Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Anatoli vasilyeviç Lunaçarskî'den Sanat ve Edebiyat üzerine'
ı
Güçlü imgelerin izinde
Her toptumsal şekillenmenin yarattığı insan tipinin özellikle altını çizen
Lunaçarski, çözülen ve değişen toplumların ve onların yarattığı
karakterlerle ilgili güçlü imgelerin vücut bulduğu zeminleri irdelemiş.
n AyselSAClR
1
^"""^ anat ve edebiyatı hayatın te-
^ ^ ^ mize çekilmesi olarak gör-
^ ^ mcmeyi, onu beslendiği
V^*J kaynaklara göre takip etme-
yi zorunluluk olarak anlamak ge-
rekiyor. Zira somut yaşamların iz-
düşümü olan sanat, temsil ettiği
çağın acı ve sevinç karışımı çığlık-
larını duyurur çoğu kez. Tam da
bu noktada, Anatoli Vasilyeviç Luna-
çarski'yle tanışmak gerekiyor. Zira Lu-
naçarski, Sanat ve Edebiyat Üzerine In-
cclemeler'dc yirminci yüzyılın en önem-
li dönüşümünü gerçekleştirmiş bir ülke-
nin (SSCB, 1917 Ekim Devrimi) vatan-
daşı, aynı zamanda eğitim sorumlusu,
sanat-edebiyata yönelik -yol gösterici-
yorum ve değerlendirmeleri yapan biri
olarak, zaman zaman gözden kaçırdığı-
mız temel çelişkilerde geziniyor.
Sanat ve Edebiyat Üzerine Inceleıne-
ler de, Lunaçarski'nin, edebiyat ve sa-
natın büyük ustalarının eserlerine yöne-
lik değcrlendirme yazıları yer alıyor.
Ekim Devrimi'nin hemen ardından Eği-
tim Komiserliği'ne getirilen Lunaçarski,
yazılarıyla sanatı doğru bir yere oturt-
makla kalmamış, aynı zamanda sanatçı-
ların yaşadıkları çağdan ne denli beslen-
dikleri ve sorumlu olduklarına yönelik
üzerinden geçilemeyecek gerçekleri sap-
tamış. Ama Lunaçarski'nin, bir sanatçı-
nın çağından sorumlu olduğuyla ilgili
mekanik, slogancı bir yaklaşım sergile-
diği sanılmasın sakın. Aksine, yaşadığı
döneme damgasını vuran her sanatçıyı
hangi tür koşulların yarattığıyla birlikte,
koşullarıyla dintili durumları analiz et-
nıiş. Bu anlamda da, analiz ettiği her bir
eseri ve sanatçısını doğru yere oturtmuş
Lunaçarski.
Böylelikle, Lunaçarski'nin yazılan,
bugünün sanat ve edebiyat kişilerine ve
durumlarına daha net bakabilmek açı-
sından önemli bir işlev üstlenirken, en
önemlisi de gözden her zaman kaçırılan
-şu sıralar modasi geçmiş- sınıfsal fark-
lılıkları gündeme getirmiş. Her zaman
somut yaşamlardan süzülerek -zengin-
fakir- ayrımı gözetmeksizin tüm insanla-
ra hitap etmesi gerekmiyor sanatın. Zira
bir eğlendirme aracı olmayan, insanın
yaşamla ve gerçeklerle arasındaki ilişkiyi
yansıtan sanatı, kaynaklandlğı en temel
bağlamlarda yakalıyor Lunaçarski. Sa-
natın ve edebiyatın beslendiği temel di-
namikler ise hiçbir çağda değişmiyor.
Kitabında, sanatçdarı ve sanatı elbet-
teki ki birebir koşullarının ürünü olarak
ele almıyor Lunaçarski, ama yeniyle es-
kinin, her toplumsal şekillenmenin ya-
rattığı insan tipinin özellikle altını çizi-
yor. Çözülen töplumların ve onların ya-
rattığı karakterlerle ilgili her ne kadar
sosyolojik bir yol göstericilikten hareket
etse de, güçlü imgelerin vücut bulduğu
zeminleri görmezlikten gelmiyor.
SAVRULDUKLARI YERDEN...
Shakespeare, Heine, Puşkin, Renoir,
Dostoyevski, Proust, Wagner, Shavv gibi
büyüklerin irdelendiği bir kitap olarak
okurken Sanat ve Edebiyat Üzerine In-
celemeleri, bir yandan da söz konusu
ustalara başka bir yönden bakmak anla-
mında da ele almak gerekiyor. Söz ko-
nusu irdclemeleri inceleyip bitirdikten
sonra, 'onların temsil ettikleri çağı ve
zaman içinde gelişen tutumlarını bu ka-
dar didiklemek gerekli mi' diye de dü-
şünebilir insan. Onlara dair akılda tek
kalanın eserlerinin bizde çağnştırdıkları
olması da bu düşünceyi besleyebilir.
Ama, bir Dostoyoveski, Proust ya da
Shaw ya da Wagner söz konusu oldu-
ğunda ileri gitnıek gerektiği düşüncesi
daha ağır basıyor. Zira Shakespeare da-
hil, -her ne kadar kendi çağlarını temsil
etseler de- içinde yaşadığımız dünyayı
anlamanın, katlanılır kılmanın yanında
rehber olma özelliğini koruyan sanatçı-
lar söz konusu olduğunda, bu daha an-
laşıhr bir hal alıyor.
Düşüncn Eylem Adamlan, Shakes-
peare nin Oyun Kişileri vcBacon, Mut-
luluğun Resmini Yapan Adam, Marcel
Proust, Düşünür Heınc, Jonathan Swıh
ve Bir Fıçmın Masah, Dostoyoveski'de
Ses Çokluğu, Gcorge Bernard Shaw,
Rıchard Wagner, başlıklı bölümlerden
oluşan kitapta, insanlığa büyük katkılar
sunmuş sanatçıların eser-
lerine yönelik analizler
yer alıyor. Lunaçarski'nin
yaşadığı ve yazılarını kale-
me aldığı dönem göz
önünde bulunduruldu-
ğunda, -aradan geçen bir
yüzyıl ve SSCB'de kültür
sorumlusu olarak çalış-
masına rağmen- objektif
bakış açısının sağlamlığı
göze çarpıyor. Ele aldığı
sanatçının yaratısal değeri
konusunda oldukça has-
sas davranıyor Lunaçars-
ki. Onları dünya görüşle-
rine göre -iyi, kötü- şck-
linde yargılama gibi bir
tutum asla sergilemiyor.
Askine, savruldukları yer-
den tutarken onları, yara-
tımlarınm beslendiği kay-
naklarla tekrar buluştura-
rak, zamanın ve gündelik
olanın pasını siliyor.
"Nietzsche, tiyatro sa-
natında var olan iki öğe-
den, Dionysos ve Apollon
öğesinden söz cderken
Wagner'in etkisi altınday-
dı. Müziğin kendisi, bur-
gulanan güçler ve tutkular, dokunaklılık
ve dinamikler, Dionysos öğesinin kapsa-
mına girer.
Daha sonra o burgaçlanan sulardan
mavi sisler yükselmeye başlar; yoğunla-
şıp bulutlara, en sonunda da esasında
Apollon'cu insan imgelerine dönüşür.
Müziksel düşünce, insan modelleri, coş-
kular, düşünceler, eylemler, sözcükler,
ilişkiler, yazgılar, zaferler ve yenilgiler
biçiminde dile getirilir.
Tiyatro ve trajedi işte böyle doğmuş-
tur. Belki de en iyi Wagner dinleyicisi ve
seyircisi, librettoyu hayli bilen kişidir;
belki dc sıradan bir temsilde Wagner'in
uzgörüsüne dair birkaç ipucu yakalayan
ve gözlerini kapattığı zaman, büyük bir
zenginlik ve akış çeşitliliği yansıtan or-
kestra ile insan seslerini dinlerken, ses-
lere ayak uydurarak düzgün bir sırayla
peşpeşe sökün eden o katıksız Wagncr
imgelerinin hcpsini gerçekten görür gibi
olabilen kişidir."
ÖZGÜRLEŞMİŞ BİREY VE
SES ÇOKLUĞU
"Dostoyevski dönemi Rusya'sının,
çoksesli romanın gelişmesi için en uy-
gun" ortamıyla, Shakespeare'in çokses-
liliğine yansıyan toplumsal etkenleri
karşılaştıran Lunaçarski, elbette ki öz-
gürleşmiş bireyin ve yazgısının Shakes-
peare'in başlıca ilgi alanına girmesi ko-
nusunu bir yana bırakmadan, "Shakes-
peare ve çağdaşlarını yaratmış ve onbin-
lerce parıltılı parçacığa bölünmüş olan
o rengârenk Rönesans ve aynı zamanda
ortaçağ lngilteresi'nin bir ölçüde dingin
ortamma kapitalizmin fırtına gibi saldı-
rısının" sonuçlarını görmüş. "Dosto-
yevski Rusyası'nda olduğu gibi burada
da korkunç bir kopuş yaşanmaktaydı.
Lunaçarski, yazılarıyla sanatı doğru bir yere oturtmakla
kalmamış. aynı zamanda sanatçıların yaşadıkları çağdan
ne denli beslendikleri ve sorumlu olduklarına yönelik
gerçekleri saptamış.
Aynı büyük yön de-
ğişiklikleri meyda-
na gelmekte, daha
önce aralannda hiç-
bir gerçek ilişki ol-
mamış toplumsal
yaşam gelenekleriy-
le düşünce yöntemleri arasında aynı
beklenmedik çatışmalar"ın altını çizmiş.
Ancak, "Shakespeare olarak kabul etti-
ğimiz adam bunlara nasıl tepki gösteri-
yordu acaba" diye de sormadan edeme-
yen Lunaçarski, aslında "edilgin yansıt-
ma"dan bahsederek, sadece gözleme
dayanan bir olumsuzluğa gönderme
yapmış.
Dostoyevski'yle ilgili Lunaçarski'nin
Bahtin'den yaptığı alıntı da bir hayli il-
ginç. Zira Lunaçarski, Bahtin'in Dosto-
yevski'nin romanlarına yönelik yaptığı
"çok seslilik" tanımlaması, "Kaus'a gö-
re, kapitalist dünyanın karşıtlıklarının
Dostoyevski'nin zihnindeki yansımasın-
dan başka bir şey" olmadığı konusu yi-
ne Bahtin'in açımlamalarıyla Lunaçarski
tarafından altı çizilmiş. "Kaus, Dosto-
yevski'nin dünyasının kapitalizmin ru-
hunun en sahici, en katıksız yansıması
olduğunu söylemektedir. Dostoyevs-
ki'nin yapıtlarında kafa kafaya tokuştu-
rulan bu farklı -toplumsal, kültürel ve
ideolojik- dünyalar, bu evrenler daha
önceleri kendi kendilerine yeterli, birbi-
rinden yahtılmış, birbirinden ayrı ve ba-
ğınîsız birimler olarak kendi içlerinde
haklı durumdaydüar...
Kapitalizm bu dünyaların arasındaki
farkları ortadan kaldırmış, bu toplumsal
alanlara özgü ayrıcalıkları, kendi içlerin-
deki ideolojik yeterliliği yok etmişti...
Gözü kapalı bir biçimde bir arada yaşa-
ma, soğukkanlılıkla ve rahatlıkla birbiri-
ne göz yumma dönemi bitmiş, onların
birbirlerine karşıtlığı kadar birbirlerine
iç bağımlılığı daha bir algılanır olmuştu.
Yaşamın her atomunda kapitalist dün-
yanın, kapitalist bilincin bu çelişkili bir-
liği titreşmekte, hiçbir şeyin kendi yalı-
tılmışlığı içinde rahat olmasına elverme-
mekle birlikte hiçbir çözüm de önerme-
mektedir. Değişen dünyanın ruhu Dos-
toyevski'nin yapıtlarında olduğu kadar
başka hiçbir yerde böylesine tam yansı-
tılmamıştır."
Renoir söz konusu olduğunda, 'yü-
zeysel görme' ve 'derinlikli görme' ara-
sında dolaşan Lunaçarski, Wagner'in tı-
nılarına da dokunurken, değerlendirdi-
ği öznelere hep aynı mesafeden bakmış.
Söz konusu öznelerle birlikte zamanına
göre şekillenen gerçekliklerin insanda
ve sanatta açtığı yaralara dokunmuş. •
Sanat ve Edebiyat Üzerine/ Anatoli
Vasilyeviç Lunaçarski/ Çeviren: Ülkcr
lnce/Kırmızı Yaymları/162 s.
Özür ve Düzeltme:
Dergimizin 1020'inci sayısında yayımlanan Halit
Çelenk imzalı Idam Gecesi Anıları kilabına ilişkin
"Hiç Ölmediler" baştıklı yazının çeşitll yeherinde
Yusuf Arslan ve Hüseyin Inan'ın soyadları "Yusuf
Inan" ve "Hüseyin Arslan" biçiminde yanlış
yazılmıştır. Düzeltir, okuriarımızdan özür dileriz.
SAYFA 20 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 2 1