Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DM-RÖPORTAJ 19 HAZÎRAN1990
V Ğ V R M U M C UKAZIM KARABEKIR ANLATIYOR
MustafaKemal'leKâzım Karabekir arasındafıkir ayrıhğı, din konusunda iyice açığa çıkar
Atatürk:Dinadamınanegerekvar?-ıo—
Karabekir, gelişen yeni koşul-
lardan ve oluşan ortamdan iyice
kuşkulanmıştır. Din konusunda
çıkan tartışmalar Karabekir'i
adım adım M. Kemal'den uzak-
laştırmaktadır.
Şark Cephesi Kornutanı, Bolşe-
vikliğin de din karşıtı düşunce sa-
hiplerinin de Ingilizlerce kışkır-
tıldığı kanısındadır.
Karabekir, bugün muze olarak
kullamlan Ankara Garı'ndaki
Özel Kalem Müdürluğu'ne uğrar.
Odaya girdiğinde Tevfik Rüştü
Bey, "Ben kanaatimi Meclis kiır-
süsünden de hajkınnm, kimseden
korkmam" dıye konuşmaktadır.
Karabekir sorar:
"Nedir o kanaat?"
Mahmut Esat (Bozkurt) yanıt
verir:
"tslamlıgın terakkiye mani ol-
dugu kanaali.. Islam kaldıkça >u-
zümu/e kimsenin bakamayacağı
kanaati... 32
Karabekir, anılanmn bu bölu-
müne şunları yazar:
"Mustafa Kemal Paşa'yı bu se-
fer de kiralerin nerelere gotürmek
blediği gorulu>ordu."
Söyleşı başlamıştır, Karabekir,
tslamlığın gelişmeye engel olduğu
yolundaki duşuncelerin Avrupalı
diplomatlar tarafından ortaya
atıldığını söyler. Bu yorumunun
tartışılabileceğıni de anlatır.
Ve devarn eder:
"...Munakaşaya tahammiilu ol-
mavan bir mesele varsa o da din
degiştinne gaj retidir. Beace İsJam
kalırsak mahvolmayız. BilakLs ya-
şanz. Hem de yakın tarihlerdeki
misafleri gibi itibar gorerek yaşa-
nz, fakat din değiştirme ojunu ile
birliğimizi >e selabatimizi kırarak
bizi mahvedebilirier."
Tartışmaya Fethi Okyar da ka-
tılır. Okyar, Karabekir'in "Müta-
hakkim bir eda" diye tanımladı-
ğı biçimde şunları söyler:
"Evel Karabekir, Tiirkler İslam-
lıgı kabul etliklerinden bovle geri
kaldılar ve Islam kaldıkça da bu
halde kalmaya mahkümlar."
Karabekir, bu tartışmanın na-
sıl sonuçlandığını amlannda şöyle
anlatır:
"Gazi riyaset yerinde, Fethi Bey
onun solundaydı. Ben de kapıdan
girince hemen onun soluna otur-
muştum. Fethi Bey, son olarak ba-
na kesin cevap verince ben de ba-
şımı sa|a cevirerek ona veaynı za-
manda Gazi'jt hitaba başladım:
—Önce Turkier tslam dinini
kâbuJ etrneleı ı sayesindedir ki Bi-
zans tmparatorluğu'nu ortadan
kaldırdılar ve bize bugunku hâkim
vaziyetı verdiklerini, aksı halde Bi-
zans medeniyeti ve dini içinde
Kayseri Rumları halinde kalaca-
ğımızı anlattım.
Sonra da:
—Bu bayağı fikri şiddetle red-
dederim. Geri kalmakhğımıza
amil olan şey bır değıldir. Futu-
hatlık, temsil kudretini gösterme-
mek, Avrupa'nın ilim ve fen cep-
hesiyle temassızlık.. gibi mühim
sebeplerdir. Aynı yanlışlıkları ya-
pan Hıristiyan devletlerinin de yı-
kılıp gittiğini bilmez değilsiniz. Bu
zelzelenin haklı sebeplerıni araş-
tırmayıp onu gulünç bir sebebe
bağlamak kadar bu 'lslamlık te-
rakkiye manidir' fikrini garip bü-
lurum. Bu bayağı ve tehlikelı fik-
rin aramızda da ilmi münakaşa-
ya tahammül edemeyecek kadar
taraftar bulmasından da çok mu-
teessir oldum.
Fakat ben de iddia ediyorum ki
Türk milleti ne dinsiz olur, ne Hı-
ristiyan olur. Hakikat budur. Bir
milletin asırlardan beri en mukad-
des duygularını bir hamlede ata-
bileceğinize inanışınız objektif bir
goruş değil; hülyanızdır. Boyle bir
harekete cüret memleketimizde
kanlı bir istibdatla başlar ve Istik-
lal Harbi'nin samimi bırliğini de
birbirine katar. Nerede ve nasıl ka-
rar kılınacağını da kestiremesek
biie milli bir dram olacağından
şuphe etmeliyiz.
M. Kemal Paşa'ya hitaben söz-
lerime şoyle devam ettim:
—Paşam, maddi cephemiz za-
ten zayıftır. Guvenebileceğimiz
manevi cephemizi de duşmanları-
mızın yalnızhk propagandasına
kurban edersek dayanabilece|imiz
nemız kalır? Bizi silah kuvvetiyle
parçalayamayan duşmanlarımız,
görüyorum ki artık fikir kuvvetiy-
le mahvedeceklerdir. Siz millete
karşı bizi bu hale getiren gailenin
istibdat olduğunu, zaferden son-
ra milletin tamamıyle iradesine sa-
hip olarak yuruyeceğini, millet
kürsusunden dahi defalarca hay-
kırdınız. Millet Meclisi'ni tekbir-
ler ve selalar arasında açtınız. ls-
lamlığın en buyuk din olduğunu
hutbelerle de ılan ettiniz. Şimdi ne
yuzle ve ne hakla bir kanlı mace-
raya atılacağız?
M. Kemal Paşa sozumü
keserek:
"Muzakere çok hararetlendi,
burada kesiyorum" dedi.
Ataturk, ertesi gun Karabekir'e
haber vermeden Izmir'e gider.
O gunlerde Başbakan Rauf Bey
ile Ismet Paşa'nın araları açıktır.
Karabekir, Rauf Bey ile Ismet Pa-
şa'yı barıştırmak isterse de bunda
başarı sağlayamaz.
Rauf Bey, başbakanlıktan ayrı-
lır.
M. Kema) Paşa, Rauf Bey'in ye-
rine kimi atayacaktır? Konu, Çan-
kaya'da sofrada gundeme gelir.
M. KemaJ Paşa:
"Başvekâlet münhaldir Fevzi ve
Kâzım Karabekir paşalar ile Alı
Fethi Bey'den birinin başvekil ol-
ması icap ediyor" diye konuyu
açar.
Fevzi ve Kâzım paşalar, askcr
kalmak istediklerini bildirerek "af
buyurulmalannı" isterler. Fethi
Bey de kendisinde başbakan ola-
cak nitelikleri görmediğini belir-
terek "Aczimi itiraf ederim" der.
M. Kemal Paşa Fevzi Paşa'nın
özürünu kabul eder. Ya Karabe-
kir'in ya Fethi Bey'in başbakan ol-
ması gerektiğıni söyler. Fethi Bey,
"Başvekîleti idare edemem, aczi-
mi lekrar ederim" diyerek yeniden
özür diler.
M. Kemal Paşa ısrarlıdır:
"O ııalde Kâzım Karabekir Pa-
şa başvekâleti kabul etmelidir" di-
yerek tartışmayı noktalar.
Ertesi gün yemekte buluşulur.
M. Kemal Paşa eski göruşünde di-
renir, ya Fethi Bey başbakan ol-
malıdır ya Karabekir.
Fethi Bey yeniden özür diler, bu
gorevı yapamayacağını bildirir. M.
Kemal Paşa "O halde" der:
"Başvekil Kâzım Karabekir'dir:'
Karabekir teşekkur eder ve M.
Kemal Paşa ile yalnız konuşmak
istediğini soyier.
Baş başa kalınca M. Kemal,
Karabekir'den önce söze başlar:
"Karabekir, şunu önce söyleye-
>im; eğer ben sivasetten çekilirsem
yerime Fevzi Paşa'yı geçirırinı.
Şimdi sen mütalaanı söyle baka-
yım."
Karabekir, olayın sonrasını şoy-
le anlatıyor:
hangısini kabul ettiğinizi tespit et-
tikten sonra başvekilinizi secme-
nizi rica ederim.
18 temmuzda istasyon binasın-
daki tartışmalanmız malumunuz-
dur. Şimdiye kadar defalarca söy-
lediğim fikirlerimi bir daha hula-
sa ediyorum:
Ben, milli istiklalimiz gibi mil-
li hürri)etimizi de en mukaddes
bir gaye tanırım. Bunun için me-
deni hedeflerimizde sürat fakat ic-
ü'mai gayelerimizde tekamül taraf-
tanyım. Hiçbir sebep ve bahane
ile halkı tazyike ve idarevi isribda-
da çevirmeye taraftar degilim. Ne
Fethi Be> ve arkadaşlannın ve ne
de bilafet ve sallanatın herhangi
bir tarzda yeniden bir elde toplan-
masına taraftar olanlann fikrin-
bildiririm. Senin şartlann çok
ağtr. Fethi Bey daha müsait fikir-
de.
Ben:
—O halde beni affedersiniz.
M. Kemal Paşa
—Haydi arkadaşlann yanına
gidelim... dedi.
Bizi merakla gozieyen heyetin
yanına gelince şunu söyledüer
—Karabekir de kabul etmıyor.
Şu halde Fethi Bey'le araları nda
kura çekeceğun kim çıkarsa o
itiraz etmeden hükümet reisliğini
kabul eder. Haydi bakalım hepi-
niz dışarı çıkın, yalnız Müdafaı
Milliye Vekili Kâzım Paşa (özalp)
bana yardım için benimle kalsın.
Balkonumsu yere çıkınca Fevzi
Paşa'ya sordan:
zatıalinize ait bir mesele kalır. Bir
hafta önce hükumet reisliği ve Er-
kânı Harbiye Reisliği meseleleri-
ni hallettığinize göre dünden beri
bu komedya nedir?" diye sordu-
ğunu; Fevzi Paşa'nın da "Benden
bahis etmesi ağzınızı aramak için
olacak. Aramızdaki münasebetin
derecesini anlamak istiyor. Senin
başvekâlete tayinini de yine fikri-
ni anlamak için ortaya attı
zannediyorum" karşılığmı verdi-
ğini anlatıyor.
Bir sıire sonra M. KemaJ "Ku-
ra çektik, Fethi Bey çıktı, müba-
rek olsun"der. (32)
Başbakan Fethi Bey'dir. (34)
İkinci Meclis toplanıyor
Karabekir, anılannın bundan
sit olnndu. M. Kemal Paşa, ken-
dini bağrına basan ve başına ka-
dar da çıkaran Erzurum Kongre-
si'nin topJanmasında fikir ve eme-
| i olmadıgından onu en lehlikeli
ve karanlık giinferde toplayan ve
himaye edenleri ve topyekûn aza-
lannı kuçültuyor ve Sıvas Kong-
resi ve azalannı da kendisini işin
içinden sıyırarak Amerikan
mandası Utediler di>e lekeliyordu.
Bu surette butun İsliklâl Harbi-
nin fikir ve iş banisi olarak orta-
da yalnız kendisini bırakıyordu.
Halbuki, kazanılan zaferierde
ve erişilen Turkun kurtuluş bay-
ramında derece derece berkesin
hissesi vardı. Ve herkes gördügu
hizmet derecesinde sevinmek ve
övünmekte haklı idi. Bu hakikat-
Mustafa
Kemal'le Kâzım
Karabekir arasındaki
karşıthk, özelükle
din konusunda
kendini
göstermektedir.
Heyet-i îlmiye
şerefine Türk
Ocağı'nda verilen çay
ziyafetinde
Karabekir Atatürk'e
şöyle der: 'Devlet
reisi sıfatıyla din
işlerini
kurcalamakhğınızın
içerde ve dışarıdaki
tesirleri çok
zararımızaolur. Işi
alakadar makamlara
bırakmalı. Yüksek
ilim adamlarıımzdan
mürekkep bir heyet
toplanmalı ve
bunların kararına
göre tefsir mi tercüme
mi yapmak uygundur
kararverilmeli.
Buradaki heyetten,
vicdani olan din
bahsinden değil ilim
cephesinden istifade
hayırlıolur. Devlet
otoritesini bu yolda
yıpratmaktansa milli
kalkınmaya
hasretmek daha
hayırlı olur.
M
ustafa
Kemal'in yanıtı
oldukçaserttir:
'Evet Karabekir'
der,'Arap oğlunun
yavelerini Türk
oğullarına
öğretmek için
Kuran'ı Türkçeye
tercüme
ettireceğim. Ve
böylece de
okutacağım,taki
budalalık edip de
aldanmakta devam
etsinler...'
ışin bir heyeti
ilmiye huzurunda
berbat bir şekle
döndüğünü gören
Hamdullah Suphi
ve Ruşen Eşref,
'Paşam, çay hazır,
herkes sizi
bekliyor' diyerek
bahsi kapatırlar.
.ustafa
Kemal Paşa,
'Başvekâlet
münhaldir. Fevzi
ve Kâzım
Karabekir Paşalar
ile Ali Fethi
Bey'den birinin
başvekil olması
icap ediyor' diye
konuyu açar. Fevzi
ve Kâzım Paşalar
asker kalmak
istediklerini
bildirerek 'af
buyurulmalarını'
isterler. Fethi Bey
de kendisinde
başbakan olacak
nitelikleri
görmediğini
belirterek 'Aczimi
itiraf ederim'der.
Mustafa Ke'mal
Fevzi Paşa'nın
özrünü kabul eder.
R.arabekir'in
başbakanlığı kabul
etmemesi üzerine
Mustafa Kemal
şöyle der: 'Fethi
Bey'le Karabekir
arasında kura
çekeceğim. Kim
çıkarsa o itiraz
etmeden hükümet
reisliğini kabul
eder. Haydi
bakalım hepiniz
dışarı çıkm.'
Kâzım Karabekir,
kendisiyle birlikte
dışarı çıkan Fevzi
Paşa'ya sorar:
'Dünden beri bu
komedya nedir?'
Fevzi Paşa bu
soruyu da şöyle
yanıtlar: *Benden
bahsetmesi
ağzınızı aramak
için olacak.
Aramızdaki
münasebetin
derecesini anlamak
istiyor.'
B
Mustafa Kemal'in Rauf Bey'den boşalan başbakanlık için düşündüğü isimlerden biri de Fevzi Paşa'dır. Mustafa Kemal, Kâ-
zım Karabekir'e 'Şunu bilmeni isterim, eğer ben sivasetten çekilirsem yerime Fevzi Paşa'yı geçiririm' demiştir. Fevzi Paşa
ise asker kalmak istemekte, başbakanhgın insanın 'diişürülmek' için getirildigi bir makam olduğunu düşünmektedir. Mare-
şalin başbakanlık için kafasındaki isim tsmet tnöntt'dür.
4r süre sonra
Mustafa Kemal
odadan çıkar ve
'Kura çektik, Fethi
Bey çıktı.
Mübarek olsun'
der. Başbakan
Fethi Bey'dir.
Karabekir bu olayı şoyle yo-
rumlar:
"M. Kemal Paşa'nın üzerimdeki
ısrannda samimi olması ancak 18
temmuzda teşkilatı esasiye muna-
kaşasında ileri surulen fikir kar-
şısındaki (Meclisin muhafazakâr-
lardan degil uzmanlardan oluş-
ması dnerisi) mulalaalanmı kabul
elmesivle anlaşılabilirdi. Aksi hal-
de benim hükumet reisliğim hır-
sıjla o lehlikeli >ola atılacağımı
sanarak teklifi yapmış oluyordu.
Bunun için kendilerine şu tek-
lifi yaptım:
— Paşam, kati karannızı verme-
den once Fethi Bey'in benim 18
temmuzdaki mutalaalarımızı du-
şünmeniz için b , karan yarın ak-
şam vermenizi rica ederim.
"Benim aklıma hiç de M. Ke-
mal Paşa'ya çekilmesini leklif et-
mek gelmemişti. Onua bu sozii-
ne gore boyle bir teklifin önlen-
diğini anladım. tster istemez bu
meseleji de goruşmek zanıri oldu.
Mütalaamı şoyle özetledim:
—Eğer vaktiyle söylediklerini-
ze ve Millet Meclisi kursusünden
dahi beyanatınıza ve Millet Mec-
lisi azalannın bazılannın bu hu-
sustaki tekiiflerine karşı fzmir'de
verdiğiniz cevaba gore çekilmek
kararında ıseniz milleti kararında
serbest bırakmanızı şerefli tarihi-
niz için de sızden rica ederim.
Yok; başvekilinizi tayin husu-
sundaki kararına göre çekilmeye-
cekseniz benimle Fethi Bey şahıs-
larından önce fikirlerimizden
de degilim.
Benimle aynı dıişüncede oJan ve
yuksek ihtisası olan ve benimle
aynı hız ve aynı intizamla çalış-
mak kudretinde olan arkadaşlar-
dan yeni bir kabine yapanm.
Esaslı bir program da tertip ettik-
ten sonra el ve fikir birliği ile sa-
mimi çalışınz. Ancak bu şartlar
altında Teşkilatı Esasiye ile kayıtiı
olan vazifemi ifa edebilecegimi
iimit ederim.
Mustafa Kemal Paşa:
—Eski kabine arkadaşları ye-
rinde kalmalıdır. Çünkü bunları
ben başka turlü memnun ede-
mem. Programa gelince: Istiklal
Harbi'nde olüuğu gibi ahvale gö-
re yapılmasını lüzumlu gördügü-
nüz işler hakkında fikirlerimi ben
—Paşam hükümet reisliğini siz
neden kabul etmiyorsunuz?
Fevzi Paşa:
—Oraya insanı duşurmek için
getirir de ondan... (...) Siz hüku-
met reisliğini istemediğinize göre
başka bir arzunuz var mı?
Ben:
—Eğer siz hükümet reisliğini
kabul ederseniz, Erkânı Harbiye
Umumiye Reisliğini isterim..
Karabekir, Fevzi Paşa'ya niçin
genelkurmay başkanlığını istedi-
ğini anlatır.
Fevzi Paşa, Karabekir'e başba-
kanlık için tsmet Paşa'yı önerdi-
ğini söyler.
Karabekir:
"Makamınızın vazifesi daha da
ağırlaşacaktır demeklır. Bu tabii
sonraki bölümunde 17 ağustos gu-
nü, parti grubunun toplandığını,
toplantıda (Erzurum Kongresi
esas degildin bu, Balıltesır Kong-
resi gibi bir şeydir. Esas Sıvas
Kongresi'dir, fakat burada muha-
lifler Amerikan mandası isledi-
ler...) gibi konuşmalar vapıldığın-
dan yakınır ve içine süruklendiği
duş kırıklıkları içinde bu toplan-
tıyı şöyle anlatır:
"«Ne söjienirse söylensin alkbj-
lamaya hazır olanlann başında ye-
ni Meclise secilen bıilun karargâh
heyetiylr hazıra konmuş devletli-
ler vardı. Yeni Turk devletinin
kuvvelli temeli alılacağına. haki-
katlere ve hadiselcrin yetiştirdiği
şahsiyetlere karşı vurulan bu tah-
rip kazması coşkun alkışlarla te-
leri ve yüksek fikir ve kaabiliyet-
leri ile milli şahsiyet olmuş buln-
nan kimseleri millete ve cibana
gostermek ve bu surette yeni dev-
letin bunyesinde haklı olarak on-
lara karşı sevgi ve saygı uyandır-
mak ve bu suretle birlakım ture-
dikre, dalkavuklara meydanı acık
bırakmamak vazifesi birinci dere-
cede milli ve askeri baş olarak tu-
tulmuş M. Kemal Paşa'ya düşü-
yordu. Bu onun larihi (..) borcu
idi. Bu borcu odemekle o, millet
ve tarih karsısında daha da yük-
selecek ve insanlıgın da en büyük
payesini alacaktı.
Y'azık ki Mustafa Kemal Paşa,
bunu yapmadı. Ve hatta tersini
yaptı. Kendisini en yuksek ma-
kamdan mahrum et'tigi kadar fe-
dakâr ve feragatkâr arkadaşlann-.
da da daima artân ıstıraplar ya-
rattı..."
Karabekir, M. Kemal Paşa'nın
tkinci Meclisi açarken yaptığı ko-
nuşmada edinilen başarılann
"medeniyete dogru bir yol açtıgı-
nı" soylediğıni aulattıktan sonra
"yeni yolun açılış merasiminin ne
zaman ve ne tarzda olacağını
merakla" beklediklerini yazarak
anılarını şöyle sürdüruyor:
"18 temmuzda tslamlığın terak-
kiye mani olduğunu haykıran Fet-
hi Bey ve arkadaşlan bu maniayı
nasıl ve ne zaman kaldıracaklar-
dı? Hükümet programı ile mi?
Yoksa Gazi'nin herhangi bir ham-
lesiyle mi?
Bu bekleyiş uzun sıirmedi. He-
men bu akşam (14 ağustos) heye-
ti ilmiye şerefine Turk Ocağı'nda
verilen çay ziyafetinde ilk tehlikdi
bamie göriindu.
Şöyle ki:
Ziyafete M. Kemal Paşa da bea
de davet edilmiştik. Vekillerdea
kimse yoktu. Hayli gec gelen M.
Kemal Paşa heyeti ilmiyenin şim-
diye kadarki mesaisi ile ilgili gö-
runmeyerek "Kuranı Türkçeye ay-
nen tercüme ettirmek" arzusuaa
ortaya atlı.
Bu arzusunu ve hatta micbir
oten sebebini başka muhirlenie de
söylemiş olacaklar ki o gunlerde
bana Şeriye Vekili Konya Meb«-
so Hoca Vetabi Efendi vesair sö-
züne inandığım bazı zatlar şu ma-
lumatı vermişlerdi:
(Gazı, Kuranı Kerim'i bazı ts-
lamlık aleyhtarı züppelerc tercü-
me ettirmek arzusundadır. Sonra
da Kuran'ın Arapca okunmasını
namazda dahi men ederek bu ter-
cümeyi okutacak. O züppelerle de
işi alaya boğarak akünca Kuran'ı
da tslamlığı da kaldıracaktır. Et-
rafında böyle bir muhit kendisini
bu tehlikeli yola suriiklüyor).
Bazı yeni simalardan da bahset-
tikleri gibi bu akşam da bu fikrc
mumaşaat eden (beraber olan) ba-
zı kimseler gorunce bu tehlikeli
yolu önlemek için M. Kemal Pa-
şa'ya şöyle cevap verdim:
—Devlet reisi sıfatıyla din işle-
rini kurcalamaklığmızın içeride ve
dışarıdaki tesirleri çok zaranmı-
za olur. tşi alakadar makamlara
bırakmalı. Fakat rastgele, şunun
bunun içinden çıkabileceği basit
bir iş olmadığı gibi kötü politika
zihniyetinin de işe karışabileceği
gözönunde tutularak içlerinde
Arapçaya ve dini bilgilere de hak-
kıyla vakıf değerli şahsiyetferin de
bulunacağı yüksek ilim adamlan-
mızdan mürekkep bir heyet top-
lanmaiı ve bunların karanna gö-
re tefsir mi, tercüme mi yapmak
muvafıktır? Ona göre bunları ha-
rekete geçirmelidir.
—Din adamlarına ne lüzum
var? Dinlerin tarihi malumdur.
Doğrudan doğruya tercüme etti-
rilmeli... gibi bazı hoşa giden bir
fikir ortaya atılınca buna karşı
şöyle konuştum:
—ıMusternlekeieri Islam haJkıy-
la dolu olan bu milletler kendi si-
yasi çıkarlarına göre Kuran'ı dil-
İerine tercüme ettirmişlerdir. Islam
dinine ve Arap diline hakkıyla va-
kıf kimselerin bulunamayacağı
herhangi bir heyet bu tercümeyi,
mesela, Fransızcadan da yapabi-
lir. Fakat bence burada Maarif
programımızı tespit etmek için
toplanmış bulunan bu yüksek he-
yetten vicdani olan din bahiinden
değil ilim cephesinden istifade ha-
yırlı olur. Kuranın yapılmış tefsir-
İeri var. Lazımsa yenisini de ya-
parlar. Devlet otoritesini bu yol-
da yıpratmaktansa milli kalkın-
maya hasretmek daha hayırlı olur.
M. Kemal Paşa, beyanalıma
karşı hiddetle biitıin zamirierini
(içyıizunu) ortaya attı:
—Evet Karabekir, Arap oğlu-
nun yavelerini Turk oğullanna öğ-
retmek için Kuranı Türkçeye ter-
cüme ettireceğim. Ve böylece de
okutacağım, ta ki budalalık edip
de aldanmakta devam etsinler...
İşin bir heyeti ilmiye huzurnn-
da berbat bir şekle döndüğnnü
gören Hamdullah Suphi ve Ruşen
Eşref:
—Paşam, çay hazır, herkes sof-
rada sizi bekliyor... diyerek bahsi
kapattılar.
Bizler de hususi masadan kal-
karak sofraya oturduk ve yedik iç-
tik. Fakat heyeti ilmiyenin bötun
azalan müteessir gönınuvordu.
Şüphe yok ki, yakın gunlere ka-
dar Kuranı ve Peygamberi her yer-
de medhi sena eden ve hatta hut-
be okuyan bir insandan bu sözle-
ri beklemek berkese eza (incinme
duygusu) veriyordu.
Yaru: MUleCl
kte kartardı?
(32) Karabekir'in anUthgı taıHjnnyı
M.Esat Bozkurt. Atatürk Itmlali adlı ki-
tabıoda şöyle doğrular:
•Dink drvkt qktian MrtairieriM kanş-
masuıiB Turk mUfetiaiB fdakH ıcbeM o*-
duganu ileri surmıışlııaı. (...) Geacral
Kanbekir fikrime uabiTetk hâcam H-
ti." Bıukıırt. Esal Mabaıat, Ataltrk tk-
lilali. l l Inkılap Ens. Ya;. 194t, 5. 439.
Karabekir, bu kitabm 213 ve 214.
»)falannda aaUtılan Erzurum Kosgre-
si ile ilgili olaylann dofnı olm.dlfıaı da
y azmakladır.
(33) Fetkl Okju'm auianuda I» tan»-
madan soz edUntiyor. Okyar Fethi, Üç
Devinle Bir Adam, yayıaa kazıriajn
temal KuM>, tst. 19S0 s: 335
(34) Okjv. Rauf Be> kıMacd^c tçlş-
len Bakanı'ydı. M.Esat Bozkari, hca
Rauf Bey hem de Fethi Be> kabiaeieria-
de tktisal Bakanı oiarak gorev yaptı. Kâ-
zım O/alp her iki kabinede de MIUi Sa-
\unm<ı Bakanı'ydı. Her iki hakaoMtto
Dışişlen Bakanı da tsmet Pafa'ydı.
TBMM, donem 1. cift 21, s. 358-362; öö-
utm 2., c: 1, s. «0-42