Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
Zira kimi doğal felaketler bir süre sonra unutu-
luyor.
Dünya dönüyor; sorunlar, dün neyse bugün de
aynı canlılığıyla, üstelik iktidarın eklediği yeni so-
runlarla önümüzde duruyor.
Son sorun, medya üzerindeki hükümet baskı-
sına son örnek.
Doğan Medya Grubu’na iktidarın vergi cezası;
öyle bir ceza ki, bugünlere dek örneği görülme-
miş ölçeklere varan bir ceza: Tam 3 milyar 755 mil-
yon lira!
Grubun gazeteleri -haklı olarak- görülmemiş, işi-
tilmemiş ölçekteki vergi cezasını, eleştiren man-
şetlerden duyurdular.
Dün, grup içinde cezayı gerçek yüzüyle yo-
rumlayan kalem Prof. Güngör Uras oldu. Dünkü
yazısındaki değerlendirmelere katılmamak ola-
naksız. Şöyle diyor: “Şimdilerde içeride ve dışa-
rıda çok kişi biliyor ki, bu cezaların tek amacı var:
Doğan Medya Grubu’nun sesini kesmek. İçeride
ve dışarıda çok kişi biliyor ki, cezaların olağan ver-
gi işlemleriyle ilgisi yok.”
Kuşkusuz ceza haberini aldığında ellerini ovuş-
turanlar da vardır; yalakalarla yandaş basın ve ta-
bii dinci gazetelerle TV’ler.
Uras’ın yazdığı gibi bu ceza Doğan Grubu’na
kesilmiş bir ceza değildir. Medyayı bütünüyle il-
gilendiren bir olaydır ve şimdi:
...İktidarın Doğan Grubu’nun sesini kısmayı, sus-
turmayı amaçlayan uygulamalarına karşı yazılı ve
sözlü medyanın tek bir yumruk gibi hareket edip
etmeyeceği önemli bir soru.
Zaman zaman birbirimize ters düşsek de Hürriyet’i,
Milliyet’i, Radikal’i susturmaya yönelen iktidarın
akıl almaz uygulamalarına karşı çıkmak… meslek-
sel, rejimsel ve ahlaksal bir görev, bir ödevdir.
RTE mantığında bir başbakana ne yaparsan
yap, hoş görünmek olanaksızdır.
Zira RTE; (oysa gerçekleri yansıtan) bu gazeteler
dara düştükleri için bugün AKP’yi eleştirmekten
vazgeçer görünürler… ne ki, bir zaman geçer, yi-
ne bildikleri yolda, AKP’ye karşı yayınlarını sür-
dürürler diyen anlayışla hareket ediyor.
Kimi zaman eleştiri oklarını çevirdiğimiz, ama
onurlu bir meslektaş olduğunu bildiğimiz Ertuğ-
rul Özkök: İstediğin kadar, “Allah’a inandığını...
inançla ilgili en gelişmiş duygunun minnet ve şük-
retme duygusu olduğunu” içtenlikle yaz; din kö-
kenli, ancak kendi doğrultularında laikliğe kerhen
inanan bu adamlara hoş görünmeye çalış… din
konusunda daha liberal düşüncelere sahip oldu-
ğunu inandırman olanaksızdır.
Ya da yeni program döneminde Doğan Gru-
bu’na bağlı TV’lerde daha çok AKP’ye yatkın gö-
rüşleri olan yazar çizerlere yer vermek, RTE’yi tat-
min edecek bir yayın biçimi de değildir.
Güngör Uras, grubun 3.7 milyarlık cezayı öde-
yemez hale geleceğinin altını çizdikten sonra “İk-
tidar partisi başkanının hedefi bu… Böyle bir şey
iktidar partisinin başkanını çok hem de çok mut-
lu eder de… Acaba bu, Türkiye’ye ne kazandırır?..”
diye soruyor.
Türkiye benim diye düşünen bir iktidar başı; 3.7
milyarlık vergi cezasının Türkiye’ye ne kazandı-
racağını ya da kaybettireceğini düşünüyor mu, dü-
şünür mü?
Bu, Türkiye’nin bir yüzü. Ya diğer yüzündeki de-
ğerlendirmeler? Ya örneğin yargı üzerinde oyna-
nan oyunlar?
Örneğin Feto yayın organlarının taktıkları adla;
“asrın davası” üzerine Yargıtay Başkanı Hasan
Gerçeker’in; “Adalet mekanizmasının iyi işle-
memesi, vicdanlarda soru işaretleri oluşturan
yanlış uygulamalar, usule aykırılıklar, iletişimin din-
lenilmesindeki yasaya aykırı işlemler, dava ve tu-
tukluluk sürelerinin uzaması toplumda endişe ve
kuşku yaratmaktadır…” diyen ve bugünkü uygu-
lamaları özetleyen saptamaları neden yankı bul-
muyor?
Doğan Grubu’na mali saldırı özgür, bağımsız
medyaya karşı bir saldırıdır.
Yandaşların, yalakaların dışındaki medyanın; ar-
tık gazeteleri, TV’leri ile birlikte iktidarın uygulama-
larına karşı tek ses olmalarının zamanı değil midir?
İstanbul Y 25
Edirne PB 26
Kocaeli Y 23
Çanakkale PB 26
İzmir B 26
Manisa B 28
Aydın B 30
Denizli B 30
Zonguldak Y 22
Sinop Y 25
Samsun Y 24
Trabzon Y 25
Giresun Y 24
Ankara B 26
Eskişehir B 24
Konya PB 25
Sıvas Y 24
Antalya PB 30
Adana PB 32
Mersin PB 31
Diyarbakır PB 34
Şanlıurfa PB 34
Mardin PB 29
Siirt PB 31
Hakkâri B 24
Van Y 22
Kars Y 18
Oslo B 19
Helsinki B 19
Stockholm B 21
Londra B 21
Amsterdam B 20
Brüksel B 20
Paris B 24
Bonn Y 20
Münih Y 28
Berlin Y 24
Budapeşte PB 28
Madrid B 33
Viyana PB 23
Belgrad B 24
Sofya Y 23
Roma Y 27
Atina Y 26
Zürih B 24
Moskova A 23
Aşkabat A 30
Astana A 22
Taşkent A 30
Bakû A 26
Bişkek A 23
Tiflis PB 28
Kahire B 30
Şam B 28
Ülkemizin kuzey ke-
simleri parçalı ve çok
bulutlu, Marmara’nın
doğusu, Karadeniz,
Doğu Anadolu’nun
kuzeyi ile Kütahya,
Eskişehir ve Sıvas
çevreleri sağanak ve
gök gürültülü sağa-
nak, diğer yerler par-
çalı ve az bulutlu ge-
çecek.
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2009 PERŞEMBE
8 HABERLERİN DEVAMI
ŞPO Başkanõ Şengül sorumlunun sel değil, bölgeyi imara açan yöneticiler olduğunu söyledi
‘Rant hõrsõ faciayõ getirdi’
Gül: İstanbul’un en
büyük sel felaketi
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhur-
başkanõ Abdullah Gül, İstanbul’un şimdiye
kadarki en büyük sel felaketiyle karşõ karşõya
olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanõ Gül, Çan-
kaya Köşkü’nde, Kosova’nõn ilk Ankara Bü-
yükelçisi Bekim Sejdiu’yu kabulünden önce
İstanbul’da yaşanan sel felaketine ilişkin de-
ğerlendirmelerde bulundu. İstanbul’da büyük
bir sõkõntõ yaşandõğõnõ belirten Gül, “Bu şim-
diye kadar İstanbul’un karşılaştığı en bü-
yük sel felaketi. Devletin bütün kurumları
görevlerini yapıyor. Hayatını kaybedenlere
rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. İs-
tanbul, çevre iller, herkes, bütün insanla-
rıyla yaraları sarmak için uğraşıyor” dedi.
İstanbul’a 2 milyon TL
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’õn, İstanbul’da mey-
dana gelen sel felaketi dolayõsõyla, arama-
kurtarma ve vatandaşlara yardõm kapsamõnda
kullanõlmak üzere 2 milyon liranõn İstanbul
Valiliği’ne gönderilmesi talimatõnõ verdiği
bildirildi. İhtiyaç duyulmasõ halinde gönderi-
lecek para miktarõ arttõrõlacak.
MAHMUT LICALI
ANKARA - TMMOB Şehir Plancõlarõ Oda-
sõ (ŞPO) Başkanõ Tarık Şengül, Trakya ve İs-
tanbul’da çok sayõda yurttaşõn yaşamõnõ yitir-
mesine neden olan sel felaketinden, su havza-
larõnõ ve risk bölgelerini rant için imara açan yö-
neticilerin sorumlu olduğunu belirterek, “Fe-
lakete ihmal ya da bilgisizlik neden olmadı.
Burayı imara açanlar şiddetli bir yağış ol-
duğunda ne yaşanacağını çok iyi biliyor-
lardı” dedi.
TMMOB ŞPO Başkanõ Şengül, hükümet ile
yerel yöneticilerin imar planlarõndan rant dağõttõğõ
ve bilimsel görüşe saygõ göstermedikleri bir sü-
reçte şehirlerin şekillendiğini dile getiren Şen-
gül, şunlarõ kaydetti: “İstanbul ve Trakya böl-
gesinde yapılaşma hem kıyılarda çok yoğun,
hem dere yatakları büyük ölçüde kapatılmış
durumda. Dere yatakları aslında su taşkını-
nın tahliye yolları ama üstü kapatılmış bi-
nalarla çevrelenmiş durumdalar. Belediye
başkanları insanları kandırıyorlar ama do-
ğayı kandıramadılar. Bugün hâlâ hiçbir
kentin risk haritası yapılmadı. Sel felaketi ve
su baskınları için Türkiye’de sistematik bir
haritalamanın yapılması gerekiyor. Beledi-
yeler ve yöneticiler kentlerin hangi bölgele-
rin ne tür durumlarda risk altında olduğu-
nu bilmiyorlar. Ne yazık ki Türkiye uzun sü-
redir bilimsel yaklaşımdan uzaklaştı.”
Türkiye’deki yağõş rejiminin önemli ölçüde
değiştiğini ifade eden Şengül, belediyelerin ar-
tõk gelişigüzel yaklaşõmla hareket etmemesi, bi-
limi ve planlamaya önem vermeleri gerektiği-
ni kaydetti. Risk bölgelerinin rant için imara
açõldõğõna dikkat çeken Şengül, yöneticilerin
mantõğõnõn talana dayandõğõnõ, talan rejiminden
vazgeçilmesi için bu yöneticilerden vazgeçil-
mesi gerektiğini söyledi. Bölgede daha önce de
yaşanan sel felaketlerinden sonra AKP hükü-
metinden hiçbir temsilcinin odayla temasa
geçmediğini belirten Şengül, “Bize danışıl-
madığı gibi bize hakaret eden belediye baş-
kanları var. Türkiye’yi böyle bir anlayış yö-
netiyor” dedi.
‘BİLE BİLE İMARA AÇTILAR’
Yerel yöneticilerin İstanbul içindeki su hav-
zalarõnõ yapõlaşmaya açtõğõnõ belirten Şengül,
yöneticilerin su havzalarõnõn riskli bölgeler ol-
duğunu bilmelerine karşõn bu kararlarõ aldõğõ-
nõ vurguladõ. Su havzalarõnõn yanõ sõra kõyõlarda
da son dönemde hiç olmadõğõ kadar yapõlaş-
maya müsade edildiğini kaydeden Şengül,
“Kıyılar dolduruldu, kıyılara açılan vadiler
dolduruldu. Bölgenin risk altında olduğuna
ilişkin bilginin bulunduğu yerlerde bile yö-
neticiler gözlerini kapatıp imar izinlerini ver-
diler” dedi. Su havzalarõnõ yapõlaşmaya açan
yöneticilerin yaşanan bu felaketten doğrudan
sorumlu olduğunu ifade eden Şengül, şunlarõ
dile getirdi: “Bilimi önemsemeyen anlayış bi-
zi bu noktalara getiriyor. Ne yazık ki yapı-
lan uyarıları da önemsemiyorlar. İstan-
bul’da göstermelik şeylerin dışında uz-
manlardan ne görüş soran ne de rapor is-
teyen bir yönetim var. Bu bir yetersizlik ve
bilgisizlik sorunu değil. Bu bilinçli bir du-
rum. Felakete ihmal ya da bilgisizlik neden
olmadı. Burayı imara açanlar şiddetli bir ya-
ğış olduğunda ne yaşanacağını çok iyi bili-
yorlardı. Bunları yapanlar ne yaptıklarını
biliyorlar ama içinde bulundukları ilişkiler
ve savundukları çıkarlar su havzalarını
imara açmalarını gerektiriyor. İstanbul bu
durumun en güzel örneğidir.”
‘Planlı ve ruhsatlı’ felaketOKTAY EKİNCİ
Aşõrõ yağmurlarõn felakete dönüştüğü
yerleşimlerimiz bu kez ya “kıyı”da ya da kõ-
yõya yakõn konumdalar... Sel felaketini ya-
şayan yapõlarõmõz arasõnda ise bu kez
“planlı ve ruhsatlı” olanlar da oldukça faz-
lalar...
Yani, yağmur suyunu denize bile akõta-
mayan, dahasõ resmen “izin” verilmiş “ya-
sal” yapõlarõn da sular altõnda kaldõğõ bir söz-
de “kentleşme”nin ağõr faturasõnõ ödüyoruz.
O kadar ki aynõ yerleşmelerimizin hemen
tümünde “pis su”lar, yani “lağım”lar ve her
türlü kirlilik, akõl almaz bir beceri ve ka-
rarlõlõkla yõllardõr “deniz”e veriliyor. Pisli-
ğini denize gönderen toplumun, aynõ hüne-
rini yağmur suyu için de gösteremeyip,
“temiz su altında boğulması”na ne denir-
se, yaşadõğõmõz dramõn adõ da o olmalõ...
Ya “planlı, projeli ve ruhsatlı” yapõla-
rõmõzõn bile “yağmur mağduru” olmalarõna
ne demeli? Bu satõrlar yazõlmadan önce, yö-
neticilerinin ve ortaklarõnõn tümü “mimar
ve mühendis” olan, planlõ, projeli ve her şe-
yi yasal, ama çevresi “göl”e dönmüş sular
altõndaki bir sitede “damda yardım bek-
leyen”lerle konuştum.
“Siz neden bu haldesiniz” sorusunun ya-
nõtõ “çünkü sitemiz meğer dere yatağın-
daymış” olduğu sürece, sorgulanmasõ ge-
reken aynõ planlarõn ve ruhsatlarõn nasõl “ya-
sal” olabildiği değil midir?
İmar ve yapõlaşmayla ilgili olarak özellikle
son yõllarda yürürlüğe giren tüm yasalarõn
eksiksiz “hepsi”, sadece ve sadece imar ran-
tõnõ yükseltmeyi amaçlayan ve buna yöne-
lik “keyfi ve kayırmacı yetkilendir-
me”leri içeren düzenlemeler.
Buna karşõlõk, kentleşmenin yağmuru,
seli, depremi gözetecek şekilde, bilime ve
toplum yararõna uygun planlõ bir disiplin için-
de gerçekleşmesini sağlayabilecek “imar ve
şehircilik yasa tasarısı” 4 yõldõr TBMM’ye
bile sunulmadõğõ gibi, bakanlõkta “hazır” ol-
masõna rağmen ortadan yok oldu; hatta
veb sitesinde yayõmlanõrken kaldõrõlõp gün-
demden çekildi...
Benzer şekilde, 1980’lere kadar imar hu-
kukumuzda “temel” madde olan ancak
1990’lardan sonra “vazgeçilen” en yaşam-
sal kurallar arasõndaki “Önce altyapı, son-
ra üstyapı” ilkesinin de yeniden egemen kõ-
lõnmasõnõ öngören tasarõlar, yõllardõr TBMM
gündemine gelemiyor!
İşte böylesine bir büyük aymazlõğõn baş-
lõca nedeni olan “imar kazançlarına sev-
dalı rant ekonomisi siyaseti”ne son veril-
meden, yağmurunu denize bile akõtamayan;
su baskõnlarõnda ise planlõ yapõlarõnõn dahi
boğulduğu bir ülke olmaktan kurtulamaya-
cağõz...
ANKARA/İZMİR (Cum-
huriyet) - Türk Tabipleri Bir-
liği (TTB), selin ardõndan suy-
la ve gõdayla bulaşan hastalõk-
larõn artmasõnõn beklendiği be-
lirterek, yurttaşlara kaynağõnõ
bilmedikleri sularõ kullanma-
malarõ ve sel suyu bulaşmõş ol-
masõ nedeniyle taze sebze,
meyve ve yiyecekleri tüket-
memeleri uyarõsõnda bulundu.
TTB Merkez Konseyi’nden
yapõlan açõklamada, selin ar-
dõndan yaşanabilecek sağlõk
sorunlarõna ilişkin bilgi veril-
di. Selin, su ve kanalizasyon
sistemlerini bozabildiği, bi-
yolojik ve kimyasal kirlilik
oluşturabildiği belirtilen açõk-
lamada, sel sularõyla dağõlan
atõklarõn kirliliğe sebep oldu-
ğu ve enfeksiyon riskini art-
tõrdõğõ kaydedildi. Açõklama-
da sele bağlõ ölümlerin çoğu-
nun boğulma sonucu oluştuğu,
sellerin ayrõca trafik kazasõ, te-
mizleme çalõşmalarõ sõrasõnda
travma, elektrik çarpmalarõna
bağlõ ölüm ve bulaşõcõ hasta-
lõklara yol açtõğõ kaydedildi.
Avrupa Acil Tõp Birliği
Başkanvekili uzman doktor
Ülkümen Rodoplu, sel fela-
ketinin ardõndan bulaşõcõ has-
talõklarõn oluşabileceğine dik-
kat çekerek, riskli bölgelerdeki
yurttaşlarõ temiz besin ve su
stoklamaya çağõrdõ.
İstanbul Haber Servisi - Si-
livri’de yaşanan sel felaketinin
nedeninin İBB’nin spor tesis-
lerinin yapõlmasõnõn ardõndan
Boğluca Deresi’nin yönünün
değiştirilmesi ve õslah edil-
memesi olduğu öne sürüldü.
Silivri ilçesinde sular altõn-
da kalan Abelia Spor Tesisle-
ri’nin sahibi Halit Zengin,
gazetemize yaptõğõ değerlen-
dirmede, İBB’nin inşaatõ sõra-
sõnda da benzer bir sel felake-
tinin yaşandõğõnõ anõmsatarak
“3 yıl önce İBB’nin inşaatı
sürerken, yine aynı dere ya-
tağı nedeniyle sel felaketinin
yaşanmış olması İBB’yi
uyarmaya yetmedi” dedi.
Zengin, felaketin göz göre gö-
re geldiğini söyledi. İBB’nin
bölgeye yaptõğõ spor salonunun
inşaatõ sõrasõnda dere yatağõnõn
yönünün değiştirildiğini ve
daha sonrada õslah edilmedi-
ğini anlattõ. Zengin, “Beledi-
yeye derenin ıslah edilmesi
için birçok kez uyarıda bu-
lunduk. Hatta İBB kendi şe-
hir stadyumunu inşa eder-
ken, burada yine sel felake-
ti yaşandı. Gözlerinin önün-
de yaşanan örnek dahi
İBB’yi durdurmaya yetme-
di. Dere yatağının yönü de-
ğiştirildi, ıslah edilmedi, da-
raltıldı. Tüm sorumluluk
İBB’nindir” diye konuştu.
Lağõmlarõ denize akõtanlar, yağmur suyunda boğulmamõza timsah gözyaşlarõ döküyorlar
MESLEK ODALARI TEPKİLİ
Yöneticiler
yargõlansõn
İstanbul Haber Servisi - Meslek odalarõ,
İstanbul’da yaşanan sel felaketi için yeterli ön-
lem alõnmadõğõnõ belirterek, İBB yönetimine
sert tepki gösterdi. Felaketin sorumlusunun 15
yõldõr İstanbul’u yönetenlerin olduğuna dik-
kat çeken meslek odasõ temsilcileri, yeterli alt-
yapõyõ oluşturmayan ve dere yataklarõnda
yapõlaşmaya izin veren yöneticilerin yargõ-
lanmasõnõ istedi.
İnşaat Mühendisleri Odasõ İstanbul Şubesi
Başkanõ Cemal Gökçe, afetlerin nedeninin
çarpõk kentleşme olduğuna dikkat çekerek,
yağmur sularõnõ denize ulaştõracak altyapõnõn
da temizlenmediğini vurguladõ. Gökçe, “Alt-
yapı yetersizliklerini gidermek yerine, alt-
yapıyı her gün biraz daha yetersiz hale ge-
tiriyoruz. Son 4 yılda ne kadar imar tadi-
li oldu. 3 katlı yapılar 15 kata çıkarıldı. Siz
boş alanları sürekli yapılaşmaya açarsanız
altyapınız yetmez” diye konuştu.
İSKİ-İBB KOORDİNASYONU YOK
Şehir Plancõlarõ Odasõ İstanbul Şubesi Baş-
kanõ Erhan Demirdizen, İstanbul’da tüm de-
re yataklarõnõn da felakete neden olduğu uya-
rõsõnda bulundu. İSKİ’nin meteorolojiden bil-
gi alarak, dere yataklarõnõn taşkõn yapabilece-
ği yerleri belirlediği ve bunlarõ haritalandõrdõ-
ğõnõ ifade eden Demirdizen, Silivri ve Çatalca’da
İSKİ ve belediyeler arasõndaki koordinasyon-
suzluk nedeniyle bu dere yataklarõna binalarõn
yapõldõğõnõ söyledi. Yapõlan binalarõn ruhsatlõ
olmasõnõn bu koordinasyonsuzluğun gösterge-
si olduğunu ifade eden Demirdizen, “İmar
planlarında taşkın sahalarına tecavüz etmiş
olan ruhsatlı yapılaşmaların olduğunu göz-
lemledik. İSKİ ile belediyeler arasında ko-
ordinasyon eksikliği apaçık” dedi. İSKİ’nin
belirlediği taşkõn alanlarõna göre dere yakõnla-
rõndaki binalarõn ruhsatlõ da olsa kamulaştõrõl-
dõğõnõ ifade eden Demirdizen, İSKİ’nin dere ya-
taklarõndaki yapõlarõ tasfiye edilmesine yöne-
lik bir bütçe ayõrmadõğõna dikkat çekti.
AFETİN NEDENİ RANT ÇILGINLIĞI
Mimarlar Odasõ Büyükkent Şubesi Başkanõ
Eyüp Muhcu da İstanbul’un yapõlaşmasõndaki
rant çõlgõnlõğõnõn afetlerdeki can kaybõna ka-
põ araladõğõnõ söyledi.
İstanbul Eczacõ Odasõ’ndan yapõlan yazõlõ
açõklamada, “Böylesi bir felaketin yaşan-
masında önlem almayan, ihmali olan ve ge-
rekli altyapı düzenlemesini yapmayan tüm
yetkilileri hesap vermeye çağırıyoruz” denildi.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatõ Koruma Vak-
fõ) Genel Müdürü Dr. Filiz Demirayak, sel fe-
laketinin nedeninin küresel iklim değişikliği ol-
duğu uyarõsõnda bulunarak, yerel yönetimlere
hõzlõ ve kalõcõ önlemler alma çağrõsõnda bulundu.
BULAŞICI HASTALIK UYARISI ‘DERE YATAĞININ YÖNÜ DEĞİŞTİRİLDİ’
TMMOB Şehir Plancõlarõ Odasõ Başkanõ Şengül, “Burayõ imara açanlar
şiddetli bir yağõş olduğunda ne yaşanacağõnõ çok iyi biliyorlardõ” dedi.
Silivri ve Selimpaşa’da planlı, projeli ve ruhsatlı siteler sular altında kaldı. Tekneler
karaya vururken arabalar denize doldu. Çok sayıda ev oturulamaz hale geldi. (AA)