Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 2010 PAZAR
6 SAĞLIK
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Orhan Bursalı yıllık izninin bir bölümünü kullan-
dığından yazılarına ara vermiştir.
Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR
Bundan 26 yıl önce ciddi bir
hastalık nedeni ile Amerika’ya,
yıllar önce çalışmış olduğum
ünlü bir hastaneye gitmek zo-
runda kalmıştım. Hastanede
tetkikler sürerken Amerikalı dost-
larımız arasından bir aile bana
büyük bir duyarlıkla yardımcı ol-
maya çalıştı. Onlar makrobiotik
adı verilen tezlere ve bunun te-
davi metotlarına yürekten inan-
mışlardı. Makrobiotik uzak do-
ğunun Ying Yang denge felse-
fesine dayanıyor. Bu inanışa gö-
re tüm hastalıklar ve sağlıksız-
lık durumları beslenme yanlışlı-
ğından ileri gelmektedir ve şifa-
ya kavuşmak için düzeltilecek
olan şey budur. Hastalıkları-
mızdaki en büyük etken de bes-
lenme şeklimiz, yiyip içtikleri-
mizdir. Erkeği başarılı bir mimar
olan Amerikalı aile, bu sevgili ar-
kadaşlarım beni kurtarmak için
büyük çaba harcadılar. Bos-
ton’un Brookline bölgesinde bi-
zi özel yemekler hazırlayan lo-
kantalara ve makrobiotik usulü
aşçılığı öğreten eğitici mutfaklara
götürdüler. Böyle bir şeye el-
bette inanamazdık ama onları
kırmamaya özen gösterdik. 400
dolar vizite ücreti alan bir Japon
doktora gitmekten zorlukla sıy-
rılabildik. Ben Harvard’ın ünlü
MGH Hastanesi’nde ciddi bir
ameliyat geçirdim ve 4 ay son-
ra yurda döndüm. 26 yıl sonra
hayattayım. Amerikalı mimar
arkadaşım klasik diyabet teda-
visini bırakıp makrobiotik rejimi
uyguladı ve çok geçmeden bu
güzel insanı kaybettik.
Şimdi bu olaydan ve benzer-
lerinden şu dersi çıkarmamız la-
zım geldiğini düşünüyorum. Yi-
yip içtiklerimiz, beslenme biçi-
mimiz elbette çok önemlidir.
Sebze ve meyvelerden et yeri-
ne balıktan salata ve yemekle-
rimize kattığımız çeşitli bitki-
lerden oluşan Akdeniz tipi bes-
lenme yararlıdır ve bunlar ide-
al yiyeceklerdir. Ama bunları
şifa sağlayan ilaçlar yerine koy-
mak, nefes darlığı için keçi-
boynuzu unutkanlık ve demans
için havuç, kısırlık için lahana
tavsiye etmek saçmadır ve bi-
lim dışıdır. Bir çeşit mantarın
pek çeşitli hastalıklara iyi gel-
diğini dinliyoruz TV’lerde. Ya-
banmersini de öyle. Ne çok
şeye yarıyor. Kuru üzüm ve in-
cir ve havucu kaynatıp içerse-
niz yorgunluk nedir bilmezsiniz.
Efendim bugünlerde Anzer ba-
lı çıkmış piyasaya ve kilosu 500
lira imiş, neden o kadar pahalı
diye sormayın, çünkü her der-
de deva. Karaciğeri temizle-
mek çok önemli bunun için bit-
kisel kürler yapacaksınız; ebe-
gümeci, mısır lapası, kırmızı
pancar, maydanoz ve havuç.
TV programlarında hem de
unvanlı kişilerden dinliyorsu-
nuz. Meydan onlara açık pek iti-
raz eden de yok, dahası var, eği-
timli insanların birçoğunun bun-
ları ciddiye aldığına ve uygula-
dığına tanık oluyorum. Nefes
darlığı için keçiboynuzu, unut-
kanlık için havuç. Kimse bu şa-
hane etkinlikleri kim, nasıl, han-
gi araştırmalarla ispatlamış bu-
nu sormuyor. Buna ihtiyaç duy-
muyor. Ölü hücreleri canlan-
dırmak için magnetik yatağa
genetik kas hastalığı için aku-
punktura başvuruyor.
Önceki yazımda belirtmiştim
Sağlık Bakanlığı bu sonuncuyu
bu amaçla tavsiye ediyor. Çok
sık yineliyorum. Büyük Atatürk
bir bilim toplumu ve bilinçli
yurttaş yaratmak istedi, ama
ömrü yetmedi. Onu izleyenler
bilimi bilimselliği önemsemedi-
ler hatta onu sakıncalı bulanlar
türedi. Halk bilim mantığını be-
nimserse, aydınlanırsa oy ala-
mayız dediler.
coskunoz@superonline.com
Tedavi Arayışları ve Bilim...
363 doktor, 400 hemşire, 134 eczacõ ve 143 mümessille yapõlan ankette ilginç sonuçlar ortaya çõktõ
Rüşvetin adı ‘bıçak parası’
FIRAT KOZOK
ANKARA - Başbakanlõk Kamu Görevlileri
Etik Kurulu’nun raporuna göre hekimlerin yüz-
de 11’i “bıçak parasını” “hekim hakkı” ola-
rak görüyor. Hastalarõn da yüzde 29’u hekimle-
re daha önce bõçak parasõ verdiğini ifade ediyor.
Tõbbi mümessillerin yüzde 48’i hekime pro-
mosyon için sõnõr koymuyor, sõnõr koyanlarõn 39’u
hekimlerin baskõsõyla karşõlaşõyor. Hekimlerden
kimi bilgisayar, kimi “motor yağı” istiyor.
Prof. Dr. Haydar Sur ve Yrd. Doç. Murat
Çekin tarafõndan hazõrlanan raporda çarpõcõ ve-
riler yer aldõ.
İstanbul’da ve Nevşehir’de 363 hekim, 400
hemşire, 134 eczacõ, 143 tõbbi mümessil ve 500
hasta ile yapõlan yüz yüze anket görüşmesinin
sonuçlarõna yer verilen rapordan yansõyan
başlõklar şöyle:
Araştõrma grubundaki hekimlerin yüzde
21’i, hastalarõn “bıçak parası”, “Hastaneye yat-
mak için muayenehane şartı” gibi “hekime
doğrudan ödeme” biçimlerini hekim hakkõ
olarak gördüğünü belirtiyor.
Hekimlerin yüzde 11’i de hekime fazladan
ve doğrudan ödeme biçimlerini hekim hakkõ ola-
rak kabul ediyor.
Üniversite ve özelde çalõşanlarõn yüzde 22’si,
kamu ve özelde çalõşanlarõn yüzde 17’si, üni-
versitede çalõşanlarõn yüzde 13’ü, özelde çalõ-
şanlarõn yüzde 8’i, kamuda çalõşanlarõn yüzde
8’i hekime doğrudan ödeme biçimlerini hekim
hakkõ olarak görüyor.
Hastalarõn yüzde 29’u hekimlere daha ön-
ce bõçak parasõ verdiğini ifade ederken yüzde
24’ü hekimlere doğrudan ödeme yapmadõğõ için
sağlõk hizmetlerini kullanmakta sõkõntõ yaşadõ-
ğõnõ ifade ediyor.
Araştõrma grubundaki hekimlerin yüzde
58’inin tõbbi ürün promosyonu için bir sõnõr koy-
madõğõ tespit edildi.
Sõnõr koyan hekimlerin yüzde 37’si sadece
kõrtasiye ürünleri kabul ettiğini, yüzde 11’i kon-
gre masraflarõ ile sõnõrladõğõnõ, yüzde 7’si sade-
ce tõbbi ürünlerle sõnõrladõğõnõ belirtirken yüzde
4’ü sõnõrõn çalõşmanõn niteliğine göre değişebi-
leceğini belirtiyor.
Hekimlerin yüzde 29’u bilerek ya da farkõnda
olmadan hastalara farklõ muamele yapmõş ola-
bileceklerini ifade ediyor.
Hekimlerin yüzde 69’u ülkemizde hekimlik
mesleği uygulamalarõnda hekimlerin maddi ka-
zanç elde ediş yöntemlerinde etik dõşõ yanlarõn ol-
duğu görüşünü paylaşõyor.
Hemşirelerin yüzde 24’ü hekimlere yönelik
gayri resmi ödeme biçimlerinin olduğunu, yüz-
de 22’si de olmadõğõnõ düşünüyor. Hemşirelerin
yüzde 30’u hekimlerin tõbbi ürün promosyonu yü-
zünden çõkar çatõşmasõ yaşandõğõnõ ifade ediyor.
Hemşirelerin yüzde 62’si tõbbi mümessille-
rin ve eczacõlarõn beyanlarõ ile tõbbi ürün pro-
mosyonunun hekimler üzerinde etkisi olduğunu
düşünürken, yüzde 11’i “bıçak parası”nõ hekim
hakkõ olarak görüyor.
Hemşirelerin yüzde 42’si hekimlikteki etik
dõşõ uygulamalarõn yaygõn olduğunu, yüzde 40’õ
sõnõrlõ sayõda hekimi kapsadõğõnõ, yüzde 18’i ise
tek tük olaylarla sõnõrlõ olduğunu düşünüyor.
Tıbbi mümessillerin yüzde 48’i pro-
mosyona sınır koymadığını belirtirken sı-
nır koyanların yüzde 39’u, bu sınırın dışı-
na çıkmak için hekimlerden istek ya da bas-
kı geldiğini belirtiyor.
Eczacõlarõn yüzde 68’i ve tõbbi mü-
messillerin yüzde 58’i hekimlerin gelir ve di-
ğer kazanõmlarõ elde ediş yöntemlerinde etik
dõşõ yanlarõn olduğunu belirtiyor.
İlgili soruya yanıt veren 96 eczacının
yüzde 30’u hekimlikte en sık yaşanan etik
dışı uygulama, yöntem ve faaliyet olarak
yurtdışı ve yurtiçi tatili, yüzde 22’si hediye
ve hediye çeki, yüzde 17’si promosyon ne-
deniyle ürün tercihi yapılmasını, yüzde 15’i
de ürün başına nakit verilmesini gösteriyor.
‘Tıbbi mümessillerde sınır yok’
İstanbul Tõp Fakültesi Kadõn Hastalõklarõ ve Doğum Anabilim Dalõ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkut Attar:
Dolarlar dõşarõya akõyor
ŞULE KÖKTÜRK
İstanbul Tõp Fakültesi Kadõn Has-
talõklarõ ve Doğum Anabilim Dalõ Öğ-
retim Üyesi Prof. Dr. Erkut Attar,
tüp bebek uygulamalarõ için Türki-
ye’nin milyonlarca dolarõnõn yurtdõ-
şõna aktõğõnõ belirterek, İslam dininin
radikal olarak uygulandõğõ düşünülen
İran’da dahi serbest olmasõna karşõn,
Türkiye ve Kuzey Kõbrõs Türk Cum-
huriyeti’nde (KKTC) yasaklanma-
sõnõn, anne olmak isteyen kadõnlarõ zor
durumda bõraktõğõnõ söyledi. Attar,
“Bir şeyi yasaklarsanız ya yeraltı-
na iner ya da in-
sanlar çaresini
başka yerlerde
arar” dedi.
Yumurta bağõ-
şõna ilişkin soru-
larõmõzõ yanõtla-
yan Prof. Dr. At-
tar, KKTC’de
geçen yaz yasak-
lanan yumurta ve
sperm bağõşõnõn
tam olarak sona
ermediğini belir-
terek, “Kumar-
hanelerden son-
ra, Kıbrıs’ın en
büyük gelir kay-
nağıydı. Çok da
sıfırlanmış değil
duyduğumuz
kadarıyla. Tür-
kiye’den Kıb-
rıs’a gidenler
devam ediyor”
diye konuştu.
Eski SSCB’de
kürtajõn yasak-
lanmasõnõ örnek
veren Prof. Dr.
Erkut Attar,
“SSCB’de uzun yıllar kürtajı ya-
sakladılar, kürtaj mafyanın eline
geçti ve mafya çok yüksek parala-
ra bu işi sağlıksız koşullarda yap-
tı. Hatta bu işi geri çevirmeye uğ-
raştı hükümet ama beceremedi.
Mafya, bürokratları ciddi şekilde
tehdit etti. Bazı bürokratlar bu
için içerisinde oldular” dedi.
Kõbrõs’ta etik kurallarõn uygulan-
mamasõ nedeniyle yasağõn uygulan-
maya başladõğõnõ, cinsiyet tayini ya-
põlmasõnõn da bu sorunlardan olduğunu
ifade eden Attar, şöyle konuştu:
“Diyelim ki Kıbrıs’taki işlemleri
sıfırladılar, o zaman da insanlar,
Azerbaycan, Bulgaristan, Roman-
ya ya da Yunanistan’a gidiyorlar.
Bunu çağdaş bilimsel koşullarda,
toplumun ahlaki yapısına aykırı ol-
madan yaptığınız takdirde, her
bakımdan hasta için de ekonomik,
ruhsal ve tıbbi bakımdan çok bü-
yük kolaylık. Burada en büyük
ceza, sıkıntı bebek sahibi olmak is-
teyen insana oluyor. Kıbrıs’ta yap-
tıramasa bile bütün çağdaş Batı ül-
kelerinde, yumurta ve sperm bağışı
yaptırma imkânı var. Tüp bebek
uygulamaları için dolarlar dışarı-
ya akıyor. Hasta enerji ve zaman
kaybı yanı sıra başka ülkelerde
bu işi yaptırmak zorunda olduğu
için strese giriyor. Normalde 1’e
yaptıracağı işi 5’e yaptırıyor.”
Prof. Dr. Erkut Attar yumurta ba-
ğõşõnõn donörün anonim olmasõ, do-
nörün ekonomik kaygõyla yumurta ve-
ya sperm bağõşõ yapmamasõ, donörün
en fazla hayatõ boyunca 3 kişiye yu-
murta vermesi gibi etik kurallarõn gö-
zetilmesi durumunda yapõlabilece-
ğini sözlerine ekledi.
Mustafa Nevzat
Eczacılık Ödülleri
İstanbul Haber
Servisi - Türk ilaç
sektörünün öncü
kuruluşlarõndan Mustafa
Nevzat’õn 1988 yõlõndan
bu yana her iki yõlda bir
verdiği eczacõlõk
ödülleri için başvurular
başladõ. Türkiye’deki
tüm eczacõlõk
fakültelerinden genç
araştõrmacõlar Mustafa
Nevzat Eczacõlõk
Ödülleri’ne, ocak ayõ
sonuna kadar
başvurabilecek. Ödül
töreni ise 2010’un
Mayõs ayõnda
gerçekleştirilecek.
Erken boşalma
sorunu
İstanbul Haber
Servisi - Türkiye’deki
erkeklerin erken
boşalma konusunda
algõlarõnõ ölçen
araştõrmaya göre, erken
boşalma sorunu olan
erkeklerin
yalnõzca 3’te birinin
profesyonel destek
aldõğõ, eğitim seviyesi
daha düşük olan
erkeklerde ise
profesyonel destek alma
oranõnõ daha düşük
olduğu sonucu ortaya
çõktõ. Araştõrmayõ
değerlendiren Türk
Androloji Derneği
üyelerinden Prof. Dr.
Ateş Kadõoğlu, erken
boşalmanõn erkeklerde
yüzde 30 oranõnda
görülen tõbbi bir durum
olduğunu belirterek
soruna yönelik tedavi
seçeneklerinin
bulunduğunu söyledi.
Yoğun bakım
ünitesi yenilendi
İstanbul Haber
Servisi - İstanbul
Üniversitesi (İÜ)
Cerrahpaşa Tõp
Fakültesi Çocuk Sağlõğõ
ve Hastalõklarõ
Anabilim Dalõ’na bağlõ
Yenidoğan Yoğun
Bakõm Ünitesi
yenilendi. Anne ve
Bebek Sağlõğõ Vakfõ
tarafõndan 400 bin
TL’lik yatõrõmla
yenilenen, bağõşçõlarõn
da katkõlarõyla teknik
donanõmõ modernize
edilen Yenidoğan
Yoğun Bakõm Ünitesi
geçen günlerde
gerçekleştirilen törenle
hizmete açõldõ. Aynõ
anda 24, yõlda ise 400’e
yakõn prematüre veya
sorunlu olarak doğmuş
bebeğin bakõlabildiği
ünitede, Türkiye’nin
personel ve teknik
açõdan en donanõmlõ
yenidoğan yoğun bakõm
ünitelerinin arasõnda yer
aldõğõ belirtildi.
OKMEYDANI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ GENEL CERRAHİ UZMANI NEVZAT ELMALI:
SİBEL BAHÇETEPE
Yapõlan araştõrmalara göre ülke-
mizde mide kanserinin görülmesi
sõklõğõ Batõlõ ülkelere göre 5 kat da-
ha fazla. Mide kanserinin sinsi iler-
leyen bir hastalõk olduğunu söyle-
yen hekimler, beslenme alõşkanlõ-
ğõnõn mide kanseri üzerinde etkili
olduğunu belirterek “Salamura
edilmiş, aşırı tuzlanmış, mangal-
da yakılarak pişirilmiş veya tüt-
sülenmiş balık, et ile oda sıcaklı-
ğında bekletilen ürünler mide
kanseri oluşumuna zemin hazır-
lar. Mide kanseri riskini azalt-
mak için sağlıklı beslenin, spor
yapın, C vitamininden zengin bol
sebze ve meyve tüketin, stresten
uzak durun dediler” dediler.
Sağlõk Bakanlõğõ Kanserle Sa-
vaş Dairesi verilerine göre de ül-
kemizde mide kanseri erkeklerde
en sõk görülen 2’nci, kadõnlarda
da 5’inci kanser türü arasõnda sõ-
rada yer alõyor. Okmeydanõ Eği-
tim ve Araştõrma Hastanesi Ge-
nel Cerrahi Uzmanõ Dr. Nevzat
Elmalı, Türkiye’de mide kanse-
rinin Batõ ülkelerine göre 10 yõl
erken ortaya çõktõğõnõ anõmsata-
rak “Batı ülkelerinde bu oranın
azalma nedeni geleneksel tütsü-
leme, tuzlama (salamura, tur-
şulama) yöntemlerinden vazge-
çilerek buzdolabı kullanımının
artması olarak gösteriliyor” de-
di. Besinlere koruyucu olarak ila-
ve edilen nitrat ve nitritlerin de
mide kanseri oluşumunda önemli
rol oynadõğõnõ belirten Elmalõ,
mide kanserinin oluşmasõnda ge-
netik yapõ, düşük sosyoekenomik
düzey, çevre kirliliği, kötü hijye-
nik koşullar, karbonhidrattan
zengin, sebze ve meyveden fakir
beslenme gibi faktörlerin etkili
olduğunu dile getirdi.
Mide kanseri sinsi hastalık
HÜLYA KESKİN
Selver Tülin Parlakçı (56), 2 yõl önce sol gö-
zünden “katarakt ve mercek” ameliyatõ oldu.
Ameliyattan 3 ay sonra ise gözünde “siyah bir le-
ke” oluşan Parlakçõ, bu kez de en ağõr göz ameli-
yatlarõndan birisi olan “vitrektomi” operasyonu-
nu geçirdi. Doktorunun gözünde hiçbir kalõcõ ha-
sar yaşanmayacağõnõ söylemesine karşõn Parlak-
çõ görme yetisini tamamen kaybetti. Tedavi için 3
kez vitrektomi ameliyatõ, 3 kez göze silikon takõlma
operasyonu, 2 kez göze gaz uygulamasõ ve 4 kez
de ağõr lazer uygulamasõ geçiren Parlakçõ, söz ko-
nusu 4 doktor hakkõnda 500 bin TL manevi 10 bin
TL de maddi olmak üzere toplam 510 bin TL’lik
tazminat da-
vasõ açtõ.
Doktorlardan
biri yanlõş te-
davi uygula-
masõ ile de
k a l m a y õ p
kendisi hak-
kõnda dava
açan Parlakçõ
ile ilgili suç
duyurusunda
bulundu.
Sağ gözün-
de yaşadõğõ
sorun nede-
niyle Hollan-
da’da basit bir
uygulama ile
sağlõğõna ka-
vuşan Parlak-
çõ, Türkiye’ye
geldikten bir
kaç yõl sonra
aynõ sorunu
sol gözünde
de yaşamaya
başladõ. Te-
davi için Tõ-
rakya Üniver-
sitesi Tõp Fa-
kültesi’nde
ameliyat olan
Parlakçõ’nõn
sağlõk sorunu
çözülemedi.
Parlakçõ yine
aynõ hastane-
ye bu kez de
d o k t o r
H.E’nin yanõ-
na gitti. Par-
lakçõ, operas-
yon sõrasõnda
uygulanan
bantõn göz re-
tinasõnda yan-
lõş yere takõl-
masõ nedeniyle görme yetisini tamamen kaybetti,
kontrolleri bile yapõlmadõ. Yeditepe Üniversitesi
Tõp Fakültesi’ne de giden Parlakçõ, ikinci kez vit-
rektomi ameliyatõ geçirdi. Uygulanan tedavilerin
çok ağõr olmasõ nedeniyle Parlakçõ, 6 ay evinden
çõkamadõ. Retinadaki sorunun çözümü için sol gö-
züne “ağır lazer tedavisi” uygulandõ, bu kez de
göz yuvasõnda tahribat meydana geldi.
Yeditepe Üniversitesi Tõp Fakültesi’nde görev-
li doktor Sinan Tatlıpınar da Parlakçõ’ya tedavi
uyguladõ. Ancak operasyonlar yine sonuç verme-
di. En son olarak doktor Murat Öncel’e başvuran
Parlakçõ, “sol gözünün görme yetisini tamamen
kaybettiğini hatta geçirdiği operasyonlar ne-
deniyle gözün yuvada durma ihtimalinin kal-
madığını” öğrenince acil ameliyata alõndõ.
İZMİR (Cumhuri-
yet Ege Bürosu) - Or-
gan bağõşõ konusunda
İzmir ve Ege Bölgesi,
en fazla bağõşõn ger-
çekleştiği yer olarak
dikkat çekiyor.
Ege Üniversitesi
(EÜ) Tõp Fakültesi
Hastanesi Organ Nak-
li Koordinatörü Opr.
Dr. Ata Bozoklar, İz-
mir’in 2009 yõlõnda
milyon nüfus başõna
en çok beyin ölümü
bildiren bölge içinde
yer aldõğõnõ belirterek
“Ege kentlerinin de
yer aldığı İzmir böl-
gesi, geçen yıl 57 or-
gan bağışıyla nüfusa
oranla en yüksek ba-
ğışının gerçekleştiği
alan oldu” dedi.
İzmir ve Antalya’nõn,
Türkiye’de ulusal or-
gan nakli sisteminin
kurulmasõnda başõ çek-
tiğini anõmsatan Bo-
zoklar, “İzmir’de mil-
yon nüfus başına or-
gan bağışı oranı
17’dir. İstanbul’da bu
sayı 4-5’i geçmez. Biz
kendi nüfusumuza
oranla Türkiye’deki
en iyi bölgeyiz. Mil-
yon nüfus başına or-
gan bağışında Avru-
pa’nın oranı 20, Al-
manya’nın ise 15. İz-
mir’de, Almanya’dan
daha çok donör bulu-
nuyor” diye konuştu.
EGE ORGAN BAĞIŞINDA ÖNCÜ
Doktordan
hastasõna
suç duyurusu
Yanlõş tedavi uyguladõğõ hastasõ
dava açõnca doktor da hastasõ
hakkõnda dava açtõ.
Gözümü
tamamen
kaybettim
Yaşadıklarını nedeniyle
dava açtığını anlatan Par-
lakçı, “Bu çok küçük bir
operasyondu ama gözümü
tamamen kaybettim. Bu dok-
torlar hipokrat yeminini neş-
teri rastgele kullanmak için
mi ediyorlar?” dedi. Dok-
torlar Murat Levent Alimgil,
Beril Küçümen, Sinan Tat-
lıpınar ve Haluk Esgin hak-
kında 510 bin TL’lik tazmi-
nat davası açan Parlakçı’nın
ilk duruşması Sirkeci Adli-
yesi 3. Asliye Ceza Mahke-
mesi’nde 10 Aralık tarihin-
de görüldü. Doktorlardan
Küçümen kendisine dava
açtığı için Parlakçı hakkın-
da suç duyurusunda bulun-
du. Parlakçı’nın avukatı
Mukaddes Günsu Akçagöz,
“Doktorlar yaptıkları hata
yetmiyormuş gibi bir de mü-
vekkilim hakkında suç du-
yurusunda bulunuyorlar”
diye konuştu.
“Hastaların çoğunda tanı, son
aşamalar olan 3. veya 4. evreler-
de konulmaktadır. 40 yaş üzerin-
deki hastalarda, anemi (kansız-
lık), dışkının siyah renkli olması,
boyunda büyüyen beze alarm ve-
ricidir. Genel olarak mide şişkin-
liği, erken doyma gibi şikâyetleri
de vardır. Bu hastalar aksi ispat-
lanana kadar mide kanseri ola-
rak kabul edilmelidir, mutlaka
gastroskopi (ucunda ışıklı bir ka-
mera olan aletle midenin ince-
lenmesi işlemi) yapılmalıdır.
Gastroskopi yapılmadan zaman
kaybına neden olacak ilaç, diyet
tedavisine başlanmamalıdır. Mi-
desinde ülseri olan hastalar ülser-
leri iyileşene kadar endoskopik bi-
yopsi kontrolleri yapılmalıdır. Son
yıllarda ülkemizde de uygulanan
D2 diseksiyonu adı verilen yön-
temle, yalnızca mide ve çevresin-
deki hastalıklı bölge değil, midede
lenf kanallarının boşaldığı, tümö-
rün yayılma ihtimalinin bulundu-
ğu lenf bezlerinin tamamı alını-
yor. Mide kanserinde yaşam şansı,
erkenden tanı konur, deneyimli el-
lerde multidisipliner yaklaşımla
tedavi edilirse artar.”
Erken
doyanlar
dikkat!
DR. NEVZAT
ELMALI:
Mide şişkinliği,
erken doyma gibi
şikâyetleri
olanlara mutlaka
gastroskopi
(ucunda ışıklı bir
kamera olan aletle
midenin
incelenmesi
işlemi)
yapılmalıdır.