Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 1996 PAZAR
DUIYAZ1
Hindistan ve Bangladeş arasında uyuşmazlığa yol açan Ganj Nehri'nde yıkanan insanlar (üstte solda). ABO ile Meksika arasında sorun yaratan Colorado Nehri'nin Yu-
ma'daki kolu, ABD'nin suyun beşte dördünü çekmesi nedeniyle cılız bir çaya dönüştü (sağda).
I^laşılamayanırmaklarProf. Dr. İLHAN AVCI
İTÜ hışaat Fakültesi
HiJrolik Anabilim Dalı
Çin Halk Cumhuriyeti"nde doğan. Ne-
pal ve Hindistan'dan geçen Ganj, Hindis-
tan ile Bangladeş arasındakı sınınn 128
kilometrekarelik kısmını oluşturmakta,
Bangladeş topraklannda 112 km akmak-
ta. Bangladeş ıçinde Jamuna-Brahma-
putra ile bırleşerek Badnıa adını almak-
ta ve Badma, Meghna ile bırleşerek de-
nize dökülmektedir Hindistan ile Bang-
ladeş arasındaki uyuşmazlıkların en
önemlı bölümünü oluşturan Ganj sulan-
nın tahsisı konusu. Fırat-Dicle Havza-
bi'na en fazla paralellik gösteren bır ko-
numdadır.
Canj Nehri sorunu
Hindistan'ın, Ganj Nehn üzerinde Fa-
rakka Barajı inşaatını planladığım açık-
laması üzerine. 1951 yılında Pakistan
sözkonusu barajın inşaatını protesto et-
mış ve ortak sulann kutlanımmın pian-
'lânmasının bir BM kuruluşu tarafından
yapılmasını ve konunun iki ülke uzman-
lannca incelenmesıni önermiştir. Bu
öneriler, Hindistan tarafınca kabul gör-
memiş \e Farakka Barajı inşasına 1961
yılında başlanarak, baraj 1970 yılında ta-
mamlanmıştır.
Bangladeş'in bağımsızlığını kazandı-
ğı 1971 yılından sonra Bangladeş ile
Hindistan arasında yapılan görüşmeler-
de, sorunla ilgilı olarak Bangladeş, ortak
nehırlerin sulannın tahsisi konusunda
geçıci düzenlemelere taraftar olmadığı-
nı ıfade etmiş, tahsisin, sürekli biresasa
bağlanmasını ve düzenlemenin bütün or-
tak nehirleri kapsamasını istemiştır.
Nihayet, Hindistan'la Bangladeş, 1977
Kasımf nda yaptıklan biranlaşma ile ku-
rak mevsimde Ganj sulannın yüzde
63'ünün Bangladeş'e verilmesi konu-
sunda mutabık kalmışlardır. Bu arada
Hindistan yetkilileri, bu mutabakatın,
Ganj sulannın arttınlması konusunda
Brahmapurra Nehn ile Ganj arasında bır
kanal inşasının ciddi bir biçımde müta-
laa edileceği anlayışına dayandığını, su-
lardan ilgili ülkelerin adalet ve hakkani-
yet kaidelerine göre yararlanmalan ge-
rektiğini, bunun da nüfusun, toprağın ve
ihtiyaçlann dikkate alınması suretiyle
yapılabileceğini vurgulamışlardır.
Hindistan. aynca. su mıktannın azal-
ması açısından zarar gördüğünü ileri sü-
ren ülkenin bunu ispat etmesi gerektiği-
ni. Farakka Barajı'nın inşasına karşı çı-
kan Bangladeş'in bu konuda haksız ol
duğunu, baraj inşasının bir ülkenin en
tabıi hakkı olduğunu, inşaedilen baraj-
da rutulan suyun ise barajı inşa eden ül-
kenin suyu olduğunu. uluslararası plan-
da bu konularda kesin kurallann yerleş-
memiş olduğunu, BM Uluslararası Hu-
kuk Komısyonu'nun bu alanda oluştura-
bilecek uluslararası kurallan kodifiye et-
meye çahştığını ıfade etmiştir. Hindis-
tan'ın rutumu. Fırat ve Dicle konusunda
Türkiye"nin. ülkesinden geçen sınıraşan
sularla ilgili olarak savunduğu ''hakça
kullanım ilkesi"ne çok benzemektedir
ABD-Meksika su kavgası
Rio Grande Nehri iki ülke arasında he-
G
anj sularının tahsisi, Hindistan ile Bangladeş arasında
uyuşmazlıklara yol açmıştır. Bangladeş, ortak nehir
sulannın tahsisinin sürekli bir esasa bağlanmasını
istemiştir. İki ülke, 1977 Kasımı'nda, kurak mevsimde
Ganj sulannın yüzde 63'ünün Bangladeş'e verilmesi
konusunda anlaşmıştır. Farakka Barajı'nda tutulan suyun kendisine
ait ofduğunu belirten Hindistan'ın tutumu, Fırat ve Dicle konusunda
Türkiye'nin savunduğu "hakça kullanım ilkesi"ne çok benzemektedir.
A merika'da doğup Meksika Körfezi'nden denize dökülen
^k Colorado Nehri'nin suları, Meksika düşünülmeden 1922
/ f yılında Colorado River Compact adıyla 7 eyalet arasında
/**% bölüşülmüştür. Meksıka'nın yakınmaları üzerine ABD,
-X _A_ ancak nehir suyunun yüzde 9'unu bu ülkeye tahsis etmeyi
kabul etmiştir. iki ülke arasında Colorado, Tijuana ve Rio Grande
nehirlerinin ortak kullanımını düzenleyen anlaşmada, memba ülkesi
ABD'nin hakları büyük ölçüde korunmuştur.
nüz sınır tcşkil etmeden önce, Amerika.
bu nehrin yatagında bir değişiklığe git-
miş ve Meksıka'nın tepkisıne neden ol-
muştur. Bunun üzerine Meksika, ulusla-
rarası hukuk açısından öne sürdüğü hu-
suslarda ABD başsavcısının görüşlenne
başvurmuştur.
Zamanın başsavcısı da. Rio Grande
Nehri'nin ABD ıçerisinde bulunan bölü-
mü üzerinde bu ülkenin hakkı bulundu-
ğunu (mutlak hâkimıyct), bundan dola-
yı da uluslararası hukukun, ABD'ye neh-
rin sulannın paylaşımı konusunda her-
hangı biryükümlülük getirmediğini be-
lırtmıştir(Daha sonralan sınıraşan sular
konusundaki bu görüşler. "Harraon
Doktrini" olarak anılmaya ba^lannuştır.
Bunun esaslan, daha sonraki bölümler-
de aynca verilecektir).
ABD, bu görüşüne daha sonraki y ıllar-
da esneklik getırerek, Meksika ile Rio
Grande Nehri üzerinde ilk anlaşmasını
I906 yılında yapmıştır.
ABD ile Meksika arasındaki bir baş-
ka anlaşmazlık da Colorado Nehn konu-
sunda çıkmıştır. Colorado Nehri Ameri-
ka'da doğup Meksika Körfezi'nde denı-
ze dökülmektedir. Colorado Nehn'nın
sulan, Meksika düşünülmeden 1922 jı-
lında (Colorado River Compact) adı al-
tında 7 eyalet arasında bölüşülmüştür.
Sonuçta delta kurumuştur. Halk balık bu-
lamadıgı içın diyetini değıştirmiş, şeker
hastalığına yakalanmıştır.
Meksika'nın yakınmaları üzerine
ABD ancak nehrin yüzde 9 suyunu Mek-
sıka'ya tahsis etmeyi kabul etmiştir.
Meksika sınınna giren su o kadar tuzlu
hale gclrmş kı, sulamada kullanılamaz
olmuştur. Bunun üzerine. Amerika 200
mılyon S harcayarak bır desalination
plant kurmuş ve Meksika'ya sulamaya
uvgun su vermeye başlamıştır.
ABD ile Meksika arasındaki nehirlcr-
le ilgili uyuşmazlıklan sonuçlandıran an-
laşma bu iki ülke arasında 1944 yılında
imzalanmıştır.
Sözkonusu anlaşma ile Colorado, Tı-
juana vc Rio Grande nehirlerinin ortak-
laşa kullanımı düzenlenmiştir. Sözkonu-
su anlaşmada, memba ülkesi (ABD) 'nin
haklannın önemli ölçüde korunduğu an-
laşılmaktadır. Sanki iki ülke arasında sı-
nıryokmuş gibi su tahsisinin yapılmış ol-
duğu gözlenmektedir.
Meksika ile cuatemala
arasında baraj sorunu
Usumacinte, Suchiate ve Grijalva ad-
lı üç nehtr, Guatemala'dan dogarak Mek-
sika topraklanna girmektedir. Meksika,
Guatemala hükümetine bu nehirlerin su-
lannın paylaşımı konusunda bir anlaş-
ma imzalanmasını önermişse de, uzun
süre olumlu bir yanıt alamamıştır.
Ancak Meksika'nın sözkonusu nehir-
lerin ve özellikle kurak mevsimde debi-
si 20 m
3
/s'ye inen, yağışlı mevsimde 200
mÖ/
3
'ye çıkarak en bol su tasıyan Suc-
hiate Nehri üzerinde baraj yapmaya baş-
laması üzerine, Guatemalalılarbu konu-
da görüşmeye razı olmuşlardır. Başlayan
görüşmelerde henüz anlaşma safhasına
gelinmemiştir.
Ileride imzalanması planlanan anlaş-
manın genel ilkelere dayanması ve söz-
konusu nehirlerle ilgili su kullanımının
hakça, akılcı ve optimum esaslar çerçe-
\esinde yapılması öngörülmektedir.
Meksika tarafı, heriki ülkenin adı geçen
nehırler üzerinde inşa edecekleri baraj-
lan birbirlerine haber vermeleri gerekti-
ğini ifade etmekte ve özellikle, bir ülke-
de inşa edilecek baraj nedeniyle, nehrin
akışının düzene girmesinden öteki ülke-
nin yararlanması halinde, barajı inşa e-
den ülkenin yaratılan bu ilave menfaat
için hak iddia edcbıleceğini ileri sürmek-
tedir.
Lesotho - Güney Afrika
Cumhuriyeti anlaşmazlığı
Sutashıhi ile ilgili dığerbiruyuşmaz-
lık, Lesotho Kralhğı ile Güney Afrika
Cumhuriyeti arasında 1986 yılında im-
zalanan bir anlaşma çerçevesınde kesın
çözüme ulaşmıştır. Sözkonusu anlaşma-
da, SenquOranj havzası ıçınde yapımı
öngörülen su tesisleri esas alınarak, bu
bağlamda mansap ülkesi Güney Afrika
Cumhuriyeti'ne bırakılan su miktan ile
ilgili bütün faaliyetlerin bir ortak teknik
komite tarafından yürütülmesi öngörül-
üü
ABD'nin Colorado Nehri sulannın ancak yüzde 9'unu tahsis etmesi,
Meksika'da tarımı olumsuz etkilemişti.
Aynca, Güney Afrika Cumhuriyeti "ne
verilecek suyun nakli için inşa edilmiş
Trans-Caledon Tüneli'nin idaresinden
sorumlu ve sözkonusu tünel ile ilgili tüm
faaliyetleri üstlenebilmesine ımkân vere-
cek yetkilerle donatılmış bir Tünel 1da-
resi kuruîmuştur. Bu idarenın, Ortak
Teknik Komite'yle sıkı bir işbirliği için-
de çalışması ve gerekli durumlarda adı
geçen komiteyle istişaredc bulunması
hüküm altına alınmıştır.
Yukanda belırtılen noktalara ek ola-
rak, Lesotho'nun, Senqu/Oranj sulan
üzerinde inşa ettiği su tesislennin faali-
yetlerini engellemeyecek şekilde Güney
Afrika Cumhuriyeti'ne su tahsis etmesi-
ne anlaşmada yer veriimiştır.
Bu anlaşmada yer alan önemli bir hu-
sus da, mansap ülkesi olan Güney Afri-
ka'nın, memba ülkesi olan Lesotho'ya,
aldığı su karşı lığında bedel ödemesidir
(Royalty Payments). Aynca ortak katkı
ile yapılacak su tesislerinde üretilecek
enerji gelirinın paylaşılması da sözko-
nusu anlaşma ile düzenlenmiştir. Anlaş-
manın, sınıraşan sular konusuyla ilgili
Türkiye'yi yakmdan ilgilendiren pek çok
maddesi mevcuttur.
swazilan - Cüney Afrika
Cumhuriyeti uyuşmazlığı
Su anlaşmazhklan konusunda verile-
bilecek bir başka örnek de Svvaziland ile
Güney Afrika Cumhuriyeti arasındaki
KLomati Nehri'dir. Bu nehirle ilgili dü-
zenlemenin özelliği şudur:
Güney Afrika Cumhuriyeti, Svvazi-
land'asu karşılığında bir ödeme yap-
mamakta, fakat Komati Nehri'nin
Swaziland sınırları içinde kalan bölü-
mü üzerinde yapımı öngörülen su te-
sisierinin hemen hemen tamamını fi-
nanse etmektedir.
Sonuç olarak, yukanda açıklanan
uyuşmazlıklann çözümünde. yukan kı-
yidaş ülkelerin sınıraşan sulardan hak-
ça ve makul şekilde faydalanması, bunu
gerçekleştirirken de aşağı kıyıdaş ülke-
lere önemli zarar vermeme iÛcesi çerçe-
vesinde davranması gerektiği konusun-
da genel ve kabul gören bir uygulama-
nın oluştuğu gözlenmektedir.
Uyuşmazlık konusunun değişik bir
yapıda olduğu Lesotho-Güney Afrika
Cumhuriyeti ve Svvazıland-Güney Afri-
ka Cumhunyeti arasındaki çözümde ise,
Lesotho ve Svvaziland'ın uzun seneler
boyunca Güney Afrika Cumhuriyeti'nin
hükümranlığında kalmalanndan kay-
naklanan ve bu ülkelerin kalkınma ca-
balanna maddi katkı sağlayabilecek su-
lama ve enerji projelerine Güney Afri-
ka Cumhuriyeti tarafından verilen bir
nevi "destek-tazminat" uygulanmış-
tır. Her iki uygulamada dikkati çeken en
önemli nokta ise, yukan kıyıdaş ülkele-
nn (Lesotho ve Svvaziland) kendi top-
raklanndan kaynaklanan nehirler üze-
rindeki doganın tanımış bulunduğu ege-
menlik haklannın Güney Afrika Cum-
huriyeti tarafından da tanınmış olması-
dır.
Yarın: Uluslararası su hukuku
Gençler çağdaş giyimi öğrenmelî
Doç.NİMETGENER
G. L'. Meslekı Eğitim Fakültesi Giyim
Endüstrisi ve Giyim Sanatları Eğitimi Bölûmü
Sanatına sonsuz saygı duyduğum ünlü bir moda-
cımızın öğrenci formalanna ilişkin görüşlen üze-
nne bu yazıyı yazma gereğini duydum. "'Gönlün-
ce giyinmek sona ermiştir. Okumanın keyfini
kaçıran kara önlükler, gri pantolonlar, ccketlcr
vb. giysiler." (1).
Mevsımlerin en güzeli yaz sona erdi. Sonbahar
bitmek üzere. Ortaöğretım kurumlan, üniversiteler
deaçılarakderslerbırhayli ilerledı. Her>enıöğre-
tim yılı başlarken. çocuklanmız, gençlerimiz. he-
yecanla yeni ümıtlerle sıralan dolduruyorlar. Aydın-
lık, çağdaş ufuklara açılma isteği herbirinin yüre-
ğini tatlı tatlı çarptınyor.
Günümüzdeki ortaöğretim kurumlannın kendi-
lerine özgü renk ve modellerde forma seçmeleri
gerçekten güzel. Öğrenciler bu renklı görünümien
ile cıvıl cıv ıl. Günümüzde katı kurallan olan biçim
ve tarzda giyınmeye zorlanmıyor. Bazı yörelerde
hâlâ kullanılmakta olan koyu renk önlükler geliş-
mekte olan Türkiye'de çok önemli bır yer tutmak-
tadır. Günümüzde kırsal kesimdeki ailelerin yoğun
nüfus artışı ile maddi olanaksızlıklan büyük kent-
lere göçleri arttırmıştır. Kentlerde yenı yerleşim
bölgeleri dogmuştur. Bu çevre okullannda sayılan
hızla çoğalan kalabalık sınıflan ve öğrencileri dü-
şünün; öğretmen temizlık. davranış vs. şeylerle uğ-
raşırken annelerin bilgisizliği ve maddi sorunlan
yüzünden bulabildiğini giyen çocuklarda nasıl öz-
gürce renk. zevk ve giyim anlayışı gelişebilir? Her
gün ne gıyileceğıni düşünmek bazı anneleri yanşa
yönlendirirken bütçelerı kısıtlı aıleleri güç durum-
da bırakacaktır.
Avnı renkvenıodel formaların öğrenciler üzerin-
de çcşitlı faydalan da vardır. Görünümlennde temiz
ve zevklıdirler. Günlük yaşamlannda rahatlık. pra-
tık gıyinme kolaylığı. sosyal durumlannı etkilerne-
den eşitlik duygusuyla kendılerinı mutlu hıssetmek-
tedırler. Büyüyen kentlerin değişik semtlerinı, okul-
lannı. içindeki öğrencileri ve buralarda oturan ai-
lelerini yakından tanımak gereklidir. Işte o zaman
aynı model giysilerin keyıf kaçırmadığını görürsü-
nüz. Üniversitelerimizdegençlerimızin giyimi ser-
besttir. Ne yazık kı her gün görüntüleri. 21. yüzyıl-
dacumhuriyetimizinilkyıllannıaratmaktadır. Mo-
dern görünüşlü genç kız ve erkek öğrencilerimizin
sayısı hızla azalmaya devam ediyor. Anadolu kent-
lerinden okumak üzere gelen gençlerimizi, kendi
çağdışı anlayışlan ile din.sel gerekçeleredayanarak
çeşith biçimlerde etkilerle elde etmektedirler. Genç-
lerimizinçoğunun üniversitelenmızdeki görüntüle-
n muhafazakâr tutum ve davranışlan gericı biran-
layış sımgciine dönüşmektedir.
Atatürk, Türk kadınının. Türk erkeğinin çağdaş
kılık kıyafete kavuşmasını çok istemiş ve bunu ger-
çekleştirmiştir. Cumhuriyetin ılkyıllanndakadın ve
erkeklerimiz, bugün fotograflarda kalan güzel giy-
sileri ile çok çağdaştı. O yıllarda üniversite gençli-
ği de kendisini okumaya geldiği kentte imkânlan
nispetinde herbakımdan uyarlıyor. iyi giyinmeyi iyi
davranışlar kazanmayı amaç ediniyordu.
On sekiz yaş ile otuz yaş arasında on beş milyon
genç nüfusa sahip bir ülke olarak çocuklara ve genç-
lere çağdaş olmanın yurtseverolmakla iç içe ve bir-
birleri ile uyumlu kavramlar olduğunu her eğitim
kademesinde öğretmeliyiz.
Eğitim politikamızı hızla oluşturarak bu yönde
uygulamalıyız. Işte o zaman eğitim sıralannda edi-
nilen bilgilerle renk, zevk anlayışlan gelışerek iyi,
doğru. özgür ve yerinde giyinmeyi öğrcneceklerdır.
1) Cumhııhyct Gazetusi. $ Eyliil 1995.
Cemil tpekçı
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Bursa Söylevinî
Ammsarken...
Okurlar, Cumhuriyet gazetesiyle ilgili toplantılar dü-
zenliyorlar. Buralarda güzel konuşmalar, eleştıriler olu-
yor. Bir gence, Mustafa Kemal'in Bursa konuşması-
nı anımsayıp anımsamadığını sordum.
- Biliyorum, ama köşenizde "Bursa Söylevi"n/ bir
kez daha yazsanız, ne güzel olur!
"Bursa Nutku" diye bilinen konuşmayı, daha an bir
Türkçeyle yayımlayan Sami N. Özerdim'in "Atatürk-
çünün El Kitabı" yapıtından alıyorum. Şöyle:
"Türk genci, devrimlerin ve yönetim biçiminin (reji-
min) sahibi ve bekçisidır. Bunlann gereğine, doğrulu-
ğuna herkesten çok inanmıştır; yönetim biçimini ve
devrimleri benimsemiştir. Bunlan güçsüz düşürecek
en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duy-
du mu; bu ülkenin polisi vardır, jandanrıası vardır, or-
dusu vardır, adalet örgütü vardırdemeyecektir. Hemen
araya girecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa
onunla kendi yapıtını konıyacaktır.
Polis gelecek; asılsuçlulan bırakıp suçlu diye onuya-
kalayacaktır. Genç: 'Polis henüz devrim ve cumhuri-
yetin polisi değildir' diye düşünecek, ama hiçbirzaman
yalvarmayacaktır. Mahkeme O'nuyargılayacaktır. Yine
düşünecek: 'Demek adalet örgütunü de düzeltmek.
yönetim biçimine göre düzenlemek gerek!'
Onu hapse atacaklar. Yasa yolundan karşı çıkışlaha
bihikte bana, Ismet Paşa'ya (Inönü, Başbakan), Mec-
lis 'e telgraflaryağdınp haksız ve suçsuz olduğu için sa-
lıvehlmesine çalışılmasını, kayınlmasını istemeyecek,
diyecek ki: 'Ben, ınanç ve kanı'mın gereğini yaptım.
Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya
haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan
neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir!'
Işte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!"
Atatürk'ün Bursa Söylevi'nin ilk yayımlanışı: Rıza
Ruşen Yücer: Atatürk'e Ait Bırkaç Fıkra ve Hatıra, is-
tanbul 1947 Şaka Basımevi, S. 5-6).
Atatürk, Bursa Söylevi'ni, 1933 yılında Arapça eza-
nı Türkçe okutmasından sonra Bursa'da olaylar çık-
ması üzerine, Izmir'den ivedı Bursa'ya gelerek Çelik
Palas Oteli'nin bitişiğindeki köşkte soyler. Gazeteci
Ruşen Yücer, konuşmayı olduğu gibi not eder. Ko-
nuşmanın kamuoyuna mal olması üzerine, inanılmaz
bir olay, hemen savcılar harekete geçer, çeşitli dava-
lar açılır. Atatürk öldükten sonra açıldığı için davalar,
onun hakkında değil tabıi, bunu yayımlayanlar hakkın-
da. Eski Istanbul CHP Milletvekili Reşit Ülker, tartış-
malann büyümesi üzerine "Tanıklar ve Belgeleıie A-
ta'nın Bursa Nutku" adıyla, 1967 yılında bir kitap ya-
yımladı. Orada Atatürk'ün Bursa Söylevi'nin başına
gelenler uzun uzun anlatılır.
1967 yılında. Adalet Yılı'nın açış konuşmasında, Yar-
gıtay Başkanı Imran Öktem, "Bursa Nutku"ndar\ söz
edince, tartışma alevlendi. imran Öktem, "Nurculuk"
dolayısıyla bu konuya değinmişti. Bu konuşmanın
anarşiyi kışkırtıcı nitelıkte olduğu, özellikle "Atatürk ta-
rafından söylenmediği" ileri sürülüyordu. Gazetelerde
başlayan tartışmaya o zaman başbakan olan Süley-
man Bey de katıldı. Konu, Millet Meclısi ile Senato kür-
sülerinde konuşuldu. Bir zamanlar Atatürk'ün "ulusa
malolmuş, ulusa mal olmamış devrimleri" diye ikıye ay-
nlırken bu kez de Atatürk'ün suç olan konuşmalan, suç
olmayan konuşmalan gibi ayınmlara gidilmekteydi.
Reşit Ülker, söylevin Atatürk'ün olduğunu saptamak
için tanıklan sıralarken bır yerde, Millıyet'teyken bu ko-
nuda yazdığım bir habere de yer veriyor. Şöyle diyor:
"1 Aralık 1966tarihliMilliyetgazetesınde, değeriıga-
zeteci ve araştıncı Mustafa Ekmekçi'n/n Atatürk'ün
yaverterinden Cevdet Tolgay ıleyaptığı çok önemli bir,
konuşma yayımlanmıştır. Cevdet Tolgay, bir konuşma-
sında, Bursa Nutku'nun Atatürt< tarafından söylendiği-
ni kesin olarak açıklamışt/r. Bu konuşmayı aynen nak-
lediyoruz:
, 'Ankara -Mustafa Ekmekçi bildiriyor- Atatürk'ün ha-
yatta kalan tek yaveri Cevdet Tolgay, Bursa konuşma-
sını dinlediğini ve yayımlanan konuşmanın Atatürk'e
ait olduğunu söylemiştir. Türt< genci, rejimin ve inkı-
laplann sahip ve bekçisıdir' diye başlayan konuşmayı
Atatürk'ten dinlediğini açıklayan nöbetçi yaveri Cev-
det Tolgay, kendisini bulup bilgisine başvurmamız üze-
rine bize şunlan söylemiştir:
'Aradan geçen uzun senelere rağmen, konuşma bu-
gün dinliyormuşum gibi hafızamda canlandı. Konuş-
ma Atatürk'ündür'
1932 yılından ölümüne kadar Atatürk'ün yaveri olan
Cevdet Tolgay, olay gününü şöyle anlattı:
'Ocak ayının ortasında bir tetkik seyahatindeydik.
Son merhale olarak Izmir'e geldik. Izmir'e vardığımız-
da tarih 31 Ocak 1933'tü. Gazi, şubatın ilk üç günü Iz-
mir'de dolaştı. Tetkikat yaptı. Gazi'nin yanında o za-
manki iktisat vekili Celal Bayar'/n başkanlığında tetki-
kat yapan bir iktisat heyeti de vardı.
3 Şubat 1933 akşamı, Izmir'de Kordon'dakiköşkte
akşam yemeği sırasında Bursa'daki ezan olayı intikal
etti. İlkgelen haberler Gazi'yi hayli asabileştirdi. Alaka-
dar etti. Devrimlerine karşı olan her hareket, Gazi'yi
şiddetle mukabeleye sevk ediyordu. Ozaman devrim-
ler daha yeni idi. Atatürk soyadını da almamıştı. Gazi
Mustafa Kemal Paşa idı...
İlk tepki, şiddetle 'Bursa'ya baskın yapacağız' şek-
linde oldu. Ve hemen hazırlık emrini verdi. O gece Iz-
mir'de verilen baloya gitmediğini hatırlıyorum.
Hareket tarihimiz 4 Şubat 1933 oluyordu..."
Cevdet Tolgay, Bursa olaylarını, Atatürk'ün nasıl el-
koyduğunu tatlı tatlı anlatır. Konuşmamızın üzerinden
29 yıl geçmiş. Ata'nın Bursa Söylevi'nin aydınlanma-
sında, benim de tuzum olduğunu düşünür, kendi ken-
dıme sevinirim. Kanımca, Atatürk'ün Bursa Söylevi'ni
unutmamanın, sık sık anımsamanın zamanı...
B U L M A C A SEDATYAŞ\YA.\
SOLDAN SAĞA:
1/Edebıyatımızda
Karabibik'ten
sonra köyû konu
alan ikınci yapıt
olan. Ebubekir
Hazım Tepey-
ran'ın romaru. II
Kazı yeri... Hasta-
hklı, sakat. 3/ Ev-
cilbirgeyik... Yu- 6
nancada "yıldız" j
anlamına gelen ve
birçok sözcüğün 8
yapısına giren g
önek. 4/ Kemikle-
rin yuvarlak ucu... Dünyanın
en hızlı koşan canlısı olan yır-
tıcı hıyvan. 5/ Felsefedekı
kuşkuçuluk öğretisinin eski
adı. 6/ Sılis grubundan değer-
li bir mineral... Bir bağlaç. II
Değerli bir süs taşı... Arka,
gen. 8/ Bey denilen bır dişi
anyla kovandan çıkan an
topluluğu... Hafif makineli
rüfek. 9/ Hızlı tempolu bir ls-
panyol halk dansı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Iskambılde bir renk... Uğur, iyi talıh. II Ürenın kanda bi-
rikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık... Kırsal kesımde bü-
yük topraklan olan, varlıklı ve sözü geçer kimse. 3/ Doğ-
ru, gerçek... Genellikle bayramlarda konuklara ikram edi-
len bır tür kokulu çörek. 4/ Ses... Karadeniz yöresınde giyi-
len bir tür erkek ayakkabısı. 5/ Ödenti. 6/ Ağızda eritılmek
içın yapılmış ılaç tabletı... Kenar süsü. 7/ tçınde Türkçenın
de yer aldığı dil grubu... Dınsel ınançlan olmayan. 8/ Eski
dilde aslan... Kâinat. 9/ Telefon sözü... Italya'da bır yanar-
dağ.