Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8TEMMUZ1994CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Seks Yalanlan ve Kafka'nın yönetmeni Soderbergh'den bir ilginçfîlmdaha:
Hayatın dikenliyollannda...SUNGD ÇAPAN
Son 5 yüda Cannes'a ağırhğını koyarak 'Alttn
Pahniye'leri peş peşe silip süpüren Amerikan sine-
masırun, 1989'da bir hayli övgü toplayıp oldukça
şişinlen *Sex, Iies and Vİdeotape- Seks Yalanlan'
adJı Uk fümiyle geleceği parlak, 'geoç dahi' yönet-
menleri arasına yerleştirilip neredeyse yepyeni ve
bir başka Steven Spielberg olaıak karşılanan Ste-
veo Soderbergfa'in, son lstanbul Film Festivali'nde
görememış ve kaçırmış olduğum 'King of the HiB-
Tepenın Kralı'na bsmet bu sıcak temmuz haftası-
naymış!
*Seks Yalanlan'nın ardın-
dan, 'Değişun'derı *Şato'ya 20.
yüzyılın edebiyatını derinleme-
sine etkilemiş, büyük Çek yaza-
nmn bütün eserinden yola çıka-
rak, siyah-beyaz deneysel bir
biçim alışürması/araştırması
taranda, Kaflta ûstüne seyirciyi
yeniden okumalara ve keşiflere
garkeden, bir Amerikalıdan hjç
de beklenmeyecek Avrupaülık-
taki ikinci filmiyle bizi enikonu
şaşırtan Steven Soderbergh'in,
sıradan seyircinin rağbet etme-
diği Tiafka'dan sonra Univer-
sal hesabına çektiği üçüncü fıl-
mi 'Tepeniıı Krah', bu kez ha-
yatın acımasız çarkı ve dişlile-
riyle karşılaşılan, büyüme-
yetişme sonınlannın çepeçevre
kuşatüğı çocukluk dûnyasının
engin ve derin sulanna daldın-
yor meraklısını cumburlop. So-
derbergh'in yazan A.E. Hotch-
ner'ın ilginç anılanndan uyar-
ladığı Tepenin KralT, yönetme-
nin 1920'lerde geçen 'Kafka'-
sından sonra bu kez yoksullann
çüe doldurduğu, tûm ülkeyi
kasıp kavuran o ûnlü ekono-
mik bunahm sûrecine gjrmiş,
19301ann Amerikası'na bakan
bir başka'çağfflmi'.
T e p e n i n Kroll (King Of The Hill) Yönetmen-
Senaryo: Steven Soderbergh, A.E. Hotchner'ın kitabından
/ Kamera: Elliot Davis / Müzik: Cliff Martinez/
Oyuncular: Jeroen Krabbe, Lisa Eichorn, Karen Allen,
Elizabeth McGovern, Jesse Bradford, Cameron Boyd,
Spalding Gray/1993 ABD (UIP) yapımı / Beyoğlu Pera
Sineması'nda.
Düşündürücü sahneler...
Yönetmenin büyük ölçüde
kendi içedönûk çocukluğuyla
özdeşleştirerek anlatüğı fılmin
baş kahramanı, bunalımın
olanca ağırlığıyla üstüne çöktü-
ğü küçük bir taşra kentindeki
yoksul yaşarrunın daha ilkba-
hannı süren, 12 yaşındaki cin
gibi akıllı Aaron (Jesse Brad-
ford). Küçük Aaron'un verdigi
zorlu ayakta kalabilme müca-
delesini, zekası ve engin hayal
gücü sayesinde hayaün dayattı-
ğı engelleri tek tek aşabilmesini,
ince inee oya gibi işlenmiş kımi-
si gerçekten çok başanlı sahne-
lerle, düşündürücü ve doku-
naklı bölümlerle anlatıyor So-
deTbergh. Ahşılmışçocuk-yeuş-
kin sorunsahna Ûişkin beylik
dramalann albenili cakası-
laş bir otel odasında terk edilen Aaron'un küçük
kardeşi (Cameron Boyd) de yoksulluklan nedeniyle
^ ^ ^ T
dummdaki amcamn yamna pos-
talanmış, odenemeyen borç faturalannın has-
talığını hızlandırdığı veremli annesiyse (Lisa Ekfab-
roo) sanatoryuma kaldınlmıştır.
193O'lu bunaüm yıllannın belini büktüğü yoksul
ailesinden bir fayda göremeyen, göçmenlere eziyet
etmekten özel bir zevk alan mahalledeki polis ve
haciz memurlanyla da köşe kapmaca oynayan,
büyümûş de küçülmüş Aaron, öte yandan ögret-
meninin (Karen Allen) gözdesi, sınıfırun birincisi,
zengin arkadaşlannın da dost-
luğuna çok önem verdiklen,
zeki bir öğrencidir.
Sokagın birikimini zekasıyla
birleştirerek, küçük yaşta tam
göbeğine düştüğü hayat gir-
dabında her yandan gelen baskı
ve akıntılarla dibe çekilmeye
karşı, aklı ve iradesiyle direnen
yoksul çocuk Aaron, onu otel
odasından atmaya kararlı, kötü
ve hain otel görevlisini de alt
eder, günlerce otel odasma
mahpus kalarak su ve ekmeğe
talim etmek pahasına. Atlas
Okyanusu'nu ilkkez havadan
geçen, 1930'lann örnek Ameri-
kan kahramanı, *St. Louis
RuhıT adlı ünlü uçağın pilotu
Charles Lindbergh'le tarihı uçu-
şundan önceki cesaret veren
konuşmasına ilişkin kaleme al-
dığı kompozisyonuyla sınıfiru,
oğretmenini ve burjuva kıa ar-
kadaşlannı hayran bırakan Aa-
ron, oteldeki oda komşusu, sa-
ralı Ella'nın gönlünü hoşnut
edecek kadar da iyi yüreklidır
aynı zamanda.
Kücük Aaron (Jessa Bradford), onu evinden etmek isteyen otel sonımlusuna karşı da mücadele veriyor "Tepenin KralT'nda.
ndan, soluklu, çoğu kez yürekten vuran, capcanlı
havasıyla sıynlarak farklı, ınceliklı ve etkıleyici bir
füm nitelemesini hak ediyor Tepenin Krah' sonuç-
ta. Küçük yaşta yalni2 başına bırakılmışhğını, yok-
sulluğunu, aklı ve iradesiyle üstesinden gelmeye ça-
baladığı tüm sorunlannı, adeta bir yazar imgele-
minden çıkma buluş ve yalanlanyla örtbas ederek,
yığınla trajediyi banndıran hayatın 'dikenli yolla-
nada' epeyi mesafe alan küçük Aaron'un gittikçe
pişip olgunlaşmasını hikaye eden Soderbergh'in
üslubu, ilk iki filminden değişik, sıcak, insancıl ve
duygusal yönlere doğru dümen kınyor bu kez.
'Tepemn Kralı', gerçekçi gözlemciliği, cıvıklığa
düşmeyen tam kıvamındaki duygusallığı, ışlevsel
aynntıcüığı, en trajik durumlarda bile iyimserliğe
kapı açan mizahi yanlan ve akıa temposuyla Ste-
ven Soderbergh'in üslupsal çok çeşıtlüiğini ve değiş-
kenlığiru örneklerken yönetmenin 'Aşk Yalanlan'-
yla 'Kafka'dan tanıdıİc 'yahnzhk, tecrit edilmişUk,
bağlı olunan köklerle kopukluk ve kurulacak yeni
bir hayata doğru kararlı gidiş,' vb gibi belirgjn te-
malannı da karşımıza getiriyor bir kez daha. Bu
üçüncü ve nefıs füminde, karakterleri, durumlan,
tüm duygusal iniş-çıkışlan ve coşkulanyla me-
rakhsını avucuna alıveren Steven Soderbergh, gü-
nümüz Amerikan sinemasının gerçekten umut ve-
ren genç yönetmenlerinin başında yer alıyor kanı-
mızca.
Başanlı bir cağ fılmi izleniminı uyandıran 'Tepe-
nin Kralı'ndan sonra 1989'dan bu yana Hollywo-
od'da aynksı bir ot gibi biten, 1963 Georgia-Louisi-
ana doğumlu bu genç güneyli yönetmenin her ce-
keceği yeni fılm, ılgiyle beklenmeye değer doğrusu
diyebiliriz!
Bir Arthur MiDer karakterini andıran ve diyar
diyar dolaşıp fnılsiz mum ticareti >apan, ünlü bir
saat fırmasının bölge temsılciliğini kapmaya çalı-
şan, yoksul Alman göçmeni. gezgın satra babası
(Jeroen Krabbe) tarafından ailecek ağındıklan sa-
Hoş esüıtitere yol açıyor
Yine otelden tanıdığı, zen-
gınken servetini yitirmiş, Ho-
meros'un Ilyada'sından Troya
ve Güzel Helen hakkında nu-
tuklar paralayarak otel odasına
atıp ış tuttuğu, açık sözlü, alün
kalplı fahişeye (Elizabeth
McGovern) sevdab. Yunan
asıllı. kalender, yaşlı komşusuy-
la (Spalding Gray) Aaron'un
ilişkısi de fılmin başanlı bölüm-
lennden.
Hattd Chaplin'ın, unutuimaz
•Altına Hücum' klasiğınde çatal
bıçakla postala saldınp yiyişi
gibi, antolojilere geçecek düzey-
de, dergilerden kesip tabağa
dizdiğı pirzola-biftek resimle-
riyle kamını doyurduğu bölüm,
resmen usta işi bir sekans. Aile-
nin yeniden bir araya geldiğı bir
mutlu sona bağlanan 'Tepenin
Krah', Steven Soderbergh'in
bunalımlı 1930'lu yıllann at-
mosferini başanyla kurduğu,
duygusal, coşkulu, izleyeni can-
landınp ferahlandıran, sevimli ve bu yaz sıcagında
yürekte hoş esintilere, kıpırtılara yol açan seyre de-
ğer bir fılm kuşkusuz.
Güney Afrikah aktörlükten uluslararası Holly-
vvood starlığma transfer etmiş Jeroen Krabbe'den
güzel Elizabeth McGovem'e ve küçük oyuncu Jes-
se Bradford'a kadar başanlı oyunculuğu, aynnü-
lan öne çıkaran, incelikli anlatımı, ustalıkb görün-
tü, müzik ve montaj çahşmasıyla tezelden salık
verilecek tütelikteki Tepenin Krah'ru kaçırmayan
sinemaseverlerin, Beyoğlu Pera'nın oda sineması
havasındaki minik salonundan hoşnut aynlacak-
lannı sanınz özetle.
Tüm
zamanlann
En İyi Türk
Filmleri'
seçiliyor
ANKARA(ANKA) - Dünya
sinemasınrn 100. yılı kutlama
etkinlilderine gönderilmek üze-
re tüm zamanlann en iyi Türk
fflmi' seçilecek.
Avrupa Konseyi'nce 28 Ara-
hk 1995 tarihinin, sinema sana-
tının doğuşunun 100. yüı ola-
rak kuüanması kabul edildi.
Kutlamalar için her ülkeden
bir film seçileoek ve bu film, et-
kinliklere kaülacak bütün
ülkelerde gösterilecek. Daha
sonra bu fılmlerden bir arşiv
oluşturulacak. Etkinlikler kap-
samında aynca, sinema kuru-
culanru tamtıcı klipler haarla-
nacak, sergi ve paneller düzen-
lenecek.
Kültür Bakanlığı da dünya
sinemasının 100. yüı kutlama
etkinliklerine gönderilecek
Tûm zamanlann en iyi Türk fîl-
mi'nın belirlenebilinesi için
çalışmalara başladı. Bu amaçla
yapılan toplantıya SÎYAD
temsildlen Artila Dorsay, Agah
özgüç ve Vecdi Sayar, SO-
DER'den Tanju Gürsu, TÜR-
SAK'tan Feride Çiçekoğlu,
ÇASOD'dan Taner Bartas,
SESAM'dan Sadde Erkman,
Film Yönetmenleri Derneği'-
nden Atrf Yıhnaz, Ankara Uni-
versitesi'nden Beybin Kejanl-
»ğlu. Marmara Universitesi'-
nden Eşra BiıyjkİH, Mimar Si-
nan Üniversitesi'nden Alev
Idrisoğfu, Gazi Üniversitesi'-
nden Göker Muftüoğlu ve sine-
ma tarihçisi Şerif Onaran
katıldılar. Toplantıya katüan
tüm örgüt ve üniversite temsil-
cileri Kültür Bakanlığı'na beşer
aday füm önerecek. Yapüacak
değerlendirmeler sonucunda
kutlama etkinliklerine gönderi-
lecek ve en iyi Türk nlmi be-
lirlenecek.
Tornografık olmayan ilk sado-mazoşist' fılmde başrolü üstlenen Dana Delany:
Gerçekten kemtimiccmhımhnyovum
Kültür Servisi - Altından yapılmış bir
büstiyer, siyah saten bir korse, zümrüt-
lerle süslenmiş bir kemer ve yeşil saten-
den topukJu ayakkabılar giymiş bir
kadın dolu dizgin sürdüğü atını, dev bir
çadınn önünde durduruyor. Yakışıkh
erkeklerin omuzlanndan oluşan canlı
bir yolda ilerleyerek çadırdaki tahüna
kuruluyor.
Bu sahne, "Pretty WomanM
, "Kızlar
Sahada", "Hocus Pocus" gibi fılmlere
imzasının atmış olan yönetmen Garry
Marshall'm, çekimleri yeni tamamla-
nan fılmi "Exit To Eden" (Cennete
Çıkış) fibninin açıhş sahnesi. Sahnede,
yere ayak basmaktansa, emrindeki er-
keklerin omuzlanm, topvıklu ayakkabı-
lanyla çiğnemeyi tercih eden Iisa Emer-
son rolünü üstlenen oyuncu ise, "Çin
Plap" dizisindeki hemşire rolünden
tanıdığımız ve şu sıralar sinemalarda
gösterilmekte olan "Kasabanın Namu-
su" fılminde rol alan Dana Delany.
BaşrolüusÜenmeyikabuleden
tek kadınoyuncu
Delany bu sahneyi bir çok kez yeni-
den çekmek zorunda kaldıklannı, çün-
kü hep kendini tutamayıp güldüğünü
söylüyor. Aslında "pornografik olma-
yan Uk sado mazoşist film" olarak lanse
edilen "Exit To Eden"uı bir çok sahnesi-
nin çekimleri başrol oyuncusunun kah-
kahalan yüzünden kesilmek zorunda
kalmış.
Delany, Anne Rice'ın, takma isimle
yazdığı, çok satan romanından beyaz
perdeye uyarlanan "Exit to Eden"ın
başrolünü üstlenmeyi kabul eden tek
oyuncu olmuş. Başka kimlere rol tekHf
edildiği açıklanmıyorsa da, oldukça
ünlü olduklan söylenen bu oyunculann
tümü, imajlannın zedeleneceği korku-
suyla geri cevirmişler teklifi.
Delany ise herkesin kaçtığı bu rolü
kabul etmesinin ardında üç neden
yattığını söylüyor: "Birincisi Marsfaall'a
cahşnıayı çok istiyordum, ikincisi bu bir
başroldü, üçüncüsü de, dostlarım hep
bana hse zaman cinselliğinin kullana-
cağın bir rol oynayacaksın' diyorlardı.
Sonunda onlara, sado-mazoşist bir fılm-
de dominant bir kadını oynayacağımı
söylediğimde ise 'sonunda gerçekten ken-
dini canlandırabilecfksin" dedılcr"
"Exit To Eden" tropıkal ve mistik bir
adada (füme ismini veren Cennet Adası)
kurulu ve misafirlerine sado-mazoşist
seks fantazilerini gerçekleştirme imkanı
veren özel bir klübün sahibesini anlatı-
yor.
Lisa Emersonadmdaki bukadın, baba
baskısı altındaparçalanmışbirailedebü-
yüyor ve sonunda sevgi ve ilgi gereksi-
niminı gidermek için cmselliği kullan-
maya başlıyor. Delany bunun çok ger-
çekçi bir anlatım olduğu görûşünde:
"Genç kızlar her şeyden önce kendilerini
cinseUikleriyle tanmtlama eğUimindeler.
Kadın olarak fazla bir gücümüz ol-
madığını görüyoruz ve bunun cinseUik
yoluyla elde edebileceğimize inanıyoruz.
Benim kuşağımdaki birçok kadm bu
yolu denedi. Sonunda cinsel devrhnin
"Gençkızlar her
şeyden önce
kendilerini
cinseUikleriyle
tanımlama
eğilimindeler.
Kadın olarak
fazla bir
gücümüz
olmadığını
görüyoruz ve
bunun cinsellik
yoluyla elde
edebileceğimize
inanıyoruz.
Benim
kuşağımdaki
bir çok kadın bu
yolu denedi.
Sonunda cinsel
devriminkadını
güçlendirmek
yerineerkeği
iyice güçlü
kıldığını
anladık"
kadını güçjendirnıek yerine erkeği iyice
güçlü kıldığını anladık
n
Sorunlanyla başa çıkamayan Lisa,
Cennet adasındaki klübü işleten bir psi-
kiyatriste başvuruyor. Psikiyatrist bir-
kaç seanstan sonra, Lisa'ya "Sen bir
kurbansın, bu gerçekle başa çıkmak için
ya aşağıda olmayı kabulleneceksin ya
yukaida olmayı, yoksa yaşamın boyunca
bir kurban olarak kaİacaksuT dıyor.
Lisa "yukarda" olmayı yeğleyince,
sado- mazoşist fantazileri tatmin edecek
bir dominant kadına dönüşmek için eği-
timden geçiyor ve Cennet Adası'nın
kraliçesi olmak üzere yola çıkıyor.
Delany de bu role hazırlanırken, aynı
fılmde canlandırdığı Lisa'nınki gibi bir
eğitimden gecmiş. Los Angeles'de bir
SM klübü işleten ünlü bir dominant fa-
hişeyi günlerce iş başında izlemiş. De-
lany bu şaşırtıcı deneyimi şöyle anlaü-
yor "Beni en çok şaşırtan işin içinde sek-
sin de şiddetin de yer almamasıydı. Her
şey önceden kararlaştınlıyor, tehlike anı-
nda dur anlamma gelecek özel bir keUme
betirleniyordu. Kırbaçlamalar asla can
acıtacak gibi yapdmıyor, daha çok bir
şov biçimini aİıyordu. Herşey iki insan
arasındaki çok yavaş ilerteyen, ritûelleri
andıran, adımlan önceden belli bir dans
göriydi." Filmde Chicago Bears
takımının eski yıldız oyuncusu Tim
VVrightman ve "Stircöy Ballroom" fil-
minden tanıdığımız Paul Mercurio'da
rol ahyorlar. Mercurio, Lisa'nın "gözde-
si"ni canlandırdığı için en güç rolü üst-
lenmiş durumda. Mercurio özellikle kır-
baçlama sahnelerinin birden fazla çekil-
mesine dayanamadığmın söylüyor.
Film bir çeşit mutlu son ile bitiyor. Lisa
sonunda gözdesine âşık olduğunu anlı-
yor ve hükmetme sevdasından vaz geçi-
yor.
Ancak bu fmale bağlanana kadar be-
yaz perdeye yansıyacak olan sahneler,
"Exit To Eden'"ın, büyük tepkiler
alacağına şimdiden kesin gözüyle bakıl
masına yol açıyor.
Rıfat llgaz Gerçegl
UGUR KÖKDEN
Seksen şu kadar yılı devirmiş, direniş anıtı, koca Rıfat
Hgaz'ın birinci ölüm yıldönümü. O yıilara, yıllann getirdi-
ği koşullara ve insanın amansız baskısına direndi dev
bedeniyle.
Ozan, romancı, oyun ve gülmece öyküleri yazan II-
gaz'ın edebi değerlendirmesini, bırakalım eleştirmen-
ler, edebiyat tarihçileri gerçekleştirsin. Gazeteciliğin
geri hizmetinde geçen zamanı da meslek kuruluşları
üstlensin. Gecikmiş gelen ünün öznesi, film veTV dizile-
rinin metinlerine, müzikli oyunların konularına gelince,
onlar çoktan halkın malı olmuş zaten. Çocuk öyküleri bi-
le, bugünün ergenieri sayılan dünkü çocukların çekici el
altı kitabıydı yıllarca. Eskiyen ve eskiten yıllar boyunca.
Şiir damarının bu gür kaynağı, belirli bir oyluma sahip
düşünce ve duygu ürününde imzası bulunan Rıfat llgaz,
artık tarihin topraklarında mülk tuttu. Ama Rıfat Hgaz'ın
daha önemli bir başka gerçeği var. O da Türkiye'nin ge-
lişme ve ilerleme tarihiyle iç içe geçmiş Kırk Kuşağı ai-
lesinden gerçekçi bir yazarın savaşımcı kişiliğini hep
sürdürüyor olması. Zaman ve dekor değişebilir, ancak
kalıcı gerçek hep aynı.
Yirmi sekiz yaşındaki genç ozanın Istanbul'a gelişi bi-
le, yüzyılın son derece önemli bir tarihine denk düşer:
Nazi ordularının Polonya'ya girişi ya da İkinci Dünya Sa-
vaşı'nın başlangıcı.
Bu tarihten sonra yeni bir yaşam başlar llgaz için. "Ya-
şamak gezin, gözün, arpacığm ucunda" der. Gerçi, ka-
ranlığa açılan o dönemde Avrupa ve Doğu Asya'da da
nice yazar için çoktan tehlike çanları çalmıştır. Ama,
Türkiye'de, 1960, 1971 ve 1980'le sürüp giden -umalım,
artık gitmesin- belirli dönemlerin sanki kırklı yıilara dü-
şen payıdır o karanlık günler, karartılmış geceler. Hem
Avrupa'nin hem Türkiye'nin savaş yıllarıdır, kırklı yıllar.
Korku zamanı, direnç zamanı!
Böylece, isteyerek/istemeyerek sözün ve gerçeğin gü-
cüne inanan bir savaşçı, Türkiye tarihinin bir parçası
kimliğiyle sahneye çıkar. "Her satınnda buram buram
alın teri" kokan bir kalem, yanında acılı bir yüreğin diri
sesi. Kapağındaki çekilmiş kılıç gibi yazısıyla Smıf'tn şi-
irlerinde Rıfat llgaz, "Sadece bir yaklaşım içinde, hiç de
yapmacığa kaçmayan bir anlatımla dile getirir yaşamın
gerçeklerini."
Kovuşturma, hapislik, sürgün. Yokluklar, sıkıntılar, yı-
kımlar. özgürlükleri ve sağlıkları adına, süngü olarak
kalemlerini kullanmışların başına gelenler bunlar. "Fe-
dailer Mangası" -oysa, bir mangaya sığamayacak denti
çoktular- üstlerine düşen görevi bilinçle yerine getirdi-
ler. özellikle gerçekçi, toplumcu bir sanat anlayışı ve
verimi, sabırlı bir direnişle, yayılmacı-faşist sanata kam
çıktı.
Ağır, sıcak savaş koşulları içinde yaşamak, o dönem
sanatçılarını/yazarlarını doğrudan, yöntemlere doğru ıt-
ti. Nasıl ispanya İç Savaşı'na katılanlar Vasiyatname
(Koestler), Umut (Malraux), Katalonya'ya Selam (Or-
well), Ouvar (Sartre) gibi tanıklıklar yazdıysi; nasıl İkinci
Dünya Savaşı sırasında Veba, Sıkıyönetim (Camus),
Özgürlük Yolları (Sartre), Ren Geçidi (L Hellmann) gibi
yapıtlar kaleme alındıysa, Fedailer Mangası da yüzyılın
ortak belasına dobra dobra isimlerle yaklaştılar: 1943,
Tebliğ, Sınıf, Duvar vb gibi... Dınamo'nun terimleriyle,
"Elinde silahı, kağıdı, kalemi olan bütün Muz'ler (esin
perileri), kuğunun güzel ölüm şarkısını andıran bir dire-
nişe geçti. Müzler Korosu!"
llgaz ve arkadaşları, o güç günlerde "üç yoklamada
(buluşma) bulunmayınca şairlikten atılacaklannı" düşü-
nüyorlardı.
Attila ilhan'ın bulduğu deyimle Fedailer Mangası, ne
var ki zaman içinde uzayıp giden bir zincir. Altın renkli,
pırıl pırıl, ama eninde sonunda bir utanç zinciri. Bir türlü
bu sonsuzluk kervanı sona ermiyor. Rıfat llgaz'ı yarım
yüzyıl sonra İsmail Beşikçi, Rkret Başkaya, Haluk Ger-
ger ve ötekiler izlemekte. Bilım adamları, öğretim üye-
leri, yazarlar, gazeteciler, sendikacılar vb. O halde ne
değişti, gelişen ne?
'40 Kuşağı'ndan bir başkasının, A. Kadir'in sözleri bu-
gün bile geçerdi. Neredeyse, bugün bile! "Hapıshanede
hâlâ/yüreği,dili,hürriyetitoprağımın."K\şW\k\erm'mai§ır
bedelini "cepten, emekten, yürekten ödeyen" bu insan-
lar için "ders mi sınav mı görev miydi"yaşamları?..
O"ışıktankıhçlarrüzgartaşıyıcılan,uzakışıldaklar..."
Ne kadar uzaktasınız şimdi? Neredesiniz?
Danca-Baypamoğlu Kuş Cenneti'nde
sanat galerisi açılıyor
Kültür Servisi - Danca-Bayramoğlu Kuş Cenneti ve Botanik
Parkı'nın sanat galerisi, yann akşam saat 18.00'de pek çok
sanatçı, bürokrat ve sanayicinin katılacağı bir kokteylle
açıbyor. Galerinin açıbş sergisinde Mustafa Ata, Resul
Aytemur, Cihat Burak, Neşe Erdok, Mahir Güven, Kemal
İskender, Hüsnü Koldaş, Bihrat Mavitan, Hatice Ocal, Nedret
Sekban, Selim Turan ve Omer Uluç'un yapıtlan yer alıyor.
Danca-Bayramoğlu Kuş Cenneti'nin kurulma çalışınalan,
1991 yılında işadamı Fanık Yalçın tarafından, nesli tükenen
kuşlan bir araya toplamak, nesillerini devam ettirmek ve aynı
zamanda yurdumuzda ve dünyanın çeşitli bölgelerinde
yaşayan kuş türlerinin tamtıuTnasıru sağlamak amacıyla
başlaüldı ve 1993'te ilk kez halka açıldı.
Gençlîk KRabevrnden Tîençfik Üdültert'
Kültür Servisi - Gençlik Kitabevi, bu yıl kuruluşunun 50. yılını
bir dizi etkinlikle kutluyor. Bu çerçevede, gençleri edebiyata
özendirme ve onlan ödüllendirerek yüreklendirme amacıyla.
bir de yanşma düzenlendi. Bu yü 'öykü' dahnda verilecek olan
'Gençlik Odülleri'ne kaülma süresi 31 ağustosta sona enyor. 30
yaşını aşmamış amatör ve profesyonel yazarlara açık olan
yanşmay a, 3 öyküyü 6 nüsha olarak, aynntıh bir özgeçmiş
yazısıyla birlikte göndererek katıhnacak. Kasım ayı
ortalarında, kazanan yazara 10 milyon lira 'para ödülü' ve
'ödül plaketi' törenle verilecek. Hulki Akrunç, Feridun Andaç,
Semih Gümüş, Necati Tosuner ve MuzafTer Uyguner'den
oluşan seçici kurul, 3'er milyon liralık 2 'mansiyon' da
verebilecek.
Alkazap'ın seçtikleri
Kültür Servisi - AlkazarSineması, yılın "en iyi fılm" listelerine
gıren çalışmalan izleyemeyenler için tekrar gösterime sunuyor.
Programa göre sinemaseverler, Alkazar'da bugün ve pazar
günü Etienne Chatilliez'nin "Tatie Danielle", yann ve sah
günü Chen Kaige'in "Elveda Cariyem", pazartesi ve perşembe
günleri Richard Attenbordugh'un "Chaplin", çarşamba ise
Istvan Szabo'nun "Tath Emma Sevgili Böbe" adh filmleri
gösterilecek. Avrupa Eurimages Sineması'nda ise bugün ve
pazartesi günü Alain Corneau'nun "Dünyanın Tüm
Sabahlan", yann ve sah günü Claude Sautet'nin "Ayazda Bir
Yürek", pazar ve çarşamba günleri Steven Soderberg'in
"Kafka", perşembe günü ise Chen Kaige'in "Elveda Cariyem"
adh filmleri görülebilir.
Şiirle buluşma
Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği "Şiirle
Buluşma" adı alunda, yann saat 17.00-20.00 arası
Caddebostan Kültür Merkezi'ndegerçekleşurilecek bir
toplaritı düzenledi. Yönetmenliğjni Nevin Ozgür'ün yapacağı
toplantıda, açıhş konuşmalannı Prof. Dr. Türkan Saylan ve A.
Hilmi Hacaloğlu yapacak. Katıhmcüar Sami Karaören,
Doğan Hızlan, Oruç Aruoba, Hulki Aktunç, Neşe Doster'in
ardından, Başak Ersöz bir müzik dirüetisi, Uğur Koçoğlu;
Orhan Veh'den bir dramatizasyon ve Elif Andaç ile Burçin
Kimmet ise şiir dinletisi sunacaklar. Toplanüya giriş serbest
olacak.