Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 MART1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
SanatçıkathıılarclaııüçCANAN BEYKAL
8 Mart Dünya KadınlarGünü
nedeniyle bu tarihten itibaren
birhaftasüreyleçeşitlietkinlik-
ler gerçekleştirildi. Bunlann
arasından üç sergiyi seçiyorum.
Ikisi 1940-50 ortamında erkek
meslektaşlannın içinde kadın
olarak varlıklannı kanıtlamış iki
sanatçımızın sergisi. üçünciisü
ise Yıldız Teknik Ünıversitesı
Sabancı Sanat Merkezi'nde on
sanatçı kadının başka kadinlara
saygılanyla işaretlenmiş yapıt-
lannın sergisidir.
Yapı Kredi Bankası Kazım
Taşkent Sanat Galensi'nde bır
katalogla sunulan Eren Eyübog-
hı sergisi, D Grubu içinde sanat-
Tomur Atagök'ün 'Hak AsatÜzerine
Notlar' adh yapıa.
sonra da İ936'da bu aşkın peşi-
ne takılıp Türkiye'ye gelen Er-
nestin Letoni. Eren Eyüboğlu
olur. Yazgısı Türkiye'de Kala-
mış'ta Bedri Rahmı ile birlikte
kurduklan stüdyo evlerinde
sonlanır.
Bu sergi onun bu ülkede, bır
Türk sanatçısı olarak gerçekleş-
tirdigi yapıtlannı sunuyor. Çün-
kü bu resimlere baktığımda ne
Türk resminin 1940-50 orta-
mında temeli atılmış bazı dü-
şüncelerinden ne de Bedri Rah-
mı"nin ortaya attığı ilkelerden
farklı, yabancı bır tutum görü-
yorum. Aynı sevgıyi; Anado-
lu'ya. kilime. yazmaya. basma-
ya. denıze. çınarlara, köy kahve-
lerine. minik evlere, tepelere,
Bodrum'a, Bursa'ya.
İstanbul'a, Kalamış
ve Fenerbahçe"ye ve
maviye sıcak, buralı
bakışa takılanlan bu-
luyorum.
Eren Eyüboglu, ne-
yi sevdıyse onu yaptı-
ğını söyler. Hiç şikâ-
yet etmediğini de be-
lırtir. Onun resimleri-
ni izlerken gerçekten
de ufak bir başkaldın-
nın, azıcık bir piş-
manlığın izini bile gö-
remiyorum. Yürekle-
rinin aynı tempoda
atışı gıbı ortak ılgile-
re çevrilen gözler, du-
yuşlar, teknikler ve
sevgiler bir hayatı ör-
düğü gibı sanatlannı
da örmüş sanki. Ben-
ce belki pek ince bir
göz, ufak farklan be-
lırgin kılabilecektir.
Ama temelde ortak
çı kadın olarak kendini kanıtla-
mış. Türkiye'yi vatanı olarak se-
çip benimsemiş ve Türk sanat
tarihıne adını yazdırmış olan
Rumen asıllı bir kadının yaşa-
mını sunmaktadır. Ahmet Ham-
dı'Tanpınar'ın sözleriyle "Sryah
ve erguvani renklerin içinde bir
tavus gibi süzülen bu güzel ka-
dın" Romanya'dan Paris'e,
Andre Lhote Atölyesi'ne resım
çalışmaya gelen Ernostin Leto-
ni'dir.
Rumen kıa Türkiye'de
Ernestin, bir yıl sonra aynı
atölyeye resim öğrenımi ıçin ge-
lecek olan karayağız bir Türk
genci olan Bedri Rahmi'ye tu-
rulur ve dil bılmeksızin anlaşa-
rak Paris'te bir aşk geliştirir,
duygu ve düşünceleri. ilkeleri
benimsemiş iki kişiden oluşan
tek bir ortaklık söz konusudur.
Bu resimlere baktığımda piş-
manlığın olmadığı gibi özlemin
de bulunmadığını görüyorum.
Romanya'yı özleyen Ernestin
adlı kızın izini sürmeye kalktı-
gımda bulabileceğimi umut et-
tığım her şey beni yine buraya,
bu ülkeye ve bu ülkenin sanatı-
na gönderiyor. Birgeçmişi silip
sankı yaşamının Türkiye'ye
Bedri Rahmi için geldiğinde
başladığını gönülden, yakın-
maksızın kabul etmiş bir Eren
Eyüboğlu ile karşılaşıyorum.
Bu denii tek olabilmenin ve ay-
nı zamanda kendini kişi olarak
koruyabilmenin herşeye karşm
•Eren EyüboğhTolarak kalabil-
menin ne kerte zor olduğunu da
Eren Eyüboğlu'nun 'Pazara Gidenler' adlı taUosu.
düşünüyorum. Bu sergı. güzel
bir Rumen kızın Türkıye'ye ge-
lerek ülkesinı, adını degiştırip
yenı bir kimrrk edınmesının ve
yaşamının sonuna kadar bu ül-
kede üretken olabılmesınin il-
ginç hikâyesıni de bir kez daha
düşündürttüğü için zamanında
açılmış anlamlı bir sergidır. Ka-
dın Eserleri Kütüphanesi'nde
ise 'Sanatın Yorgun SavaşçısT
başlığıyla açılan bir başka sa-
natçı kadınımızın sergisi yer alı-
yor. Çocukluğumdan itibaren
tanıdıgım Maide Arel'ın sergisi,
kendisınin göremedıği, belki de
haberdar bile olamadığı bir ser-
gi. Çünkü Maide Arel. şu sıra-
lar çok hasta.
Güleç vüzlü. son derece na-
zik, gerçek bir sanatçı ruhu ta-
şıyan Maide Arel de tıpkı Eren
Eyüboglu gibi yaşamını sanatla
çevırrhiş \e bir başka sanatçı
adamı sevmiş, onun yaşamının
rotasında yolunu çizmekten ya-
kınmamış, pişmanlıklara yer
vermemiş bir sanatçı kadınımız-
dır.
Elinde sürekli birdemetçiçek
varmış gibı belleğımde yer et-
miş olan Maide Arel'in pıyano-
da bize 'Für Elize'yi çalışını hâ-
lâ anımsıyorum, eşı Şemsi Arel
ile birlikte balkonlannda oturur-
larken benim gelışimi daha yo-
îuri başmdayken görduklerinde
o sevecen bakışlannı ve bana il-
tifatkârtakılmalannı daanımsı-
Bolşoy'da sinirler gerginKühür Senisi- Rusyada re-
form hareketlerinin yarattığı
; kanşıklık, Bolşoy Tiyatrosu'nu
daetkisialtınaaldı. RusyaDev-
' let Başkanı Boris Veltsin, bir de-
ğişim hareketi başlatmış ve
Bolşoy "un başınâ müdür olarak
Vladiinir Kokonin'ı getirmıştı
Kokonın'ın koreograf YuriGri-
goro*iç"le olan sürtüşmesi so-
nucu, Grigoroviç, görevinden
istifa edince Bolşoy Bale Top-
luluğu'nun on iki dansçısı da
bunu protesto etmek için 10
mart günü "Romeo ve Juliet"
balesinde dans etmeyi reddet-
mişlerdı. Bu arada. Yeltsin'ın.
Kokonin'i görevden aldığı: an-
cak bu görevin iptal edilmedi-
ği ve iki hafta içinde yeni ata-
malann gerçekleştirileceği be-
lirtiliyor.
Protesto^ gerçekleştiren
dansçılar. izleyicilere toplulu-
ğun 68 yaşındaki koreografı
Yuri Grigoroviç'in istifa etme-
si nedeniyle, 'kalplerinin kınl-
dığını ve bunahma girdiklerini'
söylemişlerdi.
Gngoroviç, Devlet Başkanı
Boris Yeltsin'in, dansçılann ve
şarkıcılann birbirleriyle daha
çok rekabet edebilmelenni sağ-
layacağı düşüncesiyle geçen
eylül ayında Bolşoy'da başlattı-
ğı reform hareketlerini onayla-
mıyordu.
Yeltsin'in anlaşmalan feshe-
dip Bolşoy'u yönetmeleri için
BoJşoy Balesi 1989 yılında İstanbul'da Atatürk Kültür Merkezi'de Türk izieyicisiyle buluştu.
15 kişilik yeni bir genel kunıl
oluşturmak istemesi, tiyatroya
1946'da Stalin tarafindan veri-
len özel konumu ortadan kaldı-
racak.
Stalin, topluluğun ekonomik
güçlük çekmemesi için birta-
kım ayrıcalıklar ve ek ödenek-
ler sağlamıştı.
Yeltsin'in emriyle iki yıl ön-
ce Bolşoy'a genel müdür olarak
atanan ve dün yine Yeltsin'in
emriyle görevden alınan Vladi-
mir Kokonin, "Tiyatro, baskıcı
dönemde durağanhğın ve den-
genin temsü edildiği yer obnuş-
tu. Sanatçılar, bulunduklan
rne\ kidc uzun süre kalabilivor-
lardTdemişti.u
Bolşo>'un>apı-
sı. baskıcı rejimle uyum halin-
de>di, ama şimdi bütün işle\1ni
yttirdL"
Topluluğun başdansçıların-
dan N'ina Anan>aşvili. sürege-
len tartışmalardan ve insanla-
nn birbirine çamur atmasından
bıktığını belirtiyor: "Bolşov'un
ihtişamı git gide yok oluyor. Sü-
rekli toplantılar yapıyor \e gre-
ve gidi>oruz. Ama yaklaşık 10
yıldır sanatsal konuian tartış-
mak üzere tek bir kez bile bir
araya gelmedik."
Üzmanlar, bır zamaniar dün-
ya opera ve bale dünyasının
övüncü olan Bolşoy'un, pazar
ekonomisinin katı gerçekleri ve
bürokratlar yüzünden New
York, Pans ve Londra'daki ba-
le merkezlerin gerisinde kaldı-
ğını söylüyorlar.
Sorunlardan biri, Sovyet sis-
temi dağılmayabaşlayınca Bol-
şoy yıldızlannın, daha çok pa-
ra kazanabılmek ıçin ABD'ye
kaçmışolmalan. Bu sanatçılar,
ülkelerine yalnız bir iki ay için
gen dönüyorlar.
Uzun vadelı. yaşam boyu gü-
vence sağlayan anlaşmalar ye-
rine; geçıci ve kısa süreli anlaş-
malar yapılmasının nedenlerin-
den biri bu. Bu anlaşmalar, yıl-
dızlar için kolaylık yaratırken
topluluğun durumunu güçleşti-
riyor. Bu arada. göstenye çık-
mayı reddeden 11 sanatçı hak-
kında da dava açıldı. Dün gö-
revden alınan Kokonin, Mos-
kova'da Echo radyosuna yaptı-
ğı bir konuşmada. eylem yapan
sanatçılann işten atılmadıklan-
nı. yalnızca geçici bir süre için
açığa alındıklarını söyiemiş ve
"Halka, sanata ya da tiyatraya
saygı duvmayı bilmeyen üısan-
lar. suçlan cezalandınlmadıkça
izleyki önüne çıkamazlar" de-
mişti. Kokonin aynca. eyleme
katılan 65 sanatçtdan yalnızca
on ikisi hakkında soruşturma
başlatıldığını belirtmişti.
7 . A N K A R A U L U S L A R A R A S I F İ L M F E S T İ V A L İ
Duvar, 12 yıl sonra gösterimde
CUMHUR CANBAZOĞLU
Cannes 83 'te gösterilen Du-
var (Le Mur) uzun yıllar sonra
Ankara seyircisinin önüne çıkı-
yor. Yıbnaz Güney'in ölmeden
önce yönettıği son film olan Du-
var, Türkiye'de ilk kez Anka-
ra'da sinemaseverlere ulaşıyor.
- Duvar,birçokbakjmdanşans-
sız bir fılm. Öncelikle Yol gibi
bir başyapıttan sonra, bizzat
kendisi kameranın ardına geç-
miş olan Yılmaz Güney'den ay-
nı kaliteyi bekledi uluslararası
sinema çevreleri.
YoTdan önce yalnız 1979'da
Sürü'yü izleyebılmişti Batı.
Yol'da yeni keşfettiği Güney'den
aynı çarpıcı etkiyi yaratacak
fılm talep edilmişti.
Fransa Kültür BakanlığVndan
sağladığı parayla Fransa'da bir
"Türk hapishanesi" kurmuştu
Güney. Oyuncular tamamdı
ama, dış çekimlere fazla açıla-
mayacaktı; çünkü Fransa'daydı.
Oysa Yol, Anadolu'nun zengin
görüntüleri arasında çekilmiş,
yaşayan bır filmdi.
Güney, hapishane gerçeginin
dozunu fazla tutarak belgesel ni-
telikli görüntülerin üzenne git-
mışti. Batılı sınemasever şaşkın-
dı, bu "yeni usta"dan şiirsel an-
latımlı film beklerken ortaya
Türk hapishanelerindeki boğu-
cu, umutsuz, sadist havayı anla-
tan, hapiste bir daha cezalandı-
rılan insanlann gerçeklerini
yansıtan biryapıtla karşılaşmış-
tı. Eleştırmenler bu "sürpriz"i
nasıl degerlendirecekJennj bile-
medıler. Kötü şeyleryazmadılar
ama. methiye de düzmediler.
Duvar, Yılmaz Güney'in So-
ba. Pencere Camı ve tki Ekmek
İstiyoruzadlı romanını anımsa-
tıyor. Ankara Kapalı Ceza-
evi'nın çocuklara aynlmış ko-
guşunda, yani süb> an koğuşun-
da Arap, Şaban, Allah, Aziz,
Uzun gibi çocuklar gardiyan
baskısı altında yaşıyorlar. yaşa-
maya çalışıyorlar.
Film iki bölümden oluşuyor.
îlk bölümde Günev, çevreyi an-
latmakla meşgul; çarpıcı yüzler
ve statik görüntüler arasında ha-
pishane yaşamını tanıyoruz.
Ikıncı bölümde çocuklann in-
sanca yaşam şartlanna kavuş-
mak ıçin başlattıklan isyanla
film hareketleniyor, kamera hız-
lanıyor. dar mekân sorunu kay-
boluyor.
Yol'un başansından hemen
sonra çekımlerine geçilen Du-
var'da Yılmaz Güney, filme bu
adı vererek kısa ve öz şekılde
insanca yaşamın duvann ardın-
da kaldığını vurguladı. Duvann
yarattığı isyan, firar. protesto,
fitne de sonuçsuz çözümlerdi;
her şey sonuçta duvara takılıp
kalıyordu. Filmın adı kısa. içe-
rigi uzun olacaktı; ama pek ol-
madı...
Duvar'ın Ankara "da 121 daki-
kalık kopyası göstenlecek.
yorum. lçimi bir sevinç anısı
doldururken Maide Arel'in ser-
gisini göremeyişine üzülüyo-
rum.
Eren Eyüboglu ile aynı dö-
nemlerde, sanatçılığın Türki-
ye'de sevdirilmeye ve oturtul-
maya çabalandıgı bir dönemde
yurtıçi ve yurtdışında sürdür-
dükleri zorlu, ama umutlu bir
gelecek düşüyle katlanılır olan
yaşamlannı nasıl sanatla çerçe-
velediklerini düşünüyorum da
bu iki sanatçı kadıntmıza üret-
tikleri her şey ıçin aynı cinsten
ve aynı meslekten olmam nede-
niyle bir kez daha teşekkür edi-
yorum. Bilıyorum kı sanat tari-
hi yeniden yazılacak ve sanatçı
kadınlann ne kerte zor yaşam
koşullanna ve hele sanatlannı -
bunca güçlü sanatçı eşlennın
varlığına karşm .vazgeçmeksi-
zin- sürdürmeye katlanmış oluş-
lannın hakkı verilecektir elbet-
te. Bu, bellek oluşturmayla
mümkündür ancak. Ve bellek
oluşturmanın, kadının sanatçı
olarak kımlığını aramasının ılk
adımı da bir sergiyle atılmış bu-
lunuyor
On kadına saygı
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sabancı Sanat Merkezi'nde
İlkkrden Bir Kesit' adlı fotoğ-
raf belgesellenyle oluşturulmuş
sergının bır tamamlayıcısı ola-
rak sunulan ve 40 sanatçı kadı-
nın, 10 kadına saygısını ileten
•lzler' adlı sergı, boşluğa yazıl-
mış her tümceyi; tarihe yazmak
üzere kendı kimliklerini araştı-
rarak, sorgulayarak ve kafalara
yazarak bır sergiyle, 10 sanat
yapıtıyla gündeme getiriyor.
Tomur Atagök'ün düzenledi-
ğı sergıde Füsun Onureliyle yo-
rumlanan Atatürk'ün annesı
Zübe\dc Hanım görkemli bır
koltuk üstüne serilmış işlemeli
bir örtü ile selamlanırken Nur
Koçak eliyle CahideSonku ala-
bıldigıne melankolik, uçucu, ağ-
lamaklı, olağanüstü bir güzellik
sergiliyor.
Hak Arpacıoğlu, 'Cözdekini
Gören Sevgi' adını verdiği Işıl
Alatlı'ya adadığı çalışmasında
ekspresyonist bir pentür ortaya
koyarken Hale Tenger, bugün de
yaşadığımız gerçekleri: 1914
Türkiyesi'nde dile getiren bir
halk kadınının NedimeSari'nın
ağzından, beyaz işlemeli çeyız
örtüsü gibi bır kumaşa yazdıgı
'Zamanla Telakkiler Değişiyor'
adlı bir dergi yazısından sunu-
yor. CandeğerFurrun. seramik-
çi Füreya Koral'ın çamuru kav-
ramış ellerini ölümsüzleştirir-
ken Şükriye Dikmen'ın Aliye
Berger'i konu alan bir portresi,
kocaman gözleriyle bize bakı-
yor.
Yeni bir bellek oluşturmak
Gülsüm Karamustafa, Os-
manlı kadın soyağacında yer
alan adlan asetat kutular içinde
sunulan tek bir çiçekmişçesine.
kınlgan bır yerleştirmeyle su-
narken aynı kınlgan yapısından
dolayı genç yaşta Paris'te yitir-
diğimız Hale Asafın hayatı üze-
rine notlannı Tomur Atagök; in-
ce, zarif bir duyarlılıkla bır du-
var panosuna dönüştürüyor.
Canan Beykal, daha önce
1993 yılında Arkeoloji Müze-
si'nde yer alan 'Çaglar Boyu
Kadın' adlı sergiler dizisinin bir
uzantısı olan 'Cumhuriyetten
Günümüze Kadın Sanatçılar'
başlıklı sergisi için tasarladığı
'Mihri'nin Sütunu' adlı çalış-
masıyla Türk resim sanatının
olağanüstü ve efsanev i bir ka-
dın sanatçısına hayranlığı ya-
nında. saygısını da ona adadığı
bir sütunla dile getiriyor.
Mihri Hanım, bu sütunun
üzerinde bir taşbebek tarafindan
simgeleniyor ve kendi portre-
sindeki kadınlar gibi giyinmiş
ve ona benzeyen bir halde ser-
giyi oİduğu kadar. açtığı yolda
başanyla ilerleyen sanatçı ka-
dınlan da durmadan dönerek iz-
liyor.
Sonunda sanatçı kadınlar,
kendi belleklerini oluşturmanın
gereğini duydular ve sanat tari-
hini yeniden yazacaklar, yeni
oluştunılan belleği dikkate al-
madan doğru bir sanat tarihi
yazmış olmayacaklar.
Duvar, Güne>'in son filmi.
Festivalde Bugün
Kavaklıdere Sineması: 'Özel
Bir Gün' (10.00) 'Marmotte
Ailesi'(12.15),'Bir Halk
Düşmanı' (15.00), 'Duvar'
(19.00)/Söyleşi(Attila
Dorsay), Bosna (Bernard-
HenriLevy (21.30), 'Beyaz
Gece'(24.00)
Megapol Sineması: *Woyzeck'
(10.00) 'ABce'(12.l5),'Ük
Aşk' (15.00), 'Vengeç Sepeti'
(17.00).'SavaşBitti'(21.30),
'Beyaz Gece'(24.00)
Fransız Kültür Merkezi:
Uluslararası Canlandırma
Filmleri Yanşması (12.00,
13.00, 15.00, 16.30)
Alman Kültür Merkezi:
'Portreler' (12.00)/Soyleşi
T.C.Ziraat Bankası Kültür
Merkezi: 'Babam Askerde'
(13.00, 16.00).
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Kadın Polis
Bugün gene tipografiden söz edecektik, ama araya bir
kadın polis girdi. Gazıosmanpaşa'daki utanç verici olayla-
nn arasmdan kucağında bir çocukla çıkıp bu erkekler dün-
yasının rezilliklerinden gelecege doğru uzaklaşan bir ka-
dın polis...
Şair şöyle diyordu:
dünyayı çocuklara verelım
bir günlük de olsa öğrensın dünya arkadaşlığı
Bu güzel bir düş, gelecege güven... Ama, yıllar yıllar ön-
ce, bambaşka bir dünyadan, bambaşka bir şair de, "Ço-
cuktur babası insanın" demişti.
Çocuklar büyüyor... Çağdaş uygarlığı benimsemeyen
islam ülkelerinde, nerdeyse on yaşlarında büyümüş sayı-
lan oğlanlarla kızlar, hangı kültür ortamında olursa olsun,
ayn da buyutülseler birlikte de büyütülseler, ister istemez
erkekleıie kadınlara dönuşüyorlar.
Ama bütün külturlerde degişmeyen bir gerçek var: So-
nunda dünya erkeklerin denetimine veriliyor.
Araya onemlı görevlerle kadınlar girseler de, bunlann er-
kekleşmiş kadınlar olmalan, erkekler gıbı düşünen, erkek-
ler gıbı davranan, erkeklerin dünyasına ayak uydurabilen
kadınlar olmalan gerekıyor.
Yoksa elının hamuruyla, ya da çapasıyla, ya da bebek-
lerınin beziyle, yaşamın bütün yükünü taşırken parmak kal-
dıranlara kımsenın söz vermeye gönlü yok.
Onlar kadın duyarlıklanyla otursunlar evlerinde, dağlar-
da, sokaklarda karşı karşıya getirilıp kurşunlanan çocuk-
larına ağlasınlar, yas tutsunlar...
Kanşmasınlar bılmediklerı ışlere...
Evet, böyle düşünülüyor...
Benim gördüğüm, saptadığım ise şu: Bu dünyayı erkek-
ler yönettiğı kadar, yakındığımız olumsuzluklann hiçbiri so-
na ermeyecektir. Çünkü hepsinin kaynağı erkek duyarlığı-
dır. Bedensel güce verılen önemdir. Her konuda şıddettin
başköşeye oturtulmasıdır.
Yüzyıllardır bu dünyayı erkekler yönetiyor. Başbuğlar,
hanlar, krallar, imparatorlar, cumhurreislerı, başbakanlar,
peygamberler, papalar, rahipler, ımamlar, hep erkek. Yö-
neticiler arasına kadınlar gırdiğinde de hemen çevrelerini
erkekler alıp onlardakı kadın duyarlığını yok ediyorlar.
Tıpkı dınler gibı, yerleşik yönetim mantığı da erkek du-
yarlığının her şeyi sanp sarmalamasını büyük bir kolaylık-
la sağlıyor. Bakıyorsunuz. yönetımde bır kadın var, ama du-
yarlık erkek duyarlığı...
Erkek duyarlığıyla vanlan, vanlabilecek yer ise artık iyi-
ce belli, yüzyıllardır degışik oyuncularla hep aynı oyun oy-
nanıyor. Şiddet, savaş, yağma. sömürü, baskı, yalan, al-
datmaca, bölünme, çatışma, ışsızlik, açlık, kıyım, ölüm...
Bu acımasızlığa nasıl son verılecek?
Şunu yaşayarak öğrendik: Nedeni ne olursa olsun, er-
kekler hıç duralamadan ınsanlara kurşun sıkabiliyorlar.
Demek kı, o kurşunlarla başkalarında yaratacaklan acı-
yı düşlemeye yeteneklerı yok.
Neden yok?
Erkeklerin çocuk sahibı olmalan çok kolay...
"Niye bu kadar çok çocuk yapıyorsunuz?" sorusuna bir
köylünün verdiği ünlü yanıt bunu açıkça deyimliyor: "Bi-
zim başka eğlencemiz yok ki, beyım!"
Çocuk sahibi olmanın erkekler ıçin bır eglenceyle baş-
layıp bittiğini kımse soyleyemez, ama onlar bır çocuğun ne
demek olduğunu hiçbir zaman kadınlar gibi derınden an-
layıp değerlendiremiyoriar.
Gaziosmanpaşa'da tabanca seslerinin arasından kuca-
ğında bir çocukla çıkıp gelen polisı ben önce erkek san-
mıştım. Kadın oldunu görünce, yıllardır yaşadığım utanç-
lara bir yenisı daha eklendı...
Şöyle demek geliyor içimden:
Dünyayı kadınlara verelım
Bir günlüğüne değil ama bütünlüğüne...
Onat Kutlar Bulgar basınında
• Kültür S*nisi - Bulganstan'ın haftalık gazetesı
"Balkanlar'da Bugün". 27 ocak tanhli sayısında Onat
Kutlar'ın ölümünü "Demokratik Türkıye Onat Kutlar'ı
kaybetti" başlığıyla du>-urdu. Simeon Radaykov'un yazdığı
yazıda Kutlar'ın çok sevilen bir kişi. ender yetişen bır sanatçı
olduğu ve gazetemızdekı pazar yazılannın büyük ilgiyle
okunduğu belirtılıyor. Onat Kutlar'ın Türk smemasına
katkılanna da değinılirken. onun pek çok sanatçının
yetişmesinde emeği olduğu. bugün bu sanatçılann Türk
kültürünü ayakta rutan ısımler olduğu dile getiriliyor. 14
ocakta Istanbullular'ın ona karşı son görevlerini yerine
getirdiklerinin belirtıldiği yazıda Şükran Kurdakûrun
Kutlar'ın cenaze töreninde yaptığı konuşmadan da bir alıntı
yer alıyor
Muhammet Şengöz, yılm karftatürcüsü
• Kültür Servisi -Kankarür Vakfı. Muhammet Şengöz'u vılın
kankatürcüsü seçti. Mahmut Tali Öngören. Metin tnceoğlu,
Vecdi Sayar. Ömer Tuncer, M. llhan llik. H. Haluk Ünsal ve
Nezih Danyal'dan oluşan seçicı kurul. özgün çizgileri. geçen
yıl ve bu yıl yaptığı başanlı karikatür çalışmalan ve aldığı
ödülleri gözönüne alarak Muhammet Şengöz'u "yılm
karikatürcüsü" unvanınadeğergördü. Karikatür Vakfı.
Muhammet Şengöz'e. kendi karikatürlerinden oluşan albümü
bastınp armağan edecek. Şengöz, armağanını Türk
kankatürünün 125. yılı olan bu yıl. ılk kez 19-23 mayıs
tarihleri arasında düzenlenecek Uluslararası Ankara Karikatür
Festivali sırasında yapılacak olan törenle alacak.
Enuğurun resim sergisi sürüyor
• Kültür Servisi - Oral Enuğur'un resım sergisi. Casa Pera
Art Galerisi'nde sürüyor. tstanbul doğumlu olan sanatçı.
1959-1960 yıllan arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi
Resim Bölümü'nü bitirdi. Üç yıl kadar Paris'te resim üzerine
incelemeler yapan Enuğur, karma sergilere katıldı. Oral
Enuğur'un resim sergisi 2 nisana kada'raçık kalacak. (Koca
Ağa Sok. No:I4 Beyoğlu, Ekipler Amirliği yanı).
ATtLLA COŞKUN
UĞUR MUMCU
CİNAYETİ
Uğur Mumcu'yu kim ya da kimler öldürdü?
Amaçlan neydi?..
Cinayetin soruşturması ne ölçüde ciddi yürütülüyor?
Mumcu cinayetinin ûzerindeki esrar perdesi
kaldırılabilecek ve katilleryakalanabilecek mi?..
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve ilgili kuruluşlan, bu
cinayeti aydınlatmaya gerçekten kararlı mı?
Atilla Coşkun'un titiz bir araştırma ve inceleme
sonucunda hazırladığı bu yapıtı, Uğnr Mumcu
cinayetini çeşitli boyutlarıyla kamuoyunun gündemine
getiriyor. oynanan oyunlara dikkat çekiyor.
180.000 TL
cemrn
vayınevi^#
KuçLikparmatckapı
Ipek Sokağı No 11
80060 Taksınvlsi
Tel 2430550• 2432023• fob 244 1533
Ödcmrli gönderemijonız. Lütfen ederi kadar posta pulu göndcriniz.