25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
30 TEMMUZ 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Hölderlin ve ‘Aydınlanma’nın Laiklik Mirası… Son aylarda, klasik Alman şiirinin en büyükle- rinden Johann Christian Friedrich Hölderlin’in (1770 – 1843) bütün şiirlerinin çevirisi üzerinde yo- ğunlaşmışken yaptığım yan-okumalar, şairin Ay- dınlanma Çağı’nın laiklik mirasını nasıl değer- lendirdiği konusunda önemli ipuçları verdi. Ka- nımca bu ipuçları, genelde laiklik kavramının dü- şünsel düzeyde nasıl kavranması ve işlenmesi ge- rektiği açısından da büyük önem taşımakta. Aydınlanma, Batı dünyasında inanç karşısında aklın ve düşüncenin kesin zaferinin ilan edildiği, böylece de Rönesans ile birlikte başlayan bir sü- recin noktalandığı hareketin adıdır. Aydınlanma ile birlikte inanç, ait olmadığı bütün alanlardan çı- karılmış, onun yerini eğitim ve sürekli bilgilendir- me ile güçlendirilen sorgulayıcı ya da eleştirel dü- şünce almıştır. Artık Modern Çağ’ın kapısını çal- makta olan Batı, böylece özü gereği ancak ak- lın ve bilimin araçlarıyla kavranabilecek kıvama gel- miş olan bir dünyayı dogmaların ve önyargıların egemenliğinden kesin biçimde arındırmıştır. Böy- le bir dünyada hâlâ kökleşmiş inançlara atıfta bu- lunarak siyasi iktidar arayışlarına girişmek, im- kânsızlaşacaktır. Stefan Zweig, Hölderlin üzerine yazdığı nefis denemesinde bu şairin şiire ve şaire bakışını ir- deler. Bu irdeleme sırasında Hölderlin’in bir yan- dan ‘Tanrılar’ı kutsal ve ölümsüz sayarken öte yan- dan da onların neden ‘insaoğluna muhtaç’ ol- duklarını vurgulamasının aslında bir çelişki ol- madığını gösterir. Zweig’a göre Hölderlin, Tanrı- nın varlığını ve ölümsüzlüğünü asla inkâr etmez; fakat “ölümsüz doğadaki bütün varlıklar, ölüm- lülerce bilinmedikçe, yeryüzüne özgü sevgiyle se- vilmedikçe, anlamsız kalırlar... İnsanın nasıl yıkı- lıp gitmemek için Tanrısal olana ihtiyacı varsa, Tan- rısal olan da gerçeklik kazanmak için insana ihti- yaç duyar. Bu yüzden de iktidarının tanıklarını, ya- ni onu şarkılarıyla övecek dudakları ve Tanrı dü- zeyine yükseltecek olan şairi yaratır…” Bir başka deyişle, Hölderlin’e göre: “Yukarıda, cennetin kut- sanmış ışıkları içerisinde dolanıp duran Tanrılar da mutlu değillerdir, çünkü hissedilmedikleri sürece onlar da kendilerini hissedemezler…” Ve, yine Höl- derlin’in dizeleriyle: “Nasıl defne yapraklarından taçlara muhtaç iseler kahramanlar, / Kutsal var- lıklar da ölümsüzlükleri için hisseden insanların yü- reklerine muhtaçtırlar…” Burada, Aydınlanma’nın bir başka mirasçısının, Rilke’nin “Saatler Kitabı”nda Tanrı’ya nasıl bak- tığına – Hölderlin ile aralarındaki koşutluğu gör- mek için – değinmemiz gerekiyor: “Ne yaparsın Tanrım, ben ölürsem eğer? / Ben senin testinim (ya kırılırsam?) / İçtiğin içki benim (ya bozulur- sam?)…/ Anlamını da yitirirsin benimle. / Benden sonra olmayacak evin ve orada / seni içtenlikle se- lamlayacak sözcükler. / Yorgun ayaklarını kadife terlikler gibi / saran ben, olmayacağım…/ Ne ya- pacaksın, Tanrım? Korkuyorum.” Aydınlanma’nın şiir alanındaki bu iki mirasçısının inanç bağlamındaki tutumları, ‘dinsizlik’ ya da ‘Tanrıtanımazlık’ gibi olumsuz nitelendirmelerle ge- çiştirilemez. Gerçekte bu şairlerin yaptıkları, dogmaların kültürlerden dışlandığı bir dünyada inancın gerçek yerini şiir sanatı aracılığıyla sap- tamaktır; nitekim şiir, Hölderlin’in anlayışına gö- re, gökyüzü ile yeryüzü, ölümsüzlük ile ölümlü- lerin dünyası arasında ‘kendi kutsallığına sahip’ bir aracıdır; bu aracının üstlendiği görevin (mis- yonun) gerçek içeriği ise, ancak laiklik kavramıyla karşılanabilir. Burada karşılaştığımız, yalnızca ‘din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılması’ şek- lindeki yetersiz tanımla yetinmeyen, ama sana- tın imbiğinden geçmiş düşünce ile ulaşılan bir la- iklik kavramıdır. acem20@hotmail.com T oplantõlarõn “tutanağa bağlanması” demokratik hukuk devletinin kurum- sal geleneğidir. TBMM dõşõnda buna “hakkını vererek” uyan; “söz uçar, yazı ka- lır” deyişimizin değerini bilen kuruluşumuz ise ne yazõk ki fazla değil... Hele Milas Belediyesi’nin yaptõğõ gibi, top- lantõ tutanaklarõnõn “aynı gün” ilgililere dağõ- tõlmasõ ise “ender” rastladõğõmõz bir uygarlõk göstergesi. Kentin tarihini yaşatmak için 15 Tem- muz’da düzenlenen toplantõdaki tüm konuş- malarõ belgelediklerinden ötürü Belediye Basõn Bürosu emektarlarõnõ kutluyorum. İlettikleri tutanak öylesine ayrõntõlõ ki yarõn, kimin ne “söz verdi”ğini anõmsa(t)mak ge- rektiğinde, inkâr edilemez bir kaynak olmuş. Tõpkõ yine Milas’ta, aynõ konuda, 1997 buluş- masõnõn tutanağõnõ da 12 yõl sonraki buluşma- ya armağan eden Nevzat Çağlar Tüfekçi’nin notlarõ gibi... ARTIK ‘YAVEŞ, YAVEŞ’ DEĞİL Her iki belgede hemen fark edilen, belli ki “rüzgâr gibi geçmiş” 12 yõlda, Milaslõlarõn pek de yabancõsõ olmadõklarõ bir “yavaş”lõğõn sü- regeliyor olmasõ... Gerçi Güney Ege insanõ, “yaveş, yaveş”liği pek sever; bu nedenle de bir işin aceleye geti- rilmeden yapõlmasõnõ “olur, gider...” diyerek olağan karşõlar. Bu Milaslõlar için de geçerli olsa bile, 97’de “söz” verilenlerden pek azõnõn gerçekleşebil- mesi, 15 Temmuz’daki hemen tüm konuşma- larda “hadi gari” denilmesinin de temel nede- ni... Nitekim Anadolu insanõnõn “yerel karak- terleri”ni çok iyi bilen Prof. Dr. Metin Sözen yõllarõn Milas izlenimlerine dayanarak bakõn ne- ler söylüyor; “Öncelikle Beçin Kalesi’nin onarılması gerekiyor. Müze, bir eğitim ala- nına dönüştürülmeli. Çöllüoğlu Hanı, hemen diri bir hale; Arasta esnafıyla birlikte gece- leri de yaşayacak hale getirilmeli. Bunları ar- tık beklemeden yapmalıyız. Konuşmada kalmaması, hayata geçmesi için son gün 31 Aralık 2010 olmalı. Belediye ve kaymakam- lık acil ‘Kent Atölyesi’ oluşturmalı. Herkesin görevi belli... İş yapmayıp dedikoduyla oya- lananları artık teşhir edeceğim...” Sözen’in bu “uyarı”larõna, ÇEKÜL emek- tarlarõndan ve Milaslõ sinema ustasõ Hasan Öz- gen de şunlarõ ekliyor; “Yıllardır bu kente karşı suç işledik; şim- di özür dileme zamanı. Kentler bitiyor… es- nafımız, üreticimiz saldırı altında… Mi- las’a, kimliğimize, kültürümüze uygun, ye- ni ekmek kapısı oluşturmalıyız. Ben bu ça- lışmaları insanımıza ekmek, kentimize este- tik, halkımıza ise egemenlik olarak görüyo- rum. 2010 İstanbul rüzgârından da yarar- lanarak ‘2010 Milas Yeniden Kültür Başken- ti’ sloganıyla kollar sıvanmalı...” BELGELENEN ‘SÖZ’LER Peki, bunlar nasõl olacak? “Mylasa”dan bu- güne muhteşem uygarlõk birikimlerini taşõyan kimlik ve gelecek değerleri nasõl güvenceye alõ- nabilir? Milaslõ yetkililerin ve ilgililerin yanõtlarõndan bazõ vurgulamalarõ yine toplantõ tutanağõndan özetleyerek aktaralõm; Muhammet Tokat - Belediye Başkanõ: “Milas’ın geçmişteki tarihi ihtişamına ulaş- masında azimliyiz. Kaleler düşerse şehir- ler, Arasta düşerse yaşam düşer fikrinde yo- ğunlaştık. Çöllüoğlu’nun yanı sıra Hacı İl- yas Meydanı’nı da ele almamız gerekiyor. Hemen başlayıp 2010 Haziran sonuna Arasta’yı bitirmeliyiz...” Şahin Aslan - Kaymakam: “Artık sözün bittiği yerdeyiz; iş yapma zamanı geldi… biz bu sinerjiyi yakaladık. Ortak akıl ve vicdan olarak Milas’taki eserleri herkes tarafından algılanır hale getireceğiz...” Nevzat Çağlar Tüfekçi - Milas Kül- tür Çevre Vakfõ (MİÇEV) Başkanõ: “12 yıldır ilerleme kaydedemedik; artık somut çalışmalara imza atmalıyız.” Olcay Akdeniz - Milaslõ gazeteci- araştõrmacõ: “Yıkılmak üzere olan evleri acilen belirleyelim. Bakanlığın yardımlarını en önemli evlerimizi ayağa kaldırmada kullanalım.” Tolga Çandar - Milaslõ sanatçõ- ozan: “Türküler, toplumun geçmişi- ni bulabileceği kültürel belgelerdir. Milas türkülerini de derlemeliyiz...” Coşkun Efendioğlu - Milas Önder Gazete- si: “Restore edeceğimiz konaklardan bazı- larını butik otele çevirerek turizmle kent kül- türünü buluşturmalıyız...” Ve toplantõya ev sahipliği yapan Milas Tica- ret ve Sanayi Odasõ Başkanõ Enver Tuna da di- yor ki; “12 yıl önce de bir ateş yakılmış an- cak sonu gelmemişti. Bu heyecan sönerse emeklerimize yazık! Biz de Milas’ın tarihi- ni, tarihi dokusunu, ekonomik yapısını ortaya çıkaracak projelere maddi-manevi destek vermeye söz veriyoruz...” Evet... Bu tutanak tarihsel bir sözleşmenin eş- siz değerdeki belgesidir. “Hadi gari Milaslılar”, Metin Sözen’in belirlediği 31 Aralõk 2010’a ka- dar işte 5 ivedi görev: 1- Beçin Kalesi’ne ve arkeolojik mirasa sa- hip çõkõlacak; 2- Çöllüoğlu Hanõ ve Arasta yaşamõn merkezi olacak; 3- Hacõ İlyas Meydanõ kentlilerin buluşma ve dinlence mekânõna dönüşecek; 4- Müze, kentin kültür ve eğitim yaşamõyla bü- tünleşecek; 5- Efsanevi Arslanlõ Ev’in yeniden kente ka- zandõrõlmasõna başlanacak… Tarihi dokunun yaşatõlmasõ için 12 yõl sonra yapõlan 2. toplantõda ‘artõk başlayalõm’ denildi BİNYILLARDIR ADI DEĞİŞMEYEN KENT 1- Tarihi çarşı, süpermarketlere karşı yaşam direnişi içinde... 2- Milas’ın antik simgelerinden Baltalı Kapı ve eski evler... Milas’ta ‘Hadi Gari’ toplantõsõ Doktorun evi arandı Kültür Servisi - Michael Jackson’õn özel doktoru Conrad Murray’in, Las Vegas’taki evi polis ve narkotik ekipler tarafõndan arandõ. Michael Jackson’õn toksikoloji raporu bu hafta içinde açõklanacak. Bu rapor ünlü müzisyenin ölümüne neyin sebep olduğuna açõklõk getirecek Fazıl Say Salzburg’da Kültür Servisi - Dünyaca ünlü piyanist ve bestecimiz Fazõl Say, Wolfgang Amadeus Mozart’õn doğduğu Salzburg’da düzenlenen ‘Salzburg Festivali’nde 31 Temmuz’da konser veriyor. Konserde etkinliğin programõna uygun olarak önce Bach’õn ‘Chacconne’, ‘Prelüd Füg’ ve ‘Piyano ve Orkestra için Re minör Konçerto’sunu, Salzburger Kamerata Orkestrasõ eşliğinde seslendirecek. Abbey Road’a ‘hac ziyareti’ Kültür Servisi - Binlerce Beatles hayranõ, 8 Ağustos’ta topluluğun unutulmaz ‘Abbey Road’ albümünün 40. yaşõnõ kutlamak için, Abbey Sokak’ta bir araya geliyor. Hayranlarõn, bugüne kadar 12 milyon kopyadan fazla satan ve dörtlünün Kuzey Londra’da bir sokakta karşõdan karşõya geçerken çekilmiş unutulmaz fotoğrafõnõn yer aldõğõ kapağõyla da anõlan albüm için, ünlü yaya geçidine bir ‘hac ziyareti’nde bulunmasõ bekleniyor. Russell yaşamını yitirdi Kültür Servisi - Amerikalõ caz bestecisi George Russell önceki gün hayatõnõ kaybetti. 86 yaşõnda yaşama veda eden Russell, bir süredir Alzheimer hastasõydõ. 1923 yõlõnda Cincinnati’de doğan Russel, 1947’de Carnegie Hall’da sahneye çõktõ. 1953’te cazdan esinlenmiş “Lidya kavramõ”nõ teoride dünya müziğine kattõ. Kültür Servisi - Avrupa Birliği Komisyonu tarafõndan belirlenen “Avrupa Boyutu” ve “Şehir ve Şehirliler” kategorilerindeki özellikleri yerine getiren İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansõ, bu yõl uygulamaya konan “Melina Mercouri Ödülü”ne layõk görüldü. Adõnõ, 1985 yõlõnda “Avrupa Kültür Başkenti” girişimi fikrini ortaya çõkaran, dönemin Yunanistan Kültür Bakanõ Melina Mercouri’den alan ödül, daha önceki yõllarda, AB’nin kültür başkenti seçtiği şehirlerin belirli projeleri için destek niteliğinde sunuluyordu. Ödül kapsamõnda İstanbul 2010 AKB projeleri, Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Bakanlar Kurulu ve Bölgeler Komitesi tarafõndan atanan 7 bağõmsõz üyeden oluşan İzleme ve Danõşma Komitesi tarafõndan değerlendirildi. 1.5 MİLYON EURO ÖDÜL Gerekli koşullarõ yerine getiren İstanbul 2010’a AKB Ajansõ’na projeleri desteklemek amacõyla 1.5 milyon Avro tutarõnda bir ödül verilecek. Ödülün “Avrupa Boyutu”, AKB programõnõn Avrupa kültürlerinin ortak özelliklerini ortaya çõkarmasõnõ ve kültürel zenginliğinin ortaya konmasõnõ; “Şehir ve Şehirliler” kategorisi ise şehrin çevresinde yaşayan kişilerin ve yurtdõşõndaki vatandaşlarõn katõlõmõnõ teşvik eden ve şehrin uzun vadeli kültürel hayatõ ile sosyal gelişimine katkõda bulunan bir yapõyõ öngörüyor. Projeleri desteklemek amacõyla 1.5 milyon Avro tutarõnda bir ödül verilecek İstanbul 2010 ‘Melina Mercouri Ödülü’nü aldı Kültür Servisi - İki aylõk edebiyat dergisi Notos’un yeni çõkan 17. sayõsõnõn kapak konusu, ‘Edebi- yatımızın önünü açacak yollar’ başlõğõnõ taşõyor. “Kalıpların dı- şına çıkmak için hangi yeni bi- çimler denenebilir” sorusu çev- resinde, bugüne dek gündeme getirilmemiş bir yazõnsal sorunu ele alan dergi, edebiyatõmõzõn yakõn geleceğine õşõk tutacak ya- zõnsal arayõşlarõ, biçimleri, de- neysel edebiyatõn sõnõrlarõnõ Ha- san Bülent Kahraman, Deniz Gündoğan, Cem Akaş, Faruk Duman, Hande Öğüt, Cem Uçan, Özcan Doğan, Kaya Genç, Özcan Türkmen, Cihan Serdar Kızılcık, Ömer Ayhan ve Semih Gümüş’ün yazõlarõy- la tartõşõyor. NOTOS’TAN YENİ SAYI Edebiyatta yeni biçimler Kültür Servisi - Bir döneme damgasõnõ vurmuş İsveçli pop müzik topluluğu ABBA için 13 Eylül tarihinde Londra’da ger- çekleştirilecek olan ‘Thank You for the Music’ (Müzik için teşekkürler) adlõ saygõ kon- serinde sahne alacak isimler her geçen gün artõyor. Elaine Pai- ge, Lulu, Jason Donovan ve Annie Lennox gibi isimlerin daha önce yer alacağõnõn du- yurulduğu konserde ayrõca AB- BA’dan Björn Ulvaeus ile Benny Andersson’un da kesin olarak yer alacağõ açõklandõ. Geçen sene vizyona giren “Mamma Mia!” filminin oyuncu kadrosu da etkinliğe ka- tõlõrken, Benny Andersson’õn grubu Benny Andersson Band’den de Russell Watson ve Helen Sjoholm da konser- de bulunacaklar. Ne var ki top- luluğun diğer üyeleri Anni- Frid Lyngstad ile Agnetha Fältskog’dan henüz bir ses çõkmadõ. ABBA konserinde yeni isimler OTEL ve APARTSIFIR TURUNÇ - - - Tüm Odalarda Çift Çanak_Dijital Receiver_Uydu TV www.diplomathotel.com.tr 252-476 7145 veya 537-825 7979 -
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle