Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
KÜLTÜR
6 HAZİRAN 1996 PERŞEMBE
14
Ara Güler'in 'Yüzlerinde Yeryüzü' adlı albümü, 'Yaşar Kemal-Ara'nın Destam' başhklı bir oyuna dönüştürüldü
özden tiyatro sahnesine..•M RHAN KANAKU
"Ortalık ağarmaya başladı. İnce se-
her yeü çıktı. Kamışlan usulca ığrau-
yordu. Ortaya bir mey çalanla da\ulu
küçücük ince uzun bir davulcu çıkü.
Önce kadınlar halaya durdu. sonra er-
kekler. Sonra uçsuz bucaksız Mezopo-
tam>a'nın üstü usul usul ağardı..." Fo-
toğraf sanatçımız AraGüler'ın ^Yüz-
lerinde Yenüzü" adlı albümü. Anado-
lu'da on bınlerce >ıldır yaşavan ınsan-
lık kültürünün önemh bır belgesı, Bü-
v ük romancı Yaşar Kemal'ın güçlü an-
İatımı \ e gözlem > eteneğını katarak al-
bümün gırışıne v azdığı önsöz, bu kül-
türü oluşturan öğelen tek tek önümü-
ze seren \ e önsözden çok. ınsanlık öv -
küsünün dillendırıldığı küçük bır des-
tan özellığınde. Bu ikı ustanın buluş-
tuğu albüm ıse şımdi yepyeni birolu-
şuma fotoğraf. öykü ve beden dilinın
birlikte yoğrulduğu *Yaşar Kemal-
Ara'nın Anadolu Destanı^adlı oyuna
kavnaklıkedıvor.
Yaşar Kemarin albümde yer alan
önsöz metnının ve Ara Güler'in al-
bümdekı görüntülennın üzenne kuru-
larak üç ayrı sanat dalını sahne üzerin-
de bırleştıren. oyunun arkasındakı
ısımler tstanbul Devlet Tıyatrosu sa-
natçılan Özlem Giiveii. Merih Atalay
\e İstanbul Sahnesı Yönetmenı Meli-
met Esatoğhı. HABITART kapsamın-
da dün sahnelenen ve bugün de AKM
Oda Tıyatrosu'nda saat 21.00"da sah-
nelenecek oyunun müzıklerı Erhan
Şakar a. hareket düzenlemesı Veysel
Aymaz'a. dekorlan ise Cem Yalçın'a
7
âşar Kemal-Ara'nın Destanı' başlıkh oyun, Yaşar
Kemarin albümde yer alan önsöz metninin ve
Ara Güler'in albümdeki görüntülerinin üzerine
kurularak, üç ayrı sanat dalını; fotoğraf, öykü ve beden
dilini sahne üzerinde birleştiriyor.
aıt.Mehmet Esatoğlu ve Özlem Güve-
lı ıçın düz bır metın üzenne yapılan
bır ılk çalışma değıl "Yaşar Kemal-
Ara'nın Anadolu Destanı*. Daha ön-
ce "Pitekantropus Istüne Çeşitieme-
ler" adını taşıyan bu tür deneysel bir
çalışmayı İlhan Selçuk' un bir maka-
lesınden >ola çıkarak vapmışlar. An-
cak fotoğraf sanatıntn yer almadığı bu
çalışmadan sonra Adam Sanat dergı-
sınınkasım sayısındarastladıkları Ya-
şar Kemal'in makalesının kendılerını
çok etkılediğını \ e böylece oyunun do-
ğuş serüvenın başladığını söylüyor
Mehmet Esatoğlu. Kendılerını metne
çeken özelliklerı ise şöyle açıklı-
vor "Metni ilk gördüğiimüzde çok be-
ğendik-Onun \ra Güler'infotoğraf al-
bümünün önsözü olduğunu daha son-
ra ögrendik. Metinde Ara Güler'in al-
bümünde yer alan görüntüler, Yaşar
Kemal gibi usta romancının diliyk yo-
rumlanıy ordu. Ara Güler \e Yaşar ke-
mal gibi sayılan çok az olan iki ayn de-
ğer bir araya gelmişti. Güler'in fotog-
rafında yeryüzü, yüz binlerce yıllık in-
sanlık kültürü. Anadolu"daki insanlığın
gelişim sermeni \ar aslında. Ara Gü-
ler'in çektiği Yaşar Kemal'in ise yo-
rumladıgı. anlattığı bu insanlann çok
görkemli, ayaklannı Anadolu"nun.
Mezopotamya'nın ortasına basan hi-
kâyeleri \ar.~
Toplam altı aylık bırçalışmanın so-
nucunda "Vaşar Kemal-Ara'nın Ana-
dolu Destanı"nda geleneksel ve desta-
nımsı bır anlatım tarzını benımsemiş-
ler- "Mezopotamya'da kahvelerde ge-
zen ve öyküler anlatan kişiler \ardır.
Bunlar sahip olduklan eski hikây elere,
yenileri de ekleyerek anlatırlar. Biz bu
anlatım şekline gövdemizi de katarak
Japon tiyatrosunda yaptıklan gibi za-
man zaman o kişi olarakzanıan zaman
o kişiyi bir üçüncü şahısmış gibi anla-
tarak >a da üçüncü şahısa dışandan
bakarak ona bir yorum getirerek bir
oyun tara geUştirdik."
Halk danslarından \e ezgilerınden
de >ararlanılmış. Canlı müzıkle des-
teklenen oyunda Güneydoğu Anadolu
ezgilerinı ve yörenin müzık aletleri
kullanılıyor Ara Güler'in oyuna ilişkin
ılk tepkısinın büyük bır şaşkınlık oldu-
ğunu anlatıyor sanatçılar. "Romandan
tiyatro olur. öyküden de olur, önsözden
tiyatro nasıl olur'şeklınde şaşkınlığı-
nı dıle getıren Ara Güler. sonra yar-
dımcı olmava karar verir. Sanatçıların
Ara Gülerden istedıklen en büyük yar-
dım ıse nasıl bıryaklaşım ıçındeoldu-
gunu öğrenmek. onu daha ıyı anlaya-
bilmektır. "BUinmeyenyerieregidiyor.
Bilinmeyen insanlarla yatıp kalkıp bu
fotoğraflan çekiyor \e gerçekten başka
biranlahmlabaşkabirşey çıkanyoror-
taya. Bunu bir helikopterie de çekebi-
lir. ama o insanlann arasında olmayı
tercih ediyor. Ölüm dahil her türlü risk
\ar bunun içinde. >asıl yaklaştığını öğ-
renmek istediğimi/de 'Bır kaşıf gı-
bı'dedi."
Metın ıle özel bır ilışkı kunnuşlar:
"Binlerce jıldır bu topraklarda yaşa-
yan insanlann kültürünün geçtiği \i-
rajlar \ar. Metinde ilk başta birtakım
ipuçlan \eriyor, ama gittikçe metnin
içinde bir yolculuk başlıyor \e birta-
kım insanlar sizi alnor \e kendi mace-
ralarının içine götürüyor \e beraber
ilerlemeye başlıvorsunuz."
Sümer. Asur. Akat. Lrartu gibi ın-
sanlık tanhının önemli u\garhklannı
varatmışzengın bırgeçmışe sahip Me-
zopotamya topraklarında bugün ölüm-
den başka bır şev olmadığını on yılı aş-
kın bır süredır 20 bın kışının öldüğü-
nü anımsatan Esatoğlu. oyuna kendi-
lerinın getirdiğı yorumu "însanlarbu
zenginliklerine, tarihlerine bir kez du-
rup bir > abancı gibi bakmak zorunda.
Günccl politikanın içinde bazı şe\leri
çözemi>oni2. Her şeye bir sürü gerek-
çe uyduruluyor. Bunlar ölüp 0den 20
bin insanı geri getirme>ecek. Binlerce
yıl insanlar bu topraklarda banş \e
kardeşlik içindeyaşamışlar. Gelenekler.
felsefeler geliştirmişler. Güncel politi-
ka içinde ka\ bolan büriin bu >aklaşım-
lan, felsefeleri insanlara göstermek is-
tivoruz" sözlenvle özethvor.
24 sanatçıyı bir araya getiren 'Diyaloglar' sergisi 6-29 haziran tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi'nde izlenebilecek
Türkiye ile Almanya arasında sanat diyaloğu
AHL ANTMEN
Alman\ a \ e Türkne'den 24 sanatı;ının
\ apıtlannı bır ara\ a getıren "Di\aloglar-
Şe\lerin Dü/enine Ait Yitirilmiş Düşün-
ce" ba^lıklı >ergı. HAB1TAT cer<;e\esm-
de 6-29 haziran tarihleri arasında İstan-
bul Atatürk Kültür Merkezi'nde izlene-
bilecek. Sergı a>nca Düs>eldorf'un.
Nordrheın VV'estfalen eyaletınin başken-
tı olu^unun 50 >ılı kutlamalan sirasın-
da da 30 ağustos-26 eylül tarihleri ara-
sında Düsseldorf "ta yer alacak. Türk ve
Alman sanatçıların "di>aloğunu"amaç-
layan. ortak bır zeminde gunümüz so-
runlarını tartışan sergıde Düsseldorf \e
Istanbul kentlerine göndermedc bulu-
nan. her ikı ülke sanatçılannın kendile-
rine v abancı olana faklı bakış açılan göz-
lenebılecek. Sergının küratörü Beral
Mâdra, sorularımızı yanıtladı:
- Neden "DiyalogJar?"
Aslında "Di\aloglar". sanat sergilen
içın çok fazla kullanılmts,. hatta yıpran-
mış bır başlık. Bunun bilıncındeydik
kuşkusuz... Bugün dünyada en çok üs-
tünde durulan söylem. küreselleşme. Ta-
bıi ıkılemli bır söylem bu; gerçekten kü-
reselleşıyor mu dünya. Küreselles,irken
yine geçmışte olduğu gibi büv ük bir > a-
bancılaşma tçıne nıı gırı>oruz? Fakat ne
olursa olsun. bu durumun arkasında gız-
li bır dısalog durumu \ar. In^anlar ya da
şeyler bırbirlerivle ilişki kurmadan ger-
çekte hiçbir şey olmuyor. Pekı ınsanlaı
birbırleriyle nasıl konuşmalı ki 20. yüz-
yıldavapılan yanlışlar21. vüzyılaakta-
nlmasın. aynı yanlışlar uygulanmasın?
Bu açıdan. sanatçılar her zaman oldugu
gibi öncülük yapıyorlar. yapıtlanyla. bu
diyalog konusunda ipuçlan veriyorlar.
Diyaloglar bas.lığını seçmemizin bir bas.-
ka nedenı de bugün sergılenn altyapı-
sında sanatçılan. küratörleri. kurumlan.
özel sektör gıbı pek çok alanla bır ıletı-
şim. bir diyalog ıçıne girilmesinden kay-
naklanışor. Bır üçüncü neden de 1994 yı-
lının mart a\ında Alman sanatçı Ernst
Hesse'nin Türk \e Alman sanatçılan bır
araya getırecek böyle bir sergı içın bana
öneri getırmiş olmasu bu düşünce be-
nım yaptığım dızı sergilere uyuyordiye
kabul ettım.
- Serginin altbaşlığını oluşturan "Şe>-
lerin Düzenine.Ait Yitirilmiş Düşün-
ce"den söz edebilir mi>"iz?
Bu. Ernst Hesse'nin attığı bır başlık.
Aslında bu sö\ lemde bir tuhaflık \ ar de-
nılebılır. ama ikı >ıl içindebualtbaşlığın
ne kadar \ennde olduğunu ızledik hep
bırhkte I)eleuze'ün "FelsefeNedir?"!
kı-
tabında bu düşünceşe değınılışor
"Tek istediğimiz, kendimizi kaostan
korumak için bir çeşit düzen. Durmaksı-
zın \itiriyoruz fıkirierimizi. Şeylerde ve
şeylerin durumunda bir parça düzen
yoksa. tıpkı nesnel bir anti-kaos gibi fıkir-
İerde de bir düzen olma> acaktır" derken
şö>le eklı\or kı. bu bızim sergımıze de
çok uyuv or' "Felsefe, bilim \e sanat gök-
kubbevi\ıkınamızı \ede doğrucakaosun
içinedalmamızı ister. Kaosu ancak bu be-
del karşdığında \enebilecegiz.'" İşte bura-
da bu ba^lıkla sanatın. bu kaosun üste-
sinden gelebılecek en önemli araç oldu-
ğunu düşünüyoruz. Deleuze'ün düşün-
cesine u\arak. \aşadığımız düzen. geç-
miştekı \e gelecektekı düzen konusun-
da sosvologlar. bilımadamları pek çok
düşünce orta\a atı^örlar. Tüm bunlann
sonucunda bugünkü dünya koşullan
içinde sanatçılar açısından nasıl bır de-
ğerlendırme yapmak gerekiyor dive dü-
şününce. \ ıne sanata bu yuz\ ılda \ erilen
bır işle\ \ar. o da sanatın ya da sanatçı-
nın birkahraman.bıröncü gibi bırçok şe-
\ı üstlenmesı \e toplumlara bıryönlen-
dirme \ermeye çalışması. Işte ben yüz-
yılın sonundasanatçınınbu işle\ıninye-
niden çok belirgın biçımde gündeme gel-
diğinı dü>ünü\orum
- Sanatçıdan beklenen bu belki. ama
genelde böşle bir bilinçten ya da sorum-
luluk du>gusundan söz ediİebilir mi gü-
nümüz sanatçılannda?
Sergıye
katılan
sanatçılar:
Erdağ Aksel,
Rahmi Aksungur, El\an
Alpay, Selim BirseU
Eberhard Bosslet, FelL\
Droese, Irmel Droese,
Esra Ersen. Jarg Geismar,
Marcel Hardung, Ernst
Hesse, Serhat Kiraz,
Adolphe Lechtenberg,
Julia Lohmann. Osman,
Kadri Özayten, Ergül
Özkutan. Nİichel Sauer.
Adrian Schoormans,
Thomas Schütte, Vuji
Takeoka.
Anja VViese, İskender
Yediler ve Adem Yılmaz.
Kesin olarak böyle bır şey sövlene-
mez. Çünkü bakıyorsunuz 8Ö'li yıllarda
hem Türkıye'de. hem dünyada oldukça
apolıtık bir tablo çızmişler. eski terimle
sanat içın sanat \ey a sanat pazan içın sa-
nat v apma\ a \ önelmişler. Ama tüm bun-
iar olurken dünya siyasetınin, toplumsal
yapısının, ekonomisinin yazgısının peşi-
ni b\rakma\ an sanatçılar da \ ardı; kendi
köşelenne çekılmış üretimlerini sürdürü-
v orlardı. 9O'lı yıllarda ise Körfez knzin-
den sonra dünya yeni bır sarsıntı geçır-
dı Tabiı sanatçılar büyük bır tepkı gös-
termek zorunda kaldılar. Ikınci bır olav
da Bosna'dır. sanatçılan dürtüleyen.
Dünvanın bu gıdişine birilerinin durde-
mesi gerektiğini düşünen yine sanatçılar
oldu. Türkıye'de ise sanatçılar zaten bi-
lınçaltında siyasi bir kimlik taşıması ge-
rektığmı unutmam\ştırsanı\orum. Bunu
unutturacak bır ortam yok zaten Türki-
ye'de Sanatçılar\e aydvnlar sürekli dev-
letın v e yerel yönetimlenn saldınsı altın-
da. Bu saldınva karşı sürekli savunma
durumunda. henüz saldmya geçmediler.
Ama böv le devam ederse "saldın" diye-
ceğımız bir durumun ortaya çıkmasını
beklı>orum doğrusu.
- Sergi, R\BITAT kapsanunda \er ab-
yor. İstanbul'a doğrudan göndermede
bulunan işler yapan sanatçılar var mı?
Öncelikle bu serginin HABITAT do-
layısı>layapılmadığını\urgulamakisti-
vorum Serginin temelı 1994 yılına da-
yanıvor. ama gerçekleşebilmesi bu >ıla
rastladı. Ancak HABITATgeçen yıl gün-
deme gelınce bunu sanatçılara aktardım.
Tabiı sanatçılann ilgisini çekti. çünkü bu
rürk \e Alman sanatçılann 'diyaloğunıT amaçlayan,
ortak bir zeminde günümüz sorunlannı tartışan
sergide Düsseldorf ve İstanbul kentlerine
göndermede bulunan. her iki ülke sanatçılannın kendilerine
yabancı olana farklı bakış açılan gözlenebilecek.
birdün>a zırvesı \e zınede düzen tartı-
şılıyor. kentlenn düzenı. Serginin teme-
lınde Alman sanatçıların buraya gelme-
sı, Türk sanatçılann da Düsseldorf'a gi-
dıp gözlemde bulunmaları düşüncesi ya-
tıyordu. Bu bir ölçüde gerçekleştı. Al-
man sanatçılann ürertıkleri ışlenn bazı
malzemeleri buradan: kavramlar da )s-
tanbul'un kültürü. kentleşmesıyle ılgili.
- Böylesi kısa sürelerde, ortaya bir iş
koyacak kadar gözlemde bulunmak
mümkün mü?
Çok doğru bır soru. ama bu sanatçılar
buraya bır turistin geldiği gibi gelmiyor-
lar. Belli birbilgı birikımlen var. obılgı
bırikımlerini gelip burada bıre bır ölçü-
de yaşıvor ya da yaşamıyorlar. sonuçta
o bilgiyı düzeltiyorlar ya da doğruluyor-
lar. Aynca bılıyorsunuz. günümüz sanat-
çılan bir yerde durarak üretmiyorlar bu-
gün. Sürekli gezme halindeler. Sanat ya-
pıtının bır parçası haline geldı bu.
- Az önce bir ölçüde sözünü ettiğimiz
kaotik ortam içinde belli düşünceler de
ancak ka\gan bir zemineoturabiliyor. Bu
açıdan bakıldığında. gerçek anlamda
"diyaloglar" kurulabileceğinedair inan-
cınız tam mı? Özellikle de i/le\ici ile ku-
rulacak olası diyalog bakımından?
Birıncı aşamada. ızlevıcı bu kadar
farklı ortamlardan gelen sanatçılann bır
araya geldiğini görerek. bir diyalog ol-
duğuna dair bir koşullanma içine giri-
yor. Tabiı bız bır yönlendirme yapıyoruz.
ki bunu da yapmak durumundav ız. Çün-
kü izleyici daha önce başka türlü koşul-
landınlmış. Türkıye'de izleyici bu tür sa-
nat yapıtlanna karşı yabancılıkduvuyor
Almanya'da ise durum daha farklı. ama
orada da farklı sanatçılann bir araya gel-
mesınden kaynaklanan bir yabancılık
du\,abilir. DiyelimkiTürksanatçısıhak-
kında belli bir yargısı vardır. o önyargı-
sı bırden değişebilir. Ben kitlenin yal-
nızca Türkiye'de değil. her yerde çağdaş
sanatı çok benimsedığını düşünmüyo-
rum. Çoğu insan modern sanata o kadar
koşullanmış ki Matisse'den öteye gide-
mıyor. Tabiı bütün yapılan çağdaş sanat
sergileri kitlenin bu koşullanmışlığına
karşı vapılıyor.
- Buradadi> aloga giren sanatçılann, si-
yasaU ekonomik ve toplumsal anlamda
da >ollan kesişen Almanya \e Türkiye gi-
bi iki ülkeden çıkmışolmalannın getirdi-
ği olumlu > a da olumsuz etkenler \ar mı?
Benım çalışmalanmda baştan ben Al-
manya hep ön plana çıktı. Bunun başlı-
ca nedeni de Almanya'nın. öteki Avru-
pa kentlenne oranla bu tür dıvaloglara
daha açık bır ülke olması. Almanya'da
Çin'den Kore'ye. Amerika'dan Av ustral-
ya'va kadar çok çeşıtlı sanatçılann ser-
gilen vapılıyor. Almanya sanat ortamı
onlan içinde banndırabiliyor. hatta bes-
leyebıliyor. Türkiye. siyasal ve ekono-
mik açıdan Almanya'nın sürekli günde-
minde Orada yaşayan büyük bir Türk
azınlığı var. dolayısıyla bir ihtıyaç doğ-
maya başladı diye düşünüvorum. Bu ih-
ti>aç da Türkiye'nın kültür kimliğinin
bir şekılde Almanya'da temsil edilmesi.
Geçmışte çok yanlışlıklar yapıldı bu ko-
nuda. Çok folklorik, yerel düzev de bir ta-
nıtım gerçekleştı. Ama son vıllarda her-
kes uyandı, örneğin Almanya'da Türkı-
ye'ye olanak vermeyen kurumlar uyan-
dılar. Anık Türkiye"deki günümüz sanat
kımliğini tanıma aereksinimi duyuyor-
lar.
- Bu sergide hem Almanya, hem Tür-
kiye'den çeşitli kurumların oldukça yo-
ğun >e çok çeşitli desteği dikkat çekiyor.
tlk defa bu kapsamda bir işbirlıği ya-
pılıyor. Sponsorumuz West LB Europa
bankasının İstanbul ve Izmır şubeleri.
Bir vandan da ekonomı-sanat dıvaloğu
içine giriliyor. Aynca katkıda bulunan-
larNardrheın NVestfalen Kent. Kültür ve
Spor Bakanlığı. Nordrhein Vv'estfalen
Sanat ve Kültür Yakfı. Nordrhein VV'est-
falen Ekonomik Kalkınma Derneği,
Düsseldorf Beledivesı. LTLJ. Capıtal
Radyo. Türkıye-Alman>a Kültür Foru-
mu. Goethe Enstıtüsü ve Türkiye Aras.-
tırmalan Merkezi
IŞILDAKVEYELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
II
"Mezardan Bir Sada
Beşir Fuad, çok sevdiği dostu Ahmet Mithat'a,
intihanndan önce yazdığı mektuba böyle başlıyor:
Mezardan bır sada.
Beşır Fuad, edebiyat ve kültür tarihimiz açısından
çok önemh bırkişiliktır. Maddeci birfelsefenin ışığın-
da, doğalcı-gerçekçi bir edebiyat estetığini benim-
semiş; bu doğrultuda, Batı düşüncesine koşut ya-
pıtlar vermıştır.
Ne var ki ıntıhar etmesi, onu "yasaklılar" lıstesıne
sokmuştur. Bugün baktıgımızda Beşir Fuad'ı hep
dolaylı görürüz. Yapıtlarından ortada pek eser yok-
tur. (Birkaç mektubu günümüz Türkçesıne çevril-
miştir; -kitaplaştı- Fazlı Necib'e ve Muallim Naci'ye
yazdığı mektupların birkaçı; birde A. Mithat'a yaz-
dığı ünlü ıntihar mektubu.)
Orhan Okay'ın Beşir Fuad adlı monografisı. ön-
de gelen yapıtlar arasındadır. Buna geçenlerde ya-
yımlanan Ahmet Mithat'ın Beşır Fuad adlı bıyogra-
fisı (Oğlak yay.) de katıldı.
•
Beşir Fuad. Ahmet Mithat'tan çok etkilenmişti,
ama kimı yazarların altını önemle çızdiği gibi hiçbir
zaman onun ızsürücüsü olmamıştı. Ahmet Mithat,
onun ölümünden sonra. epeyce etkilenmiş oldu-
ğundan bu kitabı kaleme almış. Beşir Fuad'ın kişi-
liğine ve intiharınıfı nedenlerıne ilişkin görüşlerini di-
le getiriyor.
Ne var kı, Beşır Fuad gibi birinin dehasını, Ahmet
Mithat'ın anlaması hıç kuşkusuz ki beklenemezdı.
Dahası, A. Mithat'ın kapasitesı böyle bir değerlen-
dirmeye yetmezdi. Aynı şekilde intiharının "diyalek-
tiğini" de anlayamazdı.
Nıtekım, Beşır Fuad'ın intiharını, maddecıliğine ve
dinsızliğıne bağlaması. kendi düşüncesının ne ka-
dar saçma olduğunun göstergesidir. Selahattin Hi-
lav da bu saçmalığı düşünsel düzlemde çürütmüş-
tür (Felsefe Yazılan).
Ahmet Mithat, Beşir Fuad adlı kitabını, onun inti-
harının hemen ardından, 1887'deyayımhyor. Garip-
tir ki kitap. Türkçede yayımlanmak için tam 1996'yı
bekliyor.
Kitabın çevınm yazısı, yani günümüz harflenyle
yazımı Ahmet Özalp'e aıt. Ne yazık kı kitap günü-
müz Türkçesıne çevnlmemiş. Kitabı OsmanlıcaSöz-
lük tle okumak durumunda kalabılırsınız; şayet "es-
ki" sözcüklerın anlamını bilmiyorsanız.
Bu sözcüklerle, boylesine bır dille artık bağımız
kalmadı. Uzmanlar için "cazıp" olabilır. (Günümüz
Türkçesine çevrılmiş metınle bırhkte yayımlasalar-
dı.) Günümüzde kullanageldığımız "temız Türkçe"
ıle de eski bıçemin aktarılabileceğıne ınanıyorum.
Tum bunlara karşın Beşır Fuad monografisı önem-
li bir kitap.
•
Beşır Fuad, bir aydınlanmacı. Aklın boşınanca kar-
şı olan savaşımından yana. Düşüncenın özgürlüğü-
ne inanmış bın. Bugün bile kımılerıne "ibret" olacak
düşünceleri var. Necib Fazıl'a 1886'da yazdığı bır
mektubunda şöyle dıyor:
"Herkes fiknnde hür ve serbest olmalıdır... Size
ustünlüğüm olsa bile onaylamadığınız bır fikn ne-
den kabul edecekmişsıniz. Düşündüğünüzü açıkça
söylemeye engel olmak düşünmeye manı olmak-
tır."
Beşir Fuad'ın yıllarca kıtaplardan, edebiyat tarih-
lerindenuzaktutulmasırun nedeni, bu bilgeliği olma-
sın?
Unutturulmuş bir düşünürdür Beşir Fuad. Bılıme
sonuna kadar ınanmıştır. intiharından sonra bede-
nının tıp fakültesıne venlmesini vasiyet etmış olma-
sı da bilımsel çahşmaların yanı sıra etık anlamda bır
göştergedır.
Özcesi 35 yıl yaşayan sıradışı bıridır. Türk edebı-
yatına, kültürüne az sayıda olmasına karşın çok
önemli yapıtlar ve yazılar bırakmıştır.
Diieğimız, Beşır Fuad'ın yapıtlannın da; özellikle
Voltaire ve Hugo (tam olarak) adlı kitaplarının gü-
nümüz Türkçesıne çevrilip yayımlanması...
•
Beşir Fuad'ın ıntihar tarihı 5 Şubat 1887. Tam yüz-
yıl sonra Beşır Fuad ıle benzer bir seçimi paylaşan
Nilgün Marmara, Şubat 1987'de yazdığı şu dize-
leri, onu düşunerek mi yazmıştr.
Ey, ikı adımlık yerküre
Senın bütün arka bahçelerini
gördüm ben!
Tiyatroya kurum
dışmdan yönetici
atanmasma tepki
Kültür Servisi -Erol Kes-
kinın \enne ŞehırTıyatrola-
n'nın Genel Sanat Yönet-
menlığıne getınlen Kenan
Işık. kadrosunu kurdu. Ge-
nel Sanat Yönetmenı yar-
dımcılıklanna. sanatsal ışler-
den sorumlu olarak Füsun
Akatlı. teknık ışlenn koordı-
nasyonundan sorumlu olarak
Cem Da\ran. tıvatronun
uluslararası ılı^lennden so-
rumlu olarak Serra Yümaza-
tandı.
Yönetım Kurulu ıse Ke-
nan Işık başkanhğından En-
gin lludag, Füsun Akatlı.
Cem Da\ran. Macit Koper.
Can Başak. Karabev A\do-
ğan'dan (tdarı Müdür) olu-
şuvor.
İstanbul Büv ükşehır Bele-
divesı ŞehırTıvatrosuSanat-
çüarı Derneği (IŞTtSANı.
Erol Keskin'ın gerekçe aös-
tenlmeksızın Genel Sanat
Yönetmenlığı görevınden
alınışı \e venne asal kadro-
sunun saklı tutulduğu Dev-
letTıvatrosu'ndan "izinli ola-
rak' vönetmen Kenan Işık'ın
atanmasına ilişkin vavımla-
dığı açıklamada. ŞehırTıyat-
roîan "na kurum dışından yö-
netıcı atanmasını onaylama-
dıöını belırttı.
IŞTlSAN'ın kamuoyuna
yazılı olarak vaptığı açıkla-
mada şu görüşlere yer venl-
dı: "Sayın Kenan Işık'ın sa>-
gııı thatrocu kinıliğini tartış-
ma konusu yapmaksızın; ti-
>atromuza kurum dışından
yönetici atanması volunun
açılmasınu İstanbul ŞehirTi-
yatrolan'nın kendi kendını
vönetme hakkı'nın çiğnen-
mesi olarak değerlendirdiği-
mizi; ileride vol açabileceği -
bugünden uç \eren- \onetsel
sapmalan düşunerekde kav -
gıyla belirtmek zorunda) ız.
Yenı Yönetım Kuru-
lu'nun. İstanbul ŞehırTıvat-
roları'nın vazgeçılmez sa-
natsal bağımsızlık ve çağ-
daşlık ılkelennı ödünsüz sa-
vunarak kavgılanmızı boşa
çıkarmalarmı dılerken. sayın
Kenan Işık'ın da 'konuk' Ge-
nel Sanat Yönetmenligi ko-
nunıu\la \etinmemesini. en
kısa sürede asal kadrosunu
kurumumuza naklettirerek:
tiyatromuzun kaderini pa>-
laşmasını: böylece kendisine
gü\en duyulumasını kolay-
laşhrmasını bekliyor; özede
sayın Kenan Işık'ı 'başımıza'
geçmekyerine,'aramıza' ka-
tılmava çağnyoruz".
Geçmış dönemın 'hakça
değerlendirilmesi' yolunda
bır çağrıya da yer verılen
açıklamada. Erol Keskın
başkanlığındakı vönetım ku-
rulunun, 12 Eylül darbesını
ızleyen olağandışı bır döne-
min ardından. İstanbul Şehır
Tıvatrolan'nı 'tiyatroyu ti-
yatrocular yönetir" ılkesı
uyannca açık ve sıyasal he-
saplardanarınmışbıryönetı-
me yenıden kavuşturduğu.
kurumun sanatsal baöımsız-
lığını tıtızlıkle koruv arak ku-
rum sanatçılannın etkın ka-
tılımıyla 'çağdaşNeevrensel'
bır kamu kültürel hızmetını
tstanbullulara sunduğu belır-
tıldı. Açıklamada. kurum sa-
natçılan ıle onlann demokra-
tık meslek örgütü olan İSTİ-
$A\"ın. Sehır Tıvatrola-
n'mn 'sanatsal bağımsızlık
\eçağdaşlık' ılkelennın yanı
bira. sanatçıların dokunul-
maz 'özgüryarancılıkhakla-
nnın' da gözetıcıhğını sür-
düreceğı \ urgulandı.