Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 OCAK 1996 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
İsveç'ten sınırdışı edildikten sonra Diyarbakır'a gönderilen 9 çocuklu iki kadm anlatıyor
4
Yaşamak feveç'te de zor ohnıış'
• "Iş için gitmiştik. Biliyorsun,
burada yaşamak zordur. Meğer orada
da öyle olmuş. Ama orda
çalışamazsan devlet yardım eder,
burada yardım etmez. Kim yardım
edecek, herkes aç. Nerede kalacağız?
Akrabalar var, ama Diyarbakır'da
köyleri yakmışlar. 3 ev, bir eve
toplanmış. Bize yer yok. Onlar,
kendileri zor geçiniyorlar zaten."
ECE TEMELKURAN
ANKARA - Anne Fevzi-
nur'un yiizüne, bır çocuk,
korkunun resminı çiznor
durmadan. O, ellerini birbıri-
nedüğümlemiş, susuyor. Çok
önceden sınırlarla bölünmüş
dünyada kimse onları istemı-
yor; sesindekı sessizlik bun-
dan. "Arük AvrupalnTz" di-
yenlere karşılık o. yan Kürt-
çe, yan Türkçe susuyor. Elı
yettigınce çocuklanna doku-
nuyor. *Canlansıkılryor"di-
yor. "kimse onlan ıstemedL"
Fevzjnur'da beş, eltısinde
dört çocuk. Diyarbakır'a gi-
decek otobüse yerleşmişler.
Isveç'teydiler. Sabah, Isveç
polisi gelmışti. Kolundan tu-
tup Fcvzinur'u kapıdan çıkar-
mıştı. "Sizi Türkiye'ye gön-
derivoruz" demiştı yaban bir
dilde. Fevzinur, "Kocamate-
lefon edeyiırT diyecek oldu,
izin vermediler. Evdeki ço-
cuklan ve Fevzinur'un eltisi-
ni de alip uçağa bındırdiler:
"Çamaşırian bilealamadık."
Çok başka şeyler söyleye-
cek de aklına bu geliyor Fev-
zinur'un. Kocası evde olma-
dığı için onu almıyorlar, bir
çocuk da baba ile birlikte.
Fevzinur'un içini yakıyormuş
çocuk.
5 yıl önce Diyarbakır'dan
başlamış Gümüşçü aılesinin
yolculuğu. Yolu yok, iş bulu-
nacak. çocuklar doyurulacak.
lsvec'e turist pasaportuyla gi-
diliyor. Orada da açlık başla-
yınca, birkiliseye sığmılıyor.
Bundan sonrasını dostları ra-
hip Roiand Haglund anlatı-
yor:
"Ben, onlann dostuyum.
1993yıhndan beri bcnim kifi-
semde yaşnuriardı. Her gfi-
nümii/ birlikte geçti. Sınırdı-
şıediktiklerinde' Bay bay' de-
yip geri dönemezdim. Ben de
onlarla hiriiktegeldim. Onlar
için korkrum. Drvarbakır'da
bir süre oniaria birlikte kab-
nmbelki."
Kürt çocuklannın esmerli-
ği ortasında daha da sanşın-
laşan Rahip Haglund, harita-
lar ûzerinde çizilmiş çizgile-
re meydan okumanın tedir-
ginligini de yaşıyor. Cebin-
deki cep telefonu onu ülkesi-
ne, evine bağlayan bir ip san-
ki, durmadan telefonu ovuş-
turuyor. Arayan var mı diye,
bakıp duruyor. Fevzinur ise
Isveç basınında
Türk polîsine övgü
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Perşem-
beden ben Jsveç 'ın yazıh, gö-
rüntülü ve sesli basınının o-
dak noktası olan Türkiyeli
Kürt mültecı ailelerin sınırdı-
şı edılmesı olayı. pazar günü
de bütün gazetelerin birincı
sayfasındaydı. Gümüşçüaile-
lerinin Esenboğa pohsince iyı
karşıianması, çay. meyve su-
yu ve çörek ıkram edılmesi ve
Diyarbakır'a gıtmek için oto-
büs edınmelerinde yardımcı
olması, pazar günkü haberler-
de radyoda ve televizyonda
vurgulandı. Isveç'in en büyük
gazetesinin Ankara'ya bu ne-
denle gönderdiği muhabiri
ChiristeJ Persson, pazar gûnü
yayımlanan yazısında ıki ka-
dın ve dokuz çocuktan oluşan
Kürtlerin Esenboğa'daki kar-
şılanışlannı şu sözlerle anla-
tıyor: "Yoksa çok korkurucu
olarak ünlenmiş olan 7'firk
potisi, bu kezgönülleri zaptet-
mekte karartı mıydı? Polis k>-
kalinde meyve su\u ve çörek
ikram ettiler ve uJuslararası
kurallara harfiyen uydular.
Bir polis komiseri, 'Yolcular
kısa bır sorgulamadan sonra
-hiç kuşkusuz avukat önünde-
Tûrk yasalanna göre diledtk-
leri yere gitmekte serbesttir-
ler' dedi. Ve öyle de oldu.
Grupta yaşı 11 'in üzerinde-
ki herkes sorguya çekildi.
üzerlerindeki para kontrol
edildi."
Aynı zamanda 1990'da Is-
veç'e gelip polise soyadlannı
Sincari olarak söyleyen ve ıa-
deedilmemek için Iraklı Kürt
olduklannı bildiren Ziya ve
RaşitGümüşçüıleaılelenn 18
yaşmdakı oğ/u Şiyar,halen bi-
linmeyen adreslerde saklanı-
yorlar. Expressen ve Dagens
Nyheter gazetelennın gizlice
görüştükleri Şıyar, Türkı-
ye'ye ıade edıldiği takdirde
derhal askere gönderileceğinı
söyledi. Kaçışına yardımcı ol-
duklan için okul arkadaşlan-
na teşekkür eden Şiyar, Türkı-
ye'dekı annesinin ve kardeşle-
rinin Isveç'e geri gelmeleri
ıçın uğraşacağını da belırtti.
Expressen gazetesi, cumar-
tesi günkü başyazısında
Carlsson'un, "Bu aileye ço-
cukiardan örürû kuraJdışı
da\raasa>dık başka (mülteci-
lere) janlış sinyalkr v«rmiş
olurduk" sözüne sert tepkı
göstererek şu saptamada bu-
iundu: "Eşirlikttn \v dayanış-
madan söz eden bir partinin
pofiü'kasıvlabu sınvaller' na-
sıl bağdaşabüiyor? Önce top-
lantılarda Enternasyonel'i
bir agızdan söyiüyonız, Tür-
kiye'deki sorunlaria ilgili bir
kursa gidiyonız. ardından ka-
ra kafalıian sınıniışı edrvonız.
Sonra da gidip ırkçıbğa >r »a-
bancı düşmanlığına dair sos-
yaJ işler bakanlığuun hazuia-
dığj projelere kaolıvoruz." Isveç polisi evdeki çocuklan ve Fevzinıır'un eftisini de alıp Türkiye'yeyoliadı. (Fotoğraf: TARIK TINAZAY)
umarsız, avuçlan açık elleri-
ni kucağına bırakmış, rutuna-
cak bir yeri yok bu yolculu-
ğun.
Neden gittiler peki? Yaruk
yüzlerini, o sanşmlığı kadar
yaban topraklara neden taşı-
dılar?
Dudaklan bitkin Fevzinur.
Kadw kadına bir dertleşme-
de rastlanan baş eğmeler, du-
dak dûşürmelerle, en çok sus-
ruğu zaman anlatıyor acısını:
"Biz iş için gitmiştik. Bili-
yorsun, Diyarbakır'da yaşa-
mak zordur. Meğer orada da
öyleolmuş.Ama orada devlet
yardım eder, burada etmez.
Açüktan devrilsen künse bak-
maz. Kim bakacak ki? Her-
kes aç."
Çocuklar, Fevzinur'un, ar-
tık savaşmaktan yorulmuş bu
Kürt kadının etrafinda Isveç-
çe, Kürtçe, Türkçe bağrışı-
yorlar. Onlar. hâlâ bir yolcu-
luk olduğunu sanıyorlar bu-
nun, bir çaresizlik değil. Di-
yarbakır'ı unutmuşlar, köyle-
rıni. Ncresiydi orası? Stıah
seslerinin geldiği yer mi? Kar
yağinca okula gıdilmeyen
yer mi?
Tanıdık var mı? Gidince
nerede kalacaklar?
"Nerede kalacağız? Akra-
balar var. ama Diyarbakır'da
kö>leri yakmışlar.3 ev, bir eve
toplanmış. Bize yer yok. On-
lar, kendileri zor gecinij oriar
zaten."
Fevzinur, başkalannın baş-
lattığı yolculuğu, nasıl gel-
diyse öyle sürdürüyor, öyle
öfkelenip karşı durmuyor.
Yolu yok çünkü. Onun için bu
tek yön gidış, basit bır denk-
lem:
"Pasaportumuzvar diyeat-
tılar. Pasaporrumuz olmasay-
dı atmazlardı."
Dıyarbakır yolcusu 5 ço-
cuklu Fevzinur'a hiç sorui-
mayacak bır soru var:
"Neolacakşimdi?"
Sakın, yanıtlıyor:
u
Hic,biçbirşey."
Fevzinur, sözlerin bittiğı
yerlere bakıyor. Hava kararı-
yor. Çok çok önceleri hanta-
lar üzenne çizilmiş çizgiler,
gözlerine batıyor. Değiştire-
bilse çizgilen. lçindeki sızıyı
dindirse. Ya kendisi gitse, ya
onlan aldırsa buraya...
..,•• , . . < 7
. .-,—• : :,,'..- i • • —, , \ .; • ;, ; . M —
hagıaııı raportı veren 17 askerı gorevhye dava
• Doktorlar hakkında 6
yıldan az olmamak üzere
ağır hapis cezası verilmesi
gerektiğini belirten askeri
savcı, olaya adı kanşan
diğer sanıklar için ise 1 ile
3 yıl arasında değişen ağır
hapis cezası isteminde
bulundu.
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)-
Astsubay adaylanndan rüşvet alarak sağ-
lam raporu verdikleri öne sürûlen 7'si
yüksek rütbeli subay, toplam 17 askeri
görevli hakkında dava açıldı.
Soruşturmayı yürüten Hava Eğitim
Komutanhğı Askeri Savcısı Binbaşı Ya-
vuzSayalgL sanıklar hakkında 1 ile 6 yıl
arasında hapis cezası istedi.
Astsubay adaylanna para karşıhğında
saglam raporu verdikleri öne sûrûlen
doktorlar hakkında askeri mahkemede
dava açıldı.
Soruşturmayı yürüten savcı Sayalgı.
olayla ilgili. Hava Hastanesi'ne başvuran
astsubay adaylannın bilgisine başvurdu.
Sayalgı'nın aynca, hastanedeki tüm
hemşire ve görevlilerin ifadelerini aldı-
ğı öğTCnildi.
Savcı. tutuklu sanıldardan Dr. Hava
Tbp. Albay Sım 41tan. Hava Tbp. Albay
Çerin Köprüiü. Erkent Aitay. Ertan Oz-
kurai. Ziya Yamakoğiu. Hava Yüzbaşı
Sami Adar ile tutuksuz yargılanan Hava
Tbp. Binbaşı Fehmi Güheldn'in, astsu-
bay adaylanndan rüşvet alarak saglam
raporu verdiklerini öne sürdü.
Savcı, tutuklu sanıklardan er Doğan
Er, Hasan Durak'la tutuksuz yargılanan
Konya 3. Ana Jet Üssü'nde görevli Yzb.
Sami Adar ile Hava Eğitim Komutanlı-
ğı Askeri Hastanesi'nde görevli hemşi-
reler Seyman Taşdelen, tlknur Sütlü, Ha-
tice Eker, Sevim Dereli, Sertaş AdıgüzeL
Aysu Bo/utku, Bonan Gürbü/, Sabiha
Gükr'inde rüşvet ola>ındaaracılıkyap-
tıklannı vurguladı.
Doktorlar hakkında 6 yıldan az olma-
mak üzere ağır hapis cezası verilmesi
gerektiğini belirten askeri savcı, olaya
adı kanşan diğer sanıklar için ise 1 ile 3
yıl arasında değişen ağir hapis cezası is-
teminde bulundu.
Sanıklar ise astsubay adaylanndan,
sağlam raporu vermek için rüşvet alma-
dılüannı belirtcrek hakJanndaki iddiala-
n reddettiler.
Albay Sım Altan, savunmasında şun-
lan söyledi:
"Heyet raporu aJmak için hastanemi-
ze başvuran astsuba> ada>lannı tek tek
sağlık kontrolünden geçiriyoruz. Genel
cerrah olarak bana gelen adaylann bir
ANKARA, YABAIVCf BASIİV ORGANLARI fÇÎN YARGI YOLUNA GİDtYOR
Bakanlıktan 'aklanma' çabasıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Dışişleri Bakanlığı. gerçckdışı
savlarla ülkenin saygınlığım sarsıcı
yönde yayın yapan yabancı basın
organlannm duyarlihkla izlendiğini,
hakiannda yargı yoluna
başvurulması için gerekli
girişimlerin yapıldığını bildirdi.
Dışişleri Bakanhgı Sözcü
Yardımcısı Nurettin Nurkan,
yabancı gazetecüer için düzenlenen
haftahk olağan basın topîantısjnda.
"Terör örgütkrinin o> ununa geJerek
asıku iddialarla ülkemizin itibannı
sarsıcı yönde yayın yapan \abancı
basın organlan aleyhine yargı yoluna
başvurulması. avnca keyfıyetin ilgili
ülkeJerdeki ve uJuslararası plandaki
yetkilr basın kuruluşianna
duyurulması için gerekli girişimJer
yapılmaktadır'" dedi. Türkiye'nin
bir hukuk devleti olduğunu da
vurguiayan N'urkan, "'Hiçbir
güvenlik görofeinin yasalara a>lun
eylemine mösamaha edilemez. Böyie
bir evleni tespit edildiği takdirde ise
söz konusu güvenlik görevlsi derhal
yargrv'a sevk editir ve yargı
tarafuıdan cezalandınlır" şeklinde
konuştu.Sözcü Yardımcısı Nurkan,
son zamanlarda yabancı basmda yer
alan bazı savlann büyük bir
duyarlılıkla araştınldığını ve
bunlann gerçek olacağma dair en
küçük bir belirti bulunamadığını da
kaydetti. Buna karşın savlara ılişkin
araştırmalann devletin bütün
olanaklanyla sürdürûldügünü
behrten Nurkan, "Şimdiye kadar ki
iddialann. terör örgütleri ve onlann
yandaşlan taranndan öteden beri
Turidye'yi karalamaya yönefik
olarak sürdürükn bir psikokojik
mücadeJe yöntemi oJdûgn
'dedi.
kısmının rahatsız olduğunu saptadım.
KendiJerinedışanda herhangi bir dokto-
ra giderek ameliyat olmalan halinde sağ-
lam raporu verebileceğinıizi söyledim.
Ancak kimseye benim mnayenehaneme
gebnesini onermcdiğimgibi, herbangi bir
doktor ismi de vermedim. Ancak hasta
olanlardan bir kısmı benim adresimi ala-
rak AJsancak'taki muayenehaneme gel-
di. Y'apıian muayenelerine karşılık ü'cret
konusunda pazarbk yapmadun. Çünkü
bizun muayene ücretierimiz belli. Ancak
yine kcndiİerine tarifc üzerinden ödeme
vapümasını da önermcdim. kendi istek-
leri doğrultusunda yapbğım ameüyata
karşıiık para verdüer."
Yapılan işlemin yasal olduğunu ileri
süren Altan, "Astsubay olmak isteyenle-
rin ekonomik dunımlan belli. Ben bu
adamlardan nasıl olur rüşvet isterim?
Onlann muayenesini \aptım ve sağlam
raporu verdim. Yapüğım işlem yasalara
uygun. Bu durum Hava Harp Okulla-
n'nda bile yapıbyor. Örneğin; pilot ol-
mak isteyen subaylann sağlık kontrolle-
ri bir ay önce bir sağlık kunılu tarafin-
dan yapıimaktadır. Vapılan kontroOerde
hemoroit kıl dönmesi ve varis gibi hasta-
lıklann amelivatian yapıldıktan sonra
sağlam raporu verilmektedir. Bu ola>da
da aynı işlem yapıldı" diye konuştu.
Diğer sanıklar da askeri savcılıkta alı-
nan ifadelerin zora dayalı olduğunu ileri
sürerek suçlamalan kabul etmediler.
Eırnıiyetten tarilıi
feser operasyonu
• Ankara'da mali şube ekiplerince
gerçekleştirilen operasyonlarda, "paha biçilmez"
fleğerde bazı tarihi eserlerin ele geçirildiği
bildirildi.
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Başkentte mali şu-
be ekiplerince gerçekleştiri-
len operasyonlarda, Güney-
doğu Anadolu Bölgesi'nden
getirildiği belirlenen I64par-
ça tanhi eser ele geçirildi.
Eserler arasında Sümer Kra-
lı'na yazıldıği belirtilen mek-
tuplar, altın sikke ve bronz
heykellerin bulunduğu belir-
tildi.
Ankara Emniyet Müdürlü-
ğü'nden dün yapılan açıkla-
maya göre mali şube ekiple-
n, aldıklan bir istihbaratı de-
ğerlendirerek •'Hacı" lakaplı
Mahmut Ayyüdız'ın Güney-
doğu Anadolu Bölgesi'nden
getırdiğı çok sayıda tarihı
eseri Ankara'da pazarlama
çabası içınde olduğunu belir-
lediler. Mahmut Ayyıldız'ın
kaldığı otelın izlemeye alın-
dığı kaydedilen açıkJamada,
Ayyıldız'ın Rüzgârlı So-
kak'ta çantasındakı tanhı
eserle birlikte yakalandığı
büdirildi. Açıklamada, ope-
rasyonun sürdürülmesı sonu-
cu Ayyıldız'ın odasında yapı-
lan aramalarda da tarihi eser-
lerin kalan bölümünün ele
geçirildiği vurgulandı.
Açıklamada, ele geçırilen
tarihi eserler şöyle sıralandı:
"2 adet ışlenmemiş ebnas,
8 adet değişik bnyutta gümüş
sikke ve altın tuğralı para, 1
adet asian başu gümüşasa ba-
şı. 5 adet çeşhli boyutlarda
canıdaıı vapıİma süs eşyası. 1
adet kabartmalı gümüş ya-
nm hevkekik, 1 adet taştan
yapılma erkek hevkekik. 1
adet bronzkaduı he>kelciği 1
adet aslan heykelciği, 1 adet
üzeri morif işlemeli inek he\-
kekiği,3adetçeşitli boyutlar-
da açümamış çKi yazılı tablet
kitabe, 1 adet camdan >apıl-
ma kuş figiiriü süs eşyası, 1
adet keçi-kuş-kadın kabart-
malı taş kitabe. I adet kadın-
kuş-ce>lan kabarrması kita-
be, 1 adet dinsel kan akıtma
töreni ve kabartma yazılar
bulunan taş tablet 37 adet si-
lindirik ovma taş miihür. 46
adet oyma silindirik taş mü-
hür, 4 adet figiiriü taştan oy-
malı süs eşyasL 1 adet oturan
insan bulunan ve oyma yazı-
lar yazdan taş kitabe, I adet
taçû kral insan figürü bulu-
nan kabartma vazılı taş kita-
be, 3 adet çeşitli bo> utiarda
motifli Arapca yazılı bakır ve
tas kâse. 42 adet be>az made-
ni kemer süslemesi."
Açıklamada, elde edilen
çivi yazılı, kabartma insan ve
hayvan figürlü pışmış toprak-
tan yapılmış kitabenın "Kra-
la yazdmış mektup" olduğu.
Sümer Krah'na yazılan bu
kıtabeye "değer biçilenıedi-
ği", kabartma figürlü açılma-
mış eserin ise ilk görülen ör-
nek olduğu belirtildi.
Emniyet yetkılileri olayla
ilgili soruşturmanın sürdü-
rüldüeünü bildırdiîer.
S A L I T O P L A N T I L A R I
Ç^OK PARTİLİ DÜZENIN 50. Yl Ll N D A T Ü ^ K I YE
BİLGİ TOPLUMU
VE TÜRKİYE
ŞAHİN ALPAY
SELIM TURAN
E S M
KONUSMACILAR
FUAT İNCE. GÜNDÜZ ULUSOY •
10 OCAK 19*6 SAAT: 18.30
YAj'l KRHDİ
K V I I l K
MHRKf/l
»pı Hrtdl ScmMt Çlftar KûtaphınMİ
lstiWai CMdesı 28S Beyogiı. 80050 Isîaibcl Telefon (0212) 252 47 0OIA40-2A5 20 41
Sa!> Topianüisr' m. isteyen tterkes vçretsız otirak ız!ey£&>!>r
YAPI KREDi
fCOCAK- 9 ?UBAT 1998
YAPI KREDİ
SANATGALERİSİ
IstıkMl CiCfesl £85 Beyojlu 30050 isurıOul
Telefor. (0212)252 47 00/257
YAPI KREDi
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Yetd Artık...
Günlerden beri süren seviyesiz tartışma ve saldın-
lar, artık kabak tadı verdi. Ben sustukça terbiyesiz-
likler sürüyor. Geçen haftaki üç yazımda, belli konu-
lardaki görüş ve yaklaşımlanmı, olabildiğince aynn-
tılı bir biçimde kaleme almış ve "bu konuya bir daha
dönmeyeceğimi" vurgulamıştım. Amaolmuyor... 01-
muyor, çünkü sataşmaların ardı arkası kesilmiyor.
Olmuyor, çünkü arkadaşlanm ve dostlanm bu ses-
sizliğimi, üzüntüme bağlıyorfar. Kendilerince beni te-
selli etmeye çalışıyoriar. Bu arada Sayın K. Yavuz, Sa-
yın R. Hatipoğlu gibi düşüncelerine değer verdiğim
kimi tanışlanm da yapmaya çalıştıklanrnı anlamamış-
lar. Üzüntülerini dile getiren mektuplar yazmışlar.
Önce kendilerine özel mektuplar yazarak konuyu
açıklamayı düşündüm. Sonra vazgeçtim. "Böyledü-
şünen başka okurlarım da vardır" anlayışı içinde, tu-
tumumun ardındaki beklentileri, yeniden bu köşede
anlatmaya karar verdim.
Sağa-sola yanlış ve uyduruk bilgiler gönderiyor "bi-
rileri". örneğin Sayın Yalçın Pekşen, geçen pazar,
"Cumhuriyet'in 33yazarı, Toktamış Ateş'e karşı tu-
tumlannı beliriemek için toplandı" diyor. Bu yanlışlı-
ğı, "kuşu" yanlış haber taşıdığı için yaptyor herhalde.
Zira o toplantı yaklaşık üç hafta önce ilan edilmişti ve
konu, gazetenin sorunlan idi. Üstelik ben de toplan-
tıdaydım. Insaf...
Sayın Pekşen'i tenzih ederim, ama ileride tümünü
tek tek yanıtlamayı düşündüğüm kimi yazarianmız,
"Çamur at" diyorlar, "kendi düşse bile izi kalır." Ve
benim farklı arenalardaki çabalanmı karalamaya ça-
lışıyorlar.
Doğrusu farklı okurlara seslenmeyi, farklı düşünce-
lerde olan insanlann dinlediği ve izlediği toplantılar-
da ve programlarda konuşmayı çok önemsiyorum.
Örneğin Atatürkçü Düşünce Derneği'nin bir şube
toplantısında konuşmak yerine, Imam-Hatip Meslek
Lisesi Mezunlan Derneği'nin birtoplantısında konuş-
mak, bence çok daha önemli. Zira "benim gibi" dü-
şünen msanlarla birlikte olmak sadece "mutluluk" ve
"moral" veriyor. Aslında bu da çok önemli. Fakat fark-
lı düşünce ve inançları olan insanlara düşüncelerimi
ve inançlarımı anlatmak, bence çok daha önemli.
Bu memlekette, Atatürk'ün dinsiz ve din düşma-
nı olduğuna inanan milyonlarca insan var. Çokparti-
li yaşamla birlikte başlayan "ödün politikalan" orta-
ya bir Frankeştayn çıkardı. Yüzlerce okullan, binler-
ce Kuran kursları, gazeteleri, dergileri, radyolan, te-
levizyon kanallan var. Herhalde bunları benim "hoş-
görüm" ortaya çıkarmadı.
Bugün birsürü bakanlık, genel müdürlük, kamu ku-
rumu ve üniversiteyi şeriatçılann işgaline bırakan da
benim "uzlaşmacılığım" değil herhalde.
Toplumumuzun yaklaşık yüzde 20'si, bu şeriatçı
propagandanın etkisinde. Bunun yansı RP'de, yan-
sı da ANAP, DYR BBP, MP vb. gibi diğer partilerde.
Yani sokaktaki her 5 kişiden biri, bu yola sapmış du-
rumda. Her ne nedenle ortaya çıkmış olurlarsa olsun-
lar bu insanlan yok sayamayız, yok saymamalıyız. Bu
insanlarla "aynı gemıde" gidiyoruz. Hemşerimiz,
komşumuz, alışveriş ettiğimiz esnaf, çay içtiğimiz
kahveci... Aynı kaderi paylaşıyoruz.
Bu insanlar, inanılmaz derecede tek yanlı bir pro-
pagandanın etkisinde. Tüm okullara zorunlu din der-
sîni, benim "hoşgörüm" mü soktu? Ve bu insanlar,
tek yanlı bir bilgi akışının sonucunda Cumhuriyet ta-
rihimiz boyunca "Müslümanlara (!) baskı yapıldığına"
inandınlmışlar, "Inönü'nün camileriyıktınp odun de-
posuyaptırdığma" inanıyorlar. Atatürk'le ilgili olarak
daha annesinden başlayan bir rftira ve karalama kam-
panyasıyla, tarihteki yerini saptırmaya çabalıyorlar. Is-
tiklal Mahkemeleri'nin 500 bin kişiyi astığına, Bandır-
ma vapurunun 230 metrelik lüks bir gemi olduğuna,
Lozan'da 12 ada ve Musul'u sattığımıza inanıyorlar.
Bir fırsatını bulunca bu insanlanmıza gerçekleri an-
latmaya çalışmak, "ödün vermek" midir?
Uzlaşma mutlaka ödün vererek olmaz. Benim de
tabulanm vardır. Ne Atatürk'ü, ne laik cumhuriyetimi-
zi, ne Misak-ı Milli sınırlan içindeki üniter yapımızı ve
ne de ülke bütünlüğümüzü tartışmam. Ama bunlann
dışında her konuya açığım. Her şeyi, her yerde tartı-
şınm. Ve Islamcılann yoöun olduğu yerlerde tartışma-
ya özel önem veririm. ödün mü bu? Kaldı ki "karar-
sız" insanlar da var. Bunları kazanırsak kötü mü olur?
Bunca polemığe yol açan o "hoşgörü ödülü" töre-
ninde, konuşmacılardan çoğu, hoşgörü vb. konulan
"Islami referanslaria" açıklamaya çalışırken ben
"çağdaş-rasyonel" bir açıklama yaptım. "Düşünce-
lerimiz tümüyle zıt da olsa, biriikte yaşamanın yolla-
nnı bulmalıyız" dedim. "Birlikte olduğumuz süre için-
de ne Dilipakbeni şeriatçıyapabildi, ne ben onu Ke-
malist yapabildim" diye sözü bağladım. Bu mu Ata-
türk'e ihanet? Bu mu ödün vermek?
Yazdıklanmı okumayan, konuştuklanmı dinleme-
yen bir "taife" günlerdir saldınp duruyor. Korktuğu-
mu ima eden de var, satıldığımı ima eden de var, saf
değişrirdiğimi ima eden de...
1994'te 200'ün, 1995'te 160'ın ûzerinde konferans
verdim, panele katıldım. Hem de tek delikli kuruş pa-
ra almadan. Çoğu zaman masraflarımı bile kendim
karşıladım. Bunlara yetişeceğim diye en önem ver-
diğim şeyi, öğrencilerimi ihmal ettim.Aysegül'ü ihmal
ettim. Van'dan Iskenderun'a, Balıkesir'den Adana'ya,
Izmir'den Edirne'ye, Bolu'dan Kırklareli'ne, Zongul-
dak'tan Konya'ya gitmediğim, taramadığım yer kal-
madı. Masalanndan kaJkıp bir yere gitmek için me-
rasim bekleyenler, şimdi utanmadan bana saldınyor-
lar.
Bu arada bekletip gidemediğim, yetişemediğim
yeder oldu. Geçen ay Eskişehir'e giderken yoldan
döndüm. Geçen hafta Çağdaş Yaşamı DestekJeme
Demeği Üsküdar Şubesi'nin düzenlediği toplantıda,
insanlan boşuna beklettim. "Fırsat bu fırsattır" diye-
rek özür diliyorum. Ama bu tür aksaklıklarda, kimi
"densizler" tarafından çok ağır bir biçimde suçlandı-
ğım da oldu.
Atatürkçü Düşünce Derneği'nin Istanbul Şubesi de
"karalama kampanyasına" katılmış. Bu şube yöneti-
mi değişmedikçe, Atatürkçü Düşünce Derneği'nin
hiçbir toplantısına katılmayacağım. Yetti artık. Artık
ben de "bayraklanmı açıyorum". Zira "Kemalistcep-
he"yi yıpratmamak için sürdürdüğüm suskunluğum,
yanlış anlaşılıyor. Bu yaklaşım, biraz "benmerkezci"
olacak, ama kusura bakılmasın. Burada konu
"benim. Benim düşüncelerim, benim yaklaşımım ve
benim tutumum. Ve doğrusu kimseye pabuç bırak-
maya niyetli de değilim.
Umutlarınızı Fidan
Dikerek Yeşertin.
ORMAN BAKANLIĞI
AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON
KONTROLÜ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ