Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16
CÜNEYT ARCAYÜREK yazıyor
HABERLERİN DEVAMI 24 HAZİRAN 1990
(Baştarafı I. Sayfada)
nıtlar verdi mi, halkın sağduyu-
suna neşter attığını sanıyor
Hodri Meydan programının
özelliği önceki gece neden koru-
namamış? Yakışıklı yapımcı çok
telefon geldiğinden santralın ki-
litlendiğini, bu nedenle amaca
ulaşılmadığını söyteyerek maze-
ret uyduruyor.
Oysa, şen şakrak, içli dışlı ol-
duğu TÖ, Türkiye'nin teknoioji-
de neredeyse yıldızlara uzana-
cağını söyleyecek kadar övünü
öğesine sevdaiı. Yapımcı ile TÖ,
soruları, programın nasıl başla-
yıp nasıl gelişeceğini baş başa
verip tezgâhladıkları strada Türki-
ye gibi teknolojisiyle batıya şap-
ka çıkartan ülkede santrai kilıt-
lenmesine de bir çare bulabilir-
lerdi. Demek vakitleri kalmamış.
Ama amaç gerçekten halktan
doğrudan anında gelecek soru-
lara TÖ'nün yanıt veremez du-
ruma düşmesini önlemek, san-
ki haikla birlikteymiş gibi halka,
halkı yutturmak.
Hodri Meydan programına
TÖ, soruları bilmeden, kurgular
düzenlenmeden asla çıkmazdı.
Yakışıklı yapımcı ise bir program
başarısı uğruna demokratik bü-
tün kuralları ve halkı bütünüyle
dışlamayı yeğledi. Halk adına,
halkı araç ederek vardıkları so-
nuçtan ötürü yapimcıyı da TÖ'-
yû de kutlarız.
Saptırma
Yakışıklı yapımcının hareket-
leriyle yüzünde güller açan dav-
ranışlanyla soruları düzenlerken
gösterdiği trtizlikle halk adına
hayranlığını sunduğu TÖ ise ya-
kın tarihi her zaman olduğu gibi
yine dilediğince, işine yarayacak
biçimde saptırdı. Program güya
aileden siyasete kadar TÖ'nün
envanterini çıkarıyordu. Yapım-
a marifetiyle belli başlı saptırma-
ların ilkini sahneye getiren TÖ'-
ye göre cumhurbaşkanlarını hal-
kın seçmesini 1987'den hemen
sonra 1988 yılı başında önermiş-
ti. Fakat muhalefet yan çizmiş,
öneriye karşı çıkmıştı.
Olay, TÖ'nün anlattığı kadar
masum olsa, sorun kalmayacak.
Yakışıklının TÖ'ye 'hodri
meydan' dedirtecek sorularıyla
yeni tartışmalara yol açılmaya-
caktı. TÖ'nün bir Çankaya çıkı-
şı, cumhurbaşkanlarını 5 yılda
bir genel seçimle birlikte halkın
seçmesini o tarihte önerdiği doğ-
ruydu. Ancak olayın içinde TÖ'-
nün söyleyemediği başka olay-
laria siyasal manevralar vardı.
Bu öneriyi açıkladığı gün TÖ,
yedinci cumhurbaşkanı Evren'-
den bir dönem daha, hiç degil-
se 1992 genel seçimine kadar
Çankaya'da kalmasını istedi.
"Çankaya hesaplaşması" kitabı-
nı yazmadan önce Marmaris'te
konuştuğum Evren, o günü an-
latm/ş, cumhurbaşkanlığı seçi-
mine daha 2,5 yıl varken bu is-
teği kabul etmesinin Çankaya'-
da kalma heveslerine bağlana-
cağını söyleyerek geri çevirdiği-
ni bana söyledi.
Evren, "Kapı önüne çıktı, hal-
kın cumhurbaşkanı seçmesini
açıkladı. Anladım ki anayasada
yapmayı istediği ve o sırada sa-
yisal gücünün yetmediği değişik-
likler bende takılmasın diye sü-
renin uzatılmasını teklif ederek
pazarlığa oturmak istiyor" de-
mişti. Kısacası, TÖ'nün 1988 ba-
şında halka cumhurbaşkanı se-
çimini yaptırmayı istemesi, Çan-
kaya'ya çıkabılmek için daha
1987 seçiminden önce tezgâha
koyduğu pianın bir parçasıydı.
Evren'e süre uzatımı önerisi de
Evren'i yine tepede bırakmayı
düşteyenleri daha o günden dış-
lamak içindi.
Hepsi tezgah
TÖ, 1992'de hem genel seçim
hem de cumhurbaşkanını halkın
seçmesi için muhalefete 'hodri
meydan' derken, bugüne kadar-
ki güçlü savunularını da yalana
düşürüyor. 26 Mart seçimlerin-
den sonra halka dayanmayan
ANAP çoğunluğu ile kendini
seçtirdıkten sonraki günler, he-
le son zamanlarda artık yukarı-
da kalamayacağını, altındaki kot-
tuğun oynadığını gördü. Yeni bir
siyasal manevra ile kendi için çı-
kış yolu, meşruiyet arıyor. Hani
kendisini yedi yıllığına seçmişler-
di. Hani yedi yıl yukarıda kala-
caktı. Şimdi süreyi indiriyor.
1989-1992, üç yıla rıza gösteriı-
yor Daha önceki dayanakları ar-
tık paramparça. Orada oturama-
yacağını kabul ediyor. Hilton'un
35. yılında salondaki beş yüz ki-
şi niçin ayağa kalkmıyor? Bu, bir
anlam ifade etmıyor mu? Elbet-
te Türkiye genelini yansıtıyor.
anlam ifade ediyor. TÖ, şimdi
muhalefeti iki noktadan güya sı-
kıştırdığını sanarak belli başlı ko-
nuları siyasal gündemın dışına
atmaya çalışıyor.
Hodri Meydan'ın anlamı kısa-
ca şu: Hem tutarsız, dayanaksız
hükümeti hem de kendisini
1992'ye kadar tartışma ortamın-
dan çıkarmaya girişiyor. Şayet
muhalefet 1992'ye evet derse,
daha iki yıl ne seçim, ne de TÖ'-
nün meşruluğu tartışmalan kala-
cak ortada. Bu arayışın içinde.
Fazlaca İngilizce kitap okuduğu
için günlük iç gelismeleri izleme-
ye belki vakti yok. Ama kuşku-
suz işine gelmediği için söyleye-
mediği yönleri var olayın. Cum-
hurbaşkam'nı halkın seçmesine
SHP, butartışmalarbaşlamadan
çok önce karşı çıkmıştı. SHP,
Cumhurbaşkanı 'nın yine Mec-
lis'te seçilmesine yanlı. DYP ise
halkın seçmesini istiyor. Hatta
Meclis'e bu yöntemi sağlamak
için bir anayasa değişikliği öner-
gesi de verdi.
Ancak biiinen gerçek, SHP iie
DYP'nin Meclis aritmetiği ne
olursa olsun ilk seçimden sonra
TÖ'yü Çankaya'dan indirmeye
kararlı oldukları. TÖ, hele bir
1992'ye kadar meşruluğunu
sağlasın, ona yetecek. Nasılsa
muhalefetin aralarında anlasa-
mayacaklarını hesaplıyor. Ote
yandan önemlı bir gerçeği bir
türlü söyleyemiyor. 1992de ge-
nel ve Çankaya seçimi birlikte
yapılırsa, devleti parti gibi yine
seçime sokarak aradan sıyrıla-
cağını düşlüyor. Evet, kendine
bu kadar güveniyor ve halktan
korkmuyorsa, Cumhurbaşkanı-
nın genel seçimden bir hafta
sonra ayrı bir tarihte seçilmesi-
ni neden isteyemiyor?
O, hâlâ devlet parasıyla, dev-
let zorlamasıyla ayakta kalmanın
peşinde. Bugünkü sıkıntısı ise
hiç değilse iki yıl meşruluğunu
kabul ettirmek, kendini ve halka
dayanmayan ANAP'ı siyasal
gündemden çıkarmak. Ne çare
evdeki hesap çarşıya uymuyor.
Baykal yoiiardaydı, görüşeme-
dik. Ama dün sabah Demirel
'hodriye hodri' diyerek TÖ'nün
meraklı olduğu 92 rakamına uy-
gun bir öneri getiriyor. Kendine
ve halka güvenen insanın önü-
müzdeki 92 gün içinde hemen
seçimlere gitmesini istiyor. Yü-
reği elverene, halka güvenene
bal gibi uygun öneri işte. TV'de
halktan kaçarken doluya tutul-
mak buna denilir. İşte meydan
hodri!
Yeri geidiğinde muhalifierine
içindeki hıncı dışa vurarak İnö-
nü'yü paşa çocuğu diye, Demi-
rei'i kıskanıyor diye aşağılama-
ya çalışan TÖ, 1979'da ekono-
minin başına "Allah'ın verdıği bir
ımkânla" geldiğinı söyleyecek
kadar geçmişinı, geçmişte hiz-
met verdiklerini unutuyor, o denli
kendini övmeye meraklı. Dünya
sanki TÖ ile başlıyor, TÖ ile so-
na eriyor. Sorulara yanıt verirken
arada bir hükümetin varlığını
anımsıyor. Ne var ki her soruyu
hükümet başkanı gibi yanıtlıyor.
Bir yerde insan gülmekten
kendini alamıyor. Ana politikası
"insanlardaki teşebbüs kabiliye-
tini kışkırtmak"mış. Evet, doğru.
Dün gazetelerde kaçakçıları ih-
racatçıya dönüştürdüğünü açık
seçik söylediği yazılıyordu.
Hodri meydan mı? Buyur, gel
erken seçime. Bu iktidarla, TÖ
zihniyetiyle anayasa özlenen dü-
zeye getirilemeyeceğine göre
gelecek Meclis ilk başta Çanka-
ya'yı asagıya çeksin. Türkiye'nin
tek sorunu TÖ, sorun olmaktan
çıksın. Sonrası kolay.
Bir iki söz de yakışıklı yapım-
cıya. Türkiye'nin ekonomik çık-
mazları kadar insan haklarından
başlayıp demokrasinin yerleş-
mesine kadar uzanan sosyal ve
siyasal sorunlan hiç mi yok? Bir
ANAP programını halka sun-
maktan biraz pişmanlık duymuş
olacak ki yapımcı programın so-
nunda başka siyasetçileri, mu-
halefet partilerini de konuştura-
cağını ifade ediyor. işte hodri
meydan. Yap bakaJım, görelim.
Elbette TÖ'ye muhalefetin
karşı görüşlerini de alacağını sö-
ze başlarken belirtmiyor. Yoksa
TÖ'den aldığı ruhsat yazdığı so-
rular kadar mıydı?
Orduda
(Baftarafi 1. Sayfada)
dürdüğüne de işaret edilerek şöy-
le denildi:
"Dahası bu tiir örgütlerin cum-
huriyetin en güçlü teminatı olan
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yu-
valanarak etkinliklerini arturrnaya
çalıştıklan da biiinen bir gerçek-
tir. Çağdaş demokrasinin evrensel
ilkelerinden ve anayasamızın kişi
hak ve özgüriüklerine ilişkin temel
kurallanndan bahsedilerek dava
konusu yapılan olayın ardındaki
gerçek amacın, yukanda kısaca
özetlenen ve Türkiye Cumhuriye-
li'ni temelden yıkıp değiştirmek
amacını güttüğü açık olan irticai
faaliyetlere karşı, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin tüm gücüyle ve fa-
kat tamamen yasal çerçevede yü-
rüttuğü çauşmalan etkisiz kıhnak,
yıpratmak ve dikkalleri bu yöne
çekerek kamuoyu oluştnrmak su-
retiyle bu tür faaliyetlerini sürdü-
renlere moral aşılamak olduğu ko-
nusunda kuşku duyulmaktadır."
Bilindiği gibi Hava Kuvvetleri
Komutanlığı'nda bir süre önce
başlatılan soruşturma ile birçok
subay ve astsubay sorgulanmışlar
ve bunlardan toplam 146 kişi or-
dudan ihraç edilmişlerdi.
IZMIR'den HİKMET ÇETİNKAYA
(Baftarafi 1. Sayfada)
veriyordu:
— 1980 öncesi Türkiye'ye 50
bin silah ve 20 milyon mermi
soktum...
Uğur Dündar:
—Bu dönemde de kaçakçılık
yapar mısınız?
Çayırovalı Osman.
— Bu dönemde kaçakçılık
yapmak akılsızlık olu/. Her şeyin
satışının serbest olduğu yerde
kaçakçılığa gerek kalmaz.
Eski kaçakçı Çayırovalı Os-
man'ın "bu dönem" dediği, enf-
lasyonun yüzde 60'ları aştığı
ANAP iktidarı dönemiydi. Çayı-
rovaiı, açık açık ANAP iktidanna
övgüler yağdırıyor, hükümetin
ekonomi politikasını övüyordu...
Çayırovalı anlatıyordu Uğur
Dündar'a:
— Silah ithalatının serbest bı-
rakılması çok iyi otdu. O sılahlar
salt Türkiye'de değil, komşu ül-
kelere de satılır...
Bir okur o gece Uğur
Dündar'ın
Çayırovalı'yla söyleşisi sırasında
telefon edip bir öneri getirdi:
— Vallahi Çayırovalı Osman
Bey'i ANAP, ekonomiden so-
rumlu Devlet Bakanı yapsa her-
halde enflasyonu da aşağıya çe-
ker...
Uğur Dündar bir hayli ilginç
programlar hazırlıyor. İşte bun-
lardan birisi de önceki gün Cum-
hurbaşkanı Özal'ı "Hodri Mey-
dan"a çıkarışı. Gerçi, 69 dakika
10 saniye süren program salt
Dündar-Özal söyleşisi oldu ya,
yine de "ilginç" bir çizgide ge-
lişti. TV başında "Cumhurbaşka-
nını izleyen" milyonlarca kişi, is-
tanbul'un su sorunuyla ilgilenen
bir devlet büyüğünün ne denli ta-
rafsız (!) olduğunu öğrendiler.
Her ne kadar Uğur Dündar,
"Sorularıma sansür uygulanma-
dı" dese bile, böyle bir "Hodri
Meydan "a can kurban. Cumhur-
başkanı Özal, önceden hazırla-
nan sorulara, milyonlar karşısın-
da öyle yanıtlar verdi ki aylardır
kamuoyunda tartışılan, gazete-
lerde manşet olan her habere,
her konuyu açıklama olanağını
buldu. Cumhurbaşkanı Özal, TV
ekranında kasılarak "vazgeçil-
mez devlet adamı" olduğunu,
milyorrfarın gözünün içine baka
baka anlattı(!).
— Pahalılık, enflasyon... İsçi,
memur ücretleri... Et 20 bine gi-
diyor, bamya 14 bin, domates 4
bin, peynir 18 bin lira...
Umurunda değil Cumhurbaş-
kanı Özal'ın...
— Efendim 1930'lu yıllardan
beri, Türkiye'de insanlar paha-
lılıktan yakınır...
Yılların deneyimli gazetecisi,
TV sunucusu Uğur Dündar "ba-
kalım ne diyecek" gibisine gözü-
müzü açıp bekliyoruz...
Anlaşılıyor ki danışıklı dövüş
bir "Hodri Meydan" programı...
— Türkiye 2 binli yıllarda Av-
rupa standardına ulaşacak...
Cezaevlerinde binlerce insan
var. Düşünce suçundan 700 yı-
la hüküm gıymiş, başkalannın
yazılarmı yayımladıkları için 10
yıldan beri hapis yatan gazete-
ciler var cezaevlerinde. Daha bir
hafta önce yazariara, şairlere yü-
rüyüş izni vermeyen bir vali var
İstanbul'da. Denizli'de ilk ziyare-
tini Süleymancıların Kur'an kur-
suna yapan vali görevi başında.
Devlet kadroları dinci örgütlerin
denetimınde. içişleri Bakanltğı'n-
da Nakşibendıler egemen. Ter-
filer, atamalar tarıkat liderlerinin
buyruğuyla gerçekleşiyor.
Deneyimli gazeteci, TV sunu-
cusu Uğur Dündar bilmiyor mu
devleti tarikatların ele geçirdiği-
ni?
Elbet biliyor. Ama sormuyor,
soramıyor...
Cumhurbaşkanı irtica konu-
sundaki soruya yanıt veriyor:
— Türkiye gelişiyor, çağdaş-
laşıyor. İrtica tehlikesi yok...
Cumhurbaşkanı Özal, İstan-
bul'un su sorunuyla ilgileniyor.
Suçu SHP'li Belediye Başkanı
Nurettin Sözen'e yüklüyor:
— Göllerde ve barajlardaki su
rezervini hesapsız kullandılar...
Önceki geceki "Hodri Mey-
dan", Cumhurbaşkanı Özal'ı ka-
muoyunda tartışılan konulara ya-
nıt vermek için hazırlanmış da-
nışıklı dövüş bir programdı.
Sprular önceden hazırlanmış-
tı. Öyle ya, telefonu açıp kimi
yurttaşlar şöyle sorular yönelte-
bilirlerdi:
— Nurettin Koçak'ın Nirvana
yatında tatil nasıl oluyor? Birader
Korkut Özal nasıl milyarder ol-
du? Eski damat Asım nasıl kö-
şeyi döndü?
Ozal, SHP'ye ve DYP'ye
"hodri meydan" diyor. O zaman
haydi erken seçime?
DYP lideri Demirel ve SHP
Genel Sekreteri Baykal da dün
soruyordu Özal'a:
— 1992'ye kadar değil, 92
günde erken seçime var mısı-
nız?
Kendine bu denli güvenen,-er-
ken seçimden kaçar mı?
Suyu arayan kent
Kocaeli Sendikalar Birligi'nin düzenlediği 'Biriik ve Dayanışraa Yü-
rüşü ve Mitingi'ne işçilerden başka binlerce vatandaş kalıldı.
İşçiler dayanışma
ıçın yürudu
Kocaeli Sendikalar Birliği'nin düzenlediği
"Bir.lik ve Dayanışma" yürüyüşü dün yapıldı,
çeşitli sloganların atıldığı yürüyüş sırasında
işçiler "Türk-İş istifa" diye bağırdılar.
AHMET KURT
IZMtT — Kocaeli bölgesinde-
ki işçi sendlkalannın tumünün ka-
tılımı ile oluşan "Kocaeli Sendi-
kalar Birli|i"nin düzenlediği
"Biriik ve Dayanışma Yüriiyüş ve
Mitinei" dun tzmit'te yapıldı.
Türk-Iş'e ve Hak-Iş'e bağlı sen-
dikalarla bağımsız birçok sendi-
ka tarafından da desteklenen yü-
rüyüş ve mitinge işçiler ile eş ve
çocuklanndan binlerce yurttaş ka-
üldı. Çoğunluğunu Kocaeli bölge-
sinden gelenlerin oluşturduğu gös-
teride çevre il ve ilçelerden oto-
büslerle gelen işçi grupları da yer
aldı. Yürüyüş ve miting süresin-
ce, "işçiler el ele genel greve",
"hükümet istifa", "genel grev
bakkımız, söke söke alınz", "iş-
çi kıyımına son", "işçiler biricşin
iktidara,>erleşin", "Akbulut'a
maşallah, işsiz kalır inşallah",
"Türk-lş istifa" sloganları atıldı.
Gösteriye katılanlaı, "Herkese
iş berkese aş", "Sımrsız grev hak-
kı", "İş cinayetlerine son", "Zo-
runlu tasarrufa son", "Çevre Idr-
liligine hayır". "Asgari ücret ver-
gi dışı bırakılsın", "Zamlar dur-
dunılsun". "Çağdaş demokratik
sendikal haklar istiyoruz", "Tüm
çalışanlara sendika kurma hak-
kı", "Tüm sendikal ve siyasal ya-
saklar kalksın", " 1 Mayıs hakkı-
mız söke söke alınz" ve benzeri
yazılı pankartlar taşıdılar.
Yürüyüş güzergâhı boyunca ev-
lerinin pencere ya da balkonları-
na çıkan İzmitli yurttaşlar zaman
zaman davul zurna eşliğinde
oyunlar oynayarak ytirüyen işçi-
leri alkışladılar. Polis, yürüyüş
bo>-unca yoğun güvenlik önlem-
leri aldı, düzenleme komitesince
saptananlar dışında sloganların
yer aldığı pankartlan topladı ve
katılan herkesı tek tek aradı. SHP
Kocaeli Milletvekili Ömer Türk-
çakal ile SHP ve DYP merkez U-
çe yöneticileri Gebze'nin SHP'li
Belediye Başkanı Emin Akın da
yürüyüş ve mitinge katıldılar.
Türk-lş yönetiminin davetli olma-
sma karşın gösteriye katılmama-
sı dikkat çekerken Hak-tş Genel
Başkanı Necati Çeiik mitinge ka-
tıldı.
Ayrıca, Türk-lş, Hak-lş'e bağlı
ve bağımsız birçok sendikanın ge-
nel başkan ya da merkez yöneti-
cileri ile şube yöneticilerinin ço-
ğu mitinte yer aldılar.
Mitingte konuşan Selüloz-tş
Sendikası Genel Başkanı Fikri
karakadılar'ın, "Genel greve ha-
TU mısınız?" sorusuna işçiler hep
birlikte ve coşku ile "evet" diye
yanıt verdiler. Karakadılar, "Bir
gün biz düdük çalarsak kimse iş-
çiyi evinden çıkaramaz" dedi.
Harb-lş Kocaeli Şube Başkanı Iz-
zet Çetin de konuşmasında, "10
yılda bir gelen ve askeri darbele-
rin sonuncusu olan, bir daha ol-
masına asla izin vermeyeceğimiz,
yasalüarı ile işkenceleri ile baskı-
lan ile Güneydoğu Anadolu'da
SS yasalan ile sivil uzanüsı ANAP
döneminde de alabildiğine
sürüyor" dedi. Çetin, işçileri,
köylüleri ve memurlan güçbirliği-
ne ve 'ortak mücadekye' çağırdı.
Ödeneksiz belediye
BURDL'R (Cumhuriyet) — Be-
lediye Başkanı Arrnagan İld'nlh
anlatımıyla Burdur, "26 Mart ye-
rel seçimlerinden bu yana tller
Bankası'ndan bir kuruş bile öde-
nek almayan tek belediye."
Bazı devlet dairelerinin 26
Man'tan bu yana hiç ödemedik-
leri, bir kısmının da "ödenekleri
olmadıgı gerekçesi ile" kısa bir sü-
re önce ödememeye başladıklan
su paralan birikmiş durumda.
Burdur Belediyesi'nin kamu kunı-
luşlanndan yaklaşık 1 milyar lira-
lık su alacağı var. Bunun yanın-
da, 26 Mart'ta devralman 4 mil-
yan lUer Bankası'na, 1 milyan de-
ğişik kamu kuruluşları ve özel ki-
şilere toplam 5 milyarlık borç,
Burdur Belediyesi'ni "gnç" du-
rumda bırakıyor. Belediye, tller
Bankası payından geçen 16 ay sü-
resince yararlanamadığı gibi ban-
ka, bu süre içinde alacağı 4 mil-
yar liranın yaklaşık 2 milyar 800
milyon lirasını ödenekten kesmiş
durumda.
Kentin sorunlarını ve belediye-
nin parasal açıdan darboğazda ol-
duğunu göreve geldiğinden bu ya-
na Burdur milletvekillerine her ay
taahhütlü mektup göndererek an-
latan Burdur Belediyesi'nde 26
Mart'ta 56 milyon lira olan me-
mur ve işçi ücretlerinin sürekli ar-
tarak son toplusözleşme ile 240
milyon liraya yükseldi. Belediye
Başkanı Armağan llci, "Ekono-
mik ambargo uygulanıyor. Bur-
dur, tller Bankası'mn 15 aydır bir
tek Türk Lirası göndermediği tek
il. Bütün bu yokluklara karşın
çöplerimiz toplamyor, sulanmız
akıyor. Tek avuntumuz bu" dedi.
(Baftarafi 1. Sayfada)
düzenli olarak su alırken bugün
düzenli olarak suyu kesilen bölge-
lerden durumu en vahim olanı,
Haliç'in kuzeyinde kalan kesimler.
Yani, bütün Beyoğlu, Taksim, Şiş-
li, Fuıdıkh, Beşiktaş, Levent, Eti-
ler ve Boğaz. Burası, Terkos-
Alibey sisteminden su alıyor ve
Terkos neredeyse kuruyacak. öte-
ki barajlann durumu vine de çok
kötü değil. Ama barajlar arasın-
da bir entegrasyon olmadıgı için
örneğin Darlık'taki suyu Cihan-
gir'de akıtmak pek mumkün ol-
muyor, olsa bile astarı yüzünden
pahalıya gelebiliyor.
Yağış normal olsaydı ve baraj-
lar dolsaydı, İSKİ barajlann ka-
pasitesini zorlayarak da olsa kısııı-
tısız su vermez miydi? Bu soruyu
bugün tanışmak yersiz; cünkü,
barajlarda, özellikle Terkos'ta su
yok. Yağış mevsimine kadar da
barajlann kendiliginden dolacağı
yok.
Nurettin Sözen bir seferinde
"tstanbul'un su sonınunun çözü-
mü Allah'a kaldı" demişti. Bura-
ya kadar anlattıklanmız, sorunun
"AllaJı"la Ugiü bölümü. Bir de
teknik yetersizlikler, zamanında
yapılmamış yatınmlar ve hiç de-
ğilse önümüzdeki yılın yaz ayla-
nnı daha sulu geçirmemizi sağla-
yabilecek 'adl' projeler var. Bütün
bunlardan en önemlisi 8 milyon
tstanbullunun gündelik kullanım
suyunun üstünde oynayan siyasi
oyunlar, çıkar hesapları var.
"Bo>ük tsUnbnl Su Projesi"
diye adlandırılan ve birçok baraj
regülatör ve aktarma istasyonunu
içine alan devasa bir proje zaten
mevcut. Kısa, orta ve uzun dönem
diye adlandırılan bu projeye İSKİ
son olarak bir de 'aciT dönem ek-
ledi. 'AdT dönemin 5 unsuru var:
1. Haliç geçişiyle ömerli suyu-
nu Beyoğlu yakasına aktarmak
(birkaç gün içinde ömerli suyu
Beyoğlu yakasına geçmiş olacak,
bütün bağlantılan tamamlandı);
2. Yalova'dan su taşımak (bu su-
yu taşıyacak 5. tanker için de ge-
çen gün anlaşma yapıldı. Yalova
suyu çok yakında Kunıçeşme -
Beşiktaş'ı beslemeye başlayacak);
3. Sazlıdere Barajı'nın yapınıı
(Pek yakında ihaleye çıkanlacak
ve finansman sorunu olmazsa
önümüzdeki yıl devreye girecek);
4. Istranca sulan ıslal'u (yapımına
hemen başlanacak, önümüzdeki
yaz devreye girecek); 5. Yeşilçay
projesi (1.5-2 yıl içinde tamamla-
nıp devreye girecek).
Görüldüğü gibi "adT dönemin
son üç unsuru "slart" bekliyor.
Bunlardan Sazlıdere ve Istranca,
Terkos'u besleyecek önemlı proje-
ler. Üç projenin toplam makyeti,
400-500 milyar lira civannda.
Acaba nasıl fınanse edilecek? "t)ç
yol var" diyor Ergun Göknel, "Bi-
rindsi, dış kredi bulup Hazine ga-
rantisi almak, ikincisi Kamu Or-
Uklıgı tdaresi'nin finansmanı ust-
lenmesi, sonuncusu da tSKt'nin
kendi imkfinlanyla yapması." Bu
sözleri söylerken gülümsuyor Ge-
nel Müdur. Hemen soruyorum:
"Hükümet engellemeye kalkar-
M ? " Hâlâ gülümsüyor Göknel.
"Nasıl engeJ olurlar ki" diye so-
ruyor, cevabını bilmiyormuş gibi.
"Birinci yol olmazsa ikincisini de-
neyeceğiz. Yine bükümet engel
olursa kendi cebimizden >^paca-
ğız." Bu kadar kolay mı kabulle-
necek belediye bu durumu? "Hiç-
bir hükümetin, tstanbul'un su so-
rununun çözumü için önerilen çö-
zümlere engel olmaması gerekti-
ği kanısındayız. olmayacağını dü-
şünüyoruz. Eğer engel olurlarsa
biz de onlan halka şikâyet ederiz."
Gülümsüyor, "Finansman
proMemimiz yok" diyor. lyimser-
liğin de bu kadarı... Hiç mi prob-
lem yok? "TabH ki paralar kasa-
mızda değil. Ama tSKİ çok büyük
bir kuruluş. Kasasına her ay 50
milyar lira giri\or. Elbette her işin
Mrtalam zor taraflan vardır. Her-
şey bir problemdir. Ama proble-
me çözum bulunmaması bir şe>',
çönne>e çalışmak bir şe>. çözme-
ye çalışmayıp eli-kolu bağlı otur-
mak başka bir şey. Biz elimizi ko-
lumuzu bağlayıp oturmayacağız."
Bütün bu iyimserliğe rağmen
tstanbul'un durumu gerçekten
çok vahim. Yapılan hesaplara göre
ekime kadar yetecek su var İstan-
bul'da. Sonrası? Sonraa Allah Ke-
rim.
tSKt bugün tstanbul'a günde
910 bin metreküp su veriyor. Bu
miktar, 1985 yılında kente verilen
miktarla aşağı yukarı aynı. Peki
ama 1985'te sular kesilmezken bu-
gün neden kesiliyor? tki neden
var:
1. Bugünkü sıkıntı, büyük öl-
çüde Terkos-Alibey sisteminden
kaynaklanıyor ve Terkos'un duru-
mu gerçekten vahim.
2. İSKİ, eskiden su almayan
bölgelere su götürdü, dolayısıyla
su pastası büyümediği halde pas-
tayı paylaşanların sayısı arttı.
Birinci nedeni Sözen'in deyişiy-
le ancak "Allah" ortadan kaldıra-
bilir. Ama ikinci neden ciddiyet-
le ele alınıp tartışılmalı. tstanbul'a
her yıl 350 bin kişi göç ediyor. "Bu
göç" diyor Göknel, "tSKİ'yi, be-
lediyeyi ve halta hükümeti de aşan
bir sorun. Bu konuda, bükümet
değil devlet politikası oluştunıl-
malı. ÖnceHlde bu göcun yönn de-
ğiştirilmeli. tstanbul'a, köyünü-
kasabasım terk edip gelen insana
'Kardeşim gelirken bana mı sor-
dun, ben sana su vermiyorum' de-
nemez. Kaldı ki, şu anda tstan-
bul'da 3 milyon kişi suyu zaten
alamıyor. Yani, evûıe bir su boru-
su girmiyor, evinde musluğu yok.
3 milyon kişi. Istanbul nüfnsunun
yüzde 4O'ı eder. Su, insanın en te-
mel ibtiyacıdır. Bu konuda, insa-
oi çözümler uretmek bulmak la-
zım. Bu insanlsnn. gerek şu anki
susuz 3 milyon kişinin gerekse her
yıl gelen 350 bin insanın insanca,
uygarca yaşaması için caba göster-
mek laam."
Peki ama bu insanlann yeni su
kaynaklarının yaratılması ve su-
yun kendilerine ulaşması için ge-
reken yatırımlara katkısının sağ-
lanması da şart değil mi?
"Bize düşen" diyor Göknel,
"Bu insanlara düzenli su faturası
göndermek, hiç değilse kuDandık-
lan suyun ucretini almak. Ayda 2
bin yeni abone kaydederken bu sa-
yıyı 4 bine çıkarttık. Hedefimiz
ayda 10 bin yeni abone."
Bu noktadan tekrar en başa, su
sorununun nedenlerine ve çözüın
yollanna dönmek gerekiyor.
Birinci olarak, tstanbul'daki
mevcut barajlann Devlet Su tşle-
ri Genel Müdürlüğü'ne göre su
verme kapasitesi günde 950 bin
metreküp. Bu rakam bugün için
bugünkü kısıntısız su vermek için
günde 1 milyon 250-300 bin met-
reküp suya ihtiyaç var.) 3 railyon
kişinin hiç su almadığını düşün-
düğünüzde, bu rakama her yıl ts-
tanbul'a göçen 350 bin kişiyi kat-
tığmızda sorunun geleceğe dönük
yani daha net anlaşılıyor. tstan-
bul'un acilen barajlara ve yeni su
şebekelerine ihtiyaa var. (Ergun
Göknel'den bir örneiv: önümüz-
deki 10 yıl için planlanan proje-
lerde döşenecek su borusu uzun-
luğu 1500 kilometre. Bu borula-
rîn sadece malzeme parası 5 mil-
yar dolar).
tkinci olarak tstanbul, ürettiği
suyun yaklaşık olarak yüzde
30-35'ini yollarda, borularda kay-
bediyor. İstanbul'da bugün 6 bin
700 kilometre su borusu var. Bu-
nun sadece 1600 kilometresi yeni
döşenmiş boru. Kalanı, son 100 yıl
içinde herhangi bir zamanda kon-
muş. Bu borular yenileriyle değiş-
medikçe ve bu değişim hiç dur-
maksızln sürdürülmedikçe tstan-
bul su kaybını önleyemeyecek.
Son olarak da su pastası büyü-
mezken pastadan yararlananlann
sayısındaki artışı kontrol etmek
gerekiyor. Yeni su kaynaklan dev-
reye girmedikçe ve tstanbul da bu
hıila büyümeye devam ettikçe su
sorunu hep olacak.
Büyük
(Baftarafi 1. Sayfada)
bildirim formu, fotoğraflı
onaylı özel kimlik belgesi, banka
belgesi, ÖSYM kuponunu yanla-
nnda bulundurmalan gerektiğini
belirttiler. Yetkilil^ aynca aday-
lann yanlarında siyah ve yumu-
şak kurşun kalem, silgi ve kalem-
tıraş bulundurmalannı da istedi-
ler. Adaylara trafik yoğunluğu
dikkate ahnarak sınav saatinden
bir saat önce sınav merkezinin
önünde olraaları da önerildi.
AA'nın haberine göre tstanbul
Teknik Üniversitesi Vakfı, bugün
yapüacak ÖSYM 2. basamak sı-
navı sonucunda ilk 500' e girecek
ve tTÜ fakültelerinden birini ka-
zanacak öğrencilere çeşitli olanak-
lar sağlayacak.
Selden etkiienen
Söğütlülüler soruyor
'Kızılay
nerede?
?
' TAYFUN GÖNÜLLÜ
TRABZON — Doğu Karade-
niz'deki sel felaketinde yaşamını
yitirenlerin sayısı resmi kaynak-
larca 32 olarak açıklanırken, de-
ğışik kaynaklar bu sayının 52'ye
ulaştığım ve 14 kişinin kayıp ol-
duğunu kaydettiler. Afetin 4. gü-
nünde Trabzon Valilik Afet B0-
rosu'ndan yapılan açıklamada ölü
sayısı 31, kayıp sayısı 18 ve yara-
lı sayısı da 59 olarak bildirildi.
Resmi kaynaklar, Giresun'daki 1
ölüm ile toplam ölü sayısmın 32'yi
bulduğunu belirttiler.
Bu arada SHP Genel Sekreteri
Deniz Baykal ve ANAP milletve-
killeri bölgedeki incelemelerini
sürdürüyorlar. Deniz Baykal,
Trabzon-Akçaabat arasında selin
en çok etkilediği Yıldızlı ve Söğut-
lu mevkiinde incelemelerde bulun-
du. Vatandaşlar Baykal'a kendi-
lerine üç gün içinde devletin hiç-
bır yardınnnın ulaşmadığından şi-
kâyetçi oldular. Baykal, bu böl-
genin aynntılı bir şekilde değer-
lendirmesine gerek olduğunu ifa-
de ederek imar planı, topoğrafya-
sı ve jeoloji açısından bütün Do-
ğu Karadeniz Bölgesi'nin yeni bir
anlayışla ele alınması gerektiğini
söyledi. Trabzon'da bulunan
ANAP milletvekilleri Mesut Yıl-
maz, Necmettin Karaduman, Bü-
lent Akarcalı, Bahattin Çaloğln,
Mehmet Ali Karadeniz felaket
bolgesindeki incelemelerini surdü-
rüyorlar.
Sel sulanmn tamamen cekilme-
si üzerine suların getirdiği çamur
ve toprağın altında kalan araç,
makine ve parçalann kurtanlma-
sına başlandı. Bu arada birçok
otomobil, kamyon ve iş makine-
si toprak altında bulunuyor. Ka-
rayollan 10. Bölge'ye ait 8 ekip
geceli gunduzlü arahksız çalışıyor.
Trabzon'daki afet üzerine bölge-
ye gönderilen üçü Orman Genel
Müdürlüğü'ne, üçü de Kara Kuv-
vetleri Komutanhğı'na bağlı heli-
kopterler köylere ve ilçelere yiye-
cek, ilaç taşırken yaralıları da
Trabzon'daki hastandere taşıyor.
Sel felaketinden en çok etkiienen
Söğüüü köylüleri Kızday yardımı-
mn hâlâ kendilerine ulaşmadığın-
dan yakınarak şunlan söylüyor-
lar:
"Giyecek, yiyecek, ev bark kal-
madı. Yatak yorgan yok. Eve gi-
remiyoruz. Kızılay nerede?
'Hazınz' diyorlar tran'a gidiyor-
lar. Komşular dohı. tki gündür
açıkta yaüyoruz. Sadece gelen gi-
den oluyor. Yardım eden yok, eli-
miz kolumuz bağlı."
İLLER BANKASI
Az kredi
BAŞSAĞUĞI
Şirketimiz Kurucularından Ankara Büro
Müdürümüz, Değerli Arkadaşımız, Eşsiz İnsan
YBLMAZ SEZEK'İ
kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Merhuma Tanrı'dan
rahmet, ailesine ve dostlanna başsağlığı dileriz.
SODİMPEK İÇ VE DIŞ TİCARET A.Ş.
Yönetim Kıınılu Başkanı DOMINIQUE HARGOUS
ve Yönetim Kıınılu Uyeleri
çok faiz
ANKARA (Cnmhuriyet Büro-
su) — tller Bankası, 26 Mart ye-
rel seçimlerinden sonra verdiği
krediyi ücte iki oranında azaltır- ,
ken verdiği kredinin iki ka.tı faiz
ödettirdi.
Muhalefet partilerinin belediye '
yönetimlerinde çoğunluğu ele ge-
çirmelerinden sonra belediye ge-
lirlerine yaptığı kesintilerle muha-
lefetin "hedef tahtası" haline ge-
len tller Bankası'mn belediyelere
verdiği kredileri de azalttığı sap-
tandı. Bankamn geçen yılki faa-
liyet raporuna göre ANAP'lı be-
lediyelerin çoğunlukta olduğu
1987 yılında 119 milyar, 1988 yı-
lında ise 103 milyar lira düşük fa-
izle kredi dağıtan banka, muha-
lif belediyelerin ağırlığı ele geçir-
diği 1989 yılında verdiği kredi
miktannı üçte iki oranında azalt-
tı. Geçen yıl sadece 41 milyar lira
kredi veren banka, yılbaşından iti-
baren de kredi faizlerini yüzde
30*dan 40'a çıkaıdı.
tller Bankası, belediyelere kre-
di vermekten kaçınırken krediler
karşılığı aldığı faiz miktannın ise
verdiği kredinin iki katına ulaştı-
ğı saptandı. Banka 41 milyar lira
kredi açtığı geçen yıl, belediyele-
re 95 milyar 167 milyon lira faiz
ödettirdi.
Bankamn dağıttığı krediler ile
tahsilat oranlanmn karşılaştınl-
masında ise 26 Mart yerel seçim-
leri öncesinde verilen kredilerin
yüzde 88'i tahsil ediürken 26 Mart
sonrasında tahsilat orammn beş
kat artış göstererek yüzde 455'e
ulaştığı belirlendi. Bu durum tl-
ler Bankası'mn "hükümetin de et-
kisiyle belediyeler üzerindeki bas-
kılan arttırmasına bir göstergesi"
olarak nitelendi.
26 Mart'tan sonra belediyelerin
genel bütçe gelirlerinden yaptığı
kesintiler 1 trilyon liraya ulaşan tl-
ler Bankası'mn uyguladığı ekono-
mik baskı pobtikasının denetlene-
memesi ise eleştiri konusu oluyor.
Kuruluş Yasası gereği Sayıştay de-
netimine tabi olmayan bankamn,
"politik tercihler"in ağır basma-
sı nedeniyle Başbakanbk Yüksek
Denetleme Kurulu'nca da yeterin-
ce denetlenmediği ifade ediliyor.
Belediyeler, 300 milyar liralık
sermayesinin büyük bölümünü
karşıladıklan bankada, ekonomik
haksızlıklara uğramalanna karşın
söz sahibi olamıyorlar. Her yıl ya-
pılan bankamn genel kurulunda
seçilen denetçi aracılığıyla banka-
mn denetüninde az da olsa söz sa-
hibi olan belediyelerin elinden bu
hakları da alındı. Genel kurula
dönüşümlü olarak delege gönde-
rebildikleri için ancak 85 yılda bir
söz sahibi olan belediyeler, son ge-
nel kurulda devre dışı bırakıldılar.
Kımliği kaybettim.
Hukumsuzdur.
HIDIR KARASOY