25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 HAZİRAN 1996 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Gerçeklere Yürüyelim, Atatürk'le Prof. Dr. CİHAN DL RA En A tatürk Dev rimi. Aydın- lanma felsefesinin fürki- ve'deki bir ürünüdür. Bu akım. Atatiirk'ün kişili- ğinde. tarihimiz bo> unca ulaşamadıği birgüce ka- vuşarak 1923 Devrimi'nı gerçekleştir- miştir. Atatürk dönemi. Türkiye'nin -tıp- kı Avrupa'nın XVIII. vüzyılı gibi- "ger- çeğin araştırünıasında aydınJanma" dö- nemidir. Atatürk bir -gerçek" tutkunudur. Prof. Ahmet Mumcu'nun deyışiyle. "En önenıli niteliklerinden biri... gerçekleri aramak \e bulmak aşkıdır". O. bu > ük- sek karakterıvje. Tann'dan "hazır ger- çekJeri değil, gerçeklere götüren araçlan" dıleven Alman Avdınlanmacisi E. Les- sing'e benzetılebılır. J. Lockeda 1 "O4'te şöyle yazıyor: "Gerçeği. gerçek olduğu için sevmek! İşte bu, dünvada insan ol- gunluğunun en önemli öğesi ve bütün er- denılerin ka> nağıdır." Atatürk. "Bizdainıa gerçeği aravan >e onu buldukça söylemekten korkmavan insanlar olmalıyız" der. "Sanatım. dü- şündiiğümü söylemektir" diven Voltaire de örnrii bo\ unca. doğru bildiğini sö> ie- nıekten çekinmemı^tır. G. Bruno'nun Engızisvon'a \erdiğı vanıt da hep "Doğ- ru bildiğini sözden dönmem" olmuştur. Pascal, 1. Kant ve H. Speneer gibi büyük öndenmız de dünva gerçeğini "mutlak hakikaften ayınr \ e birincisine vönelir: "Düma gerçeğini çevre koşullarıvla. ya- şaınsal gereksinimleriyle, sosyal \e çağdaş } önlerij k nasılsa. Ö\ le göriip tanımamı- zı" ister. "Ancak dinselbilgilergerçektir" diven skolastıkanlavışa kar>ı çıkar Ata- türk'c göre ~ha>ali \e karmaşık düşiin- celerden bütünüyle sıv nlarak gerçeği et- kili bir bakışla görmeli. ona el ile doku- nulabilınelidir. Isler ivi, ister kötü olsun. gerçekten asla avrıimamak gerekir". O'nun bu sözleri. Galilei'nin "Kanıtlar- nives Lniversitesi la geüniz, metinJerte ve yetkelerte (ofori- telerie) değil! Çiinkii bizim işimiz. yainız duyu organlannın verdikleriyledir: kâğıt âlemivle değil!" ve Thomas Hobbes'un "Tek gerçek olan doğaya da> anmayan bü- tün fikirier birer kuruntudur" görüşle- rinı vansıtır. Atatürk'ün gerçek karşısın- daki deneyci \e akılcı tutumunun teme- Ii çok sağlamdır. Tarih bovunca Batı'da ve Doğu'da pek çok Aydınlanmacı düşü- nür: bir Sokrat. bir İbn Haldun. bir Ba- con, bir Z. Gökalp hep bu felsefi görüşü sa\ unmuş tur. Atatürk. ilkesini eylem planında şöy- le açıklar: "Dünyada gerçekçi olmayan bir şey yaptığımız zanıan. hiçbir şey yap- mıvoruz demektir.'İlkenin kaynağı: ta- rih. vaşam ve bilimdir: "Dünyanın bu- günkii genel koşullan ve yüzyıiların di- mağlarda ve karakterlerde biriktirdiği gerçekler karşısında hayalperest olmak kadar büyük hata oimaz. Tarihin söyle- diği budur. Bilimin, aklın ve mantığın ifa- desi budur." tlkedeki (prensipteki) "ger- çekçi olrnayan şey",doğagerçeklerineay- kın düşünce ve eylemdir. "Hiçbir şey vapnıamak" ise, "o düşünce ya da e>- lem; doğanın -insan görüş ve inançların- dan bağımsız olan kanuniam la çattşaca- ğı için, vanlış ve faydasız olacaktır** anla- mına gelır. Atatürk -Sabiha Gökçen'e göre- bir toplantıda ilkesini şöyle açıklar: "Ben tam anlamıv la bir gerçekçiyim. Ne kadar paıiak ve gözalıcı olsa da bir hayal peşin- de koşmaktansa gerçek ile uğraşmayı ter- cih ederim. Bu gerçek hiç parlak görün- mese de... En çetin zorluklaıia çe* rili ol- sa da!.." Bu ilkesini toplum yaşamına uygular: Yürüdügü j'ol, ulusu mutluluğa götüre- cek tek gerçek voludur. Bundan şunuan- lıvoruz: Türk ulusu, eğer güçlü ve gö- nençli (müreffeh) olmak istiyorsa "Ay- dınlanma >olu'"ndan gitmelidir. Çünk'ü valnız o, doğanın gerçekleriyie uyumlu olarak düşünüp davranmamızı sağlar. Bundan da güç ve gönenç doğar. Çağdaş uygarlığın başlangıcında o vardır. Aydın- lan. siyasacılan (politikacılan) v e dev let yöneticilerini hayal ve yalanlardan sıyrı- İarak dünya gerçeklerine göre dav ranma- ya çağınr: Ulus aldatılmamah. ona daima gerçek söylenmelidir. Parti programla- rında, hayallere kapılmamak, gerçekçi olmayan şeylere değer vermemek. ölçü- lü ve akla uygun bir çerçevede kalmak gerekir. Kurumlar. kişilerle değil, ger- çeklerle yaşatılabilir! Türk gençliğine şöyle seslenir: "Tük gençliğine hayal ile uğraşılacak yolu değil. gerçekçi >olu öne- ririm. Kendisini başan>a ulaştıracakyol bu zahmetli, güç ve zoıiuklaıia dolu vol- dur. l'lusal Kurtuluş Sa\aşı'nın önünü açan yol, gerçekçiliğe davanan zor >oldu: hayallerden, bittakım umutlardan doğan \oİ değildi." Nasıl J. G. Fichte, Alman ulusunu bir "akıl ve hakikat dönemini" açmav a çağırmışsa o da Türk ulusunu bir "akıl ve hakikat dönemini" başjatma>a çağırmıştır. Tank Z. Tunaya'ya göre "gerçekçilik, Atatürk'ün değişmez niteliği"dir: O, en bunalımlı dönemlerde bile. titiz bir res- sam fırçasına sahiptır. Büyük Nutuk'ta söze "l919Mayısrnın 19.günündeSanı- sun'a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umu- miye..." dıye başlar. Sanki "Toplumsal Sözleşme"sinde (Sosyal Mukavele) "İn- san özgür doğmuştur, fakat her tarafta zincirlerle bağlıdır..." dıyen Jean J. Rous- seaukonuşuyor! Ağustos I91Tda, Ame- rikan mandası diye çırpınanların. O'nun ha>al ve serüven (macera) peşinde koş- tuğunu sananlann. tek sözcükle "gerçek- lerden"uzak yaşayanların. Türk UIUMI- nun da "gerçek" duv gularından habersız olduklarını acıyla dilegetirir. Aynı >ekil- de 1 Mart 1922'deMeclis"teTürkive'nin ekonomik sefaletini açıkça söyler. Tanı gerçege dayandıgı kadar. sağaltım da (te- dav i de) gerçeğe dayanır: Bundan sonra- kı zaferlerimiz süngü zareri değil. ekono- ıni ve bilim zaferleri olacaktır. E. Özbu- dun'a göre "amaçlarla araçlar arasında makul bir denge gözetmeyi. eldeki araç- larla gerçekleştirilmesi olanaksız havali hedefler peşinden koşmamayı gerekti- ren" gerçekçilik. Atatürk'ün sivasal li- derliğinin en belırgin özelliklerinden bi- ridır. O'nun bu üstün niteliğini, başka lider- lerle karşılasjtırmalı olarak gösteren so- mut örnekler verelim: Osmanlı Devle- ti'nin I. Dünya Savaşı'na girişi ve onu sürdürüş. biçimi; başta Enver Paşa, güç- lü bir hizbin ürünüdür: çılgınca bir ölçü- süzlük. mantık.sinırlannı zoriayan bırtra- jedidır. Mustafa Kemal. bu savaşa katıl- nıamıza sonuna kadar karşı çıkmıştır. En- \er Paşa. bir ulu^un gücünü insan sayı- sıvla ölçecek kadar. dünya gerçeklerin- den uzak bir ın^andı. Hınt Mü^lümanla- rını. "Kutsal Sa\aş"a şövle çağırıvor: ~Hindistan'daayaklannıazamanıdır;İn- gilizler. mağazalanndan yağmalanacak silahlarla öldürülmelidir. Hindistan'ın nüfusu 320 milvon, İngilizJerin sayısı ise ancak 200 bindir; cihat (din uğruna sa- vaşma) ilan edin! fngilizleri öldürüp Hin- distan'ı kurtann!" Şu ömekte ise üç lideri karşılaştırabi- linz: Enver Paşa. eli bir İran haritası üze- rinde. karşısında duran Kâzım Karabe- kir'e şöyle konuşur: "Kâzım! Biliyormu- sun ne düşünüyorunı? Düşünnıek değil. japmak istivorum. Ruslara \e İngilizlere karşı. Rafkas İslam ülkelerini avaklan- dırmak için. bir tümenle Dağıstan'a yü- rümeli! Bir tümen askerle de İahran'ı iş- gal etmeli! Türkistan. Afganistan \e Hin- distan'da isyanlar başlatmalı! Bu son gö- reve kimi ata>ayım?" Hazır ol durumu- na geçen Kâzım Karabekirın yanıtı şu olur: "Emredin.benbuişehazırım!" En- ver Paşa bu tasarımda (projede) Musta- fa Kemal'e de görev vermek ister. ancak aldığı vanıt kesin bir rettir: çünkü tasa- rıın "gerçekçi" dcğüdir. 1918'de silah bırakışması (Mütareke) sonrası Türkiyesi "nde 3e -Sabahattin Se- lek'e göre- v alnızca eptk v e duvgulu söz ve davranışlar görülür. Müdafaa-i Hu- kukkuruluşlan bile hayalci düşüncelere dayanır. Hiçbirinde gerçekçilik voktur. Eğer .Mustafa Kemal Paşa çıknıasaydı. pek çok idealist ölecek, fakat vatan yine kurtulama>acaktı.Oysa bağımsızlık için savaşan uluslara. gerçekçi şeflergereklı- dir. "Osmanlı Devleti", "padişahT", "ha- life" gibi kavramlann artık içi boş an- lamsız sözlere dönüştüğünü. ilk O göre- bilmiştir. O'nun bu niteliği savesindedir ki ihtilal başarıldı; yeni Türk devletı ku- ruldu. Sonuç olarak di>ebiliriz ki Atatürk Devrimibıze. Aydınlanmanın bütün gö- rüşlerı gibi "gerçek" anlayışını da geti- rir. Günümüzde. dinciler ve ırkçılardan sonra, bu dev rimi -hiçbir bilimsel kanıt- ları olmaksızın- eleştiren "2. cumhuri- yetçi" ya da "neo-Osmaniı" diye anılan hayalperestler türemiştir. Oysa tarih. bunlann tezlerinin çüriiklüğünü açıkça gösterir. Türk A)dınlanmacılan artık ayağa kalkmalı. skolastiğin pençesindeki halkı- mızı. özellikle gençliğimizi bilimsel ger- çeklere yöneltmek ve ona gerçekçi bir karakter kazandırmak için Atatürkçü dü- şünceyi "Aydınlama"nın ışığında yenı- den işlemeli veyaymalıdır. Türk gençle- rine, başta Atatürk, tarihin büyük Avdın- lanmacılannın temsil ettiği üstün kişili- ği tanıtmalı, örnek olarak gösterilmelidir. O insan örneği ki, "gerçek"i. vaşadığı evrende. bilimsel yöntemle arar. Sürekli vekorkusuzca yeni gerçeklere doğru yü- rür. Bunun içindir ki doğal hakları v e öz- gürlüğü üzerinde titrer. yüksek ahlak sa- hibidir. Türk ınsanını. işte bu "Avdınlanmacı insan- örneğini beninısemeye ve dünva gerçekleri. akıl ve bilim gerektirdiöi za- man -Atatürk'ün öğütledıği gibi- onu da aşmava çağırmalıvız! Bir Dr. Suphi Baykam Vardı... BEDRİ BAYKAM ramızdan avrılanher yakınımızı nvevaher büy ük in>anın ardtndan vazı vazmak çok zorgelir. Bu satırların yazan. Muammer Aksoj'ıın. l'ğur Mumcu'nun. Mehmet Ali Aybar'ın. Azü Nesin'ın ardından da makalelennı tasarlarken çok zorlanmıştı. Insanın kendi babasmın arkasmdan dünyaya seslenmesi ise bambaşka bir duygu... \urtta. konuşma vaptığım her il \e ilçede. Lster Zonguldak Devrek olsun. ister Kon\a veva Mersın. vaşı ellinın üstünde olan in^anlar panel veva konferanslardan sonra etrafımı sararlar: "Suphi Baykam şimdi nerede", "Suphi Be> "e selamınıt/ı iletin". "Onun gibisi bu topraklara daha gelmedi". "O kuşak. başka kuşaktı". "Siz de iyisiniz ama, havatîa dinlediğim en ivi harip. kusura baknıayın. babanızdır". Polıtıkaya ağırlık verdığim son sekız yılım. bu konuşmaları dinleyerek geçtı. Lütfen. birdurup düşünün: Hanginiz. bundan üç yıl evvel bakanhk yapmış insanlann. bırakın konuşmalarını. kişiliklerini. yainız adlannı hatırlıvorsunuz'.' Politıka gibi nankör. insanların bugün var yarın yok olduğu bir meslekte. aktif Miyaseti 28 yıl evvel bırakmış olan Dr. Suphi Baykam. bugün hâlâ Anadolu ve Trakya'nın en ücra köşelerinde bile. belki bir efsane olarak anılmava devatn edivor. Adanalı. dargelirli bir portakal üreticisinin beş çocuğundan bin olan bu güneyli. ısmini bu ülkenin topraklarına kazımayı nasıl başarmıştır? Neden bu haik. en azından onun kuşağı. adını duyunca geçnıiş bir mücadele döneminin tüm sıcaklığını üzerinde hissediyor. o günlere dönmüş gibi bir tazelikle hatırlayabıliyor? Büvük mali vüklerle boğuşarak başanlan tıp tahsili. talebelik vıllan başlar başlamaz gericiliğe. vobazlığa ve faşızme karşı girişılen göğüs göğüse. kıran kırana. nefes nefese bir Atatürkçü mücadele... O zamanlar "ilerici" bir grup olan Milli Türk Talebe Birliği Başkanlığı. Tabip Odaian Başkanlığı yetmemış. Dr. Suphi Baykam CHP saflarında kendini aktif politikava atmıştı. Hem de. alelacele DP tarafından çıkanlan bir kanunla. CHP'nin maüarınm elınden alındığı günün ertesinde partıve girmeyi seçti. Bundan üç hafta önce. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal o günlerin hâlâ süren ızıni, şöyle anlatmıştı bana: "Suphi Abi'nin, elinde \ ali/iv le partiye gelip işlere. olaylara, partiye sahip çıkması bugün bile konuşulan bir ağırlık, bir i/ bırakmıştır. O, CHP'de veri zor doldurulacak efsanelerden biridir." Baykal'ın bu cümlelerini özetleyerek kendisine iki hafta önce aktardığımda, mutluluğunu ve gözlerinin doluşunu hissettirmemeye çalışarak teşekkür etti, gazetesine daldı. Kadirşinaslığın pek görülmediği. insanlann belleklerınin olabildiğince zayıf olduğu, gittikçe yozlaşan birpolitik ortamda. bu cümleler ona küçük bir mutluluk vermişti. Genç Dr. Suphi Baykam partiye gelir gelmez. oraya ömür boyu kendisini özetleyecek olan dinamızmini, ateşini, bitmez tükenmez enerjisini taşımıştı. Partinin ihtiyariamış gözüktüğünü. DP'nin bundan fazlasıyla istifade ettiğini görüyordu. Türkiye'de ilk defa gençlik ve kadın kollan tüzüklerini hazırladı. Bunlan İnönü've onavlatıp. bu kurullan yaşama geçirdi. CHP'nin ilk gençlik kollan başkanı oldu. O dönem. kendisiyle beraber bu örgütte siyasete giren veva kendisinin siyasete ısrarla kazandırdığı isimler arasında Yekta Güngör Özden. Altan Ö> men, Hikmet Çetin, Âli İhsan Göğüş, Bülent Ecevit gibi ısımler vardı. Tüm yoırtta bu örgütlenmeyı hedefe taşımış. artık Inönü'nün en güvendiği iki-üç isim arasına girmışti. 1957 yılında otuz bir yaşındayken parlamentoya Adana Milletvekili olarak vıidırım gibi gırdi. Derhal parti meclisine ve merkez yürütme kuruluna seçildi. DP'liler onun kendilerine yaşattığı muhalefeti, bugün de hâlâ dehşet. ama saygıyla anarlar. Adnan Menderes bu güneylinin hışmından kurtulmak için, ona transfer teklif etmiş. o buna gülüp geçmişti. Cumhuriyet tarihinde bir bakan hakkında verilen ilk yolsuzluk önergesini hazıriamakla meşguldü. Aynca. İnönü ile veva yainız. yurdu kanş kanş gezerek DP'nın demokrası düşmanı tavnnı halkına şikâyet ediyordu. 27 Mayıs'a doğru gidilen günlerde Ankara ve Istanbul 'da thsan Yalçın, Necdet Müthiş, Ahmet \aiçın. Aie\ Coşkun, Şevki Aysangibı öncü gençlen örgütleyerek. gençlik hareketlerinin DP'yi yıpratmasında büyük rol oynamıştı. Hatta, her türlü yazılı. sözlü ve diğer muhalefetin yasaklandığı bir anda İsmet İnönü'yü zorla. bankadan para çekme bahanesiyle Kızılay'a götürmüş. gençlerle beraber 555K'yi hazırlayan son kıvılcımı ateşlemişti. Bunlan bilen DP'nin "Tahkikat Komisyomı" önüne getirdiği herkese. öncelikle Dr. Suphi Baykam'ı soruşturuyordu. 27 Mayıs'tan sonraki günlerde Kurucu Meclis'teki yerini aldı. Türkiye'de Grev. Lokavt ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun çıkarılmasına önayak olarak. çalışma banşının gerçekieşmesinde öncü oldu. Aynca. çağdaş Türk sinemasının gelişmesi için olanak sağlayacak olan. bugün hâlâ beyazperde sanatçılan arasında "Baykam Kanunu" olarak bilinen ve uzun vıllartozlu ratlarda bekletilen yasa tasarisinı hazırladı. 1965 seçımlerinde adını ismet inönü"nün koyduğu "Ortanın Solu" sloganını bir ideolojiye dönüştürerek. adım adım y urt çapında sav undu. Ama Türkiye. sosyal demokrasiyi keşfetmeye hazır değildi. "Ortanın Solu, Mosko\a Yblu~cümlesi partinin kan kaybına neden olmuştu. Seçimlerden sonra. "Bu bizim doğru çizgimizdir, ama bu yenilginin faturasını bana çıkamcaksanız, memnuniyetle istifa edivorum" dıverek parti meclısındeki görev ınden istifa etti. O günlerden sonra CHP, Ecevit'ı yavaş yavaş ön plana çıkardı. O. özveriyle çalışmava devam etti. CHP'de daima partinin "hamaüıklannı" üstlendı. Genel sekreter yardımcılığı. grup başkanvekilliği gibi zor ve onurlu sıfatların > ükünü taşıdı. Ama İnönü. kendisivle beraber bakan XIII. YUNUS EMRE RESİM YARIŞMASI ŞARTNAMESİ 1996 nbada 13. «thm doUunıı In m « a n c l Mnln «» i âmeklcnnı sccenk. TûHı KMID aanatmın bt^önânü. dânyv ûzenode vs9*vsn tâaı Sergi T«fti/Yeri Sedkn labnkr, Eytal 1996'd» budbd-ıfa «sboi » »fidcı sonn. trpı* U o * ESBANK Seckt Kurul 1. HlKyia ALPTUÛN Sm*a SUIB Ekgomnıi 2. tnl. Öskair ALTAN.'Sanam. M-S.C' Gûnl Sambr FılrtM L V » t<rei i. Praf. Dcvtte ERBİL Dnlcc Suintm. M-S.C Gûzcl Sanakr F1UİK9 ÖJmim tVai 4. IW Eifia tVA.N Sovntı. M.C. Ccrl SanKbr Fıkdtoi Ö|nlm> LV» 5. Prof. Melnn ÖZEH ^rmn U.V. Gûd Smatb Mıûkta Öeremn î'it> 6. N«ıni SÖSmZ Sanat Efc^ıniMri. Sap Y««nc». 7. K,-r DAĞISTANUltânA RıiUm n HJU, Bolültr MfcBrf Ödûller 1. Htrbu, 150.000.000 TI~obmk6*K. 5 «fa B^«r. Ö*iln vt ddö phfari v^fcdttir. Ûdûl aknrcsmıkra n »lınıın, fü qlcn gfrttdoir. Sa&amtk taı Kokn rcsindo. birer ımifika üc be^eknecdtîr Z. SMSI Aima v« Ösd ÖAüStr. Avnca bos nstmkr, mutpbno lonkitt fermıaula beHmikkri bedd Ozeriısjni sann «hniıb >T »cya Ön-l C<dûHer üc MaJcndinfctffir Sen^lnıeıı reûntcrîn tûnü rmldî bir kjtatagda detieueakar. Kanlma Kopıilan 1 RtmK ™vJ ,, J. L ^ ÛJCTVK y,**»^. JcnB, ,ı da UnjJı nit.llr yapjn», sergântneye inar/ırfpm ateai] ve unıo kenan 250 cm'yi pçmenefidb. Koıuıd» hubanfi bir suaAara yolaıtf. 2. Sanmkr »»rfliMy. o. çot ûçraonlekmhUir. 3. faaikt 1995-1996 yıbroıda ytpdn^. <U> üoa habaai I* { ^ K K LatJımDM, YUNUS .EMRE Elfi 4. Seçid Kurofd. fSıtv ahotar ile ESBAMK'o ÖnBane 1. Ön demc,resnnlenn35 aıaı'âc dkbnndure»bc»tar.SnMBçıbr her bir reûn jpn etı u lıiri tûısânâ göttemek ûtm i dia gaoderebi&)er. Dttlu ab>t laakinennde gâaerirae bftsr. çerçevci bir bkimde toGa ofiicaHctir. Cfebnn therine An verijen etSadtr ıof»*Rr*lı»ztf. ırstâa &t tatau bebdmdi «e l a d n fomu ebaksiz ÜJurulmaM» Saratohm varamıv. bmkn fasl> rainle ItırAiMİtn dorasnmda; her dî« luüntnkndıntnatt tv bu moocnkr k»isn fornMiajt ffimslerm sûntennia ytauâ ygnhnahdtr. BafaıvuSsr»ınnuvuı bifvarular Aşai&dinat dıst btfafebcakor. Dıahnn mn*a£n nde «Sebifanest iein, bi^u bir arftn öserinc ad^oyad vc «CÂ adıtsleri lîalra.M.r. Dttv, «te «rifcn arf le ESBAI»* 1 . AfS ıV o»hhlida v. da ntkboz kar|U«nl> ddeo tealins «dıhntfcft 2. Dbhrm son testn. ı d i & Hcirmı lMt'Ar Ponho kayiukkran pdkmeler n StP n k n M ı bu mitcn «mra ESBANK a ulmn bnvundar dejErfcnlinıy d* bırakıkjJtnı Ö M T a n 1996 arihfcrmi Isonbıd-d. ucanuok « « 1996 4. Ön demcde re#üairrin arputOerî l 5. DiaUrdan ^spıbcak âa İe^rf , eleme nainfenn daaknncbn ywp&akBr. fançma şartname&ae uynmmn âaramand» resânler soo dejcrierMfinfleye afeenw*atktır- SonBone 1. Suntıbr, an efcmttk:w l a rraırJfrifnn acynttm ıtalv «nra kenflcme badjrlecdc «kta dden ıı da hanznalar kcndaeno JÜ ojnui a=m lcnfo ile tsbn edeatieıtfir. n m lobn tarihi. 2 Ajmu» 19% CUM günadnr. Bn tanWn ıc»ra 1. Son etcnae cm jflri 121J-14 Ağaau» 1996 tarihlerinle tjtariul'cb u^tmakm 4. Hefiıalerm u^un bir wrine âijârâeok etiteue, saoatçmn adı Kntxh. apk >sz^aa »dresi SON KATILMA TARİI 28 HAZİRAN 1996 e tdefoou, resmin adı, bovudan, tdmjgî, yapwı tarihi ve fiyao bcHnîiecefcîir- S Sonudar yanjm*Cıfa/a basm iieaihn ve p Bu ttrihttn xmn ub^an resaoier degeriendannevc a 3. Son eleme fcm jüu ! 2-1M4 A | w K » 1996 t^hferinde Itfaabufdt topknacsk&r. 4. Kcsmienn uypm bu ycraıe ÎBfiuiKceK etjktCEe^ suut^iiun U B sofauL. a^x yazış'^a sdKn ve tefc&nn. nestûn «^. boyutbn. tdtnjği. vaf*m lanfai \c tıyaa be&tüecelaîr. 5. Semutkr varfşmaokra bosıo ih&îan ve poatayb duyvnılacslctv. Resimlerin ladesi SergılenoK\CT resnntr, sorıoçjarm dan edftügi tar9xen kjfcven en geç W gj KÛide nnscpkr tarahndan geri ahnroaİKfor Bu «âreıun bioıninden soraa çcn jUumuyso resonler lunasunda SSBANK'ın herhangj bir sonmıJub^u ygklıır. ResraierEn geri ainiaca|j ycr daha lonra dımmliacaknr. Oiğer KoşuUar 1 (Uunlcr ESBANK'a toBnt ed9di@ anhırr. itibaneo. Ben «kmna>. k«Ur ngona kataBn londedir Resiınlenn, eUen ya da kargo He E^İANlCa tcatim etfibnesme bdar &çm sâıv â m i *e varçmaıun tonuclaiup ESBAN>C[an geri ataunameBuı aottn (Âa&kKtk liMMİııılııı faaAKa sonımlu (fejiJdif Resndom serptnmCT ve lamnıaa lımuanıi» aznan koraluılfra * « ( * Vaptfap gerefcen âscn göKer^ecelue de, resimienn maberaderi aedenivie tlı^rfıîliMİı buBrdln ESBANK sorumhı dejiUir 2 Van$»uva icanba santc&r, rvHnüerinin duyuru amaavla medyMİa ku&mlmasını kafaal ederler Varqmr>^ kaDjani» yukandaJd Ico^ıSan kafaul enniş »vijırbr. D)A GÖNDBSME/TESlfM ETME VE VAZIŞMA ABHESt ESBANK RBOA.M VE HALKLA IUŞKILER MÜDÛRUJÖC UrS.lilCad<fcsiOdakuleİ!Mertei.Kaı:lJ 80050 Tepebajı tıtanfeol TeL (0212) 252 65 00 (3 KM) • 252 27 00 (4 hu) Faks (0212) 252 74 09 Iistelerini. neredeyse ona hazırlatırken. oralara genç arkadaşlarını yerleştirecek kadar da alçakgönüllüydü. Türkiye'de 1960 Dev rimi'ne giden günlerde özgürlüğü. demokrasiyi. basın ve gençliğin haklarını, dar gelirliyi. DP'nin tüm örgütlerinı deli edercesine sav unmuştu. Çağdaş bir anayasa üzerine. 1960 Devrimi'nden sonra yeşeren politik ortamda. Türk solunda bugün adını "sosyal demokrasi" olarak koyduğumuz sentez felsefesinin bir tohum olarak gelişmesini. serpilmesinı sağlamıştı. O dönemdeki adıyla "ortanın solu" ona göre. CHP'nin "göbekadı"ve Türkiye'nin tek çıkış yoluydu. Kimi gün taksi şoförü kıyafetine girip halkın dertlerıni dinliyor, kimi gün en esprıli veya en sert demeçlerle Demireri manşetlerden terletiyordu. "Ortanın solu" kavramını ekonomiye taşımayı planlayıp. küçük tasarruflann bir arava gelerek. güçlenip montaj sanayiine karşı, gerçek ağır sanayii ve hızmetlere girmesini istedi. Türkiye'de halka açık iik şirketİer topluluğunu kurdu. "halksektörü"nün adını ve felsefesini ilk defa o ortaya koydu. Bu girişimınin politik bir kimlik arkasına sığınarak yapılmaması için. !968'de milleHekilliğinden ve partideki aktif görevlerinden istifa etti. Politikayı bırakmasa. belki ne İnönü "1972 kunıltayı"nı kaybeder. ne de sol bugünkü bölünmüşlüğünü yaşardı. Ancak. büyük kapital onun bu başansını hazmedememişti. Belki, dünya ekonomik tarihinin gördüğü en büyük komplo ile karşı karşıya kaldı ve başansızlığa uğratıldı. Ancak. önerdiğı maya turmuştu. Bülent Ecev it'ten büyük holdinglere kadar Türkive'de herkes. "halk sektörii" ve "halka açılma'Man söz eder oldu. O ise aklanmasına rağmen. hak etmediği bu itham ve ka\galardan yıpranmış. yorulmuştu. Belki de topluma kiismüştü. O. birekolün son temsilcisiydi. İsmail Rüştii Aksal, Kemal Satır, Kasım Gülek v e kemali Bayazıt'la birlikte anılan bir dönemin "Son Mohikan"ıydı. Son yıllarda başlayıp bitiremediği anılannı yayımlanır hale getirmek benim için bir namus borcu. Nur içinde yat sevgili babacığım... PENCERE Garip Bip Toplum!.. Geçen gün bizim gazetenin üst katında terasa açı- lan korıdorda yürürken Ergun Göknel karşıma çıkı- verdi. Önce gözlerime inanamadım. Cezaevinden mi kaçmıştı? Hapis süresi mi dolmuştu? Anlattı: Üç beş gün izinle dışarı çıkmış; Cumhuriyet'e teşekkür için gelmiş... Peki. ama. neden?.. Gerekçe açıktı: Cumhuriyet gazetesi İSKİ olayın- da yansız yayın yapmıştı. • "İnsan belleği unutkanlıkla sakattır" diyen özde- yiş doğru mu? Doğru değilse, unutmamıza olanak yok; çok değil üç yıl önce medya canavarı ağzını aç- mış. dişlerini göstermiş. çatal dilıyle ateş püskürü- yor, sağcılaroturduklan yerlerdetertertepiniyor, ye- ri göğü birbirine katıyorlardı. Hiç sevmedikleri Nuret- tin Sözen ı yiyip yutmak için vakit gelmişti. Bir taş- la birkaç kuş vurmaya hazırlanıyorlardı. Istanbul Be- lediyesi'nin bir kuruluşunda yakalanan yolsuzluk, sosyal demokratlan toptan karalamak yolunda kul- lanılacaktı. Topun ağzında zamanın İSKİ Genel Mü- dürü vardı; ardından Sözen'in defteri dürülecekti; sosyal demokratlar, sosyalistler, Kemalistlersıraday- dı. Medya canavarı dur durak bilmiyor, yasa masa tanımıyor, yargının hiçbir kuralına aldırmıyor. ortalığı allak bullak ediyordu. Ergun Göknel bu kanlı törenin sunağında kurban edilecekti. Cumhuriyet, sanığın suçuyla solu bütünleştirme- yen yayın ilkesini korudu. • Yıllarla birlikte köprülerin altından çok su aktı. Ön'- ce "Civangate rezaleti"y\e merkez sağın ve Özal ai: lesinin içi dışına çıktı: ardından Uçuran Holding skan: dalı'nın barsaklan deşıldi, son olarak "Örtülü Mer- cümek Olayı"y\a 150 kiloluk altın külçesinden yonj- tusu dökülen Erbakan Hoca'nın zamiri ortaya çıktıi ve Hürnyet gazetesinden bir başlık: "Sokakta görenler Göknel'i alkışladılar." Haber şöyle: "İSKİskandalında yargılanıp 11 yıla mahkûm olan ve 3 yıldır cezaevinde yatan Ergun Göknel Şişli'de yürürken vatandaşlarca alkışlandı. Göknel'i alkışla- yan bazı vatandaşlar da 'Baba. sen Amerika'ya git- miyor musun?' diye lafattılar." Üç yıl önce Göknel'i sokağa atsan halk paralardı... Bugünkü değişim neden?.. • Sola vur abalıya gitmek, kimi zaman öyte bir rüz- gâr estiriyor ki solcular da solu yemek için yarışa gi- riyorlar. Oysa bugün kırlilik oranı kokuşmuşluk dü- zeyıne ulaşmış toplumda. sağın ve şerıatçılığm ön- de gelen politikacılan mal. mülk, servet. rüşvet açı- sından töhmet çuvallannı sırtlarına vurmuşlarken, soldaki liderlere kımse bir şey söyleyebiliyor mu?.. Bu pisliğin içinde niçin sol liderler yok?.. Ecevit için kim ne diyebilir?.. Baykal'ın sırtında dosya var mı?.. İki merkez sol partinin iki genel başkanı birbirleri- nin yüzüne bakmayabilirler... O başka iş... "Soleriyor, halksoldan bırşey beklemiyor" ve halk sağdan ve şeriatçıdan bir şeyler bekliyor öyle mü.. O zaman da sağın ve şeriatçmın pisliğini çeksin bu halk!.. Türkiye çelişkıler ülkesi!.. • Solun liderlerinin temız olduklarını yazmak bile kimine garip gelebilir... Ama bız öyle bir garip toplumuz ki Özdemir Asaf'ın ünlü dizeleri de artık sökmüyor: "Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu Birinciliği beyaza verdiler," Pislikten. kırli toplumdan yakınan çok... Beyaza da yüz veren yok!.. İLHAN SELÇUK iskele sancak sol - sağ - şeriat Yıldız falı, ulkeler ve devletler ıçın değil, insanlar ıçın geçerlıdır. Gerçı bızım bayrağımızda yıldız var: ama suskun!. Daha çok hılal konuşuyor'Korftma sonmez bu şafaklarda yüzen a/ sancak0 .." insanımız da balık gıbı bakıyor geleceğe- Bir gözü ağlar Bir gözü gûler.. Bir gözü iskele. Bir gozu sancak.. YENİ CIKTI 250.000 TL. (KDV dahıl) Çağ Pazarlama A.Ş. Yerebatan Caddesi Saikımsöğüt Sok^: Ho: 9/B Cağatoğfu tstanfaut Tel:514 01 96/95 Posta çeki no.: 666322 '...Olancası bir tutam can, HASAN TÜRKMBV Kadasına, belâsına sunduğum, Ben öleydim loooy..." UNUJMADIK Ailesi ve arkadaşları adına kardeşi Peknur TÜRKMEN (1959-23.6.1990) Yaşam. kalbın iki vuruşu arasındaki zamandır. Kalbinizi koruyun. TÜRK KALP VAKFI Tel.: (0.212) 212 07 07 (PBX) 10 Hat Faks: (0212) 212 68 35 Romanlarınız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel.: 554 08 04
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle