Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 1994 CUMA
HABERLER
ANAP'lı Mustafa Taşar
Taşar zayıflama
merkezi açıyor
• ANKARA (AA) - Fazla
kilolanndan şikayet ederek
yıllardır rejim yapan, ancak
pek başanlı olamayan
ANAPGenelSekreteri
Mustafa Taşar, sonunda
kendi zayıflama merkezi ni
açıyor. Alınan bilgiyegöre,
Taşar'ın eşi Gülderen
Taşar'ın işleteceği ve
Ankara'da ilk örnek olacak
"SlenderWorldSağhkh
Zayıflama ve Spor Merkezi",
21 eylül çarşamba günü
törenleaçılacak.
Gazeteciler
Semineri
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu}- Türk \ e Alman
gazetecileri, iki ülke
arasındaki "diyalog"u
tarttşülar. Buyıl 3."süyapılan
"Türk ve Alman Gazeteciler
Semineri"nin dünkü
bölümünde söz alan
konuşmacılar.
Almanya'daki Türk
işçilerinin durumunu. PKK
terörünü ve köktendinaliği
masayayatırdılar. Seminerde
konuşan Ankara temsilcimiz
Mustafa Balbay,
Almanyada'ki PKK hareketi
ve RP'nin de parasal
kaynaklanndan birisi olan
köktendinci hareketlerin
ilişkileri zedelediğini
belirterek. "Bunun yanında,
Türk işçilerinin Almanya'ya
giderek yerleşmesi. 50 bin
dolayında işyeri açması
ilişkilere yeni bir boyut
katıyor'dedi.
RP-MHP
çatışması
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- RP tarafından
Ankara Büyükşehir Belediye
Meclisi'nde işçilerin
dövülmesi olayıru
başlatmakla suçlanan MHP,
olaydan RP'yi sorumlu
tuttu. Keçiören'nin MHP'li
Belediye Başkanı Turgut
Alunok, "Biz ne RP'nin ne
de Gökçek'in fedaisiyiz.
Olaylar, Refah'lı belediye ile
işçilerarasında
gerçekleşmiştir" dedi.
tazminat davası
• ANKARA (AA)-SHP
Genel Sekreteri ve Devlet
Bakanı Fikri Sağlar, HBB
Televizyonu'nda kendisine
yönelik "asılsız" suçlamalar
yöneltildiği iddiasıyla, Behiç
Kılıç ve H BB Televizyonu
aleyhine 1 milyarliralık
tazminat davası açıyor.
RTÜK'ten
reklam uyarısı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Radyo ve
Teleyizyon Üst Kurulu
(RTÜK), kamuoyunda
yoğun şikayetlere yol açan
"reklam" yayınlan için
yaptınm uygulama
hazırlığına girdi. RTÜK
Başkanı Ali Baransel, bu
konuda artan şikayetler
üzerine, özel televizyonlan
sık aralıklarla uyardıklannı
belirterek, "Tutumlannı bu
şekilde sürdüriirlerse, yasada
yer alan ağır maddeleri
uygulamak durumunda
kalacağız"dedi.
Yazar Ergüven'e
tutuklama
• İstanbul Haber Servisi -
Yazar Abdullah Rıza
Ergüven'in "Yasak
Tümceler" isimli kitabına,
"basın yoluyla Allah'a. dine.
peygambere, kutsal kitaba
hakaret ettiği" iddiasıyla
açılan davada, gıyabı
tutuklama karan çıktı.
DSP'den
Gençlik Şöleni
• İstanbul Haber Servisi -
Demokratik Sol Parti (DSP)
İstanbul İl Örgütünce
düzenlenen "Gençlik Şöleni"
pazargünü
gerçekleştirilecek. DSP
istanbul İl Başkanlığı'ndan
yapılan açıklamada,
DSP'nin il ve ilçe örgütlerine
üye gençlerin katılacağı
şölenin, 13.00-17.00 saatleri
arasında. Yenikapı Gar
Gazinosu'nda yapılacağı
belirtildi.
HukuksuzluğuntarihiHangi hukukunun altını çizelim? Hangi adaletsizliğini örnekleyelim?
FİKRETİLKlZ Avukat
S.alvador AUende. 1970
yılında seçimle işbaşına gelen
Şili'nin ilk Marksist başkanı.
Augusto Pinochet. Şilili faşist
diktatör. Aynı zamanda Kara
Kuvvetleri Komutanı olan Pi-
nochet; Hava, Donanma ve
Ulusal Polis Birlikleri komu-
tanlanndan oluşan cuntanın
"başT. 11 Eylül 1973'te Mone-
da, başbakanlık sarayını bom-
baladı. Allende, başbakanlık
sarayına saldıran askerlerle ça-
tışırken öldü. Pinochet, iktidan
ele geçirdi, işbaşı yaptı. Anaya-
sayı yürürlükten kaldırdı. Siya-
si partiler. kitle örgütleri ve
meslek örgütleri kapatıldı.
Meclisler feshedildi. Ülkedeki
"Marksistlerin" resmi makam-
lara başvurması istendi. De-
mokrat ve sosyalist muhalefe-
tin ezilmesi için ülkede "sürek
avı" başlatıldı. Üç yıl içinde 130
bin kişi tutuklandı. Bir yıl için-
de 30 bin kişi öldürüldü. Pinoc-
het. 1978'de baskı altında yap-
tırdığı seçimlerle seçmenlerin
yüzde 75'inin oylannı aldı. Ye-
ni anayasayı 1980'de halkoyu-
na sundu. 8 yıllık dönem için
kendini "başkan" ilan etti. Şili'-
de Pinochet'in işbaşı yapmasın-
dan 10 yıl sonra, 16.08.1983
günlü "İlkadım" gazetesinde
"Hamlar eriyor, şimdi turşu za-
manı" başhklı fıkra ile son bu-
lan yazı yayımlandı.
Fıkra aynen şöyledir:
Bir gün Pinochet'ye sormuş-
lar:
"Efendim sizce turşu mu, cun-
ta mı kurmak zor?"
"Turşu kurmak daha zor."
Sonıyu soran şaşırmış.
"Olur mu efendim" demiş
"hiç turşu cuntadan daha zor ku-
rulur mu?"
Pinochet, "Kurulur" demiş
ve eklemiş:
"En güzel turşu hıyarla kuru-
lur, ancak bunun için çok hıyar
ister. ama cunta kurmak için
üç- beş hıyar yeter."
Yazan Silahlı Kuwetler"e
hakaret ettiği iddiasıyla sıkıyö-
netimde yargılandı, mahkum
oldu. Hüküm temyizedildi. As-
keri Yargıtay 5. Dairesi. yazıda
kasıt ve matufıyet yönünden
suç unsuru bulunmadığı için
"bozma" karan verdi. 28.3.
1984 tarihli 1984,164-158 sayılı
bozma ilamına fıkra aynen
alındı. Karar şöyle bitiyor:
"(....) Değişik konulardan
bahseden dava konusu yazının
son bölümünde Şili diktatörü Pi-
nochet'le ilgili fıkrada anlatılan
hususJarnı Türkiye'de askeri
kuvvetlere maruf olduğuna dair
tereddüt edflmeyecek derecede
karine bulunmamaktadır. Milli
Güvenlik Konseyi, TC devletini
uçunımdan kurtarmak, anarşi
ve terörii temizlemek, huzur ve
güven ortamını sağlamak ve de-
mokrasiyi sağlam temeller üze-
rine oturtmak amacıyla devlet
yönetimine e\ kovmuştur. Gerek
Türk halkı gerekse yabancı ül-
keler tarafından 12 Eylül 1980
harekatı derin bir sevgi ve takdir
görmüştür. Türkiye'de hiçbir za-
man askeri kuvvetler hakkında
cunta kelimesi kuUanıbnanuş-
tır..."
Yazar, yazı ve fıkra mahkum
olmaktan kurtuldu.
Kapattıklan Meclis'i kendi-
leri için açarak "Türkiye Cum-
huriyeti'nin içinde bulunduğu so-
runları, Atatürk ilkelerine bağlı
kalarak adalet. hukuk ve insan
haklan prensiplerinden ve vicda-
ni kanaatlerinden (mden) başka
bir tesir altında kalmaksızın ve
hiçbir karşılık beklemeksizin çö-
zümlemek amacıyla..." yemin
ederek işbaşı yapan Genelkur-
Dosyası
Hazırlayanlar
Dentz Teztel
12 Eylül çocuklan Askeri darbeyle birlikte yüzlerce insan işkence gördü, sakat
kaldı, cezaevine gönderildi. Kimi emniyefte öldürüldü, kimi dara-
ğacında asddı. O günlerin baskı ve zulmünü yaşa> anlar sadece yetişkinler değildi. Çocuklar da
baskı ve zulmü gördü, acıvı tanıdı. 12 Eylül İ980'de bir yaşmda olan çocuklar bugün 15 yaşına
geldi. Cezaevleri kapısında büyüyen çocuklar, bugün ülkenin umut bağladığı gençler oldu. Ya-
şadıklan acıların yüreklerinde açtığı derin yaraların izleriyse hiçbir zaman silinmeyecek.
may Başkanı ve 4 kuvvet ko-
mutanı general, Türkiye'nin
yönetimine 12 Eylül 1980 tari-
hinde el koydu. TBMM feshe-
dildi. 1983 senesinde Muğla'da
yaptıklan konuşmada devletin
başı "Ailesine, anasına, babası-
na ve milletine olan görevini ye-
rine getirmeyen insanın insan
haklarından faydalanması söz
konusu olamaz" dedı. Onlar
için bütün kötü çocuklar, eski
parlamenterler, siyasiler, sendi-
ka başkanlan yani insan hak-
lanndan faydalanması söz ko-
nusu olmayanlar hakkındaki
iddianameler tamamlandı.
Yargılamalar başladı.
Dün yasal sayılan siyasi par-
tiler, dernekler.DİSK ve bağlı
sendikalar, "Türkiye'ye Mark-
sist-Leninist düzen getirmek
içjn" çalışan "illegal örgütler"
oluverdiler. Yöneticileri hak-
kında idam cezası veya onlarca-
yüzlerce yıllık hapis cezalan is-
tendi.
"SüuyönetimH" yargılama-
larda Georgi Dimitrov'un kitabı
duruşmalarda "deüT sayıldı.
Şili faşist cuntasımn işkence ge-
misi Esmeralda'nın 1977 Hazi-
ranı'nda Antalya'yı ziyaret et-
mesini kınayan ve Şili halkıyla
dayanışmayı onurlu bir görev
bilen Banş Derneği yöneticile-
rinin Cumhurbaşkanı ve Antal-
ya Belediye Başkanı'na çektik-
leri telgraf, "gizli örgüt" kur-
mak, sevk ve idare etmek id-
diasının "deüli" sayıldı (Banş
Demeği gerekçelı karan, 1987,
sayfa 307-394).
1976 yıhnda Türkiye İşçi Par-
tisi tarafından düzenlenen, "ŞiH
Halkıyla Dayantşma Gecesi"
parti üyesi ve yöneticilerinin ce-
zalandınlması için kanıt kabul
edildi. Şilili konuk sanatçılann
uzunçalan deül olarak dava
dosyasına girdi, plak çözümü
gerekçeli karara yazıldı (TİP
gerekçeli karan, sayfa
172-192).
Stalin'in "Anarşizm mi, Sos-
yalizm mi?" adlı kitabının ter-
cümesini yapan kişi hakkındaki
mahkemenin verdiği beraat ka-
rannı Askeri Yargıtay Daireler
Kurulu bozdu. Gerekçeye göre;
Stalin komünist rejimin kuru-
cusu ve uygulanmasına hizmet
etmiş bir kişi olduğuna göre:
hangi tarihte yaalırsa yazılsın.
kitabın Türkçeye çevrilerek bu
fıkirlerin nakledilmesi suç sayıl-
dı. Tercümeyi yapan sanık. bu
fıkirleri benimsemediğini söyle-
se dahi sırf tercümeyi yaptığı
için mahkum edilmeliydi. Diğer
taraftan Stalin bir bilim adamı
olmadığından, makaleleri de il-
mi değerden yoksun bulundu-
ğundan Askeri Yargıtay Daire-
ler Kurulu'nun 20.12.1984 gün-
lü karanyla kitap ve tercüme
edenin mahkumiyeti için beraat
karan bozuldu. Böyle kitaplan
bulunduran kötü aile çocuk-
lan. gizli örgüt üyesi sayıldı.
Okumak veya bu tür kitaplan
tartışmak, eğitim çalışması yap-
mak ve proletarya diktatörlüğü
kunmayı amaçlamak demekti.
Silah varsa, evde bulunmuşsa
"silahlı çete" sayıldı, Ziraat
Bankası soymuşsanız hakkını-
zda idam cezası istegiyle dava
açılabilirdi. Buna karşılık
Askeri Yargıtay bir ka-
rannda Said-i Nursi'ye ait
kitaplar yasaklanmış yayı-
mlardan olsa bile bunlann
evlerde veya işyerlerinde
bulundurulmasını, birkaç
kişinin bir araya gelip bun-
lan okumasını veya tartı-
şmasını suç saymadı. As-
keri Yargıtay, aynı ka-
rannda "Kitaplann içeri-
ğinde laikliğe aykırı bahis-
kr olduğu kadar Kuran tef-
siri, hadis gibi dini öğretile-
rin de bulunduğu varsayıl-
dığından sanıklaruı hangi
bahisleri okuyup tartıştı-
klan anlaşılamamaktadır"
diyerek ortada TCK'nin
163. maddesine aykınlık bulun-
madığını karara bağladı. Hatta
içeriği ne olursa olsun, tek ola-
rak bulundurmanın suç olma-
yacagı, aksi halde ilmi araştı-
rma yapma ve düşünce sistemi-
nin gelişmesinin engeileneceği-
ne değindi. İyi aile çocuklan
mahkum olmadı.
Başka bir kararda ise sağ gö-
rüşlü pek çok kişinin gerçekleş-
tirdiği eylemlerin o ilcede ÜGD
içinde planlandığı, ÜGD adı
altında kendi görüşlerini hakim
kılmak amaayla halk üzerinde
korku ve kaygı yarattıklan, in-
sanlan göçe zorladıklan, zorla
para toplayıp dergi satuklan,
saç-bıyık kesmek, adam döv-
mek, yaralamak ve silah temini
sonucu suçun oluştuğu kabul
cdilmiş. ancak TCK'nin 313.
maddesi uygulanarak eylemler
"cürüm işîcmek için teşekkül
oluşturmak" şeklındc nitelendi-
nlmiştir. Bir başka anlatımla
solculara ünlü 141/142 veya
168 ve 146. madde uygulanarak
yüzlerce yıl hapis cezası ve idam
istenirken sağcılar bakımından
bir araya gelme ve eylemlerde
bulunma 313, yani "cürüm işle-
mek için teşekkül oluşturmak"
oluverdi. Çünkü bu iyi aile ço-
cuklan, devleti ve milleti komü-
nıstlerden korumak ve temizle-
mek için devlet güçlerine yıllar-
ca yardıma olmuşlardı. Suçlu
olsalar bile beş ila sekiz yıl ara-
sında verilecek mahkumiyet ye-
terli olur. bu da tutukluluİüa
geçen süreyi karşılardı.
Hangi hukukun altıru çize-
lim? Hangi adaletsizliğini ör-
nekleyelim?
"Sıkıyönetimli" askeri mah-
kemelerde nice askeri yargıçlar;
onurlanndan, bilgilerinden ve
demokrasi adına hukuktan
ödün vermeksizin. mahkeme-
lerde adalet dağıttılar. Savun-
maya değer verdiler. İnsanı
unutmadılar. Tümüne adalet
adına saygı duyuyorum. Muğla
konuşmasını dinleyenler ise gel-
dikleri kürsülere egemen
kıldıklan 12 Eylül mantığını
hukuk adına emir ve komuta
zincirine bağlayarak "sıkıyöne-
tim komutanından" ziyade ko-
mutan olduklannı kanıtlamak
için kararlar yazdılar. 14 yıl
geçti. Kararlar ortada. Tümü
"hukuk" ve "demokrasi" adına
yazıldı.
Pinochet, bugün işbaşında
değil... Yıllar sonra arkasında
bıraktığı kan ve gözyaşı ile anı-
lıyor.
İÎTTİ
14 yıl sonra 12 Eylülyaşıyor...12 Eylül'ün ardından birçok şey söy-
lendi, yazıldf. Askeri darbenin ilk günle-
rinde kimi, canı gönülden destek verdi;
destek vermeyenler ise emir-komuta
zinciri içinde susturuldular.
Aradan 14 yıl geçti... Darbeyi yapan-
lar dışında bir- kaç kişi hala 12 Eylül'ü
destekliyorlar...
Ve 12 Eylül'ün Türkiye'den götür-
dükleri hala yerine konamadı... Hala 12
Eylül'ün Anayasası, yasalan yürürlük-
te, hala kunım ve kuruluşlan sürüyor.
12 Eylül hukukunu yakından yaşayan-
lar 14 yıl sonra bir konuda birleşiyorlar:
12 Eylül yarar değil, zarar getirdi.
DİSK Genel Sekreteri olması nede-
niyle idam istemiyle yargılanan ve dört
yıl cezaevinde kalan, daha sonra millet-
vekili seçilerek Meclis Başkanvekilliği
görevini yapan Fehmi Işıldar bugün.
"DİSK Genel Sekreterliğiıni nasıl elim-
den secim dışı yöntemlerle aldılarsa Mec-
lis Başkanvekilliğimi ve milletvekjlliğimi
de secim dışı yöntemlerle aldılar. Ben hep
seçUiyorum, elimden zorla alıyorlar" dı-
yor.
TİP (Türkiye İşçi Partisi) Merkez Yö-
netim Kurulu üyesi olmak savıyla tu-
tuklanarak 4 yıl 10 ay cezaevinde kalan
Müşfik Erem, 12 Eylül darbesinin ilk
hedefınin emekçi halkı ve aydınlan sus-
turmak olduğunu söylüyor.
Aydınlar Dilekçesi davasından yargı-
lanan Prof. Hüsnü Göksel ise 12 Eylül'-
ün, bugün 'muradına ermiş' olarak sür-
mekte olduğunu belirtiyor.
Askeri darbelerin bir toplumun de-
mokrasi sınavında
aldığı, hak ettiği
notlann göstergesi
olduğuna dikkat
çeken Göksel, "12
Eylül, Türk toplu-
munu öyle bir yere
getirdi ki sınava
girmeyi düşünmü-
yor, artık sınav ge-
reksinimini bile yük
„ . .¥
.. sayıyor" diyor.
Fehmılşıklar Diyarbakır As-
keri Cezaevi'de kalan Tarık Ziya Ekin-
d, Türkiye'de askeri müdahalelerin her
zaman, egemen burjuvazinin istemleri
doğrultusunda gercekleştiğini ileri süre-
rek "Askeri müdahaleler, toplumun ge-
lişmc dinamiklerini işlemez bir konuma
getirdiğinden, tarihsel geiişmeye ters dü-
şen gelişmelerdir" şeklinde konuşuyor.
TSİP davası nedeniyle 9 ay Metris
Cezaevi'nde kalan Çağatay Anadol, bu-
gün Türkiye'nin 'siyasi çözümsüzliiğü'-
nün nedenleri arasında üç askeri darbe-
nin sayılması gerektiğini vurgularken
'Banş Derneği Davasf ndan yargılanan
Niyazi Dalyancı da "Yunanistan'da Al-
baylar Cuntası 20 yıldır hapisteyken 12
Eylül'ün görünürdeki lideri Kenan Ev-
ren hala adından zaman zaman se\ecen-
likle söz ettirmiyor mu? İşte bu nedenlerle
12 Eylül, dünya darbeler tarihinde başa-
rılı bir darbe olarak yerini almıştır" di-
yor.
'Devrimci Yol Davası'ndan hüküm gj-
yerek 12 yıl hapis yatan Bülent Forta ise
12 Eylül'ün kendisini teröre karşı ola-
rak tanımlamış olmasının inandıncı ol-
madığına dikkat çekerek "12 Eylül'ün
yaptığı her şey terördü" diyor. Forta,
şöyle devam edıyor:
"Bugün 12 Mart programlan yapılı-
yor. Demirel, demokrasi kahramanı ola-
rak gösteriliyor. Gazeteler Alparslan
Türkeş'in ne kadar iyi bir devlet adamı
olduğunu yazıyor. Bu bence solculann bir
kez daha yeniİmesi anlamına geliyor. Bu
açıdan 12 Eylül'ü bir kez daha değerlen-
dirmek gerekiyor. Askeri darbeleri 'iyısı
olur-kötüsü olur' şeklinde ayırmak yan-
lıştır. 12 Mart, 27 Mayıs, 12 Eylül farklı
tarihsel koşullardan, farklı tarihsel ihti-
yaçjara yanrt vermek içjn doğan toplum-
sal olaylardır."
'THKP-C Acilciler' davası nedeniyle
14 yıl cezaevinde kalan Eşber Yağmur-
dereli, 14 yıl sonra Türkiye'nin durumu-
nun daha da kötü-
ye gittiğini söylü-
yor. Demokrasiye
her zamankinden
çok ihtiyaç duydu-
ğumuzu vurgula-
yan Yağmurdereli,
demokratik ka-
zanımlar için ör-
gütlü olarak sa-
vaşılması gerektiği-
r- ı. % - _• ••
n
' söylüyor. 12 Ey-
EşberVagmıırderelı Wi
£ ^ m h a k v e
özgürlükleri ortadan kaldırdığını ve
Türkiye'de demokrasi mücadelesi veril-
mesi gerektiğini vurgulayan Yağmurde-
reli "Yıllardır Türklerle aynı topraklar
üzerinde yaşamalarına rağmen Kürtlerin
kimlikleri ve dilleri yoktur. Demokrasi
mücadelesinde onları da gözardı etme-
mek gerekir" diyor.
BİRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Ketepce ve Bomba»
Ne ilgisi var kelepçenin bombayla?
Öyle oluyor ki, bambaşka nesneler arasında, bakıyor-
sunuz bir ilişki kuruluvermiş bir anda.
Biri, ötekini çağrıştırıyor...
Buyurunuz en yakın örneğini!
Hürriyet gazetesinin, 9 Eylül günlü Avrupa nüshasının
ilk sayfasında bir fotoğraf: Kırmızı ceketli, zarif ve güzel
bir bayan yürür halde. Ama elleri bir tuhaf. Dikkat edi-
yorsunuz, ileriye uzanık elleri birleşmiş halde, çünkü
kelepçeli. Yüzünde, güzelliğinin de gizleyemediği bir
hüzün var. Tanıyor da olsanız, gözlerinize inanamadığı-
nız için, resimaltını okuyorsunuz.
Şunlar yazılı:
"Salondan böyle çıktı. Yaklaşık 7 aydır cezaevinde
bulunan ve zayıfladığı dikkati çeken Leyla Zana, otuzu
aşkın jandarmanm oluşturduğu koridordan böyle geç-
ti."
Fotoğrafın solunda da, iri puntolu Kelepçeli Leyla Za-
na' başlığının altında şunlar söyleniyor:
"Kapatılan DEP'in eski milletvekili Leyla Zana, önceki
günkü DEP duruşmasından çıkarken 30'u aşkın jandar-
manm oluşturduğu etten bir koridor arasından geçti. Tu-
tuklu Leyla Zana'nın değil kaçması, bihyle konuşma-
sına bile olanak yoktu.
Ancak her zaman olduğu gibi bürokrasi, Türkiye düş-
manlanna malzeme yaratmakta yine çok başanlı oldu.
Leyla Zana zincirle kelepçelendi, çekilen fotoğrafların
ve filmlerin Batı ülkelerinde yayımlanması engellene-
medi."
Ve bütün bu söylenenlere bir başka başlık:
"Batı yine diline dolar!...
Gazetenin kaygısı bu: "Nedir bu rezalef?" demiyor;
Batı'nın dilinden korkuyor.
Ve sanki bu rezilliği haykıracak Türk yokmuş gibi...
Hayır efendim! Biz hukuk, insan haklan, demokrasi di-
yorsak, Batı'ya yaranmak için değil, bu değerlere her
şeyden önce kendimiz inandığımız ve onların yurdu-
muzda bir an önce yaşama geçmesini istediğimiz için-
dir. Çünkü bu kavramlar, bizim dünya görüşümüzün de
temel kavramlarıdır. Ve hukukun, insan haklarının, de-
mokrasinin çiğnendiği yerde, Batı'dan önce biz ayakla-
nırız.
Biz ayaklanmaiıyız!
Yukarıda sözünü ettiğim fotoğrafa bakıp, "Nedirbu re-
zalet?" diye, ona neden olanların suratlarına haykırma-
yacak bir yurttaşımın bulunduğuna inanamam.
Sonra, yalnızca bir kelepçe de değil sorun. Leyla Za-
na, serbest seçimle parlamentoya girmiş bir milletveki-
lidir. öyle yalnız Kürtleri değil, anayasaya göre bütün
yurttaşları temsil eden bir kişidir. Hatip Dicie, Ahmet
Türk, Ortıan Doğan, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak da
böyledirler. Ve bir siyasal hukuk ilkesıne göre, milletve-
killeri, parlamentoda mutlak düşünce ve söz özgürlüğü-
nesahiptirler; söylediklerini, Meclis dışında datekrarla-
maktan sorumlu değildirler.
Sorarım, bu insanlar, bugün niçin parlamentoda bu-
lunmuyorlar da tutukludurlar ve üstelik, mahkemeden
başka her şeye benzeyen bir yerde, ipe sapa gelmez
kanıtlara dayanan abuk-sabuk suçlamalarla yüz yüze-
dirler?
Kürt oldukları için mi böyle bu?
Öyleyse, Kürt için ayrı, Türk için ayrı mı işleyecek hu-
kukun, insan haklarının ve demokrasinin itkeleri?
Kimin başının altından çıkıyor bütün bunlar?
Bir yanlış yola girilmiştir, süratle terk edilmelidir.
Çağdaşlık: Ama herkesten önce devlet için! Hukuka,
insan haklarma ve demokrasiye saygı: Başta devlet ku-
rumlarında ve onların işleyişinde! Devlet, bu örnekliği
yitirip de, keyfiliğin, zorbalığın, giderek bizzat terörün
yatağı halinegelirse, işlevini kaybeder.
Geçen hatta. patlasaydı, Toktamış Ateş'i ve yığınla
okuyucusunu elimizden alıp bizi onulmaz acılardan biri-
ne daha atacak olan bombanın sahiplerini gerçekten yıl-
dıracak devlet, çağdaşlık çizgisi üzerinde yürüyen bir
devlet olabilir ancak.
Aman dikkat!..
'Sanata Evet' kampanyası askıda
Tiyatro hala 12 Eylül
genelgesininkıskacında
ECETEMELKURAN
ANKARA - Devlet Tiyatro-
lan'nın "Sanata Evet" sloga-
nıyla başlattığı yeniden yapı-
lanma ve yaygınlaşma süreci.
yargı karanyla göreve dönen
Devlet Tiyatrolan Genel Mü-
dürii Bozkurt Kuruç tarafın-
dan askıya alındı. 12 eylülde
resmen başlatılan "Sanata
Evet" kampanyası. Kuruç'un
aynı gün yayımladığı genelge
ile kesintiye uğradı.
Göreve dün başlayan Ku-
ruç'un, yeni bir görevle Ada-
na'ya gönderilmesi beklenir-
ken kampanya ve çalışmalar-
daki iki günlük aksamanın se-
zon başına rastlaması nede-
niyle, şimdiden gelecek döne-
mi etkileyecek sonuçlar do-
ğurduğu İcaydedildi.
Kampanyanın kapsamı •
Devlet Tiyatrolan Genel
Müdürlüğü'nde yapılan bir
törenle halka duyurulan "Sa-
nata Evet" kampanyası, Dev-
let Tiyatrolan'nın idari ve sa-
natsal anlamda yeniden yapı-
lanmasıru ve tiyatronun bütün
yurtta yaygınlaştınlmasını he-
defliyordu.
Ancak kampanyanın baş-
ladığı 12 eylülde Kuruç'un ge-
nel müdürlük yetkilerine da-
*anarak yayımladığı genelge,
idari işlemleri durdurarak
kampanya etkinliklerini ke-
sintiye uğrattı. Bütün merkez
ve tiyatro müdürlüklerine
dağıtılan genelgede. şu emirle-
re yer verildi:
"Bu tarihten önce görev
dağılımıyla ilgili olarak çıkan-
lan genelgeler ikinci bir etnre
kadar durdurulmuştur. İdari,
raali, sanatsal ve personel hare-
ketleriyle ilgili tüm yetkiler ta-
rafımdan kullanılacaktır. Bu
genelgeye aykın davranılması
halinde yapılan işlemlerin hu-
kuki gecerliliği olmayacağı gibi
emre uymayanlar hakkında ya-
sal işlem yapılacaktır."
Yine yargı karan ile daha
önce göreve iadesi sırasında da
"Sanata Evet" kampanyasına
ilişkin afışleri toplatan Ku-
ruç'un son genelgesi, Devlet
Tiyatrolan'nın bütün birimle-
rindeki işlemleri durdurdu.
Devlet Tiyatrolan yetkilile-
rinden edinilen bilgilere göre
"Sanata Evet" kampan-
yasının tanıtım etkinliklerini
yürüten Halkla İlişkiler biri-
minde çalışmalar önemli ölçü-
de askıya alındı.
Bütün sanatçılara ve tiyatro
birimlerine gönderihnesi gere-
ken "Sanata Evet" kampan-
yasının tanıtım metinleri yol-
lanamıyor.
Parasal destek sağlama
amacıyla başlatılan gazete
toplama kampanyasının dur-
masının yani sıra "Kamyon Ti-
yatrosu" da ikinci bir emre ka-
dar beklemeye alındı. Sanat
Teknik Müdürlüğü'nün bü-
tün alımlannın durdurulması
nedeniyle askıya ahnan dekor
ve kostüm hazırlıklannın,
prömiyerleri geciktirmesi bek-
leniyor.
Prömiyerler ertelenebilir
Atölyesi olmayan bölge ti-
yatrolannın dekor ve kostüm-
İeri genel müdürlük izniyle
Ankara Devlet Tiyatrosu ta-
rafından sağlandığı için bölge
tiyatrolanndaki prömiyerlerin
de ertelenebileceğine dikkat
çekiliyor.
Genel müdürlük onayı bek-
leyen işlemlerin biriktiğini be-
lirten Devlet Tiyatrolan yetki-
lileri. alt birim yetkilerinin Ku-
ruç'ta toplandığı için hiçbir iş-
lemin yapılamadığını belirtti-
ler. Genelgeye karşm ilk tur
oyunlannın provalannı
sürdüren sanatçılar, dekor ve
kostümlerinin gecikeceğinden
endişeleniyorlar.