19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 ARALIK 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencileri, sağlıksız çalışma koşullarını masaya yatırdı Kas hastası genç bilgisayar bekliyor as hastası olan 24 yaşındaki Yusuf Kurnaz, doğuştan bedensel engelli. Engeline rağmen eğitim görerek grafik tasarımcısı olan Kurnaz’ın diz kapağı, iki hafta önce geçirdiği kaza sonucu kırıldı ve bacağı tamamen alçıya alındı. Kurnaz, bu nedenle hayallerini ve mesleğini gerçekleştirebilmek için diz üstü bilgisayara gereksinim duyuyor ama alması mümkün değil. Yusuf Kurnaz’a, hayalindeki bilgisayara kavuşması için yardım etmek isteyenler, [email protected] adresine yazabilir ya da 0535 681 94 26 numaralı telefonu arayabilirler. K ‘Bilişimci Martılar’ aranıyor luslararası Bilişimci Martılar Projesi’nin bu yılki konusu “Saygın İnsanlık ve Önündeki Engeller” ve “Sporda Centilmenlik” olarak belirlendi. 8. yılına başlayan projeye son başvuru tarihi ise 31 Aralık 2010. İlköğretim, ortaöğretim ve üniversite öğrencileri ile engellilerin katılabildiği yarışmayla ilgili daha fazla bilgi için: www.bilisimcimartilar.com U ürkiye’de sanayi dallarında bilgisizlik, dikkatsizlik ve ihmalden kaynaklanan sorunlar, İstanbul Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Programı son sınıf öğrencilerinin düzenlediği seminerde ele alındı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Programı son sınıf öğrencileri, “Bana bir şey olmaz, ben her işi yaparım deme; pisi pisine ölme” ana teması ile farkındalık yaratmak ve çözüme katkı sağlamak amacıyla Santral Kampusu’nda bir seminer düzenlediler. Halkla ilişkiler bölümü öğretim üyesi Betul Mardin, seminerin açılışını, maden ocaklarında işçilerin madene inmeden önce gaz birikmesi olup olmadığını tespit etmek için saldıkları bir kanarya ile yaptı. Seminerde, ülkemizde özellikle sanayi dallarındaki sağlıksız çalışma koşulları ile sosyal yaşamdaki dikkatsizliklerden ve ihmallerden kaynaklanan ölümler tartışıldı. Seminerde madencilik, tersane, kot taşlama iş kollarının yanı sıra bireysel silahlanmanın da sebep olduğu kazalar ve çözüm önerileri, uzmanları tarafından masaya T Pisi pisine ölme! yatırıldı. Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun, Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesesi’nden maden mühendisi Ekrem Murat Zaman, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Nuri Ali Akçın, eski İÜ Mühendislik Fakültesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Necmettin Akten, Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü İktisadi Büyüme ve İktisadi Kalkınma Anabilim Dalı Yüksek Lisans ve Doktora Programı’ndan Yrd. Doç. Dr. Berna Güler Müftüoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nden Genel Müdür yardımcısı Rana H.N. Güven, sunumlarıyla görüş ve önerilerini aktardılar. İstanbul Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü öğrencileri, seminer hazırlıkları sırasında Taşkömür Maden Ocağı’nı, tersaneleri ve kot fabrikalarını ziyaret ederek zor çalışma koşullarını gözlemlediler ve afiş, film, davetiye gibi tüm altyapı hazırlıklarını kendileri yaptılar. GÖRÜŞ AHMET TAN Aklanmayan Haklanır! TBMM, AKP eline düştüğünden beri, fason yasa imalatı yapan merdiven altı atölyelere benzedi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, yandaş yargının fidanlığına dönüştürülmek için geçen gece sabaha karşı “kitaba” uyduruldu! Kamu kurum ve harcamalarını TBMM adına denetleyen Sayıştay ise bir başka yasayla iğdiş edildi! (Evet AKP iktidarı iğdiş edilmiş kurumlar iktidarıdır.) Türkiye’nin de üye olduğu Uluslararası Sayıştaylar Birliği’nin (INTOSAI) Denetim Standartları’na her maddesiyle aykırı bir düzenleme ile Sayıştay, bir tür Yüksek Mali Müşavirlik Kurumu’na dönüştürüldü. Tıpkı, Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa İşleri Genel Müdürlüğü’ne çevrilmesi gibi... AKP 8 yıldır, devletin tüm yargı ve denetim sistemini adım adım tasfiye ediyor. Öyle ki Meclis’i bile kendi harcamalarını denetleyemez bir hale getirdi! TBMM, her yıl bu halkın 100 milyonlarca lirasını harcıyor. Üç gün önce kabul edilen 2011 Meclis bütçesi, 512.9 milyon TL! Bu bütçe yeni inşaatlara, sağlık giderlerine vs. harcanacak. Milyonluk makam araçları kiralanacak. Ardı arkası kesilmeyen onarımların biri bitip öteki başlayacak. Ama bütün bunlar denetimden kaçırılacak. EVET KAÇIRILACAK!.. ÇÜNKÜ TBMM’nin en temel komisyonu TBMM HESAPLARI İNCELEME KOMİSYONU kimseye hissetirilmeden… BUHARLAŞTIRILDI. TBMM’nin ANAYASASI sayılan İÇTÜZÜK hükümlerine rağmen bu komisyon dört yıl önce yok edildi! İktidar, komisyona başkan ve üye tayın etmedi. Böylece 4 yıldır bu komisyon FİİLEN ORTADAN KALDIRILMIŞ OLDU. Çünkü, bu komisyonda MUHALEFET milletvekilleri de GÖREV ALIYORDU… Bu komisyonun görevi, dört yıldır, Maliye Bakanlığı’ndan atanan iki uzman denetçiye verildi. Müteahhitleri zaten ve artık Sayıştay bile denetleyemeyecek. Peki, bu iki sayın denetçi ne kadar yetkin, ne kadar uzman olursa olsun, 5 binin üzerinde personelin çalıştığı, günde 10 binin üzerinde yurttaşın girdiği, yediğiiçtiği (çaykahveayran) ve aileleriyle birlikte 10 bini aşan eski ve yeni milletvekilinin sağlık, harcırah vs. gibi harcamalarını nasıl denetleyebilecek? TBMM ADINA DENETİMSİZ MİLYARLAR HARCANIYOR. Örnek çok. Eski Başkan döneminde hazırlanan milletvekilleri yeni çalışma ofisleri binası projesi mimarına 1 milyon lira ödendi. Ancak yeni Sayın Başkan bu projeyi uygun bulmadı! Yenisini yaptırdı. Bunu için usulen Başkanlık Divanı’ndan da onay aldı. Yeni proje için de 1 milyon (eski parayla BİR TRİLYON TL) daha ödendi. Komisyonun yok edilmesinin asıl nedeni de bu türden ödemeler! Amaç açık... HESAPSIZKİTAPSIZİNSAFSIZ HARCAMALARIN HESABININ SORULMASINI ÖNLEMEK. AKP, HEP DENETİMDEN KAÇIYOR. AKP DEMEK.. DENETİMSİZ HARCAMA DEMEK... DENETİMSİZ HARCAMA ise… Dünya âlem bilir ki.. YOLSUZLUK demek! “Duble Yol”.. “Duble Yol” diye yırtınmaları herhalde bilinçaltı temizliği için... Partilerine, “Ak.. Ak” denilmesindeki ısrarlarının nedeni de bu. Satranç turnuvası başlıyor Eyüboğlu Eğitim Kurumları’nca düzenlenen “Eyüboğlu Dostluk Satranç Turnuvası”, bugün başlıyor. 15. Dostluk Satranç Turnuvası’na 67’si devlet, 54’ü özel olmak üzere 121 okul katılacak. “Küçükler”, “Yıldızlar” ve “Gençler” olmak üzere üç kategoride gerçekleşecek ve üç gün sürecek turnuvada 700 öğrenci yarışacak. ŞİŞLİ TERAKKİ’DE ‘KARİYER YOLCULUĞU’ Terakki Vakfı Okulları’nda, meslek ve bölüm seçimi konusunda öğrencileri en iyi şekilde yönlendirmek ve desteklemek amacıyla her yıl düzenlenen “Kariyer Haftası” etkinlikleri, 20 Aralık’ta çalıştaylarla başlıyor. Okulun rehberlik ve psikolojik danışma servisinin organize etttiği “15. Kariyer Haftası”nda, öğrenciler, 48 farklı meslek tanıyacak, 30 özel üniversite ve 10 yurtdışı eğitim danışmanlığı merkezi temsilcileri ile buluşacaklar. Beş gün sürecek etkinlik boyunca “Yaratıcı bireyler için nasıl bir eğitim sistemi”, Türkiye’de yabancı dili nasıl daha iyi öğretebiliriz”, “Üniversite eğitiminde yurtiçi mi yurtdışı mı?” konuları ele alınacak. ‘Tuna Nehri Akmam Diyor...’ MERİÇ VELİDEDEOĞLU Başlığı oluşturan “Gazi Osman Paşa” türküsü. Yarım yüzyıl önce “eylem” yapan öğrencilerin “ses”iydi; “eylem”e başlama çağrısıydı. 1960 yılının nisan, mayıs aylarında, gerek İstanbul’da olsun, gerek başka yerlerde olsun nerede öğrenciler toplanmışsa orada bu türkü söylenirdi. Oysa böyle toplanmak tehlikeliydi. Çünkü “beş” kişiden fazla kalabalıklara “ateş” açılacağı uyarısı yapılmıştı. Kuşkusuz, polisin “eylem”cilere karşı acımasız “orantısız” copla saldırısı da bütün şiddetiyle sürüyordu bugünkü gibi. Ayrıca iktidardaki Demokrat Parti’nin (DP) üyeleri, taraftarları da benzer saldırıyı muhalefetteki “CHP”ye karşı yapıyorlardı; öyle ki CHP’nin Genel Başkanı İsmet İnönü’yü “taş” yağmuruna tutarak yaralamaktan bile çekinmemişlerdi. “DP”lilerin bu saldırılarını “güvenlik güçleri” yalnızca “izlemek”le yetiniyordu, benzerini günümüzde sık sık görüyoruz. Dahası 1960’ın mayısında henüz “biber gazı” kullanımı başlamadığından, atlı polisler atlarını, yoğun öğrenci topluluklarının üzerine sürüyorlardı hiç acımadan; insanı sağlığından eden “biber gazı” kullanımı, günümüzün “F tipi” polisine “nasip” (!) olacaktı... 1960’ta Çankaya’da “DP”yi kuranlardan Celal Bayar vardır; “DP” amblemli bastonunu hiç yanından ayırmayan, yalnızca “DP”lilerin cumhurbaşkanı olan Bayar’dan olup bitene tarafsız bir “çözüm” beklenemezdi. Tıpkı günümüzde de Çankaya’nın “AKP”leşmesi, bu tepeden buram buram “AKP” kokuları yayılması gibi. Kuşkusuz “DP” iktidarı, “ses”ini tüm ülkeye duyuracak “radyo”yu da ele geçirmeden duramazdı; öyle de yaptı; “devlet radyosu “DP”nin “borazan”ı oldu. Bu konuda “AKP” daha da şanslı; devletin sağladığı hem “ses”i, hem de “görüntü”yü, “TRT”yi tüm kanallarıyla birlikte avcunun içine alıverdi. 1960’ta “DP” devlet radyosunu belki de siyasal tarihte örneği görülmemiş bir “partizanlık” girişimine de ortak eder. O dönemi yaşayanların anımsayacağı gibi, “DP” kendi içinde “Vatan Cephesi” adında garip bir kuruluş oluşturur; bütün yurttaşların da bu kuruluşa üye olmasını ister. Böylece küçücük çocuklar, henüz doğmamış bebekler, dahası ölüler bile üye yapılıp adları günlerce, saatler boyu radyodan okunur durur. “DP”nin bu maskaralığına çok da şaşmamak gerekir, çünkü bir bakıma bu olayın elli yıl sonraki bir izdüşümü olarak, R. T. Erdoğan’ı dakikası dakikasına, Çankaya’yı “AKP” ile bağlantılı büyük küçük bin bir haberi gün boyunca uzun uzun seyredip, dinlemiyor muyuz? Bütün ara ve ana haberlerin büyük bir bölümü, CHP’yi, MHP’yi suçlayarak haykıran, yüzü pancar gibi morarıp şişen, gözlerinden kin fışkıran Erdoğan’ın sesiyle, görüntüsüyle oluşturulmuyor mu TRT’de? Yine elli yıl öncesine dönersek, “DP”nin ocak, bucak başkanlarının bile, kendilerini devletin yönetim birimlerinden örneğin “kaymakam”dan, “vali”den üstün saydıklarını görürüz; isteklerini yerine getirmeyen “vali”yi, hemen yerinden edebiliyorlardı. Yöneticiler gibi “halk” da topluca cezalandırılıyordu; bu konuda en ünlü örnek, Kırşehir “il”inin “ilçe”ye dönüştürülmesiydi. Günümüzde de durumun pek “farklı” olduğu söylenemez. Ayrıca bugün doruklarda dolaşan “din”in “siyaset”te kullanımının tohumlarını atanın da “DP” iktidarı olduğu bilinir. “DP” hükümetinin “Başbakan”ının, kendi milletvekillerine: “Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz!” çağrısı hem “din”in “siyaset”e bulaştırılmasının hem de “1923 Devrimi”nin “kazanım”larının hiçe sayılmasının temelini oluşturur. Çelişkili bir durum da “DP”nin kendisi “çok partili” döneme geçişin ürünü olduğu halde, buna son verip “tek” partili döneme dönülmesini istemesinde görülür. “DP” bu konudaki ilk adımını Meclis’te gerçekte kendi içindeünlü “Tahkikat Komisyonu”nu kurarak atar: Komisyon H. V. Velidedeoğlu’nun deyişiyle: “Ortaçağ engizisyon mahkemeleri gibi, hem suçlayıcı, hem sorgulayıcı hem de karar verici olarak CHP’yi yargılayıp” yok edecekti. “DP” böylece üçüncü gücü, “yargı” yetkisini de kurduğu bu komisyonla ele geçiriyordu ama, bu durum “DP”nin de sonunu oluşturacaktı. Her ne kadar geçerli olan anayasada “güçler ayrımı”, “yargı denetimi” yoksa da, kendisi de bir hukukçu olan Başbakan A. Menderes’in, bu “üç güç”ün tek elde iktidarda toplanmasının, tam bir “sivil faşizm” oluşturacağını bilmesi gerekirdi. Peki, yarım yüzyıl sonra “anayasa”mızda, “hukuk devleti” kavramının yer almasına; “güçler ayrımı”na, “Anayasa Mahkemesi”ne, “Yargıtay”a, “Danıştay”a; “sendika”lar v.ö’ler gibi pek çok “sivil toplum örgütü”ne, yani “güçler ayrımı”nın çiğnenmesine karşı çıkan ve koruyan onca “kural”a, “kuruluş”a sahip olmamıza karşın; “AKP” iktidarının “yasama”ya “hükmetmesi”ne, “yargı”ya da el atmasına ne diyelim? Gerçi Başbakan bir “imam”, ama kendini “savcı” sanıyor; “imamlık” eğitimiyle “savcı” olan birinin, “hukuk devleti”nden, “güçler ayrımı”ndan ne anladığının somut örneği, yaşanan “Ergenekon Davası” maskaralığı değil mi? Üstelik “hukuk devleti”ne karşı ikinci darbe “Torba Yasası”nı da yola koydu. Böylece daha da semirecek olan “dinsel ve sivil faşizm”e karşı susup oturamayan “öğrenci evlatlarımız”; yaşamlarını da, geleceklerini de tehlikeye atmaktan hiç çekinmeyerek “eylem”lerini sürdürüyorlar. Peki bizler ne yapıyoruz? HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] [email protected] 1/ Mardin ve Siirt yöresine 1 özgü bir halk 2 oyunu. 2/ Bir 3 etkinliğin geçici olarak 4 durdurulduğu 5 süre... İçine ok 6 konulan torba ya da kılıf. 3/ 7 XIII. yüzyılda 8 Anadolu’da 9 Türkmenler 1 2 3 4 5 6 7 8 9 arasında yaygın olan ve Türkiye tarihinde 1 İ N T İ H A L B önemli rol oynayan 2 S Ü S A F A R İ dinselsiyasal hare 3 T Ş İ K A Y E T ket. 4/ Bir yere çok 4 İ B İ S R E Y E sayıda kişinin bek 5 M A L N AM Z lenmedik gelişi... 6 V O K A L U S Birbirine bitişik bü 7 A B İ S S T A R yük yapılar. 5/ Eski 8 L A A F İ S U den Karagöz oyna 9 P A L A N D I Z tılan kahvelere verilen ad... Bir nota. 6/ Tavır, davranış... Küçük su kanalı. 7/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... İlave... Gemileri, farklı iki su düzeyinden birinden öbürüne aşırmak için yapılmış ara havuz. 8/ Rüzgâr korkusu. 9/ Eskiden kökboya bitkisinden, bugün ise bireşim yoluyla elde edilen kırmızı boyarmadde. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ağır tempolu bir Küba dansı. 2/ Uzak... Sığırın altı aylıktan bir yaşına kadar olan yavrusu. 3/ Parkeden daha geniş ve uzun, döşeme kaplama tahtası... Yabancı. 4/ Maksim Gorki’nin bir romanı... Bir tembih sözü. 5/ Hatay ilinde bir ırmak... Çivi çakmak için duvarın içine yerleştirilen ağaç parçası. 6/ Çivi, kilit, menteşe gibi yapı gereçleri satan kimse... Bir nota. 7/ Kır ya da köy yaşamını anlatan kısa şiir... Halojenler ailesinin ikinci en hafif üyesi olan kimyasal element. 8/ Müzikte üç ya da daha çok sesin bir arada tınlaması... Asya’da bir ırmak. 9/ İlkel bir silah... Kırıkkale’nin bir ilçesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle