19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 1996 PAZAR DUIYAZ1 Hindistan ve Bangladeş arasında uyuşmazlığa yol açan Ganj Nehri'nde yıkanan insanlar (üstte solda). ABO ile Meksika arasında sorun yaratan Colorado Nehri'nin Yu- ma'daki kolu, ABD'nin suyun beşte dördünü çekmesi nedeniyle cılız bir çaya dönüştü (sağda). I^laşılamayanırmaklarProf. Dr. İLHAN AVCI İTÜ hışaat Fakültesi HiJrolik Anabilim Dalı Çin Halk Cumhuriyeti"nde doğan. Ne- pal ve Hindistan'dan geçen Ganj, Hindis- tan ile Bangladeş arasındakı sınınn 128 kilometrekarelik kısmını oluşturmakta, Bangladeş topraklannda 112 km akmak- ta. Bangladeş ıçinde Jamuna-Brahma- putra ile bırleşerek Badnıa adını almak- ta ve Badma, Meghna ile bırleşerek de- nize dökülmektedir Hindistan ile Bang- ladeş arasındaki uyuşmazlıkların en önemlı bölümünü oluşturan Ganj sulan- nın tahsisı konusu. Fırat-Dicle Havza- bi'na en fazla paralellik gösteren bır ko- numdadır. Canj Nehri sorunu Hindistan'ın, Ganj Nehn üzerinde Fa- rakka Barajı inşaatını planladığım açık- laması üzerine. 1951 yılında Pakistan sözkonusu barajın inşaatını protesto et- mış ve ortak sulann kutlanımmın pian- 'lânmasının bir BM kuruluşu tarafından yapılmasını ve konunun iki ülke uzman- lannca incelenmesıni önermiştir. Bu öneriler, Hindistan tarafınca kabul gör- memiş \e Farakka Barajı inşasına 1961 yılında başlanarak, baraj 1970 yılında ta- mamlanmıştır. Bangladeş'in bağımsızlığını kazandı- ğı 1971 yılından sonra Bangladeş ile Hindistan arasında yapılan görüşmeler- de, sorunla ilgilı olarak Bangladeş, ortak nehırlerin sulannın tahsisi konusunda geçıci düzenlemelere taraftar olmadığı- nı ıfade etmiş, tahsisin, sürekli biresasa bağlanmasını ve düzenlemenin bütün or- tak nehirleri kapsamasını istemiştır. Nihayet, Hindistan'la Bangladeş, 1977 Kasımf nda yaptıklan biranlaşma ile ku- rak mevsimde Ganj sulannın yüzde 63'ünün Bangladeş'e verilmesi konu- sunda mutabık kalmışlardır. Bu arada Hindistan yetkilileri, bu mutabakatın, Ganj sulannın arttınlması konusunda Brahmapurra Nehn ile Ganj arasında bır kanal inşasının ciddi bir biçımde müta- laa edileceği anlayışına dayandığını, su- lardan ilgili ülkelerin adalet ve hakkani- yet kaidelerine göre yararlanmalan ge- rektiğini, bunun da nüfusun, toprağın ve ihtiyaçlann dikkate alınması suretiyle yapılabileceğini vurgulamışlardır. Hindistan. aynca. su mıktannın azal- ması açısından zarar gördüğünü ileri sü- ren ülkenin bunu ispat etmesi gerektiği- ni. Farakka Barajı'nın inşasına karşı çı- kan Bangladeş'in bu konuda haksız ol duğunu, baraj inşasının bir ülkenin en tabıi hakkı olduğunu, inşaedilen baraj- da rutulan suyun ise barajı inşa eden ül- kenin suyu olduğunu. uluslararası plan- da bu konularda kesin kurallann yerleş- memiş olduğunu, BM Uluslararası Hu- kuk Komısyonu'nun bu alanda oluştura- bilecek uluslararası kurallan kodifiye et- meye çahştığını ıfade etmiştir. Hindis- tan'ın rutumu. Fırat ve Dicle konusunda Türkiye"nin. ülkesinden geçen sınıraşan sularla ilgili olarak savunduğu ''hakça kullanım ilkesi"ne çok benzemektedir ABD-Meksika su kavgası Rio Grande Nehri iki ülke arasında he- G anj sularının tahsisi, Hindistan ile Bangladeş arasında uyuşmazlıklara yol açmıştır. Bangladeş, ortak nehir sulannın tahsisinin sürekli bir esasa bağlanmasını istemiştir. İki ülke, 1977 Kasımı'nda, kurak mevsimde Ganj sulannın yüzde 63'ünün Bangladeş'e verilmesi konusunda anlaşmıştır. Farakka Barajı'nda tutulan suyun kendisine ait ofduğunu belirten Hindistan'ın tutumu, Fırat ve Dicle konusunda Türkiye'nin savunduğu "hakça kullanım ilkesi"ne çok benzemektedir. A merika'da doğup Meksika Körfezi'nden denize dökülen ^k Colorado Nehri'nin suları, Meksika düşünülmeden 1922 / f yılında Colorado River Compact adıyla 7 eyalet arasında /**% bölüşülmüştür. Meksıka'nın yakınmaları üzerine ABD, -X _A_ ancak nehir suyunun yüzde 9'unu bu ülkeye tahsis etmeyi kabul etmiştir. iki ülke arasında Colorado, Tijuana ve Rio Grande nehirlerinin ortak kullanımını düzenleyen anlaşmada, memba ülkesi ABD'nin hakları büyük ölçüde korunmuştur. nüz sınır tcşkil etmeden önce, Amerika. bu nehrin yatagında bir değişiklığe git- miş ve Meksıka'nın tepkisıne neden ol- muştur. Bunun üzerine Meksika, ulusla- rarası hukuk açısından öne sürdüğü hu- suslarda ABD başsavcısının görüşlenne başvurmuştur. Zamanın başsavcısı da. Rio Grande Nehri'nin ABD ıçerisinde bulunan bölü- mü üzerinde bu ülkenin hakkı bulundu- ğunu (mutlak hâkimıyct), bundan dola- yı da uluslararası hukukun, ABD'ye neh- rin sulannın paylaşımı konusunda her- hangı biryükümlülük getirmediğini be- lırtmıştir(Daha sonralan sınıraşan sular konusundaki bu görüşler. "Harraon Doktrini" olarak anılmaya ba^lannuştır. Bunun esaslan, daha sonraki bölümler- de aynca verilecektir). ABD, bu görüşüne daha sonraki y ıllar- da esneklik getırerek, Meksika ile Rio Grande Nehri üzerinde ilk anlaşmasını I906 yılında yapmıştır. ABD ile Meksika arasındaki bir baş- ka anlaşmazlık da Colorado Nehn konu- sunda çıkmıştır. Colorado Nehri Ameri- ka'da doğup Meksika Körfezi'nde denı- ze dökülmektedir. Colorado Nehn'nın sulan, Meksika düşünülmeden 1922 jı- lında (Colorado River Compact) adı al- tında 7 eyalet arasında bölüşülmüştür. Sonuçta delta kurumuştur. Halk balık bu- lamadıgı içın diyetini değıştirmiş, şeker hastalığına yakalanmıştır. Meksika'nın yakınmaları üzerine ABD ancak nehrin yüzde 9 suyunu Mek- sıka'ya tahsis etmeyi kabul etmiştir. Meksika sınınna giren su o kadar tuzlu hale gclrmş kı, sulamada kullanılamaz olmuştur. Bunun üzerine. Amerika 200 mılyon S harcayarak bır desalination plant kurmuş ve Meksika'ya sulamaya uvgun su vermeye başlamıştır. ABD ile Meksika arasındaki nehirlcr- le ilgili uyuşmazlıklan sonuçlandıran an- laşma bu iki ülke arasında 1944 yılında imzalanmıştır. Sözkonusu anlaşma ile Colorado, Tı- juana vc Rio Grande nehirlerinin ortak- laşa kullanımı düzenlenmiştir. Sözkonu- su anlaşmada, memba ülkesi (ABD) 'nin haklannın önemli ölçüde korunduğu an- laşılmaktadır. Sanki iki ülke arasında sı- nıryokmuş gibi su tahsisinin yapılmış ol- duğu gözlenmektedir. Meksika ile cuatemala arasında baraj sorunu Usumacinte, Suchiate ve Grijalva ad- lı üç nehtr, Guatemala'dan dogarak Mek- sika topraklanna girmektedir. Meksika, Guatemala hükümetine bu nehirlerin su- lannın paylaşımı konusunda bir anlaş- ma imzalanmasını önermişse de, uzun süre olumlu bir yanıt alamamıştır. Ancak Meksika'nın sözkonusu nehir- lerin ve özellikle kurak mevsimde debi- si 20 m 3 /s'ye inen, yağışlı mevsimde 200 mÖ/ 3 'ye çıkarak en bol su tasıyan Suc- hiate Nehri üzerinde baraj yapmaya baş- laması üzerine, Guatemalalılarbu konu- da görüşmeye razı olmuşlardır. Başlayan görüşmelerde henüz anlaşma safhasına gelinmemiştir. Ileride imzalanması planlanan anlaş- manın genel ilkelere dayanması ve söz- konusu nehirlerle ilgili su kullanımının hakça, akılcı ve optimum esaslar çerçe- \esinde yapılması öngörülmektedir. Meksika tarafı, heriki ülkenin adı geçen nehırler üzerinde inşa edecekleri baraj- lan birbirlerine haber vermeleri gerekti- ğini ifade etmekte ve özellikle, bir ülke- de inşa edilecek baraj nedeniyle, nehrin akışının düzene girmesinden öteki ülke- nin yararlanması halinde, barajı inşa e- den ülkenin yaratılan bu ilave menfaat için hak iddia edcbıleceğini ileri sürmek- tedir. Lesotho - Güney Afrika Cumhuriyeti anlaşmazlığı Sutashıhi ile ilgili dığerbiruyuşmaz- lık, Lesotho Kralhğı ile Güney Afrika Cumhuriyeti arasında 1986 yılında im- zalanan bir anlaşma çerçevesınde kesın çözüme ulaşmıştır. Sözkonusu anlaşma- da, SenquOranj havzası ıçınde yapımı öngörülen su tesisleri esas alınarak, bu bağlamda mansap ülkesi Güney Afrika Cumhuriyeti'ne bırakılan su miktan ile ilgili bütün faaliyetlerin bir ortak teknik komite tarafından yürütülmesi öngörül- üü ABD'nin Colorado Nehri sulannın ancak yüzde 9'unu tahsis etmesi, Meksika'da tarımı olumsuz etkilemişti. Aynca, Güney Afrika Cumhuriyeti "ne verilecek suyun nakli için inşa edilmiş Trans-Caledon Tüneli'nin idaresinden sorumlu ve sözkonusu tünel ile ilgili tüm faaliyetleri üstlenebilmesine ımkân vere- cek yetkilerle donatılmış bir Tünel 1da- resi kuruîmuştur. Bu idarenın, Ortak Teknik Komite'yle sıkı bir işbirliği için- de çalışması ve gerekli durumlarda adı geçen komiteyle istişaredc bulunması hüküm altına alınmıştır. Yukanda belırtılen noktalara ek ola- rak, Lesotho'nun, Senqu/Oranj sulan üzerinde inşa ettiği su tesislennin faali- yetlerini engellemeyecek şekilde Güney Afrika Cumhuriyeti'ne su tahsis etmesi- ne anlaşmada yer veriimiştır. Bu anlaşmada yer alan önemli bir hu- sus da, mansap ülkesi olan Güney Afri- ka'nın, memba ülkesi olan Lesotho'ya, aldığı su karşı lığında bedel ödemesidir (Royalty Payments). Aynca ortak katkı ile yapılacak su tesislerinde üretilecek enerji gelirinın paylaşılması da sözko- nusu anlaşma ile düzenlenmiştir. Anlaş- manın, sınıraşan sular konusuyla ilgili Türkiye'yi yakmdan ilgilendiren pek çok maddesi mevcuttur. swazilan - Cüney Afrika Cumhuriyeti uyuşmazlığı Su anlaşmazhklan konusunda verile- bilecek bir başka örnek de Svvaziland ile Güney Afrika Cumhuriyeti arasındaki KLomati Nehri'dir. Bu nehirle ilgili dü- zenlemenin özelliği şudur: Güney Afrika Cumhuriyeti, Svvazi- land'asu karşılığında bir ödeme yap- mamakta, fakat Komati Nehri'nin Swaziland sınırları içinde kalan bölü- mü üzerinde yapımı öngörülen su te- sisierinin hemen hemen tamamını fi- nanse etmektedir. Sonuç olarak, yukanda açıklanan uyuşmazlıklann çözümünde. yukan kı- yidaş ülkelerin sınıraşan sulardan hak- ça ve makul şekilde faydalanması, bunu gerçekleştirirken de aşağı kıyıdaş ülke- lere önemli zarar vermeme iÛcesi çerçe- vesinde davranması gerektiği konusun- da genel ve kabul gören bir uygulama- nın oluştuğu gözlenmektedir. Uyuşmazlık konusunun değişik bir yapıda olduğu Lesotho-Güney Afrika Cumhuriyeti ve Svvazıland-Güney Afri- ka Cumhunyeti arasındaki çözümde ise, Lesotho ve Svvaziland'ın uzun seneler boyunca Güney Afrika Cumhuriyeti'nin hükümranlığında kalmalanndan kay- naklanan ve bu ülkelerin kalkınma ca- balanna maddi katkı sağlayabilecek su- lama ve enerji projelerine Güney Afri- ka Cumhuriyeti tarafından verilen bir nevi "destek-tazminat" uygulanmış- tır. Her iki uygulamada dikkati çeken en önemli nokta ise, yukan kıyıdaş ülkele- nn (Lesotho ve Svvaziland) kendi top- raklanndan kaynaklanan nehirler üze- rindeki doganın tanımış bulunduğu ege- menlik haklannın Güney Afrika Cum- huriyeti tarafından da tanınmış olması- dır. Yarın: Uluslararası su hukuku Gençler çağdaş giyimi öğrenmelî Doç.NİMETGENER G. L'. Meslekı Eğitim Fakültesi Giyim Endüstrisi ve Giyim Sanatları Eğitimi Bölûmü Sanatına sonsuz saygı duyduğum ünlü bir moda- cımızın öğrenci formalanna ilişkin görüşlen üze- nne bu yazıyı yazma gereğini duydum. "'Gönlün- ce giyinmek sona ermiştir. Okumanın keyfini kaçıran kara önlükler, gri pantolonlar, ccketlcr vb. giysiler." (1). Mevsımlerin en güzeli yaz sona erdi. Sonbahar bitmek üzere. Ortaöğretım kurumlan, üniversiteler deaçılarakderslerbırhayli ilerledı. Her>enıöğre- tim yılı başlarken. çocuklanmız, gençlerimiz. he- yecanla yeni ümıtlerle sıralan dolduruyorlar. Aydın- lık, çağdaş ufuklara açılma isteği herbirinin yüre- ğini tatlı tatlı çarptınyor. Günümüzdeki ortaöğretim kurumlannın kendi- lerine özgü renk ve modellerde forma seçmeleri gerçekten güzel. Öğrenciler bu renklı görünümien ile cıvıl cıv ıl. Günümüzde katı kurallan olan biçim ve tarzda giyınmeye zorlanmıyor. Bazı yörelerde hâlâ kullanılmakta olan koyu renk önlükler geliş- mekte olan Türkiye'de çok önemli bır yer tutmak- tadır. Günümüzde kırsal kesimdeki ailelerin yoğun nüfus artışı ile maddi olanaksızlıklan büyük kent- lere göçleri arttırmıştır. Kentlerde yenı yerleşim bölgeleri dogmuştur. Bu çevre okullannda sayılan hızla çoğalan kalabalık sınıflan ve öğrencileri dü- şünün; öğretmen temizlık. davranış vs. şeylerle uğ- raşırken annelerin bilgisizliği ve maddi sorunlan yüzünden bulabildiğini giyen çocuklarda nasıl öz- gürce renk. zevk ve giyim anlayışı gelişebilir? Her gün ne gıyileceğıni düşünmek bazı anneleri yanşa yönlendirirken bütçelerı kısıtlı aıleleri güç durum- da bırakacaktır. Avnı renkvenıodel formaların öğrenciler üzerin- de çcşitlı faydalan da vardır. Görünümlennde temiz ve zevklıdirler. Günlük yaşamlannda rahatlık. pra- tık gıyinme kolaylığı. sosyal durumlannı etkilerne- den eşitlik duygusuyla kendılerinı mutlu hıssetmek- tedırler. Büyüyen kentlerin değişik semtlerinı, okul- lannı. içindeki öğrencileri ve buralarda oturan ai- lelerini yakından tanımak gereklidir. Işte o zaman aynı model giysilerin keyıf kaçırmadığını görürsü- nüz. Üniversitelerimizdegençlerimızin giyimi ser- besttir. Ne yazık kı her gün görüntüleri. 21. yüzyıl- dacumhuriyetimizinilkyıllannıaratmaktadır. Mo- dern görünüşlü genç kız ve erkek öğrencilerimizin sayısı hızla azalmaya devam ediyor. Anadolu kent- lerinden okumak üzere gelen gençlerimizi, kendi çağdışı anlayışlan ile din.sel gerekçeleredayanarak çeşith biçimlerde etkilerle elde etmektedirler. Genç- lerimizinçoğunun üniversitelenmızdeki görüntüle- n muhafazakâr tutum ve davranışlan gericı biran- layış sımgciine dönüşmektedir. Atatürk, Türk kadınının. Türk erkeğinin çağdaş kılık kıyafete kavuşmasını çok istemiş ve bunu ger- çekleştirmiştir. Cumhuriyetin ılkyıllanndakadın ve erkeklerimiz, bugün fotograflarda kalan güzel giy- sileri ile çok çağdaştı. O yıllarda üniversite gençli- ği de kendisini okumaya geldiği kentte imkânlan nispetinde herbakımdan uyarlıyor. iyi giyinmeyi iyi davranışlar kazanmayı amaç ediniyordu. On sekiz yaş ile otuz yaş arasında on beş milyon genç nüfusa sahip bir ülke olarak çocuklara ve genç- lere çağdaş olmanın yurtseverolmakla iç içe ve bir- birleri ile uyumlu kavramlar olduğunu her eğitim kademesinde öğretmeliyiz. Eğitim politikamızı hızla oluşturarak bu yönde uygulamalıyız. Işte o zaman eğitim sıralannda edi- nilen bilgilerle renk, zevk anlayışlan gelışerek iyi, doğru. özgür ve yerinde giyinmeyi öğrcneceklerdır. 1) Cumhııhyct Gazetusi. $ Eyliil 1995. Cemil tpekçı ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Bursa Söylevinî Ammsarken... Okurlar, Cumhuriyet gazetesiyle ilgili toplantılar dü- zenliyorlar. Buralarda güzel konuşmalar, eleştıriler olu- yor. Bir gence, Mustafa Kemal'in Bursa konuşması- nı anımsayıp anımsamadığını sordum. - Biliyorum, ama köşenizde "Bursa Söylevi"n/ bir kez daha yazsanız, ne güzel olur! "Bursa Nutku" diye bilinen konuşmayı, daha an bir Türkçeyle yayımlayan Sami N. Özerdim'in "Atatürk- çünün El Kitabı" yapıtından alıyorum. Şöyle: "Türk genci, devrimlerin ve yönetim biçiminin (reji- min) sahibi ve bekçisidır. Bunlann gereğine, doğrulu- ğuna herkesten çok inanmıştır; yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunlan güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duy- du mu; bu ülkenin polisi vardır, jandanrıası vardır, or- dusu vardır, adalet örgütü vardırdemeyecektir. Hemen araya girecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını konıyacaktır. Polis gelecek; asılsuçlulan bırakıp suçlu diye onuya- kalayacaktır. Genç: 'Polis henüz devrim ve cumhuri- yetin polisi değildir' diye düşünecek, ama hiçbirzaman yalvarmayacaktır. Mahkeme O'nuyargılayacaktır. Yine düşünecek: 'Demek adalet örgütunü de düzeltmek. yönetim biçimine göre düzenlemek gerek!' Onu hapse atacaklar. Yasa yolundan karşı çıkışlaha bihikte bana, Ismet Paşa'ya (Inönü, Başbakan), Mec- lis 'e telgraflaryağdınp haksız ve suçsuz olduğu için sa- lıvehlmesine çalışılmasını, kayınlmasını istemeyecek, diyecek ki: 'Ben, ınanç ve kanı'mın gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir!' Işte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!" Atatürk'ün Bursa Söylevi'nin ilk yayımlanışı: Rıza Ruşen Yücer: Atatürk'e Ait Bırkaç Fıkra ve Hatıra, is- tanbul 1947 Şaka Basımevi, S. 5-6). Atatürk, Bursa Söylevi'ni, 1933 yılında Arapça eza- nı Türkçe okutmasından sonra Bursa'da olaylar çık- ması üzerine, Izmir'den ivedı Bursa'ya gelerek Çelik Palas Oteli'nin bitişiğindeki köşkte soyler. Gazeteci Ruşen Yücer, konuşmayı olduğu gibi not eder. Ko- nuşmanın kamuoyuna mal olması üzerine, inanılmaz bir olay, hemen savcılar harekete geçer, çeşitli dava- lar açılır. Atatürk öldükten sonra açıldığı için davalar, onun hakkında değil tabıi, bunu yayımlayanlar hakkın- da. Eski Istanbul CHP Milletvekili Reşit Ülker, tartış- malann büyümesi üzerine "Tanıklar ve Belgeleıie A- ta'nın Bursa Nutku" adıyla, 1967 yılında bir kitap ya- yımladı. Orada Atatürk'ün Bursa Söylevi'nin başına gelenler uzun uzun anlatılır. 1967 yılında. Adalet Yılı'nın açış konuşmasında, Yar- gıtay Başkanı Imran Öktem, "Bursa Nutku"ndar\ söz edince, tartışma alevlendi. imran Öktem, "Nurculuk" dolayısıyla bu konuya değinmişti. Bu konuşmanın anarşiyi kışkırtıcı nitelıkte olduğu, özellikle "Atatürk ta- rafından söylenmediği" ileri sürülüyordu. Gazetelerde başlayan tartışmaya o zaman başbakan olan Süley- man Bey de katıldı. Konu, Millet Meclısi ile Senato kür- sülerinde konuşuldu. Bir zamanlar Atatürk'ün "ulusa malolmuş, ulusa mal olmamış devrimleri" diye ikıye ay- nlırken bu kez de Atatürk'ün suç olan konuşmalan, suç olmayan konuşmalan gibi ayınmlara gidilmekteydi. Reşit Ülker, söylevin Atatürk'ün olduğunu saptamak için tanıklan sıralarken bır yerde, Millıyet'teyken bu ko- nuda yazdığım bir habere de yer veriyor. Şöyle diyor: "1 Aralık 1966tarihliMilliyetgazetesınde, değeriıga- zeteci ve araştıncı Mustafa Ekmekçi'n/n Atatürk'ün yaverterinden Cevdet Tolgay ıleyaptığı çok önemli bir, konuşma yayımlanmıştır. Cevdet Tolgay, bir konuşma- sında, Bursa Nutku'nun Atatürt< tarafından söylendiği- ni kesin olarak açıklamışt/r. Bu konuşmayı aynen nak- lediyoruz: , 'Ankara -Mustafa Ekmekçi bildiriyor- Atatürk'ün ha- yatta kalan tek yaveri Cevdet Tolgay, Bursa konuşma- sını dinlediğini ve yayımlanan konuşmanın Atatürk'e ait olduğunu söylemiştir. Türt< genci, rejimin ve inkı- laplann sahip ve bekçisıdir' diye başlayan konuşmayı Atatürk'ten dinlediğini açıklayan nöbetçi yaveri Cev- det Tolgay, kendisini bulup bilgisine başvurmamız üze- rine bize şunlan söylemiştir: 'Aradan geçen uzun senelere rağmen, konuşma bu- gün dinliyormuşum gibi hafızamda canlandı. Konuş- ma Atatürk'ündür' 1932 yılından ölümüne kadar Atatürk'ün yaveri olan Cevdet Tolgay, olay gününü şöyle anlattı: 'Ocak ayının ortasında bir tetkik seyahatindeydik. Son merhale olarak Izmir'e geldik. Izmir'e vardığımız- da tarih 31 Ocak 1933'tü. Gazi, şubatın ilk üç günü Iz- mir'de dolaştı. Tetkikat yaptı. Gazi'nin yanında o za- manki iktisat vekili Celal Bayar'/n başkanlığında tetki- kat yapan bir iktisat heyeti de vardı. 3 Şubat 1933 akşamı, Izmir'de Kordon'dakiköşkte akşam yemeği sırasında Bursa'daki ezan olayı intikal etti. İlkgelen haberler Gazi'yi hayli asabileştirdi. Alaka- dar etti. Devrimlerine karşı olan her hareket, Gazi'yi şiddetle mukabeleye sevk ediyordu. Ozaman devrim- ler daha yeni idi. Atatürk soyadını da almamıştı. Gazi Mustafa Kemal Paşa idı... İlk tepki, şiddetle 'Bursa'ya baskın yapacağız' şek- linde oldu. Ve hemen hazırlık emrini verdi. O gece Iz- mir'de verilen baloya gitmediğini hatırlıyorum. Hareket tarihimiz 4 Şubat 1933 oluyordu..." Cevdet Tolgay, Bursa olaylarını, Atatürk'ün nasıl el- koyduğunu tatlı tatlı anlatır. Konuşmamızın üzerinden 29 yıl geçmiş. Ata'nın Bursa Söylevi'nin aydınlanma- sında, benim de tuzum olduğunu düşünür, kendi ken- dıme sevinirim. Kanımca, Atatürk'ün Bursa Söylevi'ni unutmamanın, sık sık anımsamanın zamanı... B U L M A C A SEDATYAŞ\YA.\ SOLDAN SAĞA: 1/Edebıyatımızda Karabibik'ten sonra köyû konu alan ikınci yapıt olan. Ebubekir Hazım Tepey- ran'ın romaru. II Kazı yeri... Hasta- hklı, sakat. 3/ Ev- cilbirgeyik... Yu- 6 nancada "yıldız" j anlamına gelen ve birçok sözcüğün 8 yapısına giren g önek. 4/ Kemikle- rin yuvarlak ucu... Dünyanın en hızlı koşan canlısı olan yır- tıcı hıyvan. 5/ Felsefedekı kuşkuçuluk öğretisinin eski adı. 6/ Sılis grubundan değer- li bir mineral... Bir bağlaç. II Değerli bir süs taşı... Arka, gen. 8/ Bey denilen bır dişi anyla kovandan çıkan an topluluğu... Hafif makineli rüfek. 9/ Hızlı tempolu bir ls- panyol halk dansı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Iskambılde bir renk... Uğur, iyi talıh. II Ürenın kanda bi- rikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık... Kırsal kesımde bü- yük topraklan olan, varlıklı ve sözü geçer kimse. 3/ Doğ- ru, gerçek... Genellikle bayramlarda konuklara ikram edi- len bır tür kokulu çörek. 4/ Ses... Karadeniz yöresınde giyi- len bir tür erkek ayakkabısı. 5/ Ödenti. 6/ Ağızda eritılmek içın yapılmış ılaç tabletı... Kenar süsü. 7/ tçınde Türkçenın de yer aldığı dil grubu... Dınsel ınançlan olmayan. 8/ Eski dilde aslan... Kâinat. 9/ Telefon sözü... Italya'da bır yanar- dağ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle