16 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MART1992PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER ^Jot değişikliğine tepki Boğaziçi'nde dekan istîfa ettî tstanbul Haber Servisi - Boğaziçi Üni- •vvrsıtcsi Fcn-Edcbiyat Fakültcsi Dekanı f"rof. Dr. Yalçın Koç. fakültede "yasal o»lmayan bir şckildc öğrencı noludeğişti- râldiği" gcrckçcsiyle görevinden ıstifa et- t i . Boğaziçi Üniversitesı Rekıörü Prof. I3r. Ergiin Toğrol. konuyla ilgili soruş- lıtırmaya başlandığtnı söyledi. Prof. Dr. Yalçın Koç'un. istifasıyla il- gâli olarak ünhcrsitedeki bölüm başkan- lıklanna göndcrdiği yazı şöyle. "Fcn-Edcbi>al Fakülıesi bün>esinde- fci bir bölüm başkanlığına gönderilen bir fiaks yazısının. rcktörlükten Ka\ıt İşleri Ş u b c Müdürlüğü'ne gönderilerek, De- kanlığın bilgisi dışında ve Fakûlte Yöne- l i m Kurulu karan bulunmadan, yasal olmayan bir şekilde öğrenci notudeğişti- rildiği Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan- Iıgı'nca tespit edilmiştir. Bu durumda. 24 Ekim 1990 tarihinde atandığım Fen-Edebiyat Fakültesi De- kanlığı ve 23 Eylül 1991 tarihinde atan- dığım Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdür- lüğü görevlerine devam etmem mümkün değildir. Her ikı idari görevden de affe- dilmemi isteyen ve konuyu aynntılı ola- r a k inceleyen ve değerlendiren istifa mektubumu Rektörlük Makaım'na arz ctmiş bulunmaktayim. Birlikte gerçekleştirdiğimiz çalışma- lardaki katkılannız için teşekkürlerimi saygı ve sevgilerimle sunanm.'" Dekanın islifasının kabul edilmediği- ni, olayın soruşturulrnasına hemen baş- landığını anlatan Üniversite Rektörü Prof. Dr. Ergün Toğrol, "Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanfnın bir öğrenci işle- miyle ilgili şikâyetleri olmuştur. Öğrenci işkmleri tamamen fakültelerin sorumlu- luğu altındadır. Konunun rektörlükle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu konu- da oluşturulan komisyon soruşturmayı sürdürüyor. Suçlular belirlendiğinde ce- zalandmlacaklardır" dedi. Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yalçın Koç'un isüfası. öğretım üye- lerinin tepkisine neden oldu. "Acaba değiştınlen başka notlar da var mı" so- rusunun getirdiği tedirginliği yaşayan öğretim üyelerinden alınan bilgiye göre, dekanın istifasına neden olan olay, şöyle gelişti: "Yönetmeliğe göre dekanlıkça Kayıt İşleri Müdürlüğü'ne zimmetli olarak gönderilen notlar karnelere aynen işle- nir. Herhangi bir not değişikliği ancak ilgili öğretim üyesinin Fakülte Yönetim Kurulu'na gerekçeli olarak başvurması ve kurulun da bu başvuruyu onaylama- sıyla mümkündür. Bu olayda ise ABD'- deki öğretim üyesiyle yasal olmayan bir biçimde temas kurularak kendisine bas- kı yapılmış ve Fakülte Yönetim Kurulu tarnamen devre dışı bırakılarak değiştiri- len not. rektörlüğe bağlı bir birimde (Ka- yıt İşleri Müdürlüğü) gizlice kayıtlara işlenmişür. Olaydaki diğer yolsuzluk. yasal gü- vence altında olması gereken haberleşme konusuyla ilgilidir. Fen-Edebiyat Fakül- tesi"ne rektörlükçe hâlâ faks makinesi verilmediğinden, tüm iletişim rektörlük- te bulunan faks ile yapılmaktadır. Söz konusu öğretim üyesinin ABD'den is- men ilgili bölüm başkanına gönderdiği bir faks, doğrudan bölüm başkanına gi- deceğine kayıt işleri müdürlüğüne gön- deriliyor, bir kopyası da notu değiştirilen öğrencinin eline veriliyor. Kanunsuz not değişikliği ve buna bağ- lı faks olayı karşısında dekanın istifasın- dan sonra iki dekan yardımcısı, enstitü müdür yardımcısı ve üniversite yönetim kurulunda bulunan fakülte öğretim üye- si görevlerini bırakmışlardır." İstanbul Büyükşehir Belediyesi bugüne kadar sadece açıklama yaptı, icraat yok PERPA perişandurumdaREMZİ GÖKDAĞ (İstanbul) - Tarih 24 Ağustos 1990. Basın mensup- larını Belediye Sarayı brifıng odasına çağıran İstanbul Büyük- şehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen. yılan hikayesine dönen PERPA konusunda önemli açık- lamalar yapacağını söylemişti. Sözen. o gün yaptığı açıklamaya, "Bir yılı aşkın bir süredir bizler için büyük bir sıkıntı ve üzüntü ka>nağı olan PERPA sorununu nihayet çözdük"sözleriyle başla- mıştı. Aradan iki yıl geçti. Nurettin Sözen bu sürc ıçinde konuyla ilgili birkaç basın top- lantısı daha yaptı. Her seferinde sorunun çözümlendiğıni belirterek. yasadışı ilan et- tiğı bınavı yasal konuma soktuklannı sÖ>lcdi. Büıiin iyiniyetli açıklamalara karşın. düınanın cn gcniş tabanlı monoblok bi- nası olan PERPA'da bir şey değişmedi. 4500 dükkânın bulunduğu çarşının ıssızlı- ğı hâlâ sürüyor. Dev çarşının metal kapla- malun paslanmaya dcvam ediyor. Camlan kaplayan toz tabakası hergeçen gün kalınlaşı>or. Kısaca PERPA herkesin sîö/Ion önünde çürüyüp gidiyor. Sadeceaçıklamavır İstanbul Büyükşehir Belediyesi PERPA'nın yasal işlemlerinin tamamlan- ması için çalışmalann devam ettiğini açık- lamaktan başka bir şey yapamıyor. Belediye yönetimı kendilerine 2 trilyon li- ralık gelir sağlayacak bu binanın ruhsat işlemlerini en kısa zamanda çözmek isti- yor. Şişli Belediyesi ise ilçesindeki bu dev çarşıya ruhsat vermemekte direniyor. PERPA esnafı ile bir söyleşi yapmak için çarşıda bulunduğumuz bir sırada dev çar- şının ıssız koridorlannda Şişli Belediye Başkanı Fatma Girik ile karşılaşıyoruz. Çarşıya üç yıldan bu yana ilk kez adım atan Girik'e esnafın sorunlarını aktanyo- ruz. Girik. önce ilk kezduyduğu bu sorun- lar karşısında biraz şaşınyor. Çarşının ruhsat işlemindeki gecikmelerin nedenini soruyoruz Girik'e. Aldığımız yanıt da ol- dukça ilginç ve şaşırtıcı. İlçedeki bu dev çarşının ruhsatı hakkında bir bilgisi olma- dığını belirten Girik, Büyükşehir Beledi- yesi'ne dantşmamıa tavsiye ediyor ve ekliyor: "Bu konuda bir şey bilmiyorum. Zaten bu ziyaretimi sadece çarşıda kaç es- nafın çahştığını görmek için yapıyorum. Bu. çarşıya ilk gelişim." Esnafkâhpolııyor PERPA esnafı Fatma Girik'in bu açık- lamaJan ile daha da kahroluyor. Şişli Belediyesi'nin Büyükşehir Belediyesi ile olan anlaşmazhğından dolayı ruhsat işle- mini geciktirdiğine inanan esnaf. Başkan Fatma Girik'in kendileriyle ilgilenmediği- ni söylüyor. PERPA'da halen 400 esnaf çalışıyor. Çahşmayan dükkân sayısı ise yaklaşık 4000. Esnaf Karaköy'deki dükkânlann kapanmadan çarşının işlerlik kazanama- yacağı görüşünde. Bu konuda belediye ve PERPA yönetiminin konuya çözüm geti- recek bir projesi olmadığını belirten esnaf görüşlerini şöyle dile getiriyor: Mehmet İpekçi: Şişli Belediyesi buraya ruhsat vermekte gecikiyor. Fatma Girik. ilçesindeki bu dev yapının ruhsatından ha- beri olmadığını söylüyor. Gecekondular- dan haberi oluyor ama bu çarşıdan haberi olmuyor.Bunu anlamak mümkün değil. Bu güzel yapının en kısa zamanda faaliye- te geçmesi için herkes elinden geleni 1987 \ ılının mart aymda dönemin başbakanı Turgut Özal tarafından hizmete açüan PERPA her geçen gün biraz daha çürûyor. yapmahdır. Mehmet Ali Sivpslıoğlu: Bu çarşının üs- tüne ölü toprağı serpilmış. Herkes bir şeyler yapılsın diye bekliyor, ama kimse bir şey yapmıyor. Karaköy'deki binalann 1988'de tahliyesi gerekiyordu. Ancak bunca yıldır bu gerçekleştirilemedi. Büyük bir kısmı tamamlanan bu dev çarşıya Ka- raköy'deki esnafın da taşınmasını istiyo- ruz. Nezih Özsezen: PERPA'daki gelişme diğer kooperatifleri de olumsuz yönde et- kiliyor. Diğer kooperatifteki üyeler PERPA'yı örnek göstererek koeperatifçi- likten vazgeçiyor. Belediyenin Karaköy'- deki ruhsatsız işyerlerine yaptınm uygulaması gerekiyor. Çarşıııınöyküsü 1986 yılında temeli atılan PERPA. Bed- rettin Dalan'ın belediye başkanlığı döneminde 8 mart I989'da Başbakan Turgut Özal tarafından hizmete açıldı. Sö- zen döneminde de çarşının 17 kasım 1990'da bir kez daha açılışı yapıldı. Çarşı» nın yapımı sırasında arsalanna tecavüz edilen iki kişiye 16 mılyar lira ödenmesiyle sorun çözümlendi. Ancak ruhsat işlemi üç yıldan bu yana tamamianamayan PER- PA, dünyanın en büyük gecekondusu olarak adlandınlıyor. 660 bin metrekjrelik kapalı alana sahip olan 13 katlı PERPA'da 4500 işyeri 40 ki- lometre uzunluğunda rampalı yollar. 36 asansör ve 24 yürüyen merdiven bulunu- yor. Günde ortalama 150 bin kişinin dolaşacağı çarşıda altı banka şubesi. bir PTT merkezi, 24 lokanta, kafeteryalar. kreş, sağlık merkezi. fuaralanı. karaİcol ve mescit 24 saat hizmet verecek. Erzincan'a çadır yetmiyor AA (Erzincan/Ankara) - Erzincan Vali- si Recep Yazıaoğlu, Erzincan'da halen 50 bin çadıra daha ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Yazıcıoğln, "Bu kadar çadın te- min etmek şu anda mümkün değil, va- tandaşlanmız az hasarlı olan evlerinde oturmalıdırlar" dedi. SHP Erzincan Milletvekili Mustafa Kul, Erzincan'da kabaran göç psikoloji- sini sakinleştirmek ve kenti hayalet şehır olmaktan kurtarmak için devletin, böl- genin sorunlanna acilen sahip çıkması gerektiğini söyledi. Kul, Devlet Planlama Teşkilatı'nm bölgeye gelerek etüt yapmasını ve arka- sından da istihdama yönelik yatınmlan gerçekleştirmesini istedi. Mevcut hasann 6 trilyon lira dolayın- da bulunduğunu bildiren Kul. Erzincan- lılardan 1991,1992 ve 1993yıllanndaait vergi alınmaması gerektiğini, bu öneriyi hükümete götüreceklerini de ifade etti. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Er- zincan depremiyle ilgili olarak Meclis araşürrnası açılmasını istedi. Ecevit ve DSP milletvekilleri ile 9 ANAP'lının da imzaladığı önergede. "Depremlerin zararlannın azaltılması konusunda ahnabilecek tedbirleri ortaya koymak ve Erzincan depreminde yıkılan binalann incelenerek mevzuata uygun yapılıp yapılmadığını ve yıkılma sebeple- rini acıkhğa kavuşturmak, bu konuda \arsa sorumlulan belirleyip haklannda gerekli işlemin yapılmasını sağlamak üzere Meclis araştırması açılmasını arz ederiz" denildi. Erzincan'daki depremde enkaz alündan 9 gün sonra sağ olarak kurtanlan Ner- can Eraslan adlı hemşire. dün uçakla İs- tanbul'a getirildi. Erzurum Araştırma Hastanesi'nde bacaklanndan bir ameli- yat geçiren Nurcan Eraslan, dün akşam Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi acil cerra- hi yoğun bakım ünitesine yatınldı. Servis doktorlan Nurcan Eraslan'ın iki ayak bileğinde dolaşım bozukluğu olduğûnu ve böbrek yetmezliği bulunduğunu be- lirttiler. Kozlu'da kuyular bugün açılıyor ZONGULDAK (Cumhuriyet) - Türki- ye Taşkömürü Kurumu'na bağlı Kozlu Müesseseşi Incirharmanı ve İhsaniye.iş- letmelerinde 3 mart 1992 akşamı meyda"- na gelen grizu faciasırun ardından kapa- tılan ocakjar bugün saat 08.00'den sonra açılacak. Ocaklardan pis hava çıkışının sağlan- dığı Ali Soydaş, İncivez ve İncirharmanı kuyulannın kapatılan ağızlan açıldıktan sonra' önce bütün hava emici pervaneler çalıştınlacak. Ocak içinde biriken pis gazlar dışan atıldıktan sonra sürekli gaz örneği alınarak değerlendirme yapıla- cak. Abnan örnek sonucunda tehlikeli gaz oranın tehlike smınrun altma indiğı saptanırsa ocaklara girilecek. Bu işlem- ler sürerken ocaklara temiz hava girişi- nin yapıldığı Uzunmehmet 1 ve 2 numa- ralı kuyular ile Yeni kuyu da açılıp ocaklara temiz hava pompalanacak. Ocak ağızlannın açılması sırasında meydana gelebilecek herhangi bir patla- maya karşı kuyu çevresinde oturan va- tandaşlar uyanldı. Adli Tıp Enstitüsü, nesebi gayri sahih çocuklann babalannı bilimsel bir kesinlikle saptamaya hazırlanıyor Babalık davası: Adaleti bilinı sağlayacak Yazlık giysi 7 milyon tstanbul Haber Senisi -Etiler Lions Kulübü, Korunmaya MuhtaçÇocuklar Vakfı yararına bir defile düzenledi. İstanbul Svvissotel'de Mondi firmasırun 1992 ilkbahar-yaz kıyafetlerinin sergilendiği defilede Almanya'dan getirilmiş 160 kıyafet. konuklann beğenisine sunuldu. Canlı, cıvıl avıl renklerden oluşan alun işlemeli safari kıyafetler, 3,5-7 milyon lira arasında fiyatlarla satışa sunuldu. Mondi mağazasının 1. yılı nedeniyle ayn bir önem kazanan defilede Mondi firmasının Alman Genel Müdürü Rehminder de defıleye katılarak bir teşekkur konuşması yaptı. (Fotoğraf:ALl ÖZ) Karaca kalp krizi geçirdi • CLMHLRİYET(Adana)-Sahip olduğu özel ağaç koleksiyonuyla iilkernizdcilk kez Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın çevre ödülünü alan Hayrcttin Karaca. konferans vermek üzercönccki gün geldiğiAdana'da kalp krizi geçirdi. Çukurova Üniversitesi Sosyal Tesislcri'nde önceki akşam vcrilcn iftar yemcği sırasında aniden rahatsızlanan ve Tıp Fakültesi Balcah Hastanesi acil servisine kaldınlan Hayrcttin Karaca, 15 saat yoğun bakımda tutuldu. Dün sabah durumu düzelen Karaca'nın rahatsızlanması üzerineiptal edilen "Türkiye'nin doğal zenginlikleri, korunması veerezyonu" konulu konferans da ileri bir tarihe ertelendi. TAYFUN GÖNÜLLÜ (İstanbul) - İzmirli bir kadm. altı yıldır çocuğunun babasını kanıtlamaya çalışıyor. 1987 yılmda açüğj ilk babalık davasını 1990"da kazandı. Karşı tarafın itirazı üzerine açılan temyiz davasını ise . kaybetti. Çalmadık kapı bırakmadı. Umudu şimdi Adli Tıp Ensti- tüsü'nde. Mücadelesini hâlâ sürdürüyor. Bir doktorla ilişki kurmuştu. Hamile kal- mümkün olmadı. dı. Bu arada evlilik hazırhklanna başladılar. Ama doktor kadını 6 aylık hamileyken terk ettı. Çocuk babasız dünyaya geldi. Şimdi 6 yaşında. Kısa bir süre sonra okula başlaya- cak. İzmirli kadının başına gelen olay Tür- kiyc'de sık sık yaşanıyor. Pek çok anne gibi bu kadın da çocuğunun, hukuk terimiyle "nesebi gayri sahih", yani soyu belirsiz ol- masını engelleyemiyor. Atasoy'aınektep Yargıtay Genel Kurulu'na kadar yansı- > an da\ ada sadece bir hakkı kaldı. "Mahke- meye kesin delil sunmam gerekiyor" diyor. İlişki kurduğunda 26 yaşındaymış. Şimdi ise 32. Aradı, taradı, sonunda İstanbul Ünker- silesi Adli Tıp Ensütüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy'u buldu. Başından geçenleri profesöre bir mektupla şöyle anlattı: "Sayın Prof. Dr. Sevil Atasoy, Ben üniversitesi tıp fakültesi.... teknis- yeni olarak görev yapmaktajam bir doktorla ilişkim oldu. Bu ilişkiden bir kız çocuğumuz dünyaya geldi. Fakat ben 6 ay- lık hamileyken ve evlilik haarkklan içinde olmamıza rağmen kızımm babası beni terk etti. Bu durum benim için çok zor günlerin başlangıcı oldu. Sürekli tehdit ediliyordum. Bunun yanı sıra hakkımda soruşturma açı- Tüm zorluklara, özellikle çok büyük teh- ditlere rağmen 1987 yılında kızımın hakkını aramak için babalık davası açüm. Mahkeme 1990 yılında bitü ve ben kazan- dım. Adaletin yerini bulduğunu sanıyor- dum. İkinci temyizde, Yargıtay'ın karan bozması benim için çok büyük yıkım oldu. Bu karara iüraz edip tekrar dava açarak temyize göndermek zorunda kaldım. Yargı- ta> Genel Kurulu'nun karan yine benim için çok büyük yıkım oldu... Bunu kanıtlamanın mutlaka bir yolu ol- duğuna inanıyorum." lıp hasıanedeki görevime son verildi. Fakat kızımın babası görevine devam etti. Benim için gerekçe olarak disiplin kuruluna aykın ve iffetsiz bir hayat sürdüğüm gösterildi. Ben yıllardır iffetsiz bir hayat yaşamadığı- mın, bir insanı çok sevdiğimi, sevdiğim bu ınsanm çocuğunu dünyaya getirdiğim için bu derece aşağılanmayı hak etmediğimin mücadelesi ıçerisindeyim. Fakal ne yaaktır ki, gerek hastancmiz disiplin kuruluna. ge- rekse Yargıtay'daki üyelere bunu anlatmak İzmirli kadın 24.2.1992 tarihinde yazdığı bu mektupta birçok yere başvurarak çözüm yollan aradığıru \e sonunda Prof. Atasoy'a ulaşüğını anlatıyor. Sorular soruyor "Doku testinin kesin sonuç verdiğini söy- lediler. Bu testi nerede yaptırabilirim? Zaten benim. mahkemeye kesin sonuç veren bir test olduğuna dair belge sunmam gerekiyor. Yoksa mahkemeyi kaybedeceğiz... Bu konularda beni aydınlaür ve yardımcı olursanız kıam ve ben size ömür boyu min- nettar kalacağız..." Atasoy'un bu mektuba dört gün sonra yazdığı yanıt. İzmirli kadını çok sevindirdi. Artık elinde mahkemeye sunacağı bir karut var. Prof. Atasoy, mektubunda özetle şöyle diyor: Genetikişaretter "Günümüzde adli sereloji laboratuvann- da kullanılmakta olan teknik yöntemlerin hiçbiri, DNA parmakizi yöntemi dahil, bir erkeğin belirli bir cocuğun babası oldugunu yüzde 100 doğrulukla saptayabilecek düzey- de değildir. Bu nedenle Almanya. ABD ve Japonya gibi ülkelerin mahkemeleri, babalık tayinkri yapmakla yükümlü laboratuvarlann anne. çocuk ve erkeğin kanında birçok genetik işa- retlerin incelenebilmesini şart koşmaktadır. Anatomik ve fızyonomik açıdan gerçekleşti- rikn benzerlik muayenelerine ise bilimsel kriterlere dayanmadığı ve sübjektif olabile- ceği nedeniylc ııibar edilmemektedir. Kan ömeklerinde çok kapsamlı geneük işaretler aranmaktadır. Kanaatimize göre, baba, çocuk ve anne- den alınacak kan ömeklerinde. yukanda adı geçen genetik sistemlerin her birinde yer alan teknik olanaklar elverdiği ölçüde çok sayıda geneük işaretler incelenmelidir... Adı geçen geneük işaretlerin büyük bir bölümü İstanbul Üniversitesi Adlı Tıp Ens- titüsü'nde incelenmekte ve bunlann Türkiye toplumunda rasuanan fenoüp frekanslan gözönüne ahnarak olasılık hesaplamalan yapılmaktadır." Ozetini aldığımız bu mektup, İzmirli ka- dının avukaü tarafından mahkemeye sunu- lacak Mahkeme. kanıtı ycrinde bulursa anne. baba. çocuk ensütü\e gelecekler. Babafekdavafan Enstitünün yeni işlevinden önce Atasoy'- dan babalık davalanrun nasıl yürüdüğüne ilişkin bılgi aldık. Adli Tıp Kurumu'nun 5. İhtisas Kurulu anne. çocuk ve şüpheli erkeğe ait kan grubu sonuçlannı inceleyerek. aynca 4 yaşından gün almış olmak kaydıyla çocuk ve babanın yüz ve vücudunda benzerlik muayenesi ya- pıyor. Şüpheli erkeğin biyolojik baba olup olmadığına dair raporu ilgili yere veriyor. Çocuğun anneden almadığı geneük işa- retleri babadan almış olduğu prensibine dayanılarak yapılan değerlendirmede. kan gruplan gözönüne alınarak verilen Adli Tıp raporunda, erkeğin baba olamayacağj bildi- rildiğinde bir sorun yok. Ama baba olabile- ceği ifade edilirse. erkeğin hâlâ gerçek biyolojik baba olmama olasıhğı var. Son yıllarda Adli Tıp Kurumu'nun şüp- heli babanın kan gruplan açısından baba olabileceğini. ama çocuk ile babanın birbıri- ne fızyonomik açıdan benzemediğini kay- dettiği raporlan değerlendiren mahkemeler davalan "babadır" diye sonuçlandınyor. Ancak Yargıtay, "fıziksel muayenede ben- zerlik görülmemişür" bulgusuna dayanarak bu kararlan bozuyor. Bununla birlikte, Prof. Atasoy. benzerlik muayenesinin dün- yanın hemen her ülkesinde terk edilmiş bir yöntem okluğunu ve her çocuğun mutlaka babasına benzemesi gerekmediğini de açık olarak ifade ediyor. Babalık tayinleri ile ilgili Adli Tıp'tan çı- kan raporlarda baba için "olabilir" veya "olmayabilir" deniyor. Ama her iki rapor da içlerinde hem "olabilir"i. hem de "olma- yabilir"i taşıdığından. babalık tayini biraz da yargıan vicdanına kahyor. Böyle olunca da geriye dönülmesi olanaksız, ömür boyu sürecek olaylar dizisi başlıyor. Miras dava- lanyla ölumden sonra da sürecek mağduri- yetler sözkonusu oluyor. Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Atasoy, beş yıllık cabşmalan sonucunda, tüm altya- pılannı tamamladıklannı belirterek. "Arük babalık tayinlerinde yeni bir teknik uygula- mak için hazınz" dedi. Atasoy, Barolar Birliği'nîn, mahkemelerin ve ilgili kişilerin bu gelişmeye dikkat etmelerini istedi. "istanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü o'arak, Türk adaletinin bu önemli boşluğu- nu doldurmak üzere 1986 yıhndan bu yana yürüttüğümüz çalışmalarla, selüloz aselat elektrofores tekniği kullanarak polimorfık özellik gösteren bir dizi alyuvar enziminin ve serum proteinlerinin Türkiye popülasyo- nundaki gen frekanslanru saptamaya çalış- tık. Böylelikle ender fenoliplerin rastlanma sıklığını ortaya çıkartarak, gerek babalık be- lirlemelerinde, gerekse kriminalisük açıdan kan ve diğer vücut sıvılannın oluşturduğu lekelerin kime ait olduğunun saptanmasın- da ileri ülkelerin düzeyine ulaşmaya çalış- tık." Prof. Atasoy, tüm geneük işaretlerin bir arada inoelcnmesinde şu sonuca vanlabile- ccğini belirtiyor: "Anne, çocuk ve şüpheli erkekte lüm bu genetik işaretlerin bir arada incclcnmcsi so- nucunda, erkek hakkında 'baba olabilir' sonucuna vanldığında, gerçekte baba olma- dığt halde, baba olabilir yanılgısına vanlma olasılığı onbinde bire düşecektir. Genetik testlerimiz sonucu olayı on binde bıre indir- gediğimizden, bir kadın için teorik olarak mümkün, ama pratik olarak mümkün ol- mayan noktaya geliriz. Yani, bir kadının 10 bin kişi ile ilişki kunnası gerekir ki, o kişi ba- bası olmasın. Bu da mümkün değil." Dikkat edilecek olursa, bütün bu sistem- lerin incelenmesi sonucunda bile. kişinin çocuğun babası olduğûnu yüzde 100'e va- ran bir doğrulukla ve hiç yanılma payı olmaksızın söylemek hâlâ olanaksız." Baba- sı olduğu' değil. "babası olabilecegi' şeklinde bir ifade kuüaralmaya devam edilecek. Ama Almanya, ABD ve Japonya gibi teknolojik açıdan ileri ülkelerin mahkemeleri. Atasoy'- un belirtüği sistemin incelenmesini gerekli ve yeterli buluyor. "Kişinin baba olabilecegi değil de. gerçek- ten ve yüzde 100 doğrulukla babası olduğû- nu söylemek ileride mümkün olabilecek mi?" "DNA parmakizi denilen bir yöntemle anne, baba ve çocuğun hücrelennin çekir- dekleri içersindeki genetik bilginin incelen- mesi sonucunda böyle bir değerlendirme yapmak mümkün olabilecekür. Dünyanın belli başlı merkezlerinde, bu arada yine ens- titümüzide bu amaçla araşürmalar yürütül- mektedir. Hatta bin İngiltere'de. diğer ikisi ABD'deki üç davada DNA parmakizi bul- gulan tek kanıt olarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte çekirdekten DNA mole- külünün izolasyonu ve bunu izleyen basa- maklarda başvurulan çok sayıda işlem sırasında bazen hatalar yapılabileceği orta- ya çıküğından, arük mahkemelerce yargıya varacak tek karut olarak kullanılmaması ge- rektiği görüşüne vanlmıştır. Ancak ileriki yıllarda teknik uygulamalardan kaynakla- nan bu sorunlar da ortadan kaidınldığında tek bir deneyle aradığımız yaruta vüzde 100 doğrulukla varabilecegimiz açıktır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle