Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 19 HAZÎRAN 1990
DTGSYO'da YÖK Öncesi
Yöneteel Özerklik
Üniversitelerde öğretim elemanlannın, öğrencilerin ve öbür çabşanların
yönetime katılması sağlanmah, bu insanlara güven duyulmakdır.
Buyruklara tutsak olmuş, düşünmeyen, üretmeyen, ürkek insan
yetiştirmekten vazgeçmeli, siyasal bilinci gelişmiş çağdaş insan
hedeflenmelidir. Umarım DTGSYO'da yaşanan model biraz dikkate
alınır.
Doç. CEVAT DEMİR Marmara Üni. Güzel Sanatlar Fak. Öğ. Üyesi
Bu yazuıın amaa, DTGSYO'nun (Devlet TatbiJri
Güzel Sanatlar Yüksek Okulu) YÖK öncesi ve son-
rası yönetsel durumu konusunda bir karşılaştırma
yapmak; YÖK'le üniversitelere yansıyan olumsuz-
hıklardan bir örneği sergilemektir.
Sekiz yılhk YÖK uygulaması, bugün üniversite-
lerde mütevelli heyetli sistemi gılndeme getirmiş,
Türk yükseköSretiminde yeni tarrışmalar başlatmış-
tır. Bu da YOK'ün kararlannda tutarsız, uygula-
malannda yetersiz, kısaca yanhş yolda olduğunu
göstermektedir. Değişik kesimlerden YÖK yanırı-
da mütevelli heyetli üniversite düşüncesine de tep-
kiler geldi. tzleyebildiğirn kadanyla tepkilerin en
önemli ve dikkate değer olanı tstanbul üniversite-
lerindeki ögretirn elernanlannjn bir araya gelme-
siyle basına yansıdı. Sekiz yıl gibi uzun bir süre
YÖK sıkıntılarıaı yaşayan öğretim elemanları, bu
sıkıntı ve olumsuz koşullan bir daha yaşamak is-
temediklerini, daha da kötü sonuçlara gebe müte-
velli heyetli sistem önerisine karşı tepkilerini, do-
ğal olarak kaygılanru dile getirdiler. öğretim ele-
manlanmn bir araya gelişi, değişik olaylara karşı
verilen bireysel tepkilerin cüızlığjnı, amaca ulaşma-
da yetersiz kalınışı yansıtırken, örgütlü davranma
konusunu gündeme getirerek basına da açıklandı-
gı gibi bir dernek kurma girişimine yol açnuştır.
Üniversitelerimizde bugün akademik tartışmala-
nn yerini özerklik tarüşması alıruş; daha önce başka
yaalarda pek çok kez vurgulanan eğitim öğretim dü-
zeyi düşmüş; klasik üniversite özlemı belirgin bi-
çimde su yüzeyine çıkmışür. Üniversite yasası tas-
laginın haarlanmakta olduğu şu günlerde, özellikle
yönetsel özerklikle ilgili, Türkiye'de yaşanan
DTGSYO örneğini kısaca dikkatlere sunmak is-
tiyorum.
DTGSYO'da geçmişte yaşanan ve özellikle yö-
netsel özerklik konusuda; tasarlanan yasaya yan-
sıyarak Türk üniversitelerine öraek olmasını dile-
diğim, demokrasıyi biraz olsun yaşamış bu örnek
okulu kısaca tanıtayun: 1 Kasım 1955 tarihinde Ba-
kanlar Kunılu karanyla Milli Eğitim Bakanlığı
Mesleki ve Teknik öğretim Genel Müdürlüğü ta-
rafından "Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu"nun ku-
rulma çalışmalan başlamıştır. 23 Temmuz 1956 ta-
rihli sözleşmeyle Stuttgart Güzel Sanatlar Akade-
misi'nden, 1920-1930 yıllan arasında Almanya BA-
UHAUS okulları kuruculanndan Prof. Dr. Müh.
Adolf G. Schneck Türkiye'ye gelerek okulun ku-
rulmasıyla ilgili hazırlıklara başlamış; 27 Temmuz
1956'da tstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üye-
lerinden Prof. Dr. Sabri Oran okul müdürlüğüne
atanmış, bugün Beşiktaş'ta Mimar Sinan Üniver-
sitesi'ne bağlı Devlet Konservatuvan'nın bulunduğu
Dolmabahçe Sarayı Baltacüar Dairesi'nde eğitim
ve öğretime başlamıştır. Kuruluşunda F. Almanya-
dan yedi, Türİciye'den dokuz öğretim elemanı ilk
kadroyu oluştururlar. Avusturya'dan getirilen ele-
manlarla yabancı öğretim elemanı sayısı yirmiye
yükselir. 1956'dan 1983'e degin Beşiktaş'taki bi-
nasmda Milli Eğitim BakanhğVna bağlı olarak eği-
timini sürdüren okulda dekoraüf-resim, grafık sa-
natlar, seramik sanatlar, tekstil sanatlar, mobilya
ve iç mimarbk adıyla beş bölüm eğitim verdi. Bu-
gün, birkaç yabancı uyruklu öğretim elemanıyla
tüm kadrosunu oluştunnuştur. 131 *i kadrolu olmak
üzere toplam 168 öğretira elemanı görev yapmak-
tadır. 1983'e kadar sağladığı başan çok büyuk ol-
muş, DTGSYO öğrencileri aramr olmuşlardır. Sa-
natın yaşamda yer almasım sağlamış, sanayi ile sa-
nat iliskisini kurmuş, sanata, sanatçıya ve sanat eği-
timine çağdaş bir anlayış getirmiştir. Çeşitli sanat
konulannda araştırmalar yapılmış, yayımlanmış-
tır. öğrenciyi kendi belirlediği yöntem ve saptadı-
ğı sayıda alan okul, özgün sanat üretebilme nite-
liklerine sahip sanatçüar yetiştirmiş, Türk sanatında
itici güç olmuştur. ,
1980 öncesinde üniversite, akademi, yüksekokul
ve orta derecdi kurumlarda yoğun anarşik olaylar
yaşandı. Kimsenin onaylamadığı, kaba kuvvetin
olağan bir durum aldığı bu olumsuzluklar yaşanır-
ken, bütün bunların dışında kalan ender okullar-
dan biri de "Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yük-
sek Okulu"dur.
öbür okullarda olduğu gibi bu okulda da deği-
şik görüşte kişiler vardı; yurt ve dünya sorunlan-
na kaygısız kalmıyor, değişik durumlarda değişik
tepkiler veriyorlardı. Bu uygar ortam, DTGSYO'-
nun yönetim biçimi sonucunda oluşmuştu. Hef ke-
simin temsil edildiğı bu ortamda yönetim biçimi ve
yöneticilere ilişkin kararlar, okul kurulu tarafın-
dan alımrdı. Bugünkü fakülte kurulu ve fakulte yö-
netim kurulu işlevini yerine getiren bıi kurul, mü-
dür, müdür yardımcüan, bölüm başkanlan, bölüm
öğretim üyesi temsilcileri, bölüm asistan temsilci-
leri ve bölüm öğrenci temsilcilerinden oluşmaktay-
dı.
DTGSYO'da görev yapan sanat eğhimcilerinin
akademik unvanlan yoktu, asistan ve öğretim üyesi
adıyla iki aşama bulunmaktaydı. Asistan 1750 sa-
yıb yasada olduğu gibi sınavla alınır, bir yıl sonra
asaleti onaylanır, dört yıl içinde bölüm kurulu ka-
ranyla bir tez konusu alır, deneme dersi yapar, ya-
pıtlanndan oluşan bir sergi açar ve M. Eğitim Ba-
kanlığı Talim Terbiye Kurulu'nun onayıyla öğre-
tim üyeliğine geçer; bağırasız ders vermeye başlar-
dı.
M. Eğitim Bakanlığı, DTGSYO'yu unutmuşça-
sına özgür bırakmış, okul kurulunun aldığı tüm ka-
rarları yıllarca onaylamıştı. Okul kurulu ve seçim
şu biçimde olmaktaydı:
Miidiir (Tüm öğretim üyeleri, görevlileri, bölüm
asistan ve öğrenci temsilcilerinin oylanyla üç yıl için
seçilir; MEB tarafından atanır).
Müdür yardımcılan (İki müdür yardımcısı mü-
dür tarafından atanır).
Bölüm başkanlan (Bölümün tüm öğretim üye-
leri, görevlileri, bir asistan temsilcisi ve bir öğren-
ci temsilcisi oylanyla üç yıl için seçilir).
Bölüm ögretim üyeleri temsilcisi (Her bölüm ken-
di öğretim üyeleri arasında, öğretim üyelerinin oy-
lanyla bir yıl için seçilir).
Bölüm asistan temsilcileri (Her bölüm asistan-
ları arasında bir yıl için seçilir).
Bölüm ögrenci temsilcileri (Bölüm öğrencileri ta-
rafından bir öğrenci bir yıl için temsilci seçilir).
Bu seçimlerle, herkesin yönetimde görev alıp de-
neyim kazanması amaçlanır, değişik kişilerin seçil-
mesine özen gösterilirdi. Asistanlıkta başlayan bu
gelenek öteki temsilcilikler de de sürerdi. Bu ara-
da, hizmetlilerin de okul kurulunda temsil edilme-
leri konusunda alınan karar, uygulamaya geçeme-
den okul fakülteye dönüştürüldü. Bugün,
DTGSYO'da alınan kararlann sağhklı sonuçlar ver-
diğini kanıtlarıyla görmek olasıdır. DTGSYO'da
yaşayanlar ammsayacaklardır, özellikle, asistanlar
ile öğrencüerin önerdikleri çözüm yollan, eğitim ve
öğretime önemli katkılar getirmiştir. Bunlara bağlı
olarak yüreklice kararlar alınmış, getirilen çözumler
çoğunlukla akılcı ve her zaman çağdaş olmuştur.
öğrencilerin yönetime katılması, eğitimdeki sorun-
ları taruşmasma, çözüm yolları önermeyi öğren-
mesine, özgüvenini kazanmas'na, kendinden baş-
kalannın sonınlanna duyarlı olmasına yol açmıs
ve yönetime katılma öğrenciyi doğru düşünmeye
yöneltmiştir. DTGSYO'da öğrenci, okulunu seven,
dinlence günleri, geceleri bile calışmak isteyen, eleş-
tiren, araştıran, tartışan, üretebilen niteUkleT ka-
zanmıştır.
YÖK'le birlikte yitti!
Yukarıda sözü edilen nitelikler YÖK'le birlikte
yitirilmijtir. YÖK öncesi dönemde bir öğrenci için
yılda 200-250 dolar az bulunurken bugün bir öğ-
renciye 8 dolar düşmektedir! YÖK'le birlikte okul,
geçmiş günlerden kalanlarla yetinmeye çalışmışsa
da bugün iyice tükenmiş; uygulamalı eğitim ise yal-
nız anüarda kalmıştır.
DTGSYO, 20 Temmuz 1982 tarihinde 41 sayüı
Yüksek öğretim Kurumlan Teşkilatı Hakkında Ka-
nun Hükmündeki Kararname'nin 14. maddesi uya-
rınca Güzel Sanatlar Fakültesi adıyla Marmara
Üniversitesi'ne bağlanmış: 1984'te okul binası, gü-
zel sanatlara uygun olmayan, kent merkezinden
uzak, Küçükçamlıca'daki binaya taşınmış; bir de-
niz hukuku profesörü dekan olarak atanmış ve en
önemlisi de 2809 sayılı yasamn 10. maddesiyle sa-
natçılara unvan getirilmesi, bir kısım sanatçılara
verilraemesi ya da eksik verilmesi okuldaki sanat
eğiumcilerini huzarsuz etmiştir.
Sonuç: MEB üniversite rektörlerinden yukseköğ-
retim yasası değisikük tasansı üstüne görüş ıstemiş-
tir. Alınan yanıtların Universiteleri temsil eden gö-
rüşler olabilmesi, ancak tüm öğretim elemanlan-
nın, öğrencilerin ve öbür çalışanlann görüşlerinin
alınmasıyla olasıdır. Demokrasinin değişmez en
önemli özelliklerinden olan geniş katılımın sağlan-
ması ve çağdaşlaşma için örgütlenmenin her kesim-
de gerçeİdeşmesi gerekmektedir. Üniversitelerde öğ-
retim elemanlannın, öğrencilerin ve öbür çalışan-
lann yönetime katılması sağlanmalı, bu insanlara
güven duyulmalıdır. Buyruklara tutsak olmuş, dü-
şünmeyen, üretmeyen, ürkek insan yetiştirmekten
vazgeçmeli, siyasal bilinci gelişmiş, çağdaş insan he-
deflenmelidir. Umanm DTGSYO'da yaşanan mo-
del biraz dikkate alınır.
HESAPLAŞMA
BURHAN ARPAD
'Dışarlıklı!..'Doğma büyüme istanbulluların ilginç nitelemesi vardır, baş-
ka illerden gelip istanbul'a yerleşmiş olanlara: "dışarlıklı", taş-
ralı derler. Bu iki sözün birleşimı deyiş. anlamlıdır. Söz konusu
kişinin dış görünümü olduğu kadar kafa yapısını da açıklar: Bay
falan, filanca köyden gelmış, becerisıyle kısa sürede tırmanmış,
topluca vurgunlar sağlamıştır. Bununla yetinmemiş, politikaya
dolaylı yoldan katılarak kimi partileri desteklemiş, hatta bir kaç
partiye yüklüce para yardımı yapmış. Bunlar olup biterken top-
lum katında saygın bir yer edinmek çabasıyla büyük şehrin ileri
gelen kişileriyle bağlantılar ve ilişkiler kurmuş, "sosyete" deni-
len curcuna dünyasına katılmıştır. Ne var ki bay falan filimiyle,
davranışlarıyla, diliyle yiyip içtikleriyie hep o bay falan kalmıştır;
filan köyden bay falan!
En pahalısından altın kravat iğneleri, parıltılı elmas yüzükler
bile onu değiştırememiştir Dışarlıklı kalmıştır Büyuk şehir istan-
bul her dönemde dışarlıklıyı çekmiştir. "Taşı toprağı altın şehir
İstanbul" sözleri günümüzde de çekicilığini yitırmemiştir. Bu top-
lum gerçeğini Sabah gazetesi şu ilginç başlıkla veriyor:
"istanbul'da Anadolu Hâkımiyeti"
Bu başlığın altında açıklamalar:
— Beş yıldızlı otellerde garsonluk ve komilik: Sıvaslılarda (Buna
inşaat işlerini ekleyebiliriz.)
— Simitçilik ve kapıcılık: Tokatlılarda.
— Otopark ve işletmeciliği: Erzurumlularda.
— Kumkapı'da ve Karaköy'de balıkçılık: Elazığlılarda.
— Ev işleri ve çocuk bakımı: Kastamonulularda.
— Çöp toplama ve ayıklama: Sıvaslılarda.
— Sultannamam'da işportacılık: Erzincanlılarda.
— Hamallık ve hal hamallığı: Siirtliler ve Bingöllülerde.
— Hazine toprakları üstünde konut yapma işi: Karslılarda.
— İstanbul'a kömür sağlayan ocaklar işletmesi: Malatyalılar-
da.
— Köprüaltında bütün işler: Adanalılarda.
— Büfecilik: Karadenizlilerde (Buna bir ekleme yapmadan ge-
çemeyeceğim: Kat karşılığı ko •
nutçuluktan başlayarak vurgun
getirecek her iş!)
— Kâğıt işleri: Niğdelilerde.
— Apartman kapıcılığı: Karslı-
larda.
Bu ilginç listenin bir eksiği var:
Dış anapara babalarıyla işbiriiği
yaparak trilyonlarla oynayan yerli
para babalarının daha çok nere-
lerden İstanbul'a yerleştiğini
açıklamamak! Adana mı? İzmir
mi? Kastamonu mu? Kayseri mi?
Bursa mı?
Bir başka İstanbul gerçeği: An-
kara, istanbul'u satıyor (Cumhu-
riyet):
Istanbul'un planlı gelişmesi
hiçbir zaman gereğince yerieş-
medi. Dünya çapında şehircilik
uzmanı Fransız Prost, Alman
Högg, İtalyan Pinoçi gibi ustalar
bile sorunun üstesinden geleme-
diler. Zira İstanbul'da sorumlu ki-
mi yetkililer, sorunu daha başka
açılardan görmüşlerdir. Kimileri
çıkarcılık, kimileri bilgisizlik! Ay-
rıca İstanbul 500.000'den on mil-
yonafırlayan kalabalığıyia. İstan-
bul gittikçe yaygınlaşan bir de-
ğerlendirmeyle yok edilmeye bı-
rakılmıştır Durum böylesine
umut kıncı ve yüz kızartıctdır, am-
ma yuvarlakmasacılık oyunuyla
yetinmeyı daha bilimsel gören ki-
mi çevreler, felaket'ın dehsetini
görmezlikten gelebilmektedirler!
istanbul'u yok etme gırişimle-
rinin en son adı: "Herşey turizm
için!"dir.
istanbul'un imar planı yıllarca
Ankara'da Bakanlığın iki dudağı
arasındaydı. Sonra ve çok kısa
bir süre bu yetki ve görev, bele-
diyelere verildi. Ne var ki uzun
sürmedi. Yerel belediyelerin bu
konuyu diledikleri gibi kullanabi-
lecekleri saplantısı ağır bastı. İşte
daha bir bilimsel açıdan değer-
teme varsayımı ileri sürülerek
Türkiye'de 142 bölge turistik ilan
edildi. Tarih değerleri ve doğa
güzellikleri açısından. Bunun
arslan payı olarak 37 bölge İstan-
bul'a düştü. Holding babaları,
aracı politikalar, her alanda de-
neyli vurgun babaları kolları sıva-
dılar Maçka, Taksım arasının en
görkemlı bölümleri hemen pay-
laşıldı Ayr ntılı bilgiyi Cumhuri-
yet'ı 10 Mart 1990 günlü sayısı-
nın '\7. jgyfasında bulabilirsinız.
Okumanızı salık veririm.
HAVALANDIRMA ISITMA KLIMA
M E N F E Z L E R İ
38 yıldır yurt içinde; yurt dışında, 3 kıtada
üstün kalitesiyle tanınmış TSEK belgeli:
stok ebatlarda seri üretimle yeni bir
HİZMET SUNUYORUZ
HEMEN TESÜM RAKİPSİZ FİAT
Ayrıca her tür seçenekleriyle
tüm HAVALANDIRMA aksamları
RtaTeknik
Kuruluş: 1952
Tel:586 32 44-5864613-588 13 79IBüro) Tel: 584 08 42 (Fabrika)
Telefax: 588 15 00
Adres: Ahmet Vefik Paşa Cad No.36 34280 ÇAPA/İSTANBUL
Türkiye'nin en güzel
düğün saionlan
NİŞANTAŞI
Düğün Saionlan
150 kişi ıçm
Yemeklı 1.785.CXX)
Yemekli mezelı 2 175 000
Rez:147 62 39-147 74 40
• Scionkmrmz klimaltdır •
\ LİSKÜR *
'* Sürücü Kursu
J Kodıköy : 3360206
f *• * * 3360279
PENCERE
CezayiıKeSonınlaşan Sonı!..
Cezayir'de yerel seçimleri "islama Kurtuluş Cephesi" açık fark-
la kazandı.
Daha doğru deyişle Cezayir'de seçimi "şeriatçılar" kazandı.
Yaklaşık otuz yıldan beri ülkeyi tek partili rejimle yöneten, FLN
(Ulusal Kurtuluş Cephesi) ağır yenilgiye uğradı. Gerçi FLN de
bir tür islama sosyalizm geliştirmeye çalışmıştı; ama, işin bu yanı
tartışmalıdır.
FLN'nin kökü 1950'lere uzanır. Bizım kuşak Cezayir'in ulusal
bağımsızlık savaşını yakından yaşamış, izlemiş, duyumsamış-
tır. FLN'nin tarih sayialanna yazdıkları azımsanır gibi değildir;
dünyanın saygısını kazanan bir savaşımı haikla birlikte gün gün
yürütenler, Fransa'yı yendiler.
Ve Fransa'yı yenmesıni bilenler, şimdi şeriatçılar karşısında
yenik düşüyorlar.
FLN'nin 28 yıl sonra tökezlemesi, bizim CHP'nin 27 yılhk ikti-
danndan sonra ilk seçimdeki yenilgisine mi benziyor? Elbette
bunun gibi şematik benzetmelerde yanılgıların payı büyüyebi-
lir; ama, Doğu Avrupa'da ve Sovyetler'de yaşananlar da göster-
di ki tek parti yönetimleri —ister kapitalist olsun, ister sosyalist
blokta— halkı bunaltıyor; seçeneksizlik kıskacında kitleler so-
luklanamıyor; bir süre sonra değlşiklik isteği hırsa dönüşüyor;
toplumu patlamalara gebe bırakıyor.
Cezayir halkını bütünüyle şeriat özlemleri içinde görmek de
bir yanlışa yol açabilir; ancak sorun daha ağır bir sorunun çen-
geline takılıyor:
Şeriatçı parti iktidara gelirse ne yapacak? Topluma nasıl bir
düzen getirecek?
Seriatın kadını belli değil mi?
İkinci sınıf insan..
Köle..
Erkeğin yarısı..
Bağımlı..
Peki, kadının özgür insan sayılmadığı yerde demokrasi nasıl
var olacak?
Ne kadar vurgulansa azdır:
Bir ülke halkının serbest seçimlerle istediği ve oluşturduğu yö-
netim biçimi "Evronsel insan Hakları ve Temel Özgürlükler Bikti-
ns/'"ne ters düşüyorsa, demokrasiye de terstir. Demek ki o ülke
halkı, daha demokrasi kültûrünü özümsemiş değildir.
Şeriat hukuku ile demokrasi hukuku arasındaki uyuşmaziığı
kim yadsıyabilir?
Batı toplumları demokrasiye giden yolda üç aşamadan şeç-
mek zorunda kaldılar:
"Reform."
"Uyanış."
"Aydınlanma.."
Demokrasi Batı uygariığında uç veren, oluşan, gelişen bir hayat
biçimtdir, yasam kültürüdür.
Zamanla demokrasi fikri yeryüzüne yayılmış, öteki ülkeleri et-
kilemiş, evrenselleşmiştir. Demokrasi elektrik ampulü gibidir; yal-
nız icat edildiği ülkede yaşamı etkilemekle kalmayıp dünyanın
her köşesini aydınlapnak işlevini üstlenmiştir. Demokrasıyi ger-
çekten anlamak isteyen kişi uygarlık tarihindeki "Reform, Uyanış-
Aydınlanma" evrelerini öğrenmek zorundadır. İslam dünyasında
demokrasinin yaşanabilmesi için laikliğin nasıl bir temel oluş-
turacağını bize demokrasi tarihi öğretir.
*
Uygarlık tarihinde aklın bağnazlıktan, bilirnın dinden bağım-
sızlaşması demokrasinin altyapısını yarattı. İslam dünyasında
da ancak kişinin şeriat mantıgını aşarak özgürleşmesiyle demok-
ratik bilinç oluşabilir.
Cezayir halkı bu aşamaya ulaşamamışsa, ne yapılabilir? De-
mokrasi zorla uygulanacak bir rejim değil ki!.. Bir toplum, de-
mokrasi kültüründen uzak düzeydeyse, acılar çekmeye hazırlan-
malıdır.
PALU ASLtYE HUKUK MAHKEMESt
Esas No: 1989/80
Davacı Melck trgOren tarafından davalılar Abduırahman Kırmızjtoprak ile Muhıttin Kımuzıtoprak hakkında açılan kayıt'ipcal davasının yapılan yargılamasında,
Davalılann adresi meçhul oldugundan dava dılekçesınîtı gazetede ilanen tebhğıne karar venlmış, da\ahlar Abdurrahman Kınnızıtoprak ve Muhıttin Kınnızıtoprak'uı Ko-
vancılar ılçesi Bılal köyunde bulunmadıklanndan duruşmanın bırakıldıjı 13.7 1990 günü saat 9.00, Palu Aslıye Hukuk Mahltetnesı durujnu salonunda hazır bulunmalan
veya kendileri bir vekilk ıcmsil ettiruıeleri aksı halde HUMK'nın 213, 377. maddeleri geTetince gıyaben yapılacak işkmlere ıtiraz edaneyeceklen ilanen teblig olunur. 1.6.1990
Basm: 46962
MÜSLÜM
ÇAKia
1957-1980
Başmı omzuma yasla
gövdemde taşıyayım seni
gövdem gövdene can olsun.
Unutmadık...
AİLESİ
Küçük birARÇELIK
sevgiye ayrılan zamandır.
Bunu en iyi anneler
bilir... Sevgi ilgi,
ilgiyse zaman ister.
İşte bunun için
Arçelik, bütün
annelere,
hayatlarını
kolaylaştıracak
"küçük" çözumler
sunuyor: Arçelik
Küçük Ev Aletleri.
Arçelik Küçük Ev
Aletleri'nin
sunduğu
kolaylıklardan
siz de yararlanın.
Sevgiye daha çok
zaman ayırın.
ARÇELİK MİNİ FIRIN \o ister şiş. ister börek, YENİ ARÇELİK MİDİ FIRIN'da hem fınn, hem ARÇELİK MULTIMI* PLUS çok hünerlidir. ARÇELİK TOASTER harika bir yardmadır.
yemekler onında hazır. ızgara, hem elektrikli ocak birarado. Ocakta Kekten pastaya, salatadon çorbaya, püreden Her cins ekmeğinizin ilk dilimini ve daha
pişirin, fınnda kızartın, anında servis yapm. meyva suyuna.yemekler birçırpıda hazırlanır. sonrakileri tam ayanndo kızortır.
EL.IK
ARÇELİK BUHARLI ÜTÜ çok hafiftir, çok
pratiktir. Ütü kolay yapılır.
9»**
ARÇELİK SÜPER UTÜ, kumasa göre buhar
programlıdır. Arçelik Super Utu'nun buharı
bın kırışık açar.
ARÇELİK PRE5S ÜTÜyle tek parmakla bile
utü yapılır. Katloyın çorşaflan, dizın havlulon
yanyana, gomleği, pantolonu, yerlestırin;
indırın kolu, presleyin.