18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3OCAK2010/SAYI1241 BRUKSEL Avrupa Birliği - Türkiye dramı ÇİMEN TURUNÇ BATURALP 2008 AB yıh olacak deniyordu. Gcçti gitti... Ardından bakakaldık... 2009'u bile devirdik. Türkiye'nin AB kapısından girebilmek için "yapanm evelallah dediği" ev ödevleri masada öylece duruyor. Başmüzakereci Egemen Bağış arada Brüksel'e yolu düştükçe "demokratikleşiyoruz" diyor AB'li dinleyicilere... "Türkiye AB yolunda kararhhkla ilerlcmektedir." ömekler veriyor; "demokratikleşiyoruz" ya öyle çok ki "örnekler"... "AB-Türkiye ilişkileri tarihinde ilk kez bir başmüzakereci atandı, Nâzım Hikmet'e itiban iade edildi, TRT'de Kürtçe yaym başladı!.." Her gelişinde, her konuşmasında... Oysa bu yıl 35 maddelik ev ödevinin iki tanesine kapak açtı Türkiye, yani ite kaka iki fasıl açılabildi. 2009'un son günlerinde Türkiye çevre faslmı açarkcn Türkiye'den STOCKHOLM Çocuklar karar verseydi OSMAN İKİZ Oğlumun canı hamburger çekince artık çevreci olanına gidiyoruz. Yani bildik Amerikan menşeli olanlara değil. 1968'de faaliyete geçmiş olan İsveç hamburgercisini tercih ediyoruz. tsveç'in her yanında zincir hamburger restoranlan olan Max çevreci bir atılım yaptı. Tüketiciler bu sayede artık tabaklarına konan Max hamburgerlerinin çevrc karnesini de öğreniyor. Buna karbon etiketi diyenler dc var. Karbon karnesi nedir? Hamburger için şöyle: Kullanılan et ve sebzeler için üretim, nakliye ve restoranda tabağa gelinccye kadar geçtiği işlemler aşamasında havaya ne kadar sera gazı karıştığının hesabı. Başka bir ifadcyle, yediğimiz bir hamburgerle havayı ne kadar kirlcttiğimizin bilançosu. Hamburgerin iklitn faturası. İnsan irkiliyor tabii. Adeta suçluluk duygusuna kapılıyor. Oysa bu doğal bir şey. Üretim ve tüketim kaçınılınaz olarak her zaman sera gazı salımına neden oldu. Ama bunu azaltmak mümkün. Tıpkı Max'ın yaptığı gibi. Max, kullandığı yiyecek maddelerinin en kısa nakliye mesafcsinde üretilmiş olanına öncelik tanıyor. Böylelikle nakliye sırasında daha az egzoz gazı salınmış oluyor. Sebzelerin üretildiği tarlalarda da çiftçiler kendi üç bakan ve 70 kişilik heyet vardı salonda. Aynı gün yapılacak hükümetler arası toplantıya katılan Hırvatistan'ı izlemeye gelen gazeteciler dalga geçtiler; "Öyle çok bakan gelnıiş ki Türkiye bütün fasıllan bugün açacak sandık!". O gün Avrupa Komisyonu'nun genışleme komiseri Olli Rehn görevini devrctmeden önce son kez Türklerin karşısındaydı. Türkiye'yi en iyi bilen Avrupalı bir siyasctçi olarak şöylc dedi Rehn: "görevli olduğum son beş yılda Türkiye çok değişti". Yaü! Peki AB- Türkiye ilişkileri değişti mı? Bcncc evet. Fasıllann açılma hızına, -altı ayda iki fasıl açılmasını beğenmezken altı ayda tek fasıl hızına düştük- Rumlann ycni fasıllan bloke etme tehdidine, Avrupa'da hızla yayılan lslamofobi'ye bakılırsa çok daha körüleşti. "Değişin, bizc katılın" diyen AB'de tıs yok. Resmi üyelik başvurusunu yeni yapmış Sırbistan'a vize kalktı. Türkiye için bir hayal bu hâlâ. Üyelik tarihi dediğiniz zaman dünyanın en saçmasapan sorusunu sormuşsunuz gibi bakılıyor yüzünüze... "Türkiye AB'ye alınacak mı" sorusu AB'nin en dertli siyasi sorulanndan biri. Brüksel'de Türkiye'yi merak eden çok. Türk olduğumu duyan, soruyor da soruyor. "Neler oluyor Türkiye'de?" "Bilmem, "demokratikleşme' deniyor..." "Hâkimlerin bile telefonlan dinleniyormuş" "hıı evet öyleymiş"... "Anayasa değişmedi, parti kapatıldı"... "yaaa, öyle olmuş evet". "Gösteri yapan işçilerin üstüne biber gazı sıkılmış"... "e demokratikleşiyoruz dedik ya". "Dogan (Doğan demeyi bilmiyorlar) medya grubuna anormal bir vergi cezası kesilmiş", "ben de duydum, e demokrasi" "Ergenekon olayının çözülmesi süper olacak.." "olacak, olacak". "Tam olarak ne olmuş, ne yapmış teröristler" "bilmem, demokratikleşiyoruz merak edilecek bir şey yok". "Aylardır hangi gerekçeyle tutuklandıklannı bilmeyen sanıklar varmış???" "Sahi mi?"... "Sizde din baskı altında!", "hangisi?" "Islamiyet", "yapma ya, biz de din baskı yapıyor sanıyorduk", "Iran'daki olaylan Türk ordusu çıkarmış", "Vay camna!" "AKP'ye kalsa Kıbns'tan çıkacak, ama TSK direniyor", "ciddi mi?", "Minareler süngümüzdür demiş sizin başbakan" "bizim başbakan süper şiir okur". "Kürt açılımı oldu, anadilde Kürtçe eğitim başlayacak mı?" "sizce?" "Ermenistan'la sınırlan açıyormuşsunuz.." "inşallah", "Sizin başbakan Crans Montana ödülü almış, yolsuzlukla mücadele, azınlıklann haklannm güçlendirilmesi, örgütlenme ve ifade özgürlüğünü teşvik dalında..." "e maşallah". AB-Türkiye ilişkileri gitgide azalarak akan su gibi... Bu aralar damla damla. Bakalım 2010'da damlaya damlaya göl mü olacak, bardağı taşıran bir son damla mı olacak? • [email protected] hazırladıkları gübreyi kullanıyor. Çiftçilerin hazırladığı gübre toprağı zehirlemediği gibi sera gazı salımmı da azaltıyor. Kesimlik hayvanlann beslenmcsinde de aynı titizlik gösteriliyor. Dahası Max'ın bütün restoranlarında rüzgâr enerjisi kullanılıyor. Şirketin bütün taşıtları çcvre dostu. Sonuç umut verici. Sorumlu bir üretici, tüketicinin bilinçlenmesine de yardımcı oldu. Çiftçiler birliği de etkilenip ürünlerin üzerine çevre kamcsi koymaya başladı. Şimdi çevre örgiitleri, tüketici birlikleri bütün ürünlere çevre karnesi konması için zorluyor. Ama bilinçli tüketim aslında zorlamadan daha etkili. 11 yaşındaki oğlum okulda duyduklanndan, çocuklar için özel televizyon haberlerinde dinlediklerinden, bilinçli bir tüketici oldu. Tüketim bilinci böyle gelişip yaygınlaşsa, çevre dostu olmayan üreticilerin ne hale geleceğini düşünebiliyor musunuz?.. Ama ne yazık ki tüketim bilinci yaygınlaştınlacağına, özellikle televizyon kanallarındaki reklamlarla tüketim çılgınlığı pompalanıyor. Kopenhag'da iklim antlaşması için çocuklara yetki verilseydi acaba ne yaparlardı? Tabii ki politikacılar gibi karbon dioksit kotası pazarlıklanyla uğraşmazlardı. Tek düşünceleri hayat olduğundan herhalde sera gazı salımını yasaklarlardı. Peki böyle bir yasakla hayat durur muydu? Hayat durmazdı ama dünyayı vahşice kemirip yiyen, insan soyunu tehdit eden, şuursuz tüketimle beslenen kapitalizm dumura uğrardı. Çocuklar ne yazık ki karar veremiyor. Üstelik politikacılara inanıyorlar. Büyüdüklerinde gerçeği öğrenecekler ama herhalde çok geç olacak. Doğa insan ihanetine daha fazla tahammül etmeyeceğini belli etti. İnsanlar cezayı çoktan ve fazlasıyla hak etti ama çocuklara yazık olacak. • [email protected] MILANO Sisin * • W * • ğ » w A A w w ^ ^ • • orttugu kentler ASLI KAYABAL Çocukluk yıllan kuzeyde Piemonte'de Alessandria şehrinde geçen Umberto Eco'nun anılannda sis önemli bir aynntı olarak kalmış olmah ki, yıllar sonra Bologna Üniversitesi'nde edebiyat teorisi ve eleştirmeni olan dostu Doçent Retno Cesarani ile sıra dışı bir araştırmaya imza attı. Eco&Cesarani ikilisi, 2010 yılma birkaç hafta kala okurlara güzel bir sürpriz hazırlayarak bir "Sis Antolojisi" yazdılar. Italya'da Einaudi Yayınevi'nden çıkan kitap, dünya edebiyatınm usta kalemlerinin değindiği sis teması çercevesinde Paris'ten îstanbul'a, Milano'dan San Francisco'ya, Iskoçya'dan San Petersburg'a Torino'dan Irlanda'ya birçok kentte sisin büyüsünü ve her birimizin sisle kurduğu özel ilişkiyi edebi bir tatla aktanyor. Her iki sis tutkununun sisli notlan, farklı hareket noktalanndan yola çüctıklannı gösteriyor: Eco, Londra gibi sisli bir şehir olan Alessandria'da büyüdüğünden "Sis güzeldir, sisi tamyan sever ve hemen ona bağlamr" diye not düşüyor. Cremona'ya bağlı peyniri ile ünlü Soresina'da dünyaya gelen Ceserani ise Padania ovasım kaplayan yoğun sis tabakası ile kurduğu özel ilişkiyi aktanyor bizlere. Ceserani'nin bu arada Utet'in yayıma hazırladığı tematik sözlük için "sis" maddesini kaleme aldığrnı da hatırlatırım. Eco'nun tersine Ceserani'nin çocukluk anılannda Soresina'daki sis, "tehlikeli bir imge". Çoğu zaman yüzü bir kurtu anımatan, binbir tehlike banndıran bir imge. Eco, sis konusunda yaptığı edebi araştırmada Zola'nın bir romanında Paris'i ikiye bölen sisten söz ediyor. Montmartre'dan bakan Zola, sisin Paris'in yoksul semtlerini örttüğünü oysa evlerin ışıl ışıl olduğu varlıklı semtlerde sisin izine bile rastlanmadığını hatırlatıyor. Eco'nun Istanbul'u da içine alan sis antolojisinde sisin bir metafor olarak gündelik yaşanumızdaki önemi konusunda düştüğü notu sizlerle paylaşmak istedim: "Soğuk ülkelerde dünyaya gelenlerin, doğduklan topraklara bir tepki olarak güney denizlerini sevebileceklerini anlayabilirim. Ama gözlerini sisin örttüğü bir kentte açmayanlann sisi sevmesi mümkün değil. Sisi tanıyan, kaybolma, yönünü kaybetme gibi kaygılan da taşır. Sonra siste yavaş yürünür, sonuçta hedeflenen noktaya hep ulaşılır. Siste yürümek, kann üzerinde yürümekten daha güzeldir. Kaliteli bir tütün •gibi tüm ciğerlerimizi doldururur. Bizleri ana rahmindeki gibi korur. Sisin içinde nerede olduğumuzu pek kestiremesek de, hep çıkmak için uğraşınz. Işte bu yüzden hepimiz olumlu varlıklanz." • [email protected] MALMO Yitik güvercinler ALİ HAYDAR NERGİS Yılbaşı hazırlıklarını sürdürürken ateş yine yakınlanma düştü... Fcvzi Kattab (kâtip) Mısırlı, avukat arkadaşımdı. Diploması gcçerli sayılmadığı için lsveç'te avukatlık yapamıyordu. Dört yıl öncc, ilk kalp krizini geçirdiğindc hastanedc ziyaretinc gitmiştim. Son günlerde, yürcğinden yine olumsuz sinyaller alıyordu. Boynunda, sırtında çoğalan ağnlar vardı. Evine son gittiğimde, masanın üstünde viski şişesi duruyordu. "Bir ara gel. şu şişcyi devirelim!" dedi ya, bitkindi, hali hal değildi. Kızdım biraz, "Bu gidişle sen kendini devireccksin Fevzi" dedim, "ilaçlanm kullanmıyorsun, sigarayı bırakmıyorsun, durumun pek iyi görünmüyor." Demez olaydım. Birkaç gün sonra aradığımda telefonu yanıt vermiyordu. Evine koştum, zili çaldım. kapıyı açan olmadı. Bekledim, bir daha çaldım. Zilin sesini duyan karşı komşusu açtı kapıyı, "Akşam fenalaştı, hastancye kaldııdılar" dedi. Kardiyoloji servısine gittiğimde morgun yolunu gösterdiler. Lanet olsun! Yaşam bu denli ucuz, bu dcnli çabuk muydu? Finlandiyalı eşinden yeni aynlmıştı. Çocuklan annelerindc kalıyordu. Kriz geldiğinde evde yalnızmış. Ambulansı kendi çağırmış. Çocuklanna haber vermiş. Anahtarlan masanın üstünde görünür bir yere koymuş. Evin dış kapısını açık bırakmış. Ölüme bu denli de hazırlıklı yani... Fevzi'yi, Malmö'nün biraz dışındaki Müslüman gömütlüğünde toprağa verdik. Aralıksız kar yağıyordu, ama hava soğuk değildi. Daha biz gömütlükten aynlmadan bir top güvercin geldi, taze gömüt toprağına kondu. Kar her yani kaplamıştı, belli ki açtılar ve yiyecek bir şeyler anyorlardı. Birden çocukluğuma, çocukluğumun güvercinlerine gitti aklım... Binboğalar'ın sarp kayalıklannda yaşayan dağ güvercinleri olurdu. Şehir güvercinlerine hiç benzemeyen, evcilleştirilmeleri zor, ele avuca sığmayan boynuala kuşlanydı bunlar. Herkesin ruhunda bir güvercin taşıdığına, ölümden sonra bu güvercinlerin bedenden çıkarak gökyüzündeki güvercinlere kanşacağına inanırdık. Ölen iyi insanlar, ermiş kişiler güvercin donuna (görüntüsüne) girerek geri dönerlerdi. Akşam serinliğinde, güvercin sürüleri suya indiklerinde, onlan uzaktan izlerken, "Bak, şu Keleş Mustafa, şu Gül Ali, şu Bese Nene..." derdik. Yavru güvercinler de, boğmacadan, kızamıktan ölen küçük kardeşlerimiz olurdu. Güvercinlerin kuluçkaya yattıklan günlerde, kayalara tırmanır, yuvalanndan aldığımız yumurtalannı eve getirerek kümesteki tavuklann altına koyardık. Ancak tavuklar, bu yabancı yumurtalan çabuk tanır, gagalanyla iterek folluğun dışına çıkanrlardı. Böylece, tavuktan güvercin çıkarma çabalanmız da boşa gitmiş olurdu. Kayahklardaki yumurtalan alınmış boynuala güvercinleri ise ayırdına varmadan günlerce boş yuva beklerdi. Sonunda, yavru çıkmayacağını anladıklannda, çığlık çığlığa yuvamn etrafında birkaç kez kanat çırptıktan sonra uzaklara gider, bir daha geriye dönmezlerdi. Türküsü de vardı: "Çok yuva bekledim yavru çıkmadı / Boş yuva bekleyen yoz kuşa döndüm." Fevzi'nin gömütünden havalanan güvercinler, süzülerek üzerimizden geçti. Kim bilir, belki Fevzi'yi de aralanna almış, çok uzaklara gidiyorlardı. Gözlerimi, havada takla atarak uzaklaşan güvercinlerden hiç ayırmadım. tçlerinden birine, "Fevziii!" diye bağırmak geçti içimden... • [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle