18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3OCAK2010/SAYM241 Snob olmayacağım Haluk Akakçe'nin son sergisi, şans, umut ve beklenti kavramlannı sorguluyor. O ise çalışarak gelen başandan yana. "Benim en büyük piyangom; çalışmak" diyor. ZUHAL AYTOLUN H aluk Akakçe, "Masallar Gerçek Olabilir, Sizin de Başmıza Gelebilir" isimli enstelasyonu ve "Talih Kuşu" başhklı resmi ile gündemde son günlerde. Sergiye katkısı olan herkesin ayn bir hikâyesi var. Belki de en büyük gıdası bu. Üzerine biletleri koymaktan vazgeçtiği daha evrensel ve yaşayan bir form olarak kalıcılığını sağladığı enstelasyonun yanı sıra özellikle beklenti ve umut duygulannı yansıttığı Talih Kuşu resmi merak uyandıran bir çalışma olarak sergide yer alıyor. Çahşmanın en öneınli tarafi, kazaııabıleceği düşünülen milli piyango biletinin resmin altyapısını oluşturması. Şu an belkı 30 trilyonluk bir tablo, belki de değil. Şans, umut, beklenti... Herkesin sıkhkla dile getirdiği kavramlar. Peki, ya sergiye ilham olan bu kavramlann yaşamlara ve hatta sanata etkisi nedir? Peki, bilet kazanmazsa resim değerini kaybeder mi? Ya bilet kazamrsa resım, yani sanat da mı kazanmış olur? Bahsi geçen kavramlarla ılgılı Ne gerek varÜmran - Bir korumanız mı var? Ümran Hanım'm hikâyesi nedir? - O bir koruma değil. Insanlar çok aptal. Türkiye işte böyle bir yer. Ümran arkadaşımız halihazırda güvenlik eğitimi almış stüdyo asistanımızdır. Kinıi zaman evime gitmemc yardımcı oluyor. Vernık de atar burada, yemek de yapar. En önemlisı arkadaşımız. Bir gün otelden çıkarken yanımızda Tuba Ünsal vardı. Ünsal'ın acaba kadın korunıası mı var, dendı. Sonra onu çıkardılar, koruma kaldı, bana bağladılar. - Akıllara ilk dûşen soru da "Korumaya ihtiyaç mı vardı?" oluyor haliyle. - Ümran koruma değil. O bir milli voleybolcu, dünya kadınlar kick boks şampıyonu. İlk yardım, güvenlik ve silah sertifikası var. Ödüllü aşçı aynı zamanda. Tek başına büyüttüğü bir çocuğu var ve çok güvenilır birı. Müthış resım yapıyor. Tek sorun var; boyu ıkı metre. Kadın nc yapsın? Benim yanımda koruma gibi duruyor. Ben kürklerle geziyorum, yanımda iki metrelik kadın var. Oysa müthiş bin. 10 pamıak daktilo yazıyor. Üç farklı sınıf araç ehliyeti var. Muhasebe okumuş bir de. - Peki, nasıl kesişti yolunuz? - Bir gün arkadaşıma gidiyordum. Yolda bıletler, selpaklar, güller sattılar. Arkadaşıma, "Yanına gelmemi istiyorsan koruma ver o zaman" dedim. Sonra Ümran belirdi kapıda. "Hayatta hayal bile edemeyeceğım bir son ihtiyaç olsa, bu da sen olurdun" dedim. Sonra bir şekılde girdi hayatımıza. Bu sayede ınanılmaz bir insanla çalışma fırsatı buldum. "Ne gereğı var" değil! Ümran Türkıye'deki 10 kadının hayatmı kendi hayatına sığdırmış biri. Onunla çahşmaktan gıımr duyuyorum. O zaman magazinde bu kadar çok çıkan insana ne gerek var. Bir kadın yılda 38 kişiyle beraber oluyor, gündemde kalıyor, kimse ne gerek var demiyor. Müthış yetenekli bir kadınla bir sanatçı müthiş projelcre imza atıyor, herkes bizimle ilgileniyor. - Giyim tarzuuz da çok konuşuluyor. - Arkadaşlanm hep modacı. Onlar yapıyor, ben giyiyorum. Ya Alexander McQueen veya da Dior giyeceğim bedavaya ya da herhangi bir mağazadan alacağım. Siz olsanız ne yapardınız? Bız tüm bunlara gülüyoruz aslında, eğlenıyonız. "Ne Gerek Var Ümran", ben ve arkadaşlanm. - Popûler kültürle ilişkmiz veya Andy Warhol olma hali de son dönem çok tarüşılanlar arasındaydı. - Bir tane eğitimsiz, beni tanımayan, kendisini bile tanıdığına inanmadığım biri tarafmdan ortaya atıldı bu durum. "Andy Warhol mu, soytan mı?" diye başlık atıyor. Burs kazandım mı, Chicago da okudum mu, ödüllerim var mı? Yale , Üniversitesi'nde ders veriyorum. Akademik tarafim var, yazı yazıyorum. Andy Warhol'la benim durumumuz farklı. Benim işim tamamen soyut, onun ise referans. Sen nasıl istiyorsan öyle gör. • "Biliyorum ki çalışırsam istediğim olacak. Benim en büyük piyangom da bu" diyen Akakçe'ye soruyoruz; yamtlıyor. Söz onda... - Las Vegas'ta 2 yıl önce Sky is the Limit isimli bir video projeksiyon sunmuştunuz. Ve o da beklenti ve umuda dairdi. - Beş sanatçmuı yaptığı büyük ölçekli işler arasından ben seçildim. Yüzüncü yılı temsılen bir ış yapmak için. Önce Vegas, sonra Amerika, sonra da dünya ıçin neyi temsil ettiğini düşündüm Las Vegas'ın. Şımdiki çalışma da bunun devamı gibi. Çünkü burada net bir şey var: Beklenti. İşte sanatta da bir beklenti var. - Nasıl bir beklenti bu? - Özellikle şu anda Türkiye'de çok sayıda müzayede yapılıyor ve rekor fiyatlar veriliyor. Sanat eskiden daha kısıtlı ve bilinçli bir kitleye, şimdi bir anda bunu bir yatırım aracı olarak gören insanlar tarafindan alınmaya başladı. Bugün alıyor, yann bir müzayedeye koyuyor. Burada bir beklenti var. Benim Hazıran ayında 12 bin dolara işimi alan biri, eylül ayında müzayedede 60 bin Avro'ya satıyor. Sanatçı için de garip. Hissederek ve inanarak yaptığın ışler sonuçta. Böyle vahşi bir sisteme ait olmasım istemiyorsun. Diğer yandan biz sanatçılar, başka türlü büyük projeleri yapamayız. Bu son işim de riskli. Resimden aldığım parayı biletlere yatınyorum ya da bu formlara. Satılıp satılmayacağı umurumda da değil. - Umurunuzda olmaması bir çelişki değil mi? - Hcpimizin umurunda aslında. Çünkü yeni fikırlere yatırım yapacak insan bulmak çok kolay değil. Bu ülkede tanmmış, ismi oturmuş, işleri kolaylıkla satılan benim için bile değil. Güvenli yatınm olarak gördüğü işi almayı tercih ediyorlar. Bir ilerlemc kaydedebilmek için benim bir yatınm yapmam gerekiyor. O zaman ne oluyor? Bebekleri kurtlara veriyorum. Bu yeni değil. Dünyanın her yerinde de böyle. Bizim kontrolümüzün dışında, düşünmediğimiz, hayal bile edemeyeceğimiz bir sıstemın parçasıyız. Ama ben yapmak istediklerimi yaptığım sürece bir mahsuru yok. Böyle bir fcdakârhk yapabilirim. Snob olmayacağım. - Türkiye'deki kültür sanat ortamıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? - Türkiye yeni fikirler açısından çok küçük şu anda. Birçok yeni fikir var ama biz bu insanlara ulaşamıyoruz. O yüzden hiç sergi yapmamış genç sanatçılan ortaya çıkarmak üzere yeni bir vakıf kurma yolunda gidiyorum. - Şu an çalışmalar hangi aşamada? - Enstitülerle konuşuyoruz. Başta altı ay burada, 6 ay uluslararası bir programda çalışma yapacak. lstanbul'da stüdyo, kalacak yer ve işini üretebilmesi ıçın bir bütçesi olacak. Zaman içındc büyüyebilecek sanatçılardan sanatçılara bir proje bu. Şu anda tek yaptığım bu fona katkı sağlamak. 2010 Eylül ayuıda hayata geçirebileccğimizi düşünüyoruz. • Nişantaşf nda özcan isimli bir Milli Piyangocunun taciziylc başlıyor hikâye. Bilet almak istemeyen Akakçe'nin gözü seyyar mobil araca kayıyor, onu almak istiyor. Tabii biletleri de almak zorunda kalıyor. Ertesi gün otelde üç tane daha dönen seyyar araçtan görüyor: "Özcan Bey, ilgilenebileceğinizi düşündü." Biletler hayatına neden girdi, henüz bunu sorgulamıyor Akakçe. Sonuçta ortaya çıkan yerleştirmeye bir de "Talih Kuşu" isimli son resmi eşlik ediyor. Bu resmin de ilginç bir hikâyesi var. Üzerineki rakamlar Mustafa Amca'nın seçtiği yılbaşı Milli Piyango biletinin sayılan. Kim mi Mustafa Amca? Kendisinden dinleyelim: "Enstelasyonun ardından kocaman bir bilet yapsam da, ikramiye bu bileti alana çıksa diye düşünüyordum. 'Türkiye'nin en şanslı insam kim' sorusu takıldı aklıma. Bugüne dek üç kez büyük ikramiye çıkan ve hepsini , kaybedebilen, hatta bununla ilgili 'Kaybedebilme Kabiliyeti' adlı belgesel çekilen bir adam olduğunu öğrendim. Bu bileti, Mustafa Amca seçmeliydi. İki saat sonra çok ilginç bir grupla yemekteydik. Bıletçi özcan, Mustafa Amca, ve biz. Başladı rakamlan saymaya. Sirkeci'de bir camda durduğunu söyledi. Bileti bulduk. Talih Kuşu'nun bir parçasıydı artık o numaralar. Enstelasyonda kullanmayı düşündüğüm biletleri de Mustafa Amca'ya verdim." • DÜNYALI YAZILAR Çin zenginleşirken... ZÜLAL KALKANDELEN 2009'dâ dünyada birçok önemli gelişme yaşandı. Siyasal, ekonomik ve toplumsal açıdan devrim niteliğinde olaylar oldu. Bunların etkileri, hiç kuşkusuz yeni yılda da devam edecek. Geçen yılk'ı en çarpıcı gelişmelerden birisi, dünya ekonomisinin yükselen yıldızı Çin'ndeki hızlı zenginleşmeydi. Yabancı medyanın yanı sıra, Çın'de yayımlanan Ingilizce kaynakları izlediğinizde, ülkedeki bu baş döndürücü gelişmeye tanık oluyorsunuz. Bugün artık Amerika'yla birlikte küresel ekonomiyi yönlendiren iki başat aktörden birisi Çin. Son açıklanan rakamlar, ülkede zenginlerin toplam servetinin 571 mılyar doların üzerine çıktığını gösteriyor... Çin kaynakları, çok sayıda gizli zenginin emlak ve yatırım sektöründe faaliyet gösterdiğini yazıyor. Şanghay merkezli araştırma kuruluşu Hurun'un kurucusu Rupert Hoogewerf'in açıkladığına göre, ülkede 2004 yılından bu yana zengin sayısı 10'a katlanmış... Peki, komünist bir ekonomide bu nasıl oluyor? "Çin, kapitallst ml komünist ml?" tartışmasına burada aynntısıyla girmeyeceğim. Ancak bir noktayı belirtmek gerekir. Kimısi Çin'in kapıtalizme geçiş sürecinde olduğunu söylüyor; kimisi de ülkenin, çıkışı, sosyalist pazar ekonomisi adı verılen kendine özgü bir sistemde bulduğunu savunuyor... Bana sorarsanız, emeğe saygı ilkesini, yani sosyalizmin en temel dayanağını ayaklar altına alan bir sistemi, sosyalizm olarak nitelemek aymazlıktır. Çin, bugün dünyada emek sömürüsünün kapitalist sistemlerden bile daha fazla yaşandığı bir ülke halıne geldi. "Pazar ekonomisi" ifadesinin önüne "sosyal" sözcüğünü getirmekle sosyalizm olmaz... Konunun benı en çok düşündüren bir diğer yanıysa, Çin'de zenginle fakir arasında giderek açılan uçurum... Geçtiğimiz günlerde China Daily gazetesinde bu konuda bir haber yayımlandı. Zhejiang Sosyal Bilimler Akademisi, aralarında kamu görevlileri, işadamları ve çiftçilerin de olduğu 10 ayrı grup üzerinde bir araştırma yapmış. Çıkan sonuca göre, katılımcıların yüzde 57'si bu uçurumun giderek daha da artacağını düşünüyor... Çin toplumu ıçin gerçekten ciddi bir sorun bu. Çünkü "Zenginlere karşı kızgınlık duyuyor musunuz?" sorusuna "Hayır" yanıtı verenlerin oranı sadece yüzde 4... ("Evet" yanıtı veren % 96'lık kesimin % 23'ü, şiddetli öfke duyduğunu belirtmiş.) Bir yandan da, sokaklarda lüks arabalara yapılan saldırıların arttığı haberlerı geliyor... Şanghay Üniversitesi'nde görev yapan Prof. Qul Uplng, öfkenin bütün zenginlere değil, etik dışı yöntemlerle zenginleşenlere karşı olduğu düşüncesinde. Asıl sorun da bu zaten. Açıktır ki, burada etik dışı olarak tanımlanan yöntem, fakirin, işçinin emeğini sömürmeye dayanıyor... Çin'de yükselen emlak fiyatlannın arkasında da piyasada faaliyet gösteren zengin spekülatörler var. Bunlar engellenmediği sürece, gelir dağılımındaki uçurum derinleştikçe, zengine duyulan öfkenin önüne nasıl geçilecek? Bu sorunun yanıtını almak için, Çin'i yakından izlemek gerek. Dünyanın rotasını 2010'da da önemli ölçüde Amerikan kapitalizmi ile Çin "komünizminin" gidişatı belirleyecek. Durum gerçekten ilginç: Birisi, "özgüriük" ve "demokrasr sloganları atarken, tamamen şirketlerin diktasına mahkûm olmuş durumda; diğeri de, "eşltllk" hayaliyle girdiği yolda, emek sömüren gizli zenginler sınıfına teslim olmak üzere... Belki bir kez daha hatırlatmakta fayda var: Insanlığın ileriemesinin yolu, insanın kendi türü, doğa ve toplum karşısında bilinçlenmesinden geçiyor. O bilinçlenmenin sonu, emek sömürüsünü ortadan kaldıran özgürlükçü gerçek sosyalizme çıkar. Bakalım insanoğlunun bu yoldaki macerası nasıl sürecek? • www.zulalkalkandelen.com kzulalOyahoo.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle