25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 ARALIK 1994 CUMARTESt Ekonomi dikiş tutmuyor mu?YAKUPKEPENEK Türkiye ekonomisi )994"ü bunalımh geçirdi. Ünlü 5 Nisan Önlemleri'ne kar- şın 1995'e girerken de hastalığın atlatıldı- ğı, söylenemiyor; tam tersine. yeni yılın da yeni bir ekonomik iyileştirme yılı olması bekleniyor. Yaklaşık bir yıl önce su yüzüne çıkan, bunalımın parasal öğeleriydi. Hükümetin bono faizinden başlayaraİc faiz oranlannı azaltmagirişimi dövizde 'patladı'. Aralık ortalaması 14 bin TL olan ABD dolan, martta 10.4; nisandada 32.2 bin TL'yeçık- mıştı. Hükümet, faiz oranlannı düşürerek bir yönden iç borç yükünü azaltacaktı, asıl öbür yönüyle de faiz oranının azalması sa- bit sermaye yatınmlannı, buradan da iş bulmayı ve üretimi canlandıracaktı. 1994'ün ilk aylannda yıkılan yalnız bu beklentiler değildi, daha da önemlisi fi- yatlar zincirlerini boşaltıyor; enflasyon, son birkaç yıl boyunca yüzde 65 dolayın- da durağanlık kazanan enflasyon oranı, sıçrama gösteriyordu. 5 Nisan Önlemle- ri'yle çözüm aranan, ya da dikilerek ona- nlmak istenen, ekonominin işte bu para- sal ayağıydı. Yatınmlar, iş bulma ve üre- tim gibi reel alanlar ise her zaman olduğu gibi 'onanm sonrasına' bırakılıyordu. Parasalcı uygulama Yılsonunayaklaşıldığında ekonominin 1994 parasalcı onanmının değerlendiril- mesi gerekir. Gerçekten de önlemler çer- çevesinde yapılan 1MF Anlaşması ile ön- görülen döviz kuru amacına ulaşılmış; do- lann TL fiyatı 38 bin dolayında tutulabil- miştir. Ek olarak da dışalımda görülen ya- vaşlama, dış ticaret açığının daralmasına neden olmuştur. Bunlann dışında kalan "tüm amaçlar" gerçekleşmelerin az ya da çok uzağında kalmaktadır. Reel gelişme- ler ise gerçekten ürkütûcüdür. Gerçekten de hükümet-lMF çevrelerin- ce 1994 bunalımının ana nedeni sayılan bütçe açıklannın 5 Nisan Önlemleri ile büyük ölçüde azaltılacağı ve yaklaşık 110 milyon TL düşürüleceği kestirimi yapıl- mıştı. Ön veriler, bu açığın yaklaşık 50 trilyon fazlasıyla gerçekleşeceği sonucu- nu veriyor. Bu olgu, hükümetin iç piyasa- '. dan yüksek faizle borçlanması ile tamam- oyunun, enflasyon yangınından *'• '^nmeden kurrulmada tek çı- l > \ ' l l dzelle^(r.>iey\.ioşullandı r\a doğru bu konuda birya- < iye olanak verdi. Ancak f/\ kaimu kesimi borçlanma gereği içındel^ payı son üç yılın ortalaması ola- rak toptamın yaklaşık yüzde 35'i olduğu- na göre, KtT zararlanndan tümüyle kur- tulsa da kamu kesimi, ek önlemler alınma- dıkça, açık finansmandan ya da yüksek faizle borçlanmaktan kurtulamayacaktır. Gerçekten de 1995 'te bütçe ödeneklerinin tüm kamu personeline aynlan tutar olan 420 trilyona yakın yanı 388 trilyon TL borç faizi ödeneği olarak aynlmaktadır. "Tam" yanlış olunca hastalığın tedavi- si de olmuyor. IMF Anlaşması' nda enflas- yon oranının 1994'te 111.3 olacağı kesti- rimi yapılmıştı. Ancak yıl sonuna bir ay kala. yıllık enflasyon, geçen yılın "ikika- tı"nın üzerindedir, yüzde 140'a tırmanı- yor. Aralık zamlanyla bu oranın çok daha yükselmesine kesin gözüyle bakılabilir. 1994'ün, etkileri gelecek yıllara da ya- yılacak asıl olumsuzluğu reel sektörlerde- dir. 1MF Anlaşması, ulusal üretimin büyü- me hızının yüzde (eksi) 1.6 olacağını ön- görüyordu. Hükümet bu beklentiyi ekim- de eksi 3.8 ile iki katına çıkardı; son veri- ler, daha şimdiden büyümenin eksi yüzde 5 olacağını gösteriyor. Bu, ulusal gelirin kurumsal olarak ölçüldüğü yıllar içinde bir rekor azalma ya da gelir düşüşüdür. Üretim düşüşleri, özellikle sanayide daha derindir. Ekonominin geleceği açısından kaygı verici öbür gelişme sabit sermaye yatınm- lannın azalmasıdır. Maliye Bakanlığı'nın Bütçe ile birlikte yayımladığı Yıllık Eko- nomik Rapor'da 1994'te sabit sermaye ya- tınmlannın "gercekleşme tahminTyüzde (eksi) 15.7 olarak verilmektedir. Hangi öl- çüye vurulursa vurulsun bu oran ağır bir bunalım göstergesi sayılır ve üretim ve iş bulma olanaklannın daralması anlamına gelir. Işgücü gelişmeleri en erken nisan sonrasında açıklanacaktır; yine de 1994'ün üretim ve yatınm duşüşleri göz önüne alındığında iş bulma yönünden de çok olumsuz geçtiği, yeni iş alanlan açıl- ması bir yana var olan iş alanlannın daral- dığı sonucuna vanlabilir. Işten çıkarmalar üzerindeki kestirimler, 100-600 bin kişi biçimindedir ve bu olgu, emek piyasası alanında "doğru veriler" sağlanmasının çok önemli bir gereksinim olduğunun ay- n bir kanıtıdır. Yanlısta ısrar mı? 1994'te beklentilerini ya da amaçlannı tutturamayan hükümet-IMF ikilisi, 1995 'te yine önlemlere devam edeceği iz- Ienimini vermektedir. önlemlerin sürdü- rülmesi, geçen yıl olduğu gibi parasal alanda olacak, reel kesim; yıllardır yapıl- dığı gibi, özellikle de KlT'lerin üretimden büyük ölçüde çekilmesiyle, iç ve dış piya- sa koşullanna bırakılacaktır. Gerek 1995 Yılı Programı, gerekse 1995 Bütçe Gerekçesi, ekonominin 1995'te de parasal önlemlerle dikiş tuttu- rabileceği varsayımıyla düzenlenmişler- dir. Yapılmak istenen tıpkı 1994'te yapıl- dığı gibi, ücretlerin ve maaşlann alım gü- cünü olabildiğince düşük tutmak ve fiyat- lan bununla dizginlemektir. Ekonomik bu- nalımın neredeyse "tek göstergesi" sayılan enflasyonun, darve sabit gelirlileri 1994'te rekor düzeyde yoksullaştırdığı bilinmek- tedir. Gerçekten de 1994'te reel maaş ve ücretler bir önceki yılın yüzde 35-40'ı do- layına inmiş, yaklaşık üçte-iki oranında değer yitirmiştir. Bu ücretli ve maaşlılann talebini kısarak enflasyona çözüm bulma deneyimi, tambirbaşansızlıkla sonuçlan- mıştır. Hükümetin 1995'te, enflasyonun "yü ortalaması" olarak yüzde 43.2; yıl sonun- da da yüzde 22.5 olacağı varsayımıyla 1995 Bütçesi'nde maaş-ücret artışı oran- lan saptaması ve bunu yüzde 15, yüzde 7.5 gibi üçer ayhk taksitlere bağlaması, 1994 yanlışında ısrar edildiğini gösteriyor. Oy- sa, "üretimi talebe göre ayarlayan" üreti- ciler, kâr oranlannı düşürmeden, giderek arttırarak, bunalımı aşabilir ve enflasyon da düşmez. Ekonomi yönetimleri yıllardır, ısrarla bu gerçeği görmezlikten geliyor. Ve enflasyon da dikiş tutmuyor. 1995'te geçen yılın yanlışının sürdürü- leceğinin bir başİca kanıtı, kamu gelirleri politikasıdır. Tüm umudunu özelleştirme- ye bağlayan hükümet, kamu gelirlerini, (a) doğrudan vergilerden dolaylı vergilere doğru değiştiriyor; (b) sermaye gelirlerini olabildiğince vergi dışı tutuyor. Önce ka- mu maliyesi kuramı, dolaylı vergilerin, özellikle de satış ve muamele vergilerinin, vergi türleri içinde ekonomik ve toplum- sal yönleriyle çok olumsuz olduğunu be- lirtir. Hükümet, son günlerde yaptığı gibi, benzin başta olmak üzere, tüm ürünleri kullananlann vergilerini ağırlaştırarak bu olumsuzluğu ağırlaştınyor. ve son söz Ek olarak, başta faiz ve kâr kazançlan olmak üzere sermaye gelirlerinden alınan vergilerin oranı yüzde 5-10 dolayında tu- tulurken, enflasyona karşın brüt 4 milyon 174 bin TL dolayında olan asgari ücretin yüzde 25'i vergi olarak alınabiliyor. Böy- le olunca da kamu kesimi yüksek faizle içerde ve dışarda borçlanma ve sermaye kesimlerine borç ve faiz ödeme çıkmazı- na saplanıyor. Başta eğitim. sağlık ve yar- gı olmak üzere en temel kamu hizmetleri- ni yürütecek parasal kaynaklan bulamı- yor. Enflasyonun da katlanarak arnşına en- gel olamıyor. Son olarak 1995 iki bakımdan geçiş yı- lıdır: Geçişlerden biri Avrupa Birliği ile yapılması umulan "gümrük birliğTdir; öbürü de Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Pla- nı'nın (1996-2000) hazırlanıp yürürlüğe konulacak olmasıdır. Avrupa Birliği iliş- kileri, yalnız ekonomik değil, demokra- tikleşme, insan hak ve özgürlükleri, Tür- kiye'nin yılda 6-7 milyardolarharcadığı- nı yabancı basının yazdığı Kürt sorunu ve öbür siyasal konulan da kapsayan karma- şıklığa bürünüyor. Öte yandan, gümrük birliğinden yalnız korunma isteyen üreti- cilerin değil, Türkiye'yi Avrupa'dan uzak tutrnaktan siyasal çıkar bekleyen, demok- ratikleşmeyi istemeyen siyasal kesimlenn şikâyetçi olmalan ilginçtir. Bir başka il- ginç nokta, yapılan kamuoyu araştırmala- nna göre halkın yaklaşık yüzde 80'inin Avrupa Birliği'ne taraftar olmasıdır, ki bu oran Avrupa ülkelerinin hemen tümünde daha düşüktür. VII. Plan Stratejisi üzerindeki tartışma- lar, toplumun, sendikalar, işveren kuruluş- lan, meslek oda ve biriikleri ve üniversi- telerinin katılımıyla yürütülürse, çok önemli sayılması gereken toplumsal uz- laşmanın gelecek beş yıl için temelleri atı- labilir (mi?) Dünyadaki ekonomik geliş- melerden en etkin bir biçimde yararlanma- nın yolu bu tür bir yaklaşımdan geçiyor. Yoksa, geçen yıl yapıldığı türden "ben yapbm oldu" anlayışıyla gidilmesinin, yanlışta ısrardan başka bir anlamı olmaz. Yanlışta ısrar ise, eğer başka yerde pat- lamazsa, en geç 1996'da sandıkta patlar. Önemli olan, patlamalara yol açmayacak tutumu sergilemek, dikişleri ona göre yap- maktır. Eylül % Cemevi tartışması başladı. # Yazar Yalçın Küçük "Kürt Bahçesinde Sözfcşi" adlı kitabında bölücülük yaptığı gerekçesiyle yargılandığı Ankara DGM tarafından 2 yıl hapis, 250 milyon lira para cezasına mahkûm edildi.(2) # Kahire Konferansı yapıldı. (3) # Banş Haftası etkinliklerine katılmak isteyen ve Müjdat Gezen'in çağnsı üzerine Beşiktaş'ta toplanan çok sayıda sanatçı, polis tarafından gözaltına alındı. (5) # Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Iç Hastalıklan Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Uğur Derman, eşi ressam Gûl Derman ve arkadaşı Eşkişehir Anadolu Oniversitesi GSF öğretim görevlisi Erim Gözen, trafik kazasında yaşamlannı yitirdiler. (5) # Ressam İhsan tncesu öldü. (6) # Gitarcı Paul Murphy öldü. (6) # lngiliz film yönetmeni Lindsay Anderson öldü. (6) # Dışişleri Bakanı Mümtaz Sovsal, Özelleştirme Yasa Taslağı'na sert bir dille karşı çıktı. (6) # Prof. Dr. Toktanuş Ateş, Beşiktaş'ta Kabalcı Kitabevi'nde zaman ayarlı bombayla öldürülmek istendi. Saldınyı radikal Islamcı örgüt ÎBDA-C üstlendi. (8) # Italyan yönetmen Duccio Tessari 67 yaşında kanserden öldü. (8) # istanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen istanbul Uluslararası Caz Festivali'nin de üye olduğu Avrupa Caz Festivalleri Birliği'nin, 1995 yılına dönük hazırlık toplantılannın ilki tstanbul'da yapıldı. (9) # James Bond filmleri yönetmeni Terence Young öldü. (9) 'Shogun' kitabının yazarı James n öldü. (9) # ABD'li ünlü rock piyanisti Nicky Hopkins öldü. (9) # Amerikalı sinema sanatçısı Dennis Morgan öldü. (10) # Amerikalı tiyatro ve sinema oyuncusu Jesska Tandy öldü. (11) % Yasadışı Devrimci-Sol örgütünün uluslararası 'kırmta bülten'le aranan cezaevi fırarisi lideri Dursun Karataş Fransa'da yakalandı. (11) # 4. tstanbul Sanat Fuan başladı. (13) # Şair AB Yücel, Italya'nın Paleımo kentinde yapılan 3. Akdeniz Olkeleri Şairler Toplantısı'nda 'CMmaca' adlı şiiriyle birincilik ödülünü aldı. (13) # 5 1 . Uluslararası Venedik Film Festivali'nde, Makedonyah Mücho Manchevski 'Before The Rain' ile Tayvanh Tsai Ming-Uang 'Aiqing VVansui' adlı filmleriyle 'Altuı Aslan'ı paylaştı. (13) # Tenor Kamil Doğan öldü. (14) 9 Efes Pilsen'i 85-74 yenen Fenerbahçe, Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı kazandı. (15) # ABD'li oyuncu Patrick O'Neal öldü. (16) # Kültür Bakanlığı ile New York Lincoln Center tarafından düzenlenen Türk Filmleri Haftası 14-23 eylül tarihleri arasmda gerçekleştirildi. (16) # Istanbul'da düzenlenen Dünya Gençler Boks Şampiyonası'nda Türkiye 2 altın 1 bronz madalya kazandı. (17) # Cengir Aytmatov'a, Avusturya Devlet Edebiyat Ödülü verildi. (17) # Crazy Horse salonlannm kurucusu Alain Bernardin, 78 yaşında Paris'te intihar etti. (18) # Eski Emlak Bankası genel müdürlerinden ve Dünya Bankası Denetleme Müdürü Engin Civan uğradığı silahlı saldın sonucu yaralandı. (19). 9 Bakü'de petrol anlaşması imzalandı. lngiliz BP, Amerikan Amaco, Penzol, Rus Lukoil ve TPAO bir konsorsiyum oluşturuyor. (20) # Civan hakkında 'rûşvet aldığı' iddiasıyla soruşturma açıldı. Selinı Edes, Dündar Kıbç ve Alaattin Çakıcıhakkında da "adam öMürmeye teşebbûs" suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. (21) # 20. yüzyılın en önemli sanat tarihçilerinden biri olarak nitelendirilen Sir Ernst Gombrich. Frankfurt kenti tarafından verilen Goethe Ödülü ile onurlandınldı. (21) # lngiliz şarkı sözü yazan ve besteci Jule Styne 89 yaşında kalp rahatsızhğı nedeniyle öldü. (22) # 8. Altın Koza Kültür ve Sanat Festivali'nde, Altın Koza'yı Yavuz Özkan'm yönettiği 'Bir Sonbahar Hikayesi' filmi kazandı. (25) # 'Sapık' adlı kitabı Alfred Hitchcock tarafından sinemaya aktanlan Robert Bloch (76) dün Los Angeles'ta öldü. (25) # Heykeltıraş Mehmet Aksoy, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı MelihGökçek aleyhine, 5 milyarlık manevi tazminat davası açtı. (27) # 'Estonia' feribotu, Finlandiya açıklannda battı. 910 kişi boğularak öldü. (28) # Eski Adalet Bakanı Mehmet Topaç, Ankara'daki avukatlık bürosunda biri kadın 4 kişi tarafından öldürüldü. Saldırganlar, olay yerine Dev-Sol bayrağı bıraktılar. (29) # Yapı ve Kredi Bankası'nın 50. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde düzenlediği '20. Yüzyıl Fransız Resmi Sergisi', Ibrahim Paşa Sarayı'nda açıldı. (30) I I I I I I ' I I I I I I I I I l Lira bir düştü, iki düştü; yine düştü o ın T M § C0 O 8 M Hasat yılı... 1994, arızi ve fevkalâde geçici toparlanma görüntülerine rağmen, şanssız bir yıldır. Bu olumsuzlukların bir takvim yaprağının değişmesi ile düzelebileceğini sanmak hayaldir. Belki umırtlu olunabilirdi, eğer önlemler yerinde olsaydı.Oysa durum böyle değil, verimsiz üretici kesim, soyguncu, bir borsa-finans ve faiz düzeni, hem bireysel hem coğrafi açıdan giderek açılan gelir farklılıkları, başka sinyaller vermektedir. Rakamlar Türk lirasının dolar karşıstndaki değerinı belırtmektedir. İZZETTtN ÖNDER 1994 bir hasat yılı oldu. 1980'lerde uygulanan politi- kalann birikimli sonuçları 1994 yılında ortaya çıktı. Bu- na karşıhk hükümetin aldığı tavır, krizi perdelemek, çö- zümü ertelemek ve toplumun bir kesimini bastırarak, patla- ma noktasına getirmek biçi- minde oldu. Türkiye, 1980 politikalan ile döviz sorununu aşmama- sı sonucunda, hakim fınan- sal çevrelerin parasal operas- yon merkezi konumuna so- kuldu. Bu süreci, politikala- nnı gizlemek için Batı ile fi- nansal birleşmeyi gerçekleş- tiren siyasal kadro başlattı. Ancak hızla gelişen bu süre- ci, 1990 sonrası iktidarları değiştiremezdi. Zira, hiçbir iktidar, döviz darboğazını te- laffuz etme cesaretini göste- remezdi. Dış güçler ise bu gi- dişi durdurmak için borç miktanmn belirli noktaya gelmesini bekledi. İşte bu noktaya 1994 yılı başında ulaşılmış idi. Siyasal kadro- ya esaslı bir ders verebilmek için yerel seçimlere göre za- manlanan, değerleme kuru- luşlannın not kırma işlemi, Türkiye üzerindeki faiz yü- künü arttırma ve bazı ekono- mik kararları uygulamaya koydurma işlevi gördü. Değerleme kuruluşlannın karan, hem iş çevrelerinin hem de siyasal otoritenin ekonomi üzerinde düşün- dükleri operasyona gerekçe oluşturarak bunlan kolaylaş- tırdı. Ekonominin derin bir fınansal kriz yaşadığı ve bu krizin ileriki günlerde reel kesime doğru yayılacağı alarmını veren siyasal kadro, hem iç aktanm mekanizma- lannı kurabilmek hem de sa- nayi kesiminin isteklerine ce- vap verebilmek için arkasına IMF desteğini de alarak ha- rekete geçti. işte 5 Nisan Ka- rarlan böyle oluştu. Kriz vönetiml Kökeninde birikimli olu- şumun yattığı 5 Nisan Karar- ları, iç aktanm mekanizma- lannı, bir yandan emekçi ke- simi bastırarak diğer yandan da kamu malvarlıklannı ka- rarlı bir tutumla satarak ya da kapatarak yaratmaya çalıştı. 5 Nisan Kararlan ile bir an- da bir misli değer kaybeden döviz maliyeti de binince, iş alemi emekçi ihracı operas- yonuna başladı. 'Krizyöneti- mi* diye topluma sunulan po- litikalar, iş alemini hem emekçilere ve topluma hem de siyasal kadrolara karşı güçlü kıldı. Özel kesim fıyat- larda hiç taviz vermeden, binlerce emekçiyi sokağa at- tı. Aynı özel kesim, siyasal organla da masaya oturarak özelleştirme, gümrük birliği, devletin ekonomiden çekil- mesi vb gibi konularda pa- zarlık yaptı ve olası tavizler sağladı. Bir yandan döviz fiyatının yükselişi, diğer yandan yo- ğun emekçi ihracı ekonomi- de bir panik yaratarak dur- gunluğa neden oldu. Bunun sonucunda ithalat gerileye- rek ödemeler dengesinde ra- hatlamasağlandı. Kamuhar- camalannın kısılması ve ek vergilerle kamu kesiminin borçlanma gereksinimi de azaldı. Nisanda, kamu ürün fiyatlanna yapılan anormal zam nedeni ile ayhk yüzde 32.8 olan fıyat artışı, mayıs ve haziran aylannda gerile- yerek, temmuzda en düşük düzeyi olan yüzde 0.9 değe- rine indi. Ancak daha sonra- lan yine yükselmeye başla- yan fiyatlarla enflasyon üç haneli değere ulaştı. 5 Nisan Kararlan'nın yapı- sal değişiklik kapsamında öngörülen özelleştirme çalış- malanna da hız verilerek Anayasa Mahkemesi engeli- ni aşacak biçimde bir hukuk- sal altyapı oluşturulmayaça- lışıldı. Yoğun baskılar altın- da çalıştınlan Meclis, Özel- leştirme Yasası'nı çıkardı. Özelleştirme konusu top- luma 'sosyalist devlet' kavra- mının yıkılması olarak tanı- tıldı. O sosyalist devlet yapı- sı ki bugünkü özel sektörü yarattı. Yine o sosyalist dev- letin işletmeleri ki 500 büyük firma arasında 66 firma ile temsil edilirken ekonomiye 106 trilyon TL katkıda bu- lunmuştur. Aynı 500 büyük firma araştırmasında yer alan 434 özel kuruluş ise ekonomiye ancak 134 trilyon TL katkı yapabilmiştir. Özel- leştirme ve kamu kesiminin küçültülmesinin, yabancı bü- yük holdinglerle yerli güçlü sermayenin ne tür bir oyunu ve dayatması olduğu halka 1994 yılında da anlatılamadı. Memur evlemleri Ekonomide yaşanan biri- kimli sıkışıklık, giderek bü- yük sosyal muhalefet tabanı oluşturmaktadır. Şimdiye dek alışageldiğimiz işçi ey- lemleri yanında, ilk defa 1994 yılında memur eylemi görüldü. Ekonomik dayat- malann oluşturduğu bu ey- lem, demokratik kazanımlar alanında olumlu bir adım olarak anılacak. Gümrük birliği çağnsı, 1994 yılının başka bir renkli konusudur. Bazı kesimlerha- riç, hiç de hazırolmadığımız bir anda yapılan bu çağn, iç- te farklı hesaplara rağmen dı- şa karşı hamasi görüntü ser- gilenmesine neden oldu. Tekstil ve konfeksiyonun ba- zı bölümleri dışında. sanayi rahatını bozmak istemiyor. Siyasal kadro, kısmen bu ke- simden gelen tepkilere kıs- men de uğrayacağı gelir kay- bına bağlı olarak dudaklan- nı kalbinden farklı çahştırdı. lçte, bunlara ilaveten dinci kesimin, radikal solcu kesi- min ve diğer kesimlenn gö- rüşleri de fazla farklı değildi. Tam bu sırada DEP davası iyi yetişti imdada! DEP davası sadece bizim tarafa değil, Avrupa Birli- ği'ne de yaramış olabilir. Zi- ra ne tam vazgeçmek ne de içeri alınmak istenen bir eko- nomiye, bundan daha iyi oyun oynanamaz! Türki- ye'nin üyeliği ile içte reka- bet bozucu önlemlerin alın- ması gündeme gelirse AB ül- keleri açısından, birlik dışma ihracat yapabilecek kuruluş- lar için Türkiye ayantajlı ol- maktan çıkabilir. Öyle ise za- ten bugün istenilen düzeyde ilişkilerin sürdürülebildiği Türkiye'yi daha yakına al- mak için ne gibi bir gerekçe olabilir ki! Ankara sözleşme- si ve ilgili protokollere bir çözüm bulunabüir. Böylece tüm taraflar mutlu gözük- mektedir. Şanssız bir yıl 1994 şanslı bir yıl sayıl- maz. Bu durum, milli gelir düzeyinin düşmesinde açık- ça görülmektedir. Yılın ilk üç ayında yüzde 3.5 dolayında artan gelir, ikinci üç ayında yüzde 10.6 oranında azal- mıştır. Yıl sonu için tahmin ise yine eksidir. 1994, anzi ve fevkalâde geçici toparlanma görüntüle- rine rağmen, şanssız bir yıl- dır. Bu olumsuzluklann bir takvim yaprağının değişme- si ile düzelebileceğini san- mak hayaldir. Belki umutlu olunabilirdi, eğer önlemler yerinde olup değişim işaret- leri olsaydıl Oysa durum böyle değil, verimsiz üretici kesim, soyguncu, bir borsa- finans ve faiz düzeni, hem bireysel hem coğrafi açıdan giderek açılan gelir farklılık- lan, başka sinyaller vermek- tedir. Zira 1994, kısa dönem- li olumlu sinyaller verebil- mek çabası ile bazı kaynak- lann da tükendiği bir yıldır. Umutların yitirilmemesi için güzel bir yeni yıl, güzel bir gelecek dileklerim ile!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle