29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhun>çı Matbaacıjık \c Ga2ctecılık Turk \nomm Şırkeıı adma Vıdir Nıdı 0 Genel Vavın Muduru Hasan Cemal. Muessese Muduru EmJiM L'şftkllgil. Yazı Islerı Muduru Okay GontnslD, 0 Haber Mcrkezı Muduru. Ymlçın Bo>er, Savfa Duzenı Yonetmenı: Ali Aoı, 0 Temslcıler ANKARA Munel Tan. ÎZMİR Hiiancl ÇttinJura. U Polıuka CttaJ B«taı«*- D15 Habcftcr fjjım Balo. Ekonomı Crm^z I t e t u . 1» Sendıka Şuknn Kcttna. Kultur Cttal Ism. Egıüjn G«ac» Şajtafl. Habcr Aıastırma tsad Bcrtua, Yun Haberien N«dd Datsa, Spor Daruşmam \bdnflt*dlr Yncdmsa. Dvs YazıJar brcm f •^•" A/a^ırmâ Şalû Mpay, DuzctTme Abdıdalı Vmzıa. 0 Koordııutdr \umci korulsan. 0 Maiı Işier Erol ErkU. • Mııha&ebc Buknt Vrner # But«c-Plaıüama St*t Oannborotta # RckJam V>-5t Toran. # [ k lanrüir Hntya • ldur H K I U Gonr. • l»l«me Oadcr Çdft. • Bügı-Ulon S«il \mL • PenoneL Srvp I «3J4 k Bumar 05 65 PK Cumhunjn Matbuobk vc GurUcıiık TAŞ. Türk Oafc Cad 39/41 CJ*»k*u 246-Iaanbul Td 512 05 05 (20 haty, THo. 22246 Fax (1) S26 M 72 # 7j>a GOkalp Biv Intılif S No 19; 4, Tet 133 11 41-47. Teta. 42344 Fu. (4) 133 I m r H Zıya Biv 1352 S i 3 Td: 13 12 30. TÖOL 52359 FUL (511 19 53 60 Inonu. Cad 119 S No I K* I. TcL 19 3 T 52 14 hat). Ttta. 62155. Fn. (71) 19 37 52 TAKVİM: 19 OCAK 1990 Imsak: 5.48 Guneş: 7.17 Öğle: 12.20 lkindi: 14.4« Akşam: 17.11 Yatsı: 18.35 Fahişeyv tecavüz Strasbourg yolunda HAKAN KARA ~ İZMİR — Anayasa Mahke- mesı'nın "fuhşu kendine ugraş edinen" kadınlara yönelık teca- vüziın daha az cezayı gerektirdi- ğini kabul etmesıne yönelik tep- kiler giderek yoğunlaşırken, iç hukuk tuketildiği gerekçesiyle konu Avrupa fnsan Hakları Ko- misyonu'na göturüluyor. Türk Ceza Yasası'ndaki 438. maddenin gundeme gelmesi An- talya'daki bir dava ile gerçekleş- ti. Antalya'da üç yıl önce dört kişi "fuhşu kendine ugraş edindigi" one surülen N.T. adlı kadıru kaçırmaya kalkmış, konu Antalya 2. Ağır Ceza Mahkeme- si'ne yansımıştı. N.TInin avuka- tı Nevzat Şimşek, soz konusu maddenin anayasaya aykırı ol- duğunu öne sürunce, Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Anaya- sa Mahkcmesi'ne yasanın ıptali için başvuruda bulundu. Aııcak başvurunun reddedilmesi üzeri- ne avukat Nevzat Şimşek ile 1988 yıluıda Anayasa Mahkeme- si'ne başvurarak yasanın kaldı- rılması için davaya mudahale et- mek isteyen Yeşiller Partisi MYK üyesi avukat Senih Özay, konu- yu Avrupa lnsan Hakları Ko- misyonu'na götureceklerinı açık- ladılar. Alman Yeşiller Partisi Millet- vekili Karitas Hensel de herke- sin hukuk karşısında eşit oldu- ğu prensibinin, hukukun en te- mel ilkelerinden biri olduğunu belinerek, "Yasa karşısında ka- dınlar nasıl fahişe ya da fahişe olmayan kadın diye ayrılır. bu anlaşıhr gibi değil. Üstelik bu aynmı gerçekleştirip fahişelere tecavuzde ceza indirimi uygula- ma, kabul edilebilecek bir uygu- lama degil. Tecavüz en kötü suç- lardan biridir. En agır sekilde ce- zalandırılması gerekir" görü- şünu dile getirdı. PROF. ÖZDEMİR Universite ses vermeye başladı FİGEN ATALAY tstanbul'daki çeşitli üniversi- telerde görevli öğretim uyeleri, yeni bir universite yasa tasarısı hanrlıgı içindeler. Aynı öğretim üyelerı, "özerV ve demokratik bir universite konusunda birie- sen öğretim uyeierinin bir arada olacağı" bir dernek çatısı altın- da toplanmak için girişimlerde bulunuyorlar. lstanbul'daki üniversitelerde görev yapan profesör, doçent, doçent yardımaları ve araştırma göre\lilerinden oluşan 70 kişi, önceki akşam Kuruçeşme'deki Mülkiyeliler Birliğı Lokali'nde bir araya geldiler. 3 saat suren toplantının açış konuşmasını yapan İjtanbul Üniversitesi Tıp Fakultesi öğre- tim üyelerinden Prof. Coşkun Özdemir. "Üniversiteler, umut kıncı havadan sıvnhyor. Yitirdi- gi heyecanı yeniden kazanıyor" dedi. Bu toplantılan, bir yıl önce üniversite sorunlarını görüşmek amacıyla başlattıklanru belirten Prof. Özdemir şunları söyledi: "Üniversitelerde olup bitenler- den huzursuzduk. Bir şeyler yap- raak istiyorduk. Üniversitemize sahip çıkmak, ses vermek isti- yorduk. En etkin yolun dernek- jeşme olduguna karar verdik. Uzun yıllardır sessiz kalan uni- versite, son zamanlarda ses ver- meye başladı." lstanbul'daki öğretim üyeleri derneğinin kurulabilmesi için şu anda yeterli sayıdan çok daha fazlasına sahip olduklanru belir- ten Prof. Özdemir, amaçlarının öğretim üyelerini, kurulmuş bir derneğe çağırmak olmadığını; derneğin, mumkün olabildiğiıı- ce geniş bir katılım sağlandık- tan sonra hep birlikte kurulma- sının daha sağlıklı olacağını söy- ledi. Alman Neo-NaziPartisi lideri 'Bodrumlu' Schönhuber "Türkler"hakkında kitapyazdı 6 En büvük tehlike Türkler'DİLEK ZAPTÇIOĞLU BONN — Federal Almanya'da- ki aşırı sağcı "Republikaner" (Cumhuriyetçiler) Partisi Genel Başkanı Franz Schönhuber, Türk- ler hakkındaki "zengin bilgisini" kitap haline getırerek Alman hal- kının hizmetine sundu. Eşe dosta hediye edilmesı için Noel'den on- ce pıyasaya surülen kıtabı birçok kitabevi repertuannda bulundur- madığı için sipariş etmek zorun- da kaldık. Ancak "Dünü ve Bugünii ile Tiiriler" başlığını taşıyan 216 say- falık kapsamlı eseri okuyunca ver- diğimiz paranın heba olmadığını anladık. Bodrum'da yazlığı olduğu için Türk basınına "Bodrumlu Nazi" olarak geçen Schönhuber, kitabın önsözunde "Bu eseri parti başkanı sıfatıyla degil. Türkiye'yi >~akın- dan tanıyan bir Alman olarak yazdığııu" söylüyor. Schönhuber'in yaklaşımı kita- bın ilk cümlesinde Türkçe olarak dile gelmış: "Dost acı soyler" "Türk dostu" (!) Fraru Schönhu- ber, Almanların ıyi ve kotu za- manda bu denli kader hirliğı etti- ği başka bir halk bulunmadığını, ancak son yıllarda iki ulus arasın- daki ilişkilerin gerginleştiğini, bu gerginliğin tarihini bu kitapta an- latacağını söylüyor. "Kendisine karsı >npılacak saldınlara şimdi- den Türkçe bir atasözüyle cevap verecegini" belirten eski SS suba- yırun yanıtı şöyle: "h urür kervan vurur" NEO-NAZİ LİDER SCHÖNHUBER'İN GÖRÜŞLERİ Almanya'da aşağılanan Türklerin bir kısmı burada aşağılık komplekslerini giderirler. Kompleksli Batılı kadınlann bini beş paradır burada. Kendi ülkelerinde kenara itilmiş bu kadınlar, Bodrum'da bacaklarını açıp Batıda Türk düşmanlığını bertaraf ettiklerini sanırlar. SCHÖNHUBER — Muham- med'in gölgesi, Atatürk'ün gölge- sinden daha uzun. Schönhuber'den Türkiye'nin AT başvurusu hakkında yorum: "Türkler APnin kapısını çalarken Avrupa larihine daima aktif ola- rak katkıda bulunduklannı ileri surmektedir. Bu katkı nedir? Sırp- lar, Macarlar, Yunanlılar ve Bul- garlar Türk kırbacı altında kıv- randınlmıştır. Türkler Viyana ka- pılanna iki kere Avnıpa'yla bıi- tunleşmek için degil, Avrupa\ı Türkleştirmek için dayanmamış mıdır? Türklerin Viyana'da yenil- mesi Avnıpa'nın gelmiş geçmiş en büyük bayramlanndan biridir." Sonuç: Gerek Almanlar gerek- se Türkler işgalci ruhları yuzun- den çok çekmiştir. Ikisinin de öl- MevJana'ya gidince kendimi hafiflemiş hissettim. İslam, benim gözümde iki suratlı bir din. Bir yüzünde bilgelik, pragmatizm ve tolerans var. Diğer yüzünde şovenizm, irrasyonalizm ve fetih güdüsü. TÜrk gazeteCİleri: Türkiye'de en önemli gazeteler bir avuç Karun gibi zengin kişilerin elindedir. Türk gazetecileri kendi memleketlerinde iktidarın elini eteğini öper, kapitalistlere yaranmaya çalışırlar. FRANZ SCHÖNHUBER DIETURKEN6ESCHICHTEÜND ENjRT çusu yoktur. Gelelim 12 Eylül askeri müda- halesine: Askerler 12 Eylül'de Turkiye'deki iç savaşın önüne geç- mek için iktidara el koymuştur. "Bu baglamda Balı'da ısraria sa- vunulan bir düşünceyi düzeltmek geregini" hissediyor Schönhuber. Darbeden onceki katliamlar aslın- da (1960 darbesine katılan) "Albay Turkeş'in emrindeki Bozkurtlann suçu degildir. Cinayetlerin çogu radikal solun hanesine yazılmalı- dır." Ama Batı suçu hep sağa at- mayı âdet edinmıştir bir kere, "Türk büyuk burjuvazisi Bozkurt- lann çogunu sempatik bulmasa bile onlan kolluk kuvveti olarak angaje etmekte sakınca görme- miştir." Kısacası "Bozkurtlar alet olmuştur." Schönhuber bunu kim- den mı duymuştur? "Bn bilgiyi kendisine Antaha'da bulundugu bir sırada fstanbul'daki Yahudi moda imparatonı Vakko klanına dahil olan biri" söylemıştir. Schönhuber, Bodrum'a ilk gö- rüşte âşık olmuştur. Ama gürül- tü, saldırgan bir cinsellik ve gece hayatının pisliklen kasabayı yazın yaşanmaz hale getirir. "Almanya^ da aşağılanan Türklerin bir kısmı burada aşağılık komplekslerini gi- derirler." Bodrum'da cinsel bakımdan yokluk çekilmez. Gerçi Türk er- kekleri ailedeki kızların yanına kimseyi yaklaştırmaz, ama onlar yerine kompleksli Batılı kadınla- rın bini beş paradır Bodrum'da. "Bunlann çoğu kadınlık cazibesi- ne sahip olmadıldan için kendi memleketlerinde kenarda kalmış- lardır. Burada bacaklarını açıp BaO'daki Turk düşmanlıgım telafi ettiklerini sanırlar." Bu hastalığa en çok Alman kadınları yakalan- maktadır. Konya'da Mevlana'mn türbesi- ne (kendi deyişiyle "Mevlana raa- nastınna") giren Schönhuber, ken- dini pek bir hafiflemiş hissediyor. Bu arada tslamiyet hakkında fel- sefe yapmaya başlıyor: "İslam be- Thatcher'ın gemisi su ahyorİngiliz halkı artık Başbakan Thatcher'a "gif diyor. Kendini yeşil ilan etmesi kamuoyu yoklamalarını etkilemedi. EDtP EMtL ÖYMEN LONDRA — Ingiltere'de siya- set yol ayrımında. Bir yanda Baş- bakan Margaret Thatcher var: 10 yıldır iktidarda. Hiç gitmeyecek gibi. Ama parti gemisi her yanm- dan su almaya başlamış durunı- da. Halkın üçte birinin refahı uğ- runa üçte ikisinin giderek yoksul- laşması, ülkenin guneyinde refah- tan geçilmezken, kuzeyde ve eski sanayi bölgelerinde işsizlik ve ümitsizlik. Ama Başbakan Thatc- her, genç kalmak için banyosun- da suyundan hafif elektrik akımı geçirtiyor, gün boyunca biriken elektriğini böylece koyveriyor- muş. Hormon tedavisi gördüğü, "ölümsüz bir gençlige" kavuştu- ğunu da yazıyor magazin basıru... Bir yanda da Yeşiller var: Geçen haziranda yapılan Avrupa Parla- mentosu seçimlerinde Avrupa Topluluğu ülkeleri içinde en çok Ingiltere'de oy aldı Yeşiller: Yuz- de 14.5. Ama parlamentoya bir tek üye bile sokamadılar. Nede- ni; Ingiltere'deki seçimde nispi temsil yok. Çoğunluğu alan kaza- nıyor. Yeşiller ve sol kesim, Baş- bakan Thatcher'ın "Parayı ka- zan. köşeyi dön","Her koyun kendi bacagından asüır","Gemi- sini kurtaran kaptan" felsefesine alternatif. Başbakan Thatcher döneminde nehirleT karaya çaldı. Irlanda De- nizi'ne radyoaktif atık atıldı. Sa- nayi bacalarının savurduğu du- manlar evet kentleri bogmadı ama gidip Avrupa'ya asit yağmuru di- ye düştü. Su ve toprak daha çok kirlendi. O kadar ki Avrupa Ko- misyonu, sulan pis diye tngiltere'- yi dava etti. Ve Başbakan Thatc- her bütün buniara rağmen büyük bir pişkinlikle "yeşil" oldu çıktı. Evet, partisi ulkede çevreye en dikkat eden, en kol kanat geren partiydi. Yeşil Parti'den de çok yeşildi. Genç ve dinamik kesime yone- lik bu çabalara rağmen, hizmet sektöründeki bir azınlık dışında halk artık Başbakan Thatcher'a "Git" diyor. Kendini yeşil ilan et- mesi kamuoyu yoklamalarını et- kilemedi. Birkaç ay önce kendi panisi içinden ilk kez simgesel bir davranışla biri çıkıp liderliğine ra- kip oldu. Thatcher sonrası dönem konuşuluyor artık. Yerine kimle- rin göz diktiği, kimlerin lıderlik yarışına kalkışabileceği gündem- de. Sosyologlar, Başbakan Thatc- her'ın ekonomik ve sosyal siyase- tinin, partide sanıldığı kadar be- nimsenmediği görüşunde. Parti içinde "Gerçek Thatchercı"ların oranı yüzde 20 tahmin ediliyor. Gerisi sadakat, alışkanlık, uyum. çıkar gibi farklı nedenlerle parti- de. Ilımlı solla merkez arasında bir yere yerleşmeye çalışan Işçi Par- tisi ise derlenip toparlanma sure- cini bitiremedi. Bazen sol slogan- la, bazen pıyasa ekonomici yak- laşımla lşçi Partisi hâlâ başı ile so- nu arasında iletişim kuramıyor. Lider Neil Kinnock da yeşillikten yana. Ama yana olmak, 80 kuşa- ğına şirin gozükmeye yetmiyor. Partinin yeni modasal akımlara uyarak soldan ortaya kaymasına tahammül edemeyen "klasik solcular" yeni seçimde aday ol- mayacaklar. Bunlar arasında Kin- nock öncesinde partinin bölünüp un ufak olduğu dönemin lideri Michael Foot, yardımcısı Dennis Healey ve diğer "solcular" var. Tony Benn henüz direniyor ama onun da piposunu alıp köşesine çekıhp arulannı yazması yakındır. Kinnock'a "Sosyalizm sonrasının solcu lideri" denmesi boşa değil. Yeşil Parti ise hâlâ lider seçme- mekte direnerek, uluslararası iliş- kilerden sorumlu sözcusü Sara Parkin'in "gayri resmi liderliği"n- de ilerliyor. Parti son olarak "Ye- şil Tüketım Rehberi" yayımladı. Şampuandan şampanyaya kadar yeşil harekete ters düşmeyecek tü- ketim mallan sıralandı. En çok satan kitaplar arasında, Ingiltere'- de değişen beklentiler, tutum \e davTanışların oya yansıması tesa- düf degil. Bilinçli ve yeşil bir se- çim. Başbakan Thatcher, 1987 seçi- minde yuzde 42.3 oranında oy al- mıştı. Aynı yıl Yeşil Parti'nin al- dığı oy oranı yüzde I'den azdı. Geçen yıl haziranda yapılan Av- rupa Parlamentosu seçiminde ise oy oranları yuzde 14.5'e yuksel- di. Bugunlerde Başbakan Thatc- her'ın desteği yüzde 25'lere kadar düşmüş durumda. Bir yeni seçim yapılsa seçmenin >1ızde 35'i yeşil- lere oy vereceğini söylüyor. a e ıAUVJI \HB YUA0Cİ.ÇAU9P MESl ICfN ACÜkm ÇAUŞ. A4ASIM SULlK HEM THATCHER'A HEM REKLAMCILARA — Londra'da "Yetiskinler için Mizah Dergisi" altbaşlıgı ile yayunlanan "Brain Damage" (Bejin Sarsıntısı) dergisinde yeraJan bu tek sayfalık çizgi-öj küde, Ho- neysett imzasını kullanan çizer, bir taşla hem Bayan Thatcher'ı hern de reklamcılan makaraya sanyor, ikti- dara geldiğinden bu yana tngiltere Başbakam Bayan Margaret Thatcher'ın. seçim kampanyalannı ve halkla Uişkiler faalivetlerini Irak kökenli Charies ve Maurice Saatchi kardeşlerin ajansı gerçekleştirdi. Ancak 1989 yılı sadece Thatcher için degil, Saatchi & Saatchi ajansı için de son derece kötü bir yıl oldu. Dunya reklamcı- lık dergileri, İngiltere ve dunyanın bu en büvük ajansının, reklamcılık faaliyetinden çok borsa oyunlanna ilgi duyduğunu hatırlatırken şirket, borçlannı odeyebilmek için daha önce ABD, Avrupa ve dunyanın çeşit- li ülkelerinde satın almış olduğu yan kuruluşlan satmak zorunda kaldı. Bu arada Saatchi & Saatchi ajansı- nın Londra ve New York borsalannda işlem gören hisse senetlerinin değerindebir deger kaybı kaydedildi. nim gözümde (mitolojideki gibi) iki suratlı bir din. Bir yüzünde bil- gelik, pragmatizm ve tolerans var, diğer yüzünde şovenizm, irrasyo- nalizm ve fetih güdüsü." Bir dağ keçısi kıvrakhğıyla bir konudan diğerine sıçrayan Franz Schönhuber, Munih'te eski Gala- tasaray antrenöru Jupp Den»»!! 1 ın duzenlediği bir toplantıdan sonra "Hürriyet" Gazetesi'nde kendisi hakkında çıkan yazıyı "ib- ret olsun diye" kitabına almış. Schönhuber'in ırkçı olduğunu an- latan yazının yazan Ahmet Altan, "Gazeteci kılıgına girmiş bir Al- man duşmanı ve kışkırtıcı ajan" dır. Schönhuber ırkçı olduğu yo- lundaki savları şöyle püskürtür: "tlk kanm yan Yahudiydi, kızım- da Yahudi kanı vardır." Alman halkının gözü kapan- mış, gcrçekleri göremez hale gel- miştir. Tıpkı "zevk-ü sefa içine da- lıp dışandan gelen tehlikeyi zama- nında seçemeyen Bizans gibi", "Türklerin bu kez 1453te Bizans'ı fethederken başvurduklan hilele- re ihtiyaçlan >oktur. Hayır, elle- rinde resmi ve damgalı kâgıtlaria gelmekte ve kalmaktadıriar Al- manya'da. Üstelik gelenler Konya gibi şehirlerden gelmekterdir! Bunlann hepsi mürtecidir. Al- manlann domuz eti yediği için te- miz olmadığını iddia etmekte ve Alman düşmanlığını köriiklemek- tedir." Schönhuber'in Türk politikası tahlilleri "Bugün Türkiye'de iktidara gei- mek veya iktidarda kalmak isteyen her kimse tslamcılara taviz ver- mek zorundadır." Nitekim bu yüz- den "Turgut Özal, Erbakan taraf- tarlannı kendi safına çekmek ve ANAP içinde eritmek için elinden geleni yapmıştır. Onu bu işte <am bir Islamcı olarak tanınan karde- si Korkut Özal desteklemektedir. Özal, Müslümanlığtm göstermek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Her sene Mekke'je gidip hacı oluyor. Bunu Türk televizyonu bile gös- terdi. Özal hükümeti, tslamın okullarda azınlık çocuklanna da zorunlu ders olmasını karariaştır- dı." Bu durumda Türk âilelerin Almanya'da çocuklarını Kuran kurslarına gondermesine de şaş- mamalıdır, zira "Islam'ın saldır- gan yüzü" giderek her yerde ön plana çıkmaktadır. Schönhuber'in kansı Almanya1 da tercihan MHP'ye yakın Türk- lerin davalannı üstlenen avukat Bayan Ingrid Schönhuber'in "Bir yıl boyunca Günaydın Gazetesi- nde Almanya'daki Türk işçilerin sorunlanyla ilgili köşe yazarlığı yaptığım" biliyor muydunuz? Schönhuber bu kaynaktan Türk basını hakkında değerli bilgiler edinmiş. Örneğin "En önemli ga- zetelerin, bir avuç Karun gibi zen- gin ailenin elinde olduğunu." Asil Nadir'den bile haberdar olan "Türkiye uzmanı, dost" Schönhu- ber'e gore "Türk-Alman ilişkileri- nin bozulmasındaki en büyük suç Türk basınının." Turkiye'ye çeşitli ziyaretlerinde gazetecilerle taruşan Schönhuber'e gore "Türk gazeteciler kendi memleketlerinde iktidann elini eteğini oper, kapitalistlere yaran- maya çalışır ve şovenizm yapariar. Almanya'da tehlikede olmadıkla- n için demokrasi havarisi kesilir- ler." Türkiye'nin AT'ye girmesi Schönhuber'in korkulu rüyası. "Almanca konuşulan Avusturya ve Isviçre dururken ve Viyana ls- tanbul'dan çok daha Avrupalıy- ken, Almanlarla ruhen akraba olan tskandinav ülkeleri Avrupa Topluluğu'nun dışında kalırken nasıl olur da Türkler buna dahil olmak isterler?" Schönhuber anlatıyor: "Türk- ler nereden gelmiştir? Orta Asya- dan, Altay Dağları'ndan! Türkler neydiler? Osmanlı lmparatorlu- ğu'nun kuruluşu sırasında Avru- pa ve Arap kanıyla tazelenen sa- vaşçı göçebe kabileler!" Schönhu- ber'e göre "Türkiye'de Muham- med'in gölgesi Atatürk'ün gölge- sinden daha uzundur" ve dış tica- ret rakamları Türk ekonomisinin diğer tslam ulkeleriyle butünleş- mesi gerektiğini göstermektedir. Telefon abonmanı • ANKARA (AA) — PTT, telefon abonman ucretini, sabit ücretle birlikte 85 bin liraya çıkardı. Abonman ücreti içinde yer alan kontör sayısı da 300'den 500'e yükseltildi. Bu iicret abonelerden iki taksitte alınacak. tlk taksidin ocak dönem i faturalarıyla birlikte 40 bin lira olarak şubat ayı içinde, ikinci taksitin de şubat dönemi faturalarıyla birlikte 45 bin lira olarak mart ayı içinde tahsil edileceği bildirildi. Batman'da kirlilik • BATMAN (Cumhuriyet) — Çevre kirliliğine neden oldukları gerekçesiyle TÜPRAŞ rarınerisi ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı aleyhine iki milyarhk tazminat davası açan Batman Belediyesi, davanın olumsuz sonuçlanması üzerine bu kez Danıştay'a başvurdu. Batman Belediye Başkanı Abdullah Hamdi, mahkeme kararının ardından başvurduklan Danıştay'dan alınacak kararı beklediklerini belirtti. Izmit'te çevre mitingi • KOCAELt (AA) — Izmit'te, hava ve çevre kirliliğini protesto etmek amacıyla yarın "Çevre Mitingi" duzenlenecek. Miting düzenleme komitesi - başkanı Mete Toksöyle, Anıtpark Meydanı'nda saat . 13.00'te gerçekleştirilecek mitinge, aralannda siyasi partilerin, sendikalann ve çeşitli derneklerin de yer aldığı 24 kuruluşun katılacağını açıkladı. ; Konyaalü için 1500 imza • ANTALYA (Cumhuriyet) — Sheraton ve Steiengenberger otellerinin Konyaaltı sahilinin bir bölümünü kamu kullanımına kapatma girişimlerine karşı açılan imza kampanyasına ilginin büyük olduğu ve imza sayısının 1 haftada 1500'e ulaştığı bildiriliyor. İmza kampanyasımn başlatılmasına önderlik eden Antalya çevre gönüllülerinden mimar, fotoğraf sanatçısı Safai Özer, kampanyaya karşı bu denli yoğun ilginin kendilerini bile şaşırttığını belirtti. 28 Ocak 1990 günü tüm odalan, partileri ve konuya ilişkin dernekleri çağırarak bir basın toplantısı düzenleyeceklerini soyledi. Köpüklü şarap ve astım • LONDRA (Cumhuriyet) — Genellikle alerjik kökenli olan astım hastalarının gıdalarla olan ilişkisi araştırıldı. Londra'daki LJlusal Kalp Akciğer ve Goğüs Hastahkları Enstitüsü'nden bir grup araşürmacının bu konudaki tezlerine göre, şarap türleri, özellikle köpüklü şarapların astım nöbetlerini arttırdığı ve astımın ilerlemesine katkıda bulundugu ileri sürüldü. British Medical Journal adlı tıp dergisinde yer alan araştırmaya göre, bileşimindeki katkı maddeleri nedeniyle astım belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açan gıdaların başında salatalara koruyucu olarak katılan metabisülfıt adlı kimyasal madde geliyor. 'Cumhuriyet Kızı'nı seyreden profesörler ve sanatçılar görüşlerini anlattı. Aydın geçinen erkeğin kadınakarşıtutumu MAÇOLUĞUN ELEŞTİRİSt — Memet Ba>dur'un yazdığı, Cüne>t Türel'in sahnelediği 'Cumhurivet Kızı' adlı o>un, İstanbul Şehir Ti- yatroları'nın Reşat Nuri Sahnesi'nde (Fotoğraf: Behzat Şahjn) Kultür Servisi — Memel Bay- dur'un daha once Ankara Devlet Tiyatrosu'nca sahnelenmeye baş- layan "Cumhuriyet Kızı" adlı oyunu, İstanbul Şehir Tiyatrola- n'nın Fatih Reşat Nuri Sahnesi'- nde de perde açtı. Ankara'da sah- nelenmeye başlandığında değişik tepkiler alan, başkentte canlı bir tartışma ortamı yaratan "Cum- huriyet Kızı"nı lstanbul'daki ilk gecesinde izleyenler de görüşleri- ni açıkJadılar. Daha önce, 1402'likleri, "YÖK'zedeleri" eleştirdiği gerek- çesiyle bir kesimden tepici alan "Cumhuriyet Kın"m Istanbul'da seyreden bazı profesör, yazar ve sanatçılann göruşleri şöyle: Prof. Dr. Bahri Savcı: Bilim adamlan da önyargılı olabilir. Bu- tun insanların tutkularına, içgu- dulerine, ayıplarına onlar da tu- tulmuş olabilırler. Sahtekârlıklar da yapabilırler. Kuçük duşurulen, hicvedilen, pro- fesörlük mesleği degildir. Bu pro- fesorleri, aleladelikleri de olan "insan"ın simgeleri olarak kabul etmek gerekir. Yazar, bu alelade- liği daha yoğun olarak belirtmek için, aslında yüceliğin temsilcili- ği işlevindeki bir mesleği seç- miştir. Prof. Dr. Emre Kongar: Oyun, dramatik yapı ve metin itibarıyla çok zayıf. Siyasi mesaj açısından ise 12 Eylul ideolojisinin 1402 uy- gulamasının gerekçesini oluştur- muş. 1402'lik olan ve bu olayı protesto için universiteden ayrıl- mıs profesörlerin, Türkiye'de "maçolugun" simgesi olarak kul- lanılmas'ı, ama yalnız bunların kullanılması, siyasal mesajın cid- dıliğini ve yanhşlığım vurguluyor. Aynca kof, boş ve cahil kişilikle- rın yalnızca 1402'lik ve istifa et- mış profesörler aracılığıyla tum aydınları suçlavacak biçimde ve- rilmesi de 12 Eylül'ün getirdiği ikinci bir sapma. Prof. Dr. Mina Urgan: Ben 1402'likler konusunda çok duyarlı olduğum halde, hiçbir şey görme- dim. Bu kişileri profesör olarak değil, aydın olarak gördüm. Bu oyunda 1402'liklere eleştiri yok. "Aydın" geçinen Türk erkeğinin kadınlara karşı olan tutumu su- nuluyor. Suna Tanalav (Psikolog): Oyunda bir entelektuel eleştirisi var. Ansiklopedi yazarlarımn bir araya gelip bir öyku oluşturması guzel, değişik bir tavır. Ancak en- telektuel eleştirisi de biraz entelek- tuel olmalıydı. Muşfik Kenter: Tepki gösteril- mesi bana çok ters geldi. Profe- sörlere dokunan bir şey yok. Biz de Memet Baydur'un "Yalmzlı- gın Oyuncaklan'nı oynadık. Iyi tanıyorum onu ve sanıyorum kı Türkiye için bir kazançtır. Pınar Kür: Tepkı görmesini şaşkınlıkla karşıladım. Fenadeğil, fakat çok şematik buldum. Kişi- lerin daha derinden incelenmesi- ni isterdim. Genç ve yeni yazar- ların yetişmesi için çaba gösterme- mizgerekiyor. Bedri Baykam: Oyun olarak sevdim. Meraktan gittim. Çunku "Cumhuriyet Kızı" benim Anka- ra'da Eylül Bar'da 3 yıldır asılı duran bir resmimin adı. Barın sa- hibinden, yazarın oyunun adını bu bardan aldığını duymuştum. Genco Erkal: Bu oyunu 1402'lik profesörlerin bir eleştirisi olarak ele almak bence çok yan- lış. Yazar çok daha genel bir olay- dan söz ediyor karumca. Kuşku- suz toplumsal bir eleştiri var. Ülkemizde egemen olan genel bir duşünce ve davranış biçimine yo- nelik. Memet Baydur'un Turk ti- yatrosunda yenı ve çok özgun bir ses olduguna inanıyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle