26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYFT/4 OZGURCE HABERLER 19 OCAK 1992 C E Z A Y İ R ' I N H A T I R L A T T I G I I S L A M V E D E M O K R A S I T A R T I Ş M A S I TURKER ALKAN Askeri Darbelerin Örnek Ülkesi Bir zamanlar Turgut Özal tutturmuştu "Türkiye modeli örnek alınmalıdır" diye. Sovyetler'e, Çin'e, Maçin'e gitse hemen kendi modelini örnek gösterir, "Zam yapın zam, başka türlü ülkeyi yörretmek olanaksız" der dururdu. Ekonomik alanda Türkiye'yi örnek alan ülke çıkmadı. Ama son günlerde astceri müdahale dalında gerçekten ör- nek alınacak ülke olduğumuz anlaşılmaya başlandı. Par- çalanan Sovyetler Birliği'nin şaşkın ülkelerinde ve başı iyi- ce sıkıntıya giren Cezayir'de "Türk askeri müdahale modeli" ciddi ciddi tartışılıyor artık. Eeee, herkesi kend i uzmanlık ve başarısına göre de- ğerlendiriyorlar belli ki. Bizi ekonomide, felsefede, kültürde ve sanatta örnek alacak değiller ya. En iyi becerdiğimiz iş askeri müdahale. Elbet örnek olacaksak bu konuda olu- ruz. Uzmanlık dalımız olciuğu için midir bilmem, dışarıdaki askeri müdahalelere karşı da olağanüstü bir duyarlılığı- mız var. Bir zamanlar Sovyetler Birliği Çekoslovakya'ya müda- hale edince Türk aydınları birbirine düşmüştü. Solcu ay- dınlarımız karşılıklı olarak birbirlerini suçladılar, Türkiye İşçi Partisi ciddi sar- - smtıiar geçirdi Geçen eylülde sovyetler de ordu yi aiaşağı farkhiıkian beiiri Aslında Cezayir'i değil, • . . . . . . . . kendı ıç sıyasetımızı düşünüyoruz. Zaten belirlenmiş ve kemikleşmiş pozisyonlardan Cezayir'i ballaı "î e d e r f;b i r t l i r i ı n i I e ia sonuçiandı da iş ateş yağdırmaya fazla büyümeden CallSIVOrUZ. kapandı. T 7 ' „ . . . • Şimdi de Cezayir'ae yaşanan ordu mudanaiesı aydın- lar arasında yeni bir tartışma başlattı: Ordunun bu durum- da müdahaleye hakkı var mıdır, yok mudur? Konuyu salt siyasal ahlak açısından ele alacak olursak her iki tarafın da söyleyebileceği çok şey var. Demokrasi- ye, seçim düzenine karşı olan, iktidara gelirse bunlara son vereceğini, İran'daki gibi totaliter bir yönetim kuracağmı açıkça söyleyen bir yönetime engel olmak, demokrasi açı- sından yerilecek bir davranış mıdır, yoksa haklı buluna- cak bir girişim midir? Mantık oyunlarıyla ve ahlaksal argümanlarla her iki gö- rüş için de çok şey söylenebilir. Ve hiçbir ortak sonuca ulaşılamaz. Çünkü bu tartışmaları yaparken aslında Cezayir'i de- ğil, kendi iç siyasetimızı düşünüyoruz. Kendi siyasal ko- numlarımızın güçlendirilmesi veya zayıflamaması için Ce- zayir örneğinden nasıl yararlanacağımızı araştırıyoruz. Za- ten belirlenmiş ve kemikleşmiş pozisyonlardan Cezayir'i bahane ederek birbirimize ateş yağdırmaya çalışıyoruz. Bu tartışmalarda, demokrasi ve askeri müdahale olgu- sunu salt siyasal ahlak açısından ele aldığımız sürece pek bir yarar sağlayabileceğimizi sanmıyorum. Demokrasinin toplumsal, kültürel ve ekonomik ön koşullanna inmek, Ce- zayir'de olup bitenleri anlamamız için gerekli gözüküyor. Böylece kendimize de bir boy aynası tutmuş oluruz. Coşkun'dan 'birleşik soF çagnsı • tç Polilika Servisi — Sosyalist Birlik Partisi (SBP) lstanbul il kongresi, çalışmalanna dün başladı. Beşiktaş Anıl Duğun Salonu'nda yapılan kongrenin açılışında konuşan il başkanı Avukat Atilla Coşkun, yüzyıhn başında etkili olan pek çok değer, ölçü ve kavramın eskidiğini ve geçerliğini yitirdiğini savundu. Coşkun, "Örneğin sosyal demokrasi veya komünist akımların orijinal ya da klasik ölçüleri, artık değişmek durumuyla karşı karjıyadır. Geleceğin sosyalizmi, insanlığın ortak değerleri boyutunda oluşacaktır" dedi. Bugün dünya ve Türkiye solu için yepyeni bir tasanma gerek olduğunu kaydeden Coşkun, "Dünyamızı etkisi altına alan demokrasi dalgası, solun farkh akımlarının, kendi kimliklerini koruyarak biılikte yapılanmasının hem olanaklarını yaratıyor hem de bunu gerekli kılıyor. Farklı sol akımların birlikteliği, tüm solun yenileşme sürecini hızlandıracaktır" diye konuştu. Kongrede bugün seçimler yapılacak. "Özgürlükler ve Haklar"paneli • İSTANBUL (AA) — Özgürlükler ve Haklar Derneği'nin (ÖZGÜR-DER), dün İstanbuPda düzenlediği "Özgürlükler ve Haklar" konulu panelde, özgürlükleri sınırlayan yasaların yürurlükten kaldırılması istendi. Bakırköy Barolar Birliği lokalindeki panelin açış konuşmasını yapan dernek başkanı avukat Zerrin Sarı, yasalardaki özgürlükleri sınırlayan hükümlerin çağa uydurulmasını ve Batı standartlarında haklara sahip bireyler yaratılmasını istediklerini belirtti. Sarı, cezaevlerinin de çağa uydurulmasını, hücre tipi cezaevlerinin kaldırılmasını istedi. Basın, yargı, çalışma hukuku, sanat ve eğitim konularının ele ahndığı panele konuşmacı olarak KAM-SEN Başkanı Aliye Kaşgir, Av. Uluthan Gün, Ortaköy Kültür Merkezi'nden Ethem Elmas ve avukatlar Ahmet Düzgün Yüksel, Fuat Erdoğan ve İmmihan Yıldırım katıldılar. Çankaya'dan 'yolsuzhık' savunması • ANKARA (ANKA) — Cumhurbaşkanhğı Sözcüsü Kaya Toperi, 1989 yılında hazırlanan hayali ihracatla ılgıli raporun işleme konulmadığı yolundaki iddiaların daha önce kısaca yanıtlandığını belirterek konuyu aynntılandıracak şu açıklanîayı yaptı: "İlgili mercilere bu konu üzerinde hassasiyetle durulması ve dosyaların süratle incelenerek gerekli işlemlerin yapılması talimatı verilmiştir. Ancak işlemlerin yeterli süratte ilerlemediğinin gözlenmesi üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu'na bu hususta bir rapor hazırlanması taJimatı verilmiştir;' Toperi, bu talimatın ilgili kuruluşlann arşivlerinde bulunduğunu belirterek Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan raporun işleme konulmadığı iddialarının doğru olmadıgını bildirdi. SHP ilçe binasındaki eylem • İstanbul Haber Servisi — SHP Beşiktaş ilçe binasını 2 gündür işgal altında tutan bir grup yurttaş, milletvekili Algan Hacaloğlu'nun kendileri ile gorüşmesi üzerine dün öğleden sonra eylemlerine son verdiler. Koalisyon hükümetinin ortağı SHP'nin seçimler öncesinde verdiği vaatleri yerine getirmediği için SHP binasını işgal ettiklerini belirten yurttaşlar, insanların hâlâ sessiz sedasız kaybolmasının sürdüğünü söylediler. lanklar demokrasiyiezerRUŞEN ÇAKIR Türkiye, belki de ilk kez bir başka ülkede ordunun demokrasi sürecini kesintiye uğrata- rak yönetime el koymasına bu kadar yakın ilgi duyuyor. 11 Ocak 1992 gecesinden itibaren Cezayir'de yaşananlar üzerine süren tartışma- da özellikle iki üç tavır dikkati çekiyor. Bun lardan birini Ahmet Çiğdem şu sözlerle özetli- yor: "Cezayir olaylarına karşı oluşan tepki yuma- ğının içinde Ylüslümanlar, geleneksel sijasi söylemlerine bir kez daha müracaat edip "de- mokrasi" nin yumuşak karnının \e bu anlaroda sınırının" "İslam"' ve '"Müslümanlar" olduğu- nu; demokratik yöntemlerle bile Müslüman- ların belli toplumda siyasi iktidan ele geçirmelerine rıza gösterilmeyeceğinin ortaya çıktığını söylediler. Buna Batı'nın çifte stan- dartlı oluşu gibi bir öğe de eklendi." Doç. Dr. Levent Köker diğer üç tavn şöyle anlatıvor: JLsIam ve demokrasi Cezayir tartışmasında iki karşıt uç öne çı- kıyor. Darbenin şeriata göre ehvenişer olduğanu savunanlar ile darbe- nin, demokrasinin aldatmaca olduğunu kanıtladığım öne sürenler. Sonunda darbeyi demokrasi yiyor. "Demokrasiyi kesen bir uygulamayı kınaya- cak yerde, Cezayir olaylarından "uyuvan laik- lere dersler" çıkaranlar, ""çağdaşlık" ka>ramının içinde "demokrasi""ye aslında hiç- bir değer \erme\erek savunduklarını sandıkları "çağdaşlık" ile çelişkiye düşdüklerinin bile far- kında olamamışlardır. Ovsa "uyumayan laik- lerin" Cezayir olaylarından çıkarması gereken derslerinden en önemlisi demokrasiyi askıya alarak çağdaş ve demokrat olunamayacağıy- dı." Kökcr gibi İslamcı olmayıp darbcye karşı çıkanlar Çiğdem gibi İslamcı olup darbe- den demokrasinın bir aldatmacadan ibaret olduğunu düşünmeyenler var kuşkusuz. Ama bu kişiler, kendi yakın çevrelerince bile safdil- lilikle suçlanabiliyorlar. Gerek bu olgu, gerek- se medyanm da katkılanyla iki uç görüşün ön plana çıkması. Türkiye'nin iddia edildiği gibi kendi darbe deneyimleriyle hesaplaşmasını henüz tamamlamadığını gösteriyor. Türkiye'deki Cezayir tartışmasıyla ortaya çıkan tabloya ana hatlarıyla bir kez daha ba- kıldığında inisiyatifîn İslamcılarda olduğu görülüyor. Türkiye'de özellikle son üç yılda demokrasi, çoğulculuk, sivil toplum rüzgârla- nnın kendi saflannda da esmesinden rahatsız- lık duyan bir grup İslamcı. Cezayirli darbeci- ler sayesinde demokrasi karşıtı görüşlerini yeniden gür bir sesle duyurabılme ımkânına kavuştular. Ancak askeri darbeleri büyük ölçüde ya- panların yanına kâr kaldığı. özellikle Türkiye örneklerinden hareketle biliniyor. Bu nedenle "Tabii ki darbeler kötüdür, ama..." diye başla- yan sözler sarf edenler, Cezayir'deİci askeri müdahalenin Türkiye'deki "caydırıcı etkileri" ni hesaba katarak bir zafer mutluluğu yaşıyor- lar. Türkiye'deki Cezayir tartışmasını başından itibaren mümkün olduğunca objektif bir bi- çimde yansıtmaya çalışan Cumhuriyet, iki gün sürecek bu dosyada farklı düşünce ve çev- relerden yedi ayrı kişiden yazılı görüş aldı. Yalnızca Coşkun Kırca'nm. Antalya muhabi- rimiz Biilent Ecevit'in sorulanna verdiği yanıt- lan tarafımızdan düzenlendi. YARIN: CEZAYİR DARBESİNİN TÜRKİYE'DEKİ FARKLI İSLAMCI STRATEJİLERE ETKİSİ RECEP TAYYIP ERDOGAN Batı'nın îslamlakavgasıCezayir'deki askeri darbe, klasik darbelerde olduğu gibi mevcut iktidann kendisine karşı değil, Islami Selamet Cephesi'- nin iktidara gelmesini engelle- mek için yapıldı. Demokrasi halkın 'serbest irade beyanı'na nza göstermek demektir. Demokraside aslolan 'sivfl irade'dir, 'askeri irade' de- ğil. Cezayir'de 'askeri irade' an- tidemokratik bir biçimde 'sivil irade'yi bastınna yoluna gitmiş- tir. Hem de sözümona 'demok- rasiyi korumak' adına bunu yapmıştır. Nedense askerlerin gerekceleri her yerde birbirleri- ne benziyorlar. Ve gene neden- se haJkı-ülkeyi-demokrasiyi vs. kurtaracak olanlar sadece as- kerler oluyorlar. Askerlerin kendilerine boyle bir 'kurtancı- hk misyonu' yûklemeleri en baş- ta demokratik değildir. Doğru- su artık halkın bu tür Refah Partisi MKYK üyesi ve tstanbul il başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan RP'nin 'kitleselleşme' stratejisinin mimarlanndan ve en başarılı uygulayıcılanndan biridir. Erdoğan son seçimlerde, ikinci sıradaki Mustafa Baş'ın yeterli tercih oyu toplaması nedeniyle TBMM'ye giremedi. 'kurtancdara' ihtiyacı da yok- tur. Zannediyonım halk asıl bu tür 'kurtancılar'dan yakasını kurtarma mücadelesi veriyor. Cezayir'deki askeri darbenin arkasında hiç kuşkusuz Batı dünyası ve özellikle de Fransa bulunmaktadır. Fransa, yanıba- şında bulunan eski sömürgesi Cezayir'in güçlü bir Islami ha- reketin merkezi olmasından cid- di bir biçimde korktuğu için kendisine her bakımdan bağlı Cezayir ordusunu devreye sok- tu. Doğu Bloku'nun çökmesin- den sonra alternatifsiz kalan Batı dünyası, kendisine alterna- tif olabilecek bir İslami bloğun ortaya çıkmasını istemediği için bu askeri darbenin teşvikçisi ve destekçisi olmuştur. Cezayir'deki kavga gerçekte ve temelde, sömürgeci Batı'nın Îslamla kavgasıdır. Batı bugün en çok Islamdan korkmaktadır. Bu vüzden lslamcılann iktida- ra gelmesini yerli işbirlikçileri eliyle geciktirmişlerdir şimdilik. Paris sartında dünyaya de- mokrasi ve insan haklan dersi veren Batı dünyasının iki yüzlü- lüğü bu olayla birlikte açık bir biçimde ortaya çıknuştır. İslam dünyasında gücünü 'as- keri irade'den alan düzenler devletçi-seçkinlerin zora dayalı politikalanyla yürütülmektedir. Bu devletçi-seçkinlerin de- mokrat olmaya cesaretleri yok- tur. Çünkü onlann gerçekte halk desteği yoktur. Bu yüzden onlar 'atanrruşlann- seçilmisler- den iistün olduğu halka rag- menci düzenleri'nin aynen sü- rüp gitmesini istemektedirler. 'DARBECİ VE DİKTATÖR' — Körfez savaşında da böyle olmuştu. Sa^-aşa karşı çıkanlar "Saddamcı", Saddam'a karşı çıkanlar "Amerikancı" diye yaftalanımştı. Cezayir'de "demokrasi velaiklik" adınayapıldığıiddiaedilendarbeyikınayanTürkiyeli islamcılarda tüm laikltk ve demokrasi yanlılarını kestirmeden "darbeci ve diktatör" ilan ettiler. (Fotograf: ALf OZ) COŞKUN KIRCA Askeri darbe, kötünün iyisiBatılı ülkeler, seçim sonuç- lannın iptal edilmesinin iyi olmadıgını, ancak İslamcı partinin de insan haklarını yok etmesinin önüne geçilme- sinin zorunlu olduğunu söyle- yeceklerdir. Dünyadan bu duruma bü> ük tepkilerin gele- ceğini zannetmiyorum. Ceza- yir'de yaşasaydım, herhalde İslamcı bir partinin iktidara gelmesini istemezdim. Çünkü o zaman demokrasi yollan ke- sinlikle kapanmış olurdu. Bugün gelen yeni yönetim her- halde pek demokratik değil. Belki de demokrasiye geçişe hazırlar. Onu da bilmiyoruz. Ama bu yolla giderse herhalde Emekli Büyükelçi Coşkun Kırca önce Hürriyet, ardından Milliyet gazetelerinde kaleme aldığı köşe yazılannda, "irtica tehlikesine karşı jakoben müdahalelerin meşru olduğu " savunmasıyla dikkati çekmişti. 12 Eylül askeri yönetimi için anayasa önerileri de hazırlamış olan Kırca, seçim öncesi "vitrin değişikliği" sırasında DYP'ye girmişıi. Kırca halen aynı parüden lstanbul milletvekili. İslamcıların getirdiği tercih- ten daha iyi bir tercih olur. Cezayir. tarihi boyunca ekonomik ve sosyal politika- lar gütmemiştir. Tek parti döneminde görülmemiş ah- laksızlıklar ve rüşvetler yaşan- mrştır. Halk FLN'ye "tu kaka" demiş. Türkiye'de hiç- bir zaman tek parti dönemin- de de sonra da bugün de böyle rüşvetçilik görülmedi. Bu bakımdan Türkiye ile Cezayir arasında bir paralellik kurmak mümkün değil. Cezayir olayıyla birlikte "demokrasi mi, askeri yöne- tim mi" diye soruluyor. Bu- gün Cezayir'de askeri yöne- timde demokrasi var mı? Yok. Bu güzel bir şey mi? Hayır. Ama İslamcılar geiseydi de- mokrasi olacak mıydı? Olma- yacaktı. Şeriat insan haklarını yok ediyor. insan eşitliğini yok ediyor. İnsan haklannın olmadığı yerde de demokrasi yoktur. Türkiye'de böyle bir tercihin ortaya çıkması ihtı- mali de git gide uzaklaşıyor zaten. PROF. DR. BAKIR ÇAGLAR Ölü doğan demokrasiCezayir'de, siyasi ifadenin yasaklandığı sistemden, siyasi ifadenin kurumsallaştınldığı çok-partili sisteme geçişte, po- litikleşen İslam, Askeri-Parti iktidan karşısında tek alterna- tif olmuştur: 1990 yerel secim- lerinin gösterdiği sonuç budur. İslam mekânında, dinsel kök- tenciliğin, dünyarun lanetlenen- lerinin, gelişmelerin dışında bı- rakılanlann, yeni afyonu oldu- ğu da söylenmiştir. Bu geçiş surecinde iki soru- nun sorulması gerekir; — Birinci soru, Cezayir örne- ğinde görüldüğü gibi, etnik ya da dinsel tabanlı partilerin, anayasa yasaklanna rağmen, partileşmesine imkân tanınmah mıdır? Eğer tanınır ise, demok- rasi demokrasiyi öldürür mö? —İkinci soru, cılız sivil top- lumlu, eksik anayasal külturlü sistemlerde demokrasi'nin ma- hukuk devleti anlayısını getiren 1989 Anayasası'nı değistirme ve bir 'İslam devleti' kurma siya- si imkânına sahip olmasıdır. — Cezayir'de, Ulusal Kurtu- luş Cephesi ve Islama Cephe^ nin birlikte yaşarhğı tezini sa- vunanlar 'anayasal darbe'yi, de- mokrasi adına mahkûm etmiş- lerdir. Bu tezde unutulan ya da gö- rülmeyen, birlikte yaşarhğın bir temel uzlaşmayı gerektirdiği perçeğidir. Ikiye bolünmüş top- lumlarda, toplum projeleri ve devlet modeli anlayışlan çok farkJı güçler birlikte ya^ayabi- ür mi? Toplumu barışlandınna tek- niği olarak birlikte yaşarhk bu mekânlarda gerçekleştirilebilir mi? —Cezayir Sendromunu oku- mada ikinci tez, dinsel kökten- İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Anayasa Hukuku öğretim üyesi olan Prof. Dr. Bakır Çağlar'ın Anayasa Mahkemesi kararları üzerine çalışmaları mevcut. Prof. Çağlar'ın 1990'da yayımlanan "Anayasa Bilimi" adlı bir kitabı var. liyeti nedir? Darbeler, belki de, jelatinleş- miş sivil toplumlu sistemlerin ahn yazısıdır. Cezayir örneği, otoriter rejimlerin, ekonomile- rini ve kurumiannı ayru zaman- da liberalleştirme yetenekleri- nin sınırlannı da göstenniştir. 1989 tarihli anayasa, iktidar yapısında, 58 Fransız modeli yan-başkanhk sistemi'ni getir- miştir. Cezayir tecrübesi bu sis- temde bir imalat hatası olduğu- nu göstermistir. Demokrasiyi dondurmayı belir- leyici neden, İslamcı cephenin Mecliste üçte iki çoğunluğu sağlayıp, çok-partili sistem ve ciliği ve İslam devletinin kuru- luşunu engelleme adına de- mokrasinin hara-kiri yapması- nın çok daha tutarlı olduğu te- zidir. Sonuçta belki de şu söyle- nebilir: "Demokrasi, Loto'nun tersi- dir, hiçbir zaman kolay değil- dir, pahalıya mal olabilir ve tek seferde büyük getirdiği de pek görülmemiştirT O zaman sorulması gereken de soru da şudur: Tehlikesi pa- hasına demokrasi mi? Bu soru- nun cevabını, belli bir zaman- da, belü bir mekânda yaşayan fertler verir. AHMET ÇIGDEM Onemli olan iktidar değilHem Türkiye'deki hem de değişik toplumlardaki İslami hareketlerin en büyük sonınu, demokrasiyle, demokratik ilke ve kurumlarla kunılacak ilişki- de ortaya çıkmaktadır. Genel- de Batının özelde de laik kesim- lerin, Müslümanlarla demokra- si arasındaki ilişkinin gerginli- ğinin giderilmesi yolunda yar- dımcı olduklan söylenemez. Türkiye'de sık sık yaşadığınıız laik dalgalanmalar, Müslü- manlann siyasi iktidan ele ge- çirmelerine yönelik muhalefe- tin Cezayir'de olduğu gibi salt orduyla sınırlı kalmayacağını da göstermektedir. Cezayir lan aşabiJecek bir toplum pro- jesi üretemediği kesin -çünkü, dünyada böylesi bir proje üre- tebilen, üretebilme iddiasında bulunan dini bir hareket yok. Iran devrimi de bir tür otokra- siye dönüşerek kendisine bu yolda bağlanan umutlan yok etmiş bulunuyor. Cezayir'de iktidara gelecek Müslümanla- nn bir müddet sonra, en az la- ik iktidarlar kadar basansız olacağı hiç de ihtimaJ dışı de- ğildir. Iran devrimi teknokrat- lann toplumsal ilişküer alanın- da dışlanmasıyla başlamıstı; şimdi teknokratlar olmaksızın Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fa- kültesi'nde araştırma görevlisi olan Ahmet Çiğ- dem, bir grup Müslüman entelektüel tarafından çıkanlan Tezkire adlı üç aylık derginin yazarı. olaylan Müslümanlann top- lumlann marjına itilmesinin somut bir örneğini oluşturdu- ğundan, demokrasi konusun- daki iyimser yaklaşımlara dar- be vurduğu kesin. Bu ve ben- zeri olaylann İslami hareketleri daha militer ve jakoben arayış- lara iteceği tahmin edilebüir. Ancak meseleye başka acı- lardan da yaklasabileceğimizi unutmamak gerekir. Bir kere İslami Selamet Cephesi'nin sa- dece Cezayir'in değil, en önem- lisi modernliğin getirdiği sorun- lran'ın varhğmı sürdünnesi bi- le imkânsız. Dolayısıyla İslami hareketlerin kısa vadede siyasi iktidan ele gecirmek ve paylaş- mak dışında başka uğraşılan da olmak zonında. Siyasi ikti- dar, Cezayir örneğinde olduğu gibi demokratik yollarla ya da Iran'da olduğu gibi devrimle ele geçirilebihr- bu kamtlandı. önemli olan o aşamaya nasıl gelindiği ve oradan sonra neler yapılabileceğidir. İslami hare- ketlerin bu konuda net bir ce- vabı yoktur. Yarın: Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Doç. Dr. Levent Köker, Mehmet Kutlular.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle