Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 1992 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUSLER
21. YİLzyılaDoğru Türkfre"?..
Bugün çalışmalanna başlayan "21. Yüzyıla Doğru Türkiye" konulu İzmir
îktisat Kurultayı'nda, bölüşüm ilişkileri, üretim teknolojisi, sayısal veriler
yoktur. Daha da önemlisi değişik toplum kesimlerinin görüşlerine yer yoktur.
Prof.Dr.YAKUP KEPENEK
Bugün İzmir'de başlayan Üçüncü İktisat
Kurultayı'nın (Kongresi'nin) alt başlığı ya da
ana konusu "'21. Yüzyıla Doğru Türkiye"dir.
Geçen yılın ekim ayında toplanacağı, Cum-
hurbaskanı Özal'ın renkJi fotoğraflanyla süs-
lü çağn yaalanyla açıklanmış bulunan Ku-
rultay, bir dizi ertelemeden sonra sonunda,
toplanabiliyor. Böyle olunca da "21. Yüzyıla
Qoğru Türkiye'" gibi albenisi çok yüksek bir
başhğın altında neler bulunduğunu ve bulun-
madıgını irdelemek, bir gereklilik oiuyor.
Ancak, bugünkü Kurultay'ı ele almadan önce
fzmir îktisat Kurultaylan geleneğinin başlan-
gıcı olan ve "kapsamh bir kurultay nasıl olur"
konusunda bir ilk ders niteliği taşıyan "îzmir
îktisat Kongresi-1923"e değinilecektir.
Ulusal geleceği biçimlendiren bir
kurultay
"İzmir İktisat K.ongresi-1923" Kurtuluş
Savaşfndan hemen sonra 17 Şubat 1923'te
toplandı. Lozan Banş Görüşmeleri'nin, bü-
yük ölçüde ekonomik nedenlerle kesintiye
uğradığı bir dönemde ve o günlerin zorlu ula-
şım ve kış koşullannda, binden fazla delege-
nin katılımıyla toplanan bu Kurultay, her şey
önce, toplumun tüm kesimlerinin kendi gö-
rüşlerini sergilemelerine ve bunlara dayah
kararlar almalanna olanak veriyordu. O za-
manki adıyla bu Kongre'ye (Kurultay'a) tüc-
car, sanayici, çiftçi ve işçi (o günlerin deyişiyle
amele) kesimlerinin temsilcileri, ülke ekono-
misinin geleceği ve gelişme doğrultulan üze-
rinde tartışıyor ve uzlaşma noktalan yakalı-
yordu. Kurultay, Mustafa KemaPin acılış
konuşmasında vurguladığı "Tam bağımsızlık
için şu kural var: Ulusal egemenlik, ekonomik
egemenlikle sağlamlaşünlmalıdır... Siyasal ve
askeri zaferler ekonomik zaferlerle taçlandı-
nlmadıkça, üriin, sonuç kalıcı olmaz" sözleri
çerçevesinde, geleceğin ekonomik yönden de
güçlü Türkiyesi'ne nasıl ulaşılabileceğine iliş-
kin politikalar üretiyordu. Köylünün belini
büken aşann ve rejinin kaldınlmasından, yerli
üretimin korunmasına ve yerli malı kullanı-
mına; üretim teknolojisinin geliştirilmesin-
den, 1 Mayıs'ın işçi bayramı yapılmasına dek
bir dizi konuda, daha sonraki yıllarda uygula-
maya konulan kararlar alınıyordu. Kurul-
tay'ın üzerinde öneriler geliştirdiği önemli
konulardan biri de geleceğin ekonomik ku-
rumlanna ilişkindi; gerek kamu, gerekse özel
kesimde yeni kurumlar oluşturulması o gün-
lerin önemli sorunlan arasındaydı.
Ve 1980 sonrası...
İzmir İktisat Kurultaylan'nm ikincisi
1981 'de toplandı. Kurultay, büyük ölçüde, 12
Eylülcülerle iş çevrelerinin bütünleşmesini
sağlamaya yönelikti. Doğal olarak, Kurul-
tay'da toplumun emeğiyle geçinen kesimleri-
nin, işçilerin, memurlann ve çiftçilerin görüş
ve önerilerine yer olamazdı. Bu kesimlerin ör-
gütleri dağıtılmalı, haklan daraltılmalı ve
kendileri baskı altına alınmalıydı. Türkiye,
ekonomisi dövize endeksli, toplumu dövize
endeksli bir konuma getirilmeliydi.
Bugun toplanan İzmir İktisat Kurultayı'-
nda Kurultay'a on beş gün kala dağıtılan ve
hâlâ "geçici" olduğu belirtilen izlenceye
(programa) göre gelişme stratejileri, ekono-
mik sistem ve kamu ekonomisi, makroekono-
mik analiz ve politikalar, sosyal değişım ve
sosyal gelişme stratejileri ve dış ekonomik iliş-
kiler konulannda kırk dolayında bildiri ve
bunlara ek olarak bir dizi çalışma grubu ve
açık oturuma (panele) yer veriyor.
Kurultay'da sunulacak bildirilerin büyük
bir bölümü 1980-1990 döneminin ekonomik
gelişmelerine ilişkindir. Hiç kuşkusuz, "21.
Yüzyıla Doğru Türkiye"nin biçimlenmesin-
de, son on yılın çok önemli bir yeri vardır. Bu
doğaldır. Doğal olmayan, bu dönemin ince-
lenmesinin, tek gözlükle yapılmasıdır.
Örneğin, Kongre'de ele alınan konular ara-
sında, 1980'li yıllarda çok daha eşitsiz duruma
gelen, gelir bölüşümü üzerinde tek bir bildiri
yoktur. Son on yıl boyunca, ücret ve maaşla-
nn toplam ulusal gelir içindeki payının % 35'-
lerden, % 14'lere nasıl düşürüldüğü üzerinde
durulmuyor. Unutulmasın ki,eğer 1980 önce-
sinin bölüşüm ilişkileri geçerli olsaydı, işçiler
ve memurlar, 199 l'de yüz trilyon lira dolayın-
da daha fazla gelir alacaklardı. Bunun gibi
son on yıl boyunca, ülkenin sabit sermaye ya-
tınmlannda kayda değer bir artış olmadığı
üzerinde durulmuyor; oysa ekonominin gele-
ceğini belirleyecek olan, üretim kapasitesinin
artışını sağlayan, yatınmlardır. Yine son on
yıl boyunca, yurt dışına sermaye kaçışı olup
olmadığı, bunun boyutlan ve nedenleri de in-
celenmeye değer bulunmuyor. Dünya, bir
"bilgi devrimi" sürecine gjriyor. Uluslararası
büyük teknoloji yanşı, inanılmaz düzeyler ka-
zanıyor. Türkiye'nin araştırma ve geliştirme
alamndaki kurumlaşmasının durumu ve bu-
nun nasıl geliştirileceği, 21. yüzyıla giderken,
en önemli, yaşamsal sorun durumunda bulu-
nuyor. Türkiye sanayisinin üretim yapısının
bir teknolojik yenilenme programma gereksi-
nimi olduğu ve bu bağlamda, teknolojinin
yerli üretimine yönelinmesi gjbi konular da
nedense, İzmir iktisat Kurultayı'nm günde-
mine gjrmiyor.
Kurultay'm gündeminde bulunması gere-
ken, ancak hiç sözü edilmeyen bir konu da
ülkemizde, ekonomiye ilişkin sayısal verilerin
içinde bulunduklan, gerçekten acıklı durum-
dur. Geçenlerde basında da yer aldığı gibi
Devlet Planlama Teşkilatı ve Devlet İstatistik
Enstitüsü'nün ulusal üretime ilişkin bulgulan
arasındaki fark, 176 trilyon TL'dir. Planlama.
1991 ulusal üretimini 454.8, enstitü de 630.8
trilyon lira olarak açıklıyor. Bu miktar, 1992
konsolide bütçe gelirleri toplamına eşittir. Adi
"devlet" ile başlayan ve her yıl bütçeden mil-
yarlarca lira ödenek alan bu ıkı kuruluşun
nasıl bu ölçüde farklı sonuçlara ulaştığı,
Kongre'de ele alınamıyor.
Sayısal veriler konusunda, ülkemizde. 1980
sonrasında, uygun deyişiyle çok cinayet işlen-
miştir. Örneğin hükümet, 1985 sonrasında,
Sosyal Sigorta kapsamına giren işcilerin üc-
retlerine ilişkin verilerin yayımlanmasını, ya-
saklamış bulunuyor. Uzun yıllar, hayvan
stoku ve dış ticaret fiyat oranlanna ilişkin ve-
rilerin yayını da yasaklar kapsamındaydı.
Türkiye'de işsizlikle ilgili sayısal veriler ise hiç-
bir bakımdan güvenilir ve sağlıklı değildir.
Her gün borsa ve döviz fıyatlannı devletin ya-
yın organlanndan birkaç kez yayımlayan
devletin iletişim kurumlan, işsizliİc konusuna
eğilmiyor. Oysa, sağlıklı veriler, ekonomiye
ilişkin karar alınmasında, karar abcılar ister
kamu yönetimleri, isterse özel kesim olsun,
vazgeçilmez, olmazsa olmaz, niteliktedir. "21.
Yüzyıla Doğru Türkiye"nin taıtışıldıjb bir îk-
tisat Kurultayı'nda, bu konuya değinilmeme-
si, gerçekten acıklı bir durumdur. Kaldı ki
demokratik bir ortamda, kamuoyunun bir
bilgi edinme hakkı vardır.
Sonuç
21. Yüzyıla Doğru Türkiye'nin gündemi
gerçekten çok yüklüdür. Sorunlann başında,
ekonomik gelişme ile demokratikleşmenin
uyumunun sağlanması; ekonomik gelişme ile
toplumsal katılım süreçlerinin yaşama geçiril-
mesi geliyor. Çok isterdik ki, bu izmir iktisat
Kurultayı, 20 Ekim seçimlerinden sonrasını
da dikkate alarak, bu sorunu enine boyuna ve
daha da önemlisi, sendikalann, meslek örgüt-
lerinin, odalann ve birlikJerin katılımıyla, tar-
tışabilseydi.
Özetle, bugün çalışmalanna başlayan "21.
Yüzyıla Doğru Türkiye" konulu İzmir îktisat
Kurultayı'nda, bölüşüm ilişkileri, üretim tek-
nolojisi, sayısal veriler yoktur. Daha da
önemlisi değişik toplum kesimlerinin görüşle-
rine yer yoktur. Böyle olunca da kurultay,
devlet bütçesinden onca masrafa karşın, (İci
bu masraf tutan da kamuoyuna açıklanmah-
dır), adı güzel, ancak içi boş bir kurultay ol-
maktan öteye gidemiyor.
ARADABIR
AHMET BAYRAK OnursalHesap Uzmanı
Maliyedeki Huzursuzluk...
Maliyede atamalar oldu; yine fırtınalar koptu. Iki kilit de-
netim birimi, Teftiş Kurulu ile Hesap Uzmanları Kurulu,
karşı karşıya geldi. Yan yana çalışması gereken bu iki seç-
kin kurul neden sık sık karşı karşıya geliyor da vergileme
hizmetleri aksıyor?
Bir hizmet alanınm üst düzey görevlerine o alanın uz-
man birîmlerinden atama yapılması kamu yönetiminin
temel ilkelerindendir. Başka alanlardan atama yapmak
orada çalışanların coşkulartnı söndürür, ufuklarmı karar-
tr. Herkes kendi kulvarında koşmalı, kimse kimsenin kul-
varına atlamamalıdır. Güçlü bürokratik kadrolar ancak bu
yoldan kurulabilir. Bu ilkeye göre, Gelirler Genel Müdür-
lüğü'ne hesap uzmanlarından, Bütçe ve Mali Kontrol Ge-
nel Müdurluğu ile Muhasebat Genel Müdürlüğü'ne maliye
müfettişlerinden, Gümrükler Genel Müdürlüğüne gümrük
müfettişlerinden müsteşarlık makamına da her üç kaynak-
tan atama yapılması, hizmetin gereğidir. Maliyedeki kav-
ganın, huzursuzluğunun temel nedeni bu kurala uyulma-
masıdır. Maliye müfettişlerinin kendilerini süpermen
sanarak her üç kulvarda da koşmak istemeleridir. Şimdi
olayları başından alarak çözümlemesini yapalım:
Yıl 1945, kazanç vergisi ve muamele vergisi yürürlükte-
dir. Boylesine çağdışı vergilerle kalkınmanın gerçekleştir-
lemeyeceği anlaşılır, çağdaş bir vergi düzeni zorunlu
bulunur. Bunun için de çağdaş görüşlü bir vergi uzmanları
sınıfının oluşturulması gerekli görülür. Teftiş kurulunun ne
yapısı ne de sayısı bu gereksinmeyi karşılayabilirdi; özde
bir harcama denetçisiydi.
Işte bu amaçla 1945 yılında teftiş kuruluna paralel, aynı
düzeyde yepyeni bir örgütoluşturuldu; adı, Hesap Uzman-
ları Kurulu. Hesap uzmanları kısa sürede kamuoyuna mal
oldu, hem devlet kesiminde hem de özel kesimde kendini
kabul ettirdi, saygınlık kazandı. Ne var ki henüz kendi ala-
nına egemen değildi; teftiş kurulu tüm üst düzey görevleri
tekeline almıştı. Bu arada tabii Gelirler Genel Müdürlüğü
de tekelinde idi. Bir hesap uzmanının Gelirler Genel Mü-
dürü olması ne söz, yardımcısı bile olamıyordu.
Bu durum hem kamu yönetimi ilkelerine hem de hesap
uzmanlarının kuruluş amacına aykırı idi.
Yıl 1972. Hesap uzmanları dünyanın hiçbir ülkesinde
eşine rastlanılmayan bu yönetimsel tekelciliğe tepki gös-
terdi, konu senatoya götürüldü. Haklı savaşım sonuç ver-
di: Gelirler Genel Müdürlüğü gerçek sahiplerine teslim
edildi. Böylece müfettişler egemenlik bir noktadan delin-
mişoldu.
Yıl 1992. Sn. Oral, maliye ve gümrük bakanı. Bakanlıkta
dört kilit görevden; müsteşar, Gümrükler Genel Müdürü,
Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü müfettiş; Gelirler Ge-
nel Müdürü de hesap uzmanı kökenli. Kamuda çalışan
maliye müfettişlerinin sayısı 120, hesap uzmanlarının 400,
gümrük müfettişlerinin 55. Sn. Oral bu dengesizliği düzel-
teceği yerde, bir müfettiş kökenliyi Gelirler Genel Müdür-
lüğü'ne atayarak yirmi yıl önce delinen müfettiş egemenli-
ğinin onarımını yapıyor. Maliye Bakanlığı'nda yapılan
operasyonun gerçek amacı budur; başkaca tutarlı hiçbir
neden gösterilemez; hiçbir tevil, hiçbir saptırma bu gerçe-
ği örtemez. Sayın Oral, hesap uzmanları arasında Gelirler
Genel Müdürü olabilecek nitelikte kimse bulamadım, di-
yor. Eğer Hesap Uzmanları Kurulu 50 yıla yakın bir süre
içinde kendi konusunda genel müdür olabilecek 5-10 kişi
bile yetiştirememişse Maliye Bakanının yapacağı ilk iş bu
kurulu kaldırmaktır. Sn. Oral, aynı yere sürekli aynı kay-
naktan atamalar yapılmasını doğru bulmadığını söylüyor.
lyi güzel de Bütçe Mali Kontrol Genel Müdürlüğü'ne, her
üç kaynaktan atama yapılması gereken müsteşarlığa yüz
yıldan beri hep maliye müfettişi kökenli atamaiann yapıl-
ması olgusu neden görülmüyor? Çelişkinin, çifte standar-
dın bu denli çarpıcı örneğine rastlanılamaz. Sn. Oral söz
konusu atama üzerine hiçbir tutarlı açıklama yapamıyor,
sonra kızıyor, kendisini yitiriyor, kamu önünde tüm hesap
uzmanlarına açıkça hakaret ediyor: "Görev ehline verilir",
siz ehil değilsiniz diyor ve suç işliyor (Türkiye, 8 Mayıs).
Bununla da yetinmiyor, kararname oyunlarını yapıyor (Er-
tuğrul Özkök, Hürriyet 31.05.92)
Bakanlığın başlıca dört kilit yerinden üçü maliye müfet-
tişlerinin, sadece biri hesap uzmanlarının denetiminde idi.
Sayın Oral onu da hesap uzmanlarından alarak maliye
müfettişlerine vermekle, vergi politikasını uygulamak için
. değil, maliye müfettişi egemenliğini pekiştirmek üzere gö-
reve geldiğini kanıtlamıştır. Misyonunu tamamlamak için
yapması gereken tek bir şey kalmıştır: Hesap Uzmanları
Kurulu Başkanlığına bir maliye müfettişi atamakL
Kişilerin devredilemez temel hakları olduğu gibi kurum-
lann da kuruluş nedenlerini oluşturan devredilemez konu-
ları vardır. Bu nedenle Sayın Oral'ın Gelirler Genel Mü-
dürlüğünü alıyorum ama karşılığında da Muhasebat
Genel Müdürlüğünü, Istanbul Defterdarlığını veriyorum
sözü bir aşağılamadır. Hiçbir onurlu kurum öz işini değiş
tokuş konusu yapamaz. Hiçbir sorumlu devlet adamı da
saygın bir devlet kurumuna boylesine onur kırıcı öneride
bulunamaz.
TARTIŞMA
İş Güvencesi ve Ucretlep
I ş güvencesi, "İşcinin işinin güvence altı-
na alınması" olarak tanımlanabilir. Bu
tanım, işçinin çalışuğı işini koruyabilmesi,
işine tümüyle işverenin belirlediği biçim ve
koşullar içinde son verilememesi anlamına
gelir.
İş güvencesi, iş ilişkisinin her koşulda
sürdünilmesi olarak anlaşılamaz. Örneğin,
işcinin işini gereği gibi yapamaması, iş söz-
leşmesinin sona erdirilmesi için bir neden
sayılabilir. Bir başka gerekçe de teknolojik
gelişme ve yenileme sonucu işyerinin, işçi
sayısında azaltmaya gitmesi olarak belirti-
lebilir. Ancak çok yaygın örnekleri görül-
düğü gibi, sendikasız bir işyerinde işcilerin
sendikaya üye olmalan, dolayısıyla iş söz-
leşmelerinin sona erdirilmesi, geçersiz ve
haksız bir uygulama olacakür.
Başka bir örnek olarak; sendikah işcile-
rin ücretlerinin yükselmesi dolayısıyla, iş-
ten çıkanlmalan gösterilebilir. İşçi, sendi-
kaya ücret ve toplumsal kazançlannı art-
ürmak için üye olmaktadır. Bir yandan
"Bu ücreti verebilirim" diyerek sözleşme
yapmak, öte yandan ise, "Bu ücret yükü
ağırdır" gerekçesiyle sözleşme sonrasında
işçi çıkarmak, savunulabilecek bir gerekçe
olamaz.
Türkiye'de geçerli iş hukuku düzenleme-
si gözden jçeçirildiğinde, yasanın işverene
geniş bir "Iş sozleşmesi sona erdirme yetki-
si" tanıdığı göriilecektir. Ülkemiz açısın-
dan, gerçek anlamda iş güvencesi sağlayan
tek hukuksal düzenlemenin, 2821 sayıb
Sendikalar Kanunu'nun 30. maddesinde
"işyeri sendika temsilcisine ilişkin" olarak
getirilen düzenleme olduğu söylenebilir.
Bunun dışındaki tüm yasal kurallar, işvere-
nin "belli bir süre önceden bildirmek koşu-
luyla. dilediği işçinin, dilediği zaman" işine
son vermesine olanak verecek niteliktedir.
"Gerçi yasalarda feshin geciktirilmesini
sağlayan veya işvereni yeniden sözleşme
yapmaya ya da tazminat ödemeye zorla-
yan düzenlemeler vardır." Ancak, bütün
bu düzenlemeleriniş sözleşmesinin sona er-
dirilmesini yalnızca bir süre geciktirebilece-
ği ve çağdaş anlamda bir işgüvencesi sağla-
maktan uzak olduğu açıktır.
İncelemelerde 1986 yılı dışında, gerçek
ücret endeksi ile işten aynlma oranlannın
ters yönde değiştiği görulmüştür. İşten ay-
nlma oranlannın yükseldiği yıllarda, reel
ücret değerleri bir önceki yıla göre düşmek-
tedir.
Hiçbir örgütleme olanağı olmayan sen-
dikasız işçiler için ise bu etkilerin ve gerçek
ücret gerilemesinin daha büyük oranlarda
gerçekJeştiğini öngörmek doğru olacakür.
Tüm göstergeler, Türkiye'de işyerlerinin
ücreti yükselen işçilerinjşine son verdilde-
Hekim Haklan ve Oda Yönetimi
f stanbul'da, 18-19 Nisan 1992'deTabip
1 Odası yönetimi seçimleri yapıldı. Yöne-
time yeni arkadaşlar seçildiler.
10 bin dolayında hekimin bulunduğu İs-
tanbul gibi bir şehirde yöneümin işi zor.
Hcle hekim sorunlannın giderek artuğı bu-
günün koşullannda bu görev daha birağır,
daha birgüçoluştunnuştur.
Ağır; ağırlığı yanında önemb' de olan he-
kim sorunlan ne >azık ki kamuoyunda ye-
terince bilinmemektedir. Nedir bu sorun-
lar?
Bunlann başında ücret sorunu gelmek-
ledir. Türkiye'deki hekim ücreîlerini diğer
ülkelerdeki hekim ücretleri ile karşılaştır-
mak trajedi olur, Uzmanlık almış 1. dere-
cede bir hekimin aylık ücreti, sendikah
demir^elik işçisinden, petrokimya işçisin-
den. liman işçisinden azdır. Bununla söyle-
mek istediğimiz elbetteki işcilerin ücretleri-
nin fazlalığı değil, hekim ücretlerindeki
acıklı durumdur. Nöbet ücretleri ayn bir
yaradır, tartışılamayacak bir yaradır. Sağ-
îık Bakanı Sayın Yıldınm Ak'tuna şu anki
uygulamanın yanlış, haksız olduğunu be-
lirtmişlerdir. 24 saat süreli bir nöbetin kar-
şıiığı net 20 bin lira bile değildir. Türkiye'de
şu anda kim saat ücreti bin liraya çalışıyor?
Hekimlerin çalışma koşullan sağlıksız-
dır. İşyerlerinde hekimlerin kendileri için
kullanabilecekleri düzenli bir odalan yok-
tur. Çoğunun da gidebileceği ayn bir tuva-
leti yoktur.
Muayenehanesi olan hekimler 1. sınıf
tüccarla, 2. sınıf kuyumcularla eşit vergi-
lendirilmektedirler. Hekimlerin ne kadan
bu meslek gruplan kadar kazanabilmekte-
dir.
rini kanıtlamaktadır. Ustelik bu durum,
işverenlerce öne sürüldüğü gibi ekonomik
bunalım dönemleri ile sınırlı kalmamakta,
her yıl değişmeyen bir uygulama olarak
sürdürülmektedir.
Türkiye bu niteliğiyle, işgücünün değeri-
nin altında ücretlendirildiği ve ucuz işgücü
istihdamı politikasının süreklilık kazandığı
bir ülke durumundadır. Sendikah işcilerin
bir bölümünün görece yüksek ücret ahna-
Ian bu gerçeği değiştiremez.
İşçi sendikalan tarafından bu görünü-
mün önemle değerlendirilmesi birzorunlu-
luktur. Çünkü iş güvencesi işverenlerden
ya da kamudan beklenebilecek bir hak de-
ğildir. Bu amaçla, işçi sendikalannca top-
lusözleşmeh işyeri ya da işkollannda işe
son vermeyi işverenter için ekonomik ol-
maktan çıkaracak yöntemler geliştirilebi-
lir. İşyerine yeni ahnacak işcilerin asgari
ücretle işe başlamalannın önüne geçebile-
cek ve işe göre giriş ücretleri beürleyecek
sistemler buna bir ömektir.
Bu tür düzenlemeler yapılmadığı ve ara-
yışlar sürdürülmediği sürece. yasal değişik-
likler, iş güvencesini sağlamakta yetersiz
kalacak ve geçici işçi, taşeron işçisi, hatta
kaçak işçi çahşurma biçimindekı uygula-
malar daha da yoğunlaşacaknr.
ÜZEYİR ATAMAN
Laspetkim-İş Sendikası Araştırma Uzmanı
Böyle yığınla sorunlara sahip hekimlerin
tek örgütleri, tek güçleri tabip odalandır.
Odalar. oda yönetimleri bu zor koşullarda
nasıl başanh görev yapabilecekler?
Oda yönetiminin görevi bu sorunlar yu-
mağında, yumağın ucunu yakalamakür.
Yumağı çözmeye yalnız yönetimin gücü
yetmez. Bu sonanlann çözümünde hem
tüm hekimlerin hem kamuoyunun desteği
çok önemhdir.
Her hekimin bir yönetim kurulu üyesi
sorumluluğu ile hem odasına hem sorunla-
nna sahip çıkması, çözüme omuz vermesi
gerekir.
Hekimleri sorunlu toplumun sağlığı da
sorunludur. Toplum, kamuoyu hekim so-
runlanna sahip çıkmahdır.
Op. Dr. YUSUF GÜNERHAN
PENCERE
Antalya-Alanya kıyı şeridi üzerinde,
Alanya'ya 25 km., Antalya
Havaalam'na ise 100 km. uzakhkta
nefis bir kumsahn hemen ardında
kurulu bulunan Oîel İncekum, yıun 7
ayında konuklanna her yönüyle
doyurucu bir tatil için gerekli bütün
olanak ve hizmetleri sunmaktadır.
• Deniz manzarah özel
balkonlu ve banyolu odalar
•104 oda ve 6 bungalov/da
220 yatak
• Açık ve kapalı lokanta
• Açık büfe • Diskotek
• Bar • TV Salon • Butik
• Spor tesisleri ve donanımı;
dileyen konuklar için özel
ders olanakları
• Eğlence ve animasyon
programlan.
Otel İBcekum:
Avsallar Köyü / Alanya
Tel: (3237) 1149-1007- Fax H20
Alişan Reisen
K-Adenauer-Str. 41
5650 Solingen 1
Tel.: 0212/209855
BabnN San Işıkta...
Atlas, mitolojiye göre yerküreyi omuzlarındataşıyan sa-
kallı bir devdir.
Dünya haritalarını içeren kitaplara bu nedenle Atlas'ın
adını vermişler; ama, devin sırtında taşıdığı gezegenimiz-
desınırlar yeniden yazılıp bozulduğu için Atlas yayınevleri
ne yapacaklarını şaşırdılar.
Yalnız yayınevleri mı sıkıntıda?..
Hayır...
ikinci Dünya Savaşı'ndan bu yana çoğalan devlet sayı-
sıyla zaten pusulayı şaşırmıştık. 'Milletler Cemiyeti'nin elli
üyesi vardı; Birleşmiş Milletler'de bu sayı 160'ı geçmişti;
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra kaç devlet ku-
ruldu? Balkanlar'da iş şirazesinden çıktı. Olayları izlemek
öylesine güçleşti ki dünyadaki gelişmelere yetişmek ola-
naksız.
Basına bu oluşumda büyük iş düşüyor.
•
Peki, Babıâli ne yapıyor?
Kimse kızmasın, biz dedikoduyla uğraşıyoruz; bir incir
çekirdeği doldurmaz söylentiler, baldırbacak resimleri,
promosyon ve lotarya martfetiyle pazarlama, gazeteciliği
çoktan geriye doğru itmiş, basın dünyadan ve ülkeden
kopmuş, içi boş renkli rüyalar türetiyor.
Diyorlar ki:
- Doğru söylüyorsun; ama, bunlar "yükselen değerler"-
dir; halk böyle istiyor.
Sanmıyorum.
Özeleştiri tatsız bir iştir; yine de iğneyi başkasına, çuval-
dızı kendimize batıralım; bu gidişatta Babıâli "yükselen
değerler'in ağırlığı altında göçüp gidecek. Evet, özendiği-
miz Batı'da baldırbacak basını var; ama, ciddi gazeteler
de çıkıyor, tirajları çok büyük olmasa da toplumda "güve-
nilirlik" yaratmışlardır; söyledikleri sözler ve yaptıkları
yorumlar azımsanamaz. Biz Babıâli'de her gün bir balon
uçurmayı sürdürdükçe, hafifleyeceğiz, sonunda "gazete-
ci" dendi mi, herkes dudak bükecek...
özal'ı bir yana bırakıyorum; ama, bugün Ankara'da hü-
kümetin başında iki adam var.
Demirel ve Inönü...
ikisi de hafife ahnacak insanlar değil. Süleyman Bey ya-
şayarak hayattan ders aldı; bugün geldiği noktada ilginç
bir kişilik çiziyor. Inönü, zamane politikacısı olmadığı için
eleştiriliyor, ama ciddi bir kimlik taşıyor. Basın, ikisinden
de geride kalıyor; dedikodu, dedim-dedi edebiyatı, yüzey-
sel ıvır zıvırla desteksiz ateşin sonu yok...
Başta kendimi eleştiri kapsamına katıyorum, dünyanın
değişimi karşısında, palavra edebiyatı türeterek ne Orta
Asya'ya açılabiliriz ne de Anadolu'da namuslu bir yaşam
düzenine layık basını oluşturabiliriz.
•
Atlas mitolojiye göre yerküreyi omuzlarında taşıyan sa-
kallı bir devdir. Söylenceye göre Zeus, Atlas'ı cezalandır-
mış; dünyayı sırtına vurmuş...
Günümüzde ne Zeus var, ne Atlas, ne Zaloğlu Rüstem,
nedeAlaeddin'insihirli lambasındançıkan bir dudağı yer-
de birdudağı gökte Arap!.. Kişinin bilgisi, deneyimi, kale-
mi, görgüsü, yeteneği, gücü, çağdaş dünyanın ağırlığını
taşıyacak güçte değildir. Bu kural, devlet adammdan ve
politikacıdan başlayarak, işadamına ve bilimadamlarına
değin her kesimde geçerlidir.
Laboratuvarlarda bilimadamları ortak çalışıyorlar; dev-
leti yönetenlerin çevresindeki kadrolar yetersizse, iktidar
hapı yuttu demektir; gazetelerimiz de aynı kurala bağlıdır;
ama, Babıâli daha bu işin farkında değil!.. Bir yandan ma-
kas hazretleri çalışıyor; öte yandan asparagas başlıklarla
bir incir çekirdeği doldurmayan söylentilerden manşet çı-
karılıyor; "promosyon müdürlükleri" yazıişleri müdürlük-
lerinden daha önemli sayılıyor.
Sonuç?
Halktan sonra siyasal iktidar dagazetelerinyazdıklarına
dudak bükmeye başlarsa, Babıâli pişmanlık ve dövünme
dönemine girecek; ama, iş işten geçmiş olacak...
Bizden haber vermesi...
İZMİR'de
Otel, hipermarket ve benzin istasyonu yapmaya elverişli
SATILIK ARSA
Adnan Menderes Havaalanı karşısında, ana yola 125 mt.
cepheli, 3 tarafı yeşil alan, 1 parsel, 8000 m
!
(Emax=1.5)
arsa sahibinden satıhktır.
Tel: 9 (51) 274227
CUMHURİYET YOLUNDA
Yunus Nadi
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Ödemeli gönderilmez.
.000.
BAYRAMDA 4 GECE 5 GÜN
Sofa Motel'de konaklama. yol. kaiualtı, akşam
yemeği; Avanos. Zelve, Ihlara. Derinkuyu.
Kaymaklı. Güzelyurt. Ortahisar, Üçhisar, Nar
Gölü, Ürgüp, Göreme. Özkonak. Hacıbektaş
Kaneş, Acemhöyük'e çevre gezileri da^hil.
BAYBASÛS TURIZMtstanbul Ankara
(1) 338 86 61 - 338 16 51 / (4) 425 90 82
Osmanağa mah. Nushet Klentlı v>k 936 Kadıkov ' IST
Seyahat Accnta.M İ.şlctnıc Ik-lgt- no. 21 <V
1.550.000.
UıcekıuTL. üıceJuuîL. btcekıun. incekum. incekuın. inceJaun. üıceJcum.
• RUM
BAYRAMDA 7 GECE 8 GÜN
4 GECE 5 GÜN 1.200.000.
Prenses Otel'de (**) konaklama, yol, kahvaltı,
akşam yemeği, Olüdeniz, Kayaköy, Pınara, Tlos,
Saklıkent, Xantos, Letoon, Patara, Göcek, Dalyan,
Köyceğiz Gölü, çamur kaplıcası, Kaunos, İztuzu'na
çevre gezileri; her şey dahil
BAYBASÛS TURIZMIstınbul Ankara
(1) 338 86 61 - 338 16 51 / (4) 425 90 82
Osmanağa mah Nushct Kfendi sok 9/36 Kadıköy / İST.
Sevah;ıt Accntası l^letme Belgf no. 2İ49