15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
18 KASIM 2010 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA HABERLER CHP lideri Kılıçdaroğlu Paris’te Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın mezarlarını ziyaret etti POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA 5 Karanfiller sürgünlere TÜREY KÖSE Karanlıklar Aydınlığa Dönüşür mü? Yüreklerinin derinliğinde kimi zaman hüzün, kimi zaman acı... Bir gece yarısı hüzünler toplayan anneleri ve babaları düşünüyorum. Ve kendi çocukluk düşlerim beni bir başka evrene ya da mevsime taşıyor... Nerede benim bilyelerim, topaçlarım, o renk renk uçurtmalarım?.. Homeros Destanı’yla başlayan bir aşk masalını anlatıyor saçlarına ak düşmüş annem... Erken aşklar bahçesinde dolaşıyorum delikanlılık yıllarımda... Zeus soyundan kalma bir sevda... Aşkın uçurtmalarını, çocukluk ve delikanlılık maceralarımı anlattığım“Denizi Benim İçin Çiz” yazımı 13 yıl önce yazmışım (Sevdanın Adresi Belli Değil Cumhuriyet Kitapları). 13 yıl önce bir sevda bulutunun nasıl gülümsediğini anlatmışım. Bir taşra kasabasında saçları menekşeli kızları, delikanlıları, tren saatlerini... Aşkın burukluğunu... Kaçışları, yakarışları... Kareli defterime not ettiğim şiiri... Necati Cumalı’nın Türkçesiyle Apollinaire’nin dizelerini okumaya başladığım bir güz sabahını... “Buraya denizi çiziyorsun ya Kayıkları çiziyorsun geride Umudu çiz alınyazısını çiz Ayazı da çiz alın terini de.” Bir bayram sabahı Lara’yla beyaz kâğıt üzerine çiziyorum “umudu”, “ayazı” ve “alın teri”ni... Batu ve Lila’ya göndermek için... Kimi gazetelerin iç sayfalarında İnegöl’ün Yenice Beldesi’nde ilköğretim ikinci sınıf öğrencisi Baran Ekinci’nin fotoğrafını görüyorum... Başım dönüyor, gözlerim kararıyor... Bir köprünün altında ağır yaralı olarak bulunuyor Baran... Baran’ın evleriyle köprü arasındaki uzaklık 15 kilometre... Baba Fuat Ekinci, “Bizim düşmanımız yok” derken ağlıyor: “15 kilometre uzaklıktaki köprüye Baran’ın yürüyerek gitmesi olanaksız. Onu bu duruma sokanlar bulunsun. Baran’ın kafatası kırık. Oğlumun hiçbir kötü alışkanlığı ve düşmanımız da yok.” Baran’ın kafası taşla ezilmiş. Kimlerdir Baran’ı bu hale getirenler, onu öldürmek isteyenler... Baran’ın fotoğrafına bakıyorum... Yaşam savaşı veren yedisekiz yaşlarında bir çocuk... İçimde fırtınalar kopuyor, gözlerim doluyor. Bakışlarım bir noktada birleşirken mırıldanıyorum düş penceremde: “Balıkçıları çiz balıkçıları Geceyi de çiz doğacak günü de Yoksulluğu çiz çaresini de Sömürüyü de çiz sömürüyü de” Ölümlerden söz etmek, hele hele çocuk ölümlerini anlatmak, yoksulluğun orta yerinde, sömürü çarkının dişlileri arasında kalan işçi çocukları yazmak içimi acıtır her zaman... Bir coşkuyu yaşamak, yaşatmak değil midir insan olana! İster kadın olun, ister erkek, ister anne, ister baba, sevda insan yüreğinin bir parçasıdır. Yaşı yoktur bunun! Genci yaşlısı yoktur! Sevda insan yüreğinin bir parçasıdır! Bazen Kara Afrika’da atar, bazen Fransa’da, bazen Irak’ta, bazen benim ülkemde ve tüm evrende. Sevda çözülmesi zor bir bilmecedir, şiirdir, aşktır, kaçıştır, doğaya bakıp kuşlarla ve yıldızlarla konuşmaktır. Ben bu yüzden ölümle yaşam arasındaki ince çizgiyi düşünürüm... Kan davalarıyla, töre cinayetleriyle, genç kızların intiharlarıyla, çocuk ölümleriyle, faili belli cinayetlerle geçen bir yaşam... Bir sabah uyandığımda İzmit’te babasının elini bırakıp caddeye çıkan, bir aracın altında kalarak can veren beş yaşındaki Betül, Harran’da bıçaklanarak öldürülen genç kız, Bursa Çekirge Devlet Hastanesi’nde yaşam savaşımı veren Baran... Coşkularımızı, sevinçlerimizi çoğaltmak yerine acılarla avunuyoruz, bayramın üçüncü gününde onlarca insanımızı yitirdiğimizi öğreniyoruz. Bir üçüncü dünya ülkesi midir Türkiye? Daha pek çok soru geliyor aklıma... Çocukluğumda atlıkarıncalar vardı, dönmedolaplar, beş halka, 25 kuruşa Uludağ ve Yeni Harman sigaralarını almak... Çadır tiyatroları, deniz kızları... Bir sabah uyandığımda gökyüzünün mavi derinliğinde yıkamak istiyorum yüzümü... Sonra o benim allı yeşilli uçurtmamı Munzur Vadisi’nde, Spil Dağı eteklerinde göğe salmak... Denizin sesini dinlemek uzun uzun... Bir kuş kanadında Viyana’ya uçup bir kahve içmek... Ve haykırmak: “Dünyanın her yerinde insanlar ölmesin, savaşlar bitsin, karanlıklar aydınlığa dönüşsün!” PARİS CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün Pere Lachaise Mezarlığı’na giderek, Paris’te sürgünde yaşamını yitiren sinemacı Yılmaz Güney ile müzisyen Ahmet Kaya’nın mezarlarını ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, iki sanatçının mezarlarına karanfil bıraktı ve Fatiha okudu. Sosyalist Enternasyonal konsey toplantısına katılmak üzere Paris’te bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, ziyaretinin son gününde genel başkan yardımcıları Oğuz Oyan ve Umut Oran, PM üyesi Gülsün Bilgehan, danışmanı Ali Kılıç ve CHP AB Temsilcisi Kader Sevinç’le birlikte Pere Lachaise Mezarlığı’na gitti. Kılıçdaroğlu önce 1984 yılında yaşamını yitiren Yılmaz Güney’in mezarına gitti. Güney’in mezarına kırmızı karanfiller bırakan Kılıçdaroğlu, Fatiha da okudu. Kılıçdaroğlu daha sonra Ahmet Ka ya’nın mezarına giderek çiçek bırakıp Fatiha okudu. Kaya önceki gün ölümünün 10. yıldönümü nedeniyle anılmıştı. Ziyaretçi akınına uğrayan mezarının üzerinde çiçeklerin yanı sıra çiğ köfte, ekmek, şarap ve sigara bırakılmış olması dikkati çekti. Kılıçdaroğlu, “Bir konuşma yapacak mısınız” sorusu üzerine “Bir şey söylemeyeyim” demekle yetindi. Pere Lachaise Mezarlığı’nda Balzac, Yves Montand, Jim Morrison, Simone de Beauvoir’ın mezarları bulunuyor. Kılıçdaroğlu Pare Lachaise Mezarlığı’ndan sonra senato binasında FransaTürkiye Dostluk Grubu Başkanı Senatör Jacques Blanc ile görüştü. Kılıçdaroğlu daha sonra D’orsay Müzesi’ni gezdi. Eski bir tren garı olan bu müzede Monet, Matisse, Courbet, Van Gogh, Gaugin, Degas’nın resimleri ve Rodin’in bazı heykelleri bulunuyor. Sosyalist Enternasyonal konsey toplantısına katılmak üzere Paris’te bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, ziyaretinin son gününde genel başkan yardımcıları Oğuz Oyan ve Umut Oran, PM üyesi Gülsün Bilgehan, danışmanı Ali Kılıç ve CHP AB Temsilcisi Kader Sevinç’le birlikte Pere Lachaise Mezarlığı’na gitti. Kılıçdaroğlu Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın mezarlarını ziyaret ederek karanfiller bıraktı. Deniz Baykal, ‘Borusu ötenin peşine ben de takılacağım’diyerek muhalefet yapamayız’ dedi ‘Tartışmalar tedirginlik yaratıyor’ ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, partisinin Antalya İl Başkanlığı’nca düzenlenen bayramlaşma törenine katıldı. İl başkanlığı önünde partililerle bayramlaşan Baykal, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Baykal, bir gazetecinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Ağaçlar budandıkça daha hızlı gelişir” sözlerini anımsatması üzerine, yaşanan olayları herkesin farklı üslup ve anlayışla ifade ettiğini söyledi. Baykal, “Ağaçlarla ilgili olarak budamanın yararlı olduğu doğrudur. Ortak bilgi, kurumlarını yenilemesinin de yararlı olduğudur. Buradan bir tartışma zemini çıkmaz” diye konuştu. Yenilenmenin kurumları güçlendireceğine işaret eden Bay Deniz Baykal, “Kaç oy alınacak” hesabı yapmadan iktidarla etkili bir mücadele yürütmek gerektiğini belirterek “Neyin mücadelesini verdiğimizi çok iyi bilelim. ‘Borusu ötenin peşine ben de takılacağım’ diyerek muhalefet yapamayız” diye konuştu. kal, CHP’deki gelişmelerle ilgili kamuoyunda bir tedirginlik bulunduğunu ifade etti. Baykal, “Kamuoyunda tedirginliğin yükselmekte olduğunu görüyorum. Yenileşme tartışmalarının bir tedirginlik yaratmakta olduğunu görüyorum. Ama bu tedirginliğin bir sorun, sıkıntı yaratmasına CHP eminim izin vermeyecektir. Doğal yenilenme çerçevesi içinde tutacaktır. Başkalaşım, dönüşüm noktasına taşımadan, sağlıklı yenilenme, gelişme, ilerleme noktasında tutacaktır” dedi. “Partinizin geldiği noktadan memnun musunuz?” sorusuna da Baykal, “Bir CHP’li olarak partimden yerli yersiz şikâyet etme noktasında olamam” yanıtını verdi. Halkoylamasında ortaya çıkan yüzde 58’lik “Evet” sonucunun iktidar açısından kesinlikle sevindirici kabul edilemeyeceğinin altını çizen Baykal, şunları söyledi: “Yüzde 58 anayasa bakımından çok büyük zafiyettir. Anayasalar, bütün ülkenin, bütün kesimlerinin paylaşacağı, onaylayacağı bir çerçeve olmadır. Anayasalar asgari müştereklerdir. Bu anayasa asgaridir de, müşterek değildir.” Referandumda “Hayır” diyenlerin iftihar edeceklerini, “Evet” diyen CHP Antalya İl Başkanlığı önünde partililerle bayramlaşan Deniz Baykal, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. (Fotoğraf: AA) lerin ise pişman olarak ileride “Ben oy vermedim” diyeceğini belirten Baykal, “İkinci 12 Eylül Anayasası gelmiştir. Demokrasi darbe yemiştir” dedi. Baykal, “Kaç oy alınacak” hesabına gitmeden iktidarla etkili bir mücadele yürütmek gerektiğini ifade ederek, “Neyin mücadelesini verdiğimizi çok iyi bilelim. ‘Borusu ötenin peşine ben de takılacağım’ diyerek muhalefet yapamayız” ifadesini kullandı. Baykal, türbanla ilgili bir soruyu da “O soruyu sorarak o soruna katkı veriyorsunuz” diyerek yanıtlamadı. Baykal, bayramlaşmada kendisine uzatılan mikrofonu istemedi. Baykal, “Mikrofon işi şimdi yok. Mikrofon daha sonra. Sadece bu bayramda değil, ondan sonrası için de güzel günler, mutluluklar diliyorum” diye konuştu. [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle