Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/16 11 EYLÜL 1990
DEV
TOF
Bu yıl Çin'de
yapüacak Asyı
Oyunlan'nın
ambteıni dev bir
fntbol topu.
Top, yüksek bir
kaide fizcrinde
oyunlann
gerçekkştirilece-
ği stadın
kapısına
yerfcştirfldi. Ba
yılld Asya
Oyiınlan, Çin'in
başkenti
Pekin'de 22
eyliilde başlıyor.
(Fotograf:
REUTER)
/
Tek dozla
düşük
BURSA (Cumhnriyel Bürosu)
— Tıp, doğum kontrol yöntemle-
rine bir yenisini daha ekledi. Hor-
mon fîzyolojisini temel alan ve
RU-486 (Mifepruton) adı verilen
bir horrnonla 9 haftaya kadar
olan gebelikler tek bir dozla ön-
lenebiliyor. Bilim adamları gebe-
liği önlemeye yönelik bu yöntemin
özellikie cerrahi olanakları ve de-
neyimleri sınırlı ülkelerde çok işe
yarayacak bir yöntem olduğunu
belirtiyorlar. Hiçbir yan etkisi ol-
mayan RU-486 yüzde 95 oranın-
da başarılı sonuç veriyor ve ileri-
de sağlıklı çocuklar doğurmaya
engel olmuyor.
Bursa'da başlayan 10. Ulusal Far-
makoloji Kongresi'nde bir bildiri
sunan Fransız doktor Etienne-
Emile Baulieu, hormon fîzyoloji-
sini temel alan bu doğum kontrol
yönteminin tıp ve toplumsal alan-
da bir "devrim" olduğunu söyle-
di.
İ
Okula başlama sıkıntısı b
a
j[ın
>£
koşup oynayan çocuklan şimdi yeniden okula başlama sıkıntısı
aldı. Veni ders yılının göreceli olarak erken başlatıldıgı ülkelerde
çocuklara yazın keyif ve eglencelerini bırakıp ders başı yapmak
daha da zor geliyor. Boston'lu kuçuk Robert Doherty de onlar-
dan biri. Daha birinci sınıfa yeni başlamış, sıkınüdan ne yapa-
cağını bilmez bir dunımda kara kara duşünüyor. (Fotograf: AP)
HABERLERİN DEVAMI
Hızlı tren
projesi
ANKARA (ANKA) — Ulaştır-
ma Bakanı Ceagiz Tnncer,
Ankara-lstanbul arasını bir hızlı
tren seferi projesiyle iki saate in-
dirmeyi hedeflediklerini bildirdi.
Bakan Cengiz Tüncer
"Station" adlı dergide yayımlanan
röportajında, söz konusu projenin
fizibilite çalışmalarının sürdüğü-
nü belirterek "Bir tren saatte
250-280 kilometre bızla giderkeo
üstiin teknoloji ile üretUmiş çok
rahat ve konfortu vagonlarda, sar-
sıntısız ve güriiltüsüz seyaaati
mümkön kılacakbr" dedi. Bakan
Tuncer, Ankara-lstanbul arasında
mevcut hatta işletilecek, özel boji
sistemine sahip hızlı trenlerin kul-
lanılması için etütler yapıldığına
da dikkat çekerek "Aakara-
lstanbul arası tren yolculugunu 5
saate indirecek ba projeyle ilgili
olarak da ihale safhasına
gelinmiştir" diye konuştu.
Papağanın diş muayenesi
ya Diş Hastalıklan Kongresi'ne bir papağan maskotluk yapıyor.
Kongre duzenleyicileri Didi adlı papağanı toplantı saloaanun gi-
rişine yerleştirerek katılımcılann aynı zamanda yalanlardaki Ju-
rong Kuş Parkı'nı gezmesini de sağlamaya çalışıyorlar. Ama
papağan Didi bu arada boş durmuyor ve fotoğrafta görüldüğü
gjbi bazı diş bekimlerine diş muayenesi de yapmaya çalışıyor. (Fo-
toğraf: REUTER)
İnönü: la Baykal, ya ben
(Boftara/ı 1. Sayfada)
vt MYK üyeleri tophıca isüfa et-
tikieriBİ ifade ettiler. Bunun par-
tiain vardıgı aşamada yeni bir gıiç
Vm*n*nuua içia poatikastnı deger-
lendinnesi, halka yeakfcn giiven
vernesi için gerekl bir arayış ola-
rak gördükleriııi, bunun için bir
örvtri yapbklannı ifade ettiler."
Parti meclisinin yedi ay önceki
tuzük kurultayında seçildiğini ve
PM'nin bugüne kadar genel sek-
retcr ve ekibini desteklediğini kay-
deden İnönü, sözlerini şöyle sur-
dürdü:
"Dolayısıyla bu PM içinde ye-
•i bir genel sekreteriik ekibi kur-
mak bir jey degişurmez. Çünkü
b* PM'nin ortaya çtkardıgı bir ge-
nci sekreteriik ekibi olarak, takı-
mı oiarak görev yapblar, şimdi is-
tifa etmderi parti m*Hfalııtn olay-
lara yakteşumn defJştfavnıez. Gö-
revi bırakmak istiyoriarsa o za-
man kurultaya gitmek ve kuralta-
yın yeni bir seçim yapmasına im-
kân vennek şartür. Kişisd bir me-
Mİc degJMir. Bir takım olarak ha-
reket ediyoriar ve o güveni de
PM*den abyorlar, şimdi PM aynı
PM iken bu takım görevi bırakır-
sa, parti meclisi boşlukta kalır,
PM'nin göreve getirecegi insanlsr
boşhıkta kahr, çünkü PM'nin des-
tekledigi bu takım görevde idi. Ve
o gdrcvle bugüne kadar getindi.
EJer bu görevin degismesi, başka
bir yaklaşım isteniyorsa o zaman
PM'nin değişmesi gerekir. Benim
aniayısıın bu."
PM'nin değismesinin "kurulta-
ya gidilmesi demek olduğunu" be-
lirten İnönü, "Bu, olaganüstü ku-
nltay yapmrak yeni bir oluşuma
oinak ^«{i»m«if yani kuroltayra
hakemUgine başYunnaknr" dedi.
İnönü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gördigim yönetim kusurlan,
Mtttn arkadaşlanmızın iyi niyeti-
•e ragrnen ortadan kaMıramadı-
gı«oyö»etiı«eksikHkleri,buBİan
aacak kunütaya giderek çözebili-
riz. Gend başkan ile genel sekre-
teriik ekibi araanda tam bir uyum
olnuaı şarttır. Ba lyımg bogine
'Tercih
9
kurultayı
kadar saglayamadık. Bu uyumu
sagJayamamış olmamıza ragmen
partimiz bıiytik başanlar kazan-
dı. Bu başanda genel sekreteriik
ekibinin, PM'nin buyük katkıla-
n oidu. Ama bunlar geçmişte kal-
dı ve arada genel başkan ile geoel
sekreter ekibi arasnda tam bir
uyum olmasa da başan saglana-
biliyor. Ama zorluklann aşıima-
suda ve temel güçmklerin aşıima-
snda yerel yönetimdeki iktidan-
mızuı daha ileri gitmesinde, ana
muhalefetten çıkarak iktidar ol-
maya vanlmasında genel başkan
ile genel sekreterlik ekibinin tam
bir uyum içinde olması şarttır, bu-
nu sağlamak için uğraşmak göre-
vimizdir. Onun için ben gedkme-
den olaganüstü kurultaya gitme
karan aldıgınu arkadaşlanma da
söyledim. Kunıltay, 29 eylülde
Ankara'da toplanacakür ve bu ku-
nıltay PM'yi seçecektir ve genel
baskanı seçecektir."
inönü, bir soru üzerine, genel
başkanhğa aday olacağını söyle-
di. Bir gazetecinin, "Kurultaydan
aynı agırlıkla bir yönetim çıkarsa
ne olur?" sorusuna da şu yanıtı
verdi:
"Bu, kurnltayın daşünmesi ge-
reken bir seydir. Kurnltayıraız,
şimdiki dunımda genel başkan ile
geoel sekreterlik ekibinin uyum-
lu çalısamaz hale geldiğini göre-
cektir. Kendiierine şimdi söylüyo-
nım, kurultayda da söyleyecefim;
kunıllayımız, partinin tabanı ola-
rak neyi nasıl yapacagını bilecek
insaniardan meydana gelmiştir.
Çalışamayacak bir sonuç çıkar-
ma>-acaktır. Çalışacak, sonıolan
daha etkin çözecek bir uyumlu
ekip pkarafakhr. Karultaydan bu-
nu bekliyoruz."
"Daha fazia bir yönetim dağı-
nıklıgı ile zaman kaybedilmesine
izin vermediğı" görüşünü savunan
İnönü, "Kimsenin kötü niyeti ol-
madan bugünkü yönetimde orta-
ya çıkan bir dağınıklık görülüyor.
Genel sekreterimiz ve arkadaşla-
noın istifalanyla ve başkalannın
onlann yerine seçilmesiyle bu yö-
NOTLAR
£n uzıuı güntin
kısa toplantısı
ÜMİT ASLANBAY
ANKARA — SHP'de en uzun
gün en kısa süreli parti meclisi
toplantısıylabaşladı. Saat9.30'u
gösterdiğinde, genel merkez bina-
stnın birinci katmdaki çay ocağın-
dan, demli çay kokusu yükseli-
yordu. Asansör katlar arasında
her zamankinden daha sık işliyor-
du. Günlerdir beklenen toplantı
bugündü.
Parti meclisi üyeleri, Malta'da
bulunan Birgen Kdeş dısında yer-
lerini alnuşlardı 8. kattaki toplantı
salonunda. Saat 10.00'ageldiğin-
de, tnönü 6. kattaki odasından çı-
karak toplantı salonuna geldi ve
yerini aldı. Parti meclisi üyeleriyle
birlikte Baykal'ı bekledi. Bir sö-
re sonra Baykal geldi, gülerek el
sıkıştılar. Baykal, Inönü'nün sa-
ğındaki yerini aldı. Genel başka-
nın sorunlarına değinen basına
açış konuşması bittiğinde, gerilim
de son noktasına kadar yükseldi.
Baykal'a yakın üyelerden bazıla-
n hâlâ Inönü'nün "ola|anüstii
kıındtay isteyeroeyecegini" düşü-
nüyorlardı. Inönü'ye yakın olan-
lara göre ise bu "bir temenni" idi.
Parti meclisi üyesi olmayanlar
dışan çıktı. 8. kata gazetecilerin
gelmemesi uyarılan yapüdı. Yüz
ifadelerine göre yorumlar başla-
dı. "İnönü neşeliydi". Ama
"Baykal da neşeli göriinüyordu".
"Her ikisi de gülümsüyordu".
MYK'dan ilk istifa eden Erol Çe-
vikçe, MYK üyelerine değil, PM
üyelerine ayrılan yerde otu-
ruyordu.
Bir saat geçmeden Baykal 8.
kattan hızla aynldı, 4. kattaki
odasına indi, gazeteciler de peşin-
den.
Baykal biraz düşunceli ve ger-
gindi. İnönü de... Genel başkan,
PM toplantısında, "Ben hep din-
krdim bu kez ilk kez ben ko-
nnşacagım" diyerek sözu almış,
Kunuyu tartışmaya açmak iste-
venleri de susturmuştu. Çünkü
lartışılacak bir şey kalraamıştı ya-
kın çevresine göre. Çunkü, kara-
rını çoktan vermiş, ancak son kez
Miceki gece geç saatlerde Onur
K"tnbaracıbaşı, Hikmet Çetin gi-
adlarla değerlendirmede bulun-
nuştu. Baykal da öyleydı. İstifa
karannı I9ağustos seçimlerinden
sonra vermişti.
SHP'nin günlerdir beklenen
toplantısı 4 saat sürdü. tnönü ba-
sına açıklama yaparken, PM üye-
lerinin büyük bölumü Baykal'ın
odasına doluştu.
Baykal
(Baştarafı 1. Sayfada)
"Bu seçim başansızkğı ile ilgili
tablo, hepimizi duşündürmesi ge-
reken bir sonuç ortaya koymuştnr.
Bunu yerel bir seçim sonucu diye
geçiştirmek. görmezlikten gelmek
mamkün degildir. Önemli ve cid-
di bir işarettir. Bu işareti doğru al-
gılamamız lazım. Bunu görmez-
likten gelmek, işi küçiimsemek,
unutulur demek doğru degildir.
Ben olayı önemsiyonım ve bir çö-
ziim aranması ve bulunması ge-
rektigine inanıyorum."
Böyle bir durumun geleneksel
parti yönetinüerinde birkaç genel
merkez yöneticisini değiştirerek
genel başkan ya da genel sekreter
tarafından önemsiz gösterilerek
geçiştirilebileceğini kaydederek
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben olayı böyle gönnedim.
Partinin çok daha ciddi bir du-
ramla karşı karşıya olduğuna ve
bir çıkış yolu bulmamız gerekti-
gine inanıyorum. Çıkış yolu, par-
tinin yonetiminde önemli bir de-
gişim gerçekieştirilerek saglanabi-
lir. Bu degişime fırsat vennek,
katkı yapmak lazımdır. Bu kapı-
yı açmak lazımdır. Bnrayı tıkaya-
rak partinin genel nkamkbgını aş-
mak miimkiin olmaz. Bu neden-
le ben sorumluluğun görevim ol-
duğunu düşünerek genel sekreter-
likten, partinin merkez yönetimin-
den aynlıyornm."
Partinin basarıya ulaşmasıru
sağlayacak bir yönetimi en kısa
zamanda görev başına getirmesi
dileğinde bulunan Baykal, "Bir
fırsat vermemiz, bunu bir demok-
ratik gdenek haline getirmemiz la-
zım. Insanlann ancak partiye ya-
rarlı oldnklan zaman görevde ka-
iabiteceklerini öğrenmeieri lazım"
dedi.
Baykal, olaganüstü kurultayda
yeniden aday olup olmayacağı bi-
çimindeki bir soruyu ise "Şu an-
ki dunımla ilgili başka soru var
nu?" diyerek karşılıksız bıraktı.
netim dağınıklığı ortadan kalk-
maz. Kurultaya gitmemek zaman
kaybıdır. Kurultaya gitmek parti-
mizin en etkin biçimde çalışması-
nı sağlamanın en çabuk yoludur.
Onun için kunıltaya gitme karan
aldım" diye konuştu.
İnönü'nün
Cumhuriyet'e
değerlendirmesi
PM toplantısından sonra Cum-
huriyet muhabiriyle görüşen İnö-
nü, "Baykal'ın genel başkanlıga
adaylığını koymaması olasılıgına"
gayet açık yanıt verdi ve "Adaylı-
ğını mutlaka koymasını
isteyeceğim" dedi.
tnönü, "Kuvvetli bir genei sek-
reterliğe gerek ve zonınluluk ol-
duğu söylenerek girişilen uygula-
manın partide iki başlı bir yöne-
tim doğmasına \ol açtığım" söy-
ledi. Inonu. şunları ekledi:
"Son defa tüziik kurultayında
denemedim. Fakat sonradan go-
riiklü ki bu vöntemle çalışmak ye-
terli olmuyor, yüriimuyor. Bugün-
kü PM'de adaylığını koymasını i.v
tedim. Parti >-apay göriintüden
mutlaka uzaklaşmalı, bu yönetim
biçiminden çıkmalı. Başka çare
yok. Yapmak istedigim cerrahi bir
operasyonla yaranın tümüyle ka-
panmasını sağlamak. Aday olma-
yarak genel başkanlık, iki başlı yö-
netim sorununu ertelemek her za-
man olmasa bile kimi zaman hal-
kın bizden beklediği muhalefet
göreıini tam anlamıyia yapmamı-
zı engelleyecek.
Öyle ya da böyle, mesele çö-
zümlenmelidir. Hem de önümüze
gelecek olağanıistiı kunıltay fırsa-
tında. Ya Baykal'ın ya da benim
uyumlu çalışacağımız bir PM ve
yönetim iş başına gelmelidir."
tnönü, daha sonra Baykal'm
adaylığını koyup koymayacağı yo-
lundaki yinelenen soruya verdiği
karsılıkta da şöyle dedi:
"Adaylığını koyacak mı koyma-
yacak mı bilemem, ama bu sonı-
nun çözülmesinin tam zamanıdır
ve ben mutlaka adaylığını koyma-
sını isteyeceğim, ısrar edeceğim.
PM başka birinden emir alır, ge-
nel başkan tek başına kalır. Böy-
le bir yönetim kabul edilemez. Ya-
pılmamasım istedigim kimi hare-
ketler olduğunda başlayan tarUş-
malarda durumu habrlatıyor ve o
zaman 'Hep beraber geldik hep
beraber gideriz' diye cevap veri-
yorlardı."
İnönü, Cumhuriyet muhabiri-
nin son kurultayda sayı dengesi-
nin bir ölçüde Baykal lehinde ol-
duğunu anımsatıp aynı dengenin
bu kurultayda da çıkması olasılı-
ğından söz etmesi üzerine şunları
söyledi:
"Evet, ama ben delegelerin sağ-
duyusuna inamyonım, ona güve-
niyonım. Kurultay delegelerinin
sağduyulu hareket ettiklerinde be-
nim lehimde oy kullanacaklanna
ve partiyi içinden çıkılması gere-
ken iki başlı yönetimden kurtar-
mayı yeğleyeceklerine inamyonım'.1
(Baştarafı I. Sayfada)
nü genel başkan olarak bir kişiyi
eleştirdiğinde karşısına bir ekibin
çıktığını söyledi. Baykal ise istifa
hareketinin bir reaksiyon olmadı-
ğını, oluşacak yönetime fırsat ta-
nımak istediklerini savundu.
İnönü'nün sunuş konuşmasırun
ardından basına kapalı yapılan
parti meclisi toplantısı heye-
canlı ve gerilimli gecti. Alınan bil-
gilere göre ilk sözu alan Baykal şu
göruşleri dile getirdi:
"Partide yenilenmeye ihtiyaç
var. Yeni bir siyasi anlayış getir-
memiz lazım. Bayrarapaşa ve Eti-
mesgul'tan ders çıkarmamız la-
zım. Muhalefet kanadında ağır-
lıklı. etkin, önemli, ciddi bir ha-
reket olarak yer alan partimiz 26
Mart sonrasmda muhalefetten
düşme tehlikesi içine girmeye baş-
lamıştır. Yerel yönetimlerde ikti-
dar olduk, ote taraftan değişrae-
si gereken, değiştirme umudunu
>erdiğimiz, değiştirebileceğimiz
umudunu taşıdığımızı söylediği-
miz bir parlamentoyu değiştire-
mememiz onun içinde yer tutar
dunımda olduğumuz göriintüsü-
nü yarattı. Partamentonun siyasi
desteğini defalarca ifade ettikten
sonra, parlamentonun genel bir
siyasal presıij kaybını biz özellik-
ie, öncelikle oluşturduktan sonra
o parlamentonun bir parçası ko-
numunda kalmak, ister islemez
partinin iktidann bir parçası ol-
mak göriınumünü de pekiştirmiş-
tir. Genel başkanla tam bir anla-
şı içinde çalıştım, olumlu sonuç-
lar da aldım. Ama gelinen nokta
bir nkanmanın işaretidir. Bu tı-
kanmayı aşraak yeni bir anlayışı
hâkim kılmak. Bu çerçevede ben
gorevimden çekiliyonım. Ben ge-
nel başkana parti meclisi içinde
uygun bulacağı herhangi bir ge-
nel sekreter ve MYK ile çalışma
konusundaki desteği vereceğim.
Bu aşamada olaganüstü kurulta-
ya ihtiyaç yoktur."
İnönü ise bu sözlere karşılık
olarak, "Bu parti yonetiminde
ben itiraz etmediğim snrece
uyumlu calışok. Ancak genel baş-
kan bir yanlış gördüğünde bunu
oyanr ve düzeitilmesini ister. Ba-
na reaksiyon göstennek yanfaşor"
dedi.
tnönü'nün "Erol Çevikçe ile
tartışmasını ve ardından geien
toplu istifaya" değinen bu sözle- de zaten toplu istifa edeceğiz. Çe
ri üzerine Baykal, tnönü'nün söz- vikçe de o zaman eder' dedim. O
lerini keserek şöyle dedi: aynca 'istifasııu önceden yapsın
"Bu bir reaksiyon degildir. Bu- iyi olur' dedi. Sayın Çevikçe'ye
nu böyle anlarsanız üzülürüm. durumu aktardım, istifasım yaz-
Olay Çevikçe olajı degildir. Bir
genel politikg sorunudur."
tnönü de Baykal 'ın sözlerini
sürdürmesine izin vermeyerek
şöyle devam etti:
"Beni dinleyin. Bu anlayış bi-
zim yeni ihtiyaçlanmm karşüamı-
yor. Sayın Genel Sekreter 'olaga-
nüstü kurultaya gerek yok' diyor.
Ben bu aniayışa kahlmıyorum.
Bunlann çözümii tek tek olayla-
nn üzerine gitmektir. Ancak bu
bizim arkadaş gnıbumuzdan de-
meden, faatalı olana tavır koy-
maktır. Tamam, genel başkan dı-
şandan gelmiştir, mücadele etme-
den gelmiştir. Sizler de parti ör-
gütü içinden mücadele ederek gel-
missiniz. Ben de mücadele ederek
geiirim. Çunkü bu durum iki baş-
lılık yaratiyor. Kurultay yapılır
çözülnr, örgüt kime itaat edece-
ğini büir. Bu dağınıklıktan kurtu-
lunız. Ben gend başkan olarak ba
dağımkhğı düzdtemiyorum. Çün-
kü 'beraberiz - ekibiz' anlayışı
var. O balde bir mücadele olacak-
br. Bu mücadele sonunda kaza-
nan saygı görecektir. Ben bunu
bir genel başkanhk mücadelesi
olarak alıyorum. Sû de genel baş-
kanlıga adaylığıntzı koyun. Bu
böyle yüriimuyor. Kampanyayı
başlatin. Kazanan saygıdeğerdir.
Kurultayın iradesi saygıdeğerdir.
Kurultaydan çıkmak saygıdeger
bir iştir. Siyaset bunu gerektirir.
Eger bana bu zamana kadar ne-
den böyle yapmadınız diye sorar-
sanız şunu söylerim: Her şeyin za-
manı var..."
Baykal ise bu sözlere karşılık
olarak özetle şöyle konuştu:
"Olayı değerlendirme tanımını-
za ilişkin bir şey söyleyecek deği-
lim. Ama açıklama yapmam ge-
reken bir nokta var. Yanlış değer-
lendirme var. Sayın Çevikçe'yi ge-
nel başkan istifaya çağırdı. Sayın
Çevikçe'ye 'size artık itimadım
yok' deyince Sayın Çevikçe de
'gereğini yerine getiririrn' dedi.
Sayın Genel Başkanı da 'bekliyo-
rurn' dedi ve Sayın Çevikçe çıkti,
istifa mufakatı orada olmuşru.
Ben 19 agustostan hemen sonra
istifa karannı almışbm. Bunu
kimseye söylememiştim. Hiçbir
arkadaşım da telaffnz ebnemiştir.
Sayın Çevikçe ve Keskin'e ifade
ettim. Benim istifa karanmın Çe-
vikçe olayı ile ilgisi yok. Gerilim
ilk kez istifa noktasına geldi. 10
eylülde istifamı açıklayacakUm.
Hatta 12 eyliUdeki tzmir'deld pa-
ıteli bu nedenle kabul etmedim.
lanraın görevi değil midir? Nite-
kim ben gerekçelerimi açıkladım,
arkadaşlanm dinlediler, kabul et-
tiler. Çevikçe olayına karşı Çevik-
çe'ye güvensidik beyan etmesine
tepki olarak değil, kesinlikle de-
gil. Yani olay budur. Bu olayı
böyle bir manOgın temel dayanağı
haline getirmek sakıncahdır."
Baykal bu sözlerden sonra izin
isteyip parti meclisi toplantısından
aynlırken PM üyelerinden Paki-
ze Öner, tnönü'ye Baykal ile bir-
likte çalışmalan gerektiğine işaret
eden bir şekilde "Bu konu üzerin-
de konuşaiım mı, konuşmak isti-
yorum" dedi. tnönü ise bu sözle-
re "Konuşmayalım, ben konuş-
mayacağım, siz de konuşmayın"
yanıtını verdi. Rıdvan Budak ise
"Sizler karannıa vermişsiniz, biz
buraya niye geldik?" sorusunu
yöneltince tnönü, "Olur, olur
böyle şeyler olur" diye konuştu.
Ali Şahin'in de, "yeni MYK
oluşnmu ile sonınun çözülebilece-
ği" yolundaki eörüşleri ardından.
gündemdeki diğer konulara geçil-
di ve üç ilçenin görevden almala-
ra itirazı 24'e 11 oyla reddedildi.
Toplantıdan sonra Baykal'ın oda-
sına giden bazı PM üyeleri ise
kendisi e destekJerini ifade ettiler.
Öte yondan İnönü, PM toplan-
tısının başlangıcında istifalannı
veren Genel Sekreter Baykal da
dahil, MYK üyelerinin olaganüs-
tü kurultaya kadar görevlerine de-
vam etmelerini istedi. Baykal'ın
önce bu isteği kabul etmediği ha-
berleri kulislerde yayılırken, İnö-
nü soru üzerine, "Hayır, kendi-
sine sorabiürsiniz" dedi. Baykal'a
yakın üyeler de "siyasi ahlflk
gereği" olarak, olaganüstü kurul-
taya kadar görevlerini sürdüre-
ceklerini söylediler.
tnönü'ye yakın kesimlerce
"taktik" olarak nitelenen Bay-
kal'ın istifası ardından, Baykal'a
yakın çevreler genel sekreterin ta-
vır belirlemesi gerektiği görüşün-
de birleşiyorlar. Yönetimde yer
alan Baykal'a çok yakın bir ad,
"tnönü'nün söylediği çok açık.
'Ya ben listemle seçilirim ya da
Genel politikalar var, ama tek tek
olaylara bakalım. Yerel yönetim-
lerde iktidar ohnamız bize oy kay-
bettirdi, ama biz yerel yönetimler-
de iktidar olmayı istemedik mi?
giderim' diyor. Kıspetini giymiş
Ben 19 ağustos secüninden son- güreşe çağınyor, peşrev çekiyor.
ra istifa angajmanına girdim. Ve Ya Baykal güreşecek ya da mey-
burada konuşulması kaçımlmaz danı bırakacak" dedi. Baykal'a
hale geldi. Genel Başkanla uzun yakın kesimin bunu bir "açık ge-
telefon konuşması oldu, '10 eylül- nel başkanlık mücadelesi" olarak
netleşmesi ile birlikte önlerinde iki
yol bulunduğunu dile getiriyorlar.
Bunlar şöyle:
"• Baykal olaganüstıi kurultay-
da aday olmaz, ancak PM'de
Baykal'a yakın adlann çoğunlu-
ğu sağlanır, bundan sonra tnö-
nü'ye istifa etmek diişer. Ardın-
dan ya yeniden genel başkanlık
için seçimli olaganüstü kurultay
yapılır ya da olağan kurultay bek-
lenir. Ancak olağan kurultaya ka-
dar partinin vekaletle yönetilme-
si uzak ihtimaldir.
• Baykal olaganüstü kurultay-
da genel baskan adayı olur ve yö-
netime listesiyle gelmesi halinde
parti iki başlılıktan kurtulur."
Baykal'a yakın ka>Tiaklar ikin-
ci olasıhğın "düşük olduğunu sa-
'Hükümete izin'e
iptal başvunısu
dı ben de gönderdim. Sayın Çe-
vikçe'nin istifasına bağlı olarak
genel başkan gend sekreter yar-
dımasının bir kusurunu söyledi ve
o kusuru dolayısıyla istifaya ça-
ğırdı. Bunlann 'biz de görev yap-
mayız' aniayışjyia yapıldığım dii-
şünmek kesinlikle haklı doğru de-
gildir. Olay o degildir. Bunu ora-
ya baglamak doğru degildir. Bu
benim gorev ve particilik anlayı-
şıma sığmaz, böyle şey yoktur. E
peki MYK niye istifa etti? Daha
sonra oradaki olay şu, genel sek-
reter istifaya karar vermiş, genel
sekreterle birlikte seçilmişler,
onlar parti meclisi tarafından se-
çilmişler, bu kez istifa sonınumuz
yok, ama partiye yeni genel sek-
reterin geleceği açık. Uyumlu ça-
hşacağı bir beyetin oluşmasına fu--
sat vennek MYK üyesi arkadaş-
vunarak, "Baykal olaganüstü ku-
rultayda aday olmayacak" ifade-
sini kullandılar. Bu görüşte olan-
lar "Baykal, bunu şimdilik açık-
ça ifade etmiyor, çünkü İnönü ile
bir polemiğe giraıe yanlısı değil"
dediler.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — SHP, Körfez krizi nedeniyle
hükümete verilen, yabancı ülkele-
re silahlı kuvvet gönderme ve ya-
bana silahlı kuvvetleri ulkede bu-
lundurma iznini, iptal edilmesi is-
temiyle Anayasa Mahkemesi'ne
bugün götürüyor. SHP'nin Mec-
lis gnıbunun bugtınkü toplantısın-
da ahnacak karardan sonra, Ana-
yasa Mahkemesi'ne yapılacak ip-
tal başvunısunda, verilen yetkinin
anayasanın 7 maddesi ile başlan-
gıç bölümüne açıkça aykırılık ta-
şıdığı belirtiliyor.
SHP Hukuk Komisyonu üyesi
SeyTı Oktay tarafından hazırbklan
bir süredir yürütülen başvuru
metnine ilişkin çalışmalar dün ta-
mamlandı. Son şekli verilen baş-
vuru metni, bugün öğleden sonra
Anayasa Mahkemesi Genel Sek-
reterliği'ne verilecek.
Seyfi Okta/m verdiği bilgiye
göre başvuru metninde, hüküme-
te verilen yetkinin anayasanın baş-
langıç bölumü ile 7 maddesine ay-
kın olduğu belirtildi. Metinde,
izinle ilgili öncelikle, anayasanın
başlangıç bölumündeki "knvvet-
ler aynmının, devlet organlannın
arasında üstünlük sıralaması an-
lamına gelmeyip, belli devlet yet-
kilerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir iş-
bölümü ve işbirliği olduğu ve üs-
tünlüğün ancak anayasa ve ka-
nunlarda bulunduğu" ile "Türk
vatandaşlannın 'Yurtta sulh, ci-
handa sulh' arzu ve inancı içinde,
huzurlu bir hayat talebine hakla-
n bulunduğu" ifadelerine atıfta
bulunulduğu öğrenildi.
Anayasanın 2. maddesinde ta-
mmı yapılan "cumhuriyetin nite-
likleri"ne aykırı olarak nitelenen
bu yetkinin, 6. maddede beu'rtilen
"Egemenlik, kayıtsız şartsız mil-
letindir. Türk milleti, egemenliği-
ni, anayasanın koyduğu esaslara
göre, yetkiii organları eliyle kul-
lanır. Egemenliğin kullanılması,
hiçbir surette hiçbir kişiye, züm-
reye veya sınıfa bırakılamaz. Hiç-
bir kimse veya organ kaynağını
anayasadan almayan bir devlet
yetkisi kullanamaz" ifadesine de
açıkça aykırı olduğu kaydedildi.
Metinde, "yasama yetkisinin Türk
milleti adına TBMM'ye ait oldu-
ğu"na ilişkin 7. maddesine de ay-
kırı olarak nitelenen bu yetkinin,
aynca yürütmenin yetki ve göre-
vinin tanımlandığı 8. maddeye,
anayasanın bağlayıcılığı ve üstün-
lüğunun vurgulandığı 11. madde-
ye, "savaş hali ilanı ve silahlı kuv-
vet kullanılmasına izin verme"
yetkisinin hangi koşullarda, kim-
ler tarafından ve nasıl kullamla-
cağına ilişkin düzenlemeyi yapan
92. madde ile Cumhurbaşkanı'nın
görev ve yetkilerinin belirtildiği
104. maddeye de açıkça aykın ol-
duğu kaydedildi.
Saddaırfdan bedavapetrol
(Baştarafı 1. Sayfada)
ilişkin tüm baglantıları kendileri
yapmalıdır. Irak'ın vereceği ücret-
siz petrol, BM ambargosu kapsa-
mında da degildir. Çünkü, hiçbir
para birimi d degiştirmeyecek-
tir."
Batılı ülkeleri, Körfez krizinden
sonra petrol fiyatlannın yüksel-
mesi nedeniyle "haksız kazanç"
sağlamakla suçlayan Saddam, üc-
retsiz petrol önerisinin, ülkelerin
krize ilişkin olarak aldıklan tavı-
ra bağlı olmadığını söyledi. Irak
lideri şunları söyledi:
"Biz kardeşiz ve aynı kaderi
paylaşıyoruz. İşte bu nedenle bu
ülkelere, Irak petrolünu ücretsiz
sağlamaya hazır olduğumuzu bil-
diriyoruz. Ücretsiz petrol sağlan-
ması. ülkelerin krize ilişkin aldık-
lan kararlara ve tavırlara bağlı ol-
mayacaktır. Çünkü biz devletle-
rin ve uluslann görüşlerine saygı
duyanz. Aynca tüm ülkelerin her
konuda göruş birliği içinde olma-
ları gerekmiyor. Biz sadece,
empenalist ülkelerden birinin, bi-
ze gııç kuilanarak bir durumu ka-
bul etlirmeye çalışması durumun-
da uzülıiruz ki bu, Üçüncü Dün-
ya'ya oian saygısızlık ve eşitsizlik
göstergesidir."
Az gelişmiş ülkelerin Saddam
Hüseyin'in bedava petrol teklifi-
ne tepkileri ise olumsuz oldu. Re-
uter'in haberine göre BM'nin Az-
gelişmiş Ülkeler Konferansı'ndaki
temsilcisi Haitili Thomas Chery,
"Irak'a nasıl ulaşırsınız? Ameri-
kalılar orada. Ablukayı aşıp pet-
rolü nasıl getireceksiniz" dedi.
Chery'nin Saddam'ın gerekçeleri-
ne de kuşkuyla baktığı belirtildi.
Adının açıklanmasını istemeyen
bir Afrikalı temsilci ise "İnsanla-
ra ablukayı yararak petrol alma-
lannı teklif etmek, onlara 'petrolü
öldukten sonra alırsınız' demek-
tea farksız" dedi. Afrikalı diplo-
matın Saddam'ın davranışını
"kabul edilmemesi gereken bir
tuzak" olarak nitelediği ve "BM
karariannı destekliyonız" dediği
kaydedildi. t
Saddam çaresiz
Irak Devlet Başkanı Saddam
Hüseyin'in 8 yıl savaştığı tran ile
tekrar diplomatik ilişki kurması
ve azgelişmiş ülkelere bedava pet-
rol teklif etmesi, Beyaz Saray ta-
rafından Irak liderinin "çaresiz
dunımda olduğunun bir gösterge-
si" olarak değerlendirildi. Beyaz
Saray sözcüsu Marlin Fitzwater,
Irak'ın son adımlarının "ülkele-
rarasında aynlık yaratma ve bu-
labildiği her yerden destek sağla-
ma çabası" olduğunu söyiedi.
Baker'ın Türkiye
için önerileri
SABETAY VAROL
BRÜKSEL — Helsinki zirvesi
konusunda Brüksel'de dün NATO
Dışişleri Bakanlarına bilgi veren
ABD Dışişleri Bakanı Jaraes Ba-
ker, müttefiklerinden Körfez'e as-
ker göndermelerini istedi. Baker
Türkiye'de güvenlik ve istihbarat
önlemlerinin artınlacağını da bil-
dirdi.
ABD Dışişleri Bakanı NATO
bünyesinde her zaman yapılan bu
geleneksel "bilgilendirme" eyle-
minden başka, Kuzey Atlantik tt-
tifakı üyesi ülkelerden bir dizi baş-
ka istekte bulundu. lstekler ara-
sında, ittifak üyesi ülkelerin asker
göndermesi de yer alıyor. Aynca
NATO çağn kuvvetinin Doğu Ak-
deniz'e kaydınlması, Awacks
uçakları ve diğer "istihbaraf'tan
Türkiye'nin daha fazla yararlan-
dınlması da yer alıyor.
Türkiye'yi de içine alan NATO-
nun Güneydoğu kanadını kapsa-
yan radar örtusunun daha etkili
hale getirilmesi boylece sağlana-
cak. Öte yandan NATO'nun, Hel-
sinki zirvesi karariannı tam anla-
mıyia onayladığı göruldü.
NATO Dışişleri Bakanlan basın
toplantısında James Bakcr, ittifak
üyesi ülkelerden sadece ABD ve
Türkiye'nin bölgede önemli sayı-
da "muharip" kara birliği bulun-
durd*uğunu belirterek, az miktar-
da karada üslenmiş askeri güç bu-
lunduran lngiltere ve Fransa dışın-
daki NATO ülkelerinin de, benzer
birlikler göndermesini istedi. Ba-
ker "simgesel" de olsa NATO ül-
kelerinin göndereceği muharip
birliklerin moral önem taşıyaca-
ğım sozlerine ekledi. Dışişleri Ba-
kanı Ali Bozer, Baker'ın ABD ile
birlikte Türkiye'nin bölgede bu-
lundurduğu muharip birlik ifade-
sinden kastın, "Türkiye'nin Irak
sınınna yaptığı yığınak olduğunu"
ifade etti ve Türkive"den kara bir-
liği göndermesinin istenmediğini
belinti.
NATO Dışişleri BakanJarı'nın
dünkü toplantısından önce orta-
ya atılan söylentilerin aksine, "so-
nımluluk alanı dışına çıkma" ko-
nusu oturum boyunca gündeme
getirilmedi. ABD Dışişleri Baka-
nı James Baker basın toplantısın-
da, ülkesinin son bir yıldır ortaya
attığı, NATO'nun yeni koşullarda
siyasi bir tartışma forumu haline
gelmesi fikrinin şimdi daha da
önem kazandığım, NATO'nun
krize ügisinin asıl buradan kay-
naklandığını vurguladı.
Toplantıda, kriz nedeniyle gör-
düğü zarardan öturü Türkiye"ye
yapılacak ekonomik yardım soru-
nu bir kez daha vurgulandı. An-
cak yardımın teknik biçimi konu-
şulmadı. James Baker, Körfez ül-
kelerinin özellikie Kuveyt ve Su-
udi Arabistan'ın 12 nrilyar dolar-
lık bir yardım yapmasımn söz ko-
nusu olduğuna işaret ederek, bu-
nun 6 milyarlık bölümünün
ABD'nin askeri ihtiyaçlarına tah-
sis edileceğini, geri kalan kısmın
Türkiye gibi ambargodan zarar
gören ülkeler arasında taksim edi-
leceğini söyledi. Baker'in Ürdün'ü
yardım alacak ülkeler arasında
saymayı ihmal edişi çeşitli yorum-
lara yol açtı.
BozerMn konuşması
Dışişleri Bakanı Ali Bozer ise,
"Soruna banşcı çözüm bulunması
için ambargonun firesiz uygulan-
ması" gereği üzerinde durdu. Ba-
kan Bozer, "Türkiye'nin gördügü
ekonomik zarar dışında bölgede
meydana gelen istikrarsızlık nede-
niyle duydugumuz endişeyi" de
konuşmasında dile getirdi. Dışiş-
leri bakanlan konferansından
sonra düzenlediği basın toplantı-
sında Dışişleri Bakanı Ali Bozer
Türkiye'ye yapılacak mali yardım
konusunda, "Siyasi eğilimden
memnunuz ama maddi yardım
çıksın da bir görelim" şeklinde ko-
nuştu. Bakan, "NATO üyeleri ara-
sında uyumsuzluk oimadığını" bir
kez daha belirtti. ABD-SSCB ara-
sında Helsinki'de sağlanan uyum-
dan dolayı ve Türkiye'ye karşı gös-
terilen dayanışma karşısmdaki
mernnuniyetimize de işaret etti.
"Ambargodan sonuç alınmazsa
daha ileriki aşamada ahnacak ted-
birlerin ne olabileceği?" şeklinde-
ki basın mensuplannın sorusunu:
"Askeri tedbir olabflir. Ama askeri
tedbirlerin biçimi de farklı
olabilir" sözleriyle yanıtladı.
Dunku NATO toplantısıyla bir-
likte ortaya ^ıkan uıicınn oır ge-
Iişme, James Baker'ın önümuzde-
ki perşembe günü Suriye'yi ziya-
ret edeceğini açıklaması oldu. Ka-
rarsız davranan bazı Arap ülkele-
rinin ambargonun daha etkili hale
getirilmesi için ikna edilmesi ko-
nusu da gündeme getirildi. Ancak
Suriye konusunda, Baker, "Bu ül-
kenin Irak'a karşı tutumu, Sad-
dam Hüseyin'in Arap dünyasıoda
tecrit oluşunda tayin edici rol oy-
nuyor. Aramızdaki göriiş farklı-
lıklanna rağmen bu ülke ile diya-
loğu başlatmamız çok önemli.
Konuyu değeriendirme biçinüerini
de ögrenmek istiyonız" dedi.
NATO Gend Sekreteri Manfred
Wörner, James Baker'den önce
düzenlediği basın toplantısında,
"Banşcı çözüm olanaklanm araş-
brdık. Ambargonun eksiksiz uy-
gulanması gerekiyor. Bunuo için
de son derece kararlı olmak zo-
rundayız. Banşcı çözüm imkânsız
hale gelirse neler yapacağımızı
konuşmadık" dedi
Wörner, Avrupalı ülkelerin da-
ha fazla katkıda bulunabilecekleri
görüşünün egemen olduğuna dik-
kat çekerek, "NATO'nun neden
askeri tehdide örgüt olarak yanıt
vennek istemedigi" sorusuna şu
karşılığı verdi: "Örgüt çok önemli
ve faydalı katkılarda bulundu. İt-
tifak dayanışma içinde olduğunu
gösterdi. Türkiye'ye yapügımız ka-
rariı katkı çok önemli. Bu da
Türkiye'nin kararlı davranmasını
kolaylaştırdı. Ama ittifak ulusla-
riistü (süpranasiyonal) bir güç de-
ğil. Üye ülkeler hukumran ülkeler
ve kararlan kendileri verir. Mev-
cut hukuki statuyü biliyorsunuz.
Yeni durum karşısında bazı konu-
lan düşunmemiz gerekiyor ama
bu konularda fikir biklirme görevi
genel sekreter olarak bana düş-
mez."
James Baker ise, "SSCB'nin
son kriz nedeniyle çok gavenilir
bir ortak olduğunun ortaya çıktı- \
ğını söyledi." Baker BM Güven-
lik Konseyi kararlanrun aynen uy-
gulanması gerektiğini belirterek,
"Kısmi çöziim olmayacaktir" de-
di. ABD Dışişleri Bakanı kısa va-
dede, Irak'ın Kuveyt'ten çekilme-
si sağlandıktan sonra, "Benzer ge-
lismelerin tekrarlanmaması ve
özellikie nükleer silah sahibi olma
konusunda hedefe çok yaklaşan
Irak'ın bu girişünine engel olmak
için uzun vadeli çözümler bulun-
ması gerektiğine" işaret etti. Ba-
ker, tran'ın Irakla anlaşarak am-
bargoya darbe vuracak eylemlere
girişmesinin çok zayıf bir olasılık
olduğunu belirtti ve "Arap ülke-
lerinden aldıgımız bilgiler iki ül-
ke arasındaki sorunlann kolayca
çözülmesinin mümkun olmadığını
gösteriyor" dedi.
Sonuçlar
Helsinki zirvesinin ardından ya-
pılan NATO Dışişleri Bakanlan
toplantısı şu hususlann açıkça or-
taya çıktığını gösterdi:
1) Irak'a karşı oluşan uluslara-
rası koalisyon şimdilik ambargo-
nun sürdürülmesi ve gerekirse da-
ha da güçlendirilmesine dikkat
edecek. Tüm önlemler RM. şem-
siyesi altında ytirütülecek.
2) ABD, Suudi Arabistan ve
Irak'a komşu diğer ülkelere aske-
ri yığınağı arttırarak sürdürecek.
ABD ittifak ülkelerinden bu ko-
nuda asker göndermek de dahil
maddi manevi her türlü katkıda
bulunmalarını istiyor.
3) NATO'nun "alandışı" bir rol
oynaması, yani Körfez'i de sorum-
luluk bölgesine dahil etmesi şim-
dilik söz konusu değil. Ama gide-
rek artan boyutlarda, ABD, "NA-
TO anayasasını ihlal etmeme" ko-
şuluyla NATO'nun olanaklanm
zorlamaya devam edecek.
4) NATO ve Varşova Paktlan'-
nın karşı karşıya olduğu iki blok-
lu dünya sistemi tarihe karışmış
dunımda. Sovyetler Birliği, değil
bir düşman, son Helsinki zirvesin-
den sonra potansiyel bir rakip ola-
rak görme olasüığı bile yok olmak
üzere. önümüzdeki dönem, Kör-
fez krizi çözülsün ya da çözülme-
sin, NATO'nun yeni stratejisinin
tartışıldığı bir dönem olacak.
5) ABD Türkiye"den, şimdilik
"muharip" kara birliği öndenne-
sini taiep etmiyor. Ama, Irak sı-
nınna yapılan yığınak, ABD tara-
fından Irak'a yapılan askeri ve si-
yasi baskının bir parçası olarak de
alımyor. Akdeniz'de hazır bulu-
nan "çağn kuvvetTnin Doğu Ak-
deniz'e kaydınlması, Jamer Ba-
ker'ın Türkiye'nin uydu, Avvacks
gibi teknik olanaklardan yararlan-
dırılması gibi NATO'ya yöneltti-
ği ve büyük olasılıkla gerçekleşti-
rilecek talepler, Ankara'ya verilen
özel önlemi gösteriyor.