19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
TT itaplar Adası ft M. SADIKASLANKARA • zmir'in biryan- dan sularında I ateşler yanar belki, ama öte yan- dan dağlarıyla so- kaklarında öyküler açar, görürsünüz... izmir kadın kenti, üretkenlik kentidir, İzmir direnç kenti, öykü kentidir... öy- kücülüğümüzde iz- mir'in bir boy iler- de duruşunun ne- deni burada aran- malı... Gerçekten öykümüzün kadın- larla göndere çekil- diği, onlar tarafın- dan haddeden ge- çirildikten sonra di- renç kazanarak do- laşıma çıktığı unu- tulmamalı. Nitekim öykücülüğümüzün ilk ivme erkesi ola- rak alınabilecek Sa- it Faik, sabahattin Ali, Memduh şev- ket Esendal, orhan Kemal, Haldun Ta- ner yb. yazarlarda- ki görünür eksikli- ğin Nezihe Meriç, Sevim Burak, Tom- ris Uyar, Peride Ce- lal, Leylâ Erbil, Fü- ruzan, Nursel Duru- el vb. farklı kanal- lardan gelen öykü- cüler tarafından tamamlandığı, öy- kücülüğümüzün ancak bundan son- ra görkemli bir bü- tünlenişle yoluna devam ettiği söyle- nebilir bana göre. İzmir'in dağlannda öyküler açar... Günümüzde kadın öykücülerimizce geliş- tirilen bu damarın oldukça işleklik kazandığı açık. Salt buna bakarak bile çok ciddi bir kadın öykücü birikimine sahip olduğumuzu söyleyebiliriz gönül rahatlığıyla. Hatta bana öyle geliyor ki, kadın öykücü varlığımızdaki bu dağılım, yayılımla dünya yazını içinde de zengin bir birikimin temsilciliğini yapıyor ol- malıyız, kendi payıma kuşkum yok bundan. Bu bağlamda kentliliğin de dişilliğin de özgün olarak buluştuğu İzmir, öykücülüğü- müzde özel öneme sahip kanımca. Kim bi- lir, belki de öykücülüğümüzün 9 Eylül'ü gö- züyle bakılabilir Izmir'e... Öyle ya onlarca kadın yazar, isyan ateşleri yakarak öykü ve- rimliyor, kentliliğinin, dişil varlığının süreğeni olarak... Sonuçta yazınımız, Izmirli kadınlar aracılığıyla Izmir'de öykü gülü halinde açıyor da bahtımız şenleniyor... Buna bakarak Iz- mir'de verimlenen öykülerin genel anlamda bir tipolojik karakter yansıttığı bile savlana- bilirmiş gibi geliyor bana. Işte.Tufan Erbarıştıran, yayımladıkları Iz- mirli Öyküler (Haz: Hülya Soyşekerci-Ferda Izbudak Akıncı, Şenocak, 2009) adlı seçki için kaleme aldığı "Sunu"da genel yayın yö- netmeni olarak "İzmir ve öykü bütünleşme- sini düşle"diklerini dile getirirken, "İzmir'in bir öykü kenti olduğunu okurlarımızla pay- laşmak istedik" derken bu doğrultuda önemli bir olgunun altını çiziyor. İZMİRİN ÖYKÜSÜ KADIN. KADINI ÖYKÜ... Seçkide yer ajan öyküleri, "İzmir Öyküleri" ya da "İzmir'in Öyküleri" değil de Izmirli Öyküler başlığı altında sunmak bu kanıyı daha da pekiştiriyor... Buna göre öykülerde bir Izmirlilik söz konusu demek ki... Nitekim öyküler elbirliğiyle İzmir'in bir yer- lerine dokunurken değmekle kalmıyor bun- lara, mısır patlarcasına farklı biçimlerle, bi- çemlerle yeniden açılmasını sağlıyor bu ev- renlerin, kişilerin yüreğimize serili köşelerin- de... On ikisi kadın, sekizi erkek yirmi öykücü- den birer öykü yer alıyor seçkide. Kadın ya- zarları sıralayayım ilkin: Ayşe Kilimci, Canan Tan, Ferda Izbudak Akıncı, Feyza Hepçilin- girler, Gülseren Engin, Handan Gökçek, Hülya Soyşekerci, Inci Aral, Lütfiye Âydın, Raşel Rakella Asal, Şükran Yücel, Vicdan Efe, sonra erkekler; Ahmet Büke, Ahmet önel, Hasan özkılıç, Mehmet Atilla, Muzaf- fer Izgü, Osman Şahin, Sadık Yemni, M.Sa- dık Aslankara. Izmirli kadınların, hep övgüyle karşılandı- ğı, bu arada kendilerine duydukları güven- den ötürü erkeklerin sürekli ilgisini, dikkatini çektikleri söylenebilir. örneğin Bilge Umar, "Yunanlıların ve Anadolu Rumlarının Anlatı- mı"na dayanarak örgülediği İzmir Sava- şı'nda (inkılap, 2002), Izmirli bir yazar, gaze- teci oğlu Giannes P.Kapses'in (Atina, 1929) "Yitirilmiş Vatanlar" adlı kitabından şu satır- ları aktarıyor Izmirli kadınlar için: "Bu unutulmaz kenti tanıyan(lar)... onun uygar kent niteliğini överler ve kadınlarının güzelliği için türküler düzerlerdi. Gerçekten [zmir'in kızları, kadınları güzeldi ve güzellik- leri ilkçağdan beri ünlü idi. Bu güzelliği, ef- saneye bakılırsa, Aphodite'in gölünde yı- kanmış olrnaya borçlu imişler." (19) Izmirli Öyküler'de kendine güvenli, hoş, erosal göndergeler yayan bu nitelikteki ka- dın karakterlerin yer aldığı azımsanmayacak öyküyle karşılaşıyoruz. Öykücülerin genel tutumu, Izmirli öykünün ana taşıyıcılarından birinin kadın temeline dayandığı ya da kadın odaklı yapılandırıldığı gibi bir vargıya götü- rüyor kuşkusuz bizi. Izmirli herhangi kadının, bir öykü kişisi olarak "Izmirli" başlığı altında nitelenebile- cek herhangi öykü içinde yer alışı, söz ko- nusu öyküyü ister istemez bir kadın öyküsü yapıyor... Ancak Izmirli öykü bağlamındaki bu kadın öykülerinin, öykücülüğümüzde, farklı damara dayalı "kadın" öykülerinden bağımsız, ayrı bir konumda alınması gereki- yor. Gerçekten de Izmirli kadınlar, kadın so- runsalının ağırlığını duyurmaktan çok, kadı- nın buyurgan, en azından egemen yapısını yansıtan, yaşam biçimini bu varoluş odağın- da özgür kişilikleriyle geliştirip koyan kahra- manların evrenleri, ayrıntıları olarak geliyor önümüze. Işin ilginç yanı, "Izmirli" öyküler verimle- miş erkek yazarların kadın karakterlerinin de Izmirli kadınla, Izmirli kadın öykücülerle bi- rebir örtüşen yan sergiliyor oluşu... Sözgelimi Ahmet Önel'in öyküsünde hiç- bir kadın kahraman görünmese de ortada, anlatıcı erkeğin yaşamak üzere yerleştiği kı- yı kasabasında kendine, "özellikle" kadınları doyuracak bir yerleşme serüveni aramaya yönelişi bile bununla ilintilendirilebilir bana göre. İZMİR'İN ÖYKÜSÜ KENT, KENTLİSİ ÖYKÜ... Kolayca kestirileceği gibi böylesi nitelikler taşıyan bir kadının kentli olacağı açık... En sonda varılacak yargıyı, en başta söyleme- nin hiçbir sakıncası yok! Gerçekten Izmirli öyküler verimlemek ya da Izmirli öyküler için kadın kahramanlar yaratmak, ancak kentlilik kimliğiyle olanaklı. Izmirli öykü verimleyen yazarların, köken- lerine bakılmaksızın nasıl kentli sayılması gerekiyorsa bu öykülerde tanıdığımız kadın- lara da kökenlerine aldırmaksızın İzmir'in kentlisi olarak bakılması zorunlu. Bu çerçevede kimi Izmirli öykülerde kadın kahramanlar dış semtlerde, hatta gecekon- du kesiminde otursa da Izmir'deki kentli ka- dının yansıtıcısı konumundadır. Hatta "ha- yat kadını" bağlamında alabileceğimiz Izmir- li kadınlar bile birer kentli kimliğine sahiptir, hem de belirgin olarak. Örneğin Ayşe Kilim- ci'nin, Canan Tan'ın öykülerinde kentli gör- güsüne sahiptir bu kadınlar. Böyle olunca, kadın merkezli bu öyküler, aynı zamanda kent odaklı verimler biçimin- de kendini koyuyor. İzmir yerleşiği konumla- rıyla erkeğe bağımlılıktan kurtulmuş, özgür yaşama istencine sahip karakterlerdir ka- dınlar. Vicdan Efe'nin kadınları İzmir görgü- sünü simgeler örneğin. Lütfiye Aydın'ın öy- küsündeki genç kız da, Izmirli olma sürecini yaşar. Bunu yalnız kadın yazarların değil erkek yazarların verimlerinde gözleyebilmek de olanaklı. Sözgelimi Hasan Özkılıç'ın öykü- sünde tiyatro bölümünde okuyan, sonrasın- da Istanbul'da diziler için projeler peşinde koşan abla, övülesi bir simgedir. Izmirli erkeklerin, bu kadınlar çevresinden kopamadıklarını, onların eteklerine yapışıp kaldıklarını söylemek de olası. Ahmet Bü- ke'nin öyküsündeki kadın kahraman, ister anne ister hala olsun bir türlü terk edileme- yen güç odağı gibidir. Gülseren Engin'in öy- küsündeki kadın karakter de bu bağlamda alınabilir. Bütün bu örneklerdeki kadınlar, övgüyü hak eden, sevilen, beğenilen, ötesinde aşk- la, erosallıkia, tutkuyla bağlanılan kadınlardır hep. Raşel Rakella Asal'ın öyküsünde, er- kek bakışıyla, ama tersinlemeyle Izmirli ka- dının cinsel çekim odağı yapılışı bunu imler gibidir sanki. Öyleyse İzmir, aşkın da bütün boyutlarıyla yaşandığı "aşk kenti"dir aynı zamanda. An- cak Muzaffer Izgü'nün, İzmir'in bu imgesini köreltici kimi tutumlara incelikle dokunan C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 2 1 öyküsünü anımsamak zorunlu bu arada. Yukarıdan bu yana aktardıklarım, bu öy- külerin İzmir için özel olarak verimlendiği gi- bisinden uçarı bir sanıya yol açabilir. Ne var ki Osman Şahin'le Inci Aral'da görüldüğün- ce kimileri on yıllar önce verimlense de bu öykülerin "Izmirli öykü" özelliğini çok önce- leri hak etmiş oldukları da sezinlenmiyor de- ğil! Öykücülüğümüze koşut, ama farklı yatak- ta akıp giden apayrı bir "Izmirli öykü" de ol- masın sakın? İZMİR'İN ÖYKÜSÜ DİRENÇ, DİRENCİ ÖYKÜ... Izmirli öykülerin kadın öyküleri olduğu denli kentli öyküleri olduğu vargısına ulaşıl- dığında bunların ister istemez direnç öykü- leri olacağı kestirilebilir kolayca. Izmirlilik, belirgin bir üretkenliğe yaslanıyor aynı za- manda. Bu üretkenlik bir yanıyla toplumsal, sınıfsal, ekonomik boyutta algılansa da bu- nun kadın-erkek olarak bireyin kentli varlığı- nın, direnç bağlamında algılanması zorunlu- luğunu da içereceği ortada. Kilimci'nin öy- küsünde "on evin kadını da çalış(ır)" (20) ör- neğin. Bu çerçevede Izmirli Öyküler'de okudu- ğum tüm öyküler, hiç kuşkusuz direnç öy- küsü, üretkenlik öyküsü! Üstelik bunların di- rençle birlikte okuru, bir siyasal bilinçlenme- nin eşiğine getirdiği de unutulmamalı. An- cak Izmirli öykülerin, ille siyasal temele da- yanmak zorunda olduğu gibi hamhalat bir düşünceye de gitmemek gerekiyor! Öykü, bizi siyasal göndergelerle buluşturarak da işlevini yerine getirebilir çünkü. Bu savları "Egeli öyküler" için de öne sü- rebilmek olanaklı belki. Nitekim izmirli Öy- küler'le haşır neşir olurken ben, bir öykü seçkisi daha gelmesin mi Izmir'den: Savur Saçlarını Ege (afrodisyassanat, 2008). Egeli Kadın Yazarlar platformunca yayına hazırla- nan, "biçimsel düzeltmeleri" Gönül Çatalcalı ile Hülya Soyşekerci tarafından yapılan, Ça- talcalı projesi seçkide yirmi yedi kadın yaza- rın ürünü yer alıyor. Bu adları da anmak is- terim tek tek: Zeliha Akçagüner, Buket Ak- kaya, Raşel Rakella Asal, Tülin Çetin Bek- taş, Saime Bircan, Incilâ Çalışkan, Gönül Çatalcalı, Emel Denizaslanı, Sevim Korkmaz Dinç.Vicdan Efe, Gülseren Engin, Sultan Su Esen, Handan Gökçek, Ayşe Aysel Güntür- kün, Inci Gürbüzatik, Emel Kayın, Seviye Merih, Esra Odrnan, Güzin Oralkan, Belma Özgün, Nesrin Özyaycı, Nevzat Süer Sez- gin, Hülya Soyşekerci, Hüsnan Şeker, Zü- beyde Seven Turan, Oya Uslu, Zehra Ünü- var. Sel Yayıncılık da bir süredir salt kadın öy- kücülerden oluşan seçkiler yayımlıyor. İlk iki kitap Istanbul'la Ankara'ya özgülenmişti: Kadın Öykülerinde/ jstanbul (2008, Haz: Hande Öğüt), Kadın Öykülerinde/ Ankara (2008, Haz: Efnan Dervişoğlu). Yayınevi, üçüncü öykü seçkisini Karadenize özgüle- miş: Kadın Öykülerinde/ Karadeniz (2009, Haz: Efnan Dervişoğlu). lleriki haftaların bi- rinde yazınımızda gözlenen kadın öykücü damarı üzerinde ayrıca duracağım... Şimdi- lik Izmir'le, "Izmirli öykü"yle yetinmiş ola- yım... Evet Izzettin Hümay Elçioğlu'nun bestele- diği "izmir Marşfndaki gibi İzmir'in dağla- nnda çiçekler açıyor kuşkusuz. Ne ki Izmirli kadınlar aracılığıyla öykü de açıyor, "Izmirli öyküler" de çiçekleniyor "Gâvur lzmir"de, "Güzel lzmir"de... izmirli öykülerin kadınlarıyla 9 Eylül daha bir anlam kazanıyor görebildiğimce. Öykü- cülüğümüzde bu damara özellikle dikkat et- mek gerektiğini söylesem, fazla mı ileri git- miş olurum dersiniz?.. • S A Y F A 2 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle