyor. Sergi, bireyi sorgularken sanatçının kendi gerçekliğinden ve bireyselliğinden besleniyor. Karaduman, son dönem videoheykel ve neon çalışmalarından oluşan işlerinde çok katmanlı gerçekliği üç ayrı düzlemde, üç ayrı odada ele alıyor. “Güncel gerçeklikler”, “rüyalar, hayaller” ve “gerçekliklere olan bakış.” Ele aldığı gerçekliği konstrüksiyon olarak değerlendiren sanatçı, yapıtlarında bireyin sahip olduğu araçlardan üçünü; nesnel düşünme, bilinçaltı ve dünya görüşümüzü beslediğimiz kaynaklar vasıtasıyla edindiğimiz gerçekliğin görünürlük ivmesini sorguluyor. Serginin katmanlaşan anlatım diline bakıldığında ilk bölüm, iki boyutlu siluet animasyon videolardan oluşuyor. Mekânda, videonun alışılmış yüzey değerlerinin farklılaştırılıp dönüştürülmüş katmanlar üzerine yansıtılması önemli. Sanatçı, ağ gibi düzenlediği iplerden oluşan çok katmanlı yüzeye yansıttığı videosunda, bedenin sınırlarının dışında oluşan göreceli gerçeklikleri, güncel yaşamımızda karşılaştığımız olayları, duyduğumuz haberleri sorguluyor. Serginin ikinci mekânında, bir ayna ve neon ışığı kullanılıyor. Bu bölümde Karaduman, dış ses olarak maruz kaldığımız gerçeklikleri yorumlarken sahip olduğumuz kurgu gücünü Yaşayan çınar Nurhan Atasoy Kültür Servisi Türkiye’nin sanat tarihi alanında yaşayan önemli isimlerinden Prof. Dr. Nurhan Atasoy için yarın bir saygı etkinliği düzenleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Müdürlüğü tarafından düzenlenen program, yarın saat 14.00’te Beyoğlu’ndaki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Nurhan Atasoy’un hayatı, akademik çalışmaları, Türk sanat tarihine katkılarının konuşulacağı programın oturum başkanlığını Prof. Gül İrepoğlu yapacak. Sergi açılışı, kokteyl ve sinevizyon gösterimi ile başlayacak etkinliğe İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Yunus Söylet, TEMA Vakfı Başkanı Nihat Gökyiğit, yazar Selim İleri konuşmacı olarak katılırken, Prof. Haluk Abbasoğlu, Prof. Baha Tanman, Prof. Günsel Renda, Prof. Zeynep İnankur da temenni konuşmaları yapacaklar. 1934’te Tokat’ın Reşadiye ilçesinde doğan Prof. Dr. Nurhan Atasoy, ilk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Güzel Sanatlar ve Sanat Tarihi Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisans ve doktorasını da aynı bölümde tamamlayan Prof. Atasoy, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, KÜSAV ve Taç Vakfı’nın kurucu üyesi oldu. Prof. Atasoy 1997 yılında Maltepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanlığı’na atandı ve buradan emekli oldu. UGSO’da yeni şef Serdar Yalçın Kültür Servisi Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası’nın (UGSO) 2007’den bu yana şefliğini yürüten Cem Mansur, görevini Serdar Yalçın’a devretti. Gençlik Orkestraları Derneği’nce yapılan açıklamada, farklı tecrübelere sahip yerli ve yabancı şeflerle çalışmanın, genç müzisyenlerin sanatsal ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunacağı, bu yaklaşım doğrultusunda şef değişikliğinin gündeme geldiği belirtildi. İstanbul Devlet Opera ve Balesi şeflerinden Serdar Yalçın, Türkiye’deki opera ve senfoni orkestralarının yanı sıra Münih Filarmoni, Berlin Müzik Akademisi orkestralarıyla konserler verdi. Sergi, sanatçının son dönem videoheykel ve neon çalışmalarından oluşuyor. Ressam Merzifonlu yaşamını yitirdi anlattığı bilinçaltı katmanını üç tema ile ayrıştırıyor. “Ödül ve ceza”, “dikkati kendine yöneltmek”, “yerini aramak” olarak ayrışan düzenleme, heykel ve videonun bütünselliği ve mekânla olan diyaloğu ile farklılık yaratıyor. Serginin önemi izlediği ikonografik dil, çok katmanlı tema ile uyum sağlayan katmanlı anlatım yolları ve bunların bütünsellikleri ile artıyor. Kültür Servisi Ressam Yılmaz Merzifonlu, önceki gün yaşamını yitirdi. Merzifonlu’nun cenazesi dün ikindi namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda defnedildi. 1928’de İstanbul’da doğan sanatçı, ilk resim eğitimini lise yıllarında, Kadıköy Halkevi’nde Şeref Akdik’ten aldı. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Zeki Kocamemi Atölyesi’nden 1952’de mezun olan Merzifonlu, son sergisini 10 Nisan5 Mayıs 2010 tarihlerinde Kızıltoprak Sanat Galerisi’nde açmıştı. sözdizimsel mantık ve ayna yoluyla gösteriyor. Bireyin kendi dünyasını yaratma özgürlüğü ve kolektif bilincin dışında bireyin homojen çevresinde yarattığı öznel alanlar sorgulanıyor. Serginin üçüncü bölümünde ise bilinçaltının sonucu oluşan rüyalar ele alınıyor. Düşünmenin bir yolu bilinçaltı; gerçek hayat dinamiklerinin, verilerin netleştiği bir düzlem. Sanatçı, poliüretan heykeller ve video dili ile Pera Gençlik Orkestrası İTÜ’de Kültür Servisi Pera Güzel Sanatlar Lisesi bünyesinde çalışmalarını sürdüren şef Serhat Akyol yönetimindeki Pera Gençlik Orkestrası bugün İstanbul Teknik Üniversitesi Klasik Müzik Kulübü’nün düzenlediği etkinlikte sahne alacak. İTÜ Maslak Kültür ve Sanat Birliği binasında saat 20.00’de başlayacak konsere giriş ücretsiz. Eski hastaneye ‘müze’ projesi Kültür Servisi Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Resim Heykel Müzesi’nin Ahırkapı’daki eski hastane binasında yeni bir mekâna kavuşması için Mimar Sinan Üniversitesi’ne proje teklifinde bulunduğunu söyledi. Bakan Günay, Doku Sanat Galerisi’nin iki ayrı bölümünde açılan Filiz Ural ile Erol Deran’ın resim sergilerine önceki gün gerçekleştirdiği ziyaretin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi ile birlikte bir Resim Heykel Müzesi’nin hazırlıklarını sürdürdüklerini belirterek, İstanbul Ahırkapı’daki eski hastane binasına yönelik Mimar Sinan Üniversitesi’ne proje gerçekleştirmeyi teklif ettiklerini bildirdi. Ankara’daki Resim Heykel Müzesi’nin de bütünüyle bir müze haline getirilmesi için çalışmaların devam ettiğini söyleyen Günay, “Böylece İstanbul’da bir yeni, Ankara’da da yenilenen Resim Heykel Müzesi ufukta gözüküyor” dedi. Bu yılki kültür sanat etkinliklerine ilişkin değerlendirmeyi, bu hafta TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında yapacağını söyleyen Günay, “Genel olarak yıl içindeki performansımızdan memnunuz” değerlendirmesinde bulundu. Boğaziçi’nin konuğu Japonya Kültür Servisi Bu yıl ilki düzenlenecek Boğaziçi Kitap Fuarı “Gelenek ve Gelecek” teması altında bugün başlıyor. 22 Aralık’a kadar İstanbul Kongre Merkezi’nde sürecek fuarın, bu yılki ülke konuğu ise Japonya. Programda Japon edebiyatını, kültürünü, sanatını tanıtan pek çok faaliyete yer veriliyor. (Bilgi için: www.bogazicikitapfuari.com) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle