25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunvei Matbaacılık ve Ga2cieLihk Turk \nonım Şırkctı adına Nadır Nadı 0 Gencl Ya>ın Mudurb Hasan Omıl, Muessese Muduru EauBe Lşaklıgıl, >azı Işlen Maduru Okı? Gonensın 0 Habe' Merkezı Muduru Vılçın Bajer, Sa>fa Duzenı Yoneimen Aİı \car 0 Temsı'c.'er \NkARA \hroe(Tan, İZMİR Hıkm«t Çetmkay», \DANA Çrtın Yıgenoglu K Poltnka Cdal B^bngıç Di; Haberlcr E ^ M Bakı, Ekonomı Ceagız Tartaa, 1, Scndtka fmknn Krtcvcı. kjitur CrU Ls*er Ijıanpul Haberk'i Kcmal K a ç ^ . E|m-'i G c m j Şajlaa. Haber *ra$ıırma k w < Berkaa Yur Hftbercrı Nndrt Do£»n. Spor l.!ın,»mj- AMntkadır \acetnM. Dzı fazıUr Kmm Çahşkaa, ^.raşnrma Şskıa \I(MQ. Dtiîe m« AMalbh ^ u m 0 Koordmaior Khrnei Korubaa ^ Maiı Işkr brol trfcai 0 Muhaiebe Rafent te»er 0 Bu've PtanLama S«*gı OsJMnbcşrofİB 0 Reklam V * Toran 0 EK >a» nlar H«t>» *kjol 0 Idare H n n t ı G ı m 0 akttne Onder ÇeHk 0 Bıigi Lj cm NMI t u i 0 Perwnd S*vfi Yavm Kurvlu Baskan Nadır Nadı Ofclat \JttaL Vıkia Ba>cr H u ı ı OmaL Hıfcmet ÇetMkın Okav Ooarısn, Ifur Mnmce tlhnıt Sriçuk \h Strvca. Mıneı lan Sasaır «• Vauvt Cumhurıvn Matbucılık v* Cazetecıhk T \ Ş Turk Oca& C*d ^ 41 CagaJoghı 343M İst»Pk 246 hanbul Tel ÎI2 05 0< (20 haı) Tele\ 22246. F«x <1> 526 60 H 0 B«mar Aakar* Z ya GûhaJp Bl- inkıUp S No 19 4 Tel 133 1! 41-T Tei« 42344 F « (4) 133 Q< 6< 0 Izmır H Zıya Bh 1352 S. 2 ı Tei 13 12 '0 T d « *2359 Fax (51) 19 «3 6C # \4ana. Inonu Cac 119 S No I Kat Td 19 3" <2 (-İ haıı Tele* 6 2 1 " Fax ("1) 19 2* "8 TAKVIM: 11 EYLUL 1990 Imsak: 5.05 Güneş: 6.33 Oğle: 13.05 Ikındı: 16 40 Akşam: 19 28 Yatsı: 20 50 Bölgede, ulusal kimliklerine sıkı sıkıya sarılan halklar, derin düşmanlıklara da itilmiş durumdalar Kafkasyada baiTşııı şansı azSSCB'nin İran sınırından başlayıp önce Türkiye ile Hazar arasında kalan o derin koridor, inanılmaz bir dil, ulus ve tarih rnozaiği. Azerbaycan ve Ermenistan'dan sonra Gürcistan... Burada iki otonom bölge: Acarya ve Abhazya. Kafkas dağlarım geçtiğimizde ise karşımıza 40 küsur millet daha çıkıyor. Kafkasya'da her millet, etrafındaki diğer milletlerin sayısı kadar düşmanlık demek. Herkes birbirine diş biliyor. Bölgenin güçlü uluslan, diğer küçük ulusları yutmak için fırsat kolluyor. 'Otonom' cumhuriyetler '1. sınıf olmak için i . sınıf lar ise bağımsız olmak için en uygun zamanı kolluyor. Gürcistan'da milliyetçilik harekeUeri, tam bağımsızlık talebi etrafında giderek genişliyor. İSMET BERKAN VLADİKAFKAS — Ortaboy- lu, guleryuzlü, açık alınlı, beyaz tenli ve bıyıkJı adam, "Bu kiiçu- cük bolgede" diyor, 'Tam 61 ulus yaşıyor ve bir o kadar da dil ko- nuşuluyor." "Osetya"dayız. Sizi bilmem, ben daha once "Os«tya" diye bir yerin varlığından haberdar değil- dim. Bilindiği gibı Sovyetler Bir- liğı esas olarak 15 büyük curahu- riyenen oluşuyor. Bu 15 curahu- riyete "Birinci sınıf cumhuriyet" derulıyor. Osetya, söz konusu 15 "birinci sınıf" cumhuriyetin en buyuğu ve belki de en birincısi olan "Rusya Federasyonu"na bağ- h otonom bir bölge. Tam adı, Osetya Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyetı. Osetya'da yaşayan 61 halkın bü- yük bir bölümü, bizım için hiç de yabancı değil. Onlar, Çerkezler. kafkas dağlanru, Hazar ile Kara- deniz'ın arasındaki bir yay olarak kabul edecek olursak bu yayın he- men üstünde, hemen kuzeyinde yaşayan bütun insanlar "Çerkez." Ama bütun bu insanlara "Çerkez" deyip işin içınden çık- mak aslında mumkun değil. "Çerkez" bizim onlara verdığimiz bir isim. Onlar, tek tek kendilen- ni "Oset", "Ç*çen", "lnguş" ya da "Abhaz" olarak göruyorlar. Dil- leri birbirinden ayrı, adetleri çok farklı. Meşhur "93 haıbi"nden sonra Ruslardan kaçıp Osmanhya sığı- nanlara Türkiye'de "Çerkez" den- miş. "Çerkez" bütün Kafkasyalı- lan, yani bır çeşit federasyonu ifa- de ediyor. Onlar, kendilerine çok nadir durumlarda "Çerkez" di- yorlar. Kafkas dağlarını, asağıya, gü- neye dogru astığınızda Gürcistan'a ulaşıyorsunuz. Osetya'nın başken- ti Orconikıdze (geçen mayısta bu isim Vladikafkas diye değişti) ile Tiflis'e doğru gittikçe bu düş- manlık daha gözle göninür bir hal alıyor. Rehberimiz Osetyalı, biz Osetya Inturist'in davetlisiyiz ve otellerde sırf bu nedenle kölü mu- ameleyle karşılasıyoruz. Lokanta- daki Ermeni garson Türk olduğu- muzu öğrenince hemen değişiyor ve zaten o Gurcülerden de nefret ediyor. Sarp sırur kapısında karşılastı- bir dil, ulus ve tarih mozaiği. Azerbaycan ve Ermenisten ma- lum, Turk ve Ermeni uluslanndan oluşuyor, bu ıki dil konuşuluyor. Gürcistan'a girdi|inizde isler biraz daha kanşıyor. Gurcistan'ın için- de iki otonom bölge var: "Acarya" ve "Abhazya." Koridoru biraz da- ha yukarı pkarttı|ımızda yani Kafkas dağlanru geçtiğimizde ise karşımıza "Çerkez"ler, yani 40 OKİrovabad AZERBAYCAN Gurcistan'ın ilk şehri Kazbegi bir- birlerine oldukça yakın. Sınırda polis yok, gOmrük yok, ama baş- ka bır ülkede olduğunuzu hemen anlıyorsunuz. Bu sadece coğrafi bir değişik- lik değil. İnsanların dış görunuş- leri de henüz değişmedi. Ama ön- ce dil değişti, sonra Osetya'ya kar- şı kin kendini gösterdi. ğımız Azeriler ise Tiflis'ten geldi- ğimizi öğrenince öyle bir sitem ediyorlar ki kızdıkları biz miyiz, Gurcüler mi, anlamak zor. Mozaik SSCB'nin tran sınırından baş- layıp once Türkiye ile Hazar, son- ra Karadeniz'le Hazar arasında kalan o derin koridor inanılmaz Sarp kapısında bavul ticaretiKöyde ahşverişler en çok dolarla yapıhyor, ama esnaf memnun değil. Bakkal, gelenlerin sakız, çikolata gibi ufak tefek şeyier aldıklannı söylüyor. GÜNEŞ GÜRSON SARP — Uzun ınce bir yolda- yız. Bir yani deniz, bir yani dağ. Gökyüzü alacakaranlık. Karşı yönden "Lada" marka minyatur Sovyet arabaları geliyor birbiri peşi sıra, bagajlan yuklü. Sarp'a yaklaştıkça trafik daha da artı- yor. Yolun bir ara kapanması araç trafiğinin durmasına, ahşve- riş trafiğinin yoğunlaşmasına ne- den oluyor. Ruslar ve Türkler arabalarm yamnda toplanıp el kol işaretlen, Lazca karışık bir dille konuşarak pazarlık yapı- yorlar. Yol küçük bir meydanda son buluyor. Solda deniz, sağda bir iki küçük dükkân ve bir köy kah- vesi. Yoğun trafik gümrük kapı- sında devam ediyor. Geçiş için sı- ra bekleyen arabaların arasından geçip Sarp'a giriyoruz. 3 >il önce geçişe açılan sımr ka- pısı Sarp. Karadeniz'in en uç noktasındaki sınır koyünde, 500 kişi yaşıyor. Ince bir dereyle or- tadan ikiye ayrılmış olan köyde yaşayanların geçim kaynakları balık ve çay. 70 haneli köy, sınır kapısının açılmasıyla birlikte Sovyetler Birliği'nin Batı'ya açı- lan pencerelerinden biri dunımu- na gelmiş. Lazca konuşan, iki farkü kültürun insanları, bu mi- nik köyde bir arada, ama ayru za- manda birbirlerinden uzakta ya- şıyorlar. Yıllardır sakin ve huzur- lu bir yasamın sürdüğü köyde, sı- nır kapısının açılması ile birlikte bir kültur şoku yaşanıyor. Işığı yanan bir eve yaklaştığı- mızda insanlar bizi dostça karşı- hyorlar. Kapırun açılmasından sonra köyde ne gıbi değişiklikler olduğunu sorunca, hepsinin yüz- leri asılıyor ve dert yanmaya baş- lıyorlar. En büyuk sorunlan, kö- yün kultürünun bozulması. Bir genç, bu konuda şunları söylüyor: "Kapı 24 saat çalışıyor. Deği- şik insanlar geliyor. Onlann sos- yal yaşamı daha serbest Olma- dık şeyier oluyor. Bizim gençler de bundan etkileniyor." Araya giren bir diğeri de kapı- run açılmasından sonra "bavul ti- c«reli"nin büyuk boyutlara ulaş- tıgırıı ifade ederek, "Onlar zen- gin oldular" diyor ve şöyle devam ediyor: "'Rusya dışa yeni açılıyor. Bu- raya bizi gormeye değil, Türkiye 1 >i gormeye ve aksveris etmeye ge- liyorlar. Bavul turizmi çok gelis- ti. Viski, oyuncak, fotoğraf ma- kinesi getirip giyim eşyası, deri mont, sakız, ince çorap, kristal avize alıyorlar." Kö> r de yaşayanlann karşılaştık- lan başka guçlukler de var. Bun- ların arasında gümruk sahasının genişletilmesi, çıkış için konut fo- nu alınması, telefon konuşmala- nnın milletlerarası olması, Sarp 1 ın bir ucundan bir ucuna mek- tupların 20 gunde ulaşması geli- yor. Sarplılar, sınırı geçmek için kendilerine koiaylık tanınmasını istiyorlar. Köyde alışverişler en çok do- larla yapıhyor. Ama esnaf yine de memnun değil. Bakkal, gelenle- rin sakız, çikolata gibi ufak tefek şeyler aldıklannı belirterek, "On- lann yaptığı harcamadan ne olur? Adamın bir aylık maaşı 100 manet (ruble). Dolar orada çok pahalı. 6 nıble 1 dolar. Dovizi ul- keye soktuklan için bu bir sonın varatmıyor. Sahte dolann kaçak olarak sokulduğu da oluyor" di- ye konuşuyor. BARIS UMUDU BELIRDI Amerika Açık Tenis Turnuvası'nı erkeklerde Sampras, bayanlarda Sabatini kazandı Raketler sürpriz yaptıAmerika Açık Tenis Turnuvası'nın büyük sürprizlere sahne olması bekleniyordu, ama böylesini kimse tahmin etmemişti. Gerçi daha önce yapılan 3 grand Şlam'ın 6 şampiyonu vardı. Hem bayanlarda hem erkeklerde istikrarlı denebilecek isimler azdı 199O'da, ama favorilerin böylesine kolay elenmeleri beklenmiyordu. MURAT YIĞCI ~ Sezonun son Grand Şlam Tur- nuvası olan Amerika Açık Tenis Turnuvası'nı erkeklerde Amerikalı Pete Sampras, bayanlarda Arjan- tinli Gabriela Sabatini kazandı. Amerika Açık Tenıs'in buyuk sürprizlere sahne olması bekleni- yordu ama, böylesini kimse tah- min etmemişti. Gerçı daha once yapılan 3 Grand Şlam'ın 6 şampi-' yonu vardı. Hem bayanlarda, hem erkeklerde istikrarlı denebilecek isimler azdı 1990'da, ama favori- lerin böylesine kolay elenmeleri beklenmiyordu. Turnuva öncesi yapılan tahmınlerde Yngoslav Se- les ve tsveçli Edberg'e şans tanı- ruyordu. Edberg birinci, Seles ikinci turda elendi. Daha sonra Navratilova (ABD) ve Lendl (Çe- koslovakya) elendi, ilki çeyrek fı- nal öncesinde, ikincisi çeyrek fi- nalde *el*eda' dedı. Yan final son- rası da surprizler devam etti ve Becker-Graf şansh diyenler bir kez daha yanıldılar. Becker yarı final- de elendi, Graf ise finalde. Şampiyonanın erkekler şampi- yonu Pete Sampras 19 yaşında Amerikalı bır tenisçı. Ilk kez oy- nadığı Grand Şlam fınalinden ga- lip ayrılarak bu yıl 4. Tenis Tur- nuvası şampiyonluğunu kazandı. Yine de Sampras'ın ABD Açık Şampiyonluğu'ndan aldığı 350 bin dolarhk (yaklaşık 945 milyon li- ra) para ödülu, tenısçinin yıl için- de kazandığının 2 katına yakın. Sampras genç olmasına karşın ge- lecek vaat eden bir tenişçi. Becker gibı servıs atıyor (saatte 198 km hızla), Edberg gibı fıleye çıkıyor. Lendl gibi sakın oynayabiliyor. Zaten finaii ve sampiyonluğu 'bi- leginin hakkıyla' kazandı, çekti- ğı şansh kurayla değil. Çeyrek fi- nal öncesi 6 numaralı seri başı Muster'ı yendi, çe>Tekfinaldetur- nuvanın 3 numaralı serı başı Lendl'ı, yan finalde ise 1985 yılın- dan ben ılk kez Grand Şlam yan finaii oynayan ve eskı gunlerine donmek isteyen McEnroe"yu. Fi- nal maçında da bu başarısını de- vam ettirdi genç tenisçi. Yan final- de Becker'ı eleyen Amerikah And- re Agassi'yi 6-4, 6-3, 6-2'lik setler- le 3-0 yendı ve Amerika Açık Te- nu Turnuvasf nı kazanan en genç küsur millet daha çıkıyor. Her millet, bir dil demek. Her millet, ciddi bir tarih demek. Ba- zıları, eskı Yunan'a kadar uzanı- yor. özellikle bizim "Çerkez" adı- nı verdiğımiz uluslar tarihlerini "Alün Posl" efsanesine, "Argo- not"lara kadar götunlyorlar. Ve son olarak her millet, etra- fındaki diğer milletlerin sayısı ka- dar düşmanlık demek. Herkes bir- birine diş biliyor. Bölgenin güçlü uluslan, diğer küçuk uluslan yut- mak için fırsat kolluyor. "Oto- nom" cumhuriyetler "birinci sınıF' olmak için, "birinci sınıf" 1ar ise bağımsız olmak için en uy- guı» zamanlamayı araştırıyor. Bu mozaik daha ne kadar sure banş içinde bir mozaik olarak ka- lır? Bu, kuşkusuz zor bir soru. Ancak ilk ağızda verilecek yanıt, Sovyetler Birliği, "biriik" olmaya devam ettikçe, banşın azalarak da olsa süreceği olabilir. Bir arada tutan ne? SABATtNİ - SOMPRAS — Arjantinli tenisçi, Federal Alman Steffi Graf ı 2-0 mağlup etti. Şimdiye dek kazandığı 14 şampiyonluktan çok daha anlamlı bir grand şlam sampiyonluğu elde etti (üstte). 19 yaşındaki Amerikalı tenisçi Pete Sompras da birinciliği çektiği kurayla değil "bileğinin hakkıyla" kazandı. tenisçi olarak adını turnuva tari- hine yazdırdı. Hem de Grand Şlam turnuvalan finalınde ilk iki seti 31 dakikada kazanarak. Bayanlarda da yine surpriz bir isim, yine ılk Grand Şlam şampi- yonluğunu kazanan Arjantinli Sa- batini birinciliği aldı. Arjantinli tenısçi finalde F.Alman Steffi Grafı 2-0 mağlup ederek (6-2, 7-6) kariyennde kazandığı 14 şam- piyonluktan çok daha anlamlı bir Grand Şlam sampiyonluğu elde etti. 2 yıl önce aynı turnuvanın fi- nalinde Grafa yenilen Sabatini, ayrıca bu turnuvayı 1966 yılından beri kazanan ilk GAmerikalı te- nisçi olma unvanına da sahip ol- du. Graf için söylenecek fazla bir şey yok. Bu yıl önceki yülara oran- la çok formsuz. Avustralya Açık Tenis'i kazandıktan sonra Fransa Açık Tenis finalinde Seles'e, Wimbledon yarı finalinde Garri- son'a yenıldı. Yine de aralıksız 160 haftadır bayan tenısinin 1 numa- ralı ismi olmayı basardı ve bu dal- dakı rekorun yeni sahibı Graf ar- tık. Bu sonuçlar Grand Şlam turnu- valan tarihinde de ilginç bir reko- ru ortaya çıkardı. 1966 yılından bu yana, ilk kez 4 Grand Şlam Tur- nuvası'nda 8 ayn tenisçi şampıyon oluyor. Avustralya Açık Tenis'te Lendl ve Graf, Fransa Açık Tenis- te Seles ve Gomez, VVimbledon 1 da Navratilova ve Edberg şampi- yon olmuşlardı. Turnuvanın ilk turunda elenen Edberg, 1988 yüuıda dunya sıra- lamasında 1 numaraya yükseldik- ten sonra, ılk Grand Şlam turnu- vasında erken elenen (yine Isveç- h) Mats Wilander'i hatırlattı. Wi- lander de Lendl'ı yenmış ve Çe- koslovak tenisçinin yenne geçmeyı başarmıştı. Daha sonra ise buyük bir form duşükluğü yaşadı ve sı- ralamada 58. durumda şu anda. Edberg de Lendl'ı yendi ve sırala- mada 1 numaraya yükseldi, Ame- rika Açık Tenis'te ise ılk turda ba- şarısız oldu. Yine de Wilander gi- bı olması uzak bir ihtimal. 1990 yüının flaş bayan tenisçisi hiç kuşkusuz Monica Seles. Yu- goslav tenisçi hem Grafı son 3 ay içinde 3 kez yenmeyi başardı hem de oynadığı tenisle ıleriki yıllarda büyük başan kazanacağını kanıt- ladı. Amerika Açık Tenis'e çok ba- şanü bir başlangıç yaptığı halde surpriz bir şekilde elendi. Elenerek surpnz yapan bir baş- ka isim de NavratUova oldu. Wimbledon'u 9. kez kazanarak ulaşılmas! zor bir rekor yakalayan Amerikalı tenisçi, yaşına rağmen formunun zirvesindeydi. Yine de teklerde elenmesine rağmen tur- nuvamn çiftler şampiyonluğunu alarak Amerika Açık Tenis'ten şampıyon olmadan ayrılmadı. Fernandez ile oynadığı çift bayan- lar finalini kazanarak hem Novotna-Suikova çiftinin 'Grand Şlam' (aynı yıl içinde 4 Grand Şlam Tumuvası'nda da şampıyon olmak) yapmasını engelledi hem de 'yeni neslin' cirit attığı bir do- nemde, 'eski topraklann'da \arh- ğını hissettirdı. Pekı bu uluslan bugüne kadar banş içinde bir arada tutan ne? Bılındiğı gibı Kafkasya tarih boyunca jeostratejik önemi çok yuksek olmuş bir bölge. Burada yaşayan uluslar da şanssız uluslar. Persler, Selçuklular, Moğollar, Osmanlılar ve Ruslar hep burayı kontrol altında tutmak istemişler. Kafkasya önemli bir ticaret yo- lu. Persler ve Moğollar bölgeyi ka- ba kuvvetle elde tutmuşlar ve kı- sa sürede de kaybetmısler. Selçuk- lu'nun egemenliği ise çok kısa sur- müş. Çarlık Rusyası bölgeye eko- nomik zenginligı getirmiş, ama aynı zamanda da eli sopalı bir yö- netim olmuş. Kafkasya'da olabi- lecek en adil işgal yönetimi, Os- manlı ve SSCB'nin yönetimi. Osmanlı'mn taktiğd belli: Ulu- sal ve dini kimliği korumalarına izin verip vergiyi almak, hatta yö- netimde bile belli bir özerklik ta- nımak. Evet, Osmanlı yönetimi bölgede belki o kadar büyük ra- hatsızlık yaratmamış, ama bölgeye hiçbir şey de vermemış. Bugün en ufak bir Osmanh izinden bile söz etmek mümkttn değil. Devrim sonrası yönetım, aşağı yukan Osmanlı ile aynı yöntemi izlemiş. Yönetimde belli bir oto- nomi tanımış, ama bunu parti yo- luyla kontrol altında tutmuş, uJu- sal kimlikleri ayırmaya özen gös- termiş, asimilasyona bir ara teşeb- büs ettiyse bile bunu başaramaya- cağını anlayınca hemen vazgeç- miş. Yine de Kızılordu'yu başla- rından hiç eksik etmemiş. Evet, bugün bu uluslan aynı ül- kenin bir parçasıymış gibi göste- ren en önemli şey Kızüordu. Böl- gede yapılacak kısa bir gezinti, üç beş kişiyle yapılacak ayaküstu sohbetler bile şunu anlamamzı sağlıyor: Kıalordu'nun buradan çekildiğinin ertesi günu savaş çı- kar ve butun uluslar birbirlerini 'kesmeye" başlarlar. Ermeniler şimdiden silahlanmış durumda. Gurcüler de öyle. Ab- hazalar silahlanıyor. Azeriler sa- vaş hazırhğında. Küçük Çerkez gruplan ise Gürcistan'ın şerrinden kaçacak yer arıyor. 70 yıllık komunist yönetim, sö- zünü ettiğimiz Kafkas koridorun- daki uluslann ulusal kimliklerinı budayacağına daha da guçlendir- miş. Ortaçağlardan kalma âdetler, gelenekler bütün canlıhklarıyla bugun var olmaya devam ediyor. Yüzölçumu Turkıye'den biraz daha buyuk olan bu bölgede 40 kusur dil konuşuluyor ve bu in- sanlar Rusça olmadan anlaşamı- yor. Kimbilir, belki bu insanlar ko- munizme karşı direnebilmek için tutkuyla ulusal kimliklerine sarıl- mışlar. Ama bu kimlik onlara, de- nn duşmanlıklann, sonu gelmez kinlerin kapısını açmış. Açıköğretim'de Fransızca • ANKARA (AA) — Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi'nin televizyondaki yabancı dil derslerine, bu öğretim yılından itibaren Fransızca dersleri de eklendi. Açıköğretim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Semih Büker, yaptığı açıklamada Açıköğretim Fakültesi'ne bu yıl kaydolacak öğrencilerin lngilizce ve Almanca yamnda, Fransızcayı da seçebileceklerini söyledi. Açıköğretim Fakültesi'nde 1990-1991 öğretim yılı kayıtları 17 eyIul-2 ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Önkayıtla 288 ögrenci • ANKARA (AA) — 58 Anadolu Lısesi'nde 185 açık kontenjan ve yeni açılacak liselere önkayıtla 288 öğrenci abnacak. Müli Eğitim Bakanbğı'ndan yapılan açıklamaya göre, açık kontenjanı bulunan Anadolu Liseleri'nin asıl ve yedek listelerindeki öğrenciler ile yeni açılan Anadolu Liseleri'ne önkayıt için başvurular 13-15 eylul tarihleri arasında yapılacak. Bu öğrencilerin kesin kayıtları ise, 16 eylülde gerçekleştirilecek. Simavi Vakfı ödülleri • ANKARA (Cumhuriyet Burosu) — Bu yıl sekizıncisi duzenlenen uluslararası Sedat Simavi Karıkatur Yarışması'nda dereceye gıren sanatçılann odulleri dun akşam resim ve heykel muzesinde duzenlenen bir torenle verildı. Torenin açış konuşmasını yapan Hurriyet Vakfı Genel Muduru Orhan Birgit "banş uğruna tum duvarların yıkıldığı gunumuz dunyasında sanatçıların 'silahsız bir dünya' için çalıştıklannı" soyledı. Erol Simavi'nin yurtdışında bulunnıası nedeniyle sanatçılara odullerini Hurriyet Vakfı yonetim kurulu uyesi, eşi Belma Simavi verdi. Yanşmada birinci olan İranlı Kambız Derambakhsh 5 bin dolar para odulu alırken Başbakan Akbulut da Derambakhs'a Kultur Bakanlığı'nın bir plaketinı verdi. Yanşmada ikincihği Sami Caner ile Polonyalı Grzegorz Szumows paylaşarak bin 500'er dolar kazanırken uçunculuğu paylaşan Çekoslovak Viliam Zivıcky ve Sovyet Aleksandr Sergeev'de biner dolar para odulu aldılar. Astronomi kongresi • İSTANBUL (AA) — Istanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bolumu ile Astronomi Derneği'nin ortaJdaşa düzenledikleri "7. Ulusal Astronomi Kongresı" başladı. Silivrı Prof. Dr. Nazım Terzioğlu Universıte Sonrası Araştırma Merkezı'ndeki (ÜNİSAM) kongrenin açılışında konuşan İ.U. Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamuran Avcıoğlu, Türkiye'de ulusal bir gozetleme merkezı bulunmadığını, çalışmaların universitelerin gozetleme merkezlerinden i'apıldığını soyledi. Palamut ıııevsbııi • TRABZON (AA) — Avlanma yasağının 1 eylülde kalkmasıyla balık hasreti çekenleri palamut sevindirdi. Karadeniz'de son yıllarda avlanan balık miktarı ve turlerinde büyuk bir azalma meydana gelmesi üzerine hamsi dahil birçok balık türunü bulamayan tüketici, günun şartlanna göre oldukça ekonomik fiyata satılan ve bol miktarda avlanan palamutu kapışıyor. Kuş cennetinde kanalizasyon • DEVELt (AA) — Kayseri'nin Develi ilçesinin kanalizasyonunun binlerce kuşun kuluçkaya yatıp, barındığı Sultan Sazlığı Kuş Cenneti'ni tehdit ettiği bildirildi. Milli Parklar Daire Başkanhğı'nca koruma altına alınan Sultan Sazlığı Kuş Cenneti'nin yer aldığı Yay ve Çöl gölleri, Yahyalı, Develi ve Yeşilhisar'dan gelen akarsu ve derelerle besleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle