17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sevgi Özel'le yenî romanı Gümüşana'yı konuştuk Gümüşana'nın diyeceği var aynaya bakana... Gümüşana başkente gö- çerken çocuklarını okuta- bilmek için ne gerekiyorsa yapmaya kararlı gelmiş bir kadın. Her şeyi göze alan Gümüşana ve ailesi- nin romanı şimdi ile geç- miş arasında kurgulanır- ken geri dönüşler, çağrı- şımlarla anlatılanlar, yal- nızca onlar değil; köy, ka- saba, kent ve Türkiye yer- leşiyor sayfalara. 1950'ler- den bu yana yükselen ka- pitalizmle birlikte kırdan kente göç ve kitlelerin yoksullaşmasıyla sonuçla- nan süreci iliklerine kadar yaşamış bir ailenin romanı bu. Fona Türkiye'nin siya- si, sosyal, ekonomik satır başlarını yerleştirerek kurguyu gerçeklerle çer- çeveliyor sevgi özel. "Ka- der"in baştankara olduğu- na inandırılmış kadınlar, oğlunu erkinin simgesi oiarak gören erkekler, analar kızlar, babalar oğuilar, acılar, töreler, iç hesaplaşmalar karşılıyor okuru. Göçebeliğin getir- diği tedirginlik ve yaban- cılaşmayı yaşayan kahra- manlarla tanışıyoruz. Cü- müşana'nın engelli kızı Gülcan ise edebiyat tarih- çisine, toplumbilimcilere, başka araştırmacılara malzeme yaratacak denli iyi incelenmiş bir kahra- man. izmir'de yaşayan bir Ankaralı oiarak kitabı okurken burnumda tüttü, damariarımda dolaştı An- kara. Çıkrıkçılar Yokuşu. Cinnah Caddesi, Dikimevi, Abidinpaşa, Samanpaza- n'nın utancı, Ankara'nın yokuşları, çankaya, Ka- vaklıdere, Caziosmanpa- şa, Ayrancı... Ankara bel- geseli gibi gözümüzün önüne seriliyor. özel'ie ro- manını konuştuk. SAYFA 4 n Mavisei YENER -G ümüşana'ya siyasal, sosyal, kültürel, ah- laki yönüyle yasa- nan dayatmalan yamıtan btr yakın dönem romanı dersek yanlış olur mu ? - Yanlış olmaz. Acı olan şu; çoktandır başka romanlann da öznesi olan kişilerin, özellikle kadınlann çoğu siyasal, toplumsal, kültürel, ahlaki dayatmalann ayrımın- da bile değil. Gümüşana gibi uyanık bir kadın bile, başkentin burnunun dibindeki kasabada yaşarken gece- kondu denen şeyi ne duymuş, ne gör- müş. Varsıllıktan yoksulluğa hızlı ini- şin nedenlerini düşünüyor; ama bula- mıyor. Çevresine bakarak evini, üstü- nü başını değiştiriyor; bakırlan atarak alüminyum, camı bırakarak plastik öteberi kullanıyor. Tam kasabalı olur- ken yeni bir göçle yeniden köydekin- den daha zorlu bir yaşama başlıyor; bunu yazgı sanıyor. Doğallıkla siyasal ve kültürel çöküşün nedenlerini de anlayamıyor; her gün insanlar ölüyor, televizyonda gördüklerine üzülüyor, korkuyor; ama daha çok kendi "ben"ine takıldığı için hep Tanrısıyla konuşuyor, Tannya sitem ediyor. Çevresindekiler de onun gibi. Kasa- bada başı sıkıştıkça öğretmen komşu- suna koşarken gecekonduda derdi, sı- kıntısı olana o akıl veriyor ve buna çok şaşırıyor. Gümüşanalar açısından bugün de değişen bir şey yok. Kentle- ri çepeçevre kuşatan gece- kondularda, kentlerin orta- sında gecekondulaşan baş- ka çatılann altında yaşam sürüyor. -Kıtapta birkaç kez geçen bir tümce, yüreğtme çizikler attı bentm, "Ne köylü kala- bildtler, ne kentlt olabildi- ler." Romanın genetik şifre- si bu tümcede saklt sankı? - Çok doğru bir saptama. Bu romanı yıllar önce duy- duğum bu tümceyi taşıya- maz olduğum için yazdım diyebiürim. Gümüşana sık- hkla ne köylü kalabildik, ne kentli olabildik diye yakını- yor. Yakınmakta çok haklı; kentte yaşıyor ama kente uzak; köylü ama köyüne uzak... Arada kasaba var; benim dikkat çekmek iste- diğim bir yer de kasaba... Şimdi sokakları Gümüşa- nalara, Gülcanlara okul olan o kasabalar kalmadı. Çokları kentlerin birer bü- yük köy olduğunu söyler durur; ama ilkokul üçten öte okuyamamış bir köylü bunu daha dokunaklı bir biçimde söylüyor. Çün- kü o bu ikilemi her boyutuyla yaşadı. -Küçücük saksılarda, bir metre bile uzayamamış mumçiçeklennı anlatıyor- sunuz. Avuç içı kadar saksıya sıkışmıs, açmtyorlar, koku salmıyorlar, mumla- rım damlatmıyorlar. Aslında kimleri simgelıyor onlar? Genel oiarak kıtap- larımza ve kahramanlartnıza baktığım- da kaderlerinde aptallık, aa, özlem ve aldatılma var. Gümüşana'da da bu de- ğişmedi. Neden hep onları anlatıyorsu- nuz? Sıkışıp kaldığı için açamayanlan, kokamayanları anlatmak yazar kımli- ğinız için belırlediginiz bir görev mi? İYİ CİTMEYEN ŞEYLER... - Her bitki ortarrunda biçimlenir, insan da böyledir. Kendi ortamından çıkanp çok bilinmeyenli bir ortama taşıdığınızda uygun olmayan saksıya ekilen mumçiçeği gibi olur; kokusu, rengi değişir. Büyür ama büyümez. Toplumbilimci değilim, edebiyat araş- tırmacısı da değilim. Bir yazar ister yüzyıllar öncesinin aşklarını yazar, is- ter bireysel sevincini, bunalımlannı; isterse bir şeyleri bozarak, tersyüz ederek kendi penceresinden gördük- lerini... Ben yaşadığım ülkede, kentte, çevrede, tanığı olduğum iyi kötü ne varsa bunları anlatmayı seviyorum. Kahramanlarımın çoğu dolmuşa bi- nen, pazara, sokağa çıkabilenlerin gö- rebileceği kişiler. Uzun zamandır bir şeylerin iyi gitmediğini görüyorum; fildişi kulesinden bakıp salt kendi Sevgi özel'in romanı 1950lerden bu yana yükselen kapltalizmle bltilkte köy- den kente göç eden bir allenln yoksullaşmasıyla sonuçianan süreci anlatıyor. Sevgi özel ve Mavlsel Yener söylejl sırasında... gördüğünü allayıp pullayanları anla- makta da zorluk çekiyorum. Insanla- rın iyi eğitim aldığı, karnının doydu- ğu, hak ve özgürlüklerin tartışılmadı- ğı, yaşamın pamuk ipliğine bağlı ol- madığı, yalanların düşünce özgürlüğü oiarak satılmadığı bir ülkenin değil, bütün insancıl değerlerin birbirine ka- rışmaya başladığı bir coğrafyanın ya- zarıyım. "Pek yüksek" konulara, "pek derin" edebiyata aklımın ermediğini düşünen ya da sıradan işlere talaldığı- mı söyleyenler olabilir. Umurumda değil; gerekirse Gümüşana'nın diliyle yanıt veririm. -Komanda bırbirinin izdüşümü olan iki genç kadın var, biri Avukat Gülsevil, diğeri gecekonduda yaşayan ve onun sekreterliğini yapan Gülcan. İki de anne var böyle, Suna Hanım ve Gümüşana gıbı.. Paralel dünyalar sanki. Onların yazgı bağları ne? - Kapımızın dışında kalanlan düşü- nür, kulağımızı bütün seslere açarsak birbirine çok benzeyen yaşamlan gö- rebiliriz. Âşık, arkadaş, komşu oldu- ğunuz, aynı araçla yolculuk yaptığınız insanlarla bir noktada yaşamlarınız • kesişir. Ya durup bakar ya geçip gi- dersiniz. Ana babasının geçmişini bile öğrenemeden el bebek gül bebek bü- yütülmüş Avukat Gülsevil'le liseden sonrasını okuyamamış, bir ayağı aksa- dığı için hep eziklik duyan Gülcan da yaşam çizgileri bir noktada buluşan iki kadın. Birinin anası öğretmen, öte- kininki ancak okuryazar... Bu iki ana, cumhuriyetin ilk yıllarından 1950'lere dek esen devrim rüzgârla- rından büyük ölçüde ve olumlu anlamda pay almış. Öğretmen olan kendini beğenmiş, lüks yaşam me- raklısı Suna Hanımm köy- lü babası dünyadan haber- sizken Gümüşana'nın köy- lü amcası köyüne bütün yenilikleri taşıyor. iki ka- dın da köylü; Suna köylü olmaktan utanıyor, Gü- müşana köylü kalmamak, çocuklarının bu duygusuy- la ezilmemesi için direni- yor. Suna, onu çiçekmiş gibi taşıyan bir adamın ka- nsı; Gümüşana kaydırak oynarken amcasının oğluy- la evlendirilen, aşkın bu olduğuna inandırılan, da- yak yeme pahasına çocuk- larınm yazgısını değiştir- meye çabalayan bir ka- dın.. . Aralanndaki ben- zerlikleri ya da aykınlıklan okur bulacak... Tabii ben iyi anlatabilmişsem... - "Kandırılmak" kav- p _ ramının bu romanda •• C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 3 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle