18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 3OCAK2010/SAYI1241 KULE CANBA SUNAY AKIN Nezle adamlar! A tlatamadım gitti şu nezleyi... Dolmuş kuyruğunda, iki şemsiyeli arasmda ıslandığım günden beri cebimde kâğıt mendillerle geziyorum. O gün şemsiye üzerine bir yazıyı kaleme alacağıma kendi kendime söz vermiştim. Ama işin içinde bir de nezleyi yazmak varmış!.. Eh, kanştıralım bakalım şiir kitaplannı, nezle olan şairler kimlermiş: Ben bıırda kasvetli biryerde ohırum Sen orda riîzgârh biryerde olursun Ben burda öksürür nezle olurum Sen orda öksürür nezle olursun Mendilini burnuna ilk getiren şair sevgili A. Kadir'den başkası değildir. A. Kadir'in dizelerini okuduktan sonra burnumu çekerken çıkardığım seste bir aşk melodîsi arar oldum! Maurice Chevalier, tecrübenin fazla bir değeri olmadığına inanırdı. Chevalier'e göre eğer tecrübe diye bir şey olsaydı bir daha nezle olmamamız gerekirdi!.. Nezle ile tecrübenin karşılaştınlmasının ne denli sağlıklı olduğuna varın siz karar verin. Burnumu kızartan ve contası bozuk bir musluk durunıuna koyan nezleye Orhon Murat Anburnu'nda da rastlıyoruz. Ama, Arıburnu'nun şiirinde burnu akan Mustafa çocukluk günlerimizdeki İstanbul'a getirir bizleri: Gani gönüllü Mustafa Bol verir, herkes sever Lakin Macuun!.. diye bağırırken sesi sevilmez Nezledir!.. Rengârcnk, Can Yücel'in deyişiyle "Rengâhenk" tablasının arkasında "Macuun" diye bağıran seyyar satıcılarm sesleri elbette kırıktır. Nezle olsalar bile çocukların cep harçlıklanm toparlayıp, akşam sofrasına ekmek taşıma kavgasındaki nice insan adımlar durur İstanbul sokaklarını... Arıbunıu'nun şiirinden sonra Oktay Rifat'ın "Nezle" adlı şiirini okuyunca yarım olan kcyfim de terk etti beni sıcak odamda: Bardaktan boşanan yağmurun altında kablo çekiyor amele bizimse odanuz sıcak çay ibriği kaynıyor bir derdimiz var: Nezle! Pencereden dışarıya baktığımda doğalgaz çalışmalan için sokağımızı toplu mezarlık çukuruna dönüştüren işçileri gördüm. Yağmur, Oktay Rifat'ın şiirindeki gibi bardaktan boşanırcasma yağnııyordu ama epeyce soğuktu hava... Oktay Rifat'ın olurduğu evin birkaç apartman yakınmda olan odamda tek derdim nezle değildi. Tıpkı, Oktay Rifat'ın da olmadığı gibi!.. Ne demişti Can Yüccl, Oktay Rifat'ın ardmdan: "Sosyalizmin göreceği gelccek seni." Sokakta bir de "nezle-adam" gördüm. Onunla göz göze gelmcmek için içeriye kaçtım hemencecik. Kim midir nezle-adam?.. Nâzım Hikmet'ten öğreniyoruz: "Nezleye benzeyen nezlc-adam'lar vardır. Nezle-adam size yapacağı kötülüğü önceden bildirmeyecek, anlatmayacak kadar güçsüzdür, boysuz possuzdur. Ancak onun bütün gücü, biitün boyu posu buradadır. Nezle nasıl bir öksürükle, bir el sıkmasıyla yakanıza yapışırsa, nezle-adam da bir iki söz, ufacık bir yalanla yakanıza yapışır ve yapıştı mı bir, onun yumuşak, ıslak ellerinden kolay kolay kurtulamazsınız. Ne nezle olun, ne nezle-adam'larla arkadaş..." 1810 yılının 3 Mayıs gününe doğru hapşırırsak, Çanakkale Boğazı'nın Avrupa kıyısında elbiselerini çıkaran iki arkadaş görürüz. Mayolarıyla ısınma hareketleri yapan iki arkadaştan biri Teğmen Ekenhad'dır. Öbürü ise bir ayağı topallayan, İngilizlerin ünlü şairi Lord Byron'dur. Christofer Marlovve'un anlattığı Hero ile Leander efsanesinden etkilenen şair denize atlayınca muradına erer: Akıntıya yenik düşmeden kulaç atacak ve efsaneyi yaşayacaktır!.. Efsaneye göre Helespond'da (Çanakkale) Sestos yakasındaki Venüs rahibelerinden biri olan Hero'ya Abydos'lu Leander âşık olur... Ve her gece Boğaz'm sulannda yüzerek sevgilisiyle buluşur. Bu arada, Sestos'un Çanakkale Boğazı'nın Avrupa kıyısı, Abydos'un ise Asya kıyısı olduğunu belirtelim. Genç Leander'a bulunduğu yeri göstermek için elinde bir fener tutar Hero... Ama fırtınalı bir gecede rüzgâr Hero'nun elindeki feneri söndürür. Azgın dalgalar arasında boğuşan Leander'm yenik düşen bedeni cansız bir şekilde Hero'nun ayaklanna serilir!.. Lord Byron, teğmen arkadaşıyla birlikte Çanakkale Boğazı'nda dalgalarla boğuşurken efsanenin ters yönüne doğru yüzdüğünü biliyordu. Karşı kıyıya ulaşan şair "Sestos'dan Abydos'a Yüzdükten Sonra Yazılmıştır" şiiriyle, yaşadığı bu olayı ölümsüz kılar. Şiirin son dizesi şöyledir: "Leander boğuldu, beni ise nezle illeti hapşırtır..." Eriyen kar sulannın karıştığı bir mevsimde yüzen Lord Byron, Leander'ı yutan dalgaları yenmiş ama tedavisi günümüzde bile bilinmeyen nezleye yakalanmıştır. Hero ile Leander efsanesinin Kız Kulesi'nde yaşandığını söylemek ve filmini çekmek bilgisizlikten başka bir şey değildir. En fazla iki yüz metre olan Salacak- Kız Kulesi arasında Leander'ın boğulduğunu düşünmek bir yana, Hero'nun böylesi kısa bir mesafe için fener tutmasına ne demeli?.. Bu yanılgıda boğulanların sayısı ne yazık ki, oldukça fazladır. Adını üzüm sepetinden çıkan yılan efsanesinden ya da, adacığına Damalis'in gömülü olmasından alan KJZ Kulesi'nin adının "Leander Kulesi" olarak bilinmesi kültür yozlaşmasından başka bir şey değildir... Ve böylesi kültür bilmezlik sonucunda da Kız Kulesi, Kültür Bakanlığı'nın gözleri önünde Turizm Bakanlığı tarafmdan göz göre göre "kafeterya ve satış merkezi" yapılmak şartıyla özelleştirilmiştir! Şiir Cumhuriyeti'nin de, ne anlama geldiğini kavrayamayan hapşırık sesi gibi yazı yazanlar zamanm dalgaları arasında boğulup gitmişlerdir. • (Dipnot: Eee, kimsecikler kusura bakmasın. Söylenen onca laftan sonra nezle-adamlarla "dalga" geçmek benim hakkım. Hapşuuu!.. Atlatamadım gitti şu nezleyi!) Pazar Çizer OYÎTNCAK ...ve bir g \J \ U n ^ A R . . . B j rb k g çppjğun a z g ı p Çocukluk günlerimizin teneke kışkançfıkla dönen gözlerinin kahramanı... yıtınlmış dengesıne kurban edılır oyuncağımız... Yıllar yılları kovalar.-.Okullar, işler, evlilik, çoluk çocuk, yani Dir insanı yaşlandıracak ne varsa hepsıni yaşarsınız. ....vee sonunda bir dükkanda karşılaşırsınız ilk oyuncağınızla... yazar çizer: Zafer Temoçin ([email protected]) Masanın arkasındaki adam, sizin sözünüzü duyar duymaz aniden sevecen yüzlü bir canavara dönüşüverir... Heyecanla içeri girersiniz ve masanın arkasındaki sevecen bakışlı adama elleriniz titreyerek sorarsınız. eu Ne .kurduğumuz dünya paramparça olur, yıkılıverırdi... Işte size çocukken paramparça olan dünyanızı yapıştırma fırsatı... Kimler gelmez ki Eren Cem'in dükkanına... Teksas-Tommiksciler, plakseverler, efemera tutkunları, çocukluğunu arayanlar, avareler, karikatürcüler, ye daha ne kadar işe yaramaz adam varsa nepsi... Bir kez daha parçalanırsınız... Eren Cem'dir karşınızdaki artık, Bobstil Nejat değil... Neyse ki oyuncak sevgısi yanında insan sevgisi de bulunmaktadır kendisinde , bakarsınız dost olup size hediye bile edebilir oyuncağı... Hah işte kitaplarından gökdelen yapacağı söylenen gazeteci ağbimiz Mustafa Kemal Sallı da gözüktü... Işte daha bı saat önce Anadolu Dialektoloiisi kitabını arayan avukat Ismail Kemal Saygan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle