Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 HAZİRAN 1996 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Gerçeklere Yürüyelim, Atatürk'le
Prof. Dr. CİHAN DL RA En
A
tatürk Dev rimi. Aydın-
lanma felsefesinin fürki-
ve'deki bir ürünüdür. Bu
akım. Atatiirk'ün kişili-
ğinde. tarihimiz bo> unca
ulaşamadıği birgüce ka-
vuşarak 1923 Devrimi'nı gerçekleştir-
miştir. Atatürk dönemi. Türkiye'nin -tıp-
kı Avrupa'nın XVIII. vüzyılı gibi- "ger-
çeğin araştırünıasında aydınJanma" dö-
nemidir.
Atatürk bir -gerçek" tutkunudur. Prof.
Ahmet Mumcu'nun deyışiyle. "En
önenıli niteliklerinden biri... gerçekleri
aramak \e bulmak aşkıdır". O. bu > ük-
sek karakterıvje. Tann'dan "hazır ger-
çekJeri değil, gerçeklere götüren araçlan"
dıleven Alman Avdınlanmacisi E. Les-
sing'e benzetılebılır. J. Lockeda 1 "O4'te
şöyle yazıyor: "Gerçeği. gerçek olduğu
için sevmek! İşte bu, dünvada insan ol-
gunluğunun en önemli öğesi ve bütün er-
denılerin ka> nağıdır."
Atatürk. "Bizdainıa gerçeği aravan >e
onu buldukça söylemekten korkmavan
insanlar olmalıyız" der. "Sanatım. dü-
şündiiğümü söylemektir" diven Voltaire
de örnrii bo\ unca. doğru bildiğini sö> ie-
nıekten çekinmemı^tır. G. Bruno'nun
Engızisvon'a \erdiğı vanıt da hep "Doğ-
ru bildiğini sözden dönmem" olmuştur.
Pascal, 1. Kant ve H. Speneer gibi büyük
öndenmız de dünva gerçeğini "mutlak
hakikaften ayınr \ e birincisine vönelir:
"Düma gerçeğini çevre koşullarıvla. ya-
şaınsal gereksinimleriyle, sosyal \e çağdaş
} önlerij k nasılsa. Ö\ le göriip tanımamı-
zı" ister. "Ancak dinselbilgilergerçektir"
diven skolastıkanlavışa kar>ı çıkar Ata-
türk'c göre ~ha>ali \e karmaşık düşiin-
celerden bütünüyle sıv nlarak gerçeği et-
kili bir bakışla görmeli. ona el ile doku-
nulabilınelidir. Isler ivi, ister kötü olsun.
gerçekten asla avrıimamak gerekir".
O'nun bu sözleri. Galilei'nin "Kanıtlar-
nives Lniversitesi
la geüniz, metinJerte ve yetkelerte (ofori-
telerie) değil! Çiinkii bizim işimiz. yainız
duyu organlannın verdikleriyledir: kâğıt
âlemivle değil!" ve Thomas Hobbes'un
"Tek gerçek olan doğaya da> anmayan bü-
tün fikirier birer kuruntudur" görüşle-
rinı vansıtır. Atatürk'ün gerçek karşısın-
daki deneyci \e akılcı tutumunun teme-
Ii çok sağlamdır. Tarih bovunca Batı'da
ve Doğu'da pek çok Aydınlanmacı düşü-
nür: bir Sokrat. bir İbn Haldun. bir Ba-
con, bir Z. Gökalp hep bu felsefi görüşü
sa\ unmuş tur.
Atatürk. ilkesini eylem planında şöy-
le açıklar: "Dünyada gerçekçi olmayan
bir şey yaptığımız zanıan. hiçbir şey yap-
mıvoruz demektir.'İlkenin kaynağı: ta-
rih. vaşam ve bilimdir: "Dünyanın bu-
günkii genel koşullan ve yüzyıiların di-
mağlarda ve karakterlerde biriktirdiği
gerçekler karşısında hayalperest olmak
kadar büyük hata oimaz. Tarihin söyle-
diği budur. Bilimin, aklın ve mantığın ifa-
desi budur." tlkedeki (prensipteki) "ger-
çekçi olrnayan şey",doğagerçeklerineay-
kın düşünce ve eylemdir. "Hiçbir şey
vapnıamak" ise, "o düşünce ya da e>-
lem; doğanın -insan görüş ve inançların-
dan bağımsız olan kanuniam la çattşaca-
ğı için, vanlış ve faydasız olacaktır** anla-
mına gelır.
Atatürk -Sabiha Gökçen'e göre- bir
toplantıda ilkesini şöyle açıklar: "Ben
tam anlamıv la bir gerçekçiyim. Ne kadar
paıiak ve gözalıcı olsa da bir hayal peşin-
de koşmaktansa gerçek ile uğraşmayı ter-
cih ederim. Bu gerçek hiç parlak görün-
mese de... En çetin zorluklaıia çe* rili ol-
sa da!.."
Bu ilkesini toplum yaşamına uygular:
Yürüdügü j'ol, ulusu mutluluğa götüre-
cek tek gerçek voludur. Bundan şunuan-
lıvoruz: Türk ulusu, eğer güçlü ve gö-
nençli (müreffeh) olmak istiyorsa "Ay-
dınlanma >olu'"ndan gitmelidir. Çünk'ü
valnız o, doğanın gerçekleriyie uyumlu
olarak düşünüp davranmamızı sağlar.
Bundan da güç ve gönenç doğar. Çağdaş
uygarlığın başlangıcında o vardır. Aydın-
lan. siyasacılan (politikacılan) v e dev let
yöneticilerini hayal ve yalanlardan sıyrı-
İarak dünya gerçeklerine göre dav ranma-
ya çağınr: Ulus aldatılmamah. ona daima
gerçek söylenmelidir. Parti programla-
rında, hayallere kapılmamak, gerçekçi
olmayan şeylere değer vermemek. ölçü-
lü ve akla uygun bir çerçevede kalmak
gerekir. Kurumlar. kişilerle değil, ger-
çeklerle yaşatılabilir! Türk gençliğine
şöyle seslenir: "Tük gençliğine hayal ile
uğraşılacak yolu değil. gerçekçi >olu öne-
ririm. Kendisini başan>a ulaştıracakyol
bu zahmetli, güç ve zoıiuklaıia dolu vol-
dur. l'lusal Kurtuluş Sa\aşı'nın önünü
açan yol, gerçekçiliğe davanan zor >oldu:
hayallerden, bittakım umutlardan doğan
\oİ değildi." Nasıl J. G. Fichte, Alman
ulusunu bir "akıl ve hakikat dönemini"
açmav a çağırmışsa o da Türk ulusunu bir
"akıl ve hakikat dönemini" başjatma>a
çağırmıştır.
Tank Z. Tunaya'ya göre "gerçekçilik,
Atatürk'ün değişmez niteliği"dir: O, en
bunalımlı dönemlerde bile. titiz bir res-
sam fırçasına sahiptır. Büyük Nutuk'ta
söze "l919Mayısrnın 19.günündeSanı-
sun'a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umu-
miye..." dıye başlar. Sanki "Toplumsal
Sözleşme"sinde (Sosyal Mukavele) "İn-
san özgür doğmuştur, fakat her tarafta
zincirlerle bağlıdır..." dıyen Jean J. Rous-
seaukonuşuyor! Ağustos I91Tda, Ame-
rikan mandası diye çırpınanların. O'nun
ha>al ve serüven (macera) peşinde koş-
tuğunu sananlann. tek sözcükle "gerçek-
lerden"uzak yaşayanların. Türk UIUMI-
nun da "gerçek" duv gularından habersız
olduklarını acıyla dilegetirir. Aynı >ekil-
de 1 Mart 1922'deMeclis"teTürkive'nin
ekonomik sefaletini açıkça söyler. Tanı
gerçege dayandıgı kadar. sağaltım da (te-
dav i de) gerçeğe dayanır: Bundan sonra-
kı zaferlerimiz süngü zareri değil. ekono-
ıni ve bilim zaferleri olacaktır. E. Özbu-
dun'a göre "amaçlarla araçlar arasında
makul bir denge gözetmeyi. eldeki araç-
larla gerçekleştirilmesi olanaksız havali
hedefler peşinden koşmamayı gerekti-
ren" gerçekçilik. Atatürk'ün sivasal li-
derliğinin en belırgin özelliklerinden bi-
ridır.
O'nun bu üstün niteliğini, başka lider-
lerle karşılasjtırmalı olarak gösteren so-
mut örnekler verelim: Osmanlı Devle-
ti'nin I. Dünya Savaşı'na girişi ve onu
sürdürüş. biçimi; başta Enver Paşa, güç-
lü bir hizbin ürünüdür: çılgınca bir ölçü-
süzlük. mantık.sinırlannı zoriayan bırtra-
jedidır. Mustafa Kemal. bu savaşa katıl-
nıamıza sonuna kadar karşı çıkmıştır. En-
\er Paşa. bir ulu^un gücünü insan sayı-
sıvla ölçecek kadar. dünya gerçeklerin-
den uzak bir ın^andı. Hınt Mü^lümanla-
rını. "Kutsal Sa\aş"a şövle çağırıvor:
~Hindistan'daayaklannıazamanıdır;İn-
gilizler. mağazalanndan yağmalanacak
silahlarla öldürülmelidir. Hindistan'ın
nüfusu 320 milvon, İngilizJerin sayısı ise
ancak 200 bindir; cihat (din uğruna sa-
vaşma) ilan edin! fngilizleri öldürüp Hin-
distan'ı kurtann!"
Şu ömekte ise üç lideri karşılaştırabi-
linz: Enver Paşa. eli bir İran haritası üze-
rinde. karşısında duran Kâzım Karabe-
kir'e şöyle konuşur: "Kâzım! Biliyormu-
sun ne düşünüyorunı? Düşünnıek değil.
japmak istivorum. Ruslara \e İngilizlere
karşı. Rafkas İslam ülkelerini avaklan-
dırmak için. bir tümenle Dağıstan'a yü-
rümeli! Bir tümen askerle de İahran'ı iş-
gal etmeli! Türkistan. Afganistan \e Hin-
distan'da isyanlar başlatmalı! Bu son gö-
reve kimi ata>ayım?" Hazır ol durumu-
na geçen Kâzım Karabekirın yanıtı şu
olur: "Emredin.benbuişehazırım!" En-
ver Paşa bu tasarımda (projede) Musta-
fa Kemal'e de görev vermek ister. ancak
aldığı vanıt kesin bir rettir: çünkü tasa-
rıın "gerçekçi" dcğüdir.
1918'de silah bırakışması (Mütareke)
sonrası Türkiyesi "nde 3e -Sabahattin Se-
lek'e göre- v alnızca eptk v e duvgulu söz
ve davranışlar görülür. Müdafaa-i Hu-
kukkuruluşlan bile hayalci düşüncelere
dayanır. Hiçbirinde gerçekçilik voktur.
Eğer .Mustafa Kemal Paşa çıknıasaydı.
pek çok idealist ölecek, fakat vatan yine
kurtulama>acaktı.Oysa bağımsızlık için
savaşan uluslara. gerçekçi şeflergereklı-
dir. "Osmanlı Devleti", "padişahT", "ha-
life" gibi kavramlann artık içi boş an-
lamsız sözlere dönüştüğünü. ilk O göre-
bilmiştir. O'nun bu niteliği savesindedir
ki ihtilal başarıldı; yeni Türk devletı ku-
ruldu.
Sonuç olarak di>ebiliriz ki Atatürk
Devrimibıze. Aydınlanmanın bütün gö-
rüşlerı gibi "gerçek" anlayışını da geti-
rir. Günümüzde. dinciler ve ırkçılardan
sonra, bu dev rimi -hiçbir bilimsel kanıt-
ları olmaksızın- eleştiren "2. cumhuri-
yetçi" ya da "neo-Osmaniı" diye anılan
hayalperestler türemiştir. Oysa tarih.
bunlann tezlerinin çüriiklüğünü açıkça
gösterir.
Türk A)dınlanmacılan artık ayağa
kalkmalı. skolastiğin pençesindeki halkı-
mızı. özellikle gençliğimizi bilimsel ger-
çeklere yöneltmek ve ona gerçekçi bir
karakter kazandırmak için Atatürkçü dü-
şünceyi "Aydınlama"nın ışığında yenı-
den işlemeli veyaymalıdır. Türk gençle-
rine, başta Atatürk, tarihin büyük Avdın-
lanmacılannın temsil ettiği üstün kişili-
ği tanıtmalı, örnek olarak gösterilmelidir.
O insan örneği ki, "gerçek"i. vaşadığı
evrende. bilimsel yöntemle arar. Sürekli
vekorkusuzca yeni gerçeklere doğru yü-
rür. Bunun içindir ki doğal hakları v e öz-
gürlüğü üzerinde titrer. yüksek ahlak sa-
hibidir.
Türk ınsanını. işte bu "Avdınlanmacı
insan- örneğini beninısemeye ve dünva
gerçekleri. akıl ve bilim gerektirdiöi za-
man -Atatürk'ün öğütledıği gibi- onu da
aşmava çağırmalıvız!
Bir Dr. Suphi Baykam Vardı...
BEDRİ BAYKAM
ramızdan
avrılanher
yakınımızı
nvevaher
büy ük
in>anın
ardtndan vazı vazmak çok
zorgelir. Bu satırların
yazan. Muammer
Aksoj'ıın. l'ğur
Mumcu'nun. Mehmet Ali
Aybar'ın. Azü Nesin'ın
ardından da makalelennı
tasarlarken çok
zorlanmıştı. Insanın kendi
babasmın arkasmdan
dünyaya seslenmesi ise
bambaşka bir duygu...
\urtta. konuşma vaptığım
her il \e ilçede. Lster
Zonguldak Devrek olsun.
ister Kon\a veva Mersın.
vaşı ellinın üstünde olan
in^anlar panel veva
konferanslardan sonra
etrafımı sararlar: "Suphi
Baykam şimdi nerede",
"Suphi Be> "e selamınıt/ı
iletin". "Onun gibisi bu
topraklara daha gelmedi".
"O kuşak. başka kuşaktı".
"Siz de iyisiniz ama,
havatîa dinlediğim en ivi
harip. kusura baknıayın.
babanızdır". Polıtıkaya
ağırlık verdığim son sekız
yılım. bu konuşmaları
dinleyerek geçtı. Lütfen.
birdurup düşünün:
Hanginiz. bundan üç yıl
evvel bakanhk yapmış
insanlann. bırakın
konuşmalarını.
kişiliklerini. yainız
adlannı hatırlıvorsunuz'.'
Politıka gibi nankör.
insanların bugün var yarın
yok olduğu bir meslekte.
aktif Miyaseti 28 yıl evvel
bırakmış olan Dr. Suphi
Baykam. bugün hâlâ
Anadolu ve Trakya'nın en
ücra köşelerinde bile.
belki bir efsane olarak
anılmava devatn edivor.
Adanalı. dargelirli bir
portakal üreticisinin beş
çocuğundan bin olan bu
güneyli. ısmini bu ülkenin
topraklarına kazımayı
nasıl başarmıştır? Neden
bu haik. en azından onun
kuşağı. adını duyunca
geçnıiş bir mücadele
döneminin tüm sıcaklığını
üzerinde hissediyor. o
günlere dönmüş gibi bir
tazelikle hatırlayabıliyor?
Büvük mali vüklerle
boğuşarak başanlan tıp
tahsili. talebelik vıllan
başlar başlamaz gericiliğe.
vobazlığa ve faşızme karşı
girişılen göğüs göğüse.
kıran kırana. nefes nefese
bir Atatürkçü mücadele...
O zamanlar "ilerici" bir
grup olan Milli Türk
Talebe Birliği Başkanlığı.
Tabip Odaian Başkanlığı
yetmemış. Dr. Suphi
Baykam CHP saflarında
kendini aktif politikava
atmıştı. Hem de. alelacele
DP tarafından çıkanlan bir
kanunla. CHP'nin
maüarınm elınden alındığı
günün ertesinde partıve
girmeyi seçti. Bundan üç
hafta önce. CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal o
günlerin hâlâ süren ızıni,
şöyle anlatmıştı bana:
"Suphi Abi'nin, elinde
\ ali/iv le partiye gelip
işlere. olaylara, partiye
sahip çıkması bugün bile
konuşulan bir ağırlık, bir
i/ bırakmıştır. O, CHP'de
veri zor doldurulacak
efsanelerden biridir."
Baykal'ın bu cümlelerini
özetleyerek kendisine iki
hafta önce aktardığımda,
mutluluğunu ve gözlerinin
doluşunu hissettirmemeye
çalışarak teşekkür etti,
gazetesine daldı.
Kadirşinaslığın pek
görülmediği. insanlann
belleklerınin olabildiğince
zayıf olduğu, gittikçe
yozlaşan birpolitik
ortamda. bu cümleler ona
küçük bir mutluluk
vermişti. Genç Dr. Suphi
Baykam partiye gelir
gelmez. oraya ömür boyu
kendisini özetleyecek olan
dinamızmini, ateşini,
bitmez tükenmez
enerjisini taşımıştı.
Partinin ihtiyariamış
gözüktüğünü. DP'nin
bundan fazlasıyla istifade
ettiğini görüyordu.
Türkiye'de ilk defa gençlik
ve kadın kollan
tüzüklerini hazırladı.
Bunlan İnönü've
onavlatıp. bu kurullan
yaşama geçirdi. CHP'nin
ilk gençlik kollan başkanı
oldu. O dönem. kendisiyle
beraber bu örgütte siyasete
giren veva kendisinin
siyasete ısrarla
kazandırdığı isimler
arasında Yekta Güngör
Özden. Altan Ö> men,
Hikmet Çetin, Âli İhsan
Göğüş, Bülent Ecevit gibi
ısımler vardı. Tüm yoırtta
bu örgütlenmeyı hedefe
taşımış. artık Inönü'nün
en güvendiği iki-üç isim
arasına girmışti. 1957
yılında otuz bir
yaşındayken parlamentoya
Adana Milletvekili olarak
vıidırım gibi gırdi. Derhal
parti meclisine ve merkez
yürütme kuruluna seçildi.
DP'liler onun kendilerine
yaşattığı muhalefeti,
bugün de hâlâ dehşet. ama
saygıyla anarlar. Adnan
Menderes bu güneylinin
hışmından kurtulmak için,
ona transfer teklif etmiş. o
buna gülüp geçmişti.
Cumhuriyet tarihinde bir
bakan hakkında verilen ilk
yolsuzluk önergesini
hazıriamakla meşguldü.
Aynca. İnönü ile veva
yainız. yurdu kanş kanş
gezerek DP'nın demokrası
düşmanı tavnnı halkına
şikâyet ediyordu. 27
Mayıs'a doğru gidilen
günlerde Ankara ve
Istanbul 'da thsan Yalçın,
Necdet Müthiş, Ahmet
\aiçın. Aie\ Coşkun, Şevki
Aysangibı öncü gençlen
örgütleyerek. gençlik
hareketlerinin DP'yi
yıpratmasında büyük rol
oynamıştı. Hatta, her türlü
yazılı. sözlü ve diğer
muhalefetin yasaklandığı
bir anda İsmet İnönü'yü
zorla. bankadan para
çekme bahanesiyle
Kızılay'a götürmüş.
gençlerle beraber 555K'yi
hazırlayan son kıvılcımı
ateşlemişti. Bunlan bilen
DP'nin "Tahkikat
Komisyomı" önüne
getirdiği herkese.
öncelikle Dr. Suphi
Baykam'ı soruşturuyordu.
27 Mayıs'tan sonraki
günlerde Kurucu
Meclis'teki yerini aldı.
Türkiye'de Grev. Lokavt
ve Toplu Sözleşme
Kanunu'nun çıkarılmasına
önayak olarak. çalışma
banşının
gerçekieşmesinde öncü
oldu. Aynca. çağdaş Türk
sinemasının gelişmesi için
olanak sağlayacak olan.
bugün hâlâ beyazperde
sanatçılan arasında
"Baykam Kanunu" olarak
bilinen ve uzun vıllartozlu
ratlarda bekletilen yasa
tasarisinı hazırladı. 1965
seçımlerinde adını ismet
inönü"nün koyduğu
"Ortanın Solu" sloganını
bir ideolojiye
dönüştürerek. adım adım
y urt çapında sav undu.
Ama Türkiye. sosyal
demokrasiyi keşfetmeye
hazır değildi. "Ortanın
Solu, Mosko\a
Yblu~cümlesi partinin kan
kaybına neden olmuştu.
Seçimlerden sonra. "Bu
bizim doğru çizgimizdir,
ama bu yenilginin
faturasını bana
çıkamcaksanız,
memnuniyetle istifa
edivorum" dıverek parti
meclısındeki görev ınden
istifa etti. O günlerden
sonra CHP, Ecevit'ı yavaş
yavaş ön plana çıkardı. O.
özveriyle çalışmava
devam etti. CHP'de daima
partinin "hamaüıklannı"
üstlendı. Genel sekreter
yardımcılığı. grup
başkanvekilliği gibi zor ve
onurlu sıfatların > ükünü
taşıdı. Ama İnönü.
kendisivle beraber bakan
XIII. YUNUS EMRE RESİM YARIŞMASI ŞARTNAMESİ
1996 nbada 13. «thm doUunıı In m « a n c l Mnln «»
i âmeklcnnı sccenk. TûHı KMID aanatmın bt^önânü. dânyv ûzenode vs9*vsn tâaı
Sergi T«fti/Yeri
Sedkn labnkr, Eytal 1996'd» budbd-ıfa «sboi » »fidcı sonn. trpı* U o *
ESBANK
Seckt Kurul
1. HlKyia ALPTUÛN Sm*a SUIB Ekgomnıi
2. tnl. Öskair ALTAN.'Sanam. M-S.C' Gûnl Sambr FılrtM L V » t<rei
i. Praf. Dcvtte ERBİL Dnlcc Suintm. M-S.C Gûzcl Sanakr F1UİK9 ÖJmim tVai
4. IW Eifia tVA.N Sovntı. M.C. Ccrl SanKbr Fıkdtoi Ö|nlm> LV»
5. Prof. Melnn ÖZEH ^rmn U.V. Gûd Smatb Mıûkta Öeremn î'it>
6. N«ıni SÖSmZ Sanat Efc^ıniMri. Sap Y««nc».
7. K,-r DAĞISTANUltânA RıiUm n HJU, Bolültr MfcBrf
Ödûller
1. Htrbu, 150.000.000 TI~obmk6*K. 5 «fa B^«r. Ö*iln vt ddö phfari v^fcdttir.
Ûdûl aknrcsmıkra n »lınıın, fü qlcn gfrttdoir. Sa&amtk taı Kokn rcsindo.
birer ımifika üc be^eknecdtîr
Z. SMSI Aima v« Ösd ÖAüStr. Avnca bos nstmkr, mutpbno lonkitt fermıaula
beHmikkri bedd Ozeriısjni sann «hniıb >T »cya Ön-l C<dûHer üc MaJcndinfctffir
Sen^lnıeıı reûntcrîn tûnü rmldî bir kjtatagda detieueakar.
Kanlma Kopıilan
1 RtmK ™vJ ,, J. L ^ ÛJCTVK y,**»^. JcnB, ,ı da UnjJı nit.llr yapjn»,
sergântneye inar/ırfpm ateai] ve unıo kenan 250 cm'yi pçmenefidb.
Koıuıd» hubanfi bir suaAara yolaıtf.
2. Sanmkr »»rfliMy. o. çot ûçraonlekmhUir.
3. faaikt 1995-1996 yıbroıda ytpdn^. <U> üoa habaai I* { ^ K K LatJımDM,
YUNUS
.EMRE
Elfi
4. Seçid Kurofd. fSıtv ahotar ile ESBAMK'o
ÖnBane
1. Ön demc,resnnlenn35 aıaı'âc dkbnndure»bc»tar.SnMBçıbr her bir reûn jpn etı u lıiri
tûısânâ göttemek ûtm i dia gaoderebi&)er. Dttlu ab>t laakinennde gâaerirae bftsr. çerçevci
bir bkimde toGa ofiicaHctir. Cfebnn therine An verijen etSadtr ıof»*Rr*lı»ztf. ırstâa &t tatau
bebdmdi «e l a d n fomu ebaksiz ÜJurulmaM» Saratohm varamıv. bmkn fasl> rainle
ItırAiMİtn dorasnmda; her dî« luüntnkndıntnatt tv bu moocnkr k»isn fornMiajt ffimslerm
sûntennia ytauâ ygnhnahdtr. BafaıvuSsr»ınnuvuı bifvarular Aşai&dinat dıst btfafebcakor.
Dıahnn mn*a£n nde «Sebifanest iein, bi^u bir arftn öserinc ad^oyad vc «CÂ adıtsleri
lîalra.M.r. Dttv, «te «rifcn arf le ESBAI»*
1
. AfS ıV o»hhlida v. da ntkboz kar|U«nl>
ddeo tealins «dıhntfcft
2. Dbhrm son testn. ı d i & Hcirmı lMt'Ar Ponho kayiukkran pdkmeler n
StP n k n M ı bu mitcn «mra ESBANK a ulmn bnvundar dejErfcnlinıy d* bırakıkjJtnı
Ö M T a n 1996 arihfcrmi Isonbıd-d. ucanuok « «
1996
4. Ön demcde re#üairrin arputOerî
l 5. DiaUrdan ^spıbcak âa İe^rf
, eleme nainfenn daaknncbn ywp&akBr.
fançma şartname&ae uynmmn âaramand» resânler soo dejcrierMfinfleye afeenw*atktır-
SonBone
1. Suntıbr, an efcmttk:w
l a rraırJfrifnn acynttm ıtalv «nra kenflcme badjrlecdc
«kta dden ıı da hanznalar kcndaeno JÜ ojnui a=m lcnfo ile tsbn edeatieıtfir.
n m lobn tarihi. 2 Ajmu» 19% CUM günadnr. Bn tanWn ıc»ra
1. Son etcnae cm jflri 121J-14 Ağaau» 1996 tarihlerinle tjtariul'cb u^tmakm
4. Hefiıalerm u^un bir wrine âijârâeok etiteue, saoatçmn adı Kntxh. apk >sz^aa »dresi
SON KATILMA TARİI
28 HAZİRAN 1996
e tdefoou, resmin adı, bovudan, tdmjgî, yapwı tarihi ve fiyao bcHnîiecefcîir-
S Sonudar yanjm*Cıfa/a basm iieaihn ve p
Bu ttrihttn xmn ub^an resaoier degeriendannevc a
3. Son eleme fcm jüu ! 2-1M4 A | w K » 1996 t^hferinde Itfaabufdt topknacsk&r.
4. Kcsmienn uypm bu ycraıe ÎBfiuiKceK etjktCEe^ suut^iiun U B sofauL. a^x yazış'^a sdKn
ve tefc&nn. nestûn «^. boyutbn. tdtnjği. vaf*m lanfai \c tıyaa be&tüecelaîr.
5. Semutkr varfşmaokra bosıo ih&îan ve poatayb duyvnılacslctv.
Resimlerin ladesi
SergılenoK\CT resnntr, sorıoçjarm dan edftügi tar9xen kjfcven en geç W gj KÛide nnscpkr
tarahndan geri ahnroaİKfor Bu «âreıun bioıninden soraa çcn jUumuyso resonler lunasunda
SSBANK'ın herhangj bir sonmıJub^u ygklıır. ResraierEn geri ainiaca|j ycr daha lonra
dımmliacaknr.
Oiğer KoşuUar
1 (Uunlcr ESBANK'a toBnt ed9di@ anhırr. itibaneo. Ben «kmna>. k«Ur ngona kataBn
londedir Resiınlenn, eUen ya da kargo He E^İANlCa tcatim etfibnesme bdar &çm sâıv â m i
*e varçmaıun tonuclaiup ESBAN>C[an geri ataunameBuı aottn (Âa&kKtk liMMİııılııı faaAKa
sonımlu (fejiJdif Resndom serptnmCT ve lamnıaa lımuanıi» aznan koraluılfra * « ( *
Vaptfap gerefcen âscn göKer^ecelue de, resimienn maberaderi aedenivie tlı^rfıîliMİı buBrdln
ESBANK sorumhı dejiUir
2 Van$»uva icanba santc&r, rvHnüerinin duyuru amaavla medyMİa ku&mlmasını kafaal
ederler
Varqmr>^ kaDjani» yukandaJd Ico^ıSan kafaul enniş »vijırbr.
D)A GÖNDBSME/TESlfM ETME VE VAZIŞMA ABHESt
ESBANK RBOA.M VE HALKLA IUŞKILER MÜDÛRUJÖC
UrS.lilCad<fcsiOdakuleİ!Mertei.Kaı:lJ 80050 Tepebajı tıtanfeol
TeL (0212) 252 65 00 (3 KM) • 252 27 00 (4 hu) Faks (0212) 252 74 09
Iistelerini. neredeyse ona
hazırlatırken. oralara genç
arkadaşlarını yerleştirecek
kadar da alçakgönüllüydü.
Türkiye'de 1960
Dev rimi'ne giden
günlerde özgürlüğü.
demokrasiyi. basın ve
gençliğin haklarını, dar
gelirliyi. DP'nin tüm
örgütlerinı deli edercesine
sav unmuştu. Çağdaş bir
anayasa üzerine. 1960
Devrimi'nden sonra
yeşeren politik ortamda.
Türk solunda bugün adını
"sosyal demokrasi" olarak
koyduğumuz sentez
felsefesinin bir tohum
olarak gelişmesini.
serpilmesinı sağlamıştı. O
dönemdeki adıyla
"ortanın solu" ona göre.
CHP'nin "göbekadı"ve
Türkiye'nin tek çıkış
yoluydu. Kimi gün taksi
şoförü kıyafetine girip
halkın dertlerıni dinliyor,
kimi gün en esprıli veya
en sert demeçlerle
Demireri manşetlerden
terletiyordu. "Ortanın
solu" kavramını
ekonomiye taşımayı
planlayıp. küçük
tasarruflann bir arava
gelerek. güçlenip montaj
sanayiine karşı, gerçek
ağır sanayii ve hızmetlere
girmesini istedi.
Türkiye'de halka açık iik
şirketİer topluluğunu
kurdu. "halksektörü"nün
adını ve felsefesini ilk
defa o ortaya koydu. Bu
girişimınin politik bir
kimlik arkasına sığınarak
yapılmaması için. !968'de
milleHekilliğinden ve
partideki aktif
görevlerinden istifa etti.
Politikayı bırakmasa. belki
ne İnönü "1972
kunıltayı"nı kaybeder. ne
de sol bugünkü
bölünmüşlüğünü yaşardı.
Ancak. büyük kapital
onun bu başansını
hazmedememişti. Belki,
dünya ekonomik tarihinin
gördüğü en büyük komplo
ile karşı karşıya kaldı ve
başansızlığa uğratıldı.
Ancak. önerdiğı maya
turmuştu. Bülent
Ecev it'ten büyük
holdinglere kadar
Türkive'de herkes. "halk
sektörii" ve "halka
açılma'Man söz eder oldu.
O ise aklanmasına
rağmen. hak etmediği bu
itham ve ka\galardan
yıpranmış. yorulmuştu.
Belki de topluma
kiismüştü. O. birekolün
son temsilcisiydi. İsmail
Rüştii Aksal, Kemal Satır,
Kasım Gülek v e kemali
Bayazıt'la birlikte anılan
bir dönemin "Son
Mohikan"ıydı. Son
yıllarda başlayıp
bitiremediği anılannı
yayımlanır hale getirmek
benim için bir namus
borcu. Nur içinde yat
sevgili babacığım...
PENCERE
Garip Bip Toplum!..
Geçen gün bizim gazetenin üst katında terasa açı-
lan korıdorda yürürken Ergun Göknel karşıma çıkı-
verdi. Önce gözlerime inanamadım. Cezaevinden mi
kaçmıştı? Hapis süresi mi dolmuştu? Anlattı: Üç beş
gün izinle dışarı çıkmış; Cumhuriyet'e teşekkür için
gelmiş...
Peki. ama. neden?..
Gerekçe açıktı: Cumhuriyet gazetesi İSKİ olayın-
da yansız yayın yapmıştı.
•
"İnsan belleği unutkanlıkla sakattır" diyen özde-
yiş doğru mu? Doğru değilse, unutmamıza olanak
yok; çok değil üç yıl önce medya canavarı ağzını aç-
mış. dişlerini göstermiş. çatal dilıyle ateş püskürü-
yor, sağcılaroturduklan yerlerdetertertepiniyor, ye-
ri göğü birbirine katıyorlardı. Hiç sevmedikleri Nuret-
tin Sözen ı yiyip yutmak için vakit gelmişti. Bir taş-
la birkaç kuş vurmaya hazırlanıyorlardı. Istanbul Be-
lediyesi'nin bir kuruluşunda yakalanan yolsuzluk,
sosyal demokratlan toptan karalamak yolunda kul-
lanılacaktı. Topun ağzında zamanın İSKİ Genel Mü-
dürü vardı; ardından Sözen'in defteri dürülecekti;
sosyal demokratlar, sosyalistler, Kemalistlersıraday-
dı. Medya canavarı dur durak bilmiyor, yasa masa
tanımıyor, yargının hiçbir kuralına aldırmıyor. ortalığı
allak bullak ediyordu. Ergun Göknel bu kanlı törenin
sunağında kurban edilecekti.
Cumhuriyet, sanığın suçuyla solu bütünleştirme-
yen yayın ilkesini korudu.
•
Yıllarla birlikte köprülerin altından çok su aktı. Ön'-
ce "Civangate rezaleti"y\e merkez sağın ve Özal ai:
lesinin içi dışına çıktı: ardından Uçuran Holding skan:
dalı'nın barsaklan deşıldi, son olarak "Örtülü Mer-
cümek Olayı"y\a 150 kiloluk altın külçesinden yonj-
tusu dökülen Erbakan Hoca'nın zamiri ortaya çıktıi
ve Hürnyet gazetesinden bir başlık:
"Sokakta görenler Göknel'i alkışladılar."
Haber şöyle:
"İSKİskandalında yargılanıp 11 yıla mahkûm olan
ve 3 yıldır cezaevinde yatan Ergun Göknel Şişli'de
yürürken vatandaşlarca alkışlandı. Göknel'i alkışla-
yan bazı vatandaşlar da 'Baba. sen Amerika'ya git-
miyor musun?' diye lafattılar."
Üç yıl önce Göknel'i sokağa atsan halk paralardı...
Bugünkü değişim neden?..
•
Sola vur abalıya gitmek, kimi zaman öyte bir rüz-
gâr estiriyor ki solcular da solu yemek için yarışa gi-
riyorlar. Oysa bugün kırlilik oranı kokuşmuşluk dü-
zeyıne ulaşmış toplumda. sağın ve şerıatçılığm ön-
de gelen politikacılan mal. mülk, servet. rüşvet açı-
sından töhmet çuvallannı sırtlarına vurmuşlarken,
soldaki liderlere kımse bir şey söyleyebiliyor mu?..
Bu pisliğin içinde niçin sol liderler yok?..
Ecevit için kim ne diyebilir?..
Baykal'ın sırtında dosya var mı?..
İki merkez sol partinin iki genel başkanı birbirleri-
nin yüzüne bakmayabilirler...
O başka iş...
"Soleriyor, halksoldan bırşey beklemiyor" ve halk
sağdan ve şeriatçıdan bir şeyler bekliyor öyle mü.. O
zaman da sağın ve şeriatçmın pisliğini çeksin bu
halk!..
Türkiye çelişkıler ülkesi!..
•
Solun liderlerinin temız olduklarını yazmak bile
kimine garip gelebilir...
Ama bız öyle bir garip toplumuz ki Özdemir
Asaf'ın ünlü dizeleri de artık sökmüyor:
"Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu
Birinciliği beyaza verdiler,"
Pislikten. kırli toplumdan yakınan çok...
Beyaza da yüz veren yok!..
İLHAN SELÇUK
iskele sancak
sol - sağ - şeriat
Yıldız falı, ulkeler ve
devletler ıçın değil,
insanlar ıçın geçerlıdır.
Gerçı bızım bayrağımızda
yıldız var: ama suskun!.
Daha çok hılal
konuşuyor'Korftma
sonmez bu şafaklarda
yüzen a/ sancak0
.."
insanımız da balık gıbı
bakıyor geleceğe-
Bir gözü ağlar
Bir gözü gûler..
Bir gözü iskele.
Bir gozu sancak..
YENİ
CIKTI
250.000 TL. (KDV dahıl)
Çağ Pazarlama A.Ş. Yerebatan Caddesi Saikımsöğüt Sok^:
Ho: 9/B Cağatoğfu tstanfaut Tel:514 01 96/95
Posta çeki no.: 666322
'...Olancası bir tutam can, HASAN TÜRKMBV
Kadasına, belâsına
sunduğum,
Ben öleydim loooy..."
UNUJMADIK
Ailesi ve arkadaşları adına
kardeşi
Peknur TÜRKMEN (1959-23.6.1990)
Yaşam. kalbın iki vuruşu arasındaki zamandır.
Kalbinizi koruyun.
TÜRK KALP VAKFI
Tel.: (0.212) 212 07 07 (PBX) 10 Hat
Faks: (0212) 212 68 35
Romanlarınız ve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel.: 554 08 04