25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Jale Sancak'la 'Tanrı Kent ve Yltik şarkılar D sedatDEMiR 1 ^ 1 ^ anrı Kent ve Yitik Şarkılar önemli sayı- _ da insoıim yaşadığı, J L yanından, kenarın- dan gcçtiği mekânlar üzcrine öy- küler kuruyor. Kitap böyleykcn onun hikâyesi nasıl oluştu? - Bir huzursuzluk onu oluşturan. Üç imparatorluğa başkent olmuş, bütün yitimlere rağmen hâlâ müthiş bir tarihi ve kültüreJ mirası kendinde barın- dıran, bütün yıpranmışlığına rağmen hâlâ çok güzel olan şu bizim mega ken- timizi özlediğimiz, yücelttiğimiz, bazen de abarttığımız değerleriyle, bu kez bü- yülü, büyüleyici yanlanyla değü kendi- me dert edindiğim tüm halleriyle ve bu- günkü gerçekliğiyle anlatmak istedim. Birbirinden çok farklı, sarsıcı sayısız hi- kâye vardı, hızla birikiyordu, kışkırtı- yordu, dayatıyordu kendini. Böylece yeniden küçük yolculuklar yapıldı ki- taptaki sokaklara. Evlere, kapılara, du- varlara, ne ki en çok yüzlere, duruşlara, kıvranmalara, susup beklemelere, kimi- leyin de gitmelere bakıldı. Sonrası ma- lum, ben de kalanlarla da yazıldı. - Peki, Tanrı Kent ve Yitik Şarkılar için bir gezi kitabı da diyebilir miyiz? - Anlamak adına yaptığım yolculuk- lardan oluştu kitap. Oykü biçiminde ya- zıldı. Her metnin farklı bir kurgusu, an- latım dili ve atmosferi var. Her şeyi ede- biyatın diliyle aktanyor. îçsel macerala- ra, duygulara, duygulanımlara yer veri- yor, ilişkileri, çatışmaları, savaşımları an- latıyor. Bununla birlikte tümüyle kur- maca bir kitap da denemez, düşsel kah- ramanlar kadar birebir gerçek kişiler, tanıklıklar, anılar, izlenimler de var öy- külerde. Mekânlar, yerler tümüyle ger- çek. Yaşananlar, olaylar, olup bitenler çoğunlukla öyle. Şu köşede insanlar na- sıl yaşar, nasıl geçinir, neyin keyfini sü- rer, neyle boğuşur'u öğrenirken sosyolo- jik bir okuma yapmanız da mümkün, ne ki bir sosyoloji kitabı değil. Peki, ne de- meü o zaman? Bana kalırsa okuru özgür bırakmalı. Nasıl okuyup, nasıl yorum- larsa ona göre adlandırsın. Gezi kitabı tanımlaması da buna dâhil. - Kitapta gezilen semtler nasıl seçildi, hangi kıstas vardı zihninizde? - Amaçladığtm şey doğrultusunda, farklı uçlardakini gösterebilmek için sözgelimi Küçük Armutlu ve Etiler'i seçtim. Hem çokyakın hem çokuzak. Birbirlerinin tam zıddı olmalıydılar. Ay- nı zamanda örnek teşkil edebilecek be- lirgin özellikleri taşımalıydılar. Bu ne- denle göç insanlarının yaşadığı semtlere örnek olarak Gazi Mahallesi, Tarlabaşı, Kulaksız gibi kimi semtler yer aldı ki- tapta. Dokusu bariz bir biçimde bozu- İnsansızlık ve iletişimsizlikle kuşatılmış durumdayız' Jale Sancak, yeni öykü kitabıyla okur karşısında: Tanrı Kent ve Yitik $ar- kılar. Bu kez istanbul'un sokaklarını, semtlerini, insanlarını ve birbirin- den farklı hayatları anlatıyor yazar. Gezip gördüğü yerlerden izlenimle- rini aktanyor bir anlamda. Böyle olduğu için bir sosyolojik okuma olarak da algılanabilir, gezi kitabı olarak da. Sancak'a göre okuru özgür bırak- malı. Yazarla yeni kitabını konuştuk. lan, değişen, yalnızlaşmanın apaçık gö- rülebildiği yerlere örnek ise Yeldeğirme- ni, Fener, Hasköy oldu. Dışlanan bir Hacı Hüsrev var. Yok edilen bir Sulu- kule. lyice yabancılaştığımız Çarşamba, yolumuz düşmeden gitmediğimiz bir Kadırga. Öte yandan Nişantaşı, Bağdat caddesi, Ortaköy var bambaşka sosyo ekonomik ve sosyo kültürel yapılarıyla. Elbette bu tamamen öznel bir seçim. - Şu ana kadar yazdıklarmız içinde farklı bir görünümc sohip bir çalışma, bu kitap, öncelikle. Kitabmızm semde- rindeki gündelik hayat akışmı; belki kültürel, sosyal, ekonomik vs yapısmı cdebi bir dil ve özenle sunuyorsunuz okura. Diğer kitaplarınız arasmda Tanrı Kent ve Yitik Şarkılar in sizdeki yerini merak ediyorum. ÖYKÜLER TOPLAMI - Tanrı Kent ve Yitik Şarkılar, öteki kitaplanmdan çok ayrı tutacağım bir ça- lışma değil benim için. Her zamanki gi- bi derdimi söylemeye çalıştığım bir öy- küler toplamı oldu. Her zamanki gibi heycan duyarak yazdım, tüm eksikleri- ne, kusurlarına rağmen içimi yatıştıran- bir çalışma oldu. Belki ötekilerden bir farkı salt masa başı üretimi olmayışı. Çok sevdiğim bu kentte dolaşmak, bu küçük yolculuklar keyifliydi, iç karartıcı onca manzaraya rağmen insanlarla ko- nuşmak, yarenlikler, paylaşmalar güzel- di. Dertleşmeler hüzün verdi, elden bir şey gel- memesi çaresizlik duygu- sunu büyüttü... Bilmenı başka ne denilebilir ki... - Adlarını burada vere- meyeceğim, dolaşılması epey tehlikeli semtler, so- kaklar var kitabınızda. Bu sorunu nasıl çözdünüz? - Doğrusunu isterseniz ben sorun gibi görmedim hiç ve çözmeye de ça- lışmadım. Küçük kaygılar duysam da gittim oralara. Onlara sami- miyede, arkadaşça yaklaştım, inandığım biçimde de değer verdiğimi hissettir- dim. Kimileyin yol kesme ve tehditle, kimileyin kötü bakışlar ve laf atmalarla karşılaştıysam da çok ciddi bir şey yaşadığım, başıma bir şey geldiği söyle- nemez. lyilik ve kötülük farklı farklı bi- çimlerde her yerde var. Kimi tersliklere rağmen insanlar çoğunlukla çok sıcak, içten yaklaştılar, yardımcı oldular. Adı körüye çıkmış yerlerin sakinleri daha çok dert söyleme, iletişim ihtiyacında, medet umma halindeydiler. Nurgül Pembegül, kemancı Ali, Burak Çelik bunlardan bazılarıdır. - Istanbul'da daha birçok semt var, ki taptakilerle benzcşim kurabileceğimiz. Bu semtler hakkında da vardır mutlaka dile getircceğiniz birkaç cümle... - Olmaz mı, çoktur îstanbul için söy- lenecek şey, bin ydlık kadim şehrin da- vası kolay kolay tükenmez öyle. Ne ki ben yeterince söylediğime inanıyorum. Benim için en tipik olanları seçip hikâye ettim. Burada durmalı, öteki cümleleri de biraz başkalarına bırakmalı derim. - 'Tanrı kent Istanbul'dur dediğimizde 'yitik şarkılar' da kahramanların hikâye- leri olarak mı düşüyor kitaba. - 'Yitik şarkılar', sevgili Turgay Kan- türk'ün önerdiği bir isimdir bana. Tam öykü kişilerini tanımlayan bir ad oldu, ben çok sevdim. Oradaydılar, tam karşımdaydılar, diriydiler, değip doku- nabilirdim, işte konuşuyor, anlatıyor, gülüyor, ağlıyorlardı. Kocaman yürekle- ri, düşleri, upuzun hikâyeleri, kahveren- gi iri gözleri, kumral, dalgalı saçları, ge- niş omuzları, ince belleri, dar kalçaları, dillerine dolanan, kalplerini ağrıtan, ke- derli, yakıcı şarkıları, umarsız aşkları, iri kıyım dertleri vardı. Ne ki yoktular, yi- tiktiler, benim için değilse de pek çoğu için bir hiçtiler. Kimileri ancak parya, safra ya da pislik olarak kabul edilebilir- lerdi. Şarkılarını dev bir sağırlar toplu- luğuna söylüyorlardı. Hepimizin de pek iyi bildiği gibi kopkoyu bir insansızlık ve iletişimsizlikle kuşatılmış durumda- yız. Anlamayı değil, anlamamayı, gör- memeyi, bilmemeyi seçiyoruz. Jale sancak ve Sedat Demir birlikte... - Bir de kadınlann kitaptaki varhğın- dan hahsetmek isdyorum. Erkeklere gö- re epey fazlalar ve başları oldukça dertte. - Durumlar, anlatdacaklar belirledi bu- nu. Bir de kent, özellikle göçle gelen ka- dınlar için çok daha tehlikeli, açmazlarla dolu, tekinsiz bir yer. Çok fazla baskı var kadınlar üzerinde. Olanaklan erkeklere oranla hayli kısıtlı. Okuyamıyor, eğitüiT" alamıyorlar. Halen çalışmasına izin veril- meyen pek çok kadın var. Çalışanlarsa çoğu zaman meslek edinemedikleri için zor koşullarda, hoyrat ortamlarda, yeter- siz ücretlerle savrulup duruyorlar. Söz haklan, seçme özgürlükleri, yaşamlanru diledikleri gibi kurma haklan ne yazık ki hâlâ tam anlamıyla mevcut değil. Bunun- la birlikte salt kadınlan, kadın sorunları- nı anlatmayı gö- zermedim. Erkek- lerin de başı bela- da, onların da çok açmazlan, sıkıntılan var. Onlar da yitik şarkılar listesinde sayı- ca az değiller. HIZLI BENZETMELER - Oldukça 'hızlı' benzetmelerle Bağdat Caddesi'ndeki araba yarışlarm- dan söz etmişsiniz. Ardmdan Ford Mach 1 'den ve Sevim Burak'tan... - Bağdat caddesini Sevim Burak'sız, Mach l'siz anlatmak olası değildi benim için. Bu onun son aşkıydı ve bu aşk için sayfalar dolusu yazmıştı Sevim Burak. 'Mach 1' biJiyorsunuz Bağdat caddesi- nin romanıdır. Sevim Burak dilini, anla- tımını, yaratıcılığını, kurduğu dünyayı, kimselere benzemezliğini, bambaşka- lığını çok sevdiğim bir yazardır. Daha ilk okuduğumda çarpılmıştım. Kimsele- re benzemezlikle ortaya çıkışı, bu cesa- ret, okunmamayı göze alarak vazgeç- meyişi, inadı, meydan okuyuşu, hatta egosu bile beni hep çok etkilemiştir. - Ashnda ben birkaç kişinin belleğin- deki Sevim Burak çağrışımmdan çıkan Sevim Burak'ı merak ederim. Bunlar- dan birisi de sizsiniz. - Şöyle bir imgeden söz edebilirim: Kocaman gözlü, acı bakışlı bir kadın, eski bir konağın yarı karanlık bir oda- sında her zamanki gibi tek başına bir ayin düzenlemiştir. Yıprak prova man- keninin üzerinde cümleleri prova et- mekte, boynundaki mezura ile derinlik- lerini ölçmekte, sonra da sözcükleri yeni bileylenmiş keskin bir makasla kesip bi- çerek dikime hazırlamaktadır. Bir yan- dan da dikiş iğnesini kahramanının için- de hızla yürütür. Artık o da acımasızdır. - Îstanbul hakkında, daha genel bir tutumla, bir edebiyatçı ve onun yaşaya- nı/onu yaşayan birisi olarak neler söyle- mck istesiniz? - Hem güzel hem çirkin, hem soylu, hem soysuz, hem masum hem suçlu, ka- til ve kurban, tanrı ve kul... Kadın ve erkek... Beyzade ve serseri, şuh ve pej- mürde... Ne bileyim işte bütün bunlar çoğaltılabilir. Hem her şey hem hiç. Edebiyata hayli malzeme sunan bir yer. îstanbul benim doğduğum, yaşadığım, beni biçimlendiren bir kent. Bütün me- gapollerde olduğu gibi lstanbul'da da yaşam pek ÇOK açıdan kolay değil. Hat- ta zaman zaman kıyıcı, yıkıcı bile diye- biliriz. Bununla birlikte benim için bu îstanbul hep çok güzel, hep çok değerli, hep âşık olunan ve nefret edilen bir yer. Ölmek istediğim tek yer. Belki de tek ai- diyetim. • ,vTann Kenf»W Yitik Şarkılar/JaleSan- cak/TurkuvazKitap/ 160 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 1 5 SAYFA 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle