Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
-1-
3 Dünden Bugüne Cumhurryet
Performans arttırıp zirveye çıkmak kişinin elinde
ste, arzula
başarılı oProf.Dr. HASAN KASAP
eiz anneler, baba-
lar, öğretmen-
ler.antrenörler in-
sanlara bir şeyler öğretmekten
zevk alırız. Onlardaki gelişim
ve değişimi görmek bizi mut-
lu eder. Tabii burada sorulacak
soru gerçekten bu işi kendi
mutluluğumuz için mi, yoksa
öğrenenin ya da sporcunun
mutluluğu için mi yaparız?
Becerilerimizi öğrenme-
nin iki temel kaynağı bulun-
maktadır, bunlardan birisi ken-
di deneyimlerimiz, diğeri ise
dışardan birisi ya da bir bilgi
kaynağından aldığımız yar-
dımlardır. Yapılan araştırma-
lar öğrencinın, becerileri öğren-
me sırasında, önce kendi bil-
gilerine başvurduklarını orta-
ya koymuştur. İnsanın yeni öğ-
renmekte olduğu becerilerin
hareket kalıpları-
nın, kendi bıldikle-
ri ile karşılaştırıl-
ması önceliklidir.
Kısaca hareketin
daha önce öğren-
diklerinden hangı-
sine benzediğı in-
celenir. Bu neden-
lebuaşama, insa-
nın kendi kendisin-
den bilgi alrna aşa-
ması olarak nıte-
lendirilebilir.
öğrencinin
ikinci önem verdi-
ği şey ise kendisi-
ne gösterilenler-
densadecebirta-
nesine odaklana-
bilmesidir. Eğer öğrenilecek
beceride birden fazla farklı
özellik varsa öğrenci, kendisi
için önemli olduğuna inandı-
ğı hareketlerden bir tanesine
yönelebilmektedir. Işinı bilen bir
eğitmen, öğrencisinin o anda
hangi hareketi sevdiğini, han-
gisini kaçırdığını uygulama sı-
rasında fark eder. Böylece öğ-
rencinin dikkatinı diğer bölüm-
lere yöneltmesine yardımcı
olabilir.
Öğrenci istekli olmalı
öğretenin ya da bilgiyi
yönetenin (koçun) görevi öğ-
renci ya da sporcunun bildık-
lerini nasıl yönlendireceğine
rehberlikedebilmektir. Çünkü
becerıyi yapacak ya da veri-
lecektaktiği uygulayacakolan
öğrencidir. Bizeğitimcilerbe-
ceriyi ne kadar mükemmel
gösterirsekgösterelim, bece-
rinin gerçekleştirilmesi öğren-
ci tarafından olacaktır. Böyle
olunca da öğrenci istemezse
ya da kendisinde yeterince ar-
zu yaratılamazsa öğrenme ya
da üst düzey performanstan
bahsetmek zordur.
Koçun, öğrenmenin ya-
da üst düzey performansın
doğrudan doğruya öğrenci ya-
da sporcunun kontrolünde ol-
duğunu unutmaması gerekir.
Çoğu antrenör her şeyi ken-
dilerinin gerçekleştirdiğine ina-
nır. Bu bir bakıma doğru bir ba-
kıma da yanlıştır. Doğru olabi-
lir; çünkü antrenör, öğrenci ya
da sporcunun bilgi ve beceri-
lerini doğru yönlendırme yet-
kisine sahip bir uzmandır. Yan-
lış olabilir; çünkü öğrenci, ye-
teneklerinin doğru yönlendi-
rildiğine inanmayabilir. Onlann
doğru yönlendirildiğinden şüp-
hesi olması, sonucu olum-
suzlaştırır. O zaman antrenö-
rün inandırıcılığı, başarısının
anahtarıdır denilebilır.
Bazı sporcular "antre-
nörünün kuzusu"dur. Yarış-
malar sırasında her yapacak-
ları harekette antrenörlerine
bakarlar, ya da ondan direktif
almadan yarışamazlar. Kendi
inisiyatiflerini kullanamazlar.
Çünkü daha önceki tüm ha-
zırlıklan bu doğrultudaolmuş-
tur. Antrenörlerine şartlanmış-
lardır. Bir güreşçi düşünün ki
kulağı sürekli minder kenarın-
dan bağırıp-çağıran antrenö-
ründe olsun. Rakibinin baş-
lattığı bir oyuna karşılık vere-
bilmek için antrenörünün direk-
tifini mi bekleyecektir? Ünlü
Rus güreşçisi Medvet, "Ben
rakibimin omzuna elimı koy-
duğumda hangı oyuna geçe-
ceğini ellerimde hıssedenm"
demektedir. Bu hissi antrenö-
rün minder dışından duyabi-
leceğini, güreşçisine uygun
direktifi verebıleceğini ve gü-
reşçinin de söyleneni yerine
getirerek kazanacağını düşün-
mek mümkün müdür?
Eğitmenlik ya da koçlu-
ğun en önemli özelliği öğren-
ci ya da sporcuların kendi bil-
gi ve becerılerinin farkında ol-
malarını sağlamak ve ne ya-
pacaklarına kendilerinin karar
vermelerine rehberlik etmek-
tir. Sporcunun verebıleceğı en
yüksek performansı, inandığı
zaman verebileceğini unut-
mamak gerekir.
Verilecek direktifler
• En geniş bılgiler öğren-
me başlangıcında venlmelıdir.
Hareketlere dayalı bılgiler bir
defastnda denenecek bılgilerden
fazlası olmamalıdır. öğrenci ne-
yı deneyecekse sadece o bilgi
venlmelıdir. Fazladan bilgi hem
zaman kaybı hem
de kafa karıştırıcı
olur.
• Öğrencinın
beceriyı denemesi
anında, bilgi veril-
memelidir. Deneme
bittıkten ve yenısi
başlamadan önce
verilmelı ve çok kı-
saolmalıdır. Her de-
neme arkasından
değil bırkaç dene-
medensonra venl-
melıdir.
• Doğru ya-
pılanlar vurgulan-
malı ve onaylanma-
lıdır. Neyi yapama-
dığından çok neyi
yapması gerektiğı anlatılmalı-
dır. Sporcunun anlayacağı dil
ve kültür düzeyinde verilmeli-
dir.
• Maç öncesinde ya da
molalarda venlecek bilgiler ant-
renmanlarda venlen bilgilerden
farklı, yeni bir bilgi ya da taktik
olmamalıdır. Daha önce çalışıl-
mış ve sembolleşmiş bilgiler ol-
malıdır.
• Maç sonrasında verile-
cek direktif ya da analizleri için
sporculara zaman verılmelidır.
Karşılaşmanın giyınme odasın-
da verilecek dırektiflerın yarariı
olamayacağını yapılan araştır-
malar ortaya koymuş bulun-
maktadır.
• Genelden çok özel bil-
giler verilmelı. Eğer bir şeylerin
düzeltilmesi isteniyorsa neyin
düzeltilebileceği üzerinde ko-
nuşulmalı, bilgiler açık ve net
olmalıdır.
Cem Papila'nın, Beşiktaş-Samsunspor maçındaki kırmızı kartlan yankı uyandırdı.
Futbolun 'günah
keçisi' hakemler
Ik yarıda
yaşanan korku
filmini mi
izleyecektik?
Nitekim Cem
Papila'nın
Beşiktaş-
Samsunspor
maçındaki
cesur yönetimi
futbol
kamuoyunu
ayağa kaldırdı.
Doğrusu bu
kadan da
beklenmiyordu!
'Büyük
takım'dan, hem
de Istanbul'da
beş oyuncu
sahadan
atılabilir miydi?
M A H M U T S E R T
L
igin ilk yansında hakemler tutum ve dav-
ranışlanyla, maç sonuçlarını etkileyen
yanlış kararlanyla öne çıktı. Hakemlerin
büyük bölümünün deneyimli-deneyimsiz ayınmı ya-
pılmaksızın gösterdiği yetersiz performans, onlan
hedef tahtası haline getirdi! Lige verilen arada, Mer-
kez Hakem Komitesi'nin Antalya'da gerçekleştirdi-
ği seminerierde hakemler, yeniden bilgi ve becerile-
rini gözden geçırdıler. Ancak ilk yanda çok başan-
lı bulunup FIFA kokartıyla ödüllendirilen Bülent De-
mirtek'ın, tekrar oynatılan Fenerbahçe-Çaykur Rı-
zespor maçında sonuca etki eden karariar vermesi
ikinci yannın maçları için de kaygı yarattı: Acaba ay-
nı korku filmini mı izleyecektik? Nitekim Cem Papi-
la'nın Beşiktaş-Samsunspor maçındaki cesur yöne-
timi futbol kamuoyunu ayağa kaldırdı. Doğrusu bu
kadan da beklenmiyordu! 'Büyük takım'dan, hem de
Istanbul'da beş oyuncu sahadan atılabilir miydi?
Genel olarak hakem eleştirilerinde; onların bil-
gi ve becerilerinden çok, yeterince cesur olmadık-
lan ve MHK önerileri(!) etkisinde kaldıklan vurgula-
nır. MHK'nin hakemleri etkilemesi televizyonlarda
birinci ağızdan ortaya konduğu halde, ilginçtir bu
konu çok fazla irdelenmemiştir. Ne suçlanan MHK
Başkanı Bülent Yavuz, ne suçlayan eski hakem (!),
ne de basın -bir iki kısa yazı ve TV konuşması dışın-
da- tepkı vermeyerek olayı kapatmıştır. Futbol fede-
rasyonu ise çok iyi bir izleyici olarak olaylan sport-
mence takip eder (!)
Karanlık düzenek baskı altına alıyor
Hakemlerin patronu Bülent Yavuz eleştirileri
çoğu kez eğitim-öğretim düzeyine çekmektedir. Ya-
pılan eleştirilerin çok ağır olduğunun altını çtzip, ba-
sını biraz insaflı olmayaçağırmaktadır. Ekranlardave
gazete sayfalannda kılı kırk yararak yapılan eleştiri-
ler görünürde hakemlerin teknik bilgi ve becerileri üze-
rine yoğunlaşsa da gözden kaçan önemli bir nokta
var. O da hakemleri bu yanlışlan yapmaya iten ve bas-
kı altına alan Federasyon-MHK-kulüp yöneticileri
arasındaki karanlık düzenek. Ki bu, başlı başına etik
bir sorun: Bu gruplar olaylar sarpa sardığında önce-
likle hakemleri suçlar; kulüp başkanlan onlan -hakem-
leri- yandaşlarına şıkayet eder. MHK üç-dört ay maç
vermeyerek cezalandırır. Federasyon ise hepsine
aba altından sopa göstenp, hizaya sokar.
Yavuz'un asker kökenlı olmasından kaynak-
landığı izlenimini veren otorite anlayışı bu baskıyı iki-
ye katlamaktadır. Hakemler maçı başlatan ve bitiren
düdük otorıtesini -elbette kartlannı da- yalnızca ce-
zalandıncı niteliğiyle ortaya koyar. özellikle futbolcu-
lann kendilenne yönelık davranışlannı cezasız bırak-
mayarak otorıtelerini herkese göstermeye çalışır.
Hakeme saygı şart
Bu yaklaşıma karşı futbolcular yalnızca kural-
lara uymalıdır. Herhangi bir biçimde tepki gösterme-
leri otoriteye saygısızlıktır ve kabul edilemez. Onlar
hakem kararianna tepki gösteremez. Canlan yanmış
ve bu karar sonucu maçı maddi-manevi kaybediyor
olabilirler. Baskı altında olmalan, sinirli olmalan, fizik-
sel ve zihinsel tükenmişlikleri önemli değildir. Hakem
düdüğüne göre kurallara uymalı ve saygılı olmalıdır-
lar (!)
Hakemlerin böylesi katı birtutumla maç yönet-
meleri psıkolojik uzman desteğine gereksinimleri ol-
duğu biçımındedeğerlendirilir. Hakem hocalanndan
Serdar Çakır "Biz onlara psikologlardan ders aldı-
nyoruz" dıye bu eleştirileri karşılar. Ancak futbol oyu-
nun psikolojisi teorik derslerle öğrenilemez. Top sü-
rerken ya da bir ayağı havadayken diğer ayağına tek-
me yemeyen, bunun acısını ve gösterilen tepkıyi an-
layamaz, öğrenemez; bu yaşayarak öğrenilecek bir
durumdur. Hakemlerin psikolojik destek göımesi
kendilerini kontrol etmeleri bakımından elbette ya-
rarlıdır, ancak yeterii olduğu söylenemez. Bilgisayar-
lı, animasyonlu teorik eğttımler yanında hakemlerin
mutlaka futbol oynayarak eğitilmesinin kural yorum-
lannda ve oyuncuyla kurulacak ilişkilerde önemli kat-
kı sağlayacağı unutulmamalı. Otorite sertliği böyle
bir deneyimle yumuşatılabilir. "Etık bir sorun" ola-
rak nitelediğımiz hakemlere uygulanan baskı ise kökü
tarihin derinliklerine dek giden bir karmaşa!
Lefter'e 42 yaşında ilkokul diploması
lutbolun
yetiştirdiği büyük
yeteneklerden birisi
olan Lefter, futbolu
noktaladıktan sonra
pek ortalıkta
gözükmedi. Ama ne
olursa olsun
futbolsuzluk onu
rahatsız etmişti.
ABDÜLKADÎR YÜCELMAN
L
efter, Türk futbolunun gel-
mış geçmiş unutulmayanla-
rından bırı. Onun futboluna
hayran kalmayan bırfutbolseverdüşüne-
miyorum. Onun tribünlerde özel izleyen-
leri vardı. Onun maçlannı kaçırmayan fa-
natikleri vardı. 0, bir efsaneydi ve efsa-
ne olarak da kalacak.
Futbolun yetiştirdiği büyük yete-
neklerden birisi olan Lefter, futbolu nok-
taladıktan sonra pek ortalıkta gözükme-
di. Ama ne olursa olsun futbolsuzluk onu
rahatsız etmişti. Büyükada'da balıkçılar-
la ve balıklaria gününü gün etmek gerçi
onun için bir yaşam biçimiydi ama ne de
olsafutbolun bir getirisi de vardı. Hem fut-
bolunu sürdürmek hem de birtakımı ça-
lıştırmak istiyordu. Boluspor'dan öneri
geldi.. "Gel hem futbolunu oyna hem de
antrenörlük yap." 0 zamanlar teknik di-
rektöriük yoktu. En büyük unvan antre-
nörtüktü.
Günler geçiyordu ve bir gün "Lef-
ter Küçükandonyadis, Boluspor Kulü-
bü Antrenörû" yazılı bir zarf aldı. Heye-
canla açtı, okudu ve hırsından yırtıp attı.
0 sakin adam adeta fıttırmıştı. Az sonra
attığı kâğıdı yerden aldı ve büyük harfler-
le yazılmış iki satırlık mektubu yeniden oku-
maya başladı. Bu kez gülüyordu; "Vre
köpoğlusu..." Ve arkası geliyordu...
Mektuba isterseniz biz de göz gez-
direlim: "Vre Lefteridis, 42 yaşında ilko-
kul diploması aldın. 80 yaşında ortaokul,
90 yaşında da lise diploması alırsın in-
şallah. Imza Basri."
Boluspor'da antrenör
Lefter'in okuma yazması yoktu.
Onun Boluspor'da antrenörlük yapması
için en az bir diploması olması gerekiyor-
du. Bolu'da ne yapıp ettiler, ona bir ilko-
kul diploması verdiler. Hiç kimseye haber
vermedi, herkesten sakladı ama Basri'nin
diline düşmekten kurtulamamıştı.
Lefter bugün 82 yaşında, elinde il-
kokul diploması ve yine Büyükada'da ya-
şıyor; balıkları ve balıkçılarıyla bırlikte.
Türk futbolunun Mehmetçiği Basri isear-
tk aramızda değil. Eğer bugün yaşasay-
dı, umanmtelgraflahatınnı sorardı... "Vre
Lefteridis, yaş 80'i geçti. Ortaokul dip-
loması ne oldu?"
Hey gidi Basri hey... Bir gün kıs-
metse onu da bu köşede anarız.
Diploma uğruna kolunu kırdı
Teknik direktör olmanın da sınavı
var. Eskiden de vardı ama bugünkü gibi
çok sıkı değildi. Beşiktaşlı futbolcu Fah-
rettin'in de nasıl sınava girdiğini, nasıl
teknik direktör olduğunu anlatmadan geç-
meyelim.
Yıllar önce rahmetli Sabri Kiraz,
teknik direktör kursunun hocası. Futbol-
cular derslerine iyice çalışıyoriar ama sı-
nav günü gelip çatıyor. Yurtdışından da
bir Alman gözlemcinin sınava gireceğini
haber alınca Fahrettin'in eli ayağı tutuşu-
yor. Arkadaşlan onun sınavdan geçeme-
yeceğinden öylesine emin gözüyoriar ki
"Fahri sen girme, nasıl olsa kalacaksın"
diyorlar. Morali iyice bozulan Fahrettin
kafasında bir plan oluşturuyor, en yakın
arkadaşı (iznini alamadığım için adı sak-
lı) ona yardım sözü veriyor.
Sınavdan bir gün önce Fahrettin,
Beylerbeyi sahasında antrenman yapar-
ken düşüp sağ elini kınyor (ya da kınk-
mış gibı gösteriyor). Beykoz SSK Hasta-
nesi'nde elini alçıya bile alıyorlar. fahret-
tin ertesi gün sınava giriyor; ağlamaklı bir
sesle de "Hocam elimi kırdım. Sağ elimi
kullanamıyorum ama kabul ederseniz
ben söyleyeyim, arkadaşım yazsın" di-
yor. Sabri Hoca kannca ezmez bir beye-
fendi. Kafasında şeytanlık yok ki "Peki"
diyor. Fahrettin sözüm ona sorulara ya-
nıt veriyor ve arkadaşı da sorulann ya-
nıtlannı yazarak Fahrettin 'e bir teknik di-
rektörlük diploması kazandınyor.
NOT: Nostalji köşemize ilgi giderek
artıyor. Eskiyöneticilerden, sporculardan
ve hakemlerden gelen anılara bakılırsa
demek ki sporla ilgi çoğumuzun bir anı-
sı var. Bunlann içinde ilginç olanlan araş-
tırıp sizlere anlatacağım.
onurluol@yahoo.com
: SAYI12