08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DM-RÖPORTAJ 19 HAZÎRAN1990 V Ğ V R M U M C UKAZIM KARABEKIR ANLATIYOR MustafaKemal'leKâzım Karabekir arasındafıkir ayrıhğı, din konusunda iyice açığa çıkar Atatürk:Dinadamınanegerekvar?-ıo— Karabekir, gelişen yeni koşul- lardan ve oluşan ortamdan iyice kuşkulanmıştır. Din konusunda çıkan tartışmalar Karabekir'i adım adım M. Kemal'den uzak- laştırmaktadır. Şark Cephesi Kornutanı, Bolşe- vikliğin de din karşıtı düşunce sa- hiplerinin de Ingilizlerce kışkır- tıldığı kanısındadır. Karabekir, bugün muze olarak kullamlan Ankara Garı'ndaki Özel Kalem Müdürluğu'ne uğrar. Odaya girdiğinde Tevfik Rüştü Bey, "Ben kanaatimi Meclis kiır- süsünden de hajkınnm, kimseden korkmam" dıye konuşmaktadır. Karabekir sorar: "Nedir o kanaat?" Mahmut Esat (Bozkurt) yanıt verir: "tslamlıgın terakkiye mani ol- dugu kanaali.. Islam kaldıkça >u- zümu/e kimsenin bakamayacağı kanaati... 32 Karabekir, anılanmn bu bölu- müne şunları yazar: "Mustafa Kemal Paşa'yı bu se- fer de kiralerin nerelere gotürmek blediği gorulu>ordu." Söyleşı başlamıştır, Karabekir, tslamlığın gelişmeye engel olduğu yolundaki duşuncelerin Avrupalı diplomatlar tarafından ortaya atıldığını söyler. Bu yorumunun tartışılabileceğıni de anlatır. Ve devarn eder: "...Munakaşaya tahammiilu ol- mavan bir mesele varsa o da din degiştinne gaj retidir. Beace İsJam kalırsak mahvolmayız. BilakLs ya- şanz. Hem de yakın tarihlerdeki misafleri gibi itibar gorerek yaşa- nz, fakat din değiştirme ojunu ile birliğimizi >e selabatimizi kırarak bizi mahvedebilirier." Tartışmaya Fethi Okyar da ka- tılır. Okyar, Karabekir'in "Müta- hakkim bir eda" diye tanımladı- ğı biçimde şunları söyler: "Evel Karabekir, Tiirkler İslam- lıgı kabul etliklerinden bovle geri kaldılar ve Islam kaldıkça da bu halde kalmaya mahkümlar." Karabekir, bu tartışmanın na- sıl sonuçlandığını amlannda şöyle anlatır: "Gazi riyaset yerinde, Fethi Bey onun solundaydı. Ben de kapıdan girince hemen onun soluna otur- muştum. Fethi Bey, son olarak ba- na kesin cevap verince ben de ba- şımı sa|a cevirerek ona veaynı za- manda Gazi'jt hitaba başladım: —Önce Turkier tslam dinini kâbuJ etrneleı ı sayesindedir ki Bi- zans tmparatorluğu'nu ortadan kaldırdılar ve bize bugunku hâkim vaziyetı verdiklerini, aksı halde Bi- zans medeniyeti ve dini içinde Kayseri Rumları halinde kalaca- ğımızı anlattım. Sonra da: —Bu bayağı fikri şiddetle red- dederim. Geri kalmakhğımıza amil olan şey bır değıldir. Futu- hatlık, temsil kudretini gösterme- mek, Avrupa'nın ilim ve fen cep- hesiyle temassızlık.. gibi mühim sebeplerdir. Aynı yanlışlıkları ya- pan Hıristiyan devletlerinin de yı- kılıp gittiğini bilmez değilsiniz. Bu zelzelenin haklı sebeplerıni araş- tırmayıp onu gulünç bir sebebe bağlamak kadar bu 'lslamlık te- rakkiye manidir' fikrini garip bü- lurum. Bu bayağı ve tehlikelı fik- rin aramızda da ilmi münakaşa- ya tahammül edemeyecek kadar taraftar bulmasından da çok mu- teessir oldum. Fakat ben de iddia ediyorum ki Türk milleti ne dinsiz olur, ne Hı- ristiyan olur. Hakikat budur. Bir milletin asırlardan beri en mukad- des duygularını bir hamlede ata- bileceğinize inanışınız objektif bir goruş değil; hülyanızdır. Boyle bir harekete cüret memleketimizde kanlı bir istibdatla başlar ve Istik- lal Harbi'nin samimi bırliğini de birbirine katar. Nerede ve nasıl ka- rar kılınacağını da kestiremesek biie milli bir dram olacağından şuphe etmeliyiz. M. Kemal Paşa'ya hitaben söz- lerime şoyle devam ettim: —Paşam, maddi cephemiz za- ten zayıftır. Guvenebileceğimiz manevi cephemizi de duşmanları- mızın yalnızhk propagandasına kurban edersek dayanabilece|imiz nemız kalır? Bizi silah kuvvetiyle parçalayamayan duşmanlarımız, görüyorum ki artık fikir kuvvetiy- le mahvedeceklerdir. Siz millete karşı bizi bu hale getiren gailenin istibdat olduğunu, zaferden son- ra milletin tamamıyle iradesine sa- hip olarak yuruyeceğini, millet kürsusunden dahi defalarca hay- kırdınız. Millet Meclisi'ni tekbir- ler ve selalar arasında açtınız. ls- lamlığın en buyuk din olduğunu hutbelerle de ılan ettiniz. Şimdi ne yuzle ve ne hakla bir kanlı mace- raya atılacağız? M. Kemal Paşa sozumü keserek: "Muzakere çok hararetlendi, burada kesiyorum" dedi. Ataturk, ertesi gun Karabekir'e haber vermeden Izmir'e gider. O gunlerde Başbakan Rauf Bey ile Ismet Paşa'nın araları açıktır. Karabekir, Rauf Bey ile Ismet Pa- şa'yı barıştırmak isterse de bunda başarı sağlayamaz. Rauf Bey, başbakanlıktan ayrı- lır. M. Kema) Paşa, Rauf Bey'in ye- rine kimi atayacaktır? Konu, Çan- kaya'da sofrada gundeme gelir. M. KemaJ Paşa: "Başvekâlet münhaldir Fevzi ve Kâzım Karabekir paşalar ile Alı Fethi Bey'den birinin başvekil ol- ması icap ediyor" diye konuyu açar. Fevzi ve Kâzım paşalar, askcr kalmak istediklerini bildirerek "af buyurulmalannı" isterler. Fethi Bey de kendisinde başbakan ola- cak nitelikleri görmediğini belir- terek "Aczimi itiraf ederim" der. M. Kemal Paşa Fevzi Paşa'nın özürünu kabul eder. Ya Karabe- kir'in ya Fethi Bey'in başbakan ol- ması gerektiğıni söyler. Fethi Bey, "Başvekîleti idare edemem, aczi- mi lekrar ederim" diyerek yeniden özür diler. M. Kemal Paşa ısrarlıdır: "O ııalde Kâzım Karabekir Pa- şa başvekâleti kabul etmelidir" di- yerek tartışmayı noktalar. Ertesi gün yemekte buluşulur. M. Kemal Paşa eski göruşünde di- renir, ya Fethi Bey başbakan ol- malıdır ya Karabekir. Fethi Bey yeniden özür diler, bu gorevı yapamayacağını bildirir. M. Kemal Paşa "O halde" der: "Başvekil Kâzım Karabekir'dir:' Karabekir teşekkur eder ve M. Kemal Paşa ile yalnız konuşmak istediğini soyier. Baş başa kalınca M. Kemal, Karabekir'den önce söze başlar: "Karabekir, şunu önce söyleye- >im; eğer ben sivasetten çekilirsem yerime Fevzi Paşa'yı geçirırinı. Şimdi sen mütalaanı söyle baka- yım." Karabekir, olayın sonrasını şoy- le anlatıyor: hangısini kabul ettiğinizi tespit et- tikten sonra başvekilinizi secme- nizi rica ederim. 18 temmuzda istasyon binasın- daki tartışmalanmız malumunuz- dur. Şimdiye kadar defalarca söy- lediğim fikirlerimi bir daha hula- sa ediyorum: Ben, milli istiklalimiz gibi mil- li hürri)etimizi de en mukaddes bir gaye tanırım. Bunun için me- deni hedeflerimizde sürat fakat ic- ü'mai gayelerimizde tekamül taraf- tanyım. Hiçbir sebep ve bahane ile halkı tazyike ve idarevi isribda- da çevirmeye taraftar degilim. Ne Fethi Be> ve arkadaşlannın ve ne de bilafet ve sallanatın herhangi bir tarzda yeniden bir elde toplan- masına taraftar olanlann fikrin- bildiririm. Senin şartlann çok ağtr. Fethi Bey daha müsait fikir- de. Ben: —O halde beni affedersiniz. M. Kemal Paşa —Haydi arkadaşlann yanına gidelim... dedi. Bizi merakla gozieyen heyetin yanına gelince şunu söyledüer —Karabekir de kabul etmıyor. Şu halde Fethi Bey'le araları nda kura çekeceğun kim çıkarsa o itiraz etmeden hükümet reisliğini kabul eder. Haydi bakalım hepi- niz dışarı çıkın, yalnız Müdafaı Milliye Vekili Kâzım Paşa (özalp) bana yardım için benimle kalsın. Balkonumsu yere çıkınca Fevzi Paşa'ya sordan: zatıalinize ait bir mesele kalır. Bir hafta önce hükumet reisliği ve Er- kânı Harbiye Reisliği meseleleri- ni hallettığinize göre dünden beri bu komedya nedir?" diye sordu- ğunu; Fevzi Paşa'nın da "Benden bahis etmesi ağzınızı aramak için olacak. Aramızdaki münasebetin derecesini anlamak istiyor. Senin başvekâlete tayinini de yine fikri- ni anlamak için ortaya attı zannediyorum" karşılığmı verdi- ğini anlatıyor. Bir sıire sonra M. KemaJ "Ku- ra çektik, Fethi Bey çıktı, müba- rek olsun"der. (32) Başbakan Fethi Bey'dir. (34) İkinci Meclis toplanıyor Karabekir, anılannın bundan sit olnndu. M. Kemal Paşa, ken- dini bağrına basan ve başına ka- dar da çıkaran Erzurum Kongre- si'nin topJanmasında fikir ve eme- | i olmadıgından onu en lehlikeli ve karanlık giinferde toplayan ve himaye edenleri ve topyekûn aza- lannı kuçültuyor ve Sıvas Kong- resi ve azalannı da kendisini işin içinden sıyırarak Amerikan mandası Utediler di>e lekeliyordu. Bu surette butun İsliklâl Harbi- nin fikir ve iş banisi olarak orta- da yalnız kendisini bırakıyordu. Halbuki, kazanılan zaferierde ve erişilen Turkun kurtuluş bay- ramında derece derece berkesin hissesi vardı. Ve herkes gördügu hizmet derecesinde sevinmek ve övünmekte haklı idi. Bu hakikat- Mustafa Kemal'le Kâzım Karabekir arasındaki karşıthk, özelükle din konusunda kendini göstermektedir. Heyet-i îlmiye şerefine Türk Ocağı'nda verilen çay ziyafetinde Karabekir Atatürk'e şöyle der: 'Devlet reisi sıfatıyla din işlerini kurcalamakhğınızın içerde ve dışarıdaki tesirleri çok zararımızaolur. Işi alakadar makamlara bırakmalı. Yüksek ilim adamlarıımzdan mürekkep bir heyet toplanmalı ve bunların kararına göre tefsir mi tercüme mi yapmak uygundur kararverilmeli. Buradaki heyetten, vicdani olan din bahsinden değil ilim cephesinden istifade hayırlıolur. Devlet otoritesini bu yolda yıpratmaktansa milli kalkınmaya hasretmek daha hayırlı olur. M ustafa Kemal'in yanıtı oldukçaserttir: 'Evet Karabekir' der,'Arap oğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kuran'ı Türkçeye tercüme ettireceğim. Ve böylece de okutacağım,taki budalalık edip de aldanmakta devam etsinler...' ışin bir heyeti ilmiye huzurunda berbat bir şekle döndüğünü gören Hamdullah Suphi ve Ruşen Eşref, 'Paşam, çay hazır, herkes sizi bekliyor' diyerek bahsi kapatırlar. .ustafa Kemal Paşa, 'Başvekâlet münhaldir. Fevzi ve Kâzım Karabekir Paşalar ile Ali Fethi Bey'den birinin başvekil olması icap ediyor' diye konuyu açar. Fevzi ve Kâzım Paşalar asker kalmak istediklerini bildirerek 'af buyurulmalarını' isterler. Fethi Bey de kendisinde başbakan olacak nitelikleri görmediğini belirterek 'Aczimi itiraf ederim'der. Mustafa Ke'mal Fevzi Paşa'nın özrünü kabul eder. R.arabekir'in başbakanlığı kabul etmemesi üzerine Mustafa Kemal şöyle der: 'Fethi Bey'le Karabekir arasında kura çekeceğim. Kim çıkarsa o itiraz etmeden hükümet reisliğini kabul eder. Haydi bakalım hepiniz dışarı çıkm.' Kâzım Karabekir, kendisiyle birlikte dışarı çıkan Fevzi Paşa'ya sorar: 'Dünden beri bu komedya nedir?' Fevzi Paşa bu soruyu da şöyle yanıtlar: *Benden bahsetmesi ağzınızı aramak için olacak. Aramızdaki münasebetin derecesini anlamak istiyor.' B Mustafa Kemal'in Rauf Bey'den boşalan başbakanlık için düşündüğü isimlerden biri de Fevzi Paşa'dır. Mustafa Kemal, Kâ- zım Karabekir'e 'Şunu bilmeni isterim, eğer ben sivasetten çekilirsem yerime Fevzi Paşa'yı geçiririm' demiştir. Fevzi Paşa ise asker kalmak istemekte, başbakanhgın insanın 'diişürülmek' için getirildigi bir makam olduğunu düşünmektedir. Mare- şalin başbakanlık için kafasındaki isim tsmet tnöntt'dür. 4r süre sonra Mustafa Kemal odadan çıkar ve 'Kura çektik, Fethi Bey çıktı. Mübarek olsun' der. Başbakan Fethi Bey'dir. Karabekir bu olayı şoyle yo- rumlar: "M. Kemal Paşa'nın üzerimdeki ısrannda samimi olması ancak 18 temmuzda teşkilatı esasiye muna- kaşasında ileri surulen fikir kar- şısındaki (Meclisin muhafazakâr- lardan degil uzmanlardan oluş- ması dnerisi) mulalaalanmı kabul elmesivle anlaşılabilirdi. Aksi hal- de benim hükumet reisliğim hır- sıjla o lehlikeli >ola atılacağımı sanarak teklifi yapmış oluyordu. Bunun için kendilerine şu tek- lifi yaptım: — Paşam, kati karannızı verme- den once Fethi Bey'in benim 18 temmuzdaki mutalaalarımızı du- şünmeniz için b , karan yarın ak- şam vermenizi rica ederim. "Benim aklıma hiç de M. Ke- mal Paşa'ya çekilmesini leklif et- mek gelmemişti. Onua bu sozii- ne gore boyle bir teklifin önlen- diğini anladım. tster istemez bu meseleji de goruşmek zanıri oldu. Mütalaamı şoyle özetledim: —Eğer vaktiyle söylediklerini- ze ve Millet Meclisi kursusünden dahi beyanatınıza ve Millet Mec- lisi azalannın bazılannın bu hu- sustaki tekiiflerine karşı fzmir'de verdiğiniz cevaba gore çekilmek kararında ıseniz milleti kararında serbest bırakmanızı şerefli tarihi- niz için de sızden rica ederim. Yok; başvekilinizi tayin husu- sundaki kararına göre çekilmeye- cekseniz benimle Fethi Bey şahıs- larından önce fikirlerimizden de degilim. Benimle aynı dıişüncede oJan ve yuksek ihtisası olan ve benimle aynı hız ve aynı intizamla çalış- mak kudretinde olan arkadaşlar- dan yeni bir kabine yapanm. Esaslı bir program da tertip ettik- ten sonra el ve fikir birliği ile sa- mimi çalışınz. Ancak bu şartlar altında Teşkilatı Esasiye ile kayıtiı olan vazifemi ifa edebilecegimi iimit ederim. Mustafa Kemal Paşa: —Eski kabine arkadaşları ye- rinde kalmalıdır. Çünkü bunları ben başka turlü memnun ede- mem. Programa gelince: Istiklal Harbi'nde olüuğu gibi ahvale gö- re yapılmasını lüzumlu gördügü- nüz işler hakkında fikirlerimi ben —Paşam hükümet reisliğini siz neden kabul etmiyorsunuz? Fevzi Paşa: —Oraya insanı duşurmek için getirir de ondan... (...) Siz hüku- met reisliğini istemediğinize göre başka bir arzunuz var mı? Ben: —Eğer siz hükümet reisliğini kabul ederseniz, Erkânı Harbiye Umumiye Reisliğini isterim.. Karabekir, Fevzi Paşa'ya niçin genelkurmay başkanlığını istedi- ğini anlatır. Fevzi Paşa, Karabekir'e başba- kanlık için tsmet Paşa'yı önerdi- ğini söyler. Karabekir: "Makamınızın vazifesi daha da ağırlaşacaktır demeklır. Bu tabii sonraki bölümunde 17 ağustos gu- nü, parti grubunun toplandığını, toplantıda (Erzurum Kongresi esas degildin bu, Balıltesır Kong- resi gibi bir şeydir. Esas Sıvas Kongresi'dir, fakat burada muha- lifler Amerikan mandası isledi- ler...) gibi konuşmalar vapıldığın- dan yakınır ve içine süruklendiği duş kırıklıkları içinde bu toplan- tıyı şöyle anlatır: "«Ne söjienirse söylensin alkbj- lamaya hazır olanlann başında ye- ni Meclise secilen bıilun karargâh heyetiylr hazıra konmuş devletli- ler vardı. Yeni Turk devletinin kuvvelli temeli alılacağına. haki- katlere ve hadiselcrin yetiştirdiği şahsiyetlere karşı vurulan bu tah- rip kazması coşkun alkışlarla te- leri ve yüksek fikir ve kaabiliyet- leri ile milli şahsiyet olmuş buln- nan kimseleri millete ve cibana gostermek ve bu surette yeni dev- letin bunyesinde haklı olarak on- lara karşı sevgi ve saygı uyandır- mak ve bu suretle birlakım ture- dikre, dalkavuklara meydanı acık bırakmamak vazifesi birinci dere- cede milli ve askeri baş olarak tu- tulmuş M. Kemal Paşa'ya düşü- yordu. Bu onun larihi (..) borcu idi. Bu borcu odemekle o, millet ve tarih karsısında daha da yük- selecek ve insanlıgın da en büyük payesini alacaktı. Y'azık ki Mustafa Kemal Paşa, bunu yapmadı. Ve hatta tersini yaptı. Kendisini en yuksek ma- kamdan mahrum et'tigi kadar fe- dakâr ve feragatkâr arkadaşlann-. da da daima artân ıstıraplar ya- rattı..." Karabekir, M. Kemal Paşa'nın tkinci Meclisi açarken yaptığı ko- nuşmada edinilen başarılann "medeniyete dogru bir yol açtıgı- nı" soylediğıni aulattıktan sonra "yeni yolun açılış merasiminin ne zaman ve ne tarzda olacağını merakla" beklediklerini yazarak anılarını şöyle sürdüruyor: "18 temmuzda tslamlığın terak- kiye mani olduğunu haykıran Fet- hi Bey ve arkadaşlan bu maniayı nasıl ve ne zaman kaldıracaklar- dı? Hükümet programı ile mi? Yoksa Gazi'nin herhangi bir ham- lesiyle mi? Bu bekleyiş uzun sıirmedi. He- men bu akşam (14 ağustos) heye- ti ilmiye şerefine Turk Ocağı'nda verilen çay ziyafetinde ilk tehlikdi bamie göriindu. Şöyle ki: Ziyafete M. Kemal Paşa da bea de davet edilmiştik. Vekillerdea kimse yoktu. Hayli gec gelen M. Kemal Paşa heyeti ilmiyenin şim- diye kadarki mesaisi ile ilgili gö- runmeyerek "Kuranı Türkçeye ay- nen tercüme ettirmek" arzusuaa ortaya atlı. Bu arzusunu ve hatta micbir oten sebebini başka muhirlenie de söylemiş olacaklar ki o gunlerde bana Şeriye Vekili Konya Meb«- so Hoca Vetabi Efendi vesair sö- züne inandığım bazı zatlar şu ma- lumatı vermişlerdi: (Gazı, Kuranı Kerim'i bazı ts- lamlık aleyhtarı züppelerc tercü- me ettirmek arzusundadır. Sonra da Kuran'ın Arapca okunmasını namazda dahi men ederek bu ter- cümeyi okutacak. O züppelerle de işi alaya boğarak akünca Kuran'ı da tslamlığı da kaldıracaktır. Et- rafında böyle bir muhit kendisini bu tehlikeli yola suriiklüyor). Bazı yeni simalardan da bahset- tikleri gibi bu akşam da bu fikrc mumaşaat eden (beraber olan) ba- zı kimseler gorunce bu tehlikeli yolu önlemek için M. Kemal Pa- şa'ya şöyle cevap verdim: —Devlet reisi sıfatıyla din işle- rini kurcalamaklığmızın içeride ve dışarıdaki tesirleri çok zaranmı- za olur. tşi alakadar makamlara bırakmalı. Fakat rastgele, şunun bunun içinden çıkabileceği basit bir iş olmadığı gibi kötü politika zihniyetinin de işe karışabileceği gözönunde tutularak içlerinde Arapçaya ve dini bilgilere de hak- kıyla vakıf değerli şahsiyetferin de bulunacağı yüksek ilim adamlan- mızdan mürekkep bir heyet top- lanmaiı ve bunların karanna gö- re tefsir mi, tercüme mi yapmak muvafıktır? Ona göre bunları ha- rekete geçirmelidir. —Din adamlarına ne lüzum var? Dinlerin tarihi malumdur. Doğrudan doğruya tercüme etti- rilmeli... gibi bazı hoşa giden bir fikir ortaya atılınca buna karşı şöyle konuştum: —ıMusternlekeieri Islam haJkıy- la dolu olan bu milletler kendi si- yasi çıkarlarına göre Kuran'ı dil- İerine tercüme ettirmişlerdir. Islam dinine ve Arap diline hakkıyla va- kıf kimselerin bulunamayacağı herhangi bir heyet bu tercümeyi, mesela, Fransızcadan da yapabi- lir. Fakat bence burada Maarif programımızı tespit etmek için toplanmış bulunan bu yüksek he- yetten vicdani olan din bahiinden değil ilim cephesinden istifade ha- yırlı olur. Kuranın yapılmış tefsir- İeri var. Lazımsa yenisini de ya- parlar. Devlet otoritesini bu yol- da yıpratmaktansa milli kalkın- maya hasretmek daha hayırlı olur. M. Kemal Paşa, beyanalıma karşı hiddetle biitıin zamirierini (içyıizunu) ortaya attı: —Evet Karabekir, Arap oğlu- nun yavelerini Turk oğullanna öğ- retmek için Kuranı Türkçeye ter- cüme ettireceğim. Ve böylece de okutacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etsinler... İşin bir heyeti ilmiye huzurnn- da berbat bir şekle döndüğnnü gören Hamdullah Suphi ve Ruşen Eşref: —Paşam, çay hazır, herkes sof- rada sizi bekliyor... diyerek bahsi kapattılar. Bizler de hususi masadan kal- karak sofraya oturduk ve yedik iç- tik. Fakat heyeti ilmiyenin bötun azalan müteessir gönınuvordu. Şüphe yok ki, yakın gunlere ka- dar Kuranı ve Peygamberi her yer- de medhi sena eden ve hatta hut- be okuyan bir insandan bu sözle- ri beklemek berkese eza (incinme duygusu) veriyordu. Yaru: MUleCl kte kartardı? (32) Karabekir'in anUthgı taıHjnnyı M.Esat Bozkurt. Atatürk Itmlali adlı ki- tabıoda şöyle doğrular: •Dink drvkt qktian MrtairieriM kanş- masuıiB Turk mUfetiaiB fdakH ıcbeM o*- duganu ileri surmıışlııaı. (...) Geacral Kanbekir fikrime uabiTetk hâcam H- ti." Bıukıırt. Esal Mabaıat, Ataltrk tk- lilali. l l Inkılap Ens. Ya;. 194t, 5. 439. Karabekir, bu kitabm 213 ve 214. »)falannda aaUtılan Erzurum Kosgre- si ile ilgili olaylann dofnı olm.dlfıaı da y azmakladır. (33) Fetkl Okju'm auianuda I» tan»- madan soz edUntiyor. Okyar Fethi, Üç Devinle Bir Adam, yayıaa kazıriajn temal KuM>, tst. 19S0 s: 335 (34) Okjv. Rauf Be> kıMacd^c tçlş- len Bakanı'ydı. M.Esat Bozkari, hca Rauf Bey hem de Fethi Be> kabiaeieria- de tktisal Bakanı oiarak gorev yaptı. Kâ- zım O/alp her iki kabinede de MIUi Sa- \unm<ı Bakanı'ydı. Her iki hakaoMtto Dışişlen Bakanı da tsmet Pafa'ydı. TBMM, donem 1. cift 21, s. 358-362; öö- utm 2., c: 1, s. «0-42
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle