25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Adam Senel'den 'Ozmos Kronos' Ozmos Kronos düşünüyordu Adam şenel'in insanlık tarihine dair tüm biriki- mini, kitabın kahramanı Ozmos Kronos'un gözle- rinden, "hayali karşı ta- raf" ile giriştiği tartışma- larda ve kahramamn bit- mek bilmez sorularının cevaplarında görebildiği- miz eser, tarihi belgeler ve geleceğe dair fantas- tik verilerden oluşan bir zemin üzerinde, yer yer kendini mizaha teslim ederken göndermeleriy- leinsanı hınzırbirgü- lümsemeye davet eden; beklenmedik sonuyla da okuruna düşsel bir lezzet sunan bir roman olma özelliği taşıyor. O camze BULUT Y azgı denen şeyi efendi- nin sözünde değil bezel- yenin özünde aramak gerektiğini gösteren bi- lim adamı Mendel'i; yaratıcıyı göklerde değil, bir menekşenin hücrelerinde, hücrenin çekirde- ğinde arayan Bayan Kuru'yu dü- şünüyordu. Toplumun birlik ve bütünlüğü adına bireyleri, grupları, halkları harcayan yö- netimlerin geride kaldığı, kimsenin bir diğerinin yok olmasını istemeyeceği, or- ganlaşmış bir toplumda; her bir canlı- nın bir hücresini oluşturduğu tek bir organizma olan bir toplumda yaşıyor- du Ozmos Kronos ve soruyordu: Ya- şanı nedir? Amaç nedir? Peki ya araç? Yaşamın aslmda bir canlmın var ol- masının, öteki canhyı yok etmesini ge- rektiren sürekli bir savaş olduğu iddia- sına inanmak istemiyordu. însanlarm düşmanlarını yok etmeye çalışırken tüm insanlığı yok edeyazdıkları geldi aklına; demek ki canlmın içinde "iki- lik" vardı... "Standart Madde Paketleri"nin "böl- üştürücü" denen yetkililerden alınıp, evlerdeki "dönüştürücü"ler sayesinde inorganik maddelerin organik madde- lere dönüştürülmesine olanak sağlayan Organik Devrim sonrasında yaşıyordu Ozmos Kronos. Istediği kadar almakta özgürdü bu paketlerden; aldığı kadar kamuya borçlanıyordu yalnızca. Kamu- ya, emeği üzerinde borcu oranında söz hakkı tanıyan bu sistem için "rasyonel, şeytanca bir düzenleme" diyordu. Insanı doğaya tutsaklıktan evrenin efendiliğine yükseltenin beyin değil el- ler olduğunu söylüyor ve bunu anlaya- mayan düşünürlerin yanı sıra, insanı "araç kullanan hayvan" olarak nitele- yen bir grup düşünüre de selam ediyor- du. Zaman zaman tarih makaralarını "döndürücü"ye takıyordu sorularına cevaplar bulmak için. Kadını gördü; önce insan tarlası, son- ra haz aracı ve sonra da düzenin en bü- yük dişlisi olmuştu kadm: Tüketici. "Dil"i düşünüyordu sonra. Her şey gibi onun da bir silah olarak kullanıldığını söylüyordu. Karşıt görüşteki düşünür- lerle tartışıyor, yer yer onlara hak veri- yordu. Ozmos Kronos tarihe baktı; köleleri gördü. Kulun kulu olur muydu? Ayak- lanmalara, kitlesel kıyımlara daldı dü- şünceleri. Düzen tam yıkılacakken Bili- şim Devrimi yetişmişti efendilerin yar- dımına. Nükleer enerji, atom bomba- sı... Gerçi iyi olmuştu bir bakıma; in- sanlık, atom bombasıyla savaşırken yaş- lılığa "çare" bulmuştu. Işlerini makine- lere kaptıran işçilerden geriye kalanları- nın önüne atılan kemik; işsizlik sigorta- sı takıldı bu kez düşüncesine. Gündemi saptarken gündemi saptıran îletişim Çevrimi'ne ise öfke püskürtüyordu. Tarih makarası ilerledikçe canlı bilgi- sayarlar, şehirlerin suyunu taşıyan, de- lindiğinde kendini onaran kabak bitki- sinden borular, çocuklan üzerinde taşı- yan dev kelebek "havacan"lar, aynı işi suda yapan "deniz kazları" çıluyordu karşısına. Yaratılamayacak hiçbir şey yoktu artık; o kadar ki mitolojik yara- tıklara hayat verilmeye başlanmıştı. "Genç Minotauros'un Acılan"nı dü- şündü sonra; onun aşkını... O sıralar Organik Devrim'in kendi yarattığı tehditle çalkalanan dünyasında amacın ne olduğu sorusuna takıldı Oz- mos Kronos yine. Bir istek miydi? Bel- ki... Belki de bazı istekler adma, öteki- lerin harcanmasıydı. tnsan kendi ama- cını yaratırsa hayvandan ayrılır; kendini yaratabilirdi. Ama kendi varoluşunda irade sahibi olmayan, amaç sahibi ola- bilir miydi? Derken Badem'i gördü. Olmayacak hayaller kurdu. Mutluluk bir şerap mı diye düşünüyordu şimdi de. Ozgürlük neydi? Yaratma ne kadar özgürlükse, yaratılma o kadar tutsaklıktı belki. Yaşamayı istemediği halde yaşayan biri özgür değildi. Yaşamayı amaçlama- dığı halde yaşamama seçimini yapama- yan, yaşama tutsak demekti. Yaşamama özgürlüğünü seçince de sonraki özgürlükler kullanılamıyordu. Insanın sadece yaşamış olmak için yaşa- ma amacını insanlık onuruna yakıştıra- mıyordu Ozmos Kronos. Peki şimdi ne yapacaktı? Adam Şenel'in insanlık tarihine dair tüm birikimini, kitabın kahramanı Oz- mos Kronos'un gözlerinden, "hayali karşı taraf" ile giriştiği tartışmalarda ve kahramanın bitmek bilmez sorularının cevaplarında görebildiğimiz eser, tarihi belgeler ve geleceğe dair fantastik veri- lerden oluşan bir zemin üzerinde, yer yer kendini mizaha teslim ederken gön- dermeleriyle insanı hınzır bir gülümse- meye davet eden; beklenmedik sonuyla da okuruna düşsel bir lezzet sunan bir roman. Kitabın sonunda yer alan "Kim Bu Adam Şenel?" başlıklı bölüm ise, oku- yucuya başmdan beri aklının bir köşe- sinde duran, yazarın kahramanıyla za- man zaman özdeşleşmesinin, kendi so- rularmı onun ağzından sormasının ve en önemlisi bu soruları yazarak düşün- mesinin sonucunda ortaya çıkmış bir eseri tutmakta olduğu düşüncesini doğ- rulayacak ip uçları da veriyor. • Ozmos Kronos/ Adam Şenel/ttnge Kitabevi/192 s. Nursel Duruel yayıma hazırladi: Genç Olmak' Gençlikten damıtılmış öyküler Nursel Duruel, öykünün okur üzerindeki etkisini, bir öykü yazarı ve okuru olarak iyi saptıyor ve öyküyü; "özgül ağırlığıyülftek birana, birnoktaya,yaşamdan kısa birkesiteodaklanan;o noktaya doğru birikerek akan ve oradan açılarak anlatılmamış alanlar sezdiren" bir yazın türü olarak tanımlıyor. Duruel'in hazırladığı ve içinde seksen yazardan seksen öykünün yer aldığı iki ciltlik Genç Olmak adlı öykü seçkisiyle, öykü türü üzerindeki uğraşını aralıksız sürdürdüğünü ortaya koyuyor. O Rüstem KURTOĞLU ^ ^ ^ ğrencilik yıllanmızda, bir zamanlarm Türkçe-Edebiyat ders kitap- g ^k larmda okuduğumuz kimi metinleri, yaşamımız boyunca unuta- 1 mayız. Belleğimizi süsleyen, duyarlık dağarcığımızı zenginleştiren V ^ ^ ^ bu metinlerin ilk akla gelenleri genellikle öykülerdir. Örneğin, Ömer Seyfettin'in Kaşağı'sını, Halikarnas Balıkçısı'nm Gündü- zünü Kaybeden Kuş'unu, Sait Faik'in Son Kuşlar'mı, Refik Halit Karay'm Eskicf sini okuyup da anımsamayantmız, bu öyküler çevriminde bir yazın ortamı oluşturmayanımız çok azdır diye düşünüyorum. Bir insanrn yaşamın- da öykü türünün ne denli etkili ve kalıcı olduğunun göstergeleri olarak ana- bileceğimiz bu unutmayışlar, unutamayışlar bir kenara özellikle not edilme- lidir. Kısa boyutlu olması dolayısıyla ders ortamlarında rahatlıkla işe koşulabilen, ya- zmsal yoğunluğuyla şiire en yakın bir tür olan, insanın duygu ve duyarlık dünyası- nı olabildiğince zenginleştiren öykü türünü, bir yazm öğretmeni olarak çok önem- semişimdir. Öğrencilerin okuma alışkanlığı kazanmaları ve bu kazanımı daha ileri boyutlara taşımaları yolunda öykü türünden sık sık yararlandığım olmuştur. Derste, öğret- menin bir öyküyü doğru anlamlandıracak biçimde sesli olarak okumasının, öğren- ciler arasında büyük bir okuma coşkusu yarattığmm yıllarca tanıldığını yaptım. Bu yüzden olsa gerek, yeni çıkmış bir öykü kitabı, bir öykü seçkisi hep ilgimi çek- miştir benim. Genç Olmak isimli seçki, 1864 doğumlu Hüseyin Rahmi Gürpınar'la başlatıl- mış ve 1970 doğumlu Ahmet Büke'yle sonlandırılmış. Aşağı yukarı yüz yıllık bir süreyi kapsayan bu yoğun çalışrna, Türk öykücülüğünün geHşim tarihine de ışık tutuyor ve öykücülüğümüzün geh'şim aşamaları adım adım izlenebiliyor. Okur, Türk öykücülüğündeki sıçramalan ve Türkçenin bir yazım dili olarak serpilip ge- lişmesini, öykülerin izini sürerek öğrenebiliyor. _ _ Seçki, curnhuriyet öncesinde verdiği ürünlerle adını duyuran birkaç öykü- 0 SAYFA 18 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 2 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle