Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8TEMMUZ1994CUMA
DIZIYAZI
Rus Pen Klüp Başkan Yardımcısı Andrei Voznesensky Cumhuriyet için yazdı
Sihirli dize - XX (ya da 2002 ?)"Boğaz'ı hiç ziyaret etmemistim."(*)
Ama Mimarlık Enstitüsü sınavında bizden,
Ayasofya'nın yatay ve düşey kesitinin ezbere çi-
zimi soruldu. Sınava hazırlanırken bir kağıda, bu
yapının menner vaftiz kurnası üzerine kazınmış
yazılannı çekmiştim: "nisponanornirnatamimo-
nanopsuı"- Yalnızca yüzünüzü kirden değil, ken-
dinizi de günahlannızdan anndınn... Sağdan so-
la ve soldan sağa okunduğunda aynı olan bu söz-
cûk, insanlık tarihinin ilk sihirli dızelerinden biri
sayılıyor. Kanunca sihirli dize, dilin ikili yönûnü,
Müslüman ve Yafaudi toplumlannın soldan "tra-
fiğP ile Hıristiyanlann sağdan trafığinin bütün-
lüğunü içerir. Burada Doğu ile Batı kesişir. Tari-
hin birbihne dolanmış metnini tararken 'sihirli di-
ze yasas'nı daha somut bir biçimde kavrayabili-
yorum. 1905-1917 devrim açığı, 1983 (belki de
1995'e dek uzanan) karşıt-açık ile bakışıklı olup
arada, yüzyılın sonuna dek 5-17 yıllık eşit bir za-
man dılimı kalmaktadır.
Günümüz genç ozanlannın sihirli dizenin ye-
niden doğuşuna gösterdikleri yakın ilgi, bir rast-
lantı değil. "Sihirli Dizedler KongresT geçen yıl
Moskova'da toplandı. Kursky Gan'nın hemen
karşısında her iki yandan okunabilen ışıklı şiir di-
zeleri, kocakanlan bile ûrkûtüyordu.
• AyasofVa'nın mermer vaftiz
kurnasına şu vazı kazınmıstır:
4
nisponanomimatanıinıonanop-
sin'.. Yalnızca yüzünüzü kirden
değil. kendinizi de
günahlannızdan anndınn...
Sağdan sola ve soldan sağa
okunduğunda aynı olan bu
sözcük. insanlık tarihinin ilk
sihirli dizelerinden biri savılıvor.
Kanımca sihirli dize. dilin ikili
vönünü. Müslüman ve Yahudi
toplumlannın soldan "trafiği"
ile Hıristiyanlann sağdan
trafığinin bütünlüğünü içerir.
öncü (avant-garde) Rus yıldızbilimci Khkbni-
kovçağdaş başkaldınnın önderi, sokak soyguncu-
su Razin'in Pers prensesine duyduğu cinsel tut-
kuyu dile getiren, her iki yandan okunabilen uzun
şiirinde yaşanan ruhsal ıkilemlen yansıtmakta-
dır.
Yûzyılımızın şiiri, Doğu ve Baü'nın düşünce
sürecini bir odakta toplamaya çalışıyor. Nazun
Hikmet, bizim için Doğu ve Batı öncülüğünûn bir
bütün olarak sergilenmesidir. Yetkililerin bu oza-
na duyduklan öfkeyi dile getiren belgeler daha ye-
ni yeni arşivlerden kamunun gözleri önüne seril-
di. Kendisini kışın, "Doktor Jrvago"nun şimşek-
leri çeken yazan Pasternak'ın yazlıgında tanıdım.
Bir parti veriliyordu.
Portre
Yeııilikçi ötesi şiirin piri
Rus ozan Ambri Andreyeviç Vbmeseulfy; New
York Yazm ve Sanat, ParisGoncours, Mallarme Şi-
ir. Rus Eğitim akedemileri üycsi, Rus Pen Klüp
Başkan Yardımcısı'dır.
1933'te Moskova'da doğdu. Bir inşaat mühendi-
sinin ogludur. I957'de Moskova Mimarlık Yükse-
kokulu'nu bitirdi. Resim ve vitray ile de ilgilenen
\%>znesensky, 50"li yıllarda Rus şürinin gelişmesi-
ni etkileyen genç ozanlardan biridir. Borb Ptater-
nak'uı koruyucuhığuodaki ilk şiırleriyle yetenegi-
ni göstermış, dilin ve dizenin en değişik anlatnn
olanaklanndanyararlanmıştır. Pasternak hayranla-
rmın kurduğu derneğin başkanı olarak. ûnlü yaza-
nn aklanması ve daha sonra müzesinm açılmasına
önayak olmuştur.
Voznesensky. gefcneksel yapılan yıkan "Marte-
ra-UsUlarn
adlı kitabı ile 1959'dagenç yaştafine
kavustu. Yorum, grotesk, dûşgücü, balad çagnşım-
lı bölümlerden bir kurgu olarak Voznesenky, daha
sonrakj yapıtlan için dinamik bir model ortaya koy-
du.
Savasınkorkunçiugunuyansıtan "Gtçyi-Goy»1
'
adlı yapıtında sesi biçımlendirerek aynı yıl doruğa
çıkü. 1960ta "Parabola-ParaboT ve "Mazatka-
Moa&", 1962'de Anıerika gezisinden sonra "Üç
KBfdüAnoBtŞibi Üzerine 40 Çefffleme" ve Leato
hakkmda "Lonzyumo" adlı şiiriennı yayımladı.
Toplumcu bir şair olarak cağm özgûn sorunlanna
-Aflömir>-K«rîıI>ttiı>»ter''iJe'<
tkaı''adlıkitap-
larmda eğildi.
Kraşçev'in, parti karşıtı eylemle suçladığı Vbz-
nesenky'yeKrenüWdebirgün,*BBÎİadendrfnlL
Sesm tozunu atöracagunL" diye bagırdığı bilinir.
Bu olay. ilk kez bir Rus vatandaşının sınırdışı edil-
mek istenmesinin kamuoyu önünde sergilenmesiy-
di. Bu olaydan sonra Voznesensky, yıliarca kitie
iletişimınin aşagılamalanna hedef oldu.
1962-81 yıllan arasmda stadyumlarda okudugu
şiirler ile binlerce kişiye seslenen Voznesensky,
ABD'den de yıgınlann ilgisini çekti. "Tteıe'' der-
gisme göre Voznesensky, Rus dilinin en güçlû oza-
nı. Kitaplan 100-300 bin arasında satıyor. Şiirleri,
deneysel ve feisefi açıdan duyaıiı. Daha çok ozan-
lar için şiir yazan Voznesensky, 1989 yılında genç
ozanlarca Rus "Pmt-avaırtgarde / Yeniikçi ö*wT
şiirinin <
*pap»*sı u
pbi* sayıldı.
1990 yıtında şiire yeni bir biçem getiren Vbz-
nesensky, 'vMeom' adını verdigı 'jfirötesi gonei
denemeter'ini gerçekleştirdi. Videomlar New
York'ta, Paris'te, Moskova'da Puşkin Güzel Sanat-
lar Müzesi'nde sergilendi.
Voznesensky, mûzik diliyle de ilgilenmiş; Mos-
kova'da ilk kez sahneye konan 'rockopera'nın lirik-
lerine ünzasım atmışür.
Andrei Voznesensky
I tnırinı içfeı UP sings oUu
Partinin ey sahipliğini yapan, Nazım'ın dev-
rimci kişiliğinekadeh kaldırdı. Nazım, bir düzelt-
me yaparak kendisinin yalnızca bir devrimci de-
ğil, aynı zamanda bir ozan olduğunu ekJedi ve şi-
irlerinden dizeler döktürmeye başladı. Kimse di-
lini anlamıyordu; ama ben, dizelerin ritmine ve
gücüne kendimi, büyülenircesine kaptırmıştım.
Yola getirilmesi olanaksız ev sahibi, kadehini yi-
ne devrime kaldırdı. Nazım, kendisini iyi hisset-
miyordu. Kısa bir süre sonra evine gitmeye hazır-
landı. Ona evine kadar eşlik ettira Güçlükle so-
luk alıyor, boncuk boncuk terliyordu.
Kar firtınasında soğuk almamak için
koridordan geçerken Pravda, New
York Times gibi birkaç gazete alarak
ekose bir gömlek gibi göğsüne dola-
dı.
200 metre yakındaki evine ulaş-
mak, yanm saatı aşkın bir süre aldı.
Kar, sulu sepken yağryordu. Haberle-
re sanlmış ozan, benım için bir simge
oldu. Daha sonra bu duygulanmı şi-
ire döktüm. Başka hiçbirdönem, böy-
lesi şiirler üretemez.
Birbirimizi sık sık görmeye başla-
dık. Türkçe okuduğu şiirleri dinleme-
ye bayılıyordum. Rusça çeviriler,
özünden çok şeyi alıp götürüyor-
du.Giderek eriyordu. Bir gün, tıpkı
küçük bir çocuk gibi benden akıl da-
nıştı: "Bitiyormusun,benV'era'yaaşı-
ğun. Doktoriar, onunla evlenrnemin
öiümcül olacağuu söylüyoriar. Üç vıh
yıkartamaymıyın, yTtksa hir on yıl da-
hayaşayabilinnişim. Ne dersin,karde-
şün?" Yanıtı, kendisi çok iyi biliyor-
du. Karannı birilerinin desteklemesi-
ni istiyordu.
Saman sansı saçlı Vfera'ya koştu.
Sınm gibi bir delikanlı görünümün-
deydi. Mutluluktan uçarak öldü. Ital-
ya'daki, Moskova'daki toplantılarda
şiirlerimizi okurduk. Ozan olarak özü-
ne dönüktü.
Stadyumlafda şiirler okumamızın
siyasal boyutu abartıldı. Oysa ki ya-
pılmaya çalışılan; dil, biünçaltı ve eki-
nin tinsel bir devinimiydi.
Dilimi, içinde bulunduğum kötü
yûzyılı, dahası 'binyıl'ı seviyorum. Bu
ortamın bir parçası olarak deneyimle-
rimi dile getiriyorum. Şiir, teknolojik
gelişmeleri ortadan kalduTnayı amaç-
lamaz; yalnızca bunu ekinle bütünleş-
tirmeye çalışır.
Olgunlaşma sürecimın en önemli aşamalann-
dan biri, belki de Freiburg'da şiir okuma günüme
katıldıktan sonra Martin Heidegger ile yaptığım
uzun bir söyleşi.. Bana yönelttiği ilk soru, "Tın,
teknolojiw egemen olabilir mi" idi. Bavyera Aka-
demisi 'nin kayıtlanndan alıntılar veriyorum. Son-
ra konuşmasını şöyle sürdürdü:
Andrei Voznesenski,
tstanbul Bienali için
hazuiadığL, iptal
edüince geçen yıl .
Moskova'da sergüenen
ünlü 'yumurta'sıvia
UgiK şöyle diyor: En
uzun şiirimi, Ruslann
paskahya yumurtasını
bov^ma yöntemiyie
oluşturduğuın,
yerkürevi süngeleyen 5
metre boyundaki
menner bir
Şıımurta'ya
dönüştûrdüm.
Ulkemin olduğu yere
bir delik açıldı. Bu,
yazuun bulunmasrybı
başla>an tarihin de
ötesinde bir şeydL
Sergi bir olaya, bir
karnavala dönûştü.
DeUğin içinde rock
vıldızlan konser verdi,
şiirler okundu. Yoksul
Moskova sokaklanna
ücretsiz neşe dağraldL
Yoldan geçenler,
üstüne kendi dizelerini
ve çizimlerini karaladL
Sarhoşlar ve köpekler,
kaidesine işedi.
Sevgüfler, içinde
seviştL.
Heidegger: Mimar! Mimarlık.. Yunanca'da öz-
gün anlamı 'ustayapıma'...
Sanınm, Türkiye'de bir im ya da bir harfin mi-
marlığa nasıl dönüştürüldüğünü anlatmaya gerek
yok. Kuran'ın ilk harfi elif minareye dönûşmûş.
Işte şu anda ürettiğim Mdeo-îBr' bu türde bir şey.
Işitsel dönem artık videoya uyarlanıyor. Şiir, hem
Andrei Voznesensky'nin şiirinden bir örnek
Oza 'dan bölümler
Sanşınım, canım benim, ne ettim ben!
Acı mı vereceksana bu şiirim?
Ben hep seni yaşatmayı um/nuştum,
Gel gör ki, yalnızca yıhmdı getirdiğim.
O koca bencil, çılgın Goethe,
O talim başçavuşu, nasılsa buyurmuş:
"Dur ey zaman, ne güzelsin!" diye
Hayır, yürü ey zaman „ Yürü! Sakrn dönme geriyel
Neden zincire vurmalı yaşamı, hani bir at hırsızı
Baglarya bir atı ayağından! Sen ve ben
Neler vermedik yaşarken birbirimize.
ölmezlik durdurmaya kalkmaktır zamanı.
Durdurmak gibi birfilmi belli bir görûntûde.
Ölmezlik demir kapılar ardına kor sizi
Anna, Oza ve Beatrice „ tümüyle
Kafese tıkümıştır maymımlar gibi
Vegüler seyredenler yüzsüzce
Benzerlikler bıdup kendileriyle.
Görmemek ne acı seni şimdi
Vegörmek bir zevzek sürüsü arasında
Senden pay çıkanrken kendine her biri
Hiç kalır acısı bunun ölümün yanında.
Bilirim bağışlarsın beni üzülsen de lazsan da
Ama yalnızca bahp sözcükiereyaşamasızın biri
Yazdığım dizelere bahp birgarip tanımlarsa seni
Onulmaz biryara açmıştır bağnnda.
Elveda Oza, uzat dizelerden parmaklıklara ellerini
Soluğum kesiliyor, kanım üşüşüyor başıma
Tiıtargibi avucumda çırpınan bir kelebeği
Titreksesini duyarken telefonda.
XIV
Selam Oza, evde, geceleyin
Ya da uzakta biryerde, neresi olursa olsun,
havlarken köpekler, yalarken kendi göz yaşlannı
Senin soluğundur duyduğum ses.
Selam Oza!
Nasıl bilebiliniim, sinik ve gülünç
Bir kişi gibi, ürkerekgiren birgöle,
Gerçekte korku olduğunu aşkm, söyle?
Selam Oza! Ne korkunç, bir başına düşünmek şimdi seni?
Daha da korkunç, bir başına değilsen oysa:
Şeytan öylesine doyumsuz birgüzellik vermiş ki sana.
Selam Oza!
Ey -insanlar, lokomotifler, mikroplar
Gerin kanatlanmzı elinizden geldiğince ona.
Harcatmam onu, dokundurtmam talına.
Selam Oza!
Yaşam bir bitki değilse aslında,
Neden dilimliyor, parçalıyor insanlar onu
Selam Oza! Ne acı bu denli geç rastlamak sana
Ve böylesine erken ayrı kalmak sonunda.
Karşıtlar getiriliyor bir araya
Bırak çekeyim kahnnı ve acını kendime
Çünkü acilı kutbuyum mıknatısm ben
Sense sevinçli. Dilerim sonuna dek kalırsın öyle.
Dilerim hiç bilmezsin ne denli hüziinlüyüm.
Inan, kendimle üzmeyeceğim seni
Inan, ders olamayacak sana ölümüm.
tnan, yük olmayacağım sana yaşamımla.
Selam Oza, dilerim ışıl ışıl kalırsın hep
Bir sokakfenerinden sızan bir ışıkgibi.
Suçlayamam bıraktpgittiğin için beni.
Şükür ki girdin yaşamıma.
Selam Oza!
sözel hem de görsel bir yapıya sahiptir.
En uzun şiirimi, Ruslann paskalya yumurtası-
nı boyama yöntemiyle oluşturduğum, yerkûreyi
simgeleyen 5 metre boyundaki mermer bir 'yu-
murta'ya dönûştûrdûm. Ülkemin olduğu yere bir
delik açıldı. Bu, yazının bulunmasıyla başlayan
tarihin de ötesinde bir şeydi. 'Yumurta'nın üzeri-
ne çepeçevre dizeler yazılmış, belli dilimlerine
TV ekranlan yerleştirilmişti.
IVurama'Moskova'ıta
'Yumurta'yı; 2 Mayıs 1993 günü açılması ta-
sarlanan. belki de şimdi gazetenize katkıda bulun-
malan için çağnlan aynı aydın kişilerden biri ola-
rak fstanbul Bienali için hazırlıyordum. Ancak
bienal, son dakikada iptal edildi. Şimdi, gazete
sayfasında meslektaşlanmla bir araya gelmekten
mutluyum.
'Yumurta'ya gelince.. Onu 18 Nisan Paskalya
günü, Moskova'nın merkezindeki bir meydanda
sergiledim. Sergi bir olaya, bir karnavala dönüş-
tü. Deliğin içinde rock yıldızlan konser verdi, şi-
irler okundu, havai fişekleratıldı. Yoksul Mosko-
va sokaklanna ücretsiz neşe dağıtıldı. 'Yumurta',
meydanda altı ay kaldı ve yaşamın bir parçası ol-
du. Yoldan geçenler, üstüne kendi dizelerini ve çi-
zimlerini karaladı. Sarhoşlar ve köpekler, kaide-
sine işedi. Çocuklar, metal sacayağına tırmandı.
Sevgililer, içinde sevişti. tt
BeyazEv"kurşunyağ-
muruna tutulduğunda.. 'yumurta'ya bitişik bir
damdan açılan ateş sonucu üç kişi vuruldu. Mer-
merin üzerinde iki kurşun ızi kaldı...
•Yûzyılımızın şiiri. Doğu ve
Batı'nın düsünce sürecini bir
odakta toplamaya çalısıyor.
Nazım Hikmet. bizim icin Doğu
ve Batı öncülüğünûn bir bütün
olarak sergilenmesidir.
Kendisini kışın. Pasternak'ın
yazlıgında bir partide tanıdım.
Ev sahibi. Nazım'ın devrimci
kişiliğine kadeh kaldırdı.
Nazım. kendisinin aynı zamanda
bir ozan olduğunu söyledi ve
şiirlerinden dizeler okudu.
Kimse dilini anlamıyordu: ama
ben. dizelerin ritmine ve gücüne
kendimi. büyülenircesine
kaptırmıştım.
Yoldan geçenler ve okurlar, metnin yardımcı
yazarlan oldu. Yazar ve okurlar yer değiştirdi. Yu-
murta neredeyse, "şür üstüne şiir" oldu ve adeta
Roland Barthes'ın, yok olmaya yüz tutmuş kıtap
türünün yerini alacak bir topografîk "arama"
metni düşü gerçekleşti. Yazılı metnin doğuşunu
l.Ö. 3000 yılı olarak kabul edersek.. 'sflürtt dize
vasası'na göre Î.S. 3000, kitabın ölüm yılı ola-
cak... Çağımızın malzemeleri ile çalışmak hoşu-
ma gidiyor. En gizemli maddelerden biri olan
cam, eski zamanlarda siyah, san ve Mısır mavisi
renginde olup saydam değildi. Camın saydam ve
renksiz bir yapıya sahip olması, ancak l.S. 1. yüz-
yıla rastlar. Cam, ışığın, yapısında toplanarak kı-
nlmasma ve başka boyutlara dönüşmesine yol
açar. Tarihin ilk vitray örnekleri Ayasofya'da bu-
lunur. Yaklaşık 2.5 cm kalınlığındaİci döküm cam-
la çalışmak, son derece zeykli bir iştir. Uzayın, tıp-
kı Joyce'un "Ulysses''i gibi kınlmasına neden olur.
Günümüz Rusyası'nm içinde bulun-
duğu kanşıklıkta, insanlann yoksulluk
ve umutsuzluğunu görmek yürek para-
layıcı. Şiir; bu insanlara, siyasal nitelik-
li gönül alıcı sözcüklerden çok, somut
bir yardım sunar.. ve işte bu nedenledir
ki adına. "somut şnr" denmektedir.
Arami, "Baba Tann"nın Rusya'daki
karşılığı olan "Avva" otomobil şirketi
için bir logo oluşturdum. Logo, hem
sağdan sola hem de soldan sağa okun-
duğunda aynı sözcüğü veriyor. Yakın-
da Rusya caddelerinde ve karlann üze-
rinde "avvavvavvavvavva'' yazılı lastik
izleri okunabilecek; sayfaya değil de..
insanlann teptiği yollara basılı bir şiir
metni. Çeviriden yana değilim.
Bugün 20 şubat... Araba dikiz ayna-
lanndan oluşturduğum ve AWA yazı-
sııu yansıtan son yontum "Manege"de
sergilendi. Bu, ya yeni 'binyıl'ın bir yan-
sımasıysa...
Ülkemin ilkel iktisatçılan, bizi geçen
yüzyılm ilkel kapitalizmine sürükleme-
ye çabalarken.. ben, 'süıirB dize'nin bir
'yeniden doğuş'u simgelediği görüşünü
onaylamıyorum.
'Sihirli dize' örneğinde, gelecek gü-
nümüze dağılmış, bir ekin bir başkası-
na geçmiş, belli düşünce yapılan baş-
kalanna kanşmıştır. Bu örnek, bizi dün-
yanın içine taşıyarak merkeze, varlıkla-
nn özüne yaklaşmamızı olası kılar. Is-
tanbul'dan çuvallarla koyun derisi taşı-
yan bir yığın Rus tüccar, burada 'mekik-
çiler' diye tanımlanır. Acaba bu 'sihirii
dize gezginleri' Ayasofya'daki vaftiz
kurnası üzerine kazılan dizelerin özünü
kavrayabilecekler mi?
* Rus ozan Sergey Yesenin 'in ünlü
dizesi
Yann: Andreas Politakis
Y A Y I N H A K K I E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
ANKARAANKA
MÜŞERREF HEKİMOCLU
Törenler veDüşünceler
Sabahleyin telefon, ANRA'dan Timur Türkan, üzgün ve
şaşkın, güç konuşuyor, acı haberi veriyor:
- Teoman Ağabey'i yitirdik, trafik kazasında, Seferihi-
sar'a tatile giderken...
Telefonu kapıyor, Teoman Erel'i düşünüyorum. 1970li
yıllan, ANKA'da birlikte çaliŞtığımız günleri. Ortak coşku-
muzu, çabalarımızı. Kimi zaman nasıl tartışırdık, ama
sağlıklı yorumlara varırdık sonra.
Belleğimde anılar, yüreğimde acı, Dışişleri Bakanlığı'-
na gidiyorum. Atina'da terörist kurşunlarıyla yaşammı yi-
tiren ömer Haluk SipahioS'u'nun cenaze törenine. Ba-
kanhğın önü yine çok kalabalık. Son yıllarda unuttuğumuz
olaylar yeniden gündeme geldi. Diplomatlanmızın yazgı-
sı değişmiyor. Şimdiye dek otuz dört görevli yaşammı yi-
tirdi dış görevde, geride kafanlar da gözünü kırpmadan
görevi sürdürüyor. DMEDD çelengine bakıyorum hüzün-
le, yanında dönem arkadaşlarmdan, Dışişleri Bakanı1
-
ndan, Başbakan'dan, Genelkurmay Başkanı'ndan çiçek-
ler, bahçelerden yeni derlenmiş gibi. Haluk Sipahioğlu da
meslek dalında açarken solan bir çiçek değil mi?
Kalabalıkta Erdal İnönü ve Hikmet Çeöni gördüm ön-
ce, sonra Ecevit geldi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Güreş, Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör
özden, SHP Genel Başkanı Murat Karayakpın, öteki ba-
kanlar ve değişik partilerden politikacılar. Neyse, liderler
birbiriyle konuşuyor artık. Ecevit'le Erdal Bey'in, Karayal-
çın'ın konuşmalarmı da ilgiyle izliyor çevredekiler. Başta
Yunan Büyükelçisi, yabancı diplomatlar da orada. Dışiş-
leri Bakanı Çetin'in konuşmasını dinlerken Sayın Büyü-
kelçi ne düşünüyor acaba? Yunanistan'da yaşanan dör-
düncü olay bu! Terörle savaş kolay değil elbet, ülkemizde
de tam sonuç alınamıyor, ama teröristlere bakış çok
önemli değil mi, bölücü örgütlerin çalışması, barınması
için kucak açanların sergilediği gerçek de hayli düşündü-
rücü. Ayrıca uyarıcı... Hafta başında Dkk) SoÖrlyu'nun
yazısını okudunuz mu gazetemizde. Barış sevdalısı bir
Yunan yazar, barbarlığın yenileceğine inanarak gülüm-
süyor. "Benden Selam Söyle Anadolu"ya adlı kitabının
sıcak esintileriyle okudum son yazıyı. Ecevit i de başka
esintilerle selamladım cenaze töreninde. "Atinalı Karde-
şim" şiirinin dizeleriyle, 1974 yılında Meclis kürsüsünde
de okudu o dizeleri. Ege'nin bir barış gölü olması için çağ-
rılar, kalıcı barış olması için gerekli politika oluşması he-
pimizin umuduydu o zaman. Umut soldu, yeşerseydi
dünyamız daha değişik konularda olmaz mıydı acaba?
"Kurtuluş" filminin Yunan cephesinde ya da Atinada ge-
çen sahneleri geliyor gözümün önüne. Tarih tekrarlanı-
yor mu? Yakın komşuları uzaklaştıranlar, barışı değil
savaşı yeğleyenler aynı güçler değil mi? Türk ya da Yu-
nan halkı barış içinde yan yana yaşamak ister ancak. Kalı-
cı barışı özler.
• * •
Hafta başı Zübeyde Hanım Şehit Anaları Vakfı'nın açılış
töreninde de yaşadım bu gerçeği. Vakfın kuruluşundan
bu köşede söz ettim daha önce. Başbakan Tansu Çllter'in
girişimiyle kuruldu. Kısa sürede hayli yol aldı. Kurtuluş'ta
güzel bir bina, Vakıfbank bağışıyla döşeniyor, kadrosu
oluşuyor, yönetim kurulu da belli projeleri uygulamaya
başlamış bulunuyor. İlk aşamada şehıt anaları, aileleri
saptanıyor ve bilgisayara geçiyor. Bir sorun, bir çağrı
olursa kolay ulaşılacak. Sağlık sorunlanna da öncelik ve-
rilecek, ama kolay değil. Duygusal anlarda, coşkuyla dü-
şünülen, önerilen planlar yaşama geçmiyor çoğu kez.
Şehit anaları onurlu bir direniş sergiledi bu törende. Ki-
mi başörtülü, kimi yemenili, kimi başı açık, kimi genç, kimi
orta yaşlı, ama ortak bir acıyla yanıyor yürekleri. Hepsinin
gözü yaşlı, ama bir şehit anası olmanın bilincini güzel ta-
şıyorlar. Konuşurken ağlıyor, ağlarken gülümsüyor, diki-
liyorlar, ilgiyle dinlerseniz sevgiyle kucaklıyorlar sizi,
teşekkür ediyorlar! Şehit oğullarınm öykülerini dinlerken
acıya gömülüyor insan, daha derinden duyuyor barış öz-
lemini. Toprak sevgisinin, bütünlüğün, bölünmezliğin an-
lamını daha kapsamlı düşünüyor. Şehit anası sayısı beş
binlere ulaşıyor bilgisayarda. Analardan biri de içten ses-
leniyor; şehit oğlum feda olsun vatanıma, gerekirse öbür
oğlumu da veririm, diyor! Vatan için ölmek yüce bir olay
elbet. Yaşayanlar da ölüleri rahatuyutarakyücelirbence.
Savaşı barışa dönüştürerek. Ters koşulları düze çevire-
rek, karşı karşıya değil, yan yana, konuşarak, tartışarak,
uzlaşarak. Paris'te barış ödülünü kimler aldı bakın, kanlı
savaşlardan sonra masaya oturanlar değil mi?
Kolay değil ama, umutsuz denilemez. inancımızı yitir-
meyelim.
Zübeyde Hanım Şehit Anaları Vakfı'ndan şehit anaları-
nın sayısı artmasın, evlat acısı dinsin dileğiyle ayrıldım
ben. Güneydoğu Anadolu'da barışı yaşamak özlemiyle.
Dışişleri Bakanlığı'nın önündeki törende de belli tepkileri-
mi gizleyemedim politikacı dostlarımdan. Bir cenaze tö-
reninde yan yana geliyor, uygarca konuşuyorlar ama
ülke sorunlarının çözümünde bir araya gelemiyorlar hiç!
Uzlaşmazlığı aşamıyor, ortak bir politika üretemiyorlar.
Ayrılırken duygularımı gizleyemedim.
- Cenaze törenlerinde çok sık buluşuyoruz, dedim. Tra-
fik kazasında ölenler, Güneydoğu'da ölenler, Atina'da
ölenlerle mezarlığa dönüşüyor ülkemiz. Bu mezarlıkta
güzel bir şeyler yeşertmek bekleniyor.
Erdal Bey gülümsedi galiba. Ben de Karayalçın'a bak-
tım. Bu sözlerim özellikle size, dedim.
SHP'Iİ bakanların değişmesiyle ilgili haberler hayli ge-
niş yer alıyor basın ve TV'de. Bakan değiştirmek neyi
değiştirecek acaba ya da neyi değiştiremeyecek!
SHP toplumdaki beklentilerin doğrultusunu bilmiyor
mu?
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Ot ya da ekin yığını. 2/
Aritmetik hesap yap-
makta kullanılan, birçok
devingen parça dizisiyie
donatılmış düzenek...
Endüstri. 3/ Toprak
damlan sıkıştırmakta
kullanılan, ağir taş silin-
dir... Yünden dövülerek
yapılan kalın ve kaba ku-
maş. 4/ Iğdır ilinin bir il-
çesi... Belirti. 5/ Hint 8
müziğinde kullanılan g
yaylı bir çalgı. 6/ Küçük
akarsu... Bir Pasifık ülkesi
1_2 3
olan
Batı Samoa'nın başkenti. 7/ Yalı-
tım maddesi, çimento ve kiremit
yapımında kullanılan bir toprak
çinsi. 8/ Bir gösterme sıfaü...
Özerk. 9/ İri taneli bezelye cinsi...
Kaz Dağı'nın mitolojik dönemler-
deki adı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Sabır... Baryum elememinin
simgesi. 2/ Gereğinden çok yernek
yiyen... Asya'da bir ırmak 3/
Acıağaç da denilen ve sıcak ülkelerde yetişen bir ağaç. 4/ Bilgiç-
lik taslayan kimse... Satrançta özel bir hareket. 5/ Saçlan ağar-
maya başlamış orta yaşlı erkek. 6/ Bakınn simgesi... Gövdeyi
omuzlann üstünden çepeçevre saracak biçimde yapümış olan
bir tür üst giysisi. 7/ Şınır nişanı... Uhi Cemal Erkin'in oda mü-
ziği için bestelediği bir yapıtı.»/ Soyunda şair yokken ve hiçbir
eğitim görmeden kendi kendine şair olan kimse... "Yaz bahar
ayında bir — verdiler/Yandırr. gntim ala karlı dağ iken" (Kara-
caoğlan). 9/ Alman faşısti... Ls
tü kapah olarak anlatma.