22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Özdemir ince'den açıklama Neden yalan söylüyorsun Emin Çölaşan? Cumhuriyet Kitap'ın 9 Temmuz 2009 tarihli 1012. sayısın- da Gamze özdemir'in Emin Cölaşan'la, Çölaşan'ın sakın- calı Gazeteci' kitabı üzerine yaptığı bir söyleşiyi yayımla- dık. söyleşide adı geçen özdemirînce bir açıklama yazısı gönderdi. Aşağıda bu açıklamayı yayımlıyoruz. n özdemir İNCE I y"""^ akıncalı gazeteci Emin Çöla- ^ ^ şan, doğal olarak her per- ^ ^ şembe günü Cumhuriyet Ki- ^*S tap ekini dikkatle okurum. 9 Temmuz 2009 tarihli sayısındaki birçok yazıyı okudum, ama seninle yapılan söyleşiyi okumadan gcçtim. Giderek şişcn cgondan bıktığım için okumadım. Her okuduğuna inanan hasta niyedi bir okur, "Bugünkü Cumhuriyet ekin- de Emin Çölaşan'ın seninle ve Tufan Türenç'le ilgili söylediklerini okuyun- ca büyük Ziya Paşa'nın terkibi ben- dinden bir cümle geldi aklıma. Ne gü- zel de söylemiş Ziya Paşa: 'Onlar ki verir dünyaya lâfile nizamat. Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde'," mesa- jını göndcrmeseydi, bana bile bile yaptı- ğın düşmanca haksızlığın farkına varma- yacaktım. "Sakıncalı Gazeteci'' (Bilgi Yayınları) kitabını okuyan bir okur da aynı tepkiyi göstermiş ama ben ciddiye almamıştım. | Şimdi bu hesaplı kitaplı düşmanhğını ciddiye ahyorum. "Sakıncalı Gazeteci" kitabını okur- ken, seninle ilgili olarak hissettiğim "Mağduriyeti ranta çeviren bir fırsatçı kuşkusu", Cumhuriyet Kitap'taki söyle- şiyi okuyunca iyice pekişti. Cumhuriyet Kitap'ın muhabiri soru- yor: "Bu tanıklık yapan yazarlarla hiç görüştünüz mü, görüştüğünüz oluyor mu?" Sen cevap veriyorsun: "Hayır, sadece onlann tanık olacağını öğrendiğim za- man, Tufan Türenç'e ve Ozdemir în- ce'ye telefon açtım, sordum. Dedim ki sizi tanık göstermiş, nasıl oluyor bu iş. îkisi de bizim ne ilgimiz var, biz senin olayını bilmeyiz, biz senin olayını sa- dece kulaktan dolma duyduk o kadar, biz tanıklık yapmayız dediler. Ondan sonra gittiler şakır şakır tanıklık yaptı- lar. Hadise budur." Sözlerinin bir bÖlümü doğru. Ancak ben sana "Tanıklık yapmayacağım" de- medim. "Mahkemede şimdi sana söyle- diklerimi söyleyeceğim" dedim. Peki, be- ni zor durumda bırakacak bu saptırmayı hangi hakla yapıyorsun? Buna ben değil ancak psikologlar cevap verebilir. Davacı olarak Aydın Doğan bazı tanık- lar göstermiş (biri benim), davalı olarak sen de birkaç gazete çalışanını tanık gös- termişsin. Aydın Bcy'e "Ben tanıklık et- mem" mi diyecektim? Niçin, senden afe- rin almak için mi öyle diyecektim? "Ben bu üişkiyi bilecek durumda değilim" de- menin, "Size baskı yapıldı mı?" sorüsu- nu, "Hayır bana herhangi bir baskı ya- pılmadı" cevabını vermenin "Şakır şakır tanıklar yaptılar" iddiası ile ne ilişkisi var?! Burada sana çok ağır şeyler yazabilirim ama işi uzatmamın gereği yok. Tanıklığımda senin aleyhine tek bir S A Y F A 1 4 cümle ya da sözcük var mı? Önenıli olan bu ! Kendimi sana beğendirmek için se- nin lehinde yalancı tanıklık mı yapmalıy- dım? "Biz tanıklık yapmayız dediler. On- dan sonra şakır şakır tanıklık yaptılar. Hadise budur!" diyorsun. Yani, "Mahkcmeye gittiler şakır şakır alcyhimde tanıklık ettiler" demek istiyor- sun. Tanıklık yapmak için senden izin mi almalıydım? Seninle işbirliği mi yapma- lıydım? Yalan söylediğin yetmezmiş gibi, bir de benim onurumla oynuyorsun. Bu çok ayıp ! Onuru için yaşadığını yerli yersiz ileri I süren senin gibi bir insanın başkalarının da onuruna saygı göstermesi gerekmez mi? Demek ki gerekmiyormuş! Seni mutlu etmek gibi bir görevim mi var? lftirandan kurtulmak için, senin le- hine yalancı tanıklık mı etmeliydim? Çok dalıa ağır bir cevabı hak ediyorsun ama herhangi bir ağır cevabın megalomani marazına bir yaran olacağını sanmam. Cumhuriyet Kitap'ın söyleşiyi sunan girişinde, sanki mahkemede söyledikle- rini yer alıyormuş gibi "Mahkemede ta- nıklar neler söyledilcr?" sorusuvar ama, şakır şakır (!) söylediklerimin tek bir sözcüğü bile yok. Bu nedenle senin "Sakıncalı Gazeteci"nin 59 ve 60. ıncı sayfalarını gel birlikte okuyakm. Çünkü gerçek orada: "Aydın Doğan'ın tanığı Ozdemir In- ce'nin ifadesi: Detaylı olarak benim herhangi bir bilgi sahibi olmam müm- kün değildir çünkü biz yazarlann he- pimizin ayrı ayrı ilişki tarzı vardır. Patronla kim ne konuşuyor, bilemeyiz. Bu bakımdan benim özel olarak söyleyeceğim herhangi bir şey yoktur. Bana Emin Bey herhangi bir şikâyette bulunmadı. Çünkü kendisi Ankara'da, ben Istanbul'dayım. Gazete sahibi ile de 10 ydlık süre içerisinde bir kere görüştüm. O da merhabadan ibarettir. O da bana Emin Bey'den bir şikâyette bulunmadı. Benim söyleyeceklerim bundan ibarettir." Davacı Aydın Doğan vckilinin talebi üzerine soruldu: "Benim herhangi bir yazrma patron- lar tarafından müdahale olmamıştır. Zaten Aydın Bey gazetede benim mu- hatabım değildir. Benim muhatabım Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul öz- kök'tür. Yazılardan dolayı sadece ona sorumluyuz. Yazılanm hakkmda Er- tuğrul Bey karar verebilir. Aydın Do- ğan bana herhangi bir şekilde müda- hale etmemiştir. Ertuğrul Özkök bir- kaç yazımda bazı hukuki mahzuru olan kelimeleri çıkartmamı rica etti. Ben de kabul ettim. Çünkü bir yazann gazetedeki sorumluluğunun ne oldu- ğunu biliyorum. Bu nedenle, çıkarıl- ması istenen kelimeleri bana müdaha- le olarak kabul etmedim. Bazı yazarlar kabul edebilir. Bu nedenle de bir ge- nelleme yapamam. Hürriyet gazetesi Ertuğrul Bey'in söylediği gibi bir sü- permarkettir. Bu tanıma ben de katılı- yorum. Her türlü görüş sahibi yazar- lar vardır. Bizim gazetede iktidarı eleştiren yazarlar çoğunluktadır. Ben kendim solda yer alıyorum. Bu konu- da benim yazılarıma herhangi bir mü- dahale olmamıştır. Ertuğrul Bey'in müdahaleleri doğaldır. Yazıişleri de- mek bir nevi denetimdir. Kendisi de bu denetimin başındadır." Kardeşim Emin Çölaşan, dalıa sonra kalemi eline alıp şunları yazıyorsun: "Dikkat ediniz, davacı Aydın Doğan'ın avukadan olayı nasıl saptırıyor. Bu dava başka köşe yazarlarının değil, benim için açıldı. Oysa tanıklarına 'Bizim yazılanmı- za müdahale edilmemiştir' dedirtiyorlar. Elbette olmamıştır. Ama konu onların değil, benim yazılarım. O sansürler onlara değil, bana yapıl- dı... Ve mahkemede hepsini bilgisayar çıktılarıyla kanıtladık. Olaylan onlar de- ğil, ben yaşadım." Yukarıdaki tanıklık ifademde senin aleyhine tek kelime var mı? Yok! Bir yere verdiğin söyleşide de şöyle söylüyorsun: "Bu karar yargının Aydın Doğan'a verdiği bir ders oldu. Hem Aydın Bey'in, hem de mahkemede onun için tanıklık yapanların (Ertuğ- rul özkök, Enis Berberoğlu, Tufan Türenç ve özdemir înce) şimdi ne di- yeceklerini merak ediyorum" (S.12) di- yorsun. Ne diyeceğim, tebrik ve teessüf ede- rim. Bir yığın neden olmasına karşın, seni mahcup edccck, küçük düşürecek bir şey yazmamaya gayret ettim. Ancak biti- rirken şunu söyleyeceğim: Iki kuruş için yalan söylemeye tenezzül ediyor ve bana iftira ediyorsun. Acımaktan başka ne ge- lir elimden, sana? Sana yazdığım bu kınama mektubu burada bitiyordu. Ama bir hususu yaz- mazsam içimde bir ukde kalacaktı. Yaz- dıklarına, söylediklerine bakılırsa "olum- lu ve ölümsüz gazeteci" tipinin en iyi ör- neği sensin. Zaten bunu cn çok sen söy- leyip yazdın, söyleyip yazıyorsun. Benim gözümde de bir gazeteci, bir gazete yazıcısı tipi var: Bu kimse ilkin Cumhuriyet ve devrimlerinc sahip çıkar, onu savunur? Tevhid-i Tedrisat Kanunu konusunda, Köy Enstitüleri konusunda, Imam-Hatip Okulları konusunda kaç ya- zı yazdın? Kimi gazete yazıcılannı "Liboş!" ola- rak tanımlamanın dışında, kapitalizm, neo-liberalizm, küreselleşme, yeni em- peryalizm konusunda kaç yazı yazdın? Işsizliğe, işlevsizliğe ve sömürüye mah- kûm edilen işçi sınıfının gerçeklerini işle- yen kaç yazı yazdın? Iğdiş edilen sendi- kalar konusunda? Toplumun ve devlet aygıtının Islami- leştirilmesi konusunda, okulların, polis örgütünün îslamileştirilmesi konusunda kaç yazı yazdın? Daha sorulacak çok soru var ama ben sormayı durduracağım. Bu soruları, bu sorulara cevap vermiş bir yazar olmanın verdiği hakla soruyo- rum. Senin söyleşinin yayınlandığı Cum- huriyet Kitap ekinin 27. sayfasında be- nim yeni kitaplarımın ilanı var. "Cum- huriyetsiz Demokrasi", "Demokrasisiz Demokrasi", "Yedi Conlı Cumhuri- yet". Toplam 702 sayfa tutan bu kitapların bütün yazılan, senin Hürriyet gazetesin- de yazdığın dönemde yayınlandı. Bu ya- zılardan kaçını okudun? Okumuş olsay- dın, bana yaptığın saygısızlığı yapar mıy- dın? Bu ülkede senden başka da onurlu, dürüst, dik başlı insanlar, yazarlar var. Çevrene bak görürsün. Senin "Sakıncah Gazeteci" kitabının 293. sayfasında kendimle ilgili bir şey öğ- rendim. Meğer "Türkiye'nin En Etkin Köşe Yazarlan" konulu bir araşurma ya- pılmış. Araştırmanuı sonuçlarını ciddiye alıp övünç payı çıkartırken şunları yazı- yorsun: "Bu araştırmada Can Dündar, Rcha Muhtar ve Özdemir ince'den sonra dördüncü surada yer ahyorum. Ertuğ- rul özkök dahil her gün yazan öteki 46 yazan, hatta televizyon yıldızı gaze- tecileri bile geride bırakmışım." Demek ki, ölçülebilir bakımdan, sen- den başka insanlar varmış bu ülkede. Göklerde uçmaktan yorulmadın mı? Gel sen de öiûmlülerin arasına katıl.B C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 1 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle