25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
iir Atlası CEVATÇAPAN Nikola VAPTSAROV/ Şiirier/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy a • âzım Hıkmet'in "0 benim kar- f \ I deşimdir" sözleriyle özel de- I \ f ğer verdiği devrimci Bulgar • ™ meslektaşı Nikola Vaptsa- rov'un 100. doğum yıldönümü, buyıl boyunca sadece Bulgahstan'da değil, dünyanın birçok ülkesinde de büyük şairin adına layık birbiçimde sonsuz bir değerbiliriik duygusuyla kutlanmak- tadır. Şair, 1909yılında Bansko kasa- basında doğdu. Razlog LJsesi'ni bitir- dikten sonra (1926), babasının dayat- ması üzerine Varna Denizcilik Okulu'na yazıldı ve 1932'de denizci olarak me- zun oldu. öğrencilik yıllannda pratik amaçlar doğrultusunda da olsa Istan- bul, Magosa, Iskenderiye, Beynıt, Port Sait Iimanlannı ziyaret etti. Çok etkilen- diği bu ziyaretlere ilişkin izlenimlehni daha sonra yazacağı şiirlerde dile ge- tirdi. Edebiyat öğrenimi görmek iste- diyse de ailesinin maddi dunımu buna uygun değildi. Koçehnovo'daki "Bul- gar Orman Sanayisi" AŞ'de önce ateşçilik, daha sonra makinistlik yaptı (1932-1936). Işten çıkanlınca Sofya'ya yeıieşti. 1937'de tren makinisti oldu ve kendini tamamen edebiyata ve faşiz- me karşı mücadeleye adadı. 1940'ta, tek şiir kitabı olan, Motor Şarkılan'nı yayımladı. Faşist Almanya'ya karşı im- za toplamaya yönelik "Sobolev Kam- panyası"nın düzenleyicileri arasında yeraldtğı için apar topar Godeç köyü- ne sürgüne gönderildi. Oradan döner dönmez de faşist Almanya askerlerine karşı örgütlü eylemlerde bulunma suç- lamasıyla tutuklandı. Mahkemenin ver- diği ölüm karanndan sonra, aynı gü- nün akşamında, beş arkadaşıyla biriik- te Sofya'da kurşuna dizildi (23.07.1942). Nikola Vaptsarov, halkını ve Cılkesini ölümüne seven, dünyaca tanınmış en ünlü antifaşist Bulgar şairi- dir. Bulgar şiirine kazandırdığı devrimci romantizmin ürpertileriyle birlikte klasik nazım kalıplannı kırma mücadelesi ve klişeleşmiş söylemlere karşı açtığı cepheyle de dikkat çekmiş, böylelikle yenilikçiliğin öncülerinden biri olarak ün yapmıştır. Duygu gücü yüksek şiiri- ne konuşma dili ve yalın biranlatım egemendir. Şair tüm şiirierinde özgür- ce çalışmayı, emeğin değehni, eşitliği, paylaşımı, insanın büyüklüğünü yücel- tir. Onurlu kişiler gibi yaşamayı ve in- sanlar arasındaki gerçek kardeşliği en yüce ideallerinden biri olarak gören ve onun gerçekleşmesi için kahramanca savaşan Vaptsarov'un şiirieri birçok yabancı dile çevrildiği gibi 1952'de Dünya Banş ödülü'ne değer görülm- üştür. Motor Şarkılan adlı kitabı ile öte- ki şiirieri ölümünden sonra da defalar- ca yayımlanmıştır. ( Ey halkım, biz seni hep çok sevdik, çok' MEKTUP Anımsıyor musun deniz ile makineleri ve yapışkan karanlıkla dolu o ambarian? Ve Filipinler'le süslenmiş yabanıl hayalleri, bir de Magosa düşlerindeki kocaman yıldızlan? Tek bir denizci olsun anımsıyor musun ki susuz bakışını yitirmiş enginlerde, orda, akşamlan güneşin battığı yerde, tropiğin kokusu içinde yoğun? Anımsıyor musun nasıl yavaş yavaş defnetmiştik biz buzlaşan en son umutlanmızı, nasıl bitti iyiliğe ve insana yönelik olanca güvenimiz, nasıl yitirdik romantikliği ve o bomboş kuruntulanmızı? Anımsıyor musun nasıl birileri acele etti ve biz yaşamın tuzağına takıldık. Uyandık uyanmasına. Ama çok geçti. Acımasızca kıskıvrak bağlanmıştık artık. Kafese kıstınlmış hayvanlannki gibi kederli parlıyordu susuz gözlerimiz ve merhamet dileniyor ve yalvanyordu. Oysa o denli genç, inanılmayacak denli gençtik biz! Ve sonra... sonra tanımadığımız bir kin sarmaya başladı derinden içimizi. Kangren gibi, hayır, ciizam gibi vahim büyüyerek o, çürütmeye başladı yüreğimizi, acımasız ağlannı örüyordu o, bomboş ruhlanmıza karanlık ve bezgin; kanımızda sürünüyor, tehditlerie köpürüyordu o, oysa vakit erkendi, çok erkendi bizim için... Üstelik orda -yüksekte, derinliğinde göğün- eski haliyle gözalıcı uçuşu sürüyordu martılann. Gökyüzü mika örneği ışıyordu yine, engin yine maviydi ve alabildiğine aydın. Ufukta her akşam üzeri yine yavaş yavaş siliniyordu rengi bezlerin ve yitiyordu yelkenler uzak bir yerde, ama feri bitmişti bizlerdeki gözlerin. Önemsiz, geçmiş bir zamandır bu benim için, ama unutmuyorum paylaştığımız saman yatağı ve tek sana açma gereksinimi duyuyor içim ne denli dinç olduğumu ve yanna inandığımı. Işte budur aslında beni caydıran şakağımı parçalama deliliğinden. o kindurmadan Ama yüreğimin derinindeki bir savaş azmine dönüşüyor artık kükreyen. Odur bizi kavuşturacak olan Filipinler'e ve kocaman yıldızlarına Magosa'nın ve makine sevgimizi diriltecek o yine ve sonsuzluğunu denizdeki uzaklıklann, tropiğin o eşsiz kokulan içinde. Gecedir şimdi. Makine tekdüzelikle dinlenmeden okuduğu şarkıyla sımsıcak umutlar saçıyor işte. Yaşamı nasıl sevdiğimi bilmelisin sen! Ve sınır tanımadığımı boş şeylere nefrette... Yann tan ağaracağını bildiğim kadar kesin - biliyorum buzlan başımızla kıracağımızı. Ve karanlık ufuktan doğacağını güneşin, evet, parlayacak bizim güneşimiz, güneşlerin hiç batmazı. Varsın o, minik bir kelebeğin kanatlan gibi, alazlasın kanatlanmı en nihayet. Ne ileneceğim, ne de yerineceğim, çünkü nasıl olsa bir gün öleceğimi biliyorum elbet. Ama, farklı bir şeydir, yeryüzü zehirli pasından silkinirken ölmek, başlarken milyonlann ölümsüzlüğü, aslında bu, şarkı demek, evet, bu şarkı demek. ANI Bir dostum vardı benim dostlanmın en iyisi, ama... kötü öksürüyordu. Ateşçiydi kendisi, önce kömür taşıyarak ve sonra dışık atarak geceleri on iki saat vardiya sürüyordu. Gözleri bu ateşçinin hep belleğimde kaldı. Ah, o gözler, o susuz gözler siyah isler arasından hücremize seyrek giren -hiç istemeyerek giren- ışıklan birer birer nasıl da yutuyorlardı. Sıtmalı bir susuzluk belirirdi o gözlerde aniden bahann gelmesiyle, hışırtısıyla avludaki dallann ve kuşlann uçuşuyla sürü sürü ve ok gibi yararak boydan boya engini. Gözbebeklerindeki o duyguyu sezinliyordum ve biliyordum ne demek istediklerini, neler yaşayıp, neler çektiklerini! Kısa bir süre istiyordu onlar - bahara kadar, sonraki bahara kadar. Ve o -bahar- geldi ihtişamıyla tastamam: güneşiyie, sıcak esintisi ve güllerin nefesiyle. Uzaktan gelen bir menekşe kokusu sardı gökleri buram buram. Oysa içerisi karanlıktı ve ağırdı tekdüzelik bildik hikâyesiyie... Işte böyle, yaşamımız altüst oldu bizim de. - Motor sık sık bozulur oldu. Hınltılar çıkanyordu arada birde derken... tamamen durdu. Nedenini bilmiyorum, öteki, yani dostum, öldü diye belki de. Belki de öyle değildir, kim bilir, belki de bu aç, bu obur motor onu doyuran eli beklemektedir bir yerden zamanında gelsin diye ve kömürü habire ateşe versin diye. Belki, fakat tam olarak bilmiyorum yine de. Ama, her ne hikmetse, bu motor kekeleyerek sürdürdüğü sitemde sanki bana kahrolarak soruyor: "Hadi söyle, öteki genç nerde?" 0, öteki dediği, yok artık. Ama işte dışanda bahar. Göklerde sonsuza dek ok gibi uçuşsa da kuşlar o, onlan bir daha görmeyecek. Oysa mükemmel bir dosttu o, dostlann en iyisiydi... Ama kötü öksürüyordu. Sıradan bir ateşçiydi. Kömür, dışık taşıyarak geceleri on iki saat vardiya sürüyordu. BAHAR Bahanm benim, benim beyaz bahanm, hiç yaşanmamış, kutlanmamış olan sen, hani salt o sabah düşlerinde görünen, seyredersin servilerin üzerinde alçakta, ama uçuşunu kesmezsin nedense buracıkta. Bahanm benim, benim beyaz bahanm - firtınalı yağmurlarla geleceksin bu yere, ateşli dalgalannla korkular saça saça ve umutlar dağıtıp her yoksul ve muhtaca, geleceksin kanlı yaralan sarmak üzere. Çınlatacak kuşlar ekinlikleril Neşeyle yüzecek enginde onlar... Emeğine sevinecek tüm insanlar ve kardeşçe sevecekler birbirlerini. Bahanm benim, benim beyaz bahanm... Ben varsam, tek senin uçuşun için vanm, meydanlara can verecek olan yeniden, ah, keşke güneşini yakından görebilsem ve senin barikatlannda ölebilsem ben. i VEDALIK Kanma C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 2 1 Bazen ziyaret edeceğim düşlerini davetsiz konuk gibi, hiç istenmeyen. Dışarda yol ortasında bırakma beni - kapını sürgüleme, lütfen. Sessizce gireceğim. Oturacağım usulca, süzeceğim karanlığı ve seni göreceğim. Sonunda, güzelliğini seyretmeye doyunca, öpeceğim seni ve tekrar geriye döneceğim. Savaş ki, hep kıyasıya acımasızdır, savaş ki, destansıdır söylendiği kadar. Ben ölünce yerimi bir başkası alır. Onun kimliğinin sanki önemi mi var? Kurşuna diziliş ve sonra - çürüyüş. Burada akıldışı hiçbir şeycik yok. Fırtına kopunca olacaktır son görüş, ey halkım, biz seni hep çok sevdik, çok. • SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle