Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK1992 PAZARTESÎ
12 DIZIYAZI
Cemaleddin Kaplan, Almanya'da uzun süredirişsizolanTürklerarasında taraftar buldu
Cemaleddin HocaVla 3 saat görüştüm
-2-
A
fganistan'dan Hizb-i
İslamfnin lideri Gül-
beddin Hikmetyar'ın
bir temsilcisi, Filistin'-
den bir temsilci de
konuşmalar yaptılar.
Bu konuşmalar Türkçeye çevrildi ve
sık sık İsrail'i, Amerika'yı, Rusya'yı
kınayan sloganlar atıldı. Afganistan'a
yardım yapılması için hesap numara-
lan içeren bir broşür dağıtıldı.
Cemaleddin Kaplan geliyor
Cemaleddin Kaplan'ın öğleden son-
ra gelmesi ile herkes daha da heyecan-
landı. Gün boyu programın takdimci-
liğini yapan kişi övgü dolu bir gjriş
yaptıktan sonra. aşağıda kapıda bir
Merccdes söründü.
Konuşmacı: "Hocama bir sürii iftira
ettikr, 'Kara Ses" dediier, biz •Hakk'm
sesi' dedik. 'Mercedeslerde geziyor" de-
diler, oysa hocamızın, emirimizin bir
Mercedesi yokru. Şimdi hocamın da
haberi olmayan bir sürprizi açıklamak
Lstiyorum. Şimdi artık 'Mercedes'de
gezivor' diyebilirler. Stuttgart Emirli-
ğimİ7 Hocamıza bir Mercedes hediye
etmiştir. Ben de sizin önünüzde anahta-
nnı ve kâğıtlarını Hocamıza teslim edi-
yorum. Kabul etme lütfunda bulunursa
memnun olacağız."
nnda getirmişlerdi. Yıne de hem er-
kekler hem de kadınlar tarafında.
görevli gençler, normal değerinin üs-
tünde bir fivatla lahmacun (tanesi 2
mark) \e ayran (şişesı 2 mark) saıtılar.
Bu satışlardan eldeedtlen geliryapılan
masraflan karşılamak üzere kullanılı-
vordu.
X oplantı salonundan en son biz
aynldık. O gece beni davet eden hanı-
mın evinde kaldım. Daha sonralan
Köln'e her gittiğimde bu hanım ve ai-
lesi beni karşıladılar ve onlann evlerin-
de kaldım. O akşam bu aile Cemaled-
din Hocaya telefon etti ve bcnden söz
ederek "\ann geleceğiz" dedi.
KaplarTla yûz yüze
Ertesi sabah 9.30"da Cemaleddin
Hocanın evine gittik. E\ oldukça mû-
tevazı bir apartman dairesi. Oturdu-
ğumuz odanın karşılıklı iki duvannda
büyük kitaplıklar var. Hoca yerde
oturuyor. Önünde alçak bir masa \e
üstünde daktilo ve kâğıtlar bulunu-
yor. Televizyon \e \ideonun \anmda
iki sandalye \e bir koltuk ycr alıyor.
KIMIN
SESİ?
iım daha çok dışlanmış kesimleri ile
aynı mekâru paylaşan, onlarla iş bul-
ma konusunda zaman zaman rekabet
eden ve bu anlamda da sürekli çatışma
içinde bulunan öfkeli kişiler tabanı
oluşturuyor.
ve bunlan önündekı bir kâğıda >azdı.
Yaptığım araştırma hakkında konuş-
tuk.
H
nerek:
oca bizi buvur eiti ve bana dö-
giren araba, inanılmaa
güç biçimde bir tur attı. tekbir getiril-
di. Cemaleddin Hoca da arabayı
"Tebliğ vazifesi için, da>aya verilen bir
bizmet" olarak gördüğünü söyledi.
"Bu, yerde oturmaya alışkındeğildir,
buna bir şilte verin".
X erde rahat oturduğumu belirt-
tim. Yanımdaki aile ile dünkü toplantı
hakkında konuştu vc sonra bana dö-
nerek adımı, soyadımı, çahştığım yeri.
doğum tarihimi, doğum yerimi sordu
\_^emaleddin Hoca ile görüşme-
miz vaklaşık üç saat sürdü. Hoca'nın
hanımı bi/e kahve ikram etti. Cema-
leddin Kaplan hakkında daha önce
kızılan \a onun çok sert. -ki be-
nim katıldığım loplantıda >aptığı ko-
nuşmada edindiğım ızlenim de bu idi-
ya da kolayca ıdarc edilebilir. zayıf bir
insan olduğunu öne sürüyordu. Be-
nim yaptığım görüşmeden edindiğim
izlenim ise Cemaleddin Hoca"nın bir
karizması olmamasına karşın gayet
zeki bir kişi olduğudur; en çarpıcı ge-
lcn yönlcrindcn biri dc çoğu İslami li-
derin aksine polemiği çok sevmesidir.
Cemaleddin Kaplan'ın başkanlığın-
daki harcketin tabanını yurtdışında
yaşayan işçiler oluşturuyor. Harekel
Avrupa ülkelerinde özellikle Alman-
ya. Fransa, Belçika ve Hollanda'da
yaşayan, nitcliksiz, düşük statülü işler-
de çalışan veya uzun süredir işsiz olan
Türk işçileri arasında taban buldu.
Harcket içinde hem birincı nesil göç-
menler hem de ikinci nesil göcmenler
\ar. İkinci nesılden olanlann bir bölü-
mü zatcn hareket üyesi olan göçmen-
lenn çocuklan.
kişiler. şu anda yaşadıklan
toplumda sosyal tabakalaşma içinde
alt grubu teşkıl edıyorlar. Gettolarda
vaşayan. günlük yaşamlannda aynm-
cılık ve hatta ırkçılık ile sürekli burun
buruna gelen. konumhn gercğince
içinde bıılundukları Batı toplumlan-
V-'emalcddin Kaplan (Hocaoğlu)
konuşmasını yaptı ve kendisine soru
sorulabileceğini söyledi. Kâğıtlara ya-
zılan sorular görevlilerce toplandı.
yüksek sesle okundu. Sorulann bir
kısmı fikıh ile ilgili olup günlük yaşa-
ma ilişkindi. Cemaleddin Hoca bu so-
rulann kendine telefonla sorulup ce-
vap alınabileceğini. bugünkü toplantı-
nın ise "senelik siyasi bir toplantr
olduğunu belirtli. Böylecebu tür soru-
lar elendi ve siyasal içerikli sorulara
yanıt verildi.
Öalonun hemen çıkışında görevli
kadınlar dini kitaplar satıyorlardı.
Kadınlann en çok aradıklan dini ro-
manlar ve İslam"da Evlilik gjbi, kadm-
lan doğrudan ilgilendiren kitaplardı.
Satış yapılan yerde dini romanlar yok-
tu ama çeşilli büyüklükte başörtüleri
salıhyordu. Başönülerin fıyatı sekiz
markiı. Erkekler tarafında da kitap
satılan bir stand vardı.
T
A oplantı bütün gün sürdüğü ıçin - _ ^ .... .,
katılanlann çoğu yemeklennı yanla- Cemaleddin Hoca tekbir sesleri arasında, Köln Sprothalle'de düzenknen toplantıya giriyor. Etrafında tarafiarlan.
aplan grubunun üyeleri Alman
toplumu içinde karşılaşüklan güçlük-
lerie. aynmahkla ilgili pek çok olay
anlatıyorlar:
"Ben evJendikten sonra kocamın et-
kisi ile kapandım. E\lenince çok uzun
süre ev aradık. Türklere e\ vermhoriar.
O zaman ben Türkiye'ye dönecektim
kocam burada kalacaktı. Tabü bunu is-
temedim. Beyim Alman iş arkadaşını
yolladı e»i bulduk ama bizim taşınaca-
ğımız anlaşılınca vermediler. Bir Tür-
kün evi varmış bize kiraladı. Şimdi
Törkler de ev alıp Türklere kiraya veri-
yor. Buranın doktordu, hastaneydi iyi
taraflan var. Rahatlığı çok. O yüzden
kimse gitmek istemivor ama Almanlar
da çok kötü davTanıyorlar. 'Türkler d»-
şarT diye bağınyorlar, duvarlara yazı-
yorlar.
"Çocuklann okulda dunımlan zor.
biü iyi bilmiyorlar. bunalıma giriyor-
lar. Almanlar da "bunlar aptal, geç öğ-
reniyor" diyorlar. Benim çocuk beş
yaşında Türkiye'den geldi. Orada
okuma-yazmayı sökmüştü. Buraya
gelince dili bilmiyor, bunalıma girdi.
Buna 'aptal" diyorlar.
"Benim kızla. okulda başını bağlıyor
diye öğretmeni dalga geçmiş. "Araplara
benzedin' demiş. kız çok etkilendi. Ta-
bü çocuklar da bunun başörtüsünü çek-
miş, durmadan yeileniyor diye dalga
geçmişler. Öğretmeni de y apmış. Okul-
la ka\ga ettim, sonra mahkemeye git-
tim ama tabü kız okulu sevmiyor.
Gitmedi. biz de istemedik.
"\ olda bize "penguen" diyorlar. 'gel-
diğiniz yere gidin" diyorlar, kaçak çalı-
şıyor diye ihbar ediyorlar.
"...Hanım evinde Kur'iuı öğretiyor.
Şikâyet etmişler. Polis "sen bu işten pa-
ra kazanıyorsun, kaçak calışıyorsun,
hem işsizlik parası alıp hem de bu ders-
lerden para kazanıyorsun" dedi. "Bu
bızım dini görevimiz' fılan dedik, canı-
mız çıktı.
"Almanlar bizim ilerlememize Izin
vermezler. .\ma şimdi bir sürii Türk ev
alıyor, dükkân açıyor. Bizi atmak için
uğraşıyorlar. Yeni kanunlar çıkaracak-
larmış. Ama biz gitmeyeceğiz,"
Kaplan,Eı*2xırum'dan çıktıyola
T
ürk basmında "Ka-
ra Ses", Alman ba-
smında ise "Köta'-
ün Hunteynisi"
olarak tanımİanan
Kaplan, 1926'da
ErzuruTn'un İspir ilçesinde doğdu.
Askerliğini yaptıktan sonra ilko-
kul. orta okul ve liseyi dışandan
bitiren Kaplan. 1961 "de Ankara
İlahiyat Fakültesi'ne kaydoldu ve
Ankara'da vaizlik yapmaya başla-
dı. 1965"te İlahiyat Fakültesi'nden
mezun olan Kaplan. Diyanet İşleri
Başkanlığı'na müfettişplarak atan-
dı. Daha sonra aynı kurumda Öz-
lük İşleri Müdürü oldu ve bir süre
de Diyanet İşleri Başkan Yardımcı-
hğı görevinde bulundu. 1966-1981
yıllan arasında Adana Müftüsü
olan Cemaleddin Kaplan, 1981 yı-
lında re'sen emekli oldu ve ayru yı-
lın aralık ayında da Almanya'ya
gitti.
.f\.lmanya'da Avrupa Milli
Görûş Teşkilatı içinde çahşmaya
başlayan Cemaleddin Kaplan, bu
örgüt içinde "İrşad ve Fetva Komis-
yonu Başkanuğrna getirildi.
bölünrnelerin ve o dönemde, Kap-
lan'ın İran'a yakın bircizgj izleme-
sinin önemli rol oynadığı bilıniyor.
1985
lVacadikal görüşleri ve İran'a ya-
kınlığı nedeniyle Avrupa Milli Gö-
rüş Teşkilatı ile çatışmaya düşen
Cemaleddin Hoca 1983'te bu teşki-
lattan aynldı. Bu tarihte önemli bir
kitleyi peşinden sürükleyebilen Ce-
maleddin Kaplan, bir süre sonra bu
tabanı önemfi ölçüde kaybetti. Ta-
bandaki bu zayıflamarun temelin-
de, grup içindeki çekişmelerin-
"te kurulan İslami
Cemiyetler ve Cemaatler Birliği'nin
bugün Avrupa'da 12-15 bin civa-
nnda üyesi olduğu söyleniyor. Ke-
sin olarak üye sayısını bilmek
mümkün değil. Türkiye"den Av-
rupa'ya göç edenler arasında taban
oluşturmuş diğer İslam temelli ör-
gütlenmelerle karşılaştınldığında,
bu grubun. yaygın bir tabana sahip
olduğunu söyleı.'iek zor.
M. ürkiye içinde üyelerinin ne
kadar olduğu konusunda ise hiçbir
bilgi ya da tahmin yok. Fakat nisan
ayında bu grubun ılan etuği İslam
Federe Devleti'nın Türkiyedc he-
men hemen hiç etki yapmadığı dü-
şünülürse burada büyük bir tabana
dayanmadığı söyle'nebilir. Tür-
kiye'de Kaplan grubunun savun-
duğu görüşlere yakın. küçük. radi-
kal gruplar \ ar ise de bunlann genış
bir tabana dayandıklannı söyle-
mek güç.
KaLaplan grubu geniş bir tabana
sahip olmamakla beraber, özellikle
genç üyelerinde hemen gözlemlene-
bilen radikallık bu grubu kolayhkla
ön plana çıkarabilir. Bir başka de-
yişle, grup silahlı mücadeleye karar
verir ise (henüz bu karan vermedi)
bu eylemlere hiç düşünmeden katı-
labilecek bir tabana sahip.
çarpiCT örnek ise Cemaleddin
Kaplan'ın ikâmet ettiği apartmanın
duvanna Türkçc olarak yazılan
"Türkler dışan" sloganı.
r\.lmanya'da yaşayan bu insanla-
nn günlük yaşamlannda karşılaştıkla-
n açtk ya da gizli aynmalık bu grupla-
nn içine kapanarak, bir grup dayanış-
ması oluşturmasına ve yaşadıklan göç
deneyimuu yeniden değerlendirmele-
rine yol açmış. Bu çerçevede Kaplan
grubuna üye insanlann geliştirdiği
dünya görüşü, bir yandan göç olayına
kutsal bir anlam yüklerken diğer yan-
dan da uğradıklan aynmcılığa karşı
son derece kaderci bir yorum getirmiş.
Göçûn kutsallaşması
Topluluktaki İslam anlayışı Batı
Avrupa'da yaşayan Türk göçmenle-
nn. özellikle ikinci nesiün, göç olgu-
suna verdiği anlamı değiştiriyor. Bi-
rinci nesil pek çok üyeye göre. insanlar
maddi zorluklar nedeniyle Türkiye'-
den Batı Avrupa ülkelerine para ka-
zanmak için gelmişler. Ama bu göçte,
onlann daha sonra kavrayabildikleri
derin anlamlar var. Bu göç sayesinde
gerçek Islam'ı keşfetmişler. İkinci ku-
şak göcmenler için ise durum biraz
daha değişik.
SURECEK
TürkdiliAnadolu'yukeşfediyor
YAŞAR
KEMAL
KENDİNİ
ANLATIYOR
ALAIN BOSÛUET
varan Nazîni Hikmet'tır. O da hapis-
hane yüzünden olmuştur. Nazım Hik-
met. uzun süren hapisliğinden dolayı,
hapishanede Anadolu halkıyla, onun
dilıyle karşılaşmış. onlarla kaynaşmış-
tır. Onun ilk başeseri Şeyh Bedrettin
Destanı, Anadolu halkıyla karşılaş-
masının bir ürünüdür. Büyük Anado-
lu halk şürinin. dilinin belli belirsiz
damgasını taşır. Nazım Hikmet, ha-
pishanede halkla aşılanmıştır. Bu aşı
onun dilini. kültürünü geliştirmiş, ba-
şeserler yazmasına sebep olmuştur.
T
ürk aydmlan dili an-
tırkcn sadece tstanbul
Türkçesiyle yetinmek
zorunda kalmışlar,
1930'lara kadar Ana-
dolu'nun zenginliğin-
den pek o kadar haberli olamamışlar-
dır. Cumhuriyet'ten sonra Mustafa
Kemal Atatürk'ün hızlandırmasıyla
geniş bir dil calışması. Anadolu'ya bü-
tünüyle dönüş başlamıştır. Bu yıllara
kadar şiir. roman yazan birçok yete-
nekli kişi çok yoksul bir dille yazmak
zorunda kalmışlardır. Bunlann en ye-
tcneklileri Nazım Hikmet'in ilk şiirle-
rindeki dil epeyce yoksul bir dildir.
Anadolu diliyie, bu aydınlar içinde, ilk
ilişki kuran, o dil 7enginliğinin farkına
I aam Hikmet'in şiirleriyle çok er-
ken yaşlarda karşılaştım. Karacaoğ-
lan'dan. Dadaloğlu'ndan sonra o da
benim şairim oldu. Ona da Yunus
Emre, Pir Sultan Abdal, Abdale Zey-
niki gjbi hayran kaldım. Her zaman
düşünüyordum, Nazım Hikmet gibi
bir deha Anadolu halk aşısı almasay-
dı, bu Nazım Hikmet olur muydu.
Türk dilini böylesine zenginleştirebilir
miydi? Nazım Hikmet'ten sonra da
Anadolu insanlan edebiyata gjrdiler.
Romanlar. şiirler yazdılar. Bu dil şe-
hirde yetişmiş şairleri. yazarlan da et-
kiledi. Onlann dili dezenginleşti.
B•ana gelince, ben Karacaoğlan'm,
Dadaloğlu'nun bölgesindendim. Ka-
racaoğlan onaltıncı yüzyıl. Dadaloğlu
on dokuzuncu vüzyıl şairiydi. Bunlar-
la birlikte daha yüzlerce şair. destancı
ovada dolaşıyor, saygı görüyorlar,
kutsallaştmbyorlardı. Bunlan iyi bili-
yordum. On yedi yaşımdan sonra da
Batı edebiyauyla ilişki kurdum. Bun-
lan büyük bir doymazlıkla okuyor.
Balzaclan. Tolstoylan, Çehovlan,
Sıendhalleri. Dostoyevskileri çevirile-
rinden okuyor, onlan da destanlar,
Karacaoğlanlar gıbi özümsüyordum.
İlk hikâyemı. romanlanmı yazmaya
başladığım 1946 yıbna kadar dağarcı-
ğımı epeyce doldurmuştum. En çok da
Çehov"a hayrandım. Nazım Hikmet'i
tıpkı Karacaoğlan gibi ezbere biliyor-
dum. Genç \aşında ölen büyük şair
Orhan Veli tutkulanmdandı. Önunda
bütün şiirlerinı ezberlemiştim. Sait
Faik"in diline. anlatış biçimine hay-
randım. Arif Dino bir Rimbaud hay-
ranıydı. Birlikte ondan şiirler çeviri-
yor, günlerce onun üstüne konuşuyor-
duk. Rimbaud benim için yepyeni bir
dünyaydı. Hiç başkalanna, başka şa-
irlere benzemiyordu. Bu sıralar bol bol
da Baudelaire. Verlaine. Rimbaud
çevriliyordu. Çeviriler usta çeviriciler,
iyi şairlerce yapılıyordu. Benim yap-
mak istediğım yeni bir anlatım biçimi,
yenı bir dil bulmaktı. Çok iyi bildiğjm
sözlü edebiyat >azı diliyie pek uyıış-
muydrdu. Batılı anlatım biçimleri de
başkaydı. Onlann anlatış biçimleri dil-
lerinden. uygarhklanndan geliyor
olmalıydı. Bir de çok önceleri yazılı
edebiyata geçmişlerdi. Biz onlann
çoktan unutrağu sözlü edebiyatı daha
bütün yoğunluğuyla yaşıyorduk. Yüz-
lerce şair, yüzlerce destancı daha Ana-
dolu'da köy köy, kasaba kasaba fır
dönüyorlardı. Dil çok tutucu, çok az
değişkendi. Ne kadar yaşayan dil var-
sa. o kadar ölmüş dil vardı. Benim
ülkem ölmüş dıllerin de bütün dünya-
da odaklanndan birisiydi. Yeni bir
edebiyat yapılırken yeni bir dil. yeni
bir anlatış biçimi de İcendiliğinden ku-
rulmalıydı. Bunu bilinçle yapmak da-
ha da sağhkhydı. Benim talihim. Türk
halkırun dilinden, anlatış biçimlerin-
den faydalandığım gibi, Kürtçeden de
faydalanma olanağımın olmasıydı.
Her iki destan, masal. şiir birikiminin
içindeyim. Bir de divan şiiri vardı. Bu
şiir daha çok, bütün kalıplaşmalara
karşın. söz ustahklanyla doluydu. Bu
şiirle de ilişkilerim oldu.
-asabadaki komşulanmdan birisi
İstanbul Üniversitesi'nde Arap. Fars
edebiyatlan okutmuş bir profesördü.
Yeni sürgünden dönmüş yalnız bir ki-
şiydi. Dostluğumuz kaçınılmazdı.
Komşumun birisi de dokuz yıl eşkıya-
lık yapmış. İstanbul Ünhersıtesi'nde
okumuş bir feodaj aileden gelen çok
kültürlü, özellikle tarih merakhsı bir
kişiydi. Sohbetlerimiz gecelerce ve yıl-
larca sürdü.
»3iir tarihine \e anlatım tarihine bak-
tığımızda bütün büyük anlatıcılann,
şairlerin ne kadar karmaşık düşünce-
ler. psikolojiler anlatırlarsa anlatsın-
lar, onlan herkesin anladığıydı. En
büyüklerin hepsi yalın. dolaysız konu-
şuyorlardı. İşe başlarken bu da sezgile-
riminiçindeydi.
k3orun Kürt ülkesinin duyarlığını
Türkçeye çevirmek olamazdı. Çünkü
biz bir köyde tek bir Kürt eviydik. Van
Gölü kıyılan da benim doğduğum bu
topraklara çok uzaktı. Yalnız onlann
destanlan, türküleri benimle birliktey-
di. Bir de ailemİH anılan, yaşayabildik-
leri gelenekleri, dilleri... Kürtçe. Türk-
ceden çok ayn bir dildi. Ben ikisiyle
birlikte büyümüştüm. Kürtçenin dili-
min oluşmasında ne kadar etkisi oldu.
doğrusu bunun ölçüsünü bulamıyo-
rum. Çocukluğumda Kürt destanlan-
nı. masallannı, türküleriniTürklerinki
kadar severdim. Hiçbir zaman bir
Kün destanını halka anlatacak kadar
Kürtçem olmadı. Ama gençliğjmde
usta bir destancı gibi köylerde Türkçe
destanlar söyledim. Karacaoğlan'ı,
Dadaloğlu'nu. Abdele zleyniki'den el-
bette çok biliyordum.
SÜRECEK
POLÎTtKAVEÖTESÎ
MEHMED KEMAL
Aynı Tazelikle...
Sovyet imparatorluğunun çökmesinden sonra solcu-
luk ve sosyalizm üstüne yapılan tarfışmalarda bir durak-
lama oldu. Bu, söylenecek söz olmadığından değil, tar-
tışmanın henüz erken olmasından geliyor. Herkes bir
süre susmayı yeğledi. Serbest pazar ekonomisine göre
oluşan yapılanmanın sonu alınacak, onun da ipliği paza-
ra çıkacakt. Siyasetin büyük evreninde şimdilik Ameri-
ka ile Rusya barış içinde birlikte yaşamanın en rahat
günlerindeler. Birbirlerine elleşmiyorlar, al gülüm ver
gülüm günlerini yaşıyorlar. Arada bir elense tutsalar bi-
le oyuna alışkan pehlivanlar gibi hemen koyveriyorlar.
Kapitalizmle sosyalizmin görüntüdeki balayının sonunu
beklemek gerekiyor.
Dıştaki duraksamalar böyle iken, içteki duraksamalar
da sakin geçiyor... İç tartışmanın sonu alınmış. Yayın or-
ganlarında durgunluk var. Derken Behice Boran hakkın-
da iki kitap birden çıktı. Bunlardan biri Sosyalist Yayın-
lar'dandı. Türkiye Sosyalist Hareketi Tarih Dizisi'nden.
Politik açıdan TIP davası kısaca inceleniyor, Behice Bo-
ran'ın mahkemedekı ifadesi ve duruşmadaki savunma-
sı veriliyor. Artık tarihe mal olan bu görüşler, bir de, bu
yayınlardan sonra tartjşmaya açılabilir. Behice Boran,
sosyalizm tarihindeki yerini bu görüşlerle almış oluyor.
İkinci kitap, Behice Boran'ın edebiyat yazılarını içeri-
yor. Sarmal Yayınları çıkarıyor. Edebiyat yazılan, Behi-
ce Boran'ın 1941 de Yurt ve Dünya dergisinde çıkan
'Halide Edib'in Yeni Romanlan' ile başlıyor, günümüze
değin kaleme aldığı edebiyat yazılarını kapsıyor.
Her iki kitapta derlenmış olan yazılan, daha dergiler-
de yayımlanırken görenlerdeniz. Bir dönemin genç ede-
biyatçıları bu yazılan ilgiyle izlerdi. Behice Boran sade-
ce dergilerde yazmadı, gazetelerde yazdı, konferanslar
verdi. Hele 12 Eylül'den sonra sürgünde iken çoğu gö-
rüşlerini sözlü olarak yansıtmak zorunda kaldı. Behice
Boran, yayın yaşamına baktığımızda özgür bir yazar de-
ğildi Yaşamı boyunca özgürluk için savaşmıştı. Biliyor-
du ki özgürluk sağlanınca kendt de özgür olacaktı.
özgürluk savaşçıları kendileri için değil, herkes için öz-
gürluk isterler.
Bugün artık Türk Ceza Yasası'nda 141-142'nci madde-
ler yok. Ceza yasamızın bir ayıbı olan bu maddeler ya-
sadan çıkarılmıştır. Bununla sadece solda bulunanlar
değil, sağcılar da övünüyor, çıkan yasada kendi oyları-
nın bulunduğu söylüyorlar, doğrudur. Ancak bir şeyi iyi
bilmek gerekir. özgürlükler sadece yasa maddelerinin
kalkmasıyla sağlanmaz, özgürluk bir yaşam biçimi ol-
malıdır, bir yaşam biçimine sokulmalıdır. Edebiyat yazı-
lan baştan sona doğru incelendiğinde ülkenin özgürluk
konusunda nice labirentlerden geçtiği görülür Bundan
da Behice Boran'ın nasıl bir özgürluk mücadelecisi ol-
duğu ortaya çıkar.
Ister yerli, ister yabancı edebiyatlar için söyledikleri
yalındır. Dolambaçlı sözler etmeyi hiçbir zaman sev-
mez. 1967 yılında Dost dergisi sahibi Salim Şengil'le bir
konuşması var. bunda Salim soruyor:
"Ülkemizde, düşündüğünüz sol sanata yatkın birkaç
sanatçı adı sayar mısınız?"
"Ülkemizde şiirde, hikayede, romanda, resimde bir
değer taşıyan hangi sanatçı varsa, olduysa hep bu "sol-
dan" çıkmıştır. Sağın hiç bir şey verdiği yok ki!"
Behice Boran'ın yazılan bugün de aynı tazelikle yeni-
den okunabilir. özgürluk savaşında amaç hiçbir zaman
doğrultusundan şaşmıyor. Bildiği yolda dümdüz gidi-
yor. Behice Boran yalnızca bir şey anlatmıyor, birçok
şey de öğretiyor.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/Argoda bir şeyi değe-
rinden çok yükseğc. sat-
ma işi. vurgunculuk.
2/Aritmetikte bir kuvve-
tin derecesini veren sa-
yı... Yaşlılık, hastalık
gibi nedenlerle güçsüz
kalarak vücudu titrer gi-
bi sarsılan. 3/Sara nöbe-
tinden hemen önce görü-
len belirtilerin tümü...
Nazi partisinin askeri po-
lis örgütü 4/Sap\ uzun
lava. 5/ Kâr. mepfaat...
Ceylan. 6/Olumsuzluk belinen bir
önek... Bir suçluyu. başkasına
yaptığı kötülüğü aynı biçimde uy-
gulayarak cezalandırma. 7/Kay-
nağı mitolojik çağlara dayanan
kirişli birçalgı... Akım şiddeti biri-
mi kiloamperin simgesi. 8/ Taşizm
de denilen soyut resim anlayışı. 9/
Bir elçıliğe bağlı uzman... Ağzı-
mızdaki dişlerin bir bölümüne ve-
rilen ad.
YIIKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Özel olarak yapılmış kuyuda odun ateşiyle pişirilen kuzu ke-
babı... Bir nota. 2/ Osmiyum elementinin smgesi... Soyluluk. 3/
2!ehir... Yapma, etme. 4/ Alaturka müzikte tempo... Çocuk yu-
\ ası. 5/ Yangın yerine giden tulumbaya yol verilmesi için bağır-
makla görevlendirilen tulumbaa... Seryum elementinin simge-
si. 6/ Karşı cinsin kılığına girmi^ eşcinsel. 7/ Akıl... Karakter...
Lantan elemenlinin simgesi. 8/ Iskambilde bir kâğıt... Bir sanat
yapıtını ana çızgilenyle belirten ön çalışma. 9/ Sinir hücresinin
gövde kısmından çıkan tek uzun uzantı... Eli açık.cömert, yiğit.
T.C.
FOÇA ASLİYE HUKUK MAHKEMESt
Esas No: 1992/93
Karar No: 1992/158
Davacı Urhan Gecekuş vekili tarafından Foça Nüfus Müdürlüğü
aleyhine açılan isim ve soyadı tashihi davasına esas olmak üzere:
Davanın kabulü ile tzmir ile Foça ilçesi Yenifoça Fevzjçakmak Ma-
hallesi cilt: 012/03, sayfa: 89, hane: 364'te kayıtlı Hilrai ile Naşide'-
den olma 25.1.1937 D.lu Urhan Gecekuş'unun nüfusta Urhan olan
isminin "Orhan" olarak Gecekuş olan soyadımn "Gecekuşu" ola-
rak tashihine karar verilmiş olup,
Düzeltilen isminin ve soyadımn gazetenizde Uan edilmesine bir se-
ne süre ile itirazı kabil olmak uzere ilan olunur. 26.11.1992
Basın: 46301
ÜNYE SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN İLAN
Dosya No: 1991/486
Davacı Medine Güney tarafından davalılar Bahri Güngör ve ar-
kadaşları aleyhine açılan ortakhğın giderilmesi davasının mahkeme-
mizde yapılan açık duruşmalan sırasında verilen ara karan uyannca;
Yapılan tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilemeyen dahili
davalılar Ünye'nin Erenyurt-Kulaca Mahallesi'nden Şükni Çetin mi-
rasçıları Nazile Çetin, Songül Çetin ve Soner Çetin adına ilanen teb-
ligat yapılmasına karar verilmiş olmakla adı gecenlerin veya
mirasçılarının duruşma günü olan 3/2/1993 günü saat 9.15'te Ünye
Sulh Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunmalan ve-
ya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde yargılama-
nın yokluklarmda yapılarak gıyaplaruıda karar verileceği hususu
davetıye yerine geçerli olmak üzere dava düekçesi ve duruşma günü
ilanen tebliğ olunur. 7.10.1992
Basın: 51924