18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
İ. GÜRŞEN KAFKAS Ulusal kalkınmamızın temel unsuru eğitimdir. Çocuklarımı- zı nitelikli bireyler olarak yetişti- rebilmek nitelikli eğitimle olabi- lecektir. Onları akıl ve bilim içe- rikli eğitimle geleceğe hazırla- mak ulusal bir görevdir. Çağdaş bir ulus yaratmak, çağdaş bir eğitim sistemiyle olabilecektir. Çağdışı, bilim ve akıl dışı bir eği- tim geriye gidişin göstergesidir. Kadını erkeğiyle bilgi toplumu olma özlemimiz, akıl ve bilime dayalı eğitimle gerçekleşecek- tir. Büyük emeklerle sağlanan “Eğitimde Birlik” siyasi ödünlerle zedelenmektedir. Yine Osman- lı’daki gibi “çok başlı bir eğitime” gidildiği izlenmektedir. Örnek: Dine dayalı okullar, yabancı devletlerin okulları, ruhban ve ta- rikat okulları gibi… Eğitimin iki temel öğesinden biri olan “Öğretmen Eğitimi” sorunlar yumağıdır. Öğretmen eğitimi, özlük hakları, personel yasaları, mesleğe giriş sorunu, meslek içi sorunları, meslekte yükselmek vb… Öğretmeni, öğ- retmen akademisinde yetişti- rerek “bilimde çağdaş düşün- cede özgür” bir aydın olmalıdır. 2009 ÖSS sonuçları eğitimi- mizdeki acı ve tehlikeli çürü- müşlüğü yüzümüze çarptı. 120 sorudan 12’sini yanıtlayan bu sı- navı kazanıyorsa (ki bu sonuç yüzde 10’dur). Bu yıl baraj pua- nı düşürülerek onluk bir not sisteminde iki alan yeterliliği el- de ediyor. ÖSS sonuçları lise- lerimizde uygulanan eğitim sis- teminin akademik değerdeki başarısızlığının göstergesidir. Ülkemizde eğitimin can çe- kiştiği, bittiği, tükendiği bir ortam yaşanıyor. Bir milyon üç yüz elli bin gencin umutsuzca katıldığı, umut kapısı sorunlar yaşıyor. Otuz bin öğrenci sıfır puan alıyor. Sayısal öğrencile- rin iyice zorlandığı bir sınav. “Gençler liseyi nasıl başararak bitirdiler?.. Sayısal başarısızlık- ları vardıysa nasıl mezun oldular” diye düşünülmelidir. Devlet okulları kaderlerine terk edilmiş. Öğretmenler ken- di sorunlarıyla boğuşuyorlar. Kadrolaşma, baskı ve umut- suzlukla baş başadırlar, kimin umurunda?.. Ardahan ili ÖSS’de en başarısız illerden biri olunca “matem ilan edilmesi istenmiş”. Bir anne, baba ve ülke için en acı tablo!.. Çocuklarımız bu ül- kenin geleceğidir. Onları en iyi şekilde yetiştirerek yarınlara umutla bakılmalıdır. TBMM ge- rekli yasaları hazırlayarak ve uygulatarak eğitim sistemimizin içinde olduğu bu olumsuzluğa, bu karmaşaya son vermelidir. Çünkü millet adına egemenliği kullanmak TBMM’nin görevi- dir. “Milli Eğitimi otomatik pilota bağladım” diyerek kendini öven eski bakan nasıl bir otomatik pi- lota bağladığını görmüştür. Pi- lot, bilgisiz, yetersiz ve başarı- sızlığı ÖSS ile ortaya koymuştur. Otomatik pilot, Anadolu ve fen liselerini gerici kadrolarla uçu- ruyordur. Altyapı, donanım, ye- terli öğretmen gibi niteliklere bakılmaksızın Anadolu ve fen li- selerini, siyasi çıkarlara yatırım için açan zihniyet tabii ki sıfır pu- an alacaktır. YÖK Başkanveki- li’nin cemaat, tarikat ve ser- mayeye dini eğitim yapmayı, verme isteği de düşündürücü- dür. SBS ve ÖSS sonuçları Türki- ye’nin akademik karnesinin gös- tergesidir. Ülke olarak eğitimi- mizdeki başarımızı sorgulama- lıyız. YÖK Yürütme Kurulu Üye- si Prof. Dr. Atilla Eriş “Orta Öğ- retim sistemini sorumlu tutuyor ve bitirme sınavları yapılsın” di- yor. “Ciddi başarısızlıkla karşı karşıyayız. Bunun nedeni de or- ta öğretim sisteminin çöküşü ve mevcut ÖSS sistemi, ortaöğre- tim sınavını başaran öğrenci üniversite sınavına girebilmelidir” diye ekliyor. Kalkınmış ülkeler, öncelikle eğitim sorunlarını çözüme ulaş- tıran ülkelerdir. Bu ülkelerde, ör- gün eğitim, akıl ve bilim olgu- suyla çağdaş bir yapıdadır. Yay- gın eğitimle ise yediden yetmi- şe bireysel ve toplumsal içerik- li sosyal gelişkinlik kazanılmak- tadır. Devleti yönetenler inanç- larını, ideolojilerini halka dayat- ma gibi bir zorlamaya gitme- mektedirler. Uygar bir ülke ol- ma bilinci, o ülkeyi yöneten- lerin çağdaşlıklarıyla doğru orantılıdır. 2009 ÖSS sonuçları eğitimi- mizdeki kalite düşüklüğünün göstergesidir. Liselerimizin eği- timinde devrim kaçınılmaz- dır. Ezberci eğitim sistemi yerine, güncel, gerçekçi, çağ- daş, akılcı, üretken ve bilim- sel bir eğitim sistemi ulusal özlemimizdir. Geçmişin Köy Enstitülerindeki uygulamaya, araştırmaya, işe ve üretime dö- nük eğitimi denenmelidir. Liselerimizde yetersiz bilgi- lendirilen gençler, kendine, ken- dini yönetenlere, geleceğine kuşkuyla bakmaktadır. Güven- siz yetişen bir gençlik, yarınla- ra umutsuz girecektir. İlköğretimi ilk kademeden başlayarak, bireyin genel başa- rısı, yetenekleri, isteği, yapabil- me gücü gibi verileri değerlen- dirilerek okullara yönelme ya- pılmalıdır. Yatay ve dikey ge- çişlerle öğrenci başarı ve geliş- meleri değerlendirilmelidir. Mes- lek Liseleri günün koşullarına uy- gun şekilde yeniden yapılandı- rılmalıdır. “Meslek lisesi mem- leket meselesi” özdeyişinin ye- rindeliği benimsenmelidir. Sa- yısal ve kültürel alanda başarı- lı gençler, sınav başarıları ölçü- sünde Anadolu ve fen liselerin- de yetiştirilmelidirler. Devlet li- seleri, imam hatip vb… okullar kapatılmalıdır. Başarı, yetenek, beceri, iş eğitimi, araştırma ve uygulama ile ölçülmelidir, ez- berci eğitimle değil!.. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Can Dündar Açıklamalı!.. Gerçekten mide bulandırıcıydı… Yanaşma medyanın pek Müslüman geçinen yo- baz kalemleriyle, bir zamanlar keskin solcuyu oy- nayan, bugünün liberal sürüngenleri el ele verdi- ler, haftalarca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Ku- rulu’na (HSYK) hayâsızca saldırdılar… Sözde, HSYK’nin seçimle o kurula gelmiş bazı üyeleri Er- genekon savcı ve hâkimlerini yerlerinden etmek is- tiyorlardı!.. Sonunda ortaya çıktı ki, böyle bir istem var olmamıştı bile!.. Önceki gün HSYK’nin 5 asil, 5 yedek üyesi, birlikte yaptıkları resmi açıklama- da, böyle bir istemin gündeme bile gelmediğini bil- dirdiler, iyi mi?.. - Ama yanaşma medyanın tetikçileri üç hafta bo- yunca bu yalanı tehdit ve şantaj çığlıklarıyla her gün döne döne yazdılar. Adalet Bakanı ve müsteşarı ise bu haysiyetsiz yalana gıkını bile çıkarmadı!.. Peki neydi hukukçuların istediği?. Çok basit, hu- kukun egemen kılınması!.. Ergenekon savcı ve hâ- kimlerinin yaptığı usulsüzlüklerle ilgili kurula gelen şikâyetlerin gönderildiği Adalet Bakanlığı’ndan bugüne dek hiç cevap verilmediği, istenen dos- yaların birinin bile gönderilmediği de bizzat HSYK tarafından açıklandı!.. Yanaşma medyanın tetikçileri bununla da yetin- mediler… Aynı anda, neredeyse aynı sözcüklerle bir hu- kukçuyu linç etmeye giriştiler. HSYK üyesi Ali Su- at Ertosun’u, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdü- rü olduğu sırada, Sabancı cinayeti sanığı Musta- fa Duyar’ı Can Dündar’la konuşmasını engellemek için hapishanede Nuri Ergin çetesine öldürttüğü- nü iddia ettiler... Vatan gazetesinin namuslu kalemi Necati Doğ- ru dünkü yazısında, bu ahlaksızlığa “Vurma Ga- zeteciliği” adını verdi.. Ve haklı olarak “Can Dün- dar da bu korkunç suçlamaya katıldı. Ona zarf at- tılar, o da bu zarfı bekliyormuş, saldırıya güçlü des- tek verdi” diye yazdı. Sonra da şu hatırlatmayı yap- tı: - Ertosun, 4 Mayıs 2008 günü HSYK’ye üç aday arasından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ta- rafından seçildi. O tarihte niçin Sabancı’nın katiliyle röportaj yapmak isteyen Can Dündar’ı engelleyen (doğruysa) Ertosun’u afişe etmediler? Can Dündar niçin sustu. Niçin anımsatmak aklına gelmedi?.. Necati Doğru bu satırları yazdıktan kısa bir sü- re sonra ise zamanın Adalet Bakanı Hasan De- nizkurdu, Ali Suat Ertosun’la ilgili bu korkunç id- diayı kesin bir dille yalanladı: - Ben izin verdim. Ama Can Dündar görüşmeye gitmedi!.. Ertosun bana bağlı bir bürokrattı. Emri- me karşı gelmesi söz konusu olamazdı. Bence Can Dündar, o dönemde ne oldu da Duyar’la röporta- ja gitmedi, açıklamalı… Bitmedi!.. Ali Suat Ertosun, HSYK’nin çalışma- ları sürdüğü için konuşmadığını, şimdi görev ta- mamlandığı için bir basın toplantısı ile gerçekleri an- latacağını açıkladı... Ama yetmez!.. Asıl konuşma- sı, açıklama yapması gereken kişi Can Dündar!.. - Tabii, adının bu kirlenmiş tetikçilerle birlikte anıl- masını istemiyorsa!.. Bir Yurtsevere Mektup (XIX) Sevgili kardeşim Balbay, öyle bir süreçten ge- çiyoruz ki, tanıdığımızı sandığımız, “kalemini kırmaz” dediğimiz nice arkadaşımızın kayan bir yıldız misali bir bir düştüğünü görüyoruz… Belki de böylesi da- ha iyi! Bu dönemin belki en olumlu yanı; artık mas- kelerin olmayacağı, olamayacağı günleri görecek olmamız!.. Bir daha, burnumuzun dibine kadar so- kulmuş “sahtelikler” olmayacak, daha iyisi can sağ- lığı!.. Biliyorsun, haftalarca ortalığı kasıp kavuran “kâ- ğıt parçası” demode oldu, şimdi “Kürt açılımı” mo- da!. Her şeyi bıraktık, İmralı’daki mahkûmun “yol haritasını” bekliyoruz!. Bütçe açığı 465 kez artmış, insanlar aç sefil sokaklara dökülmüş, ülke yangın yerine dönmüş ama hiç önemli değil; varsa yoksa “yol haritası!” Bu ülkeyi öylesine “ibiş” konumuna getirdiler ki, insan olanın yüreği dayanmıyor… Sevgili kardeşim, seni ve içerdeki tüm yurtse- verleri, dışarıdaki milyonlar adına bir yurtseverin olanca gücü, direnci, sıcaklığı ve kararlılığı ile ku- caklıyorum. e-posta: [email protected] Eğitim Sistemimizin Çöküşü Önlenmelidir KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 30 Temmuz HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 30 TEMMUZ 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 AKP’nin adalet anlayışı: Hâkim ve savcı atamaları pazarlığa tabidir! Dua Metin Kaya Akay: “Domuz gribi yüzünden hacca gidemeyen Müslümanlar, yatsın kalksın Hıristiyanların aşı bulması için dua etsin!” Gülbey Soner Önal: “Genelkurmay astsubayların rütbe adlarını değiştirirken emir subaylarının rütbesini de ‘Gülbey’ yapıversin!” Yobaz Gülfatma Carlık: “aşık Veysel heykeline takke giydiren yobazlar, tahrik oldukları kadın heykellerine de türban taksın!” YağmurDeniz Antiemperyalist damar kabarması SİGARA ve Sağlık Ulusal Komitesi Başkanı Elif Dağlı, faşizan sigara yasaklarını savunurken baklayı ağzından çıkarmış: “Sigara tüketiminin azaltılması için yapılacak her girişim antiemperyalist girişimdir ve ülkenin ekonomik bağımsızlığı için bir adımdır.” Başından beri söylediğimiz gibi faşizan sigara yasaklarının sağlıkla ilgisi yoktur, konu Elif Dağlı’nın farkında olmadan siyasallaştırdığı gibidir ve fakat “antiemperyalist girişim” değil İslamcıların gelecekteki alkollü içki yasaklarının provasıdır. Elif Dağlı’nın sigara şirketlerinin yabancı olmasından yola çıkarak yaptığı “antiemperyalist girişim” benzetmesi ise şaşkın demokratlıktan başka bir şey değildir. Çünkü her şeyi yabancılara satılmış ve yabancılara bağımlı hale getirilmiş Türkiye’de akaryakıt kullanmak, doğalgaz tüketmek, sabit veya cep telefonuyla konuşmak, internete girmek, otomobil satın almak, et ve buğday ürünleri yemek, ameliyat olmak ve daha nicesi “emperyalist girişim” olarak gündelik yaşamın bir parçası olmuştur. Türkiye’nin yıllardır babalar gibi satılmasına ses çıkartmayıp sigara yasakları için antiemperyalist damarın kabarması durumu, uzmanı bilir ama herhalde yeni bir hastalık türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Hastalığın en belirgin özelliği ise sigara denetimi bahanesiyle içkili mekânların hedef alınarak basılmasını görememek olmalıdır. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AYRILIKÇI terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ın, avukatlarıyla yaptığı son görüşmeden kamuoyuna bazı bilgiler yansıtıldı. Buna göre, hükümetin başı Recep Tayyip Erdoğan ile devletin başı Abdullah Gül, terör örgütünün başına dolaylı yoldan bazı ricalarda bulunmuş; terör örgütünün başı da hükümetin başından ve devletin başından gelen ricaları elinden geldiğince yerine getirmeye çalışmış. Millet, sabahın köründe önüne sunulan bu bilgi üzerine “terör örgütünün başı acaba doğru mu söylüyor yoksa yalan mı” diye akşama kadar düşündü. Akşam saatlerinde Cumhurbaşkanlığı’ndan yazılı bir açıklama yapıldı: “Terör örgütü elebaşısının avukatlarının iddiaları tümüyle asılsızdır.” Birkaç dakika sonra Başbakanlık açıklaması geldi: “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na yönelik bu sözler tümüyle yalan ve iftiradır.” İyi... Böylece devletin başının ve hükümetinin başının, terör örgütünün başından ricacı olmadığı anlaşıldı, millet derin bir “oh” çekerek rahatladı. Zaten hükümetin başının yeni bir açılım, devletin başının da tarihi bir fırsat yakaladığı şu sıralar bırakın avukatları aracılığıyla açıklama yapmasını, terör örgütünün başı İmralı’dan televizyonların canlı yayınına çıkıp kendi ağzından açıklama yapsa bile artık kim inanır ki! Hepimiz “Naklen yayında arıza var” deyip geçeriz. Fakat ortada sanki başka bir arıza var gibi...Terör örgütünün başı boş konuşuyor ama örgütün en dibindeki terörist bile dolu konuşuyor! Terör örgütü başının emirlerini yerine getirerek asker sivil demeden insanları öldüren teröristler gidip, hükümetin başının birincil savcısı olduğu Ergenekon dalgasının ikincil savcısı Zekeriya Öz’e konuştuğu zaman iş ciddiye biniyor! Görevdeki albayından emekli orgeneraline kadar birçok subay terör örgütüne yardım etmekle, terör örgütü başının ricasını yerine getirmekle, masum insanları öldürüp taburun bahçesine gömmekle suçlanıyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Teröristle savaşırken gösterdiği kahramanlık için madalya verilen asker, teröristin tanıklığı ile sanık yapılıyor. Terör örgütünün başına ricada bulunmayan devletin başına ve hükümetin başına soralım: Bu ne biçim bir arızadır, biliyorsanız yazılı açıklama yapınız! Arıza SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Eşcinselliğe karşõ önyargõlõ tutum ve davra- nõş. 2/ Çalõ çõr- põdan yapõlmõş kulübe... Bir cetvel türü. 3/ Klasik Türk müziğinde bir makam. 4/ Bir pamuk cinsi. 5/ Bir renk... Zor- ba hükümdar. 6/ Yumurta biçiminde olan, söbe... Poker, konken gibi iskambil oyunlarõnda aynõ cins iki karta verilen ad. 7/ Uzaklõk işareti... Tram- vay sürücüsü. 8/ Ya- põsõna girdiği sözcü- ğe “kendi kendine” an- lamõ katan yabancõ önek... Asker... Kob- altõn simgesi. 9/ Doğum sõrasõnda temizliğe dikkat edil- memesi yüzünden loğusanõn tutulduğu ateşli hastalõk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tiroit bezinin enfeksiyon dõşõnda bir nedenle ilti- haplanmasõ hastalõğõ. 2/ İspanyollarõn sevinç ünlemi... Zambakgillerin hosta cinsinden bir süs bitkisi. 3/ “Kö- tü, sevimsiz” anlamõnda argo sözcük... “O” gösterme sõfatõnõn eski biçimi. 4/ Taş ya da maden çõkarõlan yer... Letonya’nõn plaka imi. 5/ Doğu Anadolu ve Mezo- potamya’nõn en büyük akarsuyu... Üstün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek. 6/ Boyu yüz metreyi aşa- bilen bir ağaç. 7/ Devlet memurlarõnõn maaşlarõnõn de- rece ve tutarlarõnõ düzenleyen sistem ve çizelge. 8/ Ver- me, ödeme... Uzlaştõran, anlaşma sağlayan kimse. 9/ İnleme, inilti... Japon lirik dramõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T R O M B O L İ Z R İ T A Z İ L İ İ S A B A R İ N N A R M A N S N İ L İ S A T U T E B E N D İ R R H A N E R E İ M A R B U Y N A P O L İ T E N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle