Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/10 PAZAR YAZILARI 24 HAZİRAN 1990
Madrid'den
Açlık ve ölümSevillano'nun açlık grevi sırasında ölümü, Ispanyol
kamuoyunda yankı yarattı. GRAPO grubundan bir
terörist olan SeviIIano ve arkadaşları cezaevinde bir
arada bulunmak istiyorlardı.
MİNE G. SAULNIER
MADRİD — Jose Manncl Se-
villano öldü. Jose Manuel, kendi
(hşındaki nedetılerin sonucu bir
gjdasızlıktan değil, inatla, bilinç-
le, inançla ve 174 gfin sürdürdü-
ğfl açlık grevi sonucu öldü. tnsa-
noğhı gerçekten dayanıklı yaratjk.
Tam 174 gün.
Jose Manuel SeviIIano, altı ay
boyunca her gün, inatla, bilincfe,
inançla; takılmak istenen besletne
borularuu kopartarak serumlan
çıkartarak intihar etti. Anacıgının
resmi var gazetelerde. Yoğun ba-
lcun odasının camına yapıştırmış
sağ elinin beş parmağını, üstttne
alnını dayamış. O beş pannağın
güçsüzlüğü insanın içini da-
raltıyor.
tspanyolcada "ölüm orocn"
deyişı yok, biliyor musunuz?
Yalnızca "«çhk grevi" diyor-
lar.
Ispanyolcada sözcüklerin ağır-
lığı var.
Jose Manuel Sevillano, 1989 yı-
b kasım ayı sonunda, Madrid Ca-
rabanohel Cezaevi'nde açhk gre-
vine başlayan 68 turukludan biri.
Soz konusu 68 tutukludan 30'u,
ilk iki aydan sonra birer ikişer son
verdiler greve. Geri kalan 38'i,
ben bu yanyı yazarken açlık gre-
vindeki 186'ncı günlerini tamam-
lamışlardı ve aralanndan 14'ü k o
raaya girmiş, beyinJeri onulmaz
ölçüde zedelenen ikisinin yaşa-
nundan daha umut kesilmişti. Siz
bu yazıyı okurken belki onlar da
ölmilş olacaklar.
Jose Manuel ve arkadaşları,
hükümetin kendi türlerindeki tu-
tuklulara karşı başJattığı yeru po-
litikayı protesto etmek için açlık
Stuttgarttan
Tepedeki dehşetAHMET ARPAD
STUTTGART — Son iki yılda
Batı Almanya'dan Pershing II ve
Cruise Missiles fuzeleri çekildi.
Ancak 75 milyar dolarbk bir
"modernleştirme projesT'ne uy-
gun olarak F-15E uçaklan (top-
lam 400 adet) ülkeye getirildi.
"Lantrin" denen bir sistem ile do-
natılmış bu yeni uçaklar, düşman
radarlanna gönlnmeden gece bi-
le aiçak uçuş yapabiliyor. Kanat-
lannın altında taşıdıklan B61
atom bombaları, Hiroşüna bom-
basının 25 kalı gucünde! Yakıt ik-
mali yapmadan 3000 km. uçabi-
len F-15E'lerin Batı Almanya'dan
havalanıp Rus topraklanna gidip
dönmesi mümkün.
Ülkede üslenmiş en modern sa-
vaş uçaklan 100-70 metreye kadar
alçalıp ses duvannı aşıyor. tnsan
ruhu zarar görüyor. Doğa da. Bir-
den meydana gelen dayanılmaz
gürültü stres, ülser, tansiyon, ba-
şağrısı, kalp yetmezliği gibi has-
talıklara yol açıyor. özellikle yaşh
insanlar ve küçük çocuklar alçak
uçaklann gürttltusünden çok fazla
etküeniyor. Gerek insan gerekse
doğa dengesi alt-üst oluyor.
Bundan kısa bir sttre önce
Stuttgart yakınlanndaki Karlsnı-
he kenti üzerinde alçak uçuş ya-
pan iki savaş uçağı çarpısü. Uçak-
lar havada paramparça olup so-
kaklara ve caddelere dûştü. Kaza
sonrası kentin tam 60 köşesinden
toplandı bu parçalar. Bir çocuk
yuvasının bahçesinden, bir kapalı
yüzme havuzunun daımndan,
yüzlerce insanın çalıştığı bir bü-
ro yapısının avlusundan, binler-
ce otomobilin gidip geldiği işlek
otobanın kenanndan, bir evin sa-
lonundan...
Pilotlardan birinin yaşammı yi-
tirdiği ve güpegundüz meydana
gelen olayda kentte tek bir insa-
na bile zarar gelmemesi bttyük bir
mucizeydi.
Geçen yıl Remscbeid'da 7,
Ramstein'da ise 70 insan alçak
uçuş yapan savaş uçaklannın düş-
mesi sonucu ölmüştü. Sadece
Amerikan Hava Kuvvetleri 1989
yıhnda ülke üzerinde tam 17869
alçak uçuş yapmış. Bu uçuşlardan
bir kısmının Kanada'nın sonsuz
orman bölgelerine ve Türkiye'nin
ekin amban verimli Konya ova-
sına aktanlması yülar boyu plan-
landı durdu. Kısa bir süre önce
Kanada'nın projeden vazgeçme-
si üzerine, Milli Savunma Baka-
nı Giray da: "Kanada'nın çekil-
mcsi bizi zor damnKİa buaktı, bi-
zi de çıkann, demck zorunda
kaldık" demeci ile Konya ovası-
nın kurtulduğunu açıkladı. Sağol-
sun Kanada'ya!
grevine başladılar bundan altı ay
önce. Dışarı mı çılunak istiyorlar-
dı? Hayır. Hapis cezaianıun azal-
tılmasını mı? Yoo. Yalnızca bir
arada aynı tutukevinde kalmak is-
tiyorlardı. Cezalannı toplu olarak
çekmek kısacası.
Jose Manuel ve arkadaşlan, iğ-
renç birer teröristtiler.
Galiçya bölgesinin bağımsızlı-
ğı için savasan GRAPO aynlıkçı
örgütüne bağlıydılar. Kimi katil-
dı, kimi de henüz öldürmeye fır-
sat bulamadan ele geçmişti. Sos-
yalist hükümet, dışarıdaki terö-
ristleri caydırmamn en etkili yön-
temini son zamanlarda keşfetti.
Idam cezasımn uygulanmadığı
tspanya'da, serbest terörist için
hapse düştüğü takdirde, süreceği
yaşam çok önemli. Bunları toplu
tutmak yerine, teker teker başka
mahkûmların arasına salmak ve
yalnız bırakmanın kısa sürede
ölüm cezasından daha etkili oldu-
ğu anlaşıldı ve bu yola gidildi. lşte
bu yüzden açhk grevine başladı
GRAPO militanları. Hükümet,
belli bir süre sonra tüplerle, bo-
rularla hepsini zorla besleme ka-
ran aldı. Fakat tutuklular, avu-
katlan kanabyla mahkemeye baş-
vurup zorla beslenmeyi "bilinç
kaybolana" değin durdurdular.
Henuz yakalanamayan iki GRA-
PO üyesi, hükümlüleri zorla bes-
leyen bir doktoru da öldürünce;
ne hükümet ne de Hipokrat yemi-
ni edenlerde açlık grevi yapanJa-
rı mutlaka kurtarmak hevesi kal-
'Jose Manue! Sevillano ölünce
çok şaşırdım. Açlık grevinden pek
ölünmez; ya karşı taraf boyun
eğer ya da grevci sonuna kadar
dayanaraaz sanırdım ben. Araş-
ünnca bir başka GRAPO'nun da-
ha 1981 yıhnda açhk grevi sonu-
cu öldüğünü öğrendim. Demek
Ispanyol hükümeti bunların öle-
bileceğini bilıyordu.
Avuçlannda onlarca günahsı-
zın kanı kuruyan katil ve fanatik
bir topluluğu savunacak değüim.
Sevillalı olan ve Sevilla'ya gömü-
len Jose Manuel'in neden Galiç-
ya bolgesinin bağımsızhğı için çar-
pıştığını da anlayamadım. Ama
Ispanyol sosyahst hükümetinin iki
yuzlülüğünü yıne de iğrenç bulu-
yorum. Çünkü aynı dağıtma po-
litikasım, dışanda henüz epeyce
adamı ve vurucu gücü bulunan
ETA tutuklularma uygulayamı-
yorlar. Korkudan.
GRAPO'nun kökünü kazıma-
ya iki üç kişi kaldı; onlarla
"ödünsüz"ü oynuyorlar. Avrnpa
Konsevi tşkenceyi Önleme Komis-
yonu geldi. Hükümet, GRAPO'-
ları görmelerine izin vermedi.
Gönlntuleri iştah kapatıyor da.
Kopenhag'dan
Gazetecilik
ne durumda?4. güç olarak tanımlanan basına karşı bütün dünyada
artan bir ilgi var. Ancak gazetecilik mesleğinin gelişen
teknoloji ile kazandığı yeni nitelikler de tartışmalı.
NEW YORK GÜNLÜĞÜ — Her gün Mrcok rinayetin tyendigi sayısız gasp ve hırsızhk olayının yasan-
dığı New York'U, polisler, agaç hırsızı peşine düşme>ecegi için herkes kendi agacını 'baglıyor.'
New York'tan
Zincirli ağaçlarGünlük şiddetin kol gezdiği New York'ta yeryüzünde
bir dikili ağacı olsun isteyenler, fıdanlarını .ve
ağaçlannı zincirle bağlayıp kitlemek zorundalar.
Yoksa çahnıyor...
ŞEBNEM ATİYAS
NEW YORK — 87. Sokak Ue
5. Cadde'nin köşesinde. Terte-
miz. Taze yeşil dallı bir çam fida-
nı. Apartmanın çimenliğinde gü-
nesin keyfıni cıkanyor. Yanındaki
genç manolya ile rododendron da
öyle bileklerinde hemen göze çar-
pan çirkin zincirlere aldırış etme-
den, yorulmadan dineliyorlar.
Bu taze ndanlann bileklerinde-
ki zincnier punk modasına uygun
yeni bir dekorasyon yöntemi de-
ğıl. Açıkta bulduklan her şeyi ça-
lan hırsızlardan çiçekleri koruma-
mn tek yolu. New York'ta, ev,
araba ve her türlü özel mülkiyete
kimsenin çözemeyeceği güvenlik
yöntemleri geliştirmek zorunda
kalan insanlar, çiçekleri kökleri-
ne yerleştirdikleri zincirlerle ya da
etraflanna sardıkları aşılamaz di-
kenli tellerle korumak durumun-
dalar.
Çünkü dokuz saat içinde dokuz
kişinin en vahsi şekilde öldürüle-
bildiği bu şehirde, bir baştan bir
başa sirenler içinde koşuşturan
polislere iki gözü ağlamaklı hal-
de gidip kapınızın önündeki kör-
pe çam fidanının calındığından
şikâyetci olmanız soruna kesinlik-
le bir çözüm getirmeyecektir. Bu
durumda her zamanki gibi kendi
başınızın çaresine bakmanızda ya-
rar vardır. Nitekim New Yorklu-
lar bunu çok iyi bildiklerinden,
hırsızlarla ağaçlannı zincirleyerek
bir ölçüde başa çıktılar bile.
Aslında çevreyi güzelleştirecek
olan ağaçlann zincirli ve dikenli
göruntüJeri estetik açıdan tatmin
edici olamıvor. Ama evlerinin
önündeki iki metreye yakın ağaç-
lann büyük bir profesyonellikie
köklenerek çaündığına tamk olan-
lar estetikten vazgeçmiş görünü-
yorlar. Belediye Umonluğundan
geçen yaz boyunca tek tek ağaç-
lar kaybolmaya başladı. Bahçenin
düzenleyicısi Sarah Price önce po-
lise başvurdu ve "agaç mı dedin
bayan" gibi bir cevap aldıktan
sonra birkaç ay uğraşıp ara sıra
bahçeye devriye gelmesini sağla-
dı. Polisler kimseyi yakaJayama-
dılar.
Şehrin zengince mahallerinden
biri olan, yukan doğru kesimin-
de oturan yazar William F.Buck-
ley ve eşi de aynı şekilde kapıla-
nmn önündeki ağaçlann kaybol-
masını engellemek için ciddi bir
mücadele verdiklerini belirtiyor-
lar:
"Önce agaçlan büyük a|ır Uş
vazolar içinde sokafa koydok.
Hırsızlar taş vazolan da birlikte
götiirdnlcr. Sonra taş vazolan so-
kağa çimenlolavarak sabit hale
getirdik. Bu sefer >azolan yerden
sökup götıirdıiier. Gece yansı ge-
liyortardı. tkimiz de öyle parano-
yak hale geldik ki sabaha karşı
4'te bir gurültu duyar duymaz, el
fenerierini alıp sokaga koştnnı-
yorthık. Tabii kimseyi bulamıyor-
dok. Yalnızca ağaçlar verlerinde
olmoyorlardı. Daha sonra agaç-
fauu altına tahta *azolar koyduk.
Tahtalan sokaga çiraenlolayıp vi-
daladık. Bu sefer de vazolan bı-
ralup agacı içinden sokup götnr-
dnler. Sonunda kimsenin çalmak
islemeyeceği. sıska, çirkin görii-
nüşlu ağaçlar bulduk, bir de bu
agaçlan o çok korkunç dikenli td-
lcre sardık. Şimdi rahatız, belki
çok kotu gönınu)oriar; ama hiç
olmazsa bu ağaçlar bizim agaçla-
nmız."
Ağaçlann zincire vurularak
New York'a özgü bir görüntü ka-
zanmalanndan kısa bir süre son-
ra yeni bir lehlike başgösterdi.
özellikle Central Park'ta olmak
uzere Manhattan'da yaşayan fa-
re nüfusunun insan nüfusu ile bi-
re bir orantılı duruma geldiği
açıklandı. Uzun bir süre ağaçla-
nn dipierine fare zehiri koyulması
konusu tartışıldıktan sonra bunun
kaçımlmaz olduğu ortaya çıktı.
Şimdi ağaçlar zincirlerinin ve tel-
lerinin yanı sıra bir de göğüsleri-
ne yapıştınlmış tuhaf posterler ta-
şıyorlar. Posterlerinjizerinde be-
sili bir fare resmi ile zehir-
kurukafa işareti bulunuyor.
FERRUH YILMAZ
KOPENHAG — Gazetecilik,
bütün dünyada hep popüler bir
meslek olagddi. Komünikasyon
tekniğinin geüşmesi basının gü-
cüyle birlikte popülerliğim de art-
tırdı. Gazetecilik şimdi her zaman-
kinden daha da popüler. Dani-
marka'daki gazetecilik yüksek-
okuluna başvuranlann sayısı her
yıl giderek çığ gibi büyüyor.
Gazetecüikte gençlen çeken ön-
celikle gazetecilikle bağdaştınlan
hareketli yaşam. Gazeteciler çat
orada çat burada maceradan ma-
ceraya koşuşturan çizgi roman
kahramanlan gibi algılamyorlar.
Hele bir de tamnmış bir yayın or-
gamna kapağı atarak ünlü olma
ve ünlülerle alt alta üst üste yaşa-
ma rüyası gazeteciliği iyıce çekici
kılıyor. Sonra 4. güç olarak adlan-
dırılan basın mensuplanmn ka-
lemlerini birer silah gibi kullan-
dıklan şeklinde yaratılan imajı ve
bu imaja bağh olarak "gûç1
elde et-
me isteğini de yabana atmamak
lazım. Tabii gazetecilik konusun-
daki bütün imajlar, kamuoyu
oluşturma gücünü dinde tutan
basın organlanmn biraz da kendi
saygınhklanm koruma kaygısıyla
bu ımajı pohpohlamalan, kendi
kendini güçlendiren bir mekaniz-
rnayı ortaya cıkanyor.
Basının kendisinin de yaratıl-
masına katkıda bulunduğu bu
imaj ne kadar doğnı?
Geçenlerde Kopenhag yakınla-
nnda duzenlenen bir seminerde
gazetecilerle yakından muhatap
olan kesimlerle, tamnmış gazete-
ciler, basını kendilerinin nasıl gör-
düğünü anlattılar.
Amerika Birleşik Devletleri'n- / V ) / I / / | V 7 V//Z/I
deki Araştırmacı Gazeteciler Der- *~*" **** ** ***** *
neği'nin Başkam gazeteci Frederic
Tnlsky, gazeteciliğın giderek ste-
nografiye dönüştüğünü savundu.
Yani gazetecilik birilerinin söyle-
diklerini aktarmak, basın bildiri-
lerini özetlemekle sınırlamyor gi-
derek Tulsky'ye göre.
Hemen hemen herkes'n hemfi-
kir olduğu başka bir saptama da
gazeteciliğın masa başmda yapı-
lan büro işine dönüştüğü. Bu ikin-
cisiıîde gazeteciliğin stenografik
bir özellik kazanması kadar, ko-
münikasyon tekniklerinin geliş-
mesinin de onemi var. DOnyamn
öbür ucundaki bir olay en uzman
kişilerin deferlendirmderiyle bir-
kaç dakika içinde görüntüsüyle
birlikte redaksiyona yetişiyorsa,
kalkıp olay mahalline gitmenin ne
anlamı var?
Seminerde gazetecilik konusun-
daki imajı olumsuzlayan daha on-
larca örnek sunuldu. Maliye Ba-
kanlığı'ndan gelen bir bölüm baş-
kanı -kendisi de daha önce gaze-
tecilik yapmış- gazetecilerin resmi
yayınlan izleyip anlamaktaki ek-
sikliklerini anlattı. Bürokratlann,
politikaalann ve işadamlannın
gazetecileri nasıl aldattıklan, na-
sıl yanlış yollara yönlendirdikleri
örneklendi.
Danimarka'daki kuruluşlano
giderek kamuoyuna sızacak bilgi-
lerin kendi kontroUerinde olması-
nın önemini giderek kavradıkla-
rından enformasyon müdürmkkri
oluşturuyorlar. Bu göreve getiri-
lenler de gazeteciliği, gazetecilerin
nasıl düşündüklerini yakından ta-
nıyan gazeteciler oluyor geneüik-
le. Danimarka'daki büyük banka-
lardan birinin enformasyon mtt-
dürlüğünü yapmış eski bir gaze-
teci de yine gazetecilerin kendile-
rine sunulan bilgilere fazla eleşti-
rel bakmadan nasıl yaklaştıklan-
nı örnekleriyle göz önüne serdi.
öbür taraftan araştırmalanyla
ün kazamnış gazetecilerin anlat-
tıklan, calışma koşullanmn hiç de
öyle çizgi romanvari olmadıgınj
gösteriyor. Aksıne ciddi bir çalış-
ma, günlerini, haftalaruu kalın ev-
rak dosyalannı incelemek, kütflp-
hane köselerinde, devlet arşivlerin-
de, mahkeme salonlannda, saat-
lerini harcamayı gerektiriyor.
'Aydın'ı
sevmeyen
adalılar
Hayatınızı ve bütçenizi
tehdit edenlere
DUR" DEYINIZ!
29 yıllık tecrübesiyle mutfağınızdaki, banyo-
nuzdaki değerli dostunuz Aygaz uyanyor,
Korsan ve korsan dolum
yapılan likit gaz
tüplerinden sakmmız!
Çünkü Aygaz'ın gümüş tüpleri zanıan zaman
belirsiz ve sorumsuz kişılerce toplanarak, ge-
rekli kontrollerden geçirilmeden eksik dol-
durulabilmektedir. Bu tüpler kurallara uyul-
madan nakledilmekte ve emniyetsiz bir
şekilde cihazlara takılmaktadır.
Taklit likit gaz
tüplerinden sakmmız!
Çünkü orijinal detandör ile, kolay ve güvenli
açma-kapama-kavrama sıstemi, ileri teknolojinin gereği
olup, yalnızca Aygaz tüplerinde kullanılmaktadır.
Aygaz'ın yıllardır uyguladığı bu sistem'in (Snap-on) yanı
sıra, gümüş tüplerimizin biçimi ve rengi de çeşitli isimler
altında taklit edilmektedir.
Aygaz"Sorumluluğunu bilen marka'
İŞTE AYGAZ GÜVENCESİ!
Çift Emniyet Sistemi
Aygaz tüpleri tüm kontrollerden geçen, otomatik kilitli ve
tam güvenli valfe sahiptir ve TSE belgelidir.
Aygaz tüpleri ile kullanılan TSE belgeli detandörlerde,
kolay ve emniyetli açma-kapama-kavrama sistemi bulun-
maktadır.
Tam Dolum Güvencesi
Aygaz tüplerinin gaz miktan tamdır. Ekonomiktir.
Aygaz Amblemli Mavi Mühür Kapak
Mavi mühür kapak, gümüş tiipün tüm kontrollerden geçti-
ğini, ikmal ve bakım güvencesini, Aygaz'ın gücünü, üs-
tünlüğünü gösterir.
Yetkili Aygaz Bayii Güvencesi
Yetkili Aygaz Bayii, tüpleri özel nakliye. araçlan ile taşır.
Evinizde, işyerinizde kontrolünü yaparak cihazlanruza takar.
Değerli dostunuz Aygaz tüpünüzü mutlaka Yetküi Aygaz
Bayü'nden alın. Aygaz amblemli mavi mühür kapağı
gözünüzün önünde açtınn.
Hayatınız tehlikeye girmesin, bütçeniz
zarar görmesin!
EDtP FMtL ÖYMEN
LONDRA — Kimi toplum, ay-
dınlannı nereye koyacağını bile-
mez. Anıtını diker, kitaplannı ku-
şaktan kuşağa geçirtir. Kimi top-
lum, aydınını hapse koyar, ora-
da unutur ya da vatanından ka-
çırtır. Kimi toplum da aydını ol-
duğunu kabul etmez. Aydınlan
da kabul etmezler. Ingilizler bu
takımdan.
Bu yassı adada aydın olduğu-
nu söylemek, "Ben Fnuuuun"
demek gibi bir şey. O kadar ki ba-
zı yabana aydınlar, tngiliz aydın-
lanyla tamşmak istedikleri za-
man, büyük sorun çıkar ortaya:
Aydın diyc ortaya kimi çıkaracak-
lar?
Ingilizler iyi teknisyen, iyi tek-
nokrat olurlar, ama aydın ola-
mazlar. Ülkenin havası, suyu,
kültürii uygun değildir aydın ol-
maya. Bu, büyük ölçüde suyun
karşı kıyısındaki Fransızlara na-
nik yapmak için böyle. Çünkü In-
gütder, Fransa'yı hem sürekli ktt-
çük görürler, alay ederler, hem de
onunla asık atmaya çaiışırlar. Us-
telik beceremezler de.
tngiltere'de fikir adamı olmak
dudak büküJüp hafıfe almacak bir
iş. Fransa'da aydın olmak bir me-
ziyet. Baska ülkede yasasalar o ül-
kenin aydını olacak kadar kültür-
lü ve fikir üreten az sayıdaki tn-
giliz, kendi ülkelerinde aydın sa-
yümazlar. lngiliz edebiyatında
boy gösteren en belli başü aydın
Hamlet'ti. O da her halde deliy-
di zaten. Anasımn, kayınpederi-
nin, sevgilisinin, onun babasının
ve kardeşinin ölümlerine neden
oldu. Edebiyattaki diğer kahra-
manlann aydınbk ile o kadar il-
gileri yoktur.
ingÜiz düşünürleri dahi pratik-
liği öne çıkartan görüşler savunur-
lar. Alman ve Fransız felsefecile-
rin "soynt" kavramlan Ingilizler
için alay konusudur.
"Aydın, sosis gördn mfi akhna
Pfcasso geMr" ya da "Aydm, döa-
yada kadmdan daha ttsjnç bir jey
oldngmna sanan adandır" gibi
küçük görücü ifadder, kafa caiış-
tınp fikir uretmeye karşı duyulan
nefretin işareti. Ama Ingilizler,
pratik zekâya şapka cıkartır: Her
fikir işe yaramalı, pratik bir ya-
ran olmalı. Bugün de Başbakan
Thatcher, üniversitelerin fikir ve
bilim üretmekten çok, sanayiye
yardımcı ounasını, sanayinin so-
runlanm çözmesini isterken yine
aynı ilkeden hareket ediyor: Fik-
ri, fikir için üretmek gerekmez, fi-
kir işe yaramah. Yaramazsa atın
gitsin.
Bu neden böyle? Neden en mü-
tevazı toplumlar bile aydınlan ile
övünürken tngilizler utamyor? tn-
giliz aklı, daima orta yola, uzlaş-
ma, itidal ve dengeye calışır. Ay-
dm ise karşı görüş getirir, tartışır,
icabında pratik olmayan, işe ya-
ramayan fikir cimnastiği yapar.
Oysa lngiliz'e göre bu, vakit kay-
bıdır. Onun için de aydın, para-
zittir, yabancı ve hele Fransızdır;
anlaşilmaz fıkirlerle insanın kafa-
sını kanştmr. Onun için eğer cid-
den varsa, gerçek tngiliz aydınlan
kirnliklerini surekli gizlemek zo-
runda. "Avrnpalı" damgası ye-
memek için.