29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 1994 CUMA HABERLER ANAP'lı Mustafa Taşar Taşar zayıflama merkezi açıyor • ANKARA (AA) - Fazla kilolanndan şikayet ederek yıllardır rejim yapan, ancak pek başanlı olamayan ANAPGenelSekreteri Mustafa Taşar, sonunda kendi zayıflama merkezi ni açıyor. Alınan bilgiyegöre, Taşar'ın eşi Gülderen Taşar'ın işleteceği ve Ankara'da ilk örnek olacak "SlenderWorldSağhkh Zayıflama ve Spor Merkezi", 21 eylül çarşamba günü törenleaçılacak. Gazeteciler Semineri • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu}- Türk \ e Alman gazetecileri, iki ülke arasındaki "diyalog"u tarttşülar. Buyıl 3."süyapılan "Türk ve Alman Gazeteciler Semineri"nin dünkü bölümünde söz alan konuşmacılar. Almanya'daki Türk işçilerinin durumunu. PKK terörünü ve köktendinaliği masayayatırdılar. Seminerde konuşan Ankara temsilcimiz Mustafa Balbay, Almanyada'ki PKK hareketi ve RP'nin de parasal kaynaklanndan birisi olan köktendinci hareketlerin ilişkileri zedelediğini belirterek. "Bunun yanında, Türk işçilerinin Almanya'ya giderek yerleşmesi. 50 bin dolayında işyeri açması ilişkilere yeni bir boyut katıyor'dedi. RP-MHP çatışması • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- RP tarafından Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'nde işçilerin dövülmesi olayıru başlatmakla suçlanan MHP, olaydan RP'yi sorumlu tuttu. Keçiören'nin MHP'li Belediye Başkanı Turgut Alunok, "Biz ne RP'nin ne de Gökçek'in fedaisiyiz. Olaylar, Refah'lı belediye ile işçilerarasında gerçekleşmiştir" dedi. tazminat davası • ANKARA (AA)-SHP Genel Sekreteri ve Devlet Bakanı Fikri Sağlar, HBB Televizyonu'nda kendisine yönelik "asılsız" suçlamalar yöneltildiği iddiasıyla, Behiç Kılıç ve H BB Televizyonu aleyhine 1 milyarliralık tazminat davası açıyor. RTÜK'ten reklam uyarısı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Radyo ve Teleyizyon Üst Kurulu (RTÜK), kamuoyunda yoğun şikayetlere yol açan "reklam" yayınlan için yaptınm uygulama hazırlığına girdi. RTÜK Başkanı Ali Baransel, bu konuda artan şikayetler üzerine, özel televizyonlan sık aralıklarla uyardıklannı belirterek, "Tutumlannı bu şekilde sürdüriirlerse, yasada yer alan ağır maddeleri uygulamak durumunda kalacağız"dedi. Yazar Ergüven'e tutuklama • İstanbul Haber Servisi - Yazar Abdullah Rıza Ergüven'in "Yasak Tümceler" isimli kitabına, "basın yoluyla Allah'a. dine. peygambere, kutsal kitaba hakaret ettiği" iddiasıyla açılan davada, gıyabı tutuklama karan çıktı. DSP'den Gençlik Şöleni • İstanbul Haber Servisi - Demokratik Sol Parti (DSP) İstanbul İl Örgütünce düzenlenen "Gençlik Şöleni" pazargünü gerçekleştirilecek. DSP istanbul İl Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, DSP'nin il ve ilçe örgütlerine üye gençlerin katılacağı şölenin, 13.00-17.00 saatleri arasında. Yenikapı Gar Gazinosu'nda yapılacağı belirtildi. HukuksuzluğuntarihiHangi hukukunun altını çizelim? Hangi adaletsizliğini örnekleyelim? FİKRETİLKlZ Avukat S.alvador AUende. 1970 yılında seçimle işbaşına gelen Şili'nin ilk Marksist başkanı. Augusto Pinochet. Şilili faşist diktatör. Aynı zamanda Kara Kuvvetleri Komutanı olan Pi- nochet; Hava, Donanma ve Ulusal Polis Birlikleri komu- tanlanndan oluşan cuntanın "başT. 11 Eylül 1973'te Mone- da, başbakanlık sarayını bom- baladı. Allende, başbakanlık sarayına saldıran askerlerle ça- tışırken öldü. Pinochet, iktidan ele geçirdi, işbaşı yaptı. Anaya- sayı yürürlükten kaldırdı. Siya- si partiler. kitle örgütleri ve meslek örgütleri kapatıldı. Meclisler feshedildi. Ülkedeki "Marksistlerin" resmi makam- lara başvurması istendi. De- mokrat ve sosyalist muhalefe- tin ezilmesi için ülkede "sürek avı" başlatıldı. Üç yıl içinde 130 bin kişi tutuklandı. Bir yıl için- de 30 bin kişi öldürüldü. Pinoc- het. 1978'de baskı altında yap- tırdığı seçimlerle seçmenlerin yüzde 75'inin oylannı aldı. Ye- ni anayasayı 1980'de halkoyu- na sundu. 8 yıllık dönem için kendini "başkan" ilan etti. Şili'- de Pinochet'in işbaşı yapmasın- dan 10 yıl sonra, 16.08.1983 günlü "İlkadım" gazetesinde "Hamlar eriyor, şimdi turşu za- manı" başhklı fıkra ile son bu- lan yazı yayımlandı. Fıkra aynen şöyledir: Bir gün Pinochet'ye sormuş- lar: "Efendim sizce turşu mu, cun- ta mı kurmak zor?" "Turşu kurmak daha zor." Sonıyu soran şaşırmış. "Olur mu efendim" demiş "hiç turşu cuntadan daha zor ku- rulur mu?" Pinochet, "Kurulur" demiş ve eklemiş: "En güzel turşu hıyarla kuru- lur, ancak bunun için çok hıyar ister. ama cunta kurmak için üç- beş hıyar yeter." Yazan Silahlı Kuwetler"e hakaret ettiği iddiasıyla sıkıyö- netimde yargılandı, mahkum oldu. Hüküm temyizedildi. As- keri Yargıtay 5. Dairesi. yazıda kasıt ve matufıyet yönünden suç unsuru bulunmadığı için "bozma" karan verdi. 28.3. 1984 tarihli 1984,164-158 sayılı bozma ilamına fıkra aynen alındı. Karar şöyle bitiyor: "(....) Değişik konulardan bahseden dava konusu yazının son bölümünde Şili diktatörü Pi- nochet'le ilgili fıkrada anlatılan hususJarnı Türkiye'de askeri kuvvetlere maruf olduğuna dair tereddüt edflmeyecek derecede karine bulunmamaktadır. Milli Güvenlik Konseyi, TC devletini uçunımdan kurtarmak, anarşi ve terörii temizlemek, huzur ve güven ortamını sağlamak ve de- mokrasiyi sağlam temeller üze- rine oturtmak amacıyla devlet yönetimine e\ kovmuştur. Gerek Türk halkı gerekse yabancı ül- keler tarafından 12 Eylül 1980 harekatı derin bir sevgi ve takdir görmüştür. Türkiye'de hiçbir za- man askeri kuvvetler hakkında cunta kelimesi kuUanıbnanuş- tır..." Yazar, yazı ve fıkra mahkum olmaktan kurtuldu. Kapattıklan Meclis'i kendi- leri için açarak "Türkiye Cum- huriyeti'nin içinde bulunduğu so- runları, Atatürk ilkelerine bağlı kalarak adalet. hukuk ve insan haklan prensiplerinden ve vicda- ni kanaatlerinden (mden) başka bir tesir altında kalmaksızın ve hiçbir karşılık beklemeksizin çö- zümlemek amacıyla..." yemin ederek işbaşı yapan Genelkur- Dosyası Hazırlayanlar Dentz Teztel 12 Eylül çocuklan Askeri darbeyle birlikte yüzlerce insan işkence gördü, sakat kaldı, cezaevine gönderildi. Kimi emniyefte öldürüldü, kimi dara- ğacında asddı. O günlerin baskı ve zulmünü yaşa> anlar sadece yetişkinler değildi. Çocuklar da baskı ve zulmü gördü, acıvı tanıdı. 12 Eylül İ980'de bir yaşmda olan çocuklar bugün 15 yaşına geldi. Cezaevleri kapısında büyüyen çocuklar, bugün ülkenin umut bağladığı gençler oldu. Ya- şadıklan acıların yüreklerinde açtığı derin yaraların izleriyse hiçbir zaman silinmeyecek. may Başkanı ve 4 kuvvet ko- mutanı general, Türkiye'nin yönetimine 12 Eylül 1980 tari- hinde el koydu. TBMM feshe- dildi. 1983 senesinde Muğla'da yaptıklan konuşmada devletin başı "Ailesine, anasına, babası- na ve milletine olan görevini ye- rine getirmeyen insanın insan haklarından faydalanması söz konusu olamaz" dedı. Onlar için bütün kötü çocuklar, eski parlamenterler, siyasiler, sendi- ka başkanlan yani insan hak- lanndan faydalanması söz ko- nusu olmayanlar hakkındaki iddianameler tamamlandı. Yargılamalar başladı. Dün yasal sayılan siyasi par- tiler, dernekler.DİSK ve bağlı sendikalar, "Türkiye'ye Mark- sist-Leninist düzen getirmek içjn" çalışan "illegal örgütler" oluverdiler. Yöneticileri hak- kında idam cezası veya onlarca- yüzlerce yıllık hapis cezalan is- tendi. "SüuyönetimH" yargılama- larda Georgi Dimitrov'un kitabı duruşmalarda "deüT sayıldı. Şili faşist cuntasımn işkence ge- misi Esmeralda'nın 1977 Hazi- ranı'nda Antalya'yı ziyaret et- mesini kınayan ve Şili halkıyla dayanışmayı onurlu bir görev bilen Banş Derneği yöneticile- rinin Cumhurbaşkanı ve Antal- ya Belediye Başkanı'na çektik- leri telgraf, "gizli örgüt" kur- mak, sevk ve idare etmek id- diasının "deüli" sayıldı (Banş Demeği gerekçelı karan, 1987, sayfa 307-394). 1976 yıhnda Türkiye İşçi Par- tisi tarafından düzenlenen, "ŞiH Halkıyla Dayantşma Gecesi" parti üyesi ve yöneticilerinin ce- zalandınlması için kanıt kabul edildi. Şilili konuk sanatçılann uzunçalan deül olarak dava dosyasına girdi, plak çözümü gerekçeli karara yazıldı (TİP gerekçeli karan, sayfa 172-192). Stalin'in "Anarşizm mi, Sos- yalizm mi?" adlı kitabının ter- cümesini yapan kişi hakkındaki mahkemenin verdiği beraat ka- rannı Askeri Yargıtay Daireler Kurulu bozdu. Gerekçeye göre; Stalin komünist rejimin kuru- cusu ve uygulanmasına hizmet etmiş bir kişi olduğuna göre: hangi tarihte yaalırsa yazılsın. kitabın Türkçeye çevrilerek bu fıkirlerin nakledilmesi suç sayıl- dı. Tercümeyi yapan sanık. bu fıkirleri benimsemediğini söyle- se dahi sırf tercümeyi yaptığı için mahkum edilmeliydi. Diğer taraftan Stalin bir bilim adamı olmadığından, makaleleri de il- mi değerden yoksun bulundu- ğundan Askeri Yargıtay Daire- ler Kurulu'nun 20.12.1984 gün- lü karanyla kitap ve tercüme edenin mahkumiyeti için beraat karan bozuldu. Böyle kitaplan bulunduran kötü aile çocuk- lan. gizli örgüt üyesi sayıldı. Okumak veya bu tür kitaplan tartışmak, eğitim çalışması yap- mak ve proletarya diktatörlüğü kunmayı amaçlamak demekti. Silah varsa, evde bulunmuşsa "silahlı çete" sayıldı, Ziraat Bankası soymuşsanız hakkını- zda idam cezası istegiyle dava açılabilirdi. Buna karşılık Askeri Yargıtay bir ka- rannda Said-i Nursi'ye ait kitaplar yasaklanmış yayı- mlardan olsa bile bunlann evlerde veya işyerlerinde bulundurulmasını, birkaç kişinin bir araya gelip bun- lan okumasını veya tartı- şmasını suç saymadı. As- keri Yargıtay, aynı ka- rannda "Kitaplann içeri- ğinde laikliğe aykırı bahis- kr olduğu kadar Kuran tef- siri, hadis gibi dini öğretile- rin de bulunduğu varsayıl- dığından sanıklaruı hangi bahisleri okuyup tartıştı- klan anlaşılamamaktadır" diyerek ortada TCK'nin 163. maddesine aykınlık bulun- madığını karara bağladı. Hatta içeriği ne olursa olsun, tek ola- rak bulundurmanın suç olma- yacagı, aksi halde ilmi araştı- rma yapma ve düşünce sistemi- nin gelişmesinin engeileneceği- ne değindi. İyi aile çocuklan mahkum olmadı. Başka bir kararda ise sağ gö- rüşlü pek çok kişinin gerçekleş- tirdiği eylemlerin o ilcede ÜGD içinde planlandığı, ÜGD adı altında kendi görüşlerini hakim kılmak amaayla halk üzerinde korku ve kaygı yarattıklan, in- sanlan göçe zorladıklan, zorla para toplayıp dergi satuklan, saç-bıyık kesmek, adam döv- mek, yaralamak ve silah temini sonucu suçun oluştuğu kabul cdilmiş. ancak TCK'nin 313. maddesi uygulanarak eylemler "cürüm işîcmek için teşekkül oluşturmak" şeklındc nitelendi- nlmiştir. Bir başka anlatımla solculara ünlü 141/142 veya 168 ve 146. madde uygulanarak yüzlerce yıl hapis cezası ve idam istenirken sağcılar bakımından bir araya gelme ve eylemlerde bulunma 313, yani "cürüm işle- mek için teşekkül oluşturmak" oluverdi. Çünkü bu iyi aile ço- cuklan, devleti ve milleti komü- nıstlerden korumak ve temizle- mek için devlet güçlerine yıllar- ca yardıma olmuşlardı. Suçlu olsalar bile beş ila sekiz yıl ara- sında verilecek mahkumiyet ye- terli olur. bu da tutukluluİüa geçen süreyi karşılardı. Hangi hukukun altıru çize- lim? Hangi adaletsizliğini ör- nekleyelim? "Sıkıyönetimli" askeri mah- kemelerde nice askeri yargıçlar; onurlanndan, bilgilerinden ve demokrasi adına hukuktan ödün vermeksizin. mahkeme- lerde adalet dağıttılar. Savun- maya değer verdiler. İnsanı unutmadılar. Tümüne adalet adına saygı duyuyorum. Muğla konuşmasını dinleyenler ise gel- dikleri kürsülere egemen kıldıklan 12 Eylül mantığını hukuk adına emir ve komuta zincirine bağlayarak "sıkıyöne- tim komutanından" ziyade ko- mutan olduklannı kanıtlamak için kararlar yazdılar. 14 yıl geçti. Kararlar ortada. Tümü "hukuk" ve "demokrasi" adına yazıldı. Pinochet, bugün işbaşında değil... Yıllar sonra arkasında bıraktığı kan ve gözyaşı ile anı- lıyor. İÎTTİ 14 yıl sonra 12 Eylülyaşıyor...12 Eylül'ün ardından birçok şey söy- lendi, yazıldf. Askeri darbenin ilk günle- rinde kimi, canı gönülden destek verdi; destek vermeyenler ise emir-komuta zinciri içinde susturuldular. Aradan 14 yıl geçti... Darbeyi yapan- lar dışında bir- kaç kişi hala 12 Eylül'ü destekliyorlar... Ve 12 Eylül'ün Türkiye'den götür- dükleri hala yerine konamadı... Hala 12 Eylül'ün Anayasası, yasalan yürürlük- te, hala kunım ve kuruluşlan sürüyor. 12 Eylül hukukunu yakından yaşayan- lar 14 yıl sonra bir konuda birleşiyorlar: 12 Eylül yarar değil, zarar getirdi. DİSK Genel Sekreteri olması nede- niyle idam istemiyle yargılanan ve dört yıl cezaevinde kalan, daha sonra millet- vekili seçilerek Meclis Başkanvekilliği görevini yapan Fehmi Işıldar bugün. "DİSK Genel Sekreterliğiıni nasıl elim- den secim dışı yöntemlerle aldılarsa Mec- lis Başkanvekilliğimi ve milletvekjlliğimi de secim dışı yöntemlerle aldılar. Ben hep seçUiyorum, elimden zorla alıyorlar" dı- yor. TİP (Türkiye İşçi Partisi) Merkez Yö- netim Kurulu üyesi olmak savıyla tu- tuklanarak 4 yıl 10 ay cezaevinde kalan Müşfik Erem, 12 Eylül darbesinin ilk hedefınin emekçi halkı ve aydınlan sus- turmak olduğunu söylüyor. Aydınlar Dilekçesi davasından yargı- lanan Prof. Hüsnü Göksel ise 12 Eylül'- ün, bugün 'muradına ermiş' olarak sür- mekte olduğunu belirtiyor. Askeri darbelerin bir toplumun de- mokrasi sınavında aldığı, hak ettiği notlann göstergesi olduğuna dikkat çeken Göksel, "12 Eylül, Türk toplu- munu öyle bir yere getirdi ki sınava girmeyi düşünmü- yor, artık sınav ge- reksinimini bile yük „ . .¥ .. sayıyor" diyor. Fehmılşıklar Diyarbakır As- keri Cezaevi'de kalan Tarık Ziya Ekin- d, Türkiye'de askeri müdahalelerin her zaman, egemen burjuvazinin istemleri doğrultusunda gercekleştiğini ileri süre- rek "Askeri müdahaleler, toplumun ge- lişmc dinamiklerini işlemez bir konuma getirdiğinden, tarihsel geiişmeye ters dü- şen gelişmelerdir" şeklinde konuşuyor. TSİP davası nedeniyle 9 ay Metris Cezaevi'nde kalan Çağatay Anadol, bu- gün Türkiye'nin 'siyasi çözümsüzliiğü'- nün nedenleri arasında üç askeri darbe- nin sayılması gerektiğini vurgularken 'Banş Derneği Davasf ndan yargılanan Niyazi Dalyancı da "Yunanistan'da Al- baylar Cuntası 20 yıldır hapisteyken 12 Eylül'ün görünürdeki lideri Kenan Ev- ren hala adından zaman zaman se\ecen- likle söz ettirmiyor mu? İşte bu nedenlerle 12 Eylül, dünya darbeler tarihinde başa- rılı bir darbe olarak yerini almıştır" di- yor. 'Devrimci Yol Davası'ndan hüküm gj- yerek 12 yıl hapis yatan Bülent Forta ise 12 Eylül'ün kendisini teröre karşı ola- rak tanımlamış olmasının inandıncı ol- madığına dikkat çekerek "12 Eylül'ün yaptığı her şey terördü" diyor. Forta, şöyle devam edıyor: "Bugün 12 Mart programlan yapılı- yor. Demirel, demokrasi kahramanı ola- rak gösteriliyor. Gazeteler Alparslan Türkeş'in ne kadar iyi bir devlet adamı olduğunu yazıyor. Bu bence solculann bir kez daha yeniİmesi anlamına geliyor. Bu açıdan 12 Eylül'ü bir kez daha değerlen- dirmek gerekiyor. Askeri darbeleri 'iyısı olur-kötüsü olur' şeklinde ayırmak yan- lıştır. 12 Mart, 27 Mayıs, 12 Eylül farklı tarihsel koşullardan, farklı tarihsel ihti- yaçjara yanrt vermek içjn doğan toplum- sal olaylardır." 'THKP-C Acilciler' davası nedeniyle 14 yıl cezaevinde kalan Eşber Yağmur- dereli, 14 yıl sonra Türkiye'nin durumu- nun daha da kötü- ye gittiğini söylü- yor. Demokrasiye her zamankinden çok ihtiyaç duydu- ğumuzu vurgula- yan Yağmurdereli, demokratik ka- zanımlar için ör- gütlü olarak sa- vaşılması gerektiği- r- ı. % - _• •• n ' söylüyor. 12 Ey- EşberVagmıırderelı Wi £ ^ m h a k v e özgürlükleri ortadan kaldırdığını ve Türkiye'de demokrasi mücadelesi veril- mesi gerektiğini vurgulayan Yağmurde- reli "Yıllardır Türklerle aynı topraklar üzerinde yaşamalarına rağmen Kürtlerin kimlikleri ve dilleri yoktur. Demokrasi mücadelesinde onları da gözardı etme- mek gerekir" diyor. BİRBAKIMA SERVER TANİLLİ Ketepce ve Bomba» Ne ilgisi var kelepçenin bombayla? Öyle oluyor ki, bambaşka nesneler arasında, bakıyor- sunuz bir ilişki kuruluvermiş bir anda. Biri, ötekini çağrıştırıyor... Buyurunuz en yakın örneğini! Hürriyet gazetesinin, 9 Eylül günlü Avrupa nüshasının ilk sayfasında bir fotoğraf: Kırmızı ceketli, zarif ve güzel bir bayan yürür halde. Ama elleri bir tuhaf. Dikkat edi- yorsunuz, ileriye uzanık elleri birleşmiş halde, çünkü kelepçeli. Yüzünde, güzelliğinin de gizleyemediği bir hüzün var. Tanıyor da olsanız, gözlerinize inanamadığı- nız için, resimaltını okuyorsunuz. Şunlar yazılı: "Salondan böyle çıktı. Yaklaşık 7 aydır cezaevinde bulunan ve zayıfladığı dikkati çeken Leyla Zana, otuzu aşkın jandarmanm oluşturduğu koridordan böyle geç- ti." Fotoğrafın solunda da, iri puntolu Kelepçeli Leyla Za- na' başlığının altında şunlar söyleniyor: "Kapatılan DEP'in eski milletvekili Leyla Zana, önceki günkü DEP duruşmasından çıkarken 30'u aşkın jandar- manm oluşturduğu etten bir koridor arasından geçti. Tu- tuklu Leyla Zana'nın değil kaçması, bihyle konuşma- sına bile olanak yoktu. Ancak her zaman olduğu gibi bürokrasi, Türkiye düş- manlanna malzeme yaratmakta yine çok başanlı oldu. Leyla Zana zincirle kelepçelendi, çekilen fotoğrafların ve filmlerin Batı ülkelerinde yayımlanması engellene- medi." Ve bütün bu söylenenlere bir başka başlık: "Batı yine diline dolar!... Gazetenin kaygısı bu: "Nedir bu rezalef?" demiyor; Batı'nın dilinden korkuyor. Ve sanki bu rezilliği haykıracak Türk yokmuş gibi... Hayır efendim! Biz hukuk, insan haklan, demokrasi di- yorsak, Batı'ya yaranmak için değil, bu değerlere her şeyden önce kendimiz inandığımız ve onların yurdu- muzda bir an önce yaşama geçmesini istediğimiz için- dir. Çünkü bu kavramlar, bizim dünya görüşümüzün de temel kavramlarıdır. Ve hukukun, insan haklarının, de- mokrasinin çiğnendiği yerde, Batı'dan önce biz ayakla- nırız. Biz ayaklanmaiıyız! Yukarıda sözünü ettiğim fotoğrafa bakıp, "Nedirbu re- zalet?" diye, ona neden olanların suratlarına haykırma- yacak bir yurttaşımın bulunduğuna inanamam. Sonra, yalnızca bir kelepçe de değil sorun. Leyla Za- na, serbest seçimle parlamentoya girmiş bir milletveki- lidir. öyle yalnız Kürtleri değil, anayasaya göre bütün yurttaşları temsil eden bir kişidir. Hatip Dicie, Ahmet Türk, Ortıan Doğan, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak da böyledirler. Ve bir siyasal hukuk ilkesıne göre, milletve- killeri, parlamentoda mutlak düşünce ve söz özgürlüğü- nesahiptirler; söylediklerini, Meclis dışında datekrarla- maktan sorumlu değildirler. Sorarım, bu insanlar, bugün niçin parlamentoda bu- lunmuyorlar da tutukludurlar ve üstelik, mahkemeden başka her şeye benzeyen bir yerde, ipe sapa gelmez kanıtlara dayanan abuk-sabuk suçlamalarla yüz yüze- dirler? Kürt oldukları için mi böyle bu? Öyleyse, Kürt için ayrı, Türk için ayrı mı işleyecek hu- kukun, insan haklarının ve demokrasinin itkeleri? Kimin başının altından çıkıyor bütün bunlar? Bir yanlış yola girilmiştir, süratle terk edilmelidir. Çağdaşlık: Ama herkesten önce devlet için! Hukuka, insan haklarma ve demokrasiye saygı: Başta devlet ku- rumlarında ve onların işleyişinde! Devlet, bu örnekliği yitirip de, keyfiliğin, zorbalığın, giderek bizzat terörün yatağı halinegelirse, işlevini kaybeder. Geçen hatta. patlasaydı, Toktamış Ateş'i ve yığınla okuyucusunu elimizden alıp bizi onulmaz acılardan biri- ne daha atacak olan bombanın sahiplerini gerçekten yıl- dıracak devlet, çağdaşlık çizgisi üzerinde yürüyen bir devlet olabilir ancak. Aman dikkat!.. 'Sanata Evet' kampanyası askıda Tiyatro hala 12 Eylül genelgesininkıskacında ECETEMELKURAN ANKARA - Devlet Tiyatro- lan'nın "Sanata Evet" sloga- nıyla başlattığı yeniden yapı- lanma ve yaygınlaşma süreci. yargı karanyla göreve dönen Devlet Tiyatrolan Genel Mü- dürii Bozkurt Kuruç tarafın- dan askıya alındı. 12 eylülde resmen başlatılan "Sanata Evet" kampanyası. Kuruç'un aynı gün yayımladığı genelge ile kesintiye uğradı. Göreve dün başlayan Ku- ruç'un, yeni bir görevle Ada- na'ya gönderilmesi beklenir- ken kampanya ve çalışmalar- daki iki günlük aksamanın se- zon başına rastlaması nede- niyle, şimdiden gelecek döne- mi etkileyecek sonuçlar do- ğurduğu İcaydedildi. Kampanyanın kapsamı • Devlet Tiyatrolan Genel Müdürlüğü'nde yapılan bir törenle halka duyurulan "Sa- nata Evet" kampanyası, Dev- let Tiyatrolan'nın idari ve sa- natsal anlamda yeniden yapı- lanmasıru ve tiyatronun bütün yurtta yaygınlaştınlmasını he- defliyordu. Ancak kampanyanın baş- ladığı 12 eylülde Kuruç'un ge- nel müdürlük yetkilerine da- *anarak yayımladığı genelge, idari işlemleri durdurarak kampanya etkinliklerini ke- sintiye uğrattı. Bütün merkez ve tiyatro müdürlüklerine dağıtılan genelgede. şu emirle- re yer verildi: "Bu tarihten önce görev dağılımıyla ilgili olarak çıkan- lan genelgeler ikinci bir etnre kadar durdurulmuştur. İdari, raali, sanatsal ve personel hare- ketleriyle ilgili tüm yetkiler ta- rafımdan kullanılacaktır. Bu genelgeye aykın davranılması halinde yapılan işlemlerin hu- kuki gecerliliği olmayacağı gibi emre uymayanlar hakkında ya- sal işlem yapılacaktır." Yine yargı karan ile daha önce göreve iadesi sırasında da "Sanata Evet" kampanyasına ilişkin afışleri toplatan Ku- ruç'un son genelgesi, Devlet Tiyatrolan'nın bütün birimle- rindeki işlemleri durdurdu. Devlet Tiyatrolan yetkilile- rinden edinilen bilgilere göre "Sanata Evet" kampan- yasının tanıtım etkinliklerini yürüten Halkla İlişkiler biri- minde çalışmalar önemli ölçü- de askıya alındı. Bütün sanatçılara ve tiyatro birimlerine gönderihnesi gere- ken "Sanata Evet" kampan- yasının tanıtım metinleri yol- lanamıyor. Parasal destek sağlama amacıyla başlatılan gazete toplama kampanyasının dur- masının yani sıra "Kamyon Ti- yatrosu" da ikinci bir emre ka- dar beklemeye alındı. Sanat Teknik Müdürlüğü'nün bü- tün alımlannın durdurulması nedeniyle askıya ahnan dekor ve kostüm hazırlıklannın, prömiyerleri geciktirmesi bek- leniyor. Prömiyerler ertelenebilir Atölyesi olmayan bölge ti- yatrolannın dekor ve kostüm- İeri genel müdürlük izniyle Ankara Devlet Tiyatrosu ta- rafından sağlandığı için bölge tiyatrolanndaki prömiyerlerin de ertelenebileceğine dikkat çekiliyor. Genel müdürlük onayı bek- leyen işlemlerin biriktiğini be- lirten Devlet Tiyatrolan yetki- lileri. alt birim yetkilerinin Ku- ruç'ta toplandığı için hiçbir iş- lemin yapılamadığını belirtti- ler. Genelgeye karşm ilk tur oyunlannın provalannı sürdüren sanatçılar, dekor ve kostümlerinin gecikeceğinden endişeleniyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle