09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 19 HAZÎRAN 1990 DTGSYO'da YÖK Öncesi Yöneteel Özerklik Üniversitelerde öğretim elemanlannın, öğrencilerin ve öbür çabşanların yönetime katılması sağlanmah, bu insanlara güven duyulmakdır. Buyruklara tutsak olmuş, düşünmeyen, üretmeyen, ürkek insan yetiştirmekten vazgeçmeli, siyasal bilinci gelişmiş çağdaş insan hedeflenmelidir. Umarım DTGSYO'da yaşanan model biraz dikkate alınır. Doç. CEVAT DEMİR Marmara Üni. Güzel Sanatlar Fak. Öğ. Üyesi Bu yazuıın amaa, DTGSYO'nun (Devlet TatbiJri Güzel Sanatlar Yüksek Okulu) YÖK öncesi ve son- rası yönetsel durumu konusunda bir karşılaştırma yapmak; YÖK'le üniversitelere yansıyan olumsuz- hıklardan bir örneği sergilemektir. Sekiz yılhk YÖK uygulaması, bugün üniversite- lerde mütevelli heyetli sistemi gılndeme getirmiş, Türk yükseköSretiminde yeni tarrışmalar başlatmış- tır. Bu da YOK'ün kararlannda tutarsız, uygula- malannda yetersiz, kısaca yanhş yolda olduğunu göstermektedir. Değişik kesimlerden YÖK yanırı- da mütevelli heyetli üniversite düşüncesine de tep- kiler geldi. tzleyebildiğirn kadanyla tepkilerin en önemli ve dikkate değer olanı tstanbul üniversite- lerindeki ögretirn elernanlannjn bir araya gelme- siyle basına yansıdı. Sekiz yıl gibi uzun bir süre YÖK sıkıntılarıaı yaşayan öğretim elemanları, bu sıkıntı ve olumsuz koşullan bir daha yaşamak is- temediklerini, daha da kötü sonuçlara gebe müte- velli heyetli sistem önerisine karşı tepkilerini, do- ğal olarak kaygılanru dile getirdiler. öğretim ele- manlanmn bir araya gelişi, değişik olaylara karşı verilen bireysel tepkilerin cüızlığjnı, amaca ulaşma- da yetersiz kalınışı yansıtırken, örgütlü davranma konusunu gündeme getirerek basına da açıklandı- gı gibi bir dernek kurma girişimine yol açnuştır. Üniversitelerimizde bugün akademik tartışmala- nn yerini özerklik tarüşması alıruş; daha önce başka yaalarda pek çok kez vurgulanan eğitim öğretim dü- zeyi düşmüş; klasik üniversite özlemı belirgin bi- çimde su yüzeyine çıkmışür. Üniversite yasası tas- laginın haarlanmakta olduğu şu günlerde, özellikle yönetsel özerklikle ilgili, Türkiye'de yaşanan DTGSYO örneğini kısaca dikkatlere sunmak is- tiyorum. DTGSYO'da geçmişte yaşanan ve özellikle yö- netsel özerklik konusuda; tasarlanan yasaya yan- sıyarak Türk üniversitelerine öraek olmasını dile- diğim, demokrasıyi biraz olsun yaşamış bu örnek okulu kısaca tanıtayun: 1 Kasım 1955 tarihinde Ba- kanlar Kunılu karanyla Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik öğretim Genel Müdürlüğü ta- rafından "Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu"nun ku- rulma çalışmalan başlamıştır. 23 Temmuz 1956 ta- rihli sözleşmeyle Stuttgart Güzel Sanatlar Akade- misi'nden, 1920-1930 yıllan arasında Almanya BA- UHAUS okulları kuruculanndan Prof. Dr. Müh. Adolf G. Schneck Türkiye'ye gelerek okulun ku- rulmasıyla ilgili hazırlıklara başlamış; 27 Temmuz 1956'da tstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üye- lerinden Prof. Dr. Sabri Oran okul müdürlüğüne atanmış, bugün Beşiktaş'ta Mimar Sinan Üniver- sitesi'ne bağlı Devlet Konservatuvan'nın bulunduğu Dolmabahçe Sarayı Baltacüar Dairesi'nde eğitim ve öğretime başlamıştır. Kuruluşunda F. Almanya- dan yedi, Türİciye'den dokuz öğretim elemanı ilk kadroyu oluştururlar. Avusturya'dan getirilen ele- manlarla yabancı öğretim elemanı sayısı yirmiye yükselir. 1956'dan 1983'e degin Beşiktaş'taki bi- nasmda Milli Eğitim BakanhğVna bağlı olarak eği- timini sürdüren okulda dekoraüf-resim, grafık sa- natlar, seramik sanatlar, tekstil sanatlar, mobilya ve iç mimarbk adıyla beş bölüm eğitim verdi. Bu- gün, birkaç yabancı uyruklu öğretim elemanıyla tüm kadrosunu oluştunnuştur. 131 *i kadrolu olmak üzere toplam 168 öğretira elemanı görev yapmak- tadır. 1983'e kadar sağladığı başan çok büyuk ol- muş, DTGSYO öğrencileri aramr olmuşlardır. Sa- natın yaşamda yer almasım sağlamış, sanayi ile sa- nat iliskisini kurmuş, sanata, sanatçıya ve sanat eği- timine çağdaş bir anlayış getirmiştir. Çeşitli sanat konulannda araştırmalar yapılmış, yayımlanmış- tır. öğrenciyi kendi belirlediği yöntem ve saptadı- ğı sayıda alan okul, özgün sanat üretebilme nite- liklerine sahip sanatçüar yetiştirmiş, Türk sanatında itici güç olmuştur. , 1980 öncesinde üniversite, akademi, yüksekokul ve orta derecdi kurumlarda yoğun anarşik olaylar yaşandı. Kimsenin onaylamadığı, kaba kuvvetin olağan bir durum aldığı bu olumsuzluklar yaşanır- ken, bütün bunların dışında kalan ender okullar- dan biri de "Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yük- sek Okulu"dur. öbür okullarda olduğu gibi bu okulda da deği- şik görüşte kişiler vardı; yurt ve dünya sorunlan- na kaygısız kalmıyor, değişik durumlarda değişik tepkiler veriyorlardı. Bu uygar ortam, DTGSYO'- nun yönetim biçimi sonucunda oluşmuştu. Hef ke- simin temsil edildiğı bu ortamda yönetim biçimi ve yöneticilere ilişkin kararlar, okul kurulu tarafın- dan alımrdı. Bugünkü fakülte kurulu ve fakulte yö- netim kurulu işlevini yerine getiren bıi kurul, mü- dür, müdür yardımcüan, bölüm başkanlan, bölüm öğretim üyesi temsilcileri, bölüm asistan temsilci- leri ve bölüm öğrenci temsilcilerinden oluşmaktay- dı. DTGSYO'da görev yapan sanat eğhimcilerinin akademik unvanlan yoktu, asistan ve öğretim üyesi adıyla iki aşama bulunmaktaydı. Asistan 1750 sa- yıb yasada olduğu gibi sınavla alınır, bir yıl sonra asaleti onaylanır, dört yıl içinde bölüm kurulu ka- ranyla bir tez konusu alır, deneme dersi yapar, ya- pıtlanndan oluşan bir sergi açar ve M. Eğitim Ba- kanlığı Talim Terbiye Kurulu'nun onayıyla öğre- tim üyeliğine geçer; bağırasız ders vermeye başlar- dı. M. Eğitim Bakanlığı, DTGSYO'yu unutmuşça- sına özgür bırakmış, okul kurulunun aldığı tüm ka- rarları yıllarca onaylamıştı. Okul kurulu ve seçim şu biçimde olmaktaydı: Miidiir (Tüm öğretim üyeleri, görevlileri, bölüm asistan ve öğrenci temsilcilerinin oylanyla üç yıl için seçilir; MEB tarafından atanır). Müdür yardımcılan (İki müdür yardımcısı mü- dür tarafından atanır). Bölüm başkanlan (Bölümün tüm öğretim üye- leri, görevlileri, bir asistan temsilcisi ve bir öğren- ci temsilcisi oylanyla üç yıl için seçilir). Bölüm ögretim üyeleri temsilcisi (Her bölüm ken- di öğretim üyeleri arasında, öğretim üyelerinin oy- lanyla bir yıl için seçilir). Bölüm asistan temsilcileri (Her bölüm asistan- ları arasında bir yıl için seçilir). Bölüm ögrenci temsilcileri (Bölüm öğrencileri ta- rafından bir öğrenci bir yıl için temsilci seçilir). Bu seçimlerle, herkesin yönetimde görev alıp de- neyim kazanması amaçlanır, değişik kişilerin seçil- mesine özen gösterilirdi. Asistanlıkta başlayan bu gelenek öteki temsilcilikler de de sürerdi. Bu ara- da, hizmetlilerin de okul kurulunda temsil edilme- leri konusunda alınan karar, uygulamaya geçeme- den okul fakülteye dönüştürüldü. Bugün, DTGSYO'da alınan kararlann sağhklı sonuçlar ver- diğini kanıtlarıyla görmek olasıdır. DTGSYO'da yaşayanlar ammsayacaklardır, özellikle, asistanlar ile öğrencüerin önerdikleri çözüm yollan, eğitim ve öğretime önemli katkılar getirmiştir. Bunlara bağlı olarak yüreklice kararlar alınmış, getirilen çözumler çoğunlukla akılcı ve her zaman çağdaş olmuştur. öğrencilerin yönetime katılması, eğitimdeki sorun- ları taruşmasma, çözüm yolları önermeyi öğren- mesine, özgüvenini kazanmas'na, kendinden baş- kalannın sonınlanna duyarlı olmasına yol açmıs ve yönetime katılma öğrenciyi doğru düşünmeye yöneltmiştir. DTGSYO'da öğrenci, okulunu seven, dinlence günleri, geceleri bile calışmak isteyen, eleş- tiren, araştıran, tartışan, üretebilen niteUkleT ka- zanmıştır. YÖK'le birlikte yitti! Yukarıda sözü edilen nitelikler YÖK'le birlikte yitirilmijtir. YÖK öncesi dönemde bir öğrenci için yılda 200-250 dolar az bulunurken bugün bir öğ- renciye 8 dolar düşmektedir! YÖK'le birlikte okul, geçmiş günlerden kalanlarla yetinmeye çalışmışsa da bugün iyice tükenmiş; uygulamalı eğitim ise yal- nız anüarda kalmıştır. DTGSYO, 20 Temmuz 1982 tarihinde 41 sayüı Yüksek öğretim Kurumlan Teşkilatı Hakkında Ka- nun Hükmündeki Kararname'nin 14. maddesi uya- rınca Güzel Sanatlar Fakültesi adıyla Marmara Üniversitesi'ne bağlanmış: 1984'te okul binası, gü- zel sanatlara uygun olmayan, kent merkezinden uzak, Küçükçamlıca'daki binaya taşınmış; bir de- niz hukuku profesörü dekan olarak atanmış ve en önemlisi de 2809 sayılı yasamn 10. maddesiyle sa- natçılara unvan getirilmesi, bir kısım sanatçılara verilraemesi ya da eksik verilmesi okuldaki sanat eğiumcilerini huzarsuz etmiştir. Sonuç: MEB üniversite rektörlerinden yukseköğ- retim yasası değisikük tasansı üstüne görüş ıstemiş- tir. Alınan yanıtların Universiteleri temsil eden gö- rüşler olabilmesi, ancak tüm öğretim elemanlan- nın, öğrencilerin ve öbür çalışanlann görüşlerinin alınmasıyla olasıdır. Demokrasinin değişmez en önemli özelliklerinden olan geniş katılımın sağlan- ması ve çağdaşlaşma için örgütlenmenin her kesim- de gerçeİdeşmesi gerekmektedir. Üniversitelerde öğ- retim elemanlannın, öğrencilerin ve öbür çalışan- lann yönetime katılması sağlanmalı, bu insanlara güven duyulmalıdır. Buyruklara tutsak olmuş, dü- şünmeyen, üretmeyen, ürkek insan yetiştirmekten vazgeçmeli, siyasal bilinci gelişmiş, çağdaş insan he- deflenmelidir. Umanm DTGSYO'da yaşanan mo- del biraz dikkate alınır. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD 'Dışarlıklı!..'Doğma büyüme istanbulluların ilginç nitelemesi vardır, baş- ka illerden gelip istanbul'a yerleşmiş olanlara: "dışarlıklı", taş- ralı derler. Bu iki sözün birleşimı deyiş. anlamlıdır. Söz konusu kişinin dış görünümü olduğu kadar kafa yapısını da açıklar: Bay falan, filanca köyden gelmış, becerisıyle kısa sürede tırmanmış, topluca vurgunlar sağlamıştır. Bununla yetinmemiş, politikaya dolaylı yoldan katılarak kimi partileri desteklemiş, hatta bir kaç partiye yüklüce para yardımı yapmış. Bunlar olup biterken top- lum katında saygın bir yer edinmek çabasıyla büyük şehrin ileri gelen kişileriyle bağlantılar ve ilişkiler kurmuş, "sosyete" deni- len curcuna dünyasına katılmıştır. Ne var ki bay falan filimiyle, davranışlarıyla, diliyle yiyip içtikleriyie hep o bay falan kalmıştır; filan köyden bay falan! En pahalısından altın kravat iğneleri, parıltılı elmas yüzükler bile onu değiştırememiştir Dışarlıklı kalmıştır Büyuk şehir istan- bul her dönemde dışarlıklıyı çekmiştir. "Taşı toprağı altın şehir İstanbul" sözleri günümüzde de çekicilığini yitırmemiştir. Bu top- lum gerçeğini Sabah gazetesi şu ilginç başlıkla veriyor: "istanbul'da Anadolu Hâkımiyeti" Bu başlığın altında açıklamalar: — Beş yıldızlı otellerde garsonluk ve komilik: Sıvaslılarda (Buna inşaat işlerini ekleyebiliriz.) — Simitçilik ve kapıcılık: Tokatlılarda. — Otopark ve işletmeciliği: Erzurumlularda. — Kumkapı'da ve Karaköy'de balıkçılık: Elazığlılarda. — Ev işleri ve çocuk bakımı: Kastamonulularda. — Çöp toplama ve ayıklama: Sıvaslılarda. — Sultannamam'da işportacılık: Erzincanlılarda. — Hamallık ve hal hamallığı: Siirtliler ve Bingöllülerde. — Hazine toprakları üstünde konut yapma işi: Karslılarda. — İstanbul'a kömür sağlayan ocaklar işletmesi: Malatyalılar- da. — Köprüaltında bütün işler: Adanalılarda. — Büfecilik: Karadenizlilerde (Buna bir ekleme yapmadan ge- çemeyeceğim: Kat karşılığı ko • nutçuluktan başlayarak vurgun getirecek her iş!) — Kâğıt işleri: Niğdelilerde. — Apartman kapıcılığı: Karslı- larda. Bu ilginç listenin bir eksiği var: Dış anapara babalarıyla işbiriiği yaparak trilyonlarla oynayan yerli para babalarının daha çok nere- lerden İstanbul'a yerleştiğini açıklamamak! Adana mı? İzmir mi? Kastamonu mu? Kayseri mi? Bursa mı? Bir başka İstanbul gerçeği: An- kara, istanbul'u satıyor (Cumhu- riyet): Istanbul'un planlı gelişmesi hiçbir zaman gereğince yerieş- medi. Dünya çapında şehircilik uzmanı Fransız Prost, Alman Högg, İtalyan Pinoçi gibi ustalar bile sorunun üstesinden geleme- diler. Zira İstanbul'da sorumlu ki- mi yetkililer, sorunu daha başka açılardan görmüşlerdir. Kimileri çıkarcılık, kimileri bilgisizlik! Ay- rıca İstanbul 500.000'den on mil- yonafırlayan kalabalığıyia. İstan- bul gittikçe yaygınlaşan bir de- ğerlendirmeyle yok edilmeye bı- rakılmıştır Durum böylesine umut kıncı ve yüz kızartıctdır, am- ma yuvarlakmasacılık oyunuyla yetinmeyı daha bilimsel gören ki- mi çevreler, felaket'ın dehsetini görmezlikten gelebilmektedirler! istanbul'u yok etme gırişimle- rinin en son adı: "Herşey turizm için!"dir. istanbul'un imar planı yıllarca Ankara'da Bakanlığın iki dudağı arasındaydı. Sonra ve çok kısa bir süre bu yetki ve görev, bele- diyelere verildi. Ne var ki uzun sürmedi. Yerel belediyelerin bu konuyu diledikleri gibi kullanabi- lecekleri saplantısı ağır bastı. İşte daha bir bilimsel açıdan değer- teme varsayımı ileri sürülerek Türkiye'de 142 bölge turistik ilan edildi. Tarih değerleri ve doğa güzellikleri açısından. Bunun arslan payı olarak 37 bölge İstan- bul'a düştü. Holding babaları, aracı politikalar, her alanda de- neyli vurgun babaları kolları sıva- dılar Maçka, Taksım arasının en görkemlı bölümleri hemen pay- laşıldı Ayr ntılı bilgiyi Cumhuri- yet'ı 10 Mart 1990 günlü sayısı- nın '\7. jgyfasında bulabilirsinız. Okumanızı salık veririm. HAVALANDIRMA ISITMA KLIMA M E N F E Z L E R İ 38 yıldır yurt içinde; yurt dışında, 3 kıtada üstün kalitesiyle tanınmış TSEK belgeli: stok ebatlarda seri üretimle yeni bir HİZMET SUNUYORUZ HEMEN TESÜM RAKİPSİZ FİAT Ayrıca her tür seçenekleriyle tüm HAVALANDIRMA aksamları RtaTeknik Kuruluş: 1952 Tel:586 32 44-5864613-588 13 79IBüro) Tel: 584 08 42 (Fabrika) Telefax: 588 15 00 Adres: Ahmet Vefik Paşa Cad No.36 34280 ÇAPA/İSTANBUL Türkiye'nin en güzel düğün saionlan NİŞANTAŞI Düğün Saionlan 150 kişi ıçm Yemeklı 1.785.CXX) Yemekli mezelı 2 175 000 Rez:147 62 39-147 74 40 • Scionkmrmz klimaltdır • \ LİSKÜR * '* Sürücü Kursu J Kodıköy : 3360206 f *• * * 3360279 PENCERE CezayiıKeSonınlaşan Sonı!.. Cezayir'de yerel seçimleri "islama Kurtuluş Cephesi" açık fark- la kazandı. Daha doğru deyişle Cezayir'de seçimi "şeriatçılar" kazandı. Yaklaşık otuz yıldan beri ülkeyi tek partili rejimle yöneten, FLN (Ulusal Kurtuluş Cephesi) ağır yenilgiye uğradı. Gerçi FLN de bir tür islama sosyalizm geliştirmeye çalışmıştı; ama, işin bu yanı tartışmalıdır. FLN'nin kökü 1950'lere uzanır. Bizım kuşak Cezayir'in ulusal bağımsızlık savaşını yakından yaşamış, izlemiş, duyumsamış- tır. FLN'nin tarih sayialanna yazdıkları azımsanır gibi değildir; dünyanın saygısını kazanan bir savaşımı haikla birlikte gün gün yürütenler, Fransa'yı yendiler. Ve Fransa'yı yenmesıni bilenler, şimdi şeriatçılar karşısında yenik düşüyorlar. FLN'nin 28 yıl sonra tökezlemesi, bizim CHP'nin 27 yılhk ikti- danndan sonra ilk seçimdeki yenilgisine mi benziyor? Elbette bunun gibi şematik benzetmelerde yanılgıların payı büyüyebi- lir; ama, Doğu Avrupa'da ve Sovyetler'de yaşananlar da göster- di ki tek parti yönetimleri —ister kapitalist olsun, ister sosyalist blokta— halkı bunaltıyor; seçeneksizlik kıskacında kitleler so- luklanamıyor; bir süre sonra değlşiklik isteği hırsa dönüşüyor; toplumu patlamalara gebe bırakıyor. Cezayir halkını bütünüyle şeriat özlemleri içinde görmek de bir yanlışa yol açabilir; ancak sorun daha ağır bir sorunun çen- geline takılıyor: Şeriatçı parti iktidara gelirse ne yapacak? Topluma nasıl bir düzen getirecek? Seriatın kadını belli değil mi? İkinci sınıf insan.. Köle.. Erkeğin yarısı.. Bağımlı.. Peki, kadının özgür insan sayılmadığı yerde demokrasi nasıl var olacak? Ne kadar vurgulansa azdır: Bir ülke halkının serbest seçimlerle istediği ve oluşturduğu yö- netim biçimi "Evronsel insan Hakları ve Temel Özgürlükler Bikti- ns/'"ne ters düşüyorsa, demokrasiye de terstir. Demek ki o ülke halkı, daha demokrasi kültûrünü özümsemiş değildir. Şeriat hukuku ile demokrasi hukuku arasındaki uyuşmaziığı kim yadsıyabilir? Batı toplumları demokrasiye giden yolda üç aşamadan şeç- mek zorunda kaldılar: "Reform." "Uyanış." "Aydınlanma.." Demokrasi Batı uygariığında uç veren, oluşan, gelişen bir hayat biçimtdir, yasam kültürüdür. Zamanla demokrasi fikri yeryüzüne yayılmış, öteki ülkeleri et- kilemiş, evrenselleşmiştir. Demokrasi elektrik ampulü gibidir; yal- nız icat edildiği ülkede yaşamı etkilemekle kalmayıp dünyanın her köşesini aydınlapnak işlevini üstlenmiştir. Demokrasıyi ger- çekten anlamak isteyen kişi uygarlık tarihindeki "Reform, Uyanış- Aydınlanma" evrelerini öğrenmek zorundadır. İslam dünyasında demokrasinin yaşanabilmesi için laikliğin nasıl bir temel oluş- turacağını bize demokrasi tarihi öğretir. * Uygarlık tarihinde aklın bağnazlıktan, bilirnın dinden bağım- sızlaşması demokrasinin altyapısını yarattı. İslam dünyasında da ancak kişinin şeriat mantıgını aşarak özgürleşmesiyle demok- ratik bilinç oluşabilir. Cezayir halkı bu aşamaya ulaşamamışsa, ne yapılabilir? De- mokrasi zorla uygulanacak bir rejim değil ki!.. Bir toplum, de- mokrasi kültüründen uzak düzeydeyse, acılar çekmeye hazırlan- malıdır. PALU ASLtYE HUKUK MAHKEMESt Esas No: 1989/80 Davacı Melck trgOren tarafından davalılar Abduırahman Kırmızjtoprak ile Muhıttin Kımuzıtoprak hakkında açılan kayıt'ipcal davasının yapılan yargılamasında, Davalılann adresi meçhul oldugundan dava dılekçesınîtı gazetede ilanen tebhğıne karar venlmış, da\ahlar Abdurrahman Kınnızıtoprak ve Muhıttin Kınnızıtoprak'uı Ko- vancılar ılçesi Bılal köyunde bulunmadıklanndan duruşmanın bırakıldıjı 13.7 1990 günü saat 9.00, Palu Aslıye Hukuk Mahltetnesı durujnu salonunda hazır bulunmalan veya kendileri bir vekilk ıcmsil ettiruıeleri aksı halde HUMK'nın 213, 377. maddeleri geTetince gıyaben yapılacak işkmlere ıtiraz edaneyeceklen ilanen teblig olunur. 1.6.1990 Basm: 46962 MÜSLÜM ÇAKia 1957-1980 Başmı omzuma yasla gövdemde taşıyayım seni gövdem gövdene can olsun. Unutmadık... AİLESİ Küçük birARÇELIK sevgiye ayrılan zamandır. Bunu en iyi anneler bilir... Sevgi ilgi, ilgiyse zaman ister. İşte bunun için Arçelik, bütün annelere, hayatlarını kolaylaştıracak "küçük" çözumler sunuyor: Arçelik Küçük Ev Aletleri. Arçelik Küçük Ev Aletleri'nin sunduğu kolaylıklardan siz de yararlanın. Sevgiye daha çok zaman ayırın. ARÇELİK MİNİ FIRIN \o ister şiş. ister börek, YENİ ARÇELİK MİDİ FIRIN'da hem fınn, hem ARÇELİK MULTIMI* PLUS çok hünerlidir. ARÇELİK TOASTER harika bir yardmadır. yemekler onında hazır. ızgara, hem elektrikli ocak birarado. Ocakta Kekten pastaya, salatadon çorbaya, püreden Her cins ekmeğinizin ilk dilimini ve daha pişirin, fınnda kızartın, anında servis yapm. meyva suyuna.yemekler birçırpıda hazırlanır. sonrakileri tam ayanndo kızortır. EL.IK ARÇELİK BUHARLI ÜTÜ çok hafiftir, çok pratiktir. Ütü kolay yapılır. 9»** ARÇELİK SÜPER UTÜ, kumasa göre buhar programlıdır. Arçelik Super Utu'nun buharı bın kırışık açar. ARÇELİK PRE5S ÜTÜyle tek parmakla bile utü yapılır. Katloyın çorşaflan, dizın havlulon yanyana, gomleği, pantolonu, yerlestırin; indırın kolu, presleyin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle