Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 3 TEMMUZ1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
22. ULUSLARARASIISTANBUL MUZIK FESTIVALI
Herbiggibibirşefve Güneşgibibir viyolaa
E > İ N İLYASOĞLU
Geçen hafta İstanbul Festivali'nin
konuİdan tngiliz ağırlıklıydı: BBC
Senfoni Orkestrası, Günther Herbig,
Ruşen Güneş ve Gabrieii Topiuluğu'nu
Jdik
Istanbul'a ilk kez konuk olan BBC
Seırfoni Orkestrası'nın geçen haftaki
konserleri büyük coşku uyandırdı. tlk
gece LJoyd VVebber'in solistliğindeki
konseri dinleyenler unutulmaz anlar
yaşadıklannı söylediler. tkinci gece ise
yine unutulmaz anlar yaşandı. Her
şeyden öne Günther Herbig gibi bir
şefi izlemek başlı başına bir olaydı.
BBC Senfoni Orkestrası'nın Doğu Al-
man kökenü şefi Günter Herbig
(1931), Karajan'ın yakın dostu olmuş.
1977-1983 arasında Berlin Senfoni Or-
kestrası'nın sanat yönetmenliğini
yapmış.
örnek bir iyi şef
1984'ten beri Amerika'da sürdür-
düğü yaşamında Nevv York Filarmo-
ni, Boston, Chicago ve San Francisco
gibi belli başb orkestralan yönetmek-
te. Hani sorarlar, iyi şef ne demek.. ya
da şefin sağ eli tempoyu vurur da sol
eli ne işe yarar; Günther Herbig'in yö-
netimini izleyince örnek bir "iyi şef"i
tanımış oluyorsunuz... Orkestranın
içinden, hiçbir çalgıyı çalmayan insa-
na bile neredeyse bir elektrik ulaşünp
herhangi bir çalgı çalmasını sağlayabi-
lir Herbig. Net vuruşlan, sol elindeki
ifade zenginliği, yürekten gelen coşku-
su ile sanki sokaktan geçen adamı or-
kestranın bir üyesi haline dönüştûre-
bilir! BBC Senfoni Orkestrası Sir Ad-
rian Boult tarafından 1930'da kurulan
bir topluluk. Bugüne dek çağımızın en
büyük şefleri, hatta Toscanini bile yö-
netmiş bu orkestrayı. Topluluğun di-
siplinli gruplan, virtüözite sahibi grup
şefleri rafıne bir yoruma yardıma ol-
dular.
Orkestra ile dengeli diyalog
Viyolacımız Ruşen Güneş ise 1988'-
den bu yana viyola grup şefi olduğu
BBC Senfoni Orkestrası'na bu kez
Bartok'un "Viyola Konçertosu" ile so-
list olarak katıldı. (Kendi orkestra-
BBC Senfoni
Orkestrası'nın
konserlerinde
unutulmaz
anlar yaşandı.
Herşeyden
önce Günther
Herbig gibi bir
şefi izlemek
başh başına bir
olaydı. (sağda).
Gabrieii
Topluluğu
(solda).
sının üyelerinin onu ayakta alkışma-
lan gunır vericiydi.) Güzel tonu, Bar-
tok'un yer yer hüzünlü yer yer halk
dansı coşkusu taşıyan konçertosunda
pınl pınl parladı. Viyolanın çalgı ola-
rak kendine özgü tok sesindekı gizemi;
Güneş'in yorumu ve orkestrasının
dengeli diyaloğu ile dinledik. Ruşen
Güneş, bize göre bu festivalin yıldı-
zlanndan biriydi. Çağımızın en ünlü
tngiliz bestecilerinden Mkhael Tip-
pett'in (1905) "Ayin Danslan", beste-
cinin 1946-52 yıllan arasında yazdığı
"Yazortası Düğünü" başlıklı operası-
ndan alınma bir bale müziği. Herbig
ve BBC Senfoni Orkestrası ikinci kon-
serin gjriş müziği olarak bu yapıtı seç-
mişler. Ancak bale müziğinin, görün-
tü olmaksızın, yalnız orkestra ile
çalındığı zaman genel yazgısı olan
ağırlık bu yapıtta da gecerliydi. Yoğun
armonik yapısı ve karmaşık tekniği ile
19. yüzyıl sonundan esintileri yirminci
yüzyıla taşıyan bir yapıttı. Kim bilir
belkı de bir gün Tippett'in bu ünlü
operasını, "Yazortası Düğünü"nü
İstanbul'da bir temsilde dinleme
fırsatı buluruz! Günther Herbig, çağ-
daş yapıtlan çok desteklemiş. yenilik-
lere açık bir şef. Ancak, "Şu sıralarda
Bu festivalin yıldızlanndan biriydi viyolacı Ruşen Güneş (sağda).
Istanbul'a ilk kez konuk olan BBC Senfoni Orkestrası'nın
konserleri de büyük coşku yarattı (üstte).
bir besteci olmak istemezdim" diyor.
"Besteciler eski yüzyillardaki gibi, eser
siparişi almıyorlar. Kendilerini geçin-
dirmek için ya öğretmenlik yapmak ya
da zengin biriyle evlenmek durumunda-
lar! Artık bestekriyle geçinen, her yeni
yapıtı hemen seslendirilip takdir edilen
sanatçı kalmadı. Ben Amerika'ya git-
tikten sonra, özeüikk çok modern an-
laytştaki yaprtlann ilgi görmediğini
gözledim. Bütün konser organizatörle-
ri, saJon dolmaz kaygısı ile yeni yapıt
almıyorlar programa!"
Akademik bir seminer gibi
Konserin ikinci yansındaki Dvo-
rak'ın "8. Senfoni"sinin tadını ise uzun
süre unutamayacağız. Herbig'in ya-
ratıcı yönetimi, "doğa senfonisi" ola-
rak nitelenen bu yapıü her bölümde
incelikleriyle ortaya koydu. Konser
sonrasında Günther Herbig sahnede
son derece terlediği halde Aya İrini'-
nin koşullanndan çok mutlu olduğu-
nu, böylesi tarihsel bir ortamda çal-
manın ayn bir coşkusu olduğunu söy-
lüyordu.
Londra Gabrieii Metal Üfieme
Çalgılar Grubu'nun konseri, akade-
mik bir seminer gibiydi. Her biri
çalgısının ustası ve bir arada çalı-
şmarun, aynı soluğu üflemenin sırnnı
çözmüş sanatçılardan oluşan toplu-
luk, tarihten ve günümüzden seçtiği
yapıtlarla programını zenginleştirmiş-
ti.
Yeni ve eski yapıtlar birarada
Britten'ın, "Rııs Cenaze Marşı";
Dvorak'ın ilk kez tanıştığımız üfleme
çalgılar parçalan; Grieg'ın "Cenaze
Marşı" ve gruba adını veren Giovanni
Gabrieji'nin 16. yüzyıldan "Bir Kutsal
Senfoni
M
si, programa özellik ka-
zandırdı. Londra Gabrieii Üfleme
Çalgılar Grubu'nun amacı, hem tari-
hin derinliklerinden bu çalgılar için
yazılmış müzikleri derlemek hem de
günümüzde bu çalgılar topluluğunu
yaşatacak besteler ısmarlamak. Sırf
metal üflemeli çalgalann tmısını birleş-
tirebilen, tertemiz tonlanyla ve yer yer
trombonlann org sesi duyurmasıyla
yoğunluk kazanan Gabrieii Topiulu-
ğu'nu önümüzdeki yıllarda değişik
programlarda dinlemeyi dileriz.
Larry Coryell, Türk izleyicisinin zengin bir tarihi, ilginç ve çeşitli kültürü olduğunu belirtiyor
Müziğe bir ruhla karşılık verenleri görmenin güzelliği
DAMLA GÖKDEL
Larry Coryell çevresine karşı son derece dikkatli
ve önsezili bir insan, sadece bâkmıyor, görüyor ve
anlamaya çalışıyor. Bir şeyi merak ettiğinde boş
verip geçiştirmeyerek ısrarla soruyor, öğrenmeye
çalışıyor. Insanlarla olan iletişimi öylesine önemli
ki, sırf bu yüzden Türkçe öğrenmeye çabşmış ve
inatla kullanmaya da özen gösteriyor. Kendisiyle
yaptığımız sohbet sürüp giderken dahi gözleri sü-
rekli etrafı araştırarak en küçük aynntıyı bile izli-
yor.
Uluslararası tstanbul Caz Festivali'nin resmi caz
kulübü olan Ortaköy'deki Esma Sultan Jazz
Oub'da dinleyicileriyle buluşacak olan Larry Cor-
yell için' merak, başannın yansı' demek. Kendisi de
"Keodüni çevremden soyûtlamış olarak yaşamayı
asla düşünemem çünkü bu, işin kolay yanına kaç-
mak olur. Oysa ben merak edip öğrenroek zonında-
ymı" diyerek konuşuyor. Henüz dört yaşında
küçük bir çocukken piyano çalmaya başlayan sa-
natçı müzikten büinçli olarak etkilenişini şöyle an-
latıyor.
Her türlü müzikten etkileniyordum
"O yıDarda duyduğum her türiû müzikten etkDe-
niyordum. Çevremde, radyoda, kilisede duyduğum
ne varsa hemen aklıma kaydediyordum. BeUüde ilk
etkilenişun ruhani müzik sayesinde obnuştur. Sık sık
ayinlere giderdik ve ilahikrden müthiş etkilenir dim.
Birde gitarist Chat Atkjns'idinlerken içimde büyük
bir kıptrtı uyanırdı. Gitar o yıüarda en fazla dinledi-
ğinı müzik aletiydi. Ne zaman ki araba kuDanmaya
baştadnn, Bluesia tantştım. tlkgençligin de verdîği
bir beyecanla çeşitli tür müzikleri denedim." Daha
sonralan, müzikle uğraşan pek çok gencin yolunu
tuttuğu, gidilmesi adeta bir gelenek halini alan
Nevv York şehrine yerleşir.
Yıl 1965'tir ve o meşhur Beatles fırtınası esiyor-
dur. Coryell müzikle daha profesyonelce uğVaş-
mak istediğinden 'çok eğitseldi' diyerek tarif ettiği
klasik gitar derslerine başlar.. Ardından da Chfco
Hamüton. Gary Burton ve The Free Spirits ile
yaptığı ilk profesyonel çalışmalan gelir. Kendisine
Chico Hamilton'ı sorduğumuzda "Babamdan mı
söz edjyorsnnıız" diye soruyor. Şaşırdığunızı gö-
rünce de devam ediyor: "Türkçede de söylediğiniz
gibi 'Çiko abi'. O benim erkek kardeşimdi. Belki de
öz babam demeliyim. Beni caz dünyasıyla tamştıran
da o otoıuşrur. The Free Spirits ise folk ve rock gibi
değisik müzik tûrkrini bünyesine katan cazın çeşrtli-
Kğini savunan bir toptuluktu." Sanatçıdan 1965 se-
nesıne geri dönmesini istediğimizde durup düşü-
nüyor ve şöyle devam ediyor:
"1965'te biç param yoktu. Hayatta kalabümek
için nerede bir iş bulursam orada çauşmak zorun-
daydnn. Derken Chico ile tanıştnn. Onunla birlik-
teyken parasız kalmıyordum çünkü caltşmama ola
nak tamnıyordu. Beni New York sahnelerine tanrtan
da o otdu zaten. Aynı zamanda da The Free Spirits
ik rock müziğiııi ve rock yıküzlannı tamdım. Beatles
çok popûJerdi. Bazen onlardan çalıyor, onlan takUt
ediyorduk. Sakm yabana atmayın. Btnı yapmak da
çok güçtür. Üstettk esas Oginiz cazsa."
O yıllarda müzik ciddi bir işti
Larry Coryell'a Music Gig dergisinin onu rock'n
roll'un ateşiyle cazın zekasını birleştiren adam ola-
rak ilan ettiğini anımsaüyoruz. Gülerek "öyle mi
yıptmsmı" diyerek cevap veriyor. "Size söyledim,
ben sadece New York gibi bir şehirde hayatta kal-
maya çaltşıyordum. Ama belki bu arada caz ve
rock'ı da bir araya genrmiş olabflirim. O yıllarda
nrizik dddi işti çünkü. Cazın efsanevi isimleri
v»rdı.." Coryell'ın hemen "Müzik o yıDarda ciddi
jşti" sözlerine aklımız takdıyor ve soruyoruz: Gü-
nûmüzde bu işin ciddi olarak yapılmadığını mı
söylüyorsunuz?
"Günümüzdeki rock müziguıin iyi oMuğimu biç
sanmıyorum. Olsa bile çok azı öyle ve müzik türleri
birbiriııden kesin bir duvaıia ayrüıyor. Birbirine
kaynaşamıyorlar. Oysa müzik etkileşim demektir.
Yeni herhangi bir şey üretemiyorlar. Tüm yaptıkları
eskileri alıp yeni formlarda sunmak y a da aynen tak-
lit etmek. Ben size soruyonım yeni olup da stri ger-
cekten etkileyen kaç ezgi duyuyorsunuz? Eski tadı
yok. Çok gürühülü ve düdük gibi bir ses çıkanyor-
lar. Bunu yeni nesile karşı oMuğum ya da ben eski-
lerde kaldığun için söykmiyonım. Sadece düriist ol-
maya çahşıyonını."
Coryell bu konu hakkında o kadar dolu gözükü-
yor ki ondan devam etmesini istediğimizde bize
Atatürk'ten tutun da Guns and Roses'a, oradan da
'lokumcu Feridun'a geünceye kadar çeşitli örnekler
vererek sürdüriiyor konuşmasını: " Gİecen gün bir
lokumcuya gittik. Feridun bize çok iyi lokumlar sun-
du. Malmı öyle sıcakkanlı ve içten tanıttı ki işini ger-
çekten de çok iyi yaptığmı düşündüm. Halbuki bu iş
onun hayat göriişünün bir yansımasıydı. Atatürk'ü
ele alın. Tiirkiye'yi daha laik bir toplum haline getir-
meyi başardı. EHni devlet işlerinin içinden rurup çıka-
rabildi. Bu da onun hayat göriişünün bir yansı-
masıydı. Herkesten bir adım öndeydi ve yol gösteri-
yordu. Gorbaçov da buna benzer bir işİev görerek
Sovyetier Birliği'nj dünyaya açn. Çok profesyonel-
ce, çok iyi saptanmtş... İşte sanatçının da buna ben-
zer bir konumu vardır. Hayat anlayışuuz yaptığınız
tstanbul Caz Festivali süresince Larry Coryell üç gece Esma Sultan Jazz Oufo'te olacak.
işe yansır. Hep bir adım almak ve yol göstermek zo-
niDdasınızdır. Sanatçı mutlaka bir sonımluluk taşı-
mabdır. Bir de Guns and Roses'daki Slash gibi baş
belalan var."
Sanki bir kumaş fabrikası gibi...
Coryell bu sözünden sonra bizlere dönerek soru-
yor "Bu sözümden örürü beni tutukiarlar mı der-
siniz?" Ona istediği gibi konuşabileceğini söylüyo-
ruz çünkü belli ki söyleyeceği çok şey var ve olduk-
ça da öfkeli, adeta ateş püskürüyor: "Kişisel fikri-
me göre srfniar. Axl Rose'un yaptığı ise sahnede ka-
fasme ayaklannı sallamak o kadar. Bu da onlann
yaşam stiuerinin bir y ansunası. Çok utandırıcı. Bu
insanlar çok hasta. Kötü anlamda değil sadece çok
mutsuzlar. Onlara bir yol bulmak gerekli. Oysa bi-
raz da olsa farkh bir şeyler yapmak için sonımluluk
taşımalılar. Kendinizi aşmalısınız. Ömeğin Chick
Corea çok çahşıyor. Başansuıa doyup dinlenmiyor.
Hep üeri gitmeye gayret ediyor.."
Larry Coryell'a biraz da Türk seyirrisinden sö-
zetmesini istiyoruz, sahnedeki sanatçıyla iletişimle-
ri nasıl, iyi bir caz kültürleri var mı? Coryell soru-
muzu yanıtlamaya "Evet bir kültürleri var" diyerek
başhyor. "Üstelık çok olumlu bir kültür. Müzik
yapmaya da elverişli. Dünyadaki en çeşitli ve en il-
ginç kültürlerden bir tanesine sahipsiniz. Hep derier
ya Asya ve Avnıpa arasında bir köprii olduğunuzu
buraya gelen bir insan çok daha rahat görebiHyor.
Üstelik çok zengin bir tarihiniz var. Sokağa çıkıp bir
etrafmıza bakın. Hareketter, alrşkanlıklar, gelenek-
ler hep iç içe. Çoğu da yüzlerce sene öncesinden geli-
yor. Sanki kumaş fabrikası gibi renk renk, ceşjt çe-
şit. Ekonomi bir gün iyi bir gün kötü olabilir. ancak
günlük hayattaki o canulık hiç bitmiyor. Modern
topiumlann çoğunda Uetjşün kopukiuğunu ya-
şarsmız, ama burada insanlar bir yolla birbirleriyle
anlaşıyor. Bir sanatçı olarak böylesine güzel bir or-
tama getiyorsunuz. Inanın bu çok büyük bir ayn-
cahk. Müziğe bir ruhla karşılık veren insanlar gör-
mek çok ama çok güzel."
Bir müzik festivalinin ardındanKültür Servisi - İstanbul Kültür ve
Sanat Vakfı tarafından 22'ncisi dü-
zenlenen Uluslararası tstanbul Mü-
zik Festivali, dün Bilkent Uluslara-
rası Akademik Senfoni Orkestrası'-
nın konseriyle sona erdi. Sanatsever-
lerin yoğun ilgi gösterdiği festivalde
40 gösteri gerçekleştirildi.
Ülkemizde yaşanan ekonomik
krizden doğrudan etkilenen festival,
bu yıl sponsor bulmakta oldukça
güçlük çekti. Bu yüzden geçen yıla
göre daha az gösteri düzenlendi, ama
gösterilere kaülım oranlanna ba-
kıldığında geçen yıla göre doluluk
oranının daha yüksek olduğu gözlen-
di.
Festival yöneticilerin yaptığı acı-
klamaya göre, bu yıl Uluslararası
İstanbul Müzdk Festivali'ne 30 bin
seyirci kaülırken gösterilerin doluluk
oranı yüzde 50'yi aştı.
Festivalden notlar
Dolmabahçe Sarayı'nda gerçek-
leştirilen açüış törenine protokole da-
vetli konuklann çoğu gelmedi.
Festivale en büyük desteği veren
Kültür Bakanlığı'nı Müşteşar
Yardıması Gülşen Karakadıoğlu
temsil etti. Kültür Bakanı Fikri Sağ-
lar, daha sonra yaptığı bir açıklama-
da belirttiği gibi Meclis'te Bayındırbk
ve İskan Bakanı'yla ilgili bir gensoru
ve Çekiç Güç görüşmelerine katı-
lmak zorunda olduğundan açılışa
katılamadı. Semra Ozal'ın bile bu-
lunduğu açılışa kaülamayanlar
arasında Cumhurbaşkanı, Başba-
kan, Başbakan Yardıması, bakan-
lar, milletvekilleri ve İstanbul Büyük-
verilmesi gerektiğini belirtti.
Festivalin en çok ilgi çeken konseri
'Tasavvuf Müziğinden Flamenkoya'
oldu. Aya Irini'deki konserde yüzde
140'hk bir katılım gerçekleşirken Aya
İrini, tarihindeki en kalabalık izleyici
topluluğunu ağırladı.
Dresden Filarmoni Orkestrası,
Swıngle Singers, James Galway, La
şehir Belediye Başkanı Tayyip Erdo-
gan da bulunuyordu.
Bu buruk acılışta gözler festivalin
kurucusu Nejat Eczacıbaşı'vı ararken
açılış konuşmasını yapan İstanbul
Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Ku-
rulu Başkanı Şakir Eczacıbası yaşa-
nan ekonomik krize karşın sanata
her zamankinden daha fazla önem
Büyük ilgi gören
Svvingle Singers'm
konser öncesi
sattığı CD'leri
kısa süre içinde
tükendi.
Putte Veneziane di Vivaldi, BBC
Senfoni Orkestrası en çok izleyici
toplayan konserleri verdı. Dresden
Filarmoni Orkestrası, Almanya'daki
yüz bininci seyircisi Martin Konzag'ı
ödül olarak İstanbul'daki konserine
getirdi.
Viyolonselci Juh'an LJoyd Web-
ber"in Aya Irini'de verdiği resital,
elektrik kesintisinin kurbanı oldu.
Trafolarda meydana gelen bir anza
yüzünden elektrikler kesilince resital,
girişe yerleştirilen üç büyük mumun
ışığı altında verildi.
Mumlann sadece merdivenleri
aydınlatması, Webber'ı oldukça güç
bir durumda resital vermeye zorlasa
da izleyiciler bu tarihi yapımn içinde
bir anda oluşan mistik atmosferden
oldukça keyif aldılar.
Festival yöneticilerin belirttiğine
göre, yüzde 120"lik bir doluluk
oranıyla gercekleştirilen konserinde
Svvingle Singers, kendi CD'lerini
konser öncesinde izleyicilere sattı.
CD'ler kısa süre içinde tükendi.
Bütçesi kısıtlı olan, Kültür Ba-
kanlığı'nın ve ban özel kuruluşlann
yardımıyla ayakta kalmaya çalışan
festivalin 22'inci yıh belki biraz bu-
ruktu, ama katıbmcılann ve sanatçı-
lann özverileri görülmeye değerdi.
Birçok konuk sanatçı, ücretlerinde
indirim yapmış, hatta BBC Senfoni
Orkestrası kendi masraflannı bile
karşılamışü.
Her türlü olumsuzluğa karşın festi-
val, ünlü konuklarla sanatseverleri
bir araya getirmeyi başardı. Belki bu
yıl gösterilerin sayısı biraz azalmıştı,
ama Uluslararası İstanbul Müzik
Festivali amacına ulaşmıştı
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
İnsan Olmak...
Bilmem okudunuz muydu, ya da okudunuzsa anımsa-
yabilecek misiniz, bu köşede "Arda'nın Oyunu" başlıklı
bir yazım çıkmıştı...
O yazı yayımlandıktan sonra, birkaç gün, Arda'nın
çevresinden hiçbir ses gelmemesine biraz şaşırmıştım.
Çünkü bizim buralarda Arda'yı tanıyan, seven oldukça
çoktur...
Kimse görmedi anlaşılan yazıyı derken bir telefon...
Arda'nın dayısınm kızı idil...
- Dede, ben de beş buçuğum...
önce anlamadım ne demek istediğini... Arkadan Ar-
da'nın sesi de geliyor, oyun olsun diye telefon ediyorlar
sandım.
Yineledi:
- Dede, ben de beş buçuğum, gelip Arda gibi saçma
sözler söylesem, beni de yazar mısın gazeteye?
Anlaşıldı...
- Yazarım, yazmaz olur muyum!..
Bir süre sonra, baktım, ikisi birlikte bahçe kapısından
girdiler. Bahçede köpek var. İdil köpeklerden pek hoş-
lanmıyor. Hanım hanımcık bir kız...
Köpeği bağladık. Birlikte giriş katının balkonunaçıktık.
Ama ıdil'in bir gözü gene köpekte... Bir yandan da ga-
zeteye yazılacak saçma sözler arıyor... Arda ise sürekli
çevremizde dolanıyor, ikide bir araya girip:
- Dede, onu yazarsan, beni bir daha yazman gerek,
diyor... Anlarsın gibilerden de bakıyor...
Anlıyorum, 2-1 öne geopcek...
Her konuda yarışma... Bayağı çetin ceviz bir maç ada-
mı... Üstelik hep yenecek... Yenilgi diye bir şey yok kita-
bında...
Fırsatını buldukça karşıma alıp:
- Oğlum, bak, biri yenecek, öbürü yenilecek... Sen
sporcu adamsın, yenmekdevar, yenilmekdediyorum...
"Sporcu adamsın " sözü hoşuna<Ja gitse, ötesini sanki
duymuyor bile...
Ben göremedim, geçenlerde plaj voleybolu izleyicile-
ri arasında televizyona da çıkmış.
Mikrofonu uzatan:
- Kim kazanacak? Diye sorunca, hiç duralamadan:
- Babam, demiş...
Anlaşılan şimdilik onun adına babası yarışıyor... ller-
de kesin, "Ben,"6er...
llle kazanmak istemenin ötesinde, bakıyorum, arka-
daşlarını gerçekten seviyor. Özellikle yiyecek konusun-
da tam bir payiaşmacı. Elma, armut, şeftali, muz, evde
ne bulsa götürüp dağıtıyor...
Geçenlerde geldi:
- Dede, gidip büfeden çikolata alalım...
Gittik. Büfenin girişine dergiler, gazeteler asılmış. On-
lara bir baktı. Belli olmaz, çikolatadan vazgeçip dergi
alabilir. Ama, hayır, içeri yöneldi. Tam kapıdan girerken
arkasına döndü:
- Dede, insan olmak iyi bir şey mi?
Bu da nerden çıktı şimdi!..
Bir an duraladım, gözüm dergilere gitti, "Dinozorus"
falan mı var aralarında diye...
Güldüm:
- Sen başka bir şey mi olmak istiyorsun yoksa?
Yanıt vermeden daldı içeri, satıcıya sütlü çikolataları
gösterdi:
-Bunlardandörttane... t, j ^
- Ne oluyor! Niye dört tane? • •
- Dört kişiyiz, dede, arkadaşlarım var bahçede...
Karşı apartmanın bahçesinde oynuyorlar. Orada ar-
kadaşları var: incl, Ece, Gül...
Çikolataları alınca yıldırım gibi koştu gitti. İnsan olmak
iyi mi, kötü mü, konuşamadık.
Acaba dinozor mu olmak geçmişti aklından, ya da taş
adam, kum adam, örümcek adam gibi bir çizgi film kah-
ramanı mı, ya da çiçek, kuş, ağaç filan mı?
Daha önce hiç karşılaşmamıştım böyle birsoruyla:
"İnsan olmak iyi bir şey mi?"
Prof. Dr. Engin Gectan'ın çok güzel bir kitabı vardır,
İnsan Olmak adında. İlk basımı on yıl önce Adam Yayın-
lan'nda yapılmıştı. Onu aldım elime bir yanıt bulabilir
miyim diye.
Daha başlarken "En gelişmiş canlı olan insan" den-
miş. İnsan olmanın iyiliği, kötülüğü söz konusu bile de-
ğil. Kim bilir, belki de o kitabın bütününde saklıdır aradı-
ğım yanıt...
İdil haklı, saçma sözler söylüyor Arda... Bu da işte öy-
le, saçma bir soru... Ama iyice takıldı kafama:
"İnsan olmak iyi bir şey mi?"
Enis Batur keşke o güzelim derginin adını "Cogito"
yerine "Düşünüyorum" koymaktan çekinmeseydi...
Bence, düşünceye çocuksuluk çok yakışıyor...
Louvre Müzesi'nde hırsızlık
PARİS (REUTER)- Paris'teki Louvre Müzesi'nden, dün 17.
yüzyıla ait bir tablo çalındı. Güvenlik görevlilerinin nöbet
değişimleri sırasında içeriye giren hırsız, 1660 yılına ait, sanatçı
Robert Nanteuil'in bir çalışması olan "Jean Dorieu'nun
Portresi"ni çerçevesinden ayırarak çaldı. Yetkililerin yaptığı
açıklamaya göre, aynı gün müzeyi gezen 27 bin ziyaretçinin
içinden sıynlmayı başaran ve henüz kimliği tespit edilemeyen
kişi, resmi ve resmi koruyan cam bölmeyi de alıp çerçeveyi
duvarda asıh bırakarak kaçtı. Açıkarttırma uzmam Ader
Tajan, eserin hırsız tarafından satılamayacak kadar iyi
tamndığmı ve çalan kişinin de para ihtiyaa içinde olmayıp
bunu sadece kendisinı tatmin etmek için yaptığını tahmin
ettiğini söyledi.
Sapanca'da kültür ve sanat festivali
SAPANCA (AA>- Sapanca Belediyesi'nce düzenlenen kültür
ve sanat festivalinin 5'intisi, bu yıl 16-17 temmuz tarihlerinde
gerçekleştirilecek. Belediye Başkanı Osman Nuri Erdoğan'dan
alınan bilgiye göre, 16 temmuz cumartesi günü başlayacak
olan festivalde, sanat ve kültür etkinliklerinin yanı sıra spor
karşılaşmalan ile insan haklan parkında imza günleri, söyleşi
ve müzik şölenleri de yapılacak. Osman Nuri Erdoğan, son
yıllardaki yatınmlarla Sapanca'mn turizm alanında sıçrama
yaptığını belirterek fesüvaün ilçenin daha geniş kitlelere
tanıtılması amacıyla düzenlendiğini kaydetti.
CafeWîen cazseverterin uğrak noktası
Kültür Servisi- Cafe VVİen, uluslararası İstanbul Caz
Festivali'ni izlemeye gelen seyircilere, Açıkhava Tiyatrosu'na
en yakın mesafedeki mekan olması nedeniyle. trafîk sorunu
yaşamadan bir gece geçirmeleri olanağını sağlıyor. Festival
devam ettiği sürece, Viyana usulü akşam mönüsü ile hizmet
vermeyi amaçlayan Cafe Wien, bahçesini de bu amaçla
cazseverlerin beğenisine sundu.
Çaykovşki hatıra parası
Kültür Servisi - Ünlü Rus besteci Piotr tlyiç Çaykovski'nin
ölümünün lOO.yılı anısına gümüş hatıra parası hazırlandı.
Desen ve kalıpçalışmalan heykeltraş Hakkı Baha Çavuşgjl
tarafından gercekleştirilen paranın bir yüzünde bestecinin
portresi ile "Kuğu Gölü" balesinden temsili bir sahne
bulunuyor. Diğer yüzü ise tedavül paralargibi. Nominal
değeri 50.000 lira, ağırlığı 23.33 gram olan para, 925 ayan
gümüşten yapılmış. Satış süresi bir yıl olan ve 5000 adet basılan
Çaykovşki paralan 300.00 liraya satıhyor. İstanbul dışmda
olup da İstanbul Darphanesi veznesinden bugün satışa
çıkanlan paralardan almak isteyenler, "Darphane
Yıldız-İstanbul" adresine yazarak posta ile temin
edebilecekler.