Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 ARAUK1992 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
A l m a n y a
t a r i h i y l e
hesaplaşıyor
O R A L Ç A L I Ş L A R
-2-
Irkçıhğıgörmekistemediler
• Yangın sırasında Arslan ailesi erkeklerinin evde olmadığını söyleyenAlman kadın da, aslında
inanmasa da, tıpkı öteki vatandaşlan gibi, aynı şeye dua ediyordu:.4
Katilin Alman çıkmamasına
Mölln'de telefon kulübesinden ga-
zeteye haber geçtiğım sırada bir Al-
man kadın yanıma yanaşmış ve şunla-
n söylemişti: "'Olay gecesi Türk erkek-
lerinin hiçbiri yangın sırasında evle-
rinde değıldi. Bunu bıliyor muydu-
nuz? Türk erkekleri ailelerini pek
yalnız bırakmazlar. Hele tehdit altın-
da olduğu bılinen bir evde hiç bırak-
mazlar. Acaba neden yoktular hiç
düşündünüz mü?" Kadının ne demek
istediğini anlamıştım. Yine de sor-
dum:"Hayır düşünmedım. Sizce ne-
den yoktular?" Kadın anlamlı anlamlı
yüzüme baktı, "Düşünün" diyerek ya-
nımdan uzaklaştı.
Mölln cinayetinden sonra Almanla-
nn en büyük beklentisı ve umudu, bu
cinayetin Türkler tarafından ışlenmesi
olasıhğıydı. O zaman çok mutlu ola-
caklan anlaşılıyordu. Hele bu cinaye-
tin ardında birde Kürt-Türk çatışması
çıksaydı kimbilir ne kadar sevinecek-
lerdi.
Bu tepkiye ve böyle bir beklentiye
kızmamak gerektiğı inancındayım.
Bir yanıyla bakılırsa son derece insanı
bir tepki. Almanlar aralanndan katil-
lerin çıkmasını istemıyorlar.Ama. ola-
yın failleri kısa sürede ortaya çıktı ve
Almanlann beklentisı de bır anlamda
hüsrana dönüştü.
Katiller Almandı. Cstelik şimdive
kadar iddıa edilenlenn aksine yoksul
ve çaresiz de değildiler. Doğu Al-
manya'da yaşanan hayal kınklığının
yarattığı tarihlede bır ilişkileri yoktu.
Türkler de benzer birgenlim yaşadı-
lar. Katılin Türk olacağı ıddialan gün-
lerce kamuoyunda, Alman basın ve
yayın organlannda ima edilmiş. sü-
rekli böyle bir ihtimalin varhğına dik-
kat çekilmişti. Yaşadıklan onca aaya
rağmen Türkler, katilin kendı içlerin-
den çıkmamasına sevindiler. Alman-
lara karşı boyunlan bükük kalmadı.
Son yıllarda yoğunlaşan ırkçı sakdı-
nlann Türklerin ve tüm yabancıların
yaşamlannı çekilmez hale getirdiği bir
gerçek. Fakat ondan daha da önemli-
si. sıradan Alman vatandaşının gün-
delîk yaşam ıçındeki tutumu.
Örneğin, "Siz Türkler ve tüm ya-
banalar, barbarsınız ve birbirinizi öl-
dürebilir. yakabilirsiniz. Muhtemelen
Mölln'de bu vahşeti de siz yaptınız"
yollu imalar Türklerin yıllardır içleri-
ne atıp. boğazlanna düğümlenen en
fılmi görmek istetnemişlerdi. Ama,
görmek istemedikleri veya görmeye
dayanamadıklan gerçek adım adım
insan öldüre öldüre gelişmiş ve Mölln
faciasına gelip dayanmıştı. Şu anda
ortalama Alman da endişe içinde.
Çünkü ırkçı saldınlar, Almanlann ıs-
tikrarh yaşamıru tehdit ediyor, düzeni
bozuyordu.
İki yılda toplam 29 kişi ırkçılann
saldınlannda yaşamlannı yitirmişler-
di. Bunlar arasında Naalere karşı çı-
kan Alman yurttaşlan da vardı. Bu
saldınlar, Alman toplama kamplann-
daki hedeflere uygun bir şekilde yürü-
tülüyordu. Hedef; yabancılar, Yahu-
diler, eşcinseller, yersiz yurtsuzlar,
çingeneler ve tabii solculardı. Son bir
yılda öldürülenler arasında Almanla-
nn "Obdachlos" dedikleri yersiz yurt-
suz ıki erkek bir de kadın bulunuyor-
du. Mölln facıası bardağı taşıran
damlaydı. Çünkü bu kez hedef, ne sı-
ğınmacı vurtlannda kalanlar, ne işsiz-
çektiği manzaranın dehşetıyle öylesine
alt üst olur ki çektiği fılmi bir daha iz-
lemek ıstemez. Bununla da kalmaz
Avrupa'yı terk eder ve Avusturalya'ya
yerleşti. Kırk yıl sonra bu olayı kendi-
siyle görüşmek amaayla gelen bir tele-
vizyon muhabirine, o korkunç aru
hatırlattığında kızdı ve sorulara cevap
vermeyi reddettı.
Bergen-Belsen toplama kampının
yenıden düzene sokularak açıldığı ta-
rih 1990"dır. Kampın fılm vb. gibi
dokümanlarla açılmasını sağlamak
konusunda en büyük çabayı Yahudi-
ler gösterirler. Almanlann, bu tarihi
pek gündeme getirmek istemediklen,
hatırlamak niyetinde olmadıklan Al-
manya'yı gezip dolaşan her insan tara-
fından anlaşılabılir. Bergen-Belsen
gjbi önemli bir kampın 1990'lara ka-
dar ciddi şekilde düzenlenmemesi bu
lutumlannın sonucudur. Kampın n-
yaretçı defterine bir göz atıldığında
ziyaretçılerin önemli bir bölümünün
manya'nın ve Alman halkının kendi
geçmişiyle hesaplaşmadığı ve bu yara-
nın Almanlann içine işlediğj bir ger-
çek. Belki de son Nazi saldınlan bu
günahlann cezası. Şimdi Almanlar ye-
niden geçmişlerine dönmek ve o kara
kapiı kitabın sayfalannı bir bir kaldır-
mak zorundalar.
Nazi cinayetleri biter mi?
7.1.90 Berlin: Mahmut Azhar ırkçı
bir Alman tarafından dövüldü. Azhar
6Martl990'daöldü.
Kasım 1990 Eberswalde (Eski Doğu
Almanya) Angolah Antonio Amadeo
naziler tarafından vuruldu.
17.11.1990 KempteriAs bir Türk bir
kundaklama eylemi sonunda öldü.
17.11.1990 Berlin: Bir Etiyopyah
bıçaklanmış olarak bulundu.
28.12 90 Hachenburg (Westerwald)
burg-Vorpommem, eski DDR) 30
yaşlannda bir adam neonaziler tara-
fından dövülerek öldürüldü.
5.1.92 Augsburg: Bir Nijeryalı bir
diskotekte çıkan bir çatışmada öldü.
31.1.1992 Lampertheim (Hessen)
Srilankalı 3 kişilik birailebirsığınmaa
yurdundaki kundaklama sonucu alev-
ler arasında kaldı.
14.3 92 Rostock yakınlanndaki Sa-
al kasabasında (Eski Doğu Almanya)
18 yaşındaki Romanyah Dragomir
Christinel Rostock'daki bir sığmmacı
yurdunda 40 neonazinin saldınsına
uğradı ve dövülerek öldürüldü.
18.3.1992 Buxtehude: 53 yaşındaki
kaptan Gustav Schneeclaus iki dazlak
tarafından, Hitler'i bir "şuçlu" olarak
nitelediği için dövüldü. Üç gün sonra
aklığı yaralardan dolayı öldü.
19.3.92 Flensburg: 31 yaşındaki ev-
siz barksız Ingo Finnern iki dazlak ta-
rafından dövüldü ve bir liman havu-
zuna fıriatıldı. Ingo Finnern bu liman
havuzunda boğularak öldü.
24.4.92 Doğû Berlin (Eski Doğu Al-
manya): Marzahn kasabasında 29 ya-
şındaki Vietnamlı Nguyen Van Tu
caddenin orta yerinde bir dazlak tara-
fından bıcaklanarak öldürüldü. Çev-
redekı çok sayıda Alman olayı hiç bir
şey yapmaksızın izlemekle yetindiler.
10.5.1992 Magdeburg (Eski Doğu
Almanya): 60 dolaymda neonazi bir
bahçeli kahveyi basü. Neonazilerce
dövülenlerden biri olan 23 yaşındaki
Thorsten Lamprecht iki gün sonra be-
yin kanamasından öldü.
1.7.92 Neurippin (Eski Doğu Al-
manya): Bir dazlak 50 yaşlanndaki
Emil NVendland'ı bıçakladı. VVend-
land daha önce de çok sayıda dazlak
tarafından tekme ve yumruklarla ağır
Ortada bir gerçek var. Gittikçe yoğunlaşan ırkçı saldırıiann, tüm yabancılann yaşamlannı çekilmez hale getirdiği. şe^lde dövülmüştü
• "40 Metrekare
Almanya" fılmine hayli
büyük ilgi gösteren
Almanlar, "Elveda
Yabancı"yı sevmemişlerdi.
40 Metrekare Almanya,
kansını eve hapseden bir
Türk erkeğini ve çaresiz
kansını konu alıyordu.
Türklerin geriliğine,
ilkelliğine ve
barbarlığma kameralannı
çeviriyordu.
temel sorunlan. Almanlann, Türklere
ve yabanalara bir türlü alışamadığı
değerlendirmesı çok yaygın.
Tevfık Başer'in "40 Metrekare Al-
manya" fılmine büyük ilgi gösteren
Almanlar, Elveda Yabancı'yı sevme-
mişlerdi. 40 Metrekare Almanya, ka-
nsını eve hapseden bır Türk erkeğini
ve çaresiz kansını konu alıyordu.
Türklerin geriliğine, ilkelliğine ve bar-
barlığına kameralannı çeviriyordu.
Elveda Yabancı ise. Almanya'daki
ırkçılığı ince bir dille eleştiriyordu. Al-
manlar bu ince eleştiriyi anlamışlar ve
ler, ne de sokak çeteleriydi. Uzun yıllar
Almanya'da yaşayan, bu ülkeyi artık
kendı ülkesi olarak kabul eden, orada
doğmuş büyümüş insanlar evlerinde
gece yansı yakılnruşlardı. İşleri güçleri
vardı, vergilerini veriyorlar, her türlü
yurttaşhk görevlerini yerine getiriyor-
lardı. Kundakçıhk, eski bır Nazi yön-
temiydi ve son yıllarda yoğun şekilde
uygulanmaktaydı. Aslında asıl hede-
fin, ülkedeki en kalabalık yabancı ke-
simi oluşturan Türkier olduğu belliy-
di. Faşistler bu hedeflere yöneldikleri-
nı ortaya koymuşlardı. Zaten faşist
liderlerde Türklerin 1,5 milyonluk nü'
fusuyla Alman ırkının .saflığını boza-
cak kadar çoğaldığını söylüyor ve
Türkler geriye dönmezlerse saldınla-
nn yoğunlaşacağını ilan ediyorlardı.
Alman bozkurtlan, liderlerinin gös-
terdıği hedefe yönelmişlerdi.
Hamburg"a 200 kilometre uzaklıkta
Bergen-Belsen isimli bir toplama kam-
pı var. Bu kamp, Anne Frank'ın öldü-
ğü. Avrupa Parlamentosu Başkanla-
nndan bayan Sımon Veil"in tutsak
olarak kaldığı ve annesini kaybettiği
ünlü bir merkez. Burada kurtuluştan
bir hafta önce binlerce kişi aç bıraküa-
rak ölüme gönderilmişti. Bergen-Bel-
sen kampı, birdeğişim yeriydi. Başka
ülkelerdeki Alman esirleriyle burada-
ki tutuklular pazarlık yoluyla değişti-
rilirdı. Ancak savaşın son günlerinde
değiş tokuş bitmiş, bu işi yapanlar ora-
lan terk etmişlerdi. Kamp yönetimi de
artık bır işe yaramayan bu insanlan aç
ve susuz bırakmakta bir sakınca gör-
mez. Bınlerce insan, savaşın son günle-
rinde kamp yönetiminin hunharlığı
sonucu açlık ve susuzluktan yaşamla-
nnı yitirirler. İngiliz kuvvetleri kampa
girdiklennde onlan korkunç bir man-
zara karşılamıştı: Binlerce ölü ve onla-
nn arasında can çekişen insanlar. İngi-
liz ordusunun kameramanı bu görün-
tüyü filme alır. Kameraman filme
yabancılar olduğu anlaşılır. Almanlar,
yanıbaşlanndaki bu kampı, belki bir
ucu da kendilerine dokunur diyerek
görmek ıstemıyorlar. Bunu genel bir
Alman yaklaşımı olarak da kabul ede-
biliriz. Yaşar Kemal'in eserlerini Al-
manca'va çeviren Comelius Bischoff,
Almanya'nın geçmişiyle cıddi bir he-
saplaşma yaşamadığmı ve bugünkü
olaylann ardında bu geçmişin bulun-
duğuna dıkkat çekiyor. Bischoff,
Nürnberg yargılamalanndan sonra
Nazilerin takip edilmediğini; Nazi yö-
netiminde kariyer sahibi olanlann sa-
• Almanya'nın ve Alman
halkmm kendi geçmişiyle
hesaplaşmadığı ve bu
yaranm Almanlann içine
işlediği bir gerçek. Belki de
son Nazi saldınlan, bu
günahlann cezası. Şimdi
Almanlann yapmak
zorunda kaldıkları şey,
yeniden geçmişlerine
dönmek ve o kara kaplı
kitabın sayfalannı bir bir
çevirmektir.
vaştan sonra, yenıden görevlerine
devam ettiklerini belirtiyor. Nazi dö-
neminde her türlü suça katılmış ha-
kimlenn, memur ve polislerin hiç bir
şey olmamış gibi işlerinirLbaşında kal-
dıklannı söylüyor. Savaş sonrası Al-
man yönetiminin başındaki Konrad
Adenauer'ın en yakını, Devlet Bakaru
Globke"nin, Nazi yönetiminin ırkçı
kunımlannın babası olduğu şimdi ye-
nıden gündeme geliyor. Alman sosyo-
logu ve felsefecisi Mitscherlich, "Biz
gecmışimizi gözden geçirmedik ve
dünyaya çektirdiğimiz aalann ciddi
bir matemiru tutmadık" diyor. Al-
18 yaşındaki Nihat Yusufoğlu bir daz-
lak tarafından bıçaklandı.
1.1.1991 Göttingen yakınlanndaki
/?oWo//kasabasuıda Alexander Selc-
hov iki neonazi tarafından bıçaklandı.
23.2.91 Sachsen{ Eski Dogu Alman-
ya): Bir Afganlı bir sığınmacı yurduna
yapılan neonazi baskınının ardından
tıbbı yardım yapılmadığından dolayı
öldü.
8.5.91 Dresden (Eski Doğu Alman-
ya) Mozambikli işçi Jorge Joao Go-
mondai bir tramvayda dövüldü ve
hareket halindeki araçtan dışan fıria-
tıldı, kısa süre sonra da öldü.
8.5.91 Gijhorntell yaşındaki Mat-
hias Knabe 20 dazlağın saldınsına
uğradı ve hareket halindeki bir oto-
mobilin önüne itildi. 4 Mart 1992'de
aldıgı yaralann etkisiyle öldü.
1.6.91 Leipzig{Eski DDR>43 yaşın-
daki bir adam dazlaklar tarafından
hareket halindeki tramvaydan dışan
fıriatıldı ve aldıgı yaralardan dolayı öl-
dü
4.6.1991 A:ae«foj/(AşağıSaksonya)
Helmut Lega iki neonazinin saldınsı-
na uğradı ve bıçaklandı.
16.6.91 Friedrichshafen: 34 yaşında-
ki Angolah Agostinho bir DVU-Ord-
ner (Alman Halk Birliği adlı nazi
örgütünün görevlisi) tarafından bı-
çaklandı.
19.9.91 Saarlouis: Bır sığınmacı yur-
dunun kundaklanmasının ardından
Ganalı Samuel Kofı Yeboah yanarak
öldü.
29.9.91 Münih: Bir Romanyalı 10
neonazinin saldınsına uğradı ve ağr
şekilde dövüldü. 10 Araük 1992 günü
öldü.
12.11.1991 Berlin: Irkçı nazilerle bir
çatışma sırasında 19 yaşındaki Türk
Metin Ekşi yaralanarak öldü.
3.12 92 Hohenselchow (Mecklen-
8.7.92 Kemnat-Ostfıldern (Stutgart
bölgesi): Yedi dazlak 55 yaşındaki ar-
navut yapıişçisi Sadri Berisha dçverek
öldürdüler.
1.8.92 BadBreisig (Rheinland-Pfalz
eyaleti): 49 yaşındaki evsiz barksız
yoksul KJaus Dıeter Klein iki neonazi
tarafından bıçaklandı.
3.8.92 Stotternheim (Thüringen. Es-
ki Doğu Almanya): Bir diskotekte
"'goril" olarak çalışan üç dazlak bir
Polonyalıyı insafsızca dövdüler. Po-
lonyalı olaydan kısa süre sonra öldü.
24.8.92 Koblenz: Bir dazlak 35 ya-
•Türklerin yaşadığı
geriiim de
Almanlannkinden pek
farkhdeğildi.
Kamuoyunda ve basmda,
katilin Türk olacağı
iddialan günlerce ima
edilmiş, böyle bir ihtimalin
varhğına sürekli dikkat
çekilmişti. Onca acıya
rağmen Türkler, bu
iddialann doğru
çıkmamasına sevindiler.
şındaki evsiz barksız Frank Bönısch'i
vurdu.
14.11.1992 WuppertaTde Karl- He-
inz Roth isimli bir Yahudi Hitler'e
cani dediği için üzerine alkol döküle-
rek diri diri yakıldı.
22 Kasım'da Silvio Meier Naziler
tarafından bıcaklanarak öldürüldü.
22 Kasım'ı 23 Kasım'a bağlayan ge-
ce Mölln'de üç Türk; Yeliz Arslan,
Vahide Arslan ve Ayşe Yılmaz, evleri
yakılarak öldürüldüler.
SÜRECEK
Yumurtacı
otonomlar Irkeı]arııı
Otonomlar, Alman kitle göstenle-
rinin aynlmaz bir parçası. Otonom-
lar isimlerinden de anlaşılacağı gibi,
hıçbır örgüte veya merkezı yapıya
bağlı olmayan,özerk gnıpçuklardan
oluşuyor. Bıldiğimiz solculara ben-
zemiyorlar. Esas özellikleri. kavgacı
ve radikal olmalan. Mıtinglerde po-
lis onlan özel bir göziemeye alıyor.
Fakat her seferinde bir yerden fırla-
yıp eyleme girişıyorlar.
Geçliğımiz yıllarda Berlin"de ev iş-
galleri sırasında polisle bü>ük çatış-
malann başmı onlar çektiler. Al-
manya'da gündemden hiç düşmeyen
Hamburg'un liman caddesindeki-
(Hafenstrasse) ev işgallerini hâlâ sür-
dürüyorlar.
Otonomlara, Alman anarşistleri
demek mümkün. Ama onlar bu tanı-
mı kabul etmıyorlar. Otonomlan
unlendiren son eylemleri, Berlin'de
Kasım ayı başında Yabana Düş-
manlığına karşı düzenlenen büyük
mitingte Cumhurbaşkanı Richard
von Weizsâcker'i yumurta yağmuru-
na tutmalanydı. Âlman pohtıkaala-
nnı iki yüzlülükle suçlayan Otonom-
lar, Mölln cinayeti sonrasında
Hamburg'taki cenaze töreninde de
Dışişleri Bakanı Kinkel'ı yumurta
yağmuruna tuttular.
Otonomlar iktıdar politikacılannı
yumurta yağmuruna tutarken, ırkçı
dazlaklara da korku salıyorlar.
Mölln olaylanndan sonra Hamburg
yakınlanndakı İtzehoe 40 kişilik Al-
man-Türk kanşık bir otonom grubu
Nazi partisi) FAP'ın bir liderine bı-
çaklarla saldırdı ve liderin koruması-
nı ağır yaraladı. Bu saldın sırasında
bir Türk otonomu da yakalandı.
Bütün yabancılarla olduğu gibi
Türklerle de içten bir dayanışma gös-
teren otonomlann önde gelen yedi
sözcüsüyle, amaçlan ve geleceklerini
konusunda görüştük:
-Otonomlan kısaca tanımlamak
gerekse ne dersıniz?
-Eski komünist ve sosyalist hiye-
rarşik yapıyı tanımaksızın, üyeleri-
nin ve bileşenlerinin eşit haklara
sahip olduğu özerk bir kurumlaşma-
dır.
-Ne gibi gruplara aynlıyorsunuz?
-îçımizde Homoseksüelleri, Lezbi-
yenleri savunanlardan emperyalizme
karşı mücadeleyı esas alanlara kadar
değışik inisiyatifler bulunuyor. Veje-
teryanlar, avalığa ve hayvanlann
kobay olarak kullanılmasına karşı
çıkanlarla. çevre koruma gruplan da
bunlardan bazılan. Bu örgütlenme-
lerimiz, sürekli ve kalıcı değil.
-Almanya'da ırkçılık nasıl bir te-
mele sahip.
-Önce tarihimizde önemK bir ırkçı-
lık birikimi görülür. Bu tarihle ciddi
bir hesaplaşmaya girilmemiştir. Tam
tersine gizli gizli bir Hitler hayranhğı
sıradan bir çok Alman'da sözkonu-
sudur. Irkçılık ve faşizmin kapita-
lizmle de bir bağı vardır. Onun bir
ürünüdür. Almanya günümüzde
dünyanın çeşitli yerlerine kendi çı-
karlan için müdahale etmek. bu böl-
gelerde hakimiyet kurmak peşinde
koşuyor. Yugoslavya ve Somali'de
bu amaçlanna yönelik faaliyetler yü-
rütüyor Amerika Birleşik Devletleri
ıle dünya hegemonyası amaayla re-
kabet ediyor. Bu rekabet dünya ca-
pında bir hakimiyet mücadelesıne
dönüşebilir.
-Siz Alman ve dünya kamuoyun-
da. parti liderlerine yumurta alan
ını gorecegiz
Yabancı düşmanlığına karşı geçen ay
başında Berlin'de düzenledikleri bü-
yük miting sırasında, Cumhurbaşka-
nı Richard von VVeizsacker'i yumurta
yağmuruna rutmalan, otonomlan un-
lendiren son eylem olmuştu.
gnıplar olarak bilinıyorsunuz. Orne-
ğın Cumhurbaşkanı VVeizsâcker'e
yumurta attınız ve Berlin mitingini
kanştırdınız. Cumhurbaşkanı, in-
sancıl ve yabana dostu olarak bilini-
yor. böyle bir kimseye bunu neden
yaptınız?
-Obiryalanadır. Ülkemizdeki ırk-
çı ve faşist politikanın baş sorumlusu
Cumhurbaşkanıdır. Biz onun mas-
kesini indirmek ve yüzünü acığa çı-
karmak için böyle davrandık.
-Neden başka bir şey değil de yu-
murta atı>orsunuz?
-Başka türlü bir şey atsak yanbş
anlaşılabılir ve onlar mağdur duru-
ma düşebilir. Onlann maskesini in-
dirmek için böyle yapıyonız. Şiddete
başvursak, bizimle ilgili yanhş değer-
lendirmeler olabilir.
-Fakat geçenlerde bir Nazi liderine
bıçakla saldırdınız. Şiddete başvur-
dunuz?
-Irkçı şiddet yanhlanna karşı tutu-
muz farklı. Onlara anladığı dilden
hitap ediyoruz. Bıçağı çoktan haket-
tiler.
-Irkçı teröre kârşı naal bir mûca-
dele yürütmeyi düşünüyorsunuz?
-Amaamız, birinci adımda saldın
tehditi altındaki insanlann kendini
savunacaklan bir ortam yaratmak-
tır. Aslolan insanlann kendisini sa-
vunmasıdır.Sonra bu insanlann ırk-
çılığa karşı aktif mücadelesini sağla-
mak istiyoruz. Bazı temel sloganlan-
mız şunlar: "Kendini koru", "Kendi
işini kendin yap", "Kendi kendine
yardım et." Bütün bu savunma çizgı-
sine kollektif temelde kişisel savun-
ma adı verilebilir.
-Irkçı önderlere karşı saldın planı-
nız dararmı?
-Tabii zaten bu savunma çizgimiz,
faşist önderlere saldınyı da içerir.
-Bu mücadeleniz ne gibi etkiler ya-
par?
-Alman devletinin yapı olarak fa-
şizme uygun bir iskeleti var. Halk da
bu iskelete temel olacak et sayılabılir.
Biz bu ikisinin birleşmesini engelle-
mek istiyoruz. 1980'lerin sonunda
faşistlerin kamuoyu önüne çıkmala-
nnı engellemeye çahştık, belli başan-
lar kazandığımızı söyleyebiliriz.
Onlan bir çok yerde püskürttük ve
sindirdik.
-Bir tarih olarak Almanya'da Na-
zizm demiştiniz?
POLTTIKA VE OTESI
-3.Reich'm(Hitler dönemınin) yı-
kılmasından sonra faşistler sürekli
olarak valıklannı sürdürdüler. 3.
Reich kağıt üzerinde bitti. Faşistler,
özellikle sağlık, hukuk. ekenomi ve
bilimsel alanda faaliyetlerine devam
ettiler. İkinci Dünya savaşından son-
ra en büyükler ve en aptalîar. cezalan-
dınldı. Diğerleri, yani büyük çoğun-
luk, işlerine serbestçe devam ettiler.
Bunlardan bir grup 70'lerin sonunda
sansasyonel olaylara kendilerini gös-
termek istediler. Bunlar militan ke-
simdi. İkinci grup ise, bulunduklan
yerleri koruyarak, kendi alanannda
etkinliklerini antnmaya çalıştüar.
Helmut Kohl 1983 yılında dünya ça-
pında ve Almanya'da yükselen bir
sağ dalganın üzerine oturdu. Faşist-
lerin , Kohl'ün iktidara gelmesinde
büyük katkılan oldu.
Eskı yabancılaı ya^ası J. Keıcn'-
taki yabanalar "yasasından kopya
edilmiştir. Bu sağa dalga ile birlikte
solu suçlu gören onlan hedef alan bir
tutum gelişti. İki Almanya'nın birleş-
mesinden sonra Batı Alman yöneti-
mi içerdeki sorunlan çözmek yerine,
bu sorunlan sömürerek onlardan ya- |
rarlanma yolunu seçti. Devlet faşist- L
leri tam anlanuyla basturnak niye-
tinde değil. Aralannda çelişmeler
var. Faşistleri yararlanılacak bir güç
olarak görüyorlar.
-Aranızda yabanalar ve Türkler
var mı?
-Yüzde on civannda. İtzehoe'deki
saldınyı Türk otonomlanyla birlikte
gerçekleştirdik.
_ -Türkiye'ye bir mesajınız var mı?
-Özgürlük ve eşitlik mücadelesin yü-
rüten tüm güçlere devrimci selamla-
nmızı yolluyoruz.
MEHMED KEMAL
Yokuşun YazartaruBarlas Özarıkça, gazetenin (eski Düyun-u Umumiye)
şimdiki Istanbul Erkek Lisesi'ne bakan demir kapısırv
dan içeri girerken eğer Dr. Erdal Atabek, bahçeye bakan
pencere önünde ise yerinden şöyle bir kaykılır
"Balzak geliyor, Balzak geliyor!.." der. "Bakın tıpkı
Balzak!.."
Gerçekten de Barlas özankça, açık alnı, ensesinde
toplanmış kabarık saçları, gümrah sakalı, iri gövdesi,
kocaman göbeğiyle çağcil (modern) bir Balzak'a ben-
zer. Belleklerde taze duran yazar tipleri vardır, onlar
gibi. Yenı tanıyanlar, yazar olduğunu bilmeyenler bile ilk
karşılaştıkiarında;
"Işte Balzak!.. Edebiyat tarihinin içinden çıkmış geli-
yor..."
Benim çizerler bölümündeki masamda konuşuyoruz.
Ben üst kattaki yerimden buraya yeni indim; üstat da dü-
zeltme servisindeki görevinden Dış Haberler'e yeni çık-
tı. Ayaklarımızın tozunu temizliyor gibiyiz.
Yeni bır kitabı çıktı (Seks Aşkı Öper-Varlık Yayınları'n-
dan) onu konuşacağız.
"Üstat, kitap!.." diyecekoldum, hemen sözümü kesti.
"Kitap değil, kitaplar.."
"Peki yaşam öyküsü?"
"O kısım yazarlar sözlüğünde var."
"Hangisinde?"
"Hangisini açarsanız bulursunuz."
Aradığımızı sözlüklerde bulacağımıza göre kitaplar-
dan başlayalım:
Yazar ve tarihçi İlber Ortaylı bir yazısında, "Bizde kü-
tüphanenin, kitap sevgisinin, okumanın tarihi ve nederv
leri pek araştırılmış değildir" der. Gerçekten okur-
yazar bir toplum değiliz. Şöyle bir çevremize bakalım,
okuyanımız da yazanımız da azdır. Uygar toplumlarla
karşılaştırdığımızda okurumuz hemen hemen hiç yok-
tur. Buna bır kanıt olarak matbaanın (baskının) geçgeli-
şi gösterilebilir. Belki geçmişte öyleydi, bugün Batı'nın
kullandığı en modern baskı makineleri bızdedır. Nüfus
artıyor, okur-yazar artmıyor. Tanınmış yazarlarımızın ki-
tapları birinci basımında üç bini aşmıyor. Oysa yabancı
ülkelerde on binlerle başlıyor. Yazısıyla geçinen yazar
sayısı çok azdır.
Her yazarlar sözlüğünde bulabileceğimiz yaşam öy-
küsüne gelince, Barlas özankça, 1948 yılında Istanbul'-
un Cihangir'inde doğuyor. Baba yanından bakıldığında
250 yıl önce gelip bu kente yerleşmişler. Hem baba, hem
ana yönünden dedeleri denizci. Çoğu denizlerde ölmüş.
Beş yaşına kadar Cağaloğlu'nda oturmuş (yazar olaca-
ğı bundan belli). Annesi öğretmen. Bizans, Osmanlı,
Cumhuriyet tarinlerini annesinden öğrenmiş. Daha son-
ra nüfusu o yıllarda Rumlar, Ermeniler, Museviler'den
oluşan Bakırköy'e taşınmışlar. Birden kendini değişik
diller konuşan mahalle arkadaşları arasında bulmuş.
Okul hayatı düzgün yürüyor. llkokulu Sirkeci'de Ibrahim
Müteferrika'da, ortayı Avusturya Lisesi'nde, liseyi Ka-
bataş'ta okuyor. Üniversiteye Alman Filolojisı'nde başlı-
yor, ama Gazetecilik Yüksek Okulu'nu bitiriyor. Ham-
burg Üniversitesi Felsefe Bölümü'ne misafir öğrenci
oluyor. Sonra gezginci yaşam yılları başlıyor; Hamburg,
Düsseldorf, Köln, Paris, Amsterdam, Venedik yılları
başlıyor. Bunca kentten sonra Istanbul'da oturmaya ka-
raf veriyor. Türlü işler de yapıyor; tercümanlık, rehber-
lik, öğretmenlik.. ilk romanı "Ters Adam'ı yazabilmek
için Kültür Bakanlığı kütüphanelerinde beş yıl çalışıyor.
Cumhuriyet gazetesindeki çalışmasını ise şöyle tanımlı-
yor: "Ahşap, yaşlı (pembe) köşke duyduğum hayranlık
beni bağladı." Sevdiği yazarlar Ahmet Hamdi Tanpınar,
Çetin Altan. "Dünya bir yana Çetin Altan bir yana." di-
yor. Çetin Altan'ı ilk kez Deniz Kulübü'nün bir yaz ikindi-
sinde görüyor. "Denizden çıkmış teknesini bağlayacak
biryerarıyordu, bulduk." Çetin'i nihilistbuluyor. Sevdiği
yabancı yazarları unutmuştu, saydı: Sartre, Dostoyevs-
ki, Kafka...
"Ne varsa yazıda var, başka uğraş tanımıyorum " de-
di.
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ Kemal Tahir'ın bir ro-
manı. 2/ Güzellık, ahm...
Türk müziğinde bir ma-
kam. 3/ Bir tiyatro oyun-
cusunun, karşısındakinin
sözüne gerekli karşılığt
vermesi.. Eylemleri
olumsuz yapmakta kul-
lanılanek.4/Kalabahk... 6
Akciğerleri dinlerken he- -j
kimin duyduğu patolojik
ses. 5/Mücadele. 6/Yap- 8
ma, etme... Bir tembih q
sözü. 7/ Fide yetiştirmek
1 2 3 4
için aynlmış toprak bölümü... Bi-
nek hayvanlannın sırtındaki otur-
malık. 8/ Dökülen tohumlarla
ertesi yıl çıkan tahıl.. Tropikal Af-
rika'da yetişen ve odunu maran-
gozlukta kullanılan bir ağaç. 9/
Yunan mitolojisinde kır tannsı...
Nemli toprak.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Orhan Pamuk'un bir romanı. 2/
Mehil.. İri ve boru biçiminde be-
yaz ya da san renkli çiçeği olan bir
süs bitkisi. 3/ Türkiye Cumhuriyeu ile sınırlan olan ülkelerin sı-
nır bölgeleri içinde oturan Türk vatandaşlanna serbestçe gidip
gelmeleri için verilen belge. 4/ Yıldızçiçeğj... Kâfi gelmeyen. 5/
Isviçre'de bir kanton.. Bır bağlaç... Gümüşün sımgesi. 6/ İpten
düğümlü saçaklarla oluşturulan bir el sanaü. 7/ Su... Tevfik
Fikret'in, şimdi müze olarak kullanılan evi. 8/ Samanından ay-
nlmamış arpa, buğday yığınlan... Kumaz, açıkgöz. 9/ Hangi
şey... Zekâ yaşı 7-12 arasında olan kimse.
EMİRDAĞ SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1992/28
Davacılar Halise Avcı vs. vekili tarafından davalılar Ahmet Sa-
zak ve arkadaşları aleyhine mahkememize açılan taksim davasının
mahkememizce yapılan yargılamasında verilen ara karar uyannca:
Davalılardan Ahmet Sazak'ın belli bir adreste bulunamaması ve
tüm aramalara rağmen adresinin de tespit cdilememesi nedeniyle, mu-
risine ait taşınmazlann taksımini içerir dava dilekçesi ve dunışma gü-
nünün Türkiye'de yayımlanan yüksek tirajlı gazetelerin birisinde
Uamna karar verilerek duruşması 22.1.1993 tarihine bırakılraıştır.
Belirtilen günde adı geçenin dunışmaya katılmadığı veya kendisi-
ni bir vekille temsil ettırmedıği takdirde, yargılamaya yokluğunda de-
vam olunup karar verileceği ilanen teblıg olunur.
Basm: 52251
İLAN
BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Sayı: 992^790
Davacı Ünal öztürk vek. tarafından açılan vası tayını davaa sebebiyfc.
Tekirdağ, Şarköy, Ulucamı Mah. C:020,01.S:62. K.:57de nüfusa ka-
yıtlı Kaam ve Refiye'den olma 1332 D.lu Kezıban özlürk"ün hacır alüna
alınarak, aynı yerde nüfusa kayıtlı Ahmet ve Keziban'dan olma 1953 D.lu
oğlu Ünal Oztürk'ün vası taymıne karar venlmış olduğundan. ış bu kara-
ra itıraa olanlann kanunt süresınde ıtiraz etmediklen takdirde karann
kesinleşmış sayılacağı hususu ilanen teblığ olunur 7.12.1992
Basın: 14101