15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN1992 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER ImzalarAtddığıYerde Sayın Başbakan, bu yazı sizin son yedi aydan bu yana aynı doğrultuda söylediğiniz birçok sözünüzün yalnızca birkaçından esinlenerek ve insan hakiannın sınırlı bir alanıyla ilgili olmak üzere kaleme ahnmıştır. Prof. Dr. MESUT GÜLMEZ Sayın Başbakan, 20 Ekim 1991 'de yapılan iktidar konumlannda bulunulmasına göre de- erken genel seçimler öncesınde, DYP Genel ğişemeyeceğini ve farklı bıçimlerde anlaşıla- Başkanı olarak 23 Eylül 1991 tarihinde Türk- mayacağını, kendinize özgü açık anlatımınızla İş Yönetim Kurulu ve Başkanlar Kurulu ile şöyle belirtmiştiniz: "Demokrasinin sana gö- üye sendikalann merkez yönetim kadrolannın izlediğı toplantıda, benim de yıllardır eleştir- diğım bir konuya değinerek aynen şöyle de- miştiniz: "Bakınız, biz ne yapıyoruz. Devleti- mizin adına imza atıyoruz. Bu imzalar atıldığı yerde kalıyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti, im- za attığı için değil veya Batı'daki insanları memnun etmek için de değil, (...) kendi halkı için bugün dünyanm geldiği yerdeki hak ve öz- gürlükleri muilaka sağlamalıdır. (...) 'Devlet olarak, toplum olarak hak ve özgürlükleri içi- mize sindirebilir miyiz?' Yani 'Bunlar bize fazla mı gelir ve ondan sonra da memleketimiz parça- lanır mı' gibi kaygılara bence kapılmaya gerek yoktur. Zaten bu kaygılara kapılacaksak, hiç- bir zaman bu hak ve özgürlükleri gerçekleş- tiremeviz. Ne vaparız? Hipokrat, iki vüzlü olu- ruz."(*) Bu sözlerinizle. çok hakh olarak, uluslarara- sı insan haklan belgelerine devlet adına atılan imzalann gereğinin yerine getınlmedığıru, bu- nun da devlet saygınhğını zedelediğini ve daha rest, 'bana göresi' ve 'ona göresi' yoktur. insan hakiannın 'sana göresi', 'bana göresi' ve 'ona göresi'yoktur. "(***) Hak bilinci ilk alü ayhk döneminde de atıldığı yerde kaldı. Hatta atıldığı yerde kalmanın ötesinde, çiğ- nendı ve çığnenmesi de sürüyor. Olumsuzluk- lar ANAP hükümetlerini aratmayacak boyut- lara varmıştır. İzninizle salt memur sendikala- nyla ilgili birkaç örnek vereceğim: Hükümetı- niz döneminde 3771 sayılı yasa ile sözleşmeli personele konulan sendika yasağı, ILO'nun eleştirisine karşın kesinleştinlmiştir. Hükü- metiniz döneminde, ANAP İçişleri Bakaru'nın 72 il valiliğine faksladığı 28 Şubat 1991 tarihli genelge' kaldınlmadığı ve üstelik kaldınlma- yacağı da Sayın İsmet Sezgin tarafından yazılı olarak Eğitim-İş'e bildirildiği gibi, bir benzeri 14.2.1992 tarihinde İçişlen Bakanlığı'nca Te- kirdağ Valiliği'ne yazılmışür. Oysa örneğjn Fransa'da, yasalann sendika hakkının me- murlara tanınmasından 22 yıl önce, 25 Eylül 1924 tarihli bir İçişleri Bakanhğı genelgesi, hü- kümetin memur sendikacılığı gerçeğini tanıdı- ğını ve valilerin sendikalan görmezlikten gelme ya da onlara karşı düşmanca tavır koy- ma yerine onlarla düzenli ihşkıler kurmalannı istemiştir. Sayın Başbakan, izninizle son olarak TMMOB'nin 21 Mayıs 1992'de yapılan 32. Genel Kurulu'nda yaptığınız konuşmadan bir Gönen Kaymakamrmn tutumu alıntı yapmak istiyorum. İnsan haklanna "hak ve ekmek ikilisi" bağlamında değindiği- niz, "hak bilinci"nin "ekmek bilinci"ne üstün tutulması gerektiğini vurguladığınız, "hayat hakkf'mn yani ekmeğin "mücadele hakkı" yani savaşım gücü kadar olacağını belirttiği- Sayın Başbakan, TC devletini ve hükümeti- ni temsil eden ve onayladığımız sözleşmelere anayasa gereği uyması gereken yöneticilerin son günlerde kapattıklan memur sendikalan şubelerinin adlannı ve yerlerini saymayaca- A b l l i d l dniz bu konuşmanızda da aynen şunlan söyle- ğım. Ama bu engelleyicı davranışlardan "tra- miştiniz: "İnsan haklarından tümüvle yarar- jikomik" olarak niteleyebileceğim birini• • i . , . . . • . . . . . _ . _ _ _ _ _ ı _ . _ _ _ . - . *~* *• \r i_ _ ş y y lanmak gerekiyor. Ama, bu hak gereklidir. İnsan, ne zaman haklarını ekmeğinin üzerinde tutarsa, o zaman büyük dünyaya ulaşmış olu- nız. Şimdi, 'Demirel isyana mı leşvik ediyor' diyeceksiniz. Hayır, mücadele hakkınız ne ka- j yğ anmadan geçemeyeceğım: Gönen Kaymaka- mı, 8 Mayıs 1992 tarihli yaasında, hükümet programınızda "12 Eylül hukuku kalıntılan" olarak nitelendırdığiniz bir yönetmeliğe daya- narak öğretmenlerin Eğitim-İş rozeti takma- da ileri giderek, böyle bir davranışın "iki yüz- darsa, hayat hakkınız da o kadar olacaktır. Bu malannı emretmiş ve gereğinin yerine getiril lülük" anlamına geleceğini vurguladınız. Dev- hakkı ben dahil, herkese karşı kullanmaktan çe- mesini istemiştir. İnsan haklanna saygılı TCgğ letin ve toplumun, yani yönetenlerin ve yöneti- lenlerin insan haklannı içine sindirip sindire- meyeceği konusunda hiçbir kaygıya yer olmadığını anlatarak, Meşrutiyet yıllanndan ben zaman zaman ileri sürülen "seviye-i irfa- b h k ö ü l ü k l r i k l d kinmeyin." (****) Sayın Başbakan, bildiğiniz gibi memurlar, kimseden cekınmeksizin, son iki yıldan bu ya- na bir insan hakkını kullanarak sendikalaştı- lar. Dayanaklan, sizin "Devletimızin adına Bnımızın bu hak ve özgürlükleri kaldıramaya- imza atıyoruz. Bu imzalar atıldığı yerde kah- ş yg devleti için böyle bir yazının memur sendikacı- hğı tarihine geçmiş olmasını üzüntüyle karşı- lamamaya olanak var mı? Şiz "demokratik ve banşçı tepki" istiyor ve "İnsan haklanndan tümüyle yararlanmak gerekir, (...) mücadele hakkını herkese karşı kullanın" diyorsunuz; ö i i l bi dik i bicağı" yolundaki görüşün geçerlı olamayacağı- yO r" dedığınız uluslararası sözleşmelerdır. Ne ama yöneticiler, bir sendika rozetine bile karşı yazık ki bu imzalar, başkanı olduğunuz DYP- çıkıyor! Bu ve benzeri davranışlan uluslarara- SHP ortak hükümetinin geride bıraktığımız sı platformlarda açıklamaya olanak var mı? TARTIŞMA nı belirttiniz. Sayın Başbakan, tümüyle paylaşüğım bu genel değerlendırmenizi, Türkiye'nin 41 yıl önce onayladığj ILO'nun 98 sayıh Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesı bağla- mında da sürdürerek, daha somut biçimde aynen şöyle dediniz: "Türkiye bu sözleşmeyi (98'i) 1951 yılmda 5834 sayılı yasayla onayla- mış. Yasayı (sözleşmeyi) onaylamak kâfı de- ğil. Bunun mevcut olması da kâfı değil. işlemesi lazım. İşlemiyorsa, dediğini yapmayan devlet saygm değildir Biz, devleti saygm yapacak ve -fTSibZ Qn Beiediyesi.diğer tarafta Trabzon Mi- rulikinci başkanınıTrabzon'agöndermişü. T u r k ı y e y i b a ş k a l a r ı y l a k u c a k l a ş a c a k ( k u c a k - . _ . . - • ' . . . . • * . . • • < • ,.- _L- J : . . . ı . . . . • laştıracak) bu haklan teminat altına alırız." (**) Ben bu sözlerinizi şöyle anlıyorum: 98 sayılı sözleşme işletilecektir. içerdiğı haklar güven- ceye alınacaktır ve böylece de devletin zedele- nen saygınhğı sağlanacaktır. 87 ve 151 sayıh sözleşmelen ILO Genel Konfe- ransı öncesinde nihayet TBMM'ye gönderen bir hükümet için bu çelişkih davranışı açıkla- maya ve inandıncı olmaya olanak var mı? Sayın Başbakan, bu yaa sizin son yedi ay- dan bu yana aynı doğrultuda söylediğiniz bır- çok sözünüzün yalnızca birkaçından esinlene- rek ve insan hakiannın sınırlı bir alanıyla ilgili olmak üzere kaleme ahnmıştır. Ben sizin "ILO'da ne varsa, Türkiye'de de aynen ola- caktır" yolundaki birçok sözünüzü de anımsı- yorum. Kuşkusuz ILO'da ne olduğunu ILO belirler. Çünkü ILO kurallannın da "sana göre'si, "bana göre'si ve "ona göre'si yoktur. ILO kurallanna "çekince" koymak da ola- naksızdır. Memursendikalan gerçeği ANAP hükümetlerince sistematik biçimde izlenen oyalama ve zaman kazanma politıka- lan nedeniyle devletin 12 yıldan beri son dere- ce aşınrruş ve zedelenmiş olan saygınhğı, bu kurallann ancak ILO'nun anladığı biçimde uygulanmasıyla yeniden sağlanabihr. Bu ko- nuda çok duyarlı olduğunuza inanıyorum. Ve ANAP hükümetleri döneminden kalma bır ayıbı sürdürmekten vazgeçerek gerçekleri çar- pıtan "Vecdi Gönül Genelgesi"nin kaldınl- masını sağlamanızı ve memur sendikalan gerçeğini tanıyıp, onlan "sosyal taraf' olarak onaylamanızı dihyorum. 87 ve 151'in onay- lanması ve uluslararası belgelere uygun ohna- yacağı anlaşılan yasal düzenlemenin yapılma- sı "güze kaldığına" göre iki satırlık bir yazıyla*. sendika hakkını memurlar için de güvenceye alan, onayladığımız iki sözleşmeden (98 ve İn- san Haklan Avrupa Sözleşmesi) hiç söz etme- yen bu genelgeyi kaldırabilir ve Avrupa Sos- yal Şartı'nın 5 ve 6. maddelerini Bakanlar Kurulu karanyla onay kapsamına alabiUrsi- niz. Sayın Başbakan, sözlerinizin daha çok aşın- masına olanak vermeyeceğinizi umarak şöyle bağlamak istiyorum: Ne uluslararası sözleş- melere atılan imzalar atıldığı yerde ne de söyle- nen sözler söylendiğı yerde kalmalıdır. (•) Türk-lş, Sıyası raıîj Liderlennın tşçı ve Yun So- runlanna Bakışı. Ankara, 1991, s. 16. (••)A.K.,s.24. (*")A.K.s. 16. (****) Cumhuriyet ve Milliyet, 22 Mayıs 1992. Trabzon Kalesi Uzerine Tokalı Kemeram on beş yıldan ben Trabzon'da bir köşe muşlar. Genel sekreterliğini yaptığım Anıtlar J kapmaca oyunu oynanıyor. Bir tarafta Yüksek Kurulu, rapor vermem için benı ve ku- Trabzon Belediyesi, diğer tarafta Trabzon Mi- rul ikinci başkanını Trabzon'a göndermişü. marlar Odası. Her şey halk adına yapıhyor, ama İsteğin akla yakın hiçbir nedeni yoktu. Gös- halk seyirci ve şaşkın. Hangi tarafın hakh oldu- terdikleri tek neden yolun düz ve en çok 500 ğunu kestiremiyor. veya 600 metre daha kısa olacağı idi. Karayolla- Son öneri ise yolun ayaklar uzenne kaldınhp n mühendisleriyle yaptığımız incelemede yolun kale ve evlerin üzerinden uçarak geçmesi. vadi sırtlanna oturtularak kale arkasından do- Trabzon kenti imar planı onanah on beş yılı laşmasının gerek yol eğitimi, gerek kavis açısın- nsaygınlıgısağJanacaktır. geçti. Plan, yolun kale arkasından geçmesini ön- dan kacayollan standartlannı sağladığı kanıt- Kuşkusuz bu sozlennız salt 98 ıçırı değil. gör üyordu. O tarihte görev yapan Anıtlar Yük- landı. Mahyete geüreceği yükün ise binlerce ıaylanan ve onaylanmadığı halde bu kısa ya- s e k K u r u ı u da yolun imar planına göre yapılma- yıUık geçmişi ve Trabzon'un övûnç kaynağı olan sının en doğru çözüm olduğuna karar vermişu. bir kalenin kurtulması yanında düşünülemeye- Mimarlar Odası da aynı tezi savunuyor. Peki direnen kim? onaylanan ve onaylanmadığı halde bu kısa ya zıda açıklanması olanaksız başka nedenlerle ülkemizı bağlayan tüm insan haklan belgeleri için de geçerlidir. Çünkü yine. Türk-İş yöneti- cileri önünde yapüğınız konuşmada. dtemok- rasi kurallannın ve insan hakiannın "evren- sel" boyutunu, ülkeden ülkeye, siyasal ikti- dardan siyasal iktıdara ya da muhalefet ve cek kadar küçük bir yük olduğu ilgihlerce de kabuledildi. Trabzon'da yapılan ve kaüldığım son panel- Anlaşılan sadece öyle görünmüşler. Çünkü deki izlenimlerime göre; Karayollan Genel Trabzon'un tanjant yolu on beş yıldır tamam- Müdürlüğü'nün ilgilileri. Bu ilgililer tam 15 yıl lanmadı. Araya Sayın Kenan Evren'i soktular evvel de yolun kaleyi çiğneyip geçmesini savun- ve "Kaleyi yıkm, yolu yapın" dedirttiler. Son olarak 2-3 milyar lira harcayıp, bır fırmaya, uçan yolun projesinin yapünldığı söyleniyor. Oysa bu para ile kamulaştırmanın büyuk kısmı- nı çözebihrlerdi. Belediye seçimlerinin en önemh' motifi tanjant yolun tamamlanması idi. Her aday bunu vaat etti. Sayın belediye reisi şimdi faturayı ödemeye çalışıyor. Ama bana söylenenler doğru ise Kara- yollan Genel Müdürlüğü ilgilileri uçan yolda ısrarhymışlar. Kale arkasından dolaşmak çok pahahya mal olurmuş. Doğruysa talihsiz bir id- dia. Sayın ilgililer; parayla ölçtüğünüz şey binlerce yılhk bir tarihtir. Tarih ahp saulamaz. Yok edi- len bir belge geri getirilemez. Kültür varhklan evrensel değerlerdir. Hiçbir kuşağın bu degerleri tahrip etmeye hakkı yoktur. Gelin bundan caym. BEStMÇEÇENER Mimar PENCERE TC'ye Toptan MuhalefeL.. Eskiden resmi dairelerin kapısında kırmızı üzerine be- yazla yazılı "TC'yi görünce düşünürdüm; sanki sonsuz- dan beri harfler yan yana imişler gibi gelirdi; çocuk kafam- da zaman denen okyanusa sallandıracakiskandiloluşma- mıştı. Yıllar geçtikçe "TC'nin ne demek olduğunu anlamaya başladım; "Türkiye Cumhuriyeti" özel bir oluşumu, tari- hinde içeren ilginç birdevletti. Bir kez savaşla kurulmuştu.. Sonra devrimle.. Her devlet böyle mi kuruldu? Ingiltere ya da Isveç'in geçmişi çok değişiktir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ba- ğımsızlıklarına kavuşan nice devletin bayrağı, Birleşmiş Milletler'in kapısına tartışmasız ve kavgasız çekildi. Türki- ye Cumhuriyeti ise bir kızılca kıyamet ortasında kuruldu. Elinizdeki gazetenin kırmızı başlığına bakın, adını Mus- tafa Kemal koymuş: Cumhuriyet!.. • Son dönemde, yazı ve çizi yaşamında, ilginç bir muhale- fet rüzgârı başladı. TC'ye muhalefet.. Kuşkusuz bu muhalefetin kökeni yurtdışından kaynakla- nıyor; kimi yazarın, profesörün, sanatçının "toptan TC muhalefeti" yapmasını da anlıyorum; fikir özgürlüğünü savunuyoruz; isteyen yurttaş "TC'ye karşı çıkıp Anadolu üzerinde yeni bir oluşumu amaçlayabilir. TC Cumhurbaşkanı Sayın Turgut özal da bu havaya denk düşecek konuşmalar yapmıyor mu? TC'ye muhalefet, gün geçtikçe yayılıyor, her kesimde yandaşları türüyor, bunlar "perakendeci" değil, "top- fanc/'dırlar. Söylediklerini de özetleyeyım: Lozan emper- yalistlerin anlaşmasıdır. Sevr halklara özgürlük veriyordu. Anadolu Kurtuluş Savaşı antiemperyalist bir savaş değil- di. Mustafa Kemal, Bonapartist idi, Cumhuriyet'ten sonra devletinyazdırdığı "resmi tarih"yalandır. Bizimaydınları- mız ve yazarlarımız "resmi görüş"ü benimsemişlerdir. TC'nin resmi görüşünü benimseyen aydın sayılamaz. Os- manlı'yı yıkmakla kültürkökenlerimiziyok ettik. Yazı dev- rimi geçmişle bağlarımızı kopardı. Yapılacak iş TC'nin tüm ipoteklerini üstümüzden atmaktır. TC bugün halka sal- dınyor. Meclisi'yle, basmıyla, aydınıyla, yazarıyla, tüm kurumlarıyla köküne kibrit suyu ekilmeli... Bılmem ki iyi özetleyebildim mi! TC muhalefeti, bugün- lerde moda sayılıyor. TC muhalefeti içinde ne yaptığım çok iyi bilenler var; ama uçuklar da var, yeryüzünün allak bullak olduğu bir dönemde yaşıyoruz; Sovyetlerdağılmış, 1917'ninkurduğu düzenin altı üstüne gelmış; Avrupa'nın göbeğinde bile kan, ateş, bölünme, parçalanma sürerken rüzgârları bize deyansıyacakelbet. Yeryüzü öylesine çalkalanıyor ki kimisi de "tarihin sonu geldi" diye kestirmeden ınsanlığın yaşamını noktalıyor; Babıâli'de insan haklarını ve temel özgürlükleri umursa- mayan nice gazete, dergi, gazeteci, TC'ye muhalefeti "/7e- ric/V*" sayıyor. • 1911'de Trablusgarp'ta italyan savaşından başlayalım, 1912 Balkan Savaşı, 1915 Birinci Dünya Savaşı, 1919 Kur- tuluş Savaşı'yla 1922ye kadar 11 yıl süren bir kıyametten UArkası Sa. 17, Sü. 7'de U z a k l a r d a n d e ğ i l A v r u p a ' d a n Volkswagen teknolojisinin ürünü Avrupa f nm en gözde otomobili SEAT şimdi Türkiye'de T TOLEDO IBIZA TERRA MARBELLA Bir ayncalık, konforun ve teknolojinin Işte hetn çok şık, hem defişek gibi bir doruğunda TOLEDO ftstık IBIZA 91.947.548.- 71. 'dan başhyanfiyatlarla.* 72.936.116.- 7/. 'dan başhyan fiyatlaria. Işte. çok amaçlı kullanımda ekonomik ve eşsiz TERRA 63.585.500.- Ti.'dan başhyanfiyatlarla.* îşte, küçük dev kıvrak ve güçlü MARBELLA 48.559.808.- 71. 'dan başhyanfiyatlarla. S E A T*L A H E M E N T A N I Ş I N Volkswagen Gruppe T Ü R K İ Y E T E M S İ L C İ S İ SUPER OTO A.S. Süper Oto Showroom Tel. (1) 1% 99 16 - (1) 2T"6 48 25 Süper Oto Bayileri • İstanbul Gündoğar Oto Ltd. Şti. (1) 5Ö" 7 9 7 14 • Bursa Serçem Oto üd. Şti. (24) 51 63 10 • Ankara S Cenk Aktan (4) 229 99 13 • Bursa Mert Otomobıl A.Ş. (24) 54 30 28 • Antalya Olimpos A.Ş. (31) 45 44 45 • Mersin Andıç Otomotiv San. ve Tic. Ltd. Şti. (74) 25 26 56 • İzmit Ahmet Maruf Tuncel (21) 21 41 87 • Samsun Oto Has, Hüseyin Uğurlu ve Ortaklan (36) 34 30 63 *Fiyatlara K.D V. ve Vergiler dahil değildir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle