21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
24 ARALIK 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL İnsan Sıcaklığının Rengi… Sevgili Zeki Ökten, eğer birkaç gün önce orada, o cami avlusunda olsaydın, adım gibi biliyorum, saklanacak yer arardın… Sen aramızdan gittikten sonra arkandan yazılanları okusaydın, söylenenleri duysaydın, fena halde utanır, sıkılır, “Yok canım, abartıyorsunuz” der, saklanacak, gizlenecek yer arar, hepimizden köşe bucak kaçardın! Daha seni tanıdığım ilk günlerde, bunca alçakgönüllü, bunca utangaç olduğunu bilmezden önce, akıl sır erdiremezdim röportaj vermek istemeyişine, kendinden söz etmeyişine… İlgi alanım nedeniyle, yanılmıyorsam önce sevgili karını, Güler Ökten’i tanıdım muhteşem bir tiyatro oyuncusu olarak… Onu izledikçe, onu tanıdıkça, seni de daha iyi tanımaya ve anlamaya başladım… Bana mı öyle geliyordu acaba, ama sanki birbirinizin aynası gibiydiniz… Günümüzde örnekleri giderek azalan türde insanlardınız. Sevgiyi ve saygıyı birbirinden ayırmayanlardan… Yaptığı işe duyduğu saygıyı ve sevgiyi sonsuz içselleştirip, bunu çevresine yayan… Kendini değil, yaptığı işi önemseyen… Sevgili Zeki Ökten, günlerdir seni konuşuyoruz, seni düşünüyoruz, seni anıyoruz, seni anlatıyoruz, seni yaşıyoruz... Gerçekleştirdiğin birbirinden başarılı o filmlerle Türk sinema tarihine sen zaten çoktan geçmiştin. Filmlerini yeniden yeniden ele alıyoruz, onları tekrarlıyoruz, anıları birbirine ekliyoruz, anılara her gün yenileri ekleniyor... Başka ustalardan biriktirdiklerini, genç kuşağa aktarışını söylüyoruz… Ve bunların hepsi bir bütünü oluşturuyor. O bütünün rengi, insan sevgisinin, insan sıcaklığının rengi... İnsan sevgisinin, insan sıcaklığının rengi nasıldır diye soracak olursa birileri… Hiç düşünmeden şu yanıtı verebilirim: İnsan sevgisinin, insan sıcaklığının rengi, Zeki Ökten’in bakışlarının rengi gibidir, derim… Karşısındakini dinlemeyi bilen, dinlediği insana huzur veren… Baktığını gören, gördüğünü tartan ve değerlendiren… Laf olsun diye değil, paylaşmak için konuşan… İlgisini hiç ama hiç esirgemeyen… Öfkesini, karşı duruşunu bağırarak değil, soru sorarak ortaya koyan… Hoyratlıkla hiç ilgisi olmayan… Çelebi tavrını gülümsemesiyle tamamlayan… İşte Zeki Ökten gibi bir renk… Ben o rengi, imzanı attığın o birbirinden değerli filmlerinin, sinemanın dışında da yaşama şansını elde edenlerdenim. 70’li yıllarda Papirüs’teki , “Yeşilçam”a göz kırpmak için “Kızıl Çam” diye adlandırılan “Yuvarlak Masa”mızda… Sonra da Çiçek Bar’daki köşedeki yuvarlak masada… Ne çok, ne çok azaldık o masalardan… Papirüs döneminden Yavuzer, Yaman, Onat… Aziz Nesin uğrardı sık sık. Erkan Yücel, İstanbul’a geldiğinde… Sonra Çiçek’e taşındık: Atıf Yılmaz, Kemal Sunal, Nevzat Şenol… Ne çok dağıldık, savrulduk… Sıra kimde? Sevgili Zeki Ökten, Emek Sineması’ndaki törene gelemedim, çünkü aynı saatte Ali Taygun için bir şeyler söylemeye çalışıyordum Fatih Tiyatrosu’nun sahnesinde. Emek Sineması’ndan seni uğurlayanlarla, Fatih Tiyatrosu’ndan Ali’yi uğurlayanlar, bedenen bulunamadığımız mekâna yüreğimizle uzandıktan sonra, hepimiz aynı bahçede, aynı avluda buluştuk. Sizleri alkışlarla uğurladık. Geriye, eserleriniz, dostluklar, birbirinden değerli anılar kaldı… Bir de yok olan idealler... Bir de Meral Taygun’un kulaklarımdan gitmeyen, her daim savunduğum ve gerçekleştirmeye çalıştığım şu tümcesi: “Dostlar, sanatçı arkadaşlar. Birbirimizi yükseltmeye çalışalım, aşağıya çekmeye değil… Yaşarken birbirimizi yüceltelim, ölümden sonra değil…” [email protected] faks: 0212. 257 16 50 “E ğer bir Türk hamamında yıkanmadıysanız, haya- tınızda hiç yıkanmamış sayılırsınız...” Alman General Moltke’nin 180 yõl ön- ceki bu izlenimi ne kadar gerçekse, Ev- liya Çelebi’nin ondan 300 yõl önceki şu sözü de o kadar doğrudur: “... velhasıl, Bursa sudan ibaret- tir...” Tarihin görmüş geçirmişleri böyle söylediklerine göre, “hamamların en ha- mamları”nõn da Bursa’da olmasõ kadar doğal ne olabilir... Şehir merkezindeki iri- li ufaklõ birçok termal kaplõcanõn dõşõn- da, 41 tanesi bugün de hâlâ kullanõlabi- lir olan Osmanlõ’dan kalma toplam 55 ha- mamdan Umurbey, Reyhan, Dayıoğlu, Çakır, Şengül, Nasuhpaşa, Nalıncı- lar, Demirtaş, Muradiye, Kayhan, İnebey, İncirli, Kiremitçi, Muallim- zade, Meyhaneli ve Ördekli gibi anõt- sal örneklerin yanõ sõra evlerde, konak- larda, hanlarda, o ilk otellerde ve Çelik Palas’taki hamamlar da geçmişin ne denli “yaşam”sal bir kültürle tarihe dö- nüştüğünün en “insancıl” kanõtlarõ... Roma döneminden bu yana gündelik yaşamla bütünleşen bu zenginliğimiz, 1430’da yapõlmõş Umurbey Hamamõ’nõn taş binasõnda sergileniyor. Tarihi hama- mõn özgün mekânlarõnda, her biri diğe- rinden zarif eski eşyalar; ustalõkla tasar- lanmõş canlandõrmalar; geçmişi şiirsel an- latõmlarla yaşatan bilgi panolarõyla, su ve insan sesinin çağlar boyu gizlerini yansõtan bir sanat gösterisiyle... Son yõllardaki “kent müzeleri” projelerine başarõyla imza atan mi- mar Naim Arnas’õn tasarladõğõ “Es- ki Hamam Eski Tas”, aynõ zaman- da Tofaş Sanat Galerisi’nin de açõlõş sergisi... Koç Vakfõ’nõn desteği, Mido AŞ ve Yapõ Kredi Yayõnlarõ’nõn katkõlarõy- la düzenlenen sergide, Moltke’yi hayran bõrakan tüm incelikler, önem- li oranda Arnas’õn koleksiyonundan yöresel objelerle birlikte izleniyor… 500 yõlõ aşkõn “temizlik uygarlığı”na hizmet eden Umurbey, bundan böyle ku- şaktan kuşağa çağdaş uygarlõğõn kültür merkezi olacak.. ANADOLU ARABALARI Hamam’õn bulunduğu alanda Bur- sa’nõn ilk ipek fabrikalarõndan biri var- dõ. 1998 yõlõnda Mimar Sinan Üniversi- tesi’nden Prof. Dr. Önder Küçükerman, aynõ okuldan mezun Naim Arnas ve dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanõ Erdem Saker ile yardõmcõsõ Dr. Engin Yenal, sanayi mirasõmõzõn yeni- den kente kazandõrõlmasõ dileklerini To- faş yöneticileriyle paylaştõlar. Çünkü Bursa Arkeoloji Müzesi’nde sessizce duran antik “araba” kalõntõsõ 2 bin 600 yõl önce de bu kentte “araba us- taları”nõn yaşadõğõnõ kanõtlõyordu. O meçhul ustalardan şimdiki emektar us- talara uzanan akõl ve yaratõcõlõk serüve- nine duyulan merak, “Anadolu Araba- ları Müzesi”nin doğmasõna neden oldu... Tofaş yöneticilerinden Jan Nahum’un da teşvikiyle 2002’de restore edilen “fabrika-müze”de, 4 bin yõl önce te- kerleğin arabaya dönüştüğü ilk örnek- lerden, yakõn geçmişin fayton imalatha- nesine, 20. yüzyõlõn otomobil modelle- rinden günümüzün hõz çõlgõnlarõna kadar araba tarihi tüm tanõklarõyla yer aldõ... TEMİZLİK UYGARLIĞI Müzenin işte bu heyecanla 2002’deki açõlõşõndan sonra sõra artõk “tarihi kom- şu”su olan, yüzyõllarõn yorgunu Umur- bey Hamamõ’nõn “kurtarılması”na gel- mişti... 2008’de onarõmõ tamamlanan hamamõn yeni yaşamõna “efsanevi gün- leri”yle buluşarak başlamasõ fikri heye- can verici bir sergi projesine dönüştü... Eski bir hamamda “ilk” kez bir hamam sergisi düzenlendiğini vurgulayan Arnas, 30 yõlda toplanmõş yaklaşõk 1200 obje- nin yurdun hemen her yöresindeki ha- mam kültürünün ürünleri olduğunu be- lirterek “Böylece tüm Anadolu’yu bel- gelemiş oluyoruz” diyor... O kadar ki Os- manlõ atölyelerinde yapõlmõş 19. yüzyõ- la ait sabunlar bile kalõplarõn üzerlerin- deki Osmanlõca mühürleriyle adeta “te- mizlik uygarlığı”mõzõ sergiliyorlar... 2010’un Mart ayõ başlarõna kadar açõk kalacak sergide farklõ yörelerden ha- mam eşyalarõnõn bir arada görülmesi, ta- nõtõm metninde şöyle özetleniyor: “…ko- leksiyon, geçmişin sosyolojik ve eko- nomik analizlerini de mümkün kıl- maktadır. Örneğin İstanbul’da ya- pılmış barok, ampir ve rokoko üslu- bunda zengin bitkisel ve geometrik be- zemeli hamam tası ile Tokat, Kasta- monu yöresinde yapılmış bezemesiz ha- mam tası, eserlerin geldikleri yörele- rin sosyolojik ve ekonomik farklılık- larını da yansıtıyor”… Serginin aynõ zamanda “yaşamın için- den ayrıntılar”õ da içermesi, aynõ obje- lerin “kullanım”larõndaki kültürel zen- ginliği belgeliyor. Yine tanõtõmõndaki vurgulamayla, “örneğin hamama gi- rildiği zaman kadın ve erkeklerin ön- celikle yapması gereken kişisel ba- kımlarında kullandıkları küçük araç- lar, tıraş takımları, makyaj malzeme- leri, gümüş kaplamalı topuk taşları, süslü taraklar” eski kuşaklarõn ne den- li özenli ve sağlõklõ bir ömür düşkünü ol- duklarõnõ kanõtlõyor. Çeşit çeşit taş ve mermer kurnalardan, zarif ve ustalõk işi bakõr musluklara, “balıklı” hamam taslarõndan bin bir de- senli havlulara, çocuklar için bile özen- le yapõlmõş sedef süslemeli nalõnlardan boy boy gümüş aynalara kadar tüm in- celikleriyle “uygarlık gösterisi”ne dö- nüşen bu düşkünlüğü kutsamanõz için Umurbey Hamamõ yolunuzu gözlüyor... Bursa’nõn tarihi Umurbey Hamamõ’nda kültürümüzün ‘yaşamsal’lõğõ sergileniyor 1-Yaklaşık 1200 özgün eşya ince ve soylu bir kültürü belgeliyor.. 2-Mimar Naim Arnas, projeyi destekleyen Rahmi Koç’la açılışta... 3-Çağlar boyu “temizlik” uygarlığını ağırlayan mekânlar... Borusan’danmüzikevi Kültür Servisi - Borusan Holding’in kurucusu Asım Kocabıyık’õn İstiklal Cadde- si’nde restore ettirdiği bina ‘Borusan Müzik Evi’ adõ al- tõnda 8 Ocak 2010 tarihinde Mercan Dede dinletisiyle açõ- lõyor. Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nun bir parçasõ olarak tasarlanan Borusan Mü- zik Evi, esnek mimari yapõsõyla birçok kültür ve sanat etkinli- ğinin düzenlenmesine imkân verirken, konser ve prova sa- lonlarõ ile müzik dünyasõna katkõ sağlayacak. Faaliyetlerini Yağız Zai- moğlu ve Ümit Acar yönetimin- de sürdürecek mekânda, hafta- nõn üç günü kla- sik oda müziği, caz, dünya müzi- ği konserleri ile modern dans gösterileri yer alacak. Müzik evinin daimi sa- nat koleksiyonu- nun yanõ sõra, sü- reli çağdaş sanat sergileri de dü- zenlenecek. Bo- rusan Müzik Evi ayrõca, Borusan Kültür Sa- nat’õn düzenleyeceği partilere de ev sahipliği yapacak. Avus- turya Barok & Nuria Rial Sweet Stillness and Gentle Spring, Hezarfen Ensemble, Şirin Pancaroğlu, Burhan Öçal & Borusan Yaylı Çal- gılar Dörtlüsü gibi müzisyen ve gruplarõn yer alacağõ bu mevsimin ilk konseri ise 15 Ocak’ta. Piremeci Sokak ile kesişen ikinci bir kapõsõ bulunan altõ katlõ binanõn ana girişi İstiklal Caddesi’nde yer alõyor. Cad- deye bakan giriş katõnõn cep- hesindeki tek parça cam, içe- rideki etkinliklerin dõşarõdan ra- hatça izlenmesi için tasarlan- mõş. Sergi alanõ olarak tasar- lanan giriş katõ, başka birçok et- kinliğin de düzenlenmesine uygun. Restorasyonunu GAD Mimari firmasõnõn yaptõğõ bi- nanõn tarihi dokusu korunarak, binanõn duvarlarõ akustik he- saplamalar göz önünde bulun- durularak kaplanmõş. Borusan Çağdaş Sanat Ko- leksiyonu’nun bir parçasõ ola- rak tasarlanan Müzik Evi, bün- yesindeki yapõtlarla, müzik ile görsel sanatlar arasõnda de- neysel bir birlikteliği izleyici- lere sunmayõ hedefliyor. Büyük bölümü özel siparişle müzikevi için tasarlanmõş olan çağdaş sanat eserleri, ünlü Bau- haus’lu sanatçõ László Moholy- Nagy’õn 1925’te özetlediği “Renk yerine ışık, statik yerine kinetik” kavramõ etrafõnda şekillendirilmiş. Çalõşmalarõnõ New York’ta sür- düren Leo Villa- real’in müzikevi- nin tüm katlarõna yayõlan õşõk yer- leştirmesi, İstiklal Caddesi’ndeki hareketli yaşa- ma gönderme yaparken; Vi- yanalõ Brigitte Kowanz’õn ‘Ad Infinitum’ heykelinde kullanõlan neon ve ayna yaşa- mõn akõcõlõğõnõ vurguluyor. Christian Partos’un tavana uyguladõğõ kinetik çalõşma ise, izleyicileri değişik sürprizler- le baş başa bõrakõyor. Ivan Navarro’nõn sonsuzluğa doğ- ru açõlan üç kapõyõ temsil eden õşõk heykeli, Floransa’dan Maurizio Nannucci’nin sarõ renkli neonlarla yazdõğõ “Lis- ten to Your Eyes” (Gözleri- ni Dinle) cümlesi de, yapõtla- rõn vermesini hedeflediği düş- sel dünyanõn önemli bir par- çasõnõ oluşturuyor. 8 Ocak’ta Mercan Dede’yle açılacak8 Ocak’ta Mercan Dede’yle açılacak ‘Eski Hamam Eski Tas’larõmõz 2010 KÜLTÜR AJANDASI ÇIKTI Nâzõm Hikmet Kültür ve Sanat Vakfõ tarafõndan ya- yõmlanan “2010 KÜLTÜR AJANDASI” bu yõl yine kültür ve sanat rehberi niteliğinde hazõrlandõ. Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde yayõmlanan ajandada; Nâzõm Hikmet şiirlerinden dizelerle, önemli kültür, sanat olaylarõ, anma günleri ve kültür kurumlarõna ilişkin bilgiler bulunuyor. Ayrõca yapõtlarõyla kültür, sanat ve bilim yaşamõmõzda iz bõrakmõş sanatçõlarõ- mõz, edebiyatçõlarõmõz ya da bilimcilerimizden biri için her ay özel anõ sayfasõ yer alõyor. Ocak- Nevzat Şenol (Ölümünün 1. Yõlõ) / Orhan Duru (Ölümünün 1. Yõlõ) Şubat- Celile Hikmet (Doğumunun 130. Yõlõ) / Sümeyra Çakır (Ölümünün 20. Yõlõ) Mart- Erol Özkök (Doğumunun 70. Yõlõ - Ölümünün 5. Yõlõ), Nisan- Sabahattin Kudret Aksal (Doğumunun 90.Yõlõ) Mayõs- TÜRKAN SAYLAN (Ölümünün 1. Yõlõ), Haziran- ORHAN KEMAL (Ölümünün 40. Yõlõ) Temmuz-KEMAL TÜRKLER (Ölümünün 30. Yõlõ) Ağustos-SEMİHA BERKSOY (Doğumunun 100. Yõlõ) Eylül- DURSUN AKÇAM (Doğumunun 80. Yõlõ) Ekim- AGOP ARAD (Ölümünün 20. Yõlõ), Kasõm- BÜLENT TANÖR (Doğumunun 70. Yõlõ), Aralõk- GÜLAY UĞURATA (Doğumunun 70. Yõlõ) Kültür Ajandasõ’ndan edinmek isteyenler; Vakfõn İstanbul/ Sõraselviler Cad. No: 10 Kat: 1 Taksim adresine başvurabilirler. (Tel: 0212-252 63 14 / 15)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle