26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8TEMMUZ1994CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Seks Yalanlan ve Kafka'nın yönetmeni Soderbergh'den bir ilginçfîlmdaha: Hayatın dikenliyollannda...SUNGD ÇAPAN Son 5 yüda Cannes'a ağırhğını koyarak 'Alttn Pahniye'leri peş peşe silip süpüren Amerikan sine- masırun, 1989'da bir hayli övgü toplayıp oldukça şişinlen *Sex, Iies and Vİdeotape- Seks Yalanlan' adJı Uk fümiyle geleceği parlak, 'geoç dahi' yönet- menleri arasına yerleştirilip neredeyse yepyeni ve bir başka Steven Spielberg olaıak karşılanan Ste- veo Soderbergfa'in, son lstanbul Film Festivali'nde görememış ve kaçırmış olduğum 'King of the HiB- Tepenın Kralı'na bsmet bu sıcak temmuz haftası- naymış! *Seks Yalanlan'nın ardın- dan, 'Değişun'derı *Şato'ya 20. yüzyılın edebiyatını derinleme- sine etkilemiş, büyük Çek yaza- nmn bütün eserinden yola çıka- rak, siyah-beyaz deneysel bir biçim alışürması/araştırması taranda, Kaflta ûstüne seyirciyi yeniden okumalara ve keşiflere garkeden, bir Amerikalıdan hjç de beklenmeyecek Avrupaülık- taki ikinci filmiyle bizi enikonu şaşırtan Steven Soderbergh'in, sıradan seyircinin rağbet etme- diği Tiafka'dan sonra Univer- sal hesabına çektiği üçüncü fıl- mi 'Tepeniıı Krah', bu kez ha- yatın acımasız çarkı ve dişlile- riyle karşılaşılan, büyüme- yetişme sonınlannın çepeçevre kuşatüğı çocukluk dûnyasının engin ve derin sulanna daldın- yor meraklısını cumburlop. So- derbergh'in yazan A.E. Hotch- ner'ın ilginç anılanndan uyar- ladığı Tepenin KralT, yönetme- nin 1920'lerde geçen 'Kafka'- sından sonra bu kez yoksullann çüe doldurduğu, tûm ülkeyi kasıp kavuran o ûnlü ekono- mik bunahm sûrecine gjrmiş, 19301ann Amerikası'na bakan bir başka'çağfflmi'. T e p e n i n Kroll (King Of The Hill) Yönetmen- Senaryo: Steven Soderbergh, A.E. Hotchner'ın kitabından / Kamera: Elliot Davis / Müzik: Cliff Martinez/ Oyuncular: Jeroen Krabbe, Lisa Eichorn, Karen Allen, Elizabeth McGovern, Jesse Bradford, Cameron Boyd, Spalding Gray/1993 ABD (UIP) yapımı / Beyoğlu Pera Sineması'nda. Düşündürücü sahneler... Yönetmenin büyük ölçüde kendi içedönûk çocukluğuyla özdeşleştirerek anlatüğı fılmin baş kahramanı, bunalımın olanca ağırlığıyla üstüne çöktü- ğü küçük bir taşra kentindeki yoksul yaşarrunın daha ilkba- hannı süren, 12 yaşındaki cin gibi akıllı Aaron (Jesse Brad- ford). Küçük Aaron'un verdigi zorlu ayakta kalabilme müca- delesini, zekası ve engin hayal gücü sayesinde hayaün dayattı- ğı engelleri tek tek aşabilmesini, ince inee oya gibi işlenmiş kımi- si gerçekten çok başanlı sahne- lerle, düşündürücü ve doku- naklı bölümlerle anlatıyor So- deTbergh. Ahşılmışçocuk-yeuş- kin sorunsahna Ûişkin beylik dramalann albenili cakası- laş bir otel odasında terk edilen Aaron'un küçük kardeşi (Cameron Boyd) de yoksulluklan nedeniyle ^ ^ ^ T dummdaki amcamn yamna pos- talanmış, odenemeyen borç faturalannın has- talığını hızlandırdığı veremli annesiyse (Lisa Ekfab- roo) sanatoryuma kaldınlmıştır. 193O'lu bunaüm yıllannın belini büktüğü yoksul ailesinden bir fayda göremeyen, göçmenlere eziyet etmekten özel bir zevk alan mahalledeki polis ve haciz memurlanyla da köşe kapmaca oynayan, büyümûş de küçülmüş Aaron, öte yandan ögret- meninin (Karen Allen) gözdesi, sınıfırun birincisi, zengin arkadaşlannın da dost- luğuna çok önem verdiklen, zeki bir öğrencidir. Sokagın birikimini zekasıyla birleştirerek, küçük yaşta tam göbeğine düştüğü hayat gir- dabında her yandan gelen baskı ve akıntılarla dibe çekilmeye karşı, aklı ve iradesiyle direnen yoksul çocuk Aaron, onu otel odasından atmaya kararlı, kötü ve hain otel görevlisini de alt eder, günlerce otel odasma mahpus kalarak su ve ekmeğe talim etmek pahasına. Atlas Okyanusu'nu ilkkez havadan geçen, 1930'lann örnek Ameri- kan kahramanı, *St. Louis RuhıT adlı ünlü uçağın pilotu Charles Lindbergh'le tarihı uçu- şundan önceki cesaret veren konuşmasına ilişkin kaleme al- dığı kompozisyonuyla sınıfiru, oğretmenini ve burjuva kıa ar- kadaşlannı hayran bırakan Aa- ron, oteldeki oda komşusu, sa- ralı Ella'nın gönlünü hoşnut edecek kadar da iyi yüreklidır aynı zamanda. Kücük Aaron (Jessa Bradford), onu evinden etmek isteyen otel sonımlusuna karşı da mücadele veriyor "Tepenin KralT'nda. ndan, soluklu, çoğu kez yürekten vuran, capcanlı havasıyla sıynlarak farklı, ınceliklı ve etkıleyici bir füm nitelemesini hak ediyor Tepenin Krah' sonuç- ta. Küçük yaşta yalni2 başına bırakılmışhğını, yok- sulluğunu, aklı ve iradesiyle üstesinden gelmeye ça- baladığı tüm sorunlannı, adeta bir yazar imgele- minden çıkma buluş ve yalanlanyla örtbas ederek, yığınla trajediyi banndıran hayatın 'dikenli yolla- nada' epeyi mesafe alan küçük Aaron'un gittikçe pişip olgunlaşmasını hikaye eden Soderbergh'in üslubu, ilk iki filminden değişik, sıcak, insancıl ve duygusal yönlere doğru dümen kınyor bu kez. 'Tepemn Kralı', gerçekçi gözlemciliği, cıvıklığa düşmeyen tam kıvamındaki duygusallığı, ışlevsel aynntıcüığı, en trajik durumlarda bile iyimserliğe kapı açan mizahi yanlan ve akıa temposuyla Ste- ven Soderbergh'in üslupsal çok çeşıtlüiğini ve değiş- kenlığiru örneklerken yönetmenin 'Aşk Yalanlan'- yla 'Kafka'dan tanıdıİc 'yahnzhk, tecrit edilmişUk, bağlı olunan köklerle kopukluk ve kurulacak yeni bir hayata doğru kararlı gidiş,' vb gibi belirgjn te- malannı da karşımıza getiriyor bir kez daha. Bu üçüncü ve nefıs füminde, karakterleri, durumlan, tüm duygusal iniş-çıkışlan ve coşkulanyla me- rakhsını avucuna alıveren Steven Soderbergh, gü- nümüz Amerikan sinemasının gerçekten umut ve- ren genç yönetmenlerinin başında yer alıyor kanı- mızca. Başanlı bir cağ fılmi izleniminı uyandıran 'Tepe- nin Kralı'ndan sonra 1989'dan bu yana Hollywo- od'da aynksı bir ot gibi biten, 1963 Georgia-Louisi- ana doğumlu bu genç güneyli yönetmenin her ce- keceği yeni fılm, ılgiyle beklenmeye değer doğrusu diyebiliriz! Bir Arthur MiDer karakterini andıran ve diyar diyar dolaşıp fnılsiz mum ticareti >apan, ünlü bir saat fırmasının bölge temsılciliğini kapmaya çalı- şan, yoksul Alman göçmeni. gezgın satra babası (Jeroen Krabbe) tarafından ailecek ağındıklan sa- Hoş esüıtitere yol açıyor Yine otelden tanıdığı, zen- gınken servetini yitirmiş, Ho- meros'un Ilyada'sından Troya ve Güzel Helen hakkında nu- tuklar paralayarak otel odasına atıp ış tuttuğu, açık sözlü, alün kalplı fahişeye (Elizabeth McGovern) sevdab. Yunan asıllı. kalender, yaşlı komşusuy- la (Spalding Gray) Aaron'un ilişkısi de fılmin başanlı bölüm- lennden. Hattd Chaplin'ın, unutuimaz •Altına Hücum' klasiğınde çatal bıçakla postala saldınp yiyişi gibi, antolojilere geçecek düzey- de, dergilerden kesip tabağa dizdiğı pirzola-biftek resimle- riyle kamını doyurduğu bölüm, resmen usta işi bir sekans. Aile- nin yeniden bir araya geldiğı bir mutlu sona bağlanan 'Tepenin Krah', Steven Soderbergh'in bunalımlı 1930'lu yıllann at- mosferini başanyla kurduğu, duygusal, coşkulu, izleyeni can- landınp ferahlandıran, sevimli ve bu yaz sıcagında yürekte hoş esintilere, kıpırtılara yol açan seyre de- ğer bir fılm kuşkusuz. Güney Afrikah aktörlükten uluslararası Holly- vvood starlığma transfer etmiş Jeroen Krabbe'den güzel Elizabeth McGovem'e ve küçük oyuncu Jes- se Bradford'a kadar başanlı oyunculuğu, aynnü- lan öne çıkaran, incelikli anlatımı, ustalıkb görün- tü, müzik ve montaj çahşmasıyla tezelden salık verilecek tütelikteki Tepenin Krah'ru kaçırmayan sinemaseverlerin, Beyoğlu Pera'nın oda sineması havasındaki minik salonundan hoşnut aynlacak- lannı sanınz özetle. Tüm zamanlann En İyi Türk Filmleri' seçiliyor ANKARA(ANKA) - Dünya sinemasınrn 100. yılı kutlama etkinlilderine gönderilmek üze- re tüm zamanlann en iyi Türk fflmi' seçilecek. Avrupa Konseyi'nce 28 Ara- hk 1995 tarihinin, sinema sana- tının doğuşunun 100. yüı ola- rak kuüanması kabul edildi. Kutlamalar için her ülkeden bir film seçileoek ve bu film, et- kinliklere kaülacak bütün ülkelerde gösterilecek. Daha sonra bu fılmlerden bir arşiv oluşturulacak. Etkinlikler kap- samında aynca, sinema kuru- culanru tamtıcı klipler haarla- nacak, sergi ve paneller düzen- lenecek. Kültür Bakanlığı da dünya sinemasının 100. yüı kutlama etkinliklerine gönderilecek Tûm zamanlann en iyi Türk fîl- mi'nın belirlenebilinesi için çalışmalara başladı. Bu amaçla yapılan toplantıya SÎYAD temsildlen Artila Dorsay, Agah özgüç ve Vecdi Sayar, SO- DER'den Tanju Gürsu, TÜR- SAK'tan Feride Çiçekoğlu, ÇASOD'dan Taner Bartas, SESAM'dan Sadde Erkman, Film Yönetmenleri Derneği'- nden Atrf Yıhnaz, Ankara Uni- versitesi'nden Beybin Kejanl- »ğlu. Marmara Universitesi'- nden Eşra BiıyjkİH, Mimar Si- nan Üniversitesi'nden Alev Idrisoğfu, Gazi Üniversitesi'- nden Göker Muftüoğlu ve sine- ma tarihçisi Şerif Onaran katıldılar. Toplantıya katüan tüm örgüt ve üniversite temsil- cileri Kültür Bakanlığı'na beşer aday füm önerecek. Yapüacak değerlendirmeler sonucunda kutlama etkinliklerine gönderi- lecek ve en iyi Türk nlmi be- lirlenecek. Tornografık olmayan ilk sado-mazoşist' fılmde başrolü üstlenen Dana Delany: Gerçekten kemtimiccmhımhnyovum Kültür Servisi - Altından yapılmış bir büstiyer, siyah saten bir korse, zümrüt- lerle süslenmiş bir kemer ve yeşil saten- den topukJu ayakkabılar giymiş bir kadın dolu dizgin sürdüğü atını, dev bir çadınn önünde durduruyor. Yakışıkh erkeklerin omuzlanndan oluşan canlı bir yolda ilerleyerek çadırdaki tahüna kuruluyor. Bu sahne, "Pretty WomanM , "Kızlar Sahada", "Hocus Pocus" gibi fılmlere imzasının atmış olan yönetmen Garry Marshall'm, çekimleri yeni tamamla- nan fılmi "Exit To Eden" (Cennete Çıkış) fibninin açıhş sahnesi. Sahnede, yere ayak basmaktansa, emrindeki er- keklerin omuzlanm, topvıklu ayakkabı- lanyla çiğnemeyi tercih eden Iisa Emer- son rolünü üstlenen oyuncu ise, "Çin Plap" dizisindeki hemşire rolünden tanıdığımız ve şu sıralar sinemalarda gösterilmekte olan "Kasabanın Namu- su" fılminde rol alan Dana Delany. BaşrolüusÜenmeyikabuleden tek kadınoyuncu Delany bu sahneyi bir çok kez yeni- den çekmek zorunda kaldıklannı, çün- kü hep kendini tutamayıp güldüğünü söylüyor. Aslında "pornografik olma- yan Uk sado mazoşist film" olarak lanse edilen "Exit To Eden"uı bir çok sahnesi- nin çekimleri başrol oyuncusunun kah- kahalan yüzünden kesilmek zorunda kalmış. Delany, Anne Rice'ın, takma isimle yazdığı, çok satan romanından beyaz perdeye uyarlanan "Exit to Eden"ın başrolünü üstlenmeyi kabul eden tek oyuncu olmuş. Başka kimlere rol tekHf edildiği açıklanmıyorsa da, oldukça ünlü olduklan söylenen bu oyunculann tümü, imajlannın zedeleneceği korku- suyla geri cevirmişler teklifi. Delany ise herkesin kaçtığı bu rolü kabul etmesinin ardında üç neden yattığını söylüyor: "Birincisi Marsfaall'a cahşnıayı çok istiyordum, ikincisi bu bir başroldü, üçüncüsü de, dostlarım hep bana hse zaman cinselliğinin kullana- cağın bir rol oynayacaksın' diyorlardı. Sonunda onlara, sado-mazoşist bir fılm- de dominant bir kadını oynayacağımı söylediğimde ise 'sonunda gerçekten ken- dini canlandırabilecfksin" dedılcr" "Exit To Eden" tropıkal ve mistik bir adada (füme ismini veren Cennet Adası) kurulu ve misafirlerine sado-mazoşist seks fantazilerini gerçekleştirme imkanı veren özel bir klübün sahibesini anlatı- yor. Lisa Emersonadmdaki bukadın, baba baskısı altındaparçalanmışbirailedebü- yüyor ve sonunda sevgi ve ilgi gereksi- niminı gidermek için cmselliği kullan- maya başlıyor. Delany bunun çok ger- çekçi bir anlatım olduğu görûşünde: "Genç kızlar her şeyden önce kendilerini cinseUikleriyle tanmtlama eğUimindeler. Kadın olarak fazla bir gücümüz ol- madığını görüyoruz ve bunun cinseUik yoluyla elde edebileceğimize inanıyoruz. Benim kuşağımdaki birçok kadm bu yolu denedi. Sonunda cinsel devrhnin "Gençkızlar her şeyden önce kendilerini cinseUikleriyle tanımlama eğilimindeler. Kadın olarak fazla bir gücümüz olmadığını görüyoruz ve bunun cinsellik yoluyla elde edebileceğimize inanıyoruz. Benim kuşağımdaki bir çok kadın bu yolu denedi. Sonunda cinsel devriminkadını güçlendirmek yerineerkeği iyice güçlü kıldığını anladık" kadını güçjendirnıek yerine erkeği iyice güçlü kıldığını anladık n Sorunlanyla başa çıkamayan Lisa, Cennet adasındaki klübü işleten bir psi- kiyatriste başvuruyor. Psikiyatrist bir- kaç seanstan sonra, Lisa'ya "Sen bir kurbansın, bu gerçekle başa çıkmak için ya aşağıda olmayı kabulleneceksin ya yukaida olmayı, yoksa yaşamın boyunca bir kurban olarak kaİacaksuT dıyor. Lisa "yukarda" olmayı yeğleyince, sado- mazoşist fantazileri tatmin edecek bir dominant kadına dönüşmek için eği- timden geçiyor ve Cennet Adası'nın kraliçesi olmak üzere yola çıkıyor. Delany de bu role hazırlanırken, aynı fılmde canlandırdığı Lisa'nınki gibi bir eğitimden gecmiş. Los Angeles'de bir SM klübü işleten ünlü bir dominant fa- hişeyi günlerce iş başında izlemiş. De- lany bu şaşırtıcı deneyimi şöyle anlaü- yor "Beni en çok şaşırtan işin içinde sek- sin de şiddetin de yer almamasıydı. Her şey önceden kararlaştınlıyor, tehlike anı- nda dur anlamma gelecek özel bir keUme betirleniyordu. Kırbaçlamalar asla can acıtacak gibi yapdmıyor, daha çok bir şov biçimini aİıyordu. Herşey iki insan arasındaki çok yavaş ilerteyen, ritûelleri andıran, adımlan önceden belli bir dans göriydi." Filmde Chicago Bears takımının eski yıldız oyuncusu Tim VVrightman ve "Stircöy Ballroom" fil- minden tanıdığımız Paul Mercurio'da rol ahyorlar. Mercurio, Lisa'nın "gözde- si"ni canlandırdığı için en güç rolü üst- lenmiş durumda. Mercurio özellikle kır- baçlama sahnelerinin birden fazla çekil- mesine dayanamadığmın söylüyor. Film bir çeşit mutlu son ile bitiyor. Lisa sonunda gözdesine âşık olduğunu anlı- yor ve hükmetme sevdasından vaz geçi- yor. Ancak bu fmale bağlanana kadar be- yaz perdeye yansıyacak olan sahneler, "Exit To Eden'"ın, büyük tepkiler alacağına şimdiden kesin gözüyle bakıl masına yol açıyor. Rıfat llgaz Gerçegl UGUR KÖKDEN Seksen şu kadar yılı devirmiş, direniş anıtı, koca Rıfat Hgaz'ın birinci ölüm yıldönümü. O yıilara, yıllann getirdi- ği koşullara ve insanın amansız baskısına direndi dev bedeniyle. Ozan, romancı, oyun ve gülmece öyküleri yazan II- gaz'ın edebi değerlendirmesini, bırakalım eleştirmen- ler, edebiyat tarihçileri gerçekleştirsin. Gazeteciliğin geri hizmetinde geçen zamanı da meslek kuruluşları üstlensin. Gecikmiş gelen ünün öznesi, film veTV dizile- rinin metinlerine, müzikli oyunların konularına gelince, onlar çoktan halkın malı olmuş zaten. Çocuk öyküleri bi- le, bugünün ergenieri sayılan dünkü çocukların çekici el altı kitabıydı yıllarca. Eskiyen ve eskiten yıllar boyunca. Şiir damarının bu gür kaynağı, belirli bir oyluma sahip düşünce ve duygu ürününde imzası bulunan Rıfat llgaz, artık tarihin topraklarında mülk tuttu. Ama Rıfat Hgaz'ın daha önemli bir başka gerçeği var. O da Türkiye'nin ge- lişme ve ilerleme tarihiyle iç içe geçmiş Kırk Kuşağı ai- lesinden gerçekçi bir yazarın savaşımcı kişiliğini hep sürdürüyor olması. Zaman ve dekor değişebilir, ancak kalıcı gerçek hep aynı. Yirmi sekiz yaşındaki genç ozanın Istanbul'a gelişi bi- le, yüzyılın son derece önemli bir tarihine denk düşer: Nazi ordularının Polonya'ya girişi ya da İkinci Dünya Sa- vaşı'nın başlangıcı. Bu tarihten sonra yeni bir yaşam başlar llgaz için. "Ya- şamak gezin, gözün, arpacığm ucunda" der. Gerçi, ka- ranlığa açılan o dönemde Avrupa ve Doğu Asya'da da nice yazar için çoktan tehlike çanları çalmıştır. Ama, Türkiye'de, 1960, 1971 ve 1980'le sürüp giden -umalım, artık gitmesin- belirli dönemlerin sanki kırklı yıilara dü- şen payıdır o karanlık günler, karartılmış geceler. Hem Avrupa'nin hem Türkiye'nin savaş yıllarıdır, kırklı yıllar. Korku zamanı, direnç zamanı! Böylece, isteyerek/istemeyerek sözün ve gerçeğin gü- cüne inanan bir savaşçı, Türkiye tarihinin bir parçası kimliğiyle sahneye çıkar. "Her satınnda buram buram alın teri" kokan bir kalem, yanında acılı bir yüreğin diri sesi. Kapağındaki çekilmiş kılıç gibi yazısıyla Smıf'tn şi- irlerinde Rıfat llgaz, "Sadece bir yaklaşım içinde, hiç de yapmacığa kaçmayan bir anlatımla dile getirir yaşamın gerçeklerini." Kovuşturma, hapislik, sürgün. Yokluklar, sıkıntılar, yı- kımlar. özgürlükleri ve sağlıkları adına, süngü olarak kalemlerini kullanmışların başına gelenler bunlar. "Fe- dailer Mangası" -oysa, bir mangaya sığamayacak denti çoktular- üstlerine düşen görevi bilinçle yerine getirdi- ler. özellikle gerçekçi, toplumcu bir sanat anlayışı ve verimi, sabırlı bir direnişle, yayılmacı-faşist sanata kam çıktı. Ağır, sıcak savaş koşulları içinde yaşamak, o dönem sanatçılarını/yazarlarını doğrudan, yöntemlere doğru ıt- ti. Nasıl ispanya İç Savaşı'na katılanlar Vasiyatname (Koestler), Umut (Malraux), Katalonya'ya Selam (Or- well), Ouvar (Sartre) gibi tanıklıklar yazdıysi; nasıl İkinci Dünya Savaşı sırasında Veba, Sıkıyönetim (Camus), Özgürlük Yolları (Sartre), Ren Geçidi (L Hellmann) gibi yapıtlar kaleme alındıysa, Fedailer Mangası da yüzyılın ortak belasına dobra dobra isimlerle yaklaştılar: 1943, Tebliğ, Sınıf, Duvar vb gibi... Dınamo'nun terimleriyle, "Elinde silahı, kağıdı, kalemi olan bütün Muz'ler (esin perileri), kuğunun güzel ölüm şarkısını andıran bir dire- nişe geçti. Müzler Korosu!" llgaz ve arkadaşları, o güç günlerde "üç yoklamada (buluşma) bulunmayınca şairlikten atılacaklannı" düşü- nüyorlardı. Attila ilhan'ın bulduğu deyimle Fedailer Mangası, ne var ki zaman içinde uzayıp giden bir zincir. Altın renkli, pırıl pırıl, ama eninde sonunda bir utanç zinciri. Bir türlü bu sonsuzluk kervanı sona ermiyor. Rıfat llgaz'ı yarım yüzyıl sonra İsmail Beşikçi, Rkret Başkaya, Haluk Ger- ger ve ötekiler izlemekte. Bilım adamları, öğretim üye- leri, yazarlar, gazeteciler, sendikacılar vb. O halde ne değişti, gelişen ne? '40 Kuşağı'ndan bir başkasının, A. Kadir'in sözleri bu- gün bile geçerdi. Neredeyse, bugün bile! "Hapıshanede hâlâ/yüreği,dili,hürriyetitoprağımın."K\şW\k\erm'mai§ır bedelini "cepten, emekten, yürekten ödeyen" bu insan- lar için "ders mi sınav mı görev miydi"yaşamları?.. O"ışıktankıhçlarrüzgartaşıyıcılan,uzakışıldaklar..." Ne kadar uzaktasınız şimdi? Neredesiniz? Danca-Baypamoğlu Kuş Cenneti'nde sanat galerisi açılıyor Kültür Servisi - Danca-Bayramoğlu Kuş Cenneti ve Botanik Parkı'nın sanat galerisi, yann akşam saat 18.00'de pek çok sanatçı, bürokrat ve sanayicinin katılacağı bir kokteylle açıbyor. Galerinin açıbş sergisinde Mustafa Ata, Resul Aytemur, Cihat Burak, Neşe Erdok, Mahir Güven, Kemal İskender, Hüsnü Koldaş, Bihrat Mavitan, Hatice Ocal, Nedret Sekban, Selim Turan ve Omer Uluç'un yapıtlan yer alıyor. Danca-Bayramoğlu Kuş Cenneti'nin kurulma çalışınalan, 1991 yılında işadamı Fanık Yalçın tarafından, nesli tükenen kuşlan bir araya toplamak, nesillerini devam ettirmek ve aynı zamanda yurdumuzda ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan kuş türlerinin tamtıuTnasıru sağlamak amacıyla başlaüldı ve 1993'te ilk kez halka açıldı. Gençlîk KRabevrnden Tîençfik Üdültert' Kültür Servisi - Gençlik Kitabevi, bu yıl kuruluşunun 50. yılını bir dizi etkinlikle kutluyor. Bu çerçevede, gençleri edebiyata özendirme ve onlan ödüllendirerek yüreklendirme amacıyla. bir de yanşma düzenlendi. Bu yü 'öykü' dahnda verilecek olan 'Gençlik Odülleri'ne kaülma süresi 31 ağustosta sona enyor. 30 yaşını aşmamış amatör ve profesyonel yazarlara açık olan yanşmay a, 3 öyküyü 6 nüsha olarak, aynntıh bir özgeçmiş yazısıyla birlikte göndererek katıhnacak. Kasım ayı ortalarında, kazanan yazara 10 milyon lira 'para ödülü' ve 'ödül plaketi' törenle verilecek. Hulki Akrunç, Feridun Andaç, Semih Gümüş, Necati Tosuner ve MuzafTer Uyguner'den oluşan seçici kurul, 3'er milyon liralık 2 'mansiyon' da verebilecek. Alkazap'ın seçtikleri Kültür Servisi - AlkazarSineması, yılın "en iyi fılm" listelerine gıren çalışmalan izleyemeyenler için tekrar gösterime sunuyor. Programa göre sinemaseverler, Alkazar'da bugün ve pazar günü Etienne Chatilliez'nin "Tatie Danielle", yann ve sah günü Chen Kaige'in "Elveda Cariyem", pazartesi ve perşembe günleri Richard Attenbordugh'un "Chaplin", çarşamba ise Istvan Szabo'nun "Tath Emma Sevgili Böbe" adh filmleri gösterilecek. Avrupa Eurimages Sineması'nda ise bugün ve pazartesi günü Alain Corneau'nun "Dünyanın Tüm Sabahlan", yann ve sah günü Claude Sautet'nin "Ayazda Bir Yürek", pazar ve çarşamba günleri Steven Soderberg'in "Kafka", perşembe günü ise Chen Kaige'in "Elveda Cariyem" adh filmleri görülebilir. Şiirle buluşma Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği "Şiirle Buluşma" adı alunda, yann saat 17.00-20.00 arası Caddebostan Kültür Merkezi'ndegerçekleşurilecek bir toplaritı düzenledi. Yönetmenliğjni Nevin Ozgür'ün yapacağı toplantıda, açıhş konuşmalannı Prof. Dr. Türkan Saylan ve A. Hilmi Hacaloğlu yapacak. Katıhmcüar Sami Karaören, Doğan Hızlan, Oruç Aruoba, Hulki Aktunç, Neşe Doster'in ardından, Başak Ersöz bir müzik dirüetisi, Uğur Koçoğlu; Orhan Veh'den bir dramatizasyon ve Elif Andaç ile Burçin Kimmet ise şiir dinletisi sunacaklar. Toplanüya giriş serbest olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle