Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 1996 PAZAR
8 PAZAR KONUGU
Sıvas 'ta Madımak Oteli 'nde yanmaktan kurtulan Hidayet Karakuş
'Bu, yüzyıllardır aydınlıkla karanlığın kavgası'
SUNUS
3> Tarih: 2 Temmuz 1993. Akşam saatleri... Haber bir anda bomba
gibi patladı. Sıvas'ta Aziz Nesin'in Pir Sultan Şenliği'ndeki konuşmasına tepki
gösteren şeriatçılar, Pir Sultan ve Atatürk heykellerine saldırmışlar, valilikle kültür
merkezi ve şenliğe katılan aydınlann sığmdığı Madımak Oteli'ni kuşatmışlardı.
Oteli taşlayan göstericiler. daha sonra lobiye girip içeriyi ateşe vermişler; 37 kişi
diri diri yanarak ölmüştü. Ölenler arasında ünlü yazar Asım Bezirci, şair Behçet
Aysan, ozan ve bağlama ustası Hasret Gültekin, Âşık Nesimi adıyla da bilinen üç
telli curanın son ustası Nesimi Çimen, ozan ve derlemeci Muhlis Akarsu gibi
isimler vardı. Cumhuriyet gazetesinin o günlerde attığı manşetlere bakıyoruz:
"Şeriatçılar ayaklandı", "Devlet seyirci kaldı". "'Devlet şeriata teslim
oldu."Insanın tüylerini diken diken eden bu korkunç katliamın nedenini, nasıhnı,
olayın canlı tanıklanndan ozan Hidayet Karakuş'la konuştuk.
SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU
Sıvas olaylarında kentyönetkileri ve
devlet temsilcilerinin suç paylannın çok büyiik
olduğu anlaşıldı. Bu arada Pir Sultan Abdal
Derneğiyöneticüerinin de Madımak Oteli'nde-
ki konuklurı bir an önce şehrin çeşitli kesimle-
rine dağıtmamak gibi bir ihmalleri olduğu söy-
leniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Pek çok insan olaylar olup bittikten sonra tür-
lii yorumlar yaptı. Bir anlamda dingil kınldıktan
sonra akıl verdüer.Bu yorumların çoğu, içinde
"keşke" anlamı taşıyan hayıflanmalardan öte de-
ğer taşımıyor. Çünkü olaylann dışında ve uzagın-
daydılar. Dahası bu. olayın sorumlularını alttan
alta bağışlatmaya çalışmak gibi geliyorbana. Ha-
ni Nasreddin Hoca, "Hırsıan hiç mi suçu yok!" de-
miş >a. onun gibi. Gerçeği tersinden geliştiriyor-
lar. S'ani saldınya ugrayanın suçlanması mantığı-
nıyerleştirmeyeçalışıyorlar.Siz bunu sorunca olay
gününü yeniden anınısadım. Pir Sultan yönetici-
leri ne yapabilirlerdi. diye geçti içimden. Belki
daha önce de buna benzer önlemler konuşulduğu
ıçin düşünmüştüm ama üzerinde durmamıştım.
Şimdı de üzerinde durulacak bir "ihmar değil as-
lında.Olay günü cuma namazından çıkan kalaba-
lık, saat 13.20 sıralarında eami avlusunda Ameri-
kan bayrağı yakıyordu. Ben 13.25"te bir bakkal-
dan. cami avlusuna bakan bir bakkaldan peynir
alıp otele yürüdüm. Caddeye çıktığımda kalaba-
lık da caddeye çıkmış. yürüyüşe başlamıştı.
13.30'da otelin lobisinde Aziz Nesin, Asım Bezir-
ci, Sami Karaören, Cahit Külebi ve daha pek çok
kişi caddeden geçen kalabalığı izliyorlardı. Cad-
de üzerindeki lokantada yemek yiyen arkadaslan
gördiim. Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başka-
nı Muıtaza Demirde lokantanın kapısındaydı gös-
tericiler yürürken. Osıradagöstericileregüvenlik
güçleri engel olabilirdi. Sayıları benim gördüğüm
kadarıyla 80-100 kişi kadardı. Polisin Ankara'da.
lstanbul'da. Izmir'de ya da başka yerlerde demok-
ratik kuruluşlann barışçı gösterilerine gösterdigi
kararlılıkl'.) burada da gösterilseydi. bana göre
olaylar büyümezdi. Planlı olmasına karşın büyü-
mezdi.
Bu kalabalık. büyüyerek çogalarak kültür mer-
kezine varıyor. 13.40 sıralan olmah. Orada çatış-
ma çıkıyor. Pir Sultan Abdal Derneği yöneticile-
rinin bir bölümüde orada. Polisolayları videoka-
setlerinde bütün Türkiye'nin izlediği gibi seyre-
diyor. Dahası nerdeyse göstericilerin karşısına po-
lis olarak geldiği için özür dileyecek!
Farkıda değiller
Biz otelde camlardan görebildiğimiz kadanyla
sokaktaki göstericileri izlemeye çalışıyoruz. Kış-
kırtmaktan korktuğumuz için perdelenn gerisin-
den bakıyoruz. Otel kuşatıldığında saat 14.00 ol-
mamıştı daha. Polis oteli daha güvenli gördüğü
için kimsenin dışan çıkmasını doğru bulmuyor. O
arada Sami Karaören. Cahit Külebi otelden ayrı-
lıp dışan çıkıyorlar. Bunlan sonradan öğreniyoruz.
Dışandan da kimileri otele sığınıyor. en güvenli
yer diye.
Kalabalık. bana göre kültür merkezine. Aziz
Nesin "in ve öteki konuklann orada olduğunu sa-
narak öncelikle saldırıyor. Aziz Nesin kendilerini
otelin lobisinden izlerken farkında değiller. Kül-
tür merkezinden sonra sıra elbette otele gelecek-
tir. Oteldekileri boşaltmaya gelince. bu çok sonra
düşünülmüştür ama bu iş demek yöneticüerinin
değil, devlet güçlerinin işi olmalıydı artık. 13.30'la
14.10 arasında zaten çok kişi otele sığınmış. Der-
nek yöneticileri de öncelikle Ankara'daki yetkili-
lerle bağlantı kurmaya çalışıyorlar. Üstelik otelin
içinde onlar da bizim gibi kuşatılmışlar. Aynca şu
da var: Hiç kimse, ama hiç kimse bu kalabalığın
böyle canavarlaşacagını beklemiyordu. Ben de
beklemiyordum, başka hiçbir arkadaşım da bek-
lemiyordu. Dahası öylesine iyimserdik ki bu ka-
labalıgın biraz sonra dağılacağını umuyorduk. Arif
Sağ, saat 14.00'teki dinletisine sazını hazırlıyor-
du. Böyle bir ortamda Pir Sultan Abdal Demeği
yöneticüerinin. otelin boşaltılması. içeridekilerin
gü\enliğinin sağlanması konusunda ihmallerin-
den söz edüemez. Bu haksızlık olur. Göre\ ini yap-
mayan gü\enlik güçleri bu sonucu biraz da bile-
rek hazırlamışken otelde kuşatılmış insanlardan
birtakım önlemierin alınmasını beklemek yanlış
olur. Valilik. polis yetkilileri bu önlemleri önce-
likle düşünmeliydi. Bu onlann işiydi. Oteldekile-
rin beklentisi de buydu.
• • • H O dönemin Sıvas Valisi Ahmet Kara-
bilgin, olaylarJa ihmali olduğu gerekçesiyle gö-
revinden almdı. Siz Karabilgin 'in gerçekten gö-
revini ilııııal ettiğine inanıyor musunu:.?
- Karabilgin. iyi niyetli, ileriye açık bir insan-
dı. ama iyi niyet her zaman olduğu gibi sorunlan
çözmeye yetmiyor. Sıvas olaylannda da görüldü
bu. Karabilgin" in bence en önemli yanlışı ya da ek-
sikliği, olayın özünü ve boyutunu gereğınce kav-
rayamamışolmasıdır. BundaCumhurbaşkanı De-
mirel'in "Poüsle vatandaşı karşı karşıya getirme-
\in" önerisinin payı büyük. Öncelikle böyle bir
önerinin tuhaf olduğunu vurgulamalıyım. Ne de-
mek "Polisle vatandaşı karşı karşıya getirmek?~
Kimin böyle bir amacı olabilir'.' Polisin görev i ya-
salar çerçevesinde korumayı ve kollamayı üzeri-
ne aldığı değerleri. varlıkları. kişüeri korumaktır.
Onun göre\ i yurttaşı korunıak. yurttaşın hakları-
nı çigneyenleri yargıya teslim etmektır. Kimsenin
böyle bir önerisi olamaz. Demirel'in mantığı bu
bakımdan tuhaftır. Eşyanın tabiatmda \ardır po-
lisle vatandaşı karşı karşıya getirmemek. Çünkü
polis vatandaş için vardır. Öysa Sıvas'ta o "vatan-
daş"*ın canı tehlikeye girmiştir. Kimdir tehlikeyi
varatan? Kendi yasalannı. Türkiye Cumhuriye-
ti'nin yasaları yerine koyup cumhuriyeti yıkmayı
amaçlayanlardır. Ortada birkalkışma vardır. Me-
nemen"deki Kubilay olayında olduğu gibi. dev let
kendini korumak için gerekeni yapacaktır. Yani
Atatürk'ün yaptıgını o gün de\ leti temsil edenler
yapacaklardı. Karabilgin orada de\ leti temsil edi-
yordu. Öyleyse o yapacaktı.
Aziz Nesin konuşmasa da olaylar olacaktı
Kendilerinin dışındaki
insanlar bile tahrik nedeni
HİDAYET
KARAKUŞ
/ 946 da Yalvaç 'ııı Kıırusarı Köyii 'nde
doğdu. 1964 'te Isparta-Gönen llköğretim
Okulıı ını. 1966 da Selçuk Eğitim Enstitiisü
Edebiyat Böliimii 'nii hitirdi. Adıına, Manisa
ve hmir de Türkçe öğretmeni olarak çalıştı.
Şiirleri ve mmanlunvla dikkati çekti. ödüller
uldı. Avrıca çok savıda çocıık kitabı
Yuyım'ladı. Temmuz 1993'teki Sıvas
olaylannda Madımak Oteli 'nden
sağ kıırtıılanlardan.
Aziz Sesın, Sıvas 'a gideıek olaylara yol
açtığı biçimde çok ağır eleştirilere ıığramıştı. Siz
bu konuda ne diisünüyorsımıız?
- Aziz Nesin, ömrünce haksızJığa uğramış
yazarlarımızdan biridir. Çünkü hep doğruyu
söylemis, hep doğruyu yapmış, o yüzden de
anlasılmak istenmemiştir. Anayasanm,
yasalarm verdiği gezi özgürlüğünü,
düşüncelerini açıklama özgürlüğünü tanımak
istemeyenler, kendilerince gerekçeler
bunlaralSk olayları yorumlamaya, nedenlerini
çözmeye çalısmışlardır. Aziz !\'esin yasalarda
yazılı hakkını kullanmıştır. Oyurdunu seven
büyük bir insandı. Onun özgürlüğünü,
haklanm kullanmasını engelleyecek güçler
çıktıysa bu güçleri durduracak güç de devlettir.
Clkemizde \asreddin Hoca'yı mezarında bile
güldiirecek mantık sahipleri hâlâ vardır. Sureti
haktan görünüp aküdanelik ederler sağa sola,
ama olaylann özüne inmeyi, gerçeğin bir başka
yüzünü görmeyi düsünmezler. önce olayın özü
çarpıtılarak ilk akla gelen veriya da neden ele
alınır, mantık bunun üzerine kurulur, sonra da
kendi mantığının söylediği, gerçek kabııl edilir.
Böylece sorun çözülür, olayın senteziyapılır!
Araştırmak, incelemek, düsünmek zor iştir.
Çoğu kez verileri bile kendi keyfımize göre
yorumlama, değerlendirıne alışkanlığımız
vardır. Kendimize karşı dürüst değiliz çünkü.
Hele okumuşlarımızın kendilerini kanıtlama
konusunda ortaya koydukları zehir hafıyelik
böyle zamanlarda çok işeyarıyor.'.. Aziz Sesin
konusunda da Sıvas olaylannda kışktrtıcı
olduğu gibi iddialar atıldı ortaya. Olaylann
önceden hazırlandığı biline biline böyle
yargılara varıldu Sedense insanlanmız "tahrik "
olmaya açık, O kadar kolay "tahrik " oluyorlar
ki kendilerinin dışındaki insanlarm varlığı bile
tahrik nedeni! Bilinç yok, bilgiyok, düşünme
yok! Sentez alışkanltğıyok. Aziz \esin Sıvas'ta
daha konuşmadan birileri "tahrik " olmuştu.
Aziz yesin 7 Sıvas 'a gelmeden kötülemeve
başlamışlardı. Birtakım çevreler ve özellikle
yerel basın, birtakım insanları zihnen saldınya
hazırtamış gibiydi. Tarikat yııvaları, yurtlun bu
anlamda hazırlanmıştı. Aziz Vesı/ı konuşmasa
da büyük bir olasılıkla bu olaylar olacaktı. O
kadar hazırlık boşa gitmezdi herhalde, değil
mi?.. Söz Aziz Sesin'den açılmışken uklıma
Yannis Ritsos geldi. Bilirsiniz. Ritsos.
Yunanistan 'da Albaylar Cuntası döneminde
önce Leros adasına sürülmüş başka yazar ve
sanatçılarla birlikte. Sonra da ailesiyle Samos
adasında yaşamasma izin verilmiş. Siirgün
olduğu sıralarda Avrııpa ve diinya aydınlarının
baskılan sonucu Atina 'ya dönmesine izin
verilmiş. Leros adasındayken cıınta lideri
Patakos, Ritsos 'u Atina 'ya getirtir ve sorar:
"Sedenpolitikayla ilgileniyorsun?" Ritsos,
duraksamadan yanıtlar Patakos 'u: "Çünkü ben
Yunanistan 'ın en biiyükyurttaşıyım." Ritsos,
sürgün olduğu adaya gerigönderilir. Aziz Sesin
de bizim en büyük yurttaşlanmızdan biriydi.
Onu halkımız her geçen gün daha iyi anlıyor.
Benim göziemlerim en azından bıınu söylüyor.
Hidayet Karakuş, Sıvas davasının sonuçlannın toplumda bir başka yıkıntı yarattığını ve yargıya giheni a/alttığını savunuyor.
Karabilgin'le uzun süre birlikte çalışan bir dos-
tum \ ardır. Sıvas olay lannın olduğu 2 temmuz gü-
nü kendisiy le dört kez telefonla görüştüğünü, mut-
laka ku\\et kullanması gerektiğini söyledigini bi-
liyorum o dostun. Yasalann gereğı yapılmamıştır.
Yasalan uygulayanlar yasalann kim için. ne için
olduğunu bilmek zorundadırlar. Yani genel nıhu-
nu bilmek durumundadırlar. Bizde genel olarak.
yasakçı yani öne çıkanlır yasalann böylesi du-
rumlarda. Gerçi Sı\as"ta değil ama pek çok yerde
gerçekleştirilecek çok insani. çok masum prog-
ramlarbile "olay çıkar" korkusuyla yasaklanmış-
tır. Olayı kim çıkarır? Yasalan dinlemeyenler?
Devlet ne güne duruyor öyleyse? Yasalan dinle-
meyenler. hoşlanna gitmeyen programları engel-
leyeceklerse. de\ let güçleri. yetkilileri de yasakçı
tavırlanyla onlann yanında yer almış. olmuyorlar
mı? Saldırganlar amaçlanna ulaşıyor: çok haklı.
çok demokratik bir toplantı gerçekleştirilemiyor.
Karabilgin yasakçı değildi elberte. Söz dağıldı.
O gelıp şenliklerin açüışında da yumuşak. güzel
bir konuşma yaptı. Şenliklere. kültüre omuz ver-
di ama kendisine gelen istihbarat raporunu \ete-
nnce değerlendirmedi. Bu sonradan anlaşüıyor.
Önlemierin alınıp ahnmadığıru dogrudan incele-
diğinisanmıyorum.Telefonlarlagerekle önlemie-
rin alındığını öğrenmek > etmiyor. Ihmal varsa bu-
rada başlıvor.
Sizce Sıvas olayları ve benzeri olaylar
neden yaratılıyor?
-Buaydınlıkla karanlığın kavgasıdır yüzyıllar-
dır. Insaniığın korkusuyla merakı. yaşamını yön-
lendiriyor bana göre. Korku dınleri varatmış. me-
raksa b'ilimi. Evreni ve dünva\ ı vorumlarken. kor-
kularını bastıran duvgulan kutsal bilen insanlar
meraklı insanlara. kendi öngörülerini kabul etme-
dikleri için günahkâr sayıp türlü cezalar biçmiş-
ler. Bunlar bildiğimiz şeyler. Tabii kendimiz gibi
inanmayan insanları görünce bizim gibi duygusal
toplumlarda tepki duyuyoruz. Bilincimiz. özgür-
lük anlayışımız kıt. aklı du>gudan önce kullannıa
eğitimimizyok. Herkes özgürlükten sonsuzözgür-
lüğü. haktan yalnız kendi hakkını anlayabiliyor.
Yalnız toplumların kendi içinden kaynaklanmıyor
bu çarpıklıklar. Yanlışlan körükleyen. bir ülkeyi.
toplumu çok incelikli planlarla kendi istedikleri
yöne akıtan güçler. ülkeler de var. Türkiye'de
Marshall yardımıyla birlikte dinsel örgütlemenin
başlaması rastlantı olmasa gerek. Düşünün imam-
hatip okullarının ilki 1948lerde açılıyor.
Amaç demokrasivi ortadan
kaldırmak
Marshall yardımının ülkemize girmesinden bir
yıl sonra. Amerikan etkisi aşama as,ama kendini
gösteriyor. Kurtuluş Sa\aşı öncesinde ülkeyi top-
raklanyla birliktepaylaşma fırsatını Sevr'deyaka-
layan sömürgeci de\ letler. bunu elden kaçırınca
ekonomik güçlerıyle aynı amacı gerçekleştirme-
nın peşine düştüler. Türkiye'yi etnik ve dinsel ça-
tışmalann ortasında bırakarak diledikleri rolde
kullanmak istiyorlar. Sömürgecilik biçim değişti-
re değiştire. yeni yöntemler yaratarak günümüze.
Yeni Dünya Düzeni gibi. Küreselleşme gibi kav-
ramlarla geldi. Bukavramlarçokçekicigeliyorki-
milerine. Bu yüzden özellikle büyük sermaye
öbekleri içinde yabancılarla her türîü ilışkiyi. iş-
birliğini. Türkiye halkını bir kobay gibi. açık pa-
zar "ahalisi" gibi düşünerek kuruyor ve bu kav-
ramlarla konuşup yazıyorlar. Oysa bu kavramlar
sömürüyü gizlemek için. toplumlar ve sınıflar ara-
sındaki çelişkiyi gizlemek için ortaya atılmış kav-
ramlardır. Ortaya atıldıklan günden beri midemi
bulandırıyorlar.
Yeni Dünya Düzeni'y'e göbek bağımız güçlen-
dirildikçe. küreselleşme aymazlığına düşüldükçe
işsizlerin sayısı gün geçtikçe artacaktır. Sendika-
sızlaştırma hızlanacaktır. Yoksul halk üzerindeki
baskılar şiddete dönüşecektir bugün olduğu gibi.
Bütün bunlann üzerine de dinsel motifler işlenmiş
bir şal hazırlanmaktadır.
Bu şalı dokuyanlar, örtmeye çalışanlardemok-
rasinın olanaklarından yararlanarak büyük bir iki-
yüzlülükle demokrasiyi ortadan kaldırmayı prog-
ramlamaktadırlar. Mustafa Kemal'in bağımsızlık
ilkesı. anlayışı, kimse kimsenin inançlarıyia uğraş-
masın anlayışından doğan laiklik, büyük sömürü-
yü gerçekleştirmek için ortadan kaİdınlmak is-
tenmektedir. Günümüzde bu yüzden sürekli "din
düşmanlıgı" yaygarası koparümaktadır. Kendile-
ri gibi inanmayan herkes din düşmanıdır kimile-
rine göre. Başka sözleri yoktur. Programları yok-
tur. Suyun üzerine yazılmış yazılar gibidir vaatle-
ri. Herkesi kendileri gibi olmaya zorlarlar.
Bence gerçek "din düşmanbğı*
>
nı bu çevreler
yapıyor. İnsanları dinden soğutuyorlar. Korkuyla
din olmaz. Bu ülkede hiç kimse orucunu tuttuğu
için. namazını küdığı için. camiye gitti diye kınan-
mamış. taşlanmamış. cezalandınlmamış. öldürül-
memiştir. Din kisvesı altında her şeyi yapmayı öz-
gürlük sanan. bunu kendilerine hak belleyenler,
oruç tutmayan. namaz kılmayan. kendileri gibi
ibadet etmeyen insanları suçlamış. kınamış. bas-
kı altına almış, dahası öldürmüştür. Kendi duygu-
sal doyumlan için ülkeyi ve yaşamı cehenneme çe-
\ irmek istiyorlar. Ülkede bir din devleti kurmak.
toplumu cennete götürmek istiyorlar.
Bütün bunlar, bu tür olaylan yaratanlann, temel
amaçlan doğnjltusunda örgütlenerek. paralı. silah-
lı örgütlenerek. devletı kullanarak ılerlediklerini
gösteriyor.
Hilmi Yavuz'un. Doğu'nun Sevdaları şiirinin ilk
ikı dizesı: "S€\da derinlerdediroysa Ferhâd/üsrii-
nıi kazmada dagın" der. Sı\as olayları gıbı. Ma-
raş olay lan gibi daha bunlara benzer pek çok olay
derinlerden vurmaktadır yüze.
Sıvas olaylarından sorumlu olanlara
verilen cezalann çok hafıj olduğu bütün kamu-
oyunca benimsendi. Böylesine bir faciaya yol
açan insanlar bir hukıık devletinde bu kadar ko-
lay kurtulabilir mi?
- Ben hukukçu değılım. ışın aynntılarını. tek-
nik yanını bilemem. Ancak kendi inançları ıçin
başkalannı yakanların aldıkları cezalar kimseyi
rahatlatmadı. Sizin de belirttiğiniz gibi cezalar çok
hafıf kaldı. Oysa bildiğimiz kadarıyla cezalar cay-
dırıcı olmalıdır. Bu cezalar. kamuoyunda saldır-
ganlann kollandıgı. korunduğu izlenimini doğur-
du. Bunun temelinde hem şeriatçı örgütlenmenin
boyutunu. hem de Türkiye'dekı hukuk anlayışı-
ntn. hukukun genel ılkelerine aykın yapılanışını
görmek mümkün. Yıllar önce. vanılmıyorsam
1974'lerde, demokratik kuruluşlar. aydınlar
DGM'lerin kuruluşuna karşı çıkmışlardı.
Gerçeği yakalamaktan yoksunlar
Bizde bana göre öteden beri seçilenler kendile-
rini sonsuz yetkilerle donanmış görmek istiyorlar.
Yasa kendileri olsun. yargıç kendileri olsun. sa\-
cı kendileri olsun istiyorlar. Osmanlf nın ıki du-
dağı arasındaki hukuk anlay ışı bilinçaltımızda hâ-
lâ sürüyor. O yüzden yargıçlar da savcüar da ta-
rafsız olamamışlardır. Dahası yürütme. Sı\as olay-
lannın başından beri saldırganları korumak için
elinden geleni yapmıştır? Başbakanından içişleri
bakanlarına kadar her vetkıli işin içinde kışkırtma
aramış. gerçek suçluları bir kıv ıya bırakıp dikkat-
len jakılanlann. mağdurlann üzenne çekmeye ça-
lışmıştır. Onlardan cesaret alan. yürütmenın man-
tığına uygun düşünen ınsanların duruşmalar aşa-
masında sanıkları kollaması. yumuşaklığı bile yet-
memiş. yargıçlar değiştirilerek sonuç üzerinde et-
küiolunmak istenmiştir. Yinedeyaranamamışlar-
dır. Uzgörüleri yoktur çünkü. Bütünüyle gerçeği
yakalamaktan yoksundurlar. Günlük yaşayıp. gün-
lük hesaplarla toplumu yönetmeye çalışmaktadır-
lar. Ama gelinen nokta da budur işte. Her şev gü-
vensiz, her şey kaygan bir tabanda. her şey zorba-
lara umut vaat ediyor. Güvenlik güçleri de aynı
mantığın, aynı düşüncenin buyruğundadırlar. Bü-
tün toplumda neredeyse egemen olan mantık. on-
larda da egemendir. Karşısına çıkanı. kim haklı.
kim haksız hemen belirlemekte. copunu ona göre
kullanmaktadır. Kendi eğilimi. kültürü. birikimi.
birikimsizliği belirlevicidir burada. O yüzden Sı-
vas olaylannda görüntüde var olan güvenlik güç-
leri. oteldekileri ateşe mahkûm ederken sokakta-
ki saldırganı okşayarak haklı buluyor sonuç ola-
rak. Gerçek bir hukuk de\ letinde saldırganlann al-
dıkları cezalann caydırıcı olması beklenir. Suçla-
n video kayıtlarında açıkça beliren ınsanların. el-
lerinde benzin bidonianyla görünen insanlarm,
otele tırmanarak ateş atan insanlarm \ alancı tanık
bulmalan da hukuk dev letınin egemen olduğu top-
lumlarda mümkün değildir. insanlar toplumsal
suçlara karşı duyarlı yetişmiştir. Titizlikle yürütü-
len. tarafsızlıkla. nesnel verileri büyük btrdikkat-
le değerlendiren yargı. onlara bu fırsatı da ver-
mez. Burada elbette eğitime gelip dayanıvor ko-
nu ama onu tartışmanın sırası değil şimdı.
Bu davaların sonuçları toplumda bir başka yı-
kıntı yarattı bence: Yargıya güveni azalttı.
6
Inançlarıııın egemeıJiği için her yolu nıubah sayıyorlar'
Yargıç kararmı bildirdiği za-
man mahkûmiyet kararmı öğrenenle-
rin saldırma cesareti, hâkimlerin kaçtş-
ması, savcıntn oralı olmaması ve kolluk
gücünün saldırılara seyirci kalması ko-
nusunda ne düşünüyorsunuz?
- Saldırganlara öylesine cesaret veril-
miş. umut aşılanmış ki kamuoyunun az
bulduğu cezaları çok bularak. dahası suç-
suz bulunacaklanna inanarak tek doğru
bildikleri yolu. şiddeti seçiyorlar: Yargıç-
lara çakmak atıyorlar. bozuk para atıyor-
lar. Bu onlann ınançlannın özünü de or-
taya koyuyor. Oysa bütün dinler insanla-
ra daha iyi insan olmayı öğütler. Insanlı-
ğın temeî erdemlerini aşılar. lyiliği, doğ-
ruluğu. kendini başkalannın yenne koy-
mayı. her canlmın yaşama hakkı olduğu-
nu. haram yememeyi, çalışarak kazanma-
yı.. öncelikle dinler öğretmiştir insanlara.
Önlar bunlan bir kıv ıya itivorlar. lnaııç-
lannınegemenlığı ıçin her yolu "mubah"
sayıyor. cinayet işlıyor. insan yakıyor. ya-
lan söylüyor. ikiyiizlülükle insanları kan-
dınyorlar. Bunu öşlesine gönül rahatlı-
ğıyla yapıyorlar ki onlar din için. iman
için bunlan yaptıkça bağışlanacaklarına.
günahlannın silineceğine inanıyorlar. En
azından bana öyle geliyor. Çocukluğunı-
dan beri dinsel ortamların ruh halini göz-
lediğim için kendi kendilenne birtakım
kurallar icat ettiklerini de bilıyorum.
Mahkemede saldıran sanıklar kendilerine
fısıldanmış kimi sonuçlan göremey ince
de öfkelenmiş olabüirler. Kim bilir? Bel-
ki de aldatıldıklannı fark ettiler. Yargıç-
lann kaçışması bir reflekse benziyor ama
altında verdikleri kararlan savunamaya-
cak ınsanlann zayıflığı sezılıyor. Orada-
ki kolluk güçlerine söz geçirenıeyecekle-
rini de biliyorolmalılar. Savcının suskun
kalmasını ancak savcı açıklayabilir. ama
DGM savcılannın çoğunluğu ne yazık ki
demokrat kesimle sürekli çatıştı. Hiç de
olunılu izlenim bırakmadı kimileri. Buda
güven duygusunu >ok etti. Bir ülke yurt-
taşı. mahkemesine. oradaki savcısına.
yargıciiıa güvenmek ister. Bir ülkede ya-
şanıın düzenlenişınde yasalann egemen-
liğı geçerliyse. sorunlann çözümünde in-
sanlar elbette yargıdan medet umacaktır.
Üstelik Sıvas olayları basit bir sorun da
değildir. Yaşama hakkıyla. ulusun ve ül-
kenin geleceğiyle dogrudan ilgili bir kal-
kışmayla ilgiliyse savcının suskunlugû
anlamlı bulunacaktır.
Kendi varlık nedenini bile unutacak ka-
dar korkak da olabilir. içinden saldırgan-
lara hak verecek kadar yakınlık da duya-
bilir. Her iki durumda da güvenlik güçle-
rine söz geçirebümek konumunda oldu-
ğunu unutmaması gerekirdi. Korku insan-
ca birşeydirama görev liler. yetkililer kor-
kularıvla karar verirlerse alan zorbalara
kalır. Ö zaman da hukuktan, haktan söz
edilemeyeceği gibi savcılann da yargıç-
lann da varlık nedenleri ortadan kalkar.
Güvenlik güçlerinin. kolluk gücünün
olaylara seyirci kalışının yanıtını ülke-
mizde düzenlenen alan toplantılarındaki
tutumunda da bulabiliriz. Şeriat özlemci-
lerinin polis içinde yoğun biçimde örgüt-
lendiklerine ilişkin yaygın bir kanı. kanı-
dan öte bir gerçeklik var. Kamuoyu öte-
den beri bu konuda kaygüıdır. Beğenme-
diğimiz. hayır dediğimiz 1982 Anayasa-
sı'nın temel ilkelerini bilebilmeyen. inan-
mayan, uygulamaktan kaçınanlar elbette
suç işliyorlar. Onlar tarafsız görev yap-
mak için aylık alıyorlar. Bu ülkede dirli-
ği, düzenliği korumak için görev almış-
lardır. Ancak güveniik güçlerinin içinde
tarafsızlığını yüirmiş. demokrasiye inan-
mayan, belki de demokrasinin ne olduğu-
nu bilmeyen. daha başında taraflı olduğu
için işe girmiş insanlarm \arlığı, dev letin
yargıçlarına yapılan saldırıda bile seyirci
kalmasına neden olabiliyor. Aslında bu
aşamada halkımızın durup düşünmesi ge-
rekir diyeceğim ama onu da öyiesine
umutsuzluğa sürüklediler ki kendini to-
parlaması zaman alacak. Bunun için de
zaten fırsat eşitliğine day alı. dev letin tam
desteğinde eğitim atılımına gerek var. De-
min de söylediğimiz gibi o ayn bir konu.
• • ^ ^ H Evet o ayn bir konu. Bir gün
o da konıışıılur. Size teşekkür ederim
Sayın Karakuş.
- Ben teşekkür ederim.