23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
SAYFA 14 CUMHUR YET 18 KASIM 2010 PERŞEMBE 31. Ulusal Radyoloji Kongresi’nde performansa dayalı ücretlendirme sistemi sert biçimde eleştirildi: DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Ölçümler olumsuz etkileniyor SİBEL BAHÇETEPE Tutuklu Bayramlar... Tutuklu bir bayram sabahına uyandım.. İçimde bir eksiklik.. Göğsümün tam ortasında kocaman bir taş ağırlığı… Aklımda Balbay’ın Silivri mahkemesinde çınlayan o sözleri: Aylarca yarını bekledik, en azından vicdanen sizler için de yarının gelmesini bekliyorum. Ailelerimizi, çocuklarımızı da tutukladınız. Kurban Bayramınız kutlu olsun.. Tutuklanmış çocukların bayramı olur mu?.. Milyonlarca gözyaşının, korkunun, gittikçe artan, arttıkça zehirleyen öfkenin, insan onurunu paramparça eden barbarlığın bayramla ne ilgisi olabilir?.. Ezilmiş, örselenmiş, un ufak edilmiş, gelecekleri çalınmış insanların bayramı ne mene bir bayramdır?.. Kıyasıya verdiğin bir kavgada sırtından vurulmak, en bayağısından kin, nefret gettolarında boğulmak mıdır bayram?.. Ya da bayram değil, bayramı kutlayanlarda mıdır asıl sorun, Nâzım’ın dediği gibi: Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim! Ben bu bayram, bayramı kutlamıyorum… Ben bu bayram, bayramı defterimden sildim… Reddettiğim tüm bayramları insanın insan olduğunu duyumsadığı güneşli günlerde kutlamaya karar verdim... Ben bayramı tıpkı sevgili Can Yücel’in dediği gibi kutlayacağım: Alnı açık yaşlanmaktır bayram, ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram… Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur. Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler. Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır. Her gününüz bayram olsun!.. BELDİBİ Türk Radyoloji Derneği (TRD) Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, performansa bağlı ücretlendirmeyi belirlemek için kamu ve eğitim araştırma hastanelerinde uygulanan performans sisteminin, gereksiz radyolojik tetkiklerin artmasına neden olduğunu söyledi. Radyoloji hizmetinin ihale ile dışarıdan alındığını anımsatan Akhan, bunun bazı birimlerde fazla sayıda tetkik yapılmasına neden olduğunu, uluslararası alanda kabul gören protokollerin göz ardı edildiğini vurguladı. Türk Radyoloji Derneği tarafından 712 Kasım tarihleri arasında düzenlenen “31. Ulusal Radyoloji Kongresi” Antalya Beldibi’ndeki Rixos Sungate Otel’de gerçekleştirildi. 1500’ün üzerinde radyoloji uzmanının katıldığı kongrede “pediatrik travmada görüntüleme”, “nasıl daha az doz verilir”, “mesleki sorunlar”, “radyolojide eğitim” gibi konular ele alındı. Kongre ile ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Okan Akhan, performans sisteminin özellikle üniversitelerde ve eğitim araştırma hastanelerinde eğitim, araştırma ve sağlık hizmeti sunumuna olumsuz etkileri olduğunu belirterek “Ne kadar çok hasta, o kadar çok para al Prof. Dr. Okan Akhan, performans sisteminin özellikle üniversitelerde ve eğitim araştırma hastanelerinde eğitim, araştırma ve sağlık hizmeti sunumuna olumsuz etkileri olduğunu belirtti. ma anlayışına dayanan performans sistemi, hasta güvenliğini tehdit eden, sağlık hizmeti kalitesini düşüren, hastahekim ilişkisini zora sokan, gereksiz tetkik ve ilaç kullanımına yol açarak sağlık harcamalarının artmasına yol açan sistemdir” dedi. “İhale ile dışarıdan hizmet alımı” yapılan radyoloji hizmetlerinde birtakım olumsuz sonuçların ortaya çıktığını vurgulayan Akhan “Hizmet alımı yoluyla faaliyet gösteren 150’den fazla birim olduğu söylenmektedir. Bazı birimlerde uluslararası kabul görmüş protokoller göz ardı edilerek tetkikler yapılıyor. Bir birimde bir BT (bilgisayarlı tomografi) cihazı ile 400 BT, bir başka birimde bir MRG cihazı ile 180 MR çekiliyor. Çok tetkik hiç tetkik demektir. Bu, hastalara ve devletimize para kaybettirmektedir. Hastaların tetkikleri tekrarlanıyor. Radyologlar ücretli köle oldu, bir odaya sıkıştırılmış, günde 150200 tetkik yapıyorlar” diye konuştu. Akhan, Türk Radyoloji Derneği olarak radyolojik görüntülemede izlenmesi gereken yolun, standartların belirlenmesi ve tüm hastanelerde uygulanmasını sağlamak için Sağlık Bakanlığı’na yardımcı olmaya hazır olduklarını dile getirdi. Girişimsel radyoloji alanında önemli gelişmelerin yaşandığını anımsatan Akhan, bu sayede yalnız tanı koyma dıklarını, tedavi de yaptıklarını anlattı. “Mamagrofi taraması meme kanserinden ölümleri yüzde 2530 azaltıyor. 40 yaşından sonra 2 yılda bir; 4950 sonrasında ise yılda 1 kez mamografi yapılmalıdır” diyen Akhan, damara girilmeden yapılan sanal anjiyografiyle anjiyo korkusuna son verildiğini kaydetti. Akhan, özetle şunları söyledi: “Kroner BT anjiyografi kalp damarlarının görüntülenmesinde ve bu damarların hastalıklarının belirlenmesinde son 10 yıldır kullanılıyor. Koroner anjiyografi tetkikinden farkı hastanın kasığından girilerek yapılmıyor, hastanede kalmayı gerektirmiyor. Tetkikin uygulanması için hastaya koldan ince bir iğne ile kontrast madde veriliyor. Tetkik hastanın BT cihazına yatmasının ardından 34 dakika içerisinde sonlanıyor, hasta işlem sonrasında günlük yaşamına devam ediyor. Tetkikinin en sık kullanım alanı kroner damar sertliği, bu daralmaların saptanmasıdır. Karaciğer, meme kanserleri ve bazı böbrek tümörleri de artık özel iğnelerle hasta yatırılmadan çok kısa sürede tedavi edilebiliyor.” TRD Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Mithat Haliloğlu ise Avrupa ülkelerinde sökülen, eski bilgisayarlı tomografi cihazlarının Türkiye ve 3. dünya ülkelerine satıldığına dikkat çekti. Haliloğlu, “Çocuklarda da görüntüleme çok önemli. Yeni jenerasyon cihazlarda radyasyon dozunu ayarlayabiliyoruz. Ama eski cihazlarda bu yok. O zaman çocuk, erişkinin aldığı korkunç miktarda biz doz almış oluyor” dedi. Türk Radyoloji Derneği Başkanvekili Prof. Dr. Tamer Kaya da bir hastada en etkili tetkik yönteminin uygulanmasının önemine değinerek, hekimlerin bazen iş yoğunluğundan bunu tam olarak yapamadığını kaydetti. Çok ileri tetkikler yerine röntgen çekimiyle de çok şey yapılabilirken bunun zaman zaman yapılmadığını anımsatan Kaya, “Bu, daha ucuza verebileceğimiz bir hizmeti engelliyor” diye konuştu. Bir Yurtsevere Mektup (88) Sevgili kardeşim Balbay, hep birlikte “tutuklandığımız” bir bayramın sabahında yazıyorum seksen sekizinci mektubumu.. Öyle zamanlar olur ki (senin benden bin kez daha iyi bildiğin üzere) önündeki binlerce, on binlerce sözcükten birini dahi kullanamazsın, içinden gelmez… Son Silivri duruşmasında söyledikleriniz başucumda duruyor. Sevgili Tuncay’a, Atilla Albaya söyle lütfen; yosunun çiçek açtığı günler, insanın çiçek açtığı günlerle mutlaka yer değiştirecek... Koşturmaca, boğuşmaca günlerinin ardından aniden boş günler art arda sıralanınca kütüphanemi yeniden düzenleme fırsatı doğdu. Önümde üç kitap; senin “Zulümhane”n, Turgut Özakman’ın “CumhuriyetTürk Mucizesi”, bir de Ümit Özdağ’ın “Türk Sorunu” incelemesi.. dönüp dönüp “Zulümhane”ye göz atıyorum, unutmamak, bilenmek için şahane bir başvuru kitabı!.. Turgut Hoca’nın kitabı ise ne olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gitmemiz gerektiğini olanca çıplaklığı ile gösteren bir harika yapıt... Özdağ’ın kitabı ise, ülkeyi bir ekmek gibi üçe bölmek için fazla mesai yapanlara tokat gibi uyarılarla dolu bir belgesel!.. Üçünü yan yana koyunca geçmişten bugüne acı bir tarih dersi çıkıveriyor ortaya... Çelişkileriyle, çekilmişlikleriyle, erinciyle, zulmüyle ve destansı direnişiyle bir Türkiye tarihi, tabii anlamak isteyene, anlamasını bilene!.. Kardeşim, yitirdiğimiz bayramları birlikte ve de toptan kutlayacağımız günlerin özlemiyle, seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlarca yurtsever adına sevgi ve özlemle sımsıkı kucaklıyorum… eposta: umitzileli@gmail.com Kurbanlıklar!.. PERİHAN ERGUN Kurban kesilmesi sevabının inançlıların ruhunda ferahlık yarattığını bilmekle birlikte bu dini bayramımız bende çocukluğumdan beri bayram keyfi yerine giderilemez hüzün yaratmıştır. Kurbanlıklara genelde hayvan sevgisinden nasip almamışların ilkel ve acımasız davranışları çok kez gözyaşı dökmeme neden olmuştur. Çocuklarım da dedeleri kurbanını kestirirken, isyan duygularıyla kaçacak yer ararlardı. İki üç gün önce, kurban pazarında kamyonete binmek istemeyen bir kurbanlığın satıcısı tarafından acımasızca, bayıltıncaya kadar başına sopayla vuruşlarını görmemek için ekranı kararttım. Görüntüdeki bir kötülük de yerde baygın yatan hayvanın bir çocuk tarafından kuyruğunun keyiflenmek için çekilişiydi. Bu yaşta bu denli acımasız, sevgiden yoksun bu oğlan çocuğunun yetişkinliğinde önce kendisine, sonra da topluma hayrı olabilir mi? Geçen günlerde 18’incisi yapılan eğitim şurasını yazılı ve görüntülü medyadan izlerken de aynı üzüntüleri yaşadım. Çağdaş, akla ve bilime dayanması önkoşul olan milli eğitimimizin dogmatik, laiklikten soyutlanan dini eğitime kurban edilen bir sisteme geçirilmek istenmesiydi. Elimde olmaksızın M. Kemal’in çağdaşlaşma yolunda ilerlemesini amaç edinen devrimci Mustafa Necati ile 1939’da ilk eğitim şurasını açan, eğitimdeki hizmetleri hep borçlulukla anılacak olan Hasan Âli Yücel’i rahmetle andım. Tonguç Baba’nın bilimsel verilerle uygulanmasını istediği köylümüzü köyünde eğitmeyi amaçlayan medarı iftiharımız Köy Enstitülerinin ilk adımı bu şurada atıldı. Aynı çevrede yetişen, köyünün sorunlarını bilen öğretmenlerle Anadolu’ya Aydınlanmanın meşaleleri dikildi. Yazık ki köylünün uyanmasından ürken çıkar ağaları akıl almaz uydurmalarla Reşat Semsettin Sirer’in bakanlığı döneminde yarattığı gazaba 1949’da Sayın İ. İnönü de uyum göstererek bu irfan yuvaları yok edildi. Milli eğitimimizin büyük Aydınlanma kalesi karardı. Kasımın ilk haftasında yapılan son şurada Bakan Nimet Çubukçu’nun onaylarıyla dini eğitimin temel taşlarının konduğunu gerçek eğitimci dostların basındaki tepkilerinden öğrendik. Böylece bayram arifesinde çağdaş milli eğitimimiz herhalde kanlı gözyaşları dökerek kurban edildi. Öğretmenliğimin en mutlu günlerini yaşadığım bir lisenin müdürlüğünü başarıyla sürdüren öğrencimi bir nedenle aramam gerektiğinde başka bir okula atandığını öğrendim. Nedenini sorduğumda tüm lise müdürlerinin cezalandırılmışçasına yerlerinin değiştirildiğini söylediler. İstanbul Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı’ndan emekli olmuş bir eğitimci olarak bu işlemin yanlışlığının çok yakında eğitimde kötü ürünlerini vereceğini düşünerek çok hayıflandım. Son yıllarda AKP iktidarının yaptırımlarına karşı olanları Sayın Başbakan “Bi taraf olan, bertaraf olur” azarlamasıyla uyarmadı mı? Bu kurala ters düşenler sonbahar yaprakları gibi birçok kurumda bertaraf rüzgârına tutulmuş bulunuyorlar. Bunun son örneği 8 yıldır dine siyaseti sokmadan Diyanet’te saygın kişiliğiyle hizmet veren bir başkan Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da anlaşılan kendi tanımıyla “dünyevileşmiş serbest pazara ayarlanmış, bir inanç anlayışı”na uyum gösteremedi... Örneğin; Başbakan’ın “türbanı Diyanet’e soralım” dediğinde, “Türban dini bir emir değil kişisel bir tercihtir” açıklamasını yapınca iktidarın koltuklarında kalmak için siyasi bir simge olarak kullanageldiği bir konuya ters düşünce “esmayı üstüne sıçrattı.” Görevinden kendi isteğiyle ayrıldığı veya ayrılmaya mecbur edildiği kabul edilse de gelmiş geçmiş Diyanet İşleri başkanları içinde en seçilmiş olanıydı. Yazık oldu!.. Sıkıntılı sorunlarımız ortadayken Cumhurbaşkanı’nın da dediği gibi türbana takılı kalmaktan soyutlanmak dileğiyle tüm dostların Kurban Bayramı’nı kutluyorum... HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 1/ Akdeniz ül 1 kelerinde yaşayan Yahudi 2 lere verilen ad. 3 2/ Cılız, za 4 yıf... Kabada5 yı. 3/ Kaynağı antik çağlara 6 dayanan kiriş 7 li bir çalgı... 8 İçyüz. 4/ Yeraltı suyunu ta 9 şıyan geçirimli kat 1 2 3 4 5 6 7 8 9 man... Bir nota. 5/ 1 MA R İ MB A E Küçük kanal. 6/ “Bir 2 A B A R A S AM düştü yanar tatlı 3 R İ Y A L A S İ özüme / Dünya zin4A Y N İ K B İ N dan görünüyor göB O R O züme” (Karacaoğ 5 K E P 6A OMU R E N lan)... Ceviz büyükT A V A lüğünde bir domates 7 S U Ş İ 8 Z E D E H İ T cinsi. 7/ Torun sahi9P O T EMK İ N bi kadın... Atın başına geçirilen dizgin ve süsler. 8/ Az pişmiş et. 9/ Sekiz sesten oluşan ses dizisi... Eski dilde ekmek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Soluk yeşil renk. 2/ Kedi ya da köpek yavrusu... Pirinci kabuğundan ayırmak ya da bulgur dövmek için kullanılan dibek. 3/ Gevrek bir elma cinsi. 4/ Azerbaycan’ın plaka imi... Elmasın yontulmuş yüzlerinden her biri. 5/ Hoş kokulu meyveleri yemeklerde ve kimi içkilerde tat verici olarak kullanılan otsu bir bitki... Tuzağa düşürülen şey. 6/ Maranta adlı kamıştan elde edilen ve çocuk maması yapmaya yarayan un. 7/ Hazırlanan çayın renk, koku ve tat bakımından istenilen durumu... Sıcak bölge ormanlarında yetişen bir tür sarmaşık. 8/ Başka yerlere dikilmek üzere tohumdan yetiştirilen körpe sebze ya da çiçek... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 9/ Mutluluk hormonu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle