Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 ARALIK 1994CUMARTESİ
3
Umutsuz
yaşanır mı?TOKTAMIŞATEŞ
Yirmıbirinci yüzyıla beş sene kaldı.
tnsanoğlu (ve de insankızı), bir yan-
dan sosyo-ekonomık ve kültürel biri-
kimini çoğaltırken bir yandan da bir-
birini yemeye devam ediyor. Kavga
aslında bir 'paylaşım' kavgası. bir 'bö-
liişiim' kavgası. Ama bambaşka isim-
ler altında sürüyor.
1994"ün geride bıraktıklannı dü-
şündüğümüz zaman; genellıkle olum-
suz bir fotoğrafla karşılaşıyoruz. An-
cak bu arada çok güzel, çok olumlu
şeyler olmadı da deil.
Iç polıtikada Türkiye, kısır çelişki-
lerden \ e tartışmalardan yakasını kur-
taramadı. Bıryılboyuncatartışılanko-
nulann ne olduğuna bakınca; hiikü-
met u> gulamalan ve özelleştirme, sol-
da birlik. Refah'ın yüksehşi ve Gü-
neydoğu sorununu ön planda görüyo-
ruz
Kavıp yıl
Çiller hükümetı, uyguladığı iç poli-
tika, ekonomik politika ve (bıraz da
bunlara bağlı olarak) dış politika açı-
smdan 1994'ü bir 'kayıp yü' haline
soktu. Oysa ki koalisyoh ortağı SHP,
bu koalisyonu yaşatabilmek uğruna
solculuğunu' bile rafa kaldırmış ve
ınanılmaz derecede 'muti' bir ortak
olmuştu.
1994 enflasyonu yüzde 140'lara
v urdu. Enflasyonun 'üç rakamlı olma-
ması için1
alındığı söylenen '5 Nisan
Kararlan'na rağmen bu noktaya ge-
lmdiğinde, ekonomıye >ön verenlerin
birözeleştin yapması beklenirdi. Oy-
sa ki bir yandan bu enflasyon oranı v e
bir yandan da Türkiye ekonomisinin
yüzde 2 cıvannda küçulmesıne karşın
yönetıcılerimız basanü biryddan' söz
edebıliyorlar. Vebasınımızınbirbölü-
mü de buna alkış tutuyor. Zaten tutma-
ması da mümkün değıl, çünkü basının
önemlı bır bölümünün kaden hükü-
metin ikı dudağının arasında. Bu nok-
taya bıraz sonra gene döneceğım.
Ekonomik olarak 1994, temelde
'emekçi sımflann' \e bunlann emek-
lı, dul ve yetımlerinın bellerinı büktü.
'Fedakâriık' gene bunlardan istendi
ve isteseler de istemeseler de bu feda-
kârlık, bu kesımlere zorla dayatıldı.
Ancak emeklılenn yaptığı bır kongre-
de Sayın Tansu ÇUler" ın nasıl alkışlan-
dığını ve gözlerini yaşartacak kadar
sevgı gösterdıklennı izleyince, "Bu
yapdanlar meheldir. Az bOe yapıyor-
İar..." demekten kendimı alamadım.
1995 enflasyonu yüzde 52 olarak
hedeflendi. Ve memura yüzde 22.5
zam yapılacağı müjdelendı. Tabıi me-
murların bır kısmı kıyameti kopan-
yor, ama örgütsüzlük burada da belle-
rini büküyor. Zaten hükümetımızın ki-
mi sayın üyeleri, 'Biz memunımuzu
enflasyona ezdirmeyiz' gibısınden in-
cıler sıralamakta ki, mantıklı bir insa-
nın ruh sağlığını koruması çok güçle-
şiyor..
1994'te en çok tartışılan konular-
dan bıri 'özelleştirme' idı. Türkiye'de
kötü yönetılen ve topluma bir yük ha-
line gelen hantal kamu iktisadi teşeb-
büslennin (KİT), şu andaki yapılany-
la sürdürülmesini elbette hıç kimse ıs-
temez. Ama özelleştirme adı altında
bir 'yağma' yapılmasma da cıddi tep-
kıler ortaya çıktı. Bu işı kanun hük-
münde kararnamelerle yürütemeyece-
ğıni anlayan hükümet. şimdi belli bır
yasal çerçeveye gırmiş bulunuyor. An-
cak özelleştirme konusu hâlâ sona er-
miş değil ve ne gibi gelişimler olaca-
ğını hep bırlikte ızleyeceğiz.
Güneydoğu sorunu. (ki ısteyenler
elbette Kürt sorunu olarak da ısimlen-
dırebıhrler), 1994'te Türkıye'ningün-
demini bınnci dereceden belirlemeye
devam etti. Birbiriyle çelişen haber ve
ifadeler duyulmasına karşın. bölgede
askeri güçlerin önemli ölçüde başan
kazandıkları anlaşılıyor. Zaten Sayın
Başbakanımız da bulduğu heT fırsatta
'terörle mücadele konusundaki azim
ve karariıhklannı(!)' dıle getirmekten
geri kalmıyor.
Ama bu sorun, hem inarulmaz bo-
yutlara varan ekonomik faturasıyla,
hem •hukukdevletT ımajını yıkan ki-
mi uygulamalanyla, hem de dış ilişki-
lerimizi etkileyen yapısıyla Türki-
ye'nın gündemindekı yerini daha uzun
süre koruyacağa benziyor.
Türklye'nln utancı
TBMM'dekı DEP mılletvekillennın
(mahkûm olmadan önce) milletvekil-
İiklennın düşürülmesi ve bazılannm
TBMM önünde itıle kakıla polis tara-
fmdan gözaltına alınması, Türkiye de-
mokrasisı açısından kolay silineme-
yecek bır kara leke oldu. O zamanlar
bırkaç kere "Demokrat olamayanlar,
bari alalh olsunlar" dıye yazmıştım.
Ama kım yaza, kim okuya...
Ve elde ciddı bir kanıt yok-
ken,"PKK'yi Meclis'ten attım" diye
miting alanîannda konuşanlar, Avru-
pa"nın ve ABD'nin tepkıleri üzerine,
aynı insanlara yeniden milletvekili
adayı olmalan için el altından teklif-
ler götürdüler. Türkıye'ye bu utancı
da yaşattılar.
Hükümet başkanımız yıl sonuna
doğru. "DEP'eyapüanlarRP'yedeya-
pdabilir" dıyerek ınanılmaz bir başka
demokrası zaafı sergıledi. RP'nin ge-
lişmesi, kimilerini çok rahatsız edebi-
lir. Hatta bu gelişim sürecinde kimi
karanhk noktalar da olabilir. Ama or-
tada 'ispadanmış' hiçbir şey yokken
böyle konuşulması, sanıyorum ciddi
bir demokrasi sorunudur.
Refah Partisi, 12 Eylül'ün kendisi-
ne verdiği fırsat ve olanaklan sonuna
kadar kullanarak hızla büyüdü. Özel-
likle 27 Mart yerel seçimlerinde baş-
ta Ankara ve lstanbul olmak üzere
kentlerimizden çoğunun belediye baş-
kanhklannı kazandı. Ve laik kesünde
büyük bir paniğe yol açtı.
Aslında yerel seçimlerde alınan so-
nuç, RP açısından kuşkusuz büyük bir
başandır, ama abartılacak bir yönü
yoktur. Seçimlerden önce RP, Türki-
ye çapında oylann yüzde 30 kadannı
almayı ve 1000'in üzerinde merkezde
(il, ilçe, belde vs) yerel yönetimi ele
geçirmeyi umut ediyordu. Ancak top-
ladığı oy oranı yüzde 19'da kaldı ve
beklediği belediye başkanlıklannın
yansını bile alamadı.
RP'liIer ılk anda bir hayal kınklığı-
na ugramışlardı. Fakat bir yandan An-
kara ve tstanbul sonuçlannın gecik-
meli olarak alınması ve bıryandan da
karşı taraftaki panik, kısa sürede ken-
dilerini toplamalanna neden oldu. Ve
RP oylann yüzde 81'ini hiç dikkate
almadan, oylann yüzde 19'u ile ken-
dinı iktidarda görmeye başlâdı. Işin il-
ginç yanı. başkalan da böyle görme-
ye başladılar.
Şimdiye dek yüzlere kez yazdım.
Türkiye'de tslam şenatının iktidar ol-
ma şansı fazla yüksek değildır. Ancak
böyle bir potansiyel her zaman vardır.
RP'nin iktidar yollannı zorlamak için
birtakım 'uygunsuz'gırişimlerde bu-
lunması da, iktidar yolunu açmaz, tam
tersine iktidar yollannı kapatır. Darçın
olayı.Mercümekolayı, Bosna için top-
lanan paralann bır kısmının hesabının
verilememesi vb gibi gelişmeler; RP
açısından kolay aklanamayacak leke-
lerdır.
Türkiye'nin dış ilişkilerindeki
olumsuzluk da sürmektedir. Gümrük
birlıği konusunda Yunanistan veto-
sundan çekinen Türkiye, DEP'lı mil-
letvekıllennin bazılannm ağır hapıs
cezalanna mahkûm olmasıyla, Avru-
pa ülkelerinden toplu bir tepkiyle kar-
şı karşıya kaldı Bu arada ABD yöne-
timi de (Kongre'den gelecek tepkile-
rin endışesiyle) aynı tutumu benimse-
dı. Ve TürkVe,.ojhıüthiş' yalnızlığtr •
nı bir kez daha gordü. -^j-C" v^
Kısa bir süre için DışışiefTBafeanlı-
ğı'nı üstlenen MünitazSoysal ın 'mû-
tekabiliyet' esasına dayandırmakiste-
diği onurlu dış politika, uygulanma
olanağını bulamadan rafa kaldınldı.
Olaylann akışına kapılmadan, üzerine
gıtmenın yarar mı, zarar mı getirece-
ğini kestirebilmek çok güç.
Ecevit ve DSP'nin özenle dışarda
kalması nedeniyle, ne denli 'solda bir-
lik' diye isimlendirilebilir bilmiyo-
rum, ama SHP ile CHP'nin birleşme-
leri neredeysekesinleşti. Bubirleşme-
nın neredeyse 'sıfırlanmış' olan bu
partilere bir canlılık getirip getireme-
yeceğini zaman içinde göreceğiz.
Boyner'i Klm Istiyor?
Solda birleşme sancılan yaşanırken,
benzer sancılar sağda da yaşandı.
Özellıkle iş çevrelerinin dillennden
düşürmedikleri ve sürekli dile getir-
dıkleri ANAYOL (ANAP-DYP) yö-
netimi bir türlü kurulamadı. Bunun
yerine SHP destekli bir MHP-DYP an-
layışı egemen oldu. Fakat sağdaki boş-
luğu doldurmak için yapılan ginşim-
lere de devam edıldı. Menderes'inba-
şaramadığı 'misyon', genç ve dahapo-
tansiyelli görünen Cem Boyner'e dev-
redildi. Çok karmaşık birbünye ve ya-
pı ile yola çıkan Boyner'in hareketi
nereye kadar götürebileceği de, sanı-
yorum 1995' in ilk yansmda belli ola-
cak.
Boyner 'kitle iletişim ara^ an'(med-
ya) tarafından da sonuna kadar 'pom-
palanmakta.' Bu desteğin Boyner'in
kendi gücünden mi kaynaklandığını,
yoksa Türkiye'deki 'egemen güç'ün
mü bunu istediğini kestirmek çok zor.
Ama Türkiye'de kitle iletişim araçla-
n, ınanılmaz bir 'promosyon çılgınhgı-
na' karşm, hızla küçülmekteler. Gaze-
telenn tirajlan azalırken televizyonla-
nn da (oransal olarak) izleyicileri aza-
lıyor. Bu arada devlete olan borçlan da
sürekli artıyor. Böylesine düşük faiz-
le böylesine avantajh krediler elbette
insanlann elini de bağlıyor, dilini de
bağlıyor. /
Ancak tüm olumsuzluklara karşın,
yazımın başında da vurguladığım üze-
re olumlu şeyler de yaşanmadı değil.
Örneğın 1994'te insanlar, kitapla 'ye-
niden tanıştriar'. Kımı romanların bır-
kaç ay içinde 50 bin. 100 bin satması
umutlu bir işaretti. Yıllarca suçlu ola-
rak gösterilen hatta 1994'te de zaman
zaman televizyon kanallannda suç
aleti olarak teşhir edilen kitap, okuru
ile yeniden buluşmuştu. Yayımcı bir
arkadaşım. Türkiye'nin ikinci bir ay-
dınlanmanın eşiğinde olduğunu söyle-
mişti ki bu söze çok hak veriyorum.
1994, her şeye rağmen umutlanmı-
zın yeşerdiği ve 1995 için umutlanmı-
zın çoğaldığı biryıldı. Zaten umutsuz-
luğa kapılmak gibi bir duygu ve dü-
şüncenin hiçbir biçimde yen olmasa
gerek. Umutsuz yaşanır mı?
Dokunulmazlıkları kaldınlan DEP milletvekilleri Meclis'in önünde gözaltına alındı.
# Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı, RP'nin, merkezi
Libya'da bulunan Uluslararası
Çağn Cemıyeti'nden 500 bin
dolar yardım aldığı savıyla ilgili
soruşturma başlattı. (1)
• TBMM, DEP Genel Başkanı
Hatip Dicle'nin de aralannda
bulunduğu 5 DEP'li ile bir
bağımsız mılletvekilinm
dokunulmazlığını kaldırdı.
TBMM'den karar çıkmadan
harekete geçen Ankara DGM
Başsavcısı Nusret Demiral'ın
talimatıyla, dokunulmazlıklan
kaldınlan milletvekilleri Meclis
kampusundan aynlmadan
gözaltına almmaya başlandı.
TBMM'yi abluka altına alan ve
çıkışlan tutan siyasi polis, Hatip
Dıcle ve Şımak Milletvekili
Orhan Doğan'ı gözaltına alırken
.. dokunuJS^zTfte^ırj kaldınlan diğer
'.miüervekılhüi||*adaşlan aerbest
blfaktlıncaya kadar Meclis'ten
aynlmam'ayı kararlaştırdı. (2)
# Türk sinemasının ilk kadın
yönetmenı Biige Olgaç, evinde
çıkan yangın sonucu 54 yaşında
yaşamını yitirdi: (2)
# Genco Erkal, bir yıl aradan
sonra,"Jeremie Nereye
Gidiyorsun?" adlı oyunla Parislı
tiyatroseverlerle buluştu. (2)
• TBMM. RP'den aynlan Hasan
Mezarcı ile DEP Şırnak
Milletvekili Selim Sadak'ın da
dokunulmazlığını kaldırdı. (3)
• Ressam Cihat Burak 79
yaşında Istanbul'da öldü. (3)
• Hentbolde Halk Bankası,
Mersin Belediyesi'ni 80-11
yenerek Türkiye liglerinin gol
rekorunu kırdı. (6)
# Ankara Film Festivali'nde En
tyi Film Ödülü'nü Yavuz
Ozkan'm yönettiği "Bir
Sonbahar Hikavesi" adlı
filmaldı. (6)
Mart
# Yunanistan Kültür Bakanı
Melina Mereouri 67 yaşında öldü.
(7)
# Romanya'nın Craiova kentinde
yapılan Balkan Kros
Şampiyonası'nda Türkiye 11
madalya ile evsahibi
Romanya'nın ardından ikinci
oldu. (8)
# Avrupa Parlamentosu,
DEP"lılerin dokunulmazlığının
kaldınlması nedeniyle Türkiye'yi
kmadı. Avrupa Parlamentosu,
gözaltındaki DEP'lilere özgürlük,
Kürtlere özerklik hakkı
tanınmasını istedi. (10)
# Dünyaca ünlü 'yeraltı' yazan
Chaıies Bukcmski 73 yaşındada
öldü. (10)
# lstanbul Boğazı'nda çarpışan
iki gemiden likid petrol yüklü
olanı yandı. Kent için büyük
tehlike yaratan gemi, sonradan
söndürülmesine karşın, Marmara
Denızi'ni de kapsayan çevre
kirliliğine neden oldu. (15-16)
# Kıbns Rum bandıralı tanker ile
Yunan bandıralı kuru yük
gemisinin Boğaz'da çarpışması
sonucu 15 kişi öldü, çok sayıda
kişi de yaralandı. (13)
# TBMM'de dokunulmazlığı
kaldınlan 5'i DEP'li, bin
bağımsız 6 milletvekili, 15 günlük
gözaltından sonra rutuklanarak
Ankara Merkez Kapalı
Cezaevi'ne konuldu. (17)
# Ceyhun Atuf Kansu Şiir
Ödülü'nü, 'tmzası Göl' adlı
yapıtıyla Abdûlkadir Budak
kazandı. (17)
# Kulüpler Avrupa
Şampiyonası'nda Efes Pilsen, yan
final 3. maçında Barcelona'ya 76-
62 venilerek final-four'u kaçırdı.
(17)
# Serbest Güreş Takımı'nın 90
kilodaki güreşçisi Kenan Şimşek.
kadroya giremeyen takım arkadaşı
Hikmet Günaydın'ın ağabeyi
tarafından tabancayla vuruldu.
(18)
% Anayasa Mahkemesi, DEP
Şırnak Milletvekili Selim
Sadak'ın dokunulmazlığını
kaldıran TBMM karannı iptal etti.
(21)
# 66.0scar ödülleri sahiplerini
buldu. Ste\en Spielbergin
"Schindler'in Listesi" En lyi
Filmseçildi. (23)
# Sinema oyuncusu, geçen yıl
kaybettiğimiz Federico
Feİlini nin kansı Giulietta
Masina 74 yaşında Roma'da
öldü. (23)
# Nâzun Hikmet'in kardeşi,
Nâzım Hikmet Sanat ve Kültür
Vakfı'nın kurucusu ve başkanı
Samiye Yalünm 87 yaşında
öldü.*(25)
# Yerel seçimler yapıldı. RP,
birinci olduğu seçimlerde 5'i
büyükşehir olmak üzere 27 ilde
belediye başkanlığını
kazandı. (27)
% Italya'da yapılan genel
seçimleri. dünyanın en zengin
adamlarından bin olan medya
imparatoru Sihip Beriusconi
liderliğindekı 'Özgürlük
trtifakı' kazandı.
'2. Cumhuriyet'i
kurma'ıddiasıyla 28 nisan
tarihinde iş başına gelen
hükümette neo-faşistlerin de yer
alması büyük tepki topladı. (27)
# Absürd tiyatronun son
temsilcisi ünlü Fransız oyun
yazan Eugene Ionesco öldü. (28)
# Caz dünyasımn büyük
davulcusu, bestekâr, piyanist
Jack De Johnette, Cemal
Reşit Rey'de bir konser
verdi. (29)
Bilge Olgaç Charles Bou^owski
Gücü,• • ••
gucu
yetene...ML'STAFAEKiMEKÇt
1994'ü devirırken.
bütçesinde konuşan Milli
Savunma Bakanı, askerlik
süresinin 18 aya çıkanlma
gerekçesini. Jirinovski'ye
bağladı. "Rusya'da
Jirinovski varî"dedi.
Tüylerim diken diken
oldu!
Bu sözün sanki yabancısı
değildim. Yine 1994"ün
Aralık ayınm ilk
haftasında Türkiye'ye
gelen Rus yazan Leonid
Juhovsky, şöyle diyordu:
- 1996"da Rusya'da
cumhurbaşkanı seçimleri
var. Jirinovski'nin yüzde
25 oyu var. Yüzde 15 de
komünistlerin. Bu, yüzde
40 eder. "Türk
düşmankğT ıse yaygm
(Sovyetler Birlıği
dağılm\ştı. ama
"Kıalordu" öylece
duruyordu).
Yazar Leonid Juhovsky,
bu sözlerini ayağa kalkıp
konuştuğunda da yıneledi.
Özetle şöyle dedi:
- Her memleket gibi
bizde de maceraperestler,
faşistlervar. En iyı
generalin en iy ı dostu,
düşmandır. Generaller,
gaddar bır düşmanı çok
zor bulabılıyorlar. Şimdi,
Almanya ile düşmanlık
bitti gibi, Amerika'yla
dost olundu. Düşman
Israil'di, şimdi oda
olmuyor. Rus ordusu için
Osmanlı da o denli
korkunç değil, "O da Rus
İmparatorluğu'na
benziyor'' diyorlar...
Rus-Türk savaşı mı?
Bunlan, 11 aralık pazar
günü çıkan "Ankara
Notlan
r>
ndan aldım. Buna
göre Rus-Türk savaşı
kapıdaydı! Yazıya şu
başlığı koydum: "Rus-
Türk Savaşı Kapıda mı?"
Başlığı böyle attım, ama
içimde bir sıkıntı. "Neden
savaş olsun?" sıkıntısı.
Banştan yanaysak, neden
savaş yazılan yazıyoruz
ki? 10 aralık cumartesi
gecesi, saat 23.00
sıralannda "Anadolu
baskısı" gazete geldi. O
saatte, bizim bir işimiz de
gazetede gördüğümüz
yanlışları düzeltip
basımevine telefonla
bildinnek, gazetenın her
an düzeltilmesı, okurun
karşısma eli yüzü düzgün
biçimde çıkması gerek. İlk
düzeltmeyi kendi yazımın
başlığında yaptım, "Türk-
Rus Savaşı Kapıda mı?"
başlığını çıkardım, şunu
yazdım:
" "Rus-Türk İVişküeri
Hızla GeUştirilmeli!"
Ondan sonra yatıp bir
güzel uyudum.
Milli Savunma Bakanı'nı
dinlerken. kara kara
düşünüyordum: Rus-Türk
savaşı, askerliğın 18 aya
çıkanlması ile önlenebilir
miydi? Rus yazar
Juhovsky, onun da yanıtı
veriyordu; şöyle:
- Bence bu kısa
zamandan
yararlanmalıyız. Türk
halkının gerçek yüzünü
görmeli, göstermeliyiz.
Çünkü biz, bize çok
yakınız. Size bır çağnda
bulunuyorum: Somut bir
plan yapmalı, kamuoyu
oluşturmalıyız. 1.5 yıl
kaldı cumhurbaşkanı
seçımine. Bu seçimde
bizdeki gericiler. "Türk
düşmankğ]'" kartıni
oynayacaklardır.
Yapacağımızı. elden
geldığince çabuk
yapmalıyız. Geç
kalmamamız gerekir.
Aslında aydınlann suçu;
her şeyi bilıyorlar, fakat
geç kalıyorlar. Benim
isteğim, geç kalmayalım!
Rus yazan Juhovsky,
Milli Savunma Bakanı
Mehmet Gölhan'ın
konuşmasını dinleseydi,
sanınm onun da tüyleri
diken diken olurdu.
1995'e girerken, bu
savaşçı kafanın değışmesi
gerekir. Hiçbir hükümet
üyesi kürsüden.
Türkiye'nin dostlannı
saymadı. Yoktu ki!
Dostsuz insanlar gibi,
dostsuz ülkeler de
yalnızdır. O ülkelerde
yönetim, gücü, gücü
yetenedir. Gücü olan zayıfı
ezer. Polis, memuru
coplar, dokunulmazlığı
kaldınlmış mılletvekilini
tartaklar. Yöneticisi
kürsüden bağırır:
- Ya olacak, ya olacak!
Dinleyenler, bir diktatör
adayıyla karşı karşıya
olduğunu düşünmez bile.
Gözü gerilerde kalmış
köşe yazan döşenir;
"Sanşın, güzel kadın._"
der.
Kürsüye çıkarken,
giyinişine. yürüyüşüne,
bacaklanna bakıhr.
Ağızlardan salyalar akar!
Sileden bir anı
1951-52 yıllannda,
Istanbul'da Şile'nin
Karacaköyü'nde çok kısa
bir süre köy öğretmenliği
yapmıştım. Köyün yanı
başında Bozkoca Köyü
vardı. Oranın öğretmeni
bir bayan arkadaş,
öğrencilerini de alıp bizim
okula gelirdi.
Bayan öğretmen,
öğrencilerıyle okula
geldiğinde, köyümüzün
bekçisi, nereden duyarsa
duyar, okula damlardı.
Bayan öğretmen arkadaşa,
"Hoşgeldiniz!'" der. elinı
sıkardı. Öğretmen
gittıkten sonra da "Elini
sıktım, ne güzel, pamuk
gibieUer!"derdı.
Köşe yazannın "Sanşın
güzel kadın" yazısını
okurken, bızım köy
bekçisi gelir usuma.
Kimi milletvekilleri,
yazar, çizer ıçeride. Bir
bölüğü de girmeyi
bekliyor. Işçiler, memurlar
sokaklarda.
1993'ün son "Ankara
Nodan"nı şu tümceyle
bitirmişim:
"1994, ona sevgiyle
bakanlara kutlu olsun!"
(30Arahkl993,
Perşembe).
1994'ün son günlerinı,
Bosna yazılanyla
geçirdim. Bosna ile ilgili.
1994'te bir tekyazı
yazdığımı, bunun da
yeteıli olmadığını
biliyordum. Bosna'nın
eski başbakan yardımcısı,
lstanbul'da sürgün gibi
oturan Muhammed
Cengiç'le, Güralp
Basım'ın. Deniz
Emnıllah'ın. Zahit
Gürdal'ın yardımlanyla
uzun uzun konuştum.
Doğrusu çok şey
öğrendim. Bir kez
Bosnalılann Türkiye'den
gıda, ilaç yardımından
daha çok, siyasal yardım
istediklerini anladım. O da
bizde yok muydu?
Deneyimli devlet adamı
artık yetişmiyor muydu
Türkiye'de? "Beninî
memurum işini bilir",
"köşe dönmeci"
anlayışıyla ne yetişebilirdi
ki?
Tek Bosna
Muhammed Çengıç
anlatıyor. şöyle diyordu:
- Izzetbegoviç,
Hırvatlarla bir federasyon
kurdu. Bir tek
federasyonla olmaz.
Mümkün değil. Böyle bir
hükümet kurulamaz.
Çünkü Lzzetbegov iç, tek
Bosna'dan, üniter
Bosna'dan söz ediyor.
Federasyonu da bir tek
Hırvatlarla yapıyor.
Mümkün değil. Şimdi.
Bosnalı Müslümanlar,
Hırvatlarla federasyon
kuruyor ki, ileride de
Hırvatlarla,
"konfederasyon"
kurabilsin. Şimdi Sırplar
da haklı olarak, Sırplarla
konfederasyon istiyor.
Asla böyle bir
cumhuriyet kurulamaz,
bu biçimde. Hırvatlarla
bir konfederasyon
kuracaksınız, mümkün
değil.
Ben, "YediKocah
Hürmüz gibi!" diyorum.
Gülüyor, "Evet, aynen"
diyor.