Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 EIİM1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLECRO EVİIN İLYASOĞLU
Yliizik dünyasmdan karelerGeç JI fuftcki yazırra Es-
kişehiıAnadclu Ünıversite-
si yetkflilerinjen bır ;itenı
faksı gıJdi Açlışgece-i AÜ
Spor Srlonu'rda dinl«Jıği-
mizkoısenn izlenirm leka-
leme allığım vazıda fe:ti\a-
lin bır an önceakustik cona-
nımlı, ierçek bırkonscr sa-
lonuna^avuşrrasınıdilfmıs.,
oluşumınu sajlayan Zeyti-
moğlu af>esıni kutlamışim.
Oysa;?u etknliklerir ger-
»çekleşnesi ıçın canla başla
katkıda bulunan AnaJolu
tjniverstesı'ncen sözeme-
yi; tüm mekânları. pıyino-
lan ses ve ışık uzmanlan ka-
darbir d>luhizmetlisinikul-
lanıma sjnduğunu anlaana-
y ı göz ardı etmişım. Bz\m
izledığiniz açılış korserı
daha ÇOL sayıda izleyi;ive
sesleneblmek ıçin spor sa-
Ionunda>er akıış. Fesaval
etkinlıkbrinın ana salonu
olan 52Ovişilik Atatürk Kül-
tür Merlezı Konser Salo-
nu'nun is; tüm gereklı dona-
nıma sahp olduğu açıkljnı-
yor. Dilepmız bütün bu kat-
kıların :onucu Eskışehır
Festivalinin daha çok ilgi
görmesi, daha çok izley ici-
yi alabılecek büyük konser
salonlan ile bu ilginin pekiş-
mesı.
Konser salonu sorunu bü-
tiin kentlerimtz için geçerli
bır sorun. İstanbul'da koca-
man bir Atatürk Kültür Mer-
kezi \ar. \ıllardır konser
sahnesi olarak tasarlanma-
mış bir sahnede. derin boş-
luklar. yüksek tavanlar ve
kötü bir ışıklandırma altında
konserleryapıhr. En sonun-
da OYAK sponsorluğu ile bu
yıl orkestranın çevresi ve ta-
\anına uygarbirçerçeveya-
pılmış. Şimdi orkestramızın
sesi bir başka tınlıyor.
Ü'yelersehpalarındakino-
ta> ı yeni ışıklandırma ile da-
ha ıvi görebilivorlar. İD-
SO'nun geçen haftaki prog-
ramında Tadeusz Strugaîa
vönetımınde yeralan Ali Do-
ğan SinangiTın (1934) yayJı
>azlar süitı belki de bestecı-
nin bugüne dek en çok ses-
lendirilmiş yapıtı. 1953 yı-
• Müzik tarihinin "altm
çağfnı altın gibi bir
topluluktan, New London
Consort randinledik.
Philip Pickeun
yönetiminde ve soprano
Cathrine Bott'un
solistliğindeki konseri
kaçıranlar ne kadar
üzülseler yeridir! II.
Philip'in ve I. Elizabeth'in
sarayındaki neşeyi, insan
sesindeki ilk süslemeleri,
çalgı tınısında insan sesi
arayışını ve Cathrine
Bott'un sıcacık öykü-
ezgilerini kaçırdılar.
lında. bır gençlik çahşması
olarak ortaya çıkmış. sonra-
dan geliştireceği tekniğin
denemeleri \e arayışlarını
içeriyor. Vorumun genelde
pianissimo tutulması gizem
dolu bir atmosfer yarattı.
Eğer Sınangil çalınacaksa
neden onun daha yeni. hıç
seslendirilmemiş bir senfo-
nık yapıtı seçilmemiş aca-
ba'.' Hadı yeni kuşak bestecı-
lerprograma alınmıyor. bil-
dik bestecilerimizin veni
seslerini de mi merak etmi-
yoruz'
Konserin so/isti bir za-
manlar harika çocuk olarak
sunulan Özbekistanh piya-
nist Ale\i Sultanov'du. Ge-
çen y ıllarda parlak resıtalini
unutamadığımız bu genç pi-
yanisti bu kez Chopin'ın iki
numaralı piyano konçerto-
sunda cunıartesi sabahının
rnahmurluğunu üstünden
atamamış bircansızlık için-
de bulduk. Sultano\ da nice
genç gibi olgunluğa erme-
den. yapayca parlatılmış ve
çok genç yaşta doruğa tır-
manmış olmanın yorgunlu-
ğunu mu yaşıyor dersiniz?
Strugala'nın solistin soluğu-
nu dinleyen eşlikçıliği ve
Schumann ın dördüncü sen-
fonisindeki titiz yönetimi
kayda değerdi.
Altın çağdan müzik
Cemal Reşit Rey Salo-
nu'nda müzik tarihinin 'aftın
çağı'nı altın gibi bir toplu-
luktan. Nevv London Con-
sort"tan dinledık. The Bri-
tısh Councıl'in aracılığıyla
düzenlenen bu Rönesans
sesleri, uzun zaman kulak-
larımızdan silinme>ecek.
Müzik tarihinde ortaçağ ka-
ranlığından. dinsel baskılar-
dan kurtulan insanın Röne-
sans'la ka\uştuğu coşkuyu
barok döneme bağlayan yıl-
lara altın çağ adı \ erılı'r.
Dünyanın yaşamaya. keşfet-
meye değdiğini fark eden in-
san. artık doludizgin >aşa-
manın tadını almıştır. Bu
dünvanın ölümden sorırası
için bir prelüd olduğu. yal-
nız dinsel degerlerin egemen
olduğu dönem geride kal-
mıştır. İnsan sesi çalgılarla
kaynaşır. Dansların devini-
mi şarkılara yansır. Aşk, ilk
gençlik. delikanlılık. sarhoş-
luk, esriklik gündemdedır.
Philip Picket'in yöneti-
minde \e soprano Cathrine
Bott'un solistliğindeki kon-
seri kaçıranlar ne kadar
üzülseler yeridir! II. Phi-
lip'in \e I.EIizabeth"in sara-
yındaki neşeyi. insan sesin-
deki ilk süslemeleri. çalgı tı-
nısında insan sesi arayışını
ve Cathrine Bott'un sıcacık
öykü-ezgilerini kaçırdılar.
Bis olarak Thomas.Mor-
ley'nin 'Now is the month of
ı\fa>ing'inı yeni bir çeşıtle-
me ıçinde yinelemeleri ise
konserin tümünü ayn bir
renk ile noktaladı.
Arşiv değerinde bir kitap
Dr. Hamii Alacahoğju'nun müzik anekdotları
rengârenk birer akide şeken. Tan Oral'ın
çizgileriyle Pan Yaymcılık tarafmdan
bugünlerde basıldı. Hamıt Alaeahoğlu iik
kurulduğu günden beri Istanbul Şehir
Orkestrası'nda ve İstanbul Devlet Senfoni
Orkestrasrnda bınnci kemanlararasında yer
almış, otuz yıl bu kuruma hizmet vermiştır.
Aynı zamanda psikıyatnst olan Alacaiıoglu,
öykülerındeki kahramanlan biraz da
ruhbilimsel deneyimlenyle ele alınış. Konusu,
müzik dünyamızdaki karakterler. Orkestranın
1944-45 yıllarındaki ilk kuruluş çabalan.
Başka yerde görevi olsa da kendini müziğe
adamış. para pul beklemeden çaian nice üye
Cemal Reşit Re> 'e. Demirtıan Altuğ'a. Ali
Sean'e. Orhan Borar'a. Muhiddin Sadak'a.
radyonun ilk günlerine kadar bır dönemi
yaşıyorsunuz. Yalnız şefler, solistler ya da
orkestra üyeleri değil; tonmeisterler.
eleştirmenler, dinleyiciier de aiıyor
nasıbını. Tatlı, akıcı bir dilde. bir solukta
okuyorsunuz. Ve tadı damağmızda kalıyor.
Yalnız anekdot olarak gülüp gecmek bir yana
arşiv değeri de olan bır kifap. Giris
yazısında. "Mözik dünyasndan birkaç
enstantanevi karele>im dedik", diyor
Alacalıoölu.
Türk bestecileri ve yabancı sanatçılar
ÖNPER KÜTAHVALI
İZ.MİR -Soloculanmızla sanar kurumlannıızın cag-
daş Törk btstecilerinı scstesıdırme bakımıııdaır cpey-
•elı sıkı davrandıklarını süreklı yazıyoruz: ama çağdaş
Tıirk miiziâı açısından sanınm yeni bir aşamanın eşi-
ğındeyiz. Bestecilerimızı seNİendiren yabancı sanatçı-
lara daha sık rastlar olduk.
Aslma bakılırsa 1920'lerden günümüze bestecileri-
mizin yapıtlarını çalan çeşitlı yabancı orkestralar oldıı.
En ilginç örnek. HikmetŞimşek'in doldurduğu 20plak-
ta yeralan 30 dolay ındakı Türk yapıtını. Macar. Alman
\e Yugosla\ orkestralarının seslendirmesıdir. Şu\arki
\erdiğim örnekte yapıtlann itıci gücü olan sef ile solo-
cüar Türk sanatçılanydı. Şimşek'ın dışında bazı ses-
lendinneler de besteeınin gözetiminde yapılmıştı. Gir-
rrckteolduğumuzyenı aşamada iseyorumcularyaban-
cıdır. Böy lece bestecılenmizın notaİarı. daha yansız \e
daha e\ rensel bir anlayışla müzige dönü^türülmektedir.
Geçen hafta Izmir. yukanda özetlediğım yeni olgu-
nun iki güzel örneğinı yasadı. Ankara'da Bartok ile
SaNgun'un büstleri açılmıştı. Mutlu olay. Jzınır'de Ma-
ca-soprano Edith Marçit Sallav ılepıyanıst KatalinHe-
gedüs'ün resitahy le kutlandı Sallay. çağdaş Macar bes-
tecılerın yapıtlarından oluşturduöu programını Sa>-
gun'dan bir halk türküsü \e üç şarkıyla başlattı. Beste-
cımızin, belki itırazlara yol açabilecek bir yaklaşımla
vtıbancı ağızdan seslcndrriMiğini duynıak. bana^gmç
geldi; yüreğım knançla doldu.
18 ekım cuma günü \enlen resitalden çıkıp koşar
adımla İZDSO'nın olağan hafta sonu dinletisıne yetiş-
tık. İlk yapıt H. F. Alnar'ın "PreliitveİkiDans"ıydı \e
bu kez şef yabancıy dı. 1984-94 arasında ADOB'da ko-
nuk şef olarak göre\ alan. daha sonra İstanbul ve An-
kara De\ let Operalan'nda Genel Müzik Dırektörlügü
yapan Antonio PirollL Alnar'ın müzığini iyi çözümle-
mış; orkestra güzel tınladı. Doku içindeki karşı ezgi çiz-
gilerı. gerektigi gibi işittirildı.
"Prelüt ve fki Dans" Alnarın en sık çalınan > apıtı-
dır. 1935'teülkemızdeki ilkseslendirmeyı izleyengün-
lerde Mahmut Ragıp GazimihaJ. onu ö\en bir eleştiri
yazmiştı. Yapıtta makamlanmızın işleniş tarzına hay-
ranlık duy an yazar, \ lyolonsellerin kısa ezgısinde Müs-
tear makamının kullanılışını özellıkle ilginç bulmııştu.
Bu olay dan sonra y apıt önce bestecinın. daha yakın za-
manlarda da Hikmet Şimşek'in dınletı programlannda
yeraldı Şimşek'inMosl-o\a Rad_\o-Tele\izyonSenfo-
ni Orkestrasf y la yaptığı \e ilk kuşak beş Türk besteci-
sınden birer yapıtı içeren CD onunla başlamaktadır. Pi-
rolli lempolan daha yürük alsaydı. yorumu daha da iç-
tenlik kazanacaktı. Özellıkle zeybek tarzındakı ıkinci
lemada, Kmponunağırhğj.e45e>^öze baitı..
Pirolli ikıncı olarak O. Respighi'nın "Saba Melikesi
Belkıs" süitıni seslendirdı. 1932 de La Scala'da ovna-
nan ay nı ad altındakı balenın dört güzel dansından olu-
şaıı süıt. ülkemızde ilk kezçalınmaktadır. Respıghı ya-
pıtında. öğrermenı Rimsk>-korsakof ile Stravinski'nın
etkilerını duy uruyor. Aynea doğıı ha\3sını vansıtan ez-
gılerle ritım özeiliklerıne yer \crerek yapıtını ıçerikle
bütünleştırmış. Müzik herşeye karşın özgün, canlı \e
renklı.
Roma Santa Cecila Konser\atu\an'nın Piyano, Or-
kestra Şefliğı. Bestecilık \e Koro Şefliği bölüınlenni bi-
tinınş. çeşitli yanşmalarda derece almış. aynca opera
alanında ıızmanlaşmış bulunan Pirolli. başarılı biryo-
rum ortaya koydu. Orkestranın tımsı dolgun \e parlak-
tı. Sanatçılanmız. bestecinin değışık çalgılara yazdığı
soloları ustaca çaldılar Böylece "Saba Mefikesi Belkıs".
bu ilk seslendırnıenin ardından ızley ıcılerin coşkulual-
kışlanyla selamlandı. Ne \ar kı asıl coşku ikincı yan-
da yaşandı. Paganini'nin 24 Caprıce kaydıyla müzik-
se\erlerin vakmdan tanıdığı Rus asıllı. fakat Amerikan
uyruklu genç kemancı .\lexander Markov, Çaykovs-
ki'nin Op. 35 re majör keman konçertosunu çaldı.
!963'te Moskovada doğmuş olan Markm; babası
Albert Markov'un öfrencisidir. Dınleıı yaşamı dokuz
yaşında başlamıştı. I976'da ailesıyle birlikte ABD'ye
sıâınan sanatçı. '•Paganini Yanşmasrnda altın madal-
ya"aldı. 1977de "JulianT, 1980'de ise -Los.\ngeles
Llusal Yanşma"'sını kazandı. 1979'daki V\ialdoMayo
ödülünün de sahibıdır.
Markov un Çaykovski yorumu hakkında kanımca
herhangi birşeyyazılamaz. Tanıkolduğumuzgüzellik-
lerin Çaykovski'deki imgelem gücünü bile aştığı söy-
lenebilir. KusursuzbiryayvesolelteknığineFinale'de-
kı (allegro \ ivacissimo) başdöndürücü hızı eklemelisi-
niz. Sanatçı anılan bölümde bestecinin koyduğu yöner-
geyi geride bıraktı. Bütün bunlaryetmiyormuş gibi şar-
kısal yerlerde son derece romantık. ama dengeli ve di-
siplınli biranlatım güzelliğı vardı.
Yapıt bittiğındealkışlarladılegetırilen bir duygupat-
laması yaşandı. Sanatçı Paganini'nin 24. Caprice'i ile
coşkuya teşekkür etti. Eger Atatürk Kültür Merkezi yö-
netimi bu parçadan önce "Havdi arok gidin" dercesi-
ne ışıklan yakmasaydı, "Bis"lerin say ısı artabilir, gönüi-
len saran coşku doruğa ulaşabılirdi.
Nusret îspir'in müzikal aülganlığı
- Cumhurbaşkanlı-
ğr Senfoni Orkestrası geçen haf-
:aparjak birprogram sundu: Ric-
hard Strauss'tan üç başyapıt \e
\aron Copland'tan "KJarnet
Konçertosu". Japon şef Kazuhi-
ko Komatsu'nun yönertiği kon-
>erin solisti. Avrupa yanşmasın-
ja birinci olan genç klarnetçımız
Vusretİspir'di. Fransa'da başarı-
annı sürdüren27yaşındaki İspir.
.algısından inanılmaz ses renkle-
i elde ederek dınleyiciyi şaşkın-
ığa sürükledi.
Sahne tav rına. gösterişe hiç al-
lınş etmeyen bu alçakgönüllü
lenç müzikçı. müthiş tınılar. coş-
vu, çabukiuk ve müzikai atılgan-
ığıyla "kJarnetin Paganinisi"
jmliğindeydı. Yorumladığı kon-
ertoya gelelim: Copland bu ya-
ııtı ünlü caz klametçısi Benm
Soodman için yazmış. oysa solo
artinin çok zor olması yüzün-
;en konçerto ancak iki yıl sonra
eslendinlmıştir.
Nusret İspir'in nasıl bir iş ba-
ardığını anlatabiliyor muyum?
"onlarca ağrrlığı "üfleyerek" üs-
linden atıverdi. Yapıt birtiğinde
jınleyiciye tempo tutmak kalı-
ordu. İspir bu kez "bis" olarak
)onatti"nin "tınr'vı amaçlayan
•Clair™ adlı solo klarnet parça-
nda çağdaş bir "müzikal cam-
Mzlık" gösterisi sergiledi. Bu
jjncimiz müthiş.'
"Alman ekolü"nü özümlemiş
•îsiplınli bir şef olarak tanıdığı-
-ız Koınatsu. R. Strauss'un üfle-
:eli çalgılariçin •*Serenad~ında
^ndisinden beklemediğimiz bir
•izeyselliğe düşrü. "Serenad" te-
mi sözlüklerde "konuklar için
iişam müziği",ya da "gece mü-
2İ"gibi t^nımlarlaözetlensede,
îünde bal eibi "aşkın anlatı-
ıı"dır.
İkişer tahta üflemelilerden.
• Çalgısından inanılmaz
ses renkleri elde ederek
dinleyiciyi şaşkınlığa
sürükleyen bu alçakgönüllü
Nusret ispir (sağda). müthiş
tınılar, coşku, çabukiuk ve
müzikal atılganlığıyla
"klarnetin Paganinisi"
kimliğindeydi. Nefis bir
programla hepimizi
büyüleyen Yefim
Bronfman'ın(solda) orurduğu
tabure, resital sırasında bir
anda kınlıp göçtü.
dört korno \ e bır kontrbastan olu-
şan bir topluluğun yaptığı "kon-
ser müziği", tabii ki se\gilisinin
balkonu altında aşkını dile geti-
ren delikanlının şarkısından fark-
lıdır: ama içerik yine "aşk"tır.
CSO'nun çok düzey li üflemeliler
topluluğunu yöneten Komat-
su'dan bu ıçeriğı vansıtan derin-
likler beklerdik. Bay Komatsu.
konserin ikinci bölümünde R.
Strauss'un amaçladığı görkemli
ve duvarlıklı müziği de nota kâ-
ğıtlannın üzennde bıraktı. İyi bir
entonasyon \e şefin düzgün \u-
ruşu. müziğin "tinsel bo\ııtla-
n"nı duyumsatmaya yeter mı
dersiniz'
1
"Olmaz olmaz" deme...
Son yjllarda dünyanın tüm mü-
zik merkezlerinde hayranlık
uyandıran ünlü piyanıst Yefim
Bronfman'm cumartesi akşamı
CSO salonunda sunduğu resital.
sözcüğün tamanlamıyla "olajlı"
geçti.
Protokolde. çok sayıda yaban-
cınınyeraldığı buönemli resital-
de dinleyiciier "müzik dışı" akıl
almaz bir olayın müziği nasıl yı-
kıp geçtiğini yaşadılar' Prokofi-
>ev ve Schumann'ın yapıtların-
dan oluşan nefis bir programla
hepimizi büyüleyen sanatçının
oturduğu tabure. resital Mrasında
bir anda kınlıp göçtü. Pıyanonun
altına düşen ve neye uğradığını
şaşıran Bronfman. kalkıpözürdi-
ledi ve podyumun gerilennde du-
ran yedek tabureyi alıp getirdı.
Domıp kalmıştık.
Yedek tabure de sağa sola es-
niyordu; piyanist onu elıy le sına-
dı. gaeırtılar duyulunca ınce bir
alayla "Bu taburelerin hepsi mü-
zikal" dedi ve dinleyicılere bir
açıklama yaptı: "Konser öncesi
ben bu bina içindeki bütün tabu-
releri denedim, hepsi kınlmak
üzere." Yerin dibine geçtik.
CSO'nun yönetsel ışlerinden so-
rumlu olan yönetim kurulu üye-
len nereye geçecek acaba? Kon-
ser salonunun altyapı koşullannı
hazırlamak ve denetlemek kimin
sonimluluğunda'.' CSO gibi sim-
gesel bir müzik kurumunun kişi-
üğinde müzik yaşamımızın onu-
runu korumak kimin sorumlulu-
ğunda".' Orkestra nıüdüni değerli
sanatçı Mehmet Erten'ın sadece
bu gibi işlere el koymasını değil.
basit altyapı sorunlanndan başla-
yıp özellikle orkestranın müzikal
işlerliğini olası tıkanmalardan
koruyacak "birfiği büıünlüğü"
pekiştirerek "orkestra dayanış-
ması**nı ön plana getiren bir kav -
rayışla tüm sorunlara gecikme-
den el koymasını diliyoruz.
Geleneksel müzikler
Sev da-Cenap And Müzik \'ak-
fı ekim ayında Ankaralı müzikse-
verlerebirfestivalyoğunluğuya-
şattı. Büyükelçilıkler ve British
Council ile işbirliği yaparak Av-
rupa Birliği Barok Orkestrası'nı.
Yefim Bronfman"ı. Nevv London
Consort adlı İngiliz topluluğunu
getirdi. aynca "1. Gitar Bienali"
kapsamında ekimin son haftasın-
da gerçekleşecek "Gitar Yanş-
ması**nı planladı.
Nevv London Consort adlıtop-
luluk. Devlet Resiın ve Heykel
Müzesi'nde verdiği ilginç kon-
serde. geç-Rönesans dönemin-
den saray müzikleri seslendirdi:
1. Elizabeth \e II. Philip çağın-
dan İngiliz ve İspanyol müziğini.
daha doğrusu Shakespeare \e
Cenantes zamanında yükseien
kültürel dalganm müzik planın-
dakigörünümünüörnekledi. Mü-
zikoloji, eğitim ve seslendirnıeyi
bır araya getiren topluluğun ön-
deri Philip Pickett'in yaklaşımını
alkışlamakla kalmadık. Kültür
Bakanlığı bünyesinde kurulmuş
olan çok sayıda Türk sanat müzi-
ği ve Türk halk müziği korosu-
nun temelde ne gibi bir misyon
yüklenmesi gerektiöıni de düşün-
dük.
Bu korolar bizce 13. yüzyıldan
başlayarak otantik müzik rürleri-
ni müzikolojik boyutlarda geliş-
tiren birer "canlı müze"konumu-
na getrrilmelıdir ve Güzel Sanat-
larGenel Müdürlüğü'ndenalınıp
"Eski Eserler ve Müzeler Genel
Müdürlüğü"ne bağlanmalı. et-
kinlikleri ise milyonlarca turistin
geldiği müzelerde yapılmalıdır.
Eskı eserlerin "müzelik" olması.
değerlennin vurgulanması de-
mektir.
Bizim otantik müziklerimiz
"müzelik"tir. hak ettiği yere mü-
zikbilimin katkılarıyla kaldırıl-
malıdır. Geleneksel müziklerimi-
zi ayakta tutmaya çalışan koro
şeflerimiz bizi anlayacaktır. ama
onlann üst katında derdimizi ki-
me anlatalım. Kültür Bakanı'na
mı? Kendileri şu sırada "halkı-
mızın el enseden hoşlandığını"
söylemekle meşguller...
Eski nıüziklerden gelelim gü-
nümüz müziğine: Gelecek hafta
CSO, şef Antonio Pirolli yöneti-
minde piyanist Gülsin Önay'ın
yorumlayacağı Chopin'in 2. Pi-
yano Konçertosu'nu ve Respig-
hi'nin "Saba Melikesi Belkıs" sü-
itini sunuyor.
Bilkent salonu ise 2 kasım cu-
martesi günü şef Yalçın Adıgü-
zelzade yönetiminde Moskova
Radyo Senfoni Orkesrrası'nı ko-
nuk ediyor. Piyanist \erda Er-
man, Rahnıaninof'Lin 2 Konçer-
tosu'nda solist... Konser salon-
ları y ine hıncahınç dolacak.
Wagner'in
'libretto'su
bulundu
Kültür Servisi- NVagner'in
uzun zamandan beri kayıp
olan 'Tannhauser'
librertosunun el yazması
bulundu. Uzmanlar
böylelikle bestecinin
1843"te yazdığı bir
mektupta söz ettiği
librettonun ilk baskısını
inceleyebilecekler.
Müzik yapıtı baskılan
konusunda uzman olan
Stephen Roe. Sotheby'de
6 arahkta yapılacak bır
açık arttırmada 100.000
paunddan satışa sunulacak
olan eserle ilgili olarak
"Bütün dünyanın
varlığından haberdar
olduğu, ama bir türlü
bulunamavan metinlere
ulaşılması tam anlamıvla
bir keşif dedi.
Uzmanlar 1842'de
bestelenen. ilk kez 1845
yılında çalınan
librettonun satışında
büyük bir rekabet
yaşanmasını bekliyorlar.
13.yüzyıla ait
'Tannhauser' efsanesini
konu alan librettonun
metni de VVagner'e ait.
Librettoya konu olan
efsanede şövalye ruhlu
ortaçağ şairinin kutsal aşkı
anlatılıyor. Stephen Roe.
Wagner'in bu yapıtı son
olarak İsveçli koro şefi
VVilhelm Baumgarten'a
yeni yıl hediyesi olarak
çalmış olduğunu ve
eserin böylece kayıt
edildiğini bildiriyor.
Baumgarten'ın vârisleri ise
yıllarca uznıanların bu
metinleri aradığından
habersiz bu kayıtlan aile
yadigân olarak
saklamışlar.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Yaşlı Bir Şaire
Mektuplar (9)
Sevgili Ş,
Senin söylediklerinden demek yöneticilerinin yan-
lış davrandıkları sonucu çıkıyor.
"insan sevmediği bir kimseyle yolculuk etmek
istemeyebilir. Yeni birine öneride bulunmadan ön-
ce ona danışmalan gerekirdi" diyorsun.
Doğru da, demek yöneticilerinin bu yanljş davra-
nışa düşmelerı, bence böyle bır sevgisizliği akılla-
rından bile geçirmemiş olmalarından.
İki şair, iki aydın /nsan...
Düşün, kendisinı sevmediği için. senden genç bir
şairin dünyaya açılmasını, şiirlerini yabancı bır dıl-
de yayımlamasını engelliyorsun...
Şairler arasında böylesinegüçlü sevgisizliklerya-
şanması beni şaşırtıyor.
Gelelim Mehmet Kaplan'a .
Asaf Hâlet Çelebi'nin Om Mani Padme Hum'o
için 1953'te yazdığı bir yazıda yapmıştı o bölümle-
meyi:
Bir ihsas, bir de kültür şiirı var. Ihsas şiıri, hati-
hazırda duyu organlarına çarpan şeyleri kaydet-
mekle yetinir. Bu şıirde dünya bırsatıh ve görünüş,
insan, onu aksettiren bir aynadır. Kültür şıiri, varlı-
ğın derinliğine iner ve insanı asırlardan beri gelişen
tarih ve medeniyetin içinde ele alır. Ihsas şıirı, umu-
miyetle açık, basit ve kolay, kültür şiırı ise karışık
müphem ve zordur."
Değişik sözcüklerle. geçen mektubumda değin-
diğim "duygu şiiri" ile "düşünce şiirı" bölümleme-
si...
Yalnız işte nasıl ayrılacak?
Şiirlerin büyükçoğunluğunda "ihsas" ile "kültür"
değişik oranlarda iç içe...
Hangisi ağır basıyorsa...
Bu bölümlemeyı haklı kılacak örnekler var elbet-
te. aşırı örnekler. ama onlar dışındaki bır şıirı elıne
alınca hangi bölüme koyacağını bulamaz insan.
Mehmet Kaplan'a göre "ihsas" şiiri yazmak da-
ha kolay, çünkü buna şair olmak yetiyor, duyuları-
nızla algıladığınız şeyleri şiire döküyorsunuz; "kül-
tür" şiiri yazmak ise bilgi, beğeni, eleştiri. değerlen-
dirme de gerektirdiği ıçin daha güç; bunlar edınıl-
mesi uzun emek isteyen şeyler.
Benim iyi öğrenım görmüş, donanımlı gençlerı şı-
ir yazmaya çalışırken görüp büyük umutlara kapıl-
mam bu anlayışın ucunda duruyor.
Ama şu da var:
Orta düzeyde bir şair. bilgi yüküyle. göndermeler.
alıntılar, çağrışımlarderken. aydınları oyalayan. dü-
şündüren başarılı şıirler yazabilir. Hele bir de bun-
lan belirsızliklerle sarmalarsa. değme gıtsın...
Duyularla yazılan şiirlerde ise başanya ermek iyi
şair olmaya bağlıdır. Göz boyamak ıçın belırsızlik-
lerden başka bir şeyden yararlanılamaz...
Ayrıca çok iyi bildiğin gibi kültür edinmek şıir yaz-
mayı öğrenmekten kolay...
Bak, dönüp dolaşıp nereye geldik:
Şiirde başarıya duygu yolundan ulaşmak çok da-
ha güç, onun için de daha öğretici, daha yüceltici.
Yaptığını beğendiğinde lyice yukarılara ulaşmış olu-
yorsun. Sakıncası düşüncenin, anlamın, öykünün
gereksizlığine ınandırması.
Bence senin durumun bu...
Şiirde başarıya düşünce yolundan ulaşmanın sa-
ktncası ise daha ilk basamaklarda amaca varmış
görünmek, söylediği doğrularla ya da bılgı yuküyie
kendini de okurları da doyuma ulaştırmak. böylece
de sözcükler dünyasının gizlerine varamadan katı-
laşmak.
Kanımca şiiri duygu, düşünce diye bölümleme-
den bütünüyle kavramak gerekir.
"Öznel eleştiri gücü" sözüme takılmışsın. Bunu
ben hep yazıyorum. Niye yadırgadın?
Neyse, o gelecek mektuba kalsın.
Bu mektubu bitirirken başka bir şeye değinmek
istiyorum.
Son yıllarda kimi şairler şiirlerini eski çağların çe-
şitli kültürlerinden gelen sözcükler. adlar, söylence-
lerle örüyorlar, araya yabancı dillerden dizeler so-
kuyorlar. Mehmet Kaplan'ın "kültür şıirı" sözüne
çok uygun, üstüne değişik kültürler serpılmiş ilginç
yapıtlar çıkıyor ortaya. Asaf Hâlet Çelebi'yi de bir
yönüyle çağnştıran çalışmalar.
Ama "şiirle düşünmek" diyebileceğimiz bıraz de-
ğişik bir uygulama da var: Şair şiirle düşünüyor...
Sen bu tür şeyleri sevmediğin için ilgini çekme-
miş olabilir. Nâzım Hikmet'le bu söylediğim şiirle
düşünmenin herkese dönük, Melih Cevdet An-
day'da ise aydın okurlara dönük örneklerıni bula-
bilirsin.
Gene yazacağım. Sevgiler, selamlar...
BUGUN
İSTAN'BUL DEV LET OPERA \ E BALESİ saat
20.00'de "Farklı Adımlar" başlıklı baleyi sahneliyor.
DE\XETThATROLARI "Sekız Kadın ve
""Kadınlardan Konuşalım" başlıklı ovunlan
sahneliyor.
ŞEHİR TİYATROLARF saat 15.00 v e 20.30'da
"Gazetecıden Dost". "Catıdakı Catlak". "Koca
Sinan". "Metro Canavan" ve "Kanlı Düğün"
başlıklı oyunları sahneliyor.
.\KS.4.NÂT'ta saat 12.30 \e 1130'da "Sergeant
^'ork" adlı film İngilizce orijinal haliyle laser-
disc'ten aösteriiiyor.
CEMAL REŞİT REY KONSER SALONl nda saat
19.30'da Lale-Zar Topluluğu'nun konseri yer aiıyor.
BEKSAVda saat 19.00'da Nlilcho Manche\ski"nm
"Yağmurdan Önce" adlı filmi s»österiliyor.(Tel:349
91 55)
EVRENSEL KÜLTÜR MERKEZİ nde 15.00"te
Mario Camus'un "An Kovanı" adlı filmi ızlenebılir.
(243 08 03)
SAHAF CAFE KÜLTÜR MERKEZİ nde saat
18.00'de Sunay Akın'ın hazırlayıp suı?duğu "Cenabet
Şiirler" başlıklı Şiir Söyleşisi yer aiıyor.
NÂZIM KÜLTÜRE\1:
nde saat 13.00'te Yılmaz
Güney'in "Arkadaş" adlı filmi gösteriliyor.
AJVADOLU AYDINLAVMA VAKF1 'nda saat
20.00'de Aydın Cubukçu'nun ""Mantık ve
Dıyalektik" söyleşisi dınlenebilir.(463 23 90)
TARANTA BABU KÜLTÜR MERKEZİ nde saat
18.00'de şair Şükran Kurdakul'un katılacağı
40'lardan bugüne şiirin gelişimi üzerine söy leşı ve
şiir dinletisi izlenebilir.
EYLÜL MÜZİK KLLÜBÜ Ekim programı
kapsamında Inv istus yer aiıyor.
ÇEKLLNAKFI'nın etkinlikleri kapsamında Lçkun
Geray saat 18.00'de Kabataş Kültür Merkezi Kırmızı
Salon'da "Küreselleşme. Ç'e\re ve Ahlak" başlıklı
birkonferarıs veriyor.
YAPI SANATEVİ"nde saat 18.30'da "Kaldınm
Cocuklan" başlıklı film gösteriliyor.