Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cuırhurıvet Maıbaacılık »e Gazetecıhk Tıuk *nomm Şırkeıı
adına Nıdır N»di 0 Oenel Ya\ın Muduru Hlsın Ctmıl. Muesstse
Mudu-u Fmint Işaklıgıl. >azı Işlcrı Muduru Ok«> Goncnsın. 9
Haber Merkezı Muduru V.alçın Ba>cr. Sa>fa Duzem Vonetmcnı \\i
Var. 9 Temstaler ANKARA Mımfl Tu. İZMİR
Iç Poütlka Cctai Baştanpç. Dıj HaberlCT Eıpuı Batcı. Ekonom. Ccngu Turtun. 1; Sendıka Şoknn Ketraa. Kulıur Cdll l « ı .
Efcrtırr. C a a \ •j^tan. HaOCT V^tırma. bmet Bcrfcn. VuT HabCT'm NecdM Doftut. Sfor Danışmanı Abduludir Yucdnıu.
Dm Yanlar Knraı Çalokın, ^rasüraı Şahiıı Mpa>. Duzemıe Abdutoh l u n . 0 koordınaıor Akmrt Konıfau. # Malı Ijlo
Ero< EıfcıM. # Muhastbe Buknt Yrar # Buiçr-Pîarâama Stvgj OHnanbejeoghı 9 Rfklaır. \vje Tonm. # Ek YayınJar Ha*n
Ak>ol 9 ldarc Hıısrvın (,um. 9 IvCT-ıe Ondo- ÇHİk. 9 Büp-IsİOT Naıl Iml. 9 Hrrvjne; Njvp
Sasan *• Kryon tomhunvr. Malbaacüık « Gueuolık T.AŞ Turk Ocafc Cad 39 41 Cj*»lo(hı
W14 ls PK 246-iaanBu, Td- 512 0! 05 120 haı. Tdct- 22246 Faj. <]) 526 60 12 9
Burotar U k « Zıya GOUIp B^ Inkılap S. No 19-4, Td 133 II 41-T, Teta. 42344 FM. (4) 133
05 65 9 •"«* H Zıya BJ> 1352 SJ/3. Tet 13 12 30. Tctoı. 52359 F»x. (511 19 53 60
: Inönu Cad 119 S No 1 Kaı I. Td 19 3
1
52 (4 hal). Tito. 62155, Faj. Cl) 19 37 52
TAKVIM: 15 OCAK 1990 İmsak: 5.49 Guneş: Öğle: 12.18 îkindi: 14.44 Akşam: 17.07 Yatsı: 18.31
THE—4NDEPENDENT
Floransa
gibi gazete
28 ocaktan itibaren pazar günleri
yayımlanacak Independent on Sunday'in
genel yayın yönetmenliğine getirilen Stephen
Glover, "Sunday Times şayet New York
kadar karışıksa, bizim gazetemiz Floransa
olacaktır" benzetmesi yapıyor.Okuyucuya
herşeyi vermeye çalışmayacaklarını, seçici
olacaklarım anlatıyor.
Türk ve Islam mimarisi, tarihi çevre koruma uzmanı Prof. Doğan Kubarv
Tarüıe yerleşmek için
EDtP EMtL ÖYMEN
LONDRA — Haftada 6 gun
yayımlanan "Independent" Ga-
zetesı, 28 ocaktan itibaren pazar
günleri de ayn bir pazar gazetesi
olarak çıkacak. Aynı idarehane-
de, araa tamamen farklı bir ör-
gütlenme ile çıkartılacak olan
"Independent on Sunday" adlı
yeni gazetenin de hem mali hem
de içerik açısından "Indepen-
dent"e benzemesi amaçlanıyor.
Henüz üç yıl önce yaym hayatı-
na başlayan'gazetenin 1989'da 3.8
milyon sterlin kâr ettiği açıklan-
dı. Haftaiçi tirajı 425 bin olan ga-
zete, cumartesi günleri kultür -
edebiyat ağırhklı kaliteli bir der-
gi veriyor ve tirajı 470 bine yük-
seliyor.
"Iodependent on Sunday"in
genel yayın yönetmenliğine, ga-
zeteciliğe 12 yıl önce başlayan ve
son görevi Independent'de dış ha-
berler şefliği olan Stepben Glo-
ver getirildi. Ağustos ayından be-
ri bir düzineye yakın prova kop-
yası hazırlanan yeni gazete 28
sayfa olacak. Biraz daha kaliteli
kâğıda yarım gazete boyutunda
renkli basılan 64 sayfalık eki ve
benzer boyutta ancak gazete kâ-
ğıdına basılan siyah - beyaz 64
sayfalık iş ve ekonomi eki de var.
Farkhhğı kendine düstur edinen
Independent'in pazar eki de di-
ğer pazar gazetelerininkinden
farklı. Ekte güncel kültürel konu-
ların geniş yorumlan, ayrıca ki-
tap, mimari, moda, yiyecek - içe-
cek, eğitim, bilim, sağlık, seya-
hat, bahçecilik, otomobil, emlak,
din, sinema - tiyatro, televizyon,
okuyucu mektupları gibi sayfa-
lar da var. Ek, gündelik bir ga-
zetenin ele alması gerektiğine ina-
nılan konulara yer veriyor. Diğer
pazar gazetelerinin eklerinden
hem boyut hem içerik bakımın-
dan farklı. Gazete de "Okuyucu-
ya hcr şeyi vermeye çalışrnayan,
seçici bir totnmda" hazırlandı.
Genel yayın yönetmeni Glover
Cumhuriyet'e, "Sunday Times
şajet New York kadar kanşıksa,
bizim gazetemiz Floransa
olacaktır" benzetmesinı yaptı.
Yani eli yüzü düzgun, sakin, bu-
tünlüğü olan anlaşılır bir gazete
anlamına.
Gazete için yapılan piyasa
araştırması uyarınca ilk sayısı 1
milyonun üzerinde basılacak. 350
bin satıığı takdirde kâr edeceği
açıklanan gazeteyi 85'i gazeteci
120 kişi çıkartacak. tki gazete sa-
Dünya,
çevreyi
tartışıyor
Haber Merkezi — Merkezi New
York'ta bulunan lnsan Hayatını
De\'am Ettirrne Parlamenterler
Dünya Forumu tarafından düzen-
lenen ve çevre sorunlannın ele alı-
nacağı en kapsamlı uluslararası
toplantı olan "Çevre ve Kalkınma
Dünya Forumu" adlı konferans
bugün SSCB'nin başkenti Mosko-
va'da başlıyor.
Birleşmiş Nlilletler Genel Sek-
reteri Perez de Cuellar tarafından
açılacak konferans, beş gün süre-
cek çalışmalarından sonra SSCB
lideri Mihail Gorbaçov'un konuş-
masıyla kapanacak. Dünyamn çe-
şıtli ülkelerinden 200 kadar hükü-
met temsilcisi, din görevlisi ve bi-
lim adamları ile Yüksek Sovyet
Konseyi üyelerinin katılacakları
konferansta, çevre ve kalkınma
konuları tartışılacak. Toplan-
tılara Türkiye"den Istanbul Üni-
versitesi Edebiyat Fakültesi Bilim
Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Ek-
meleddin thsanoğlu katılıyor.
dece yabancı muhabirlerini pay-
laşacak. Bir de Glover'in dediği
gibi "kafeteryayı, o kadar". Ida-
rehanesi Londra'da olduğu halde
gazete Londra'da değil, beş ayn
taşra matbaasında basılıp dağı-
tılacak. Gazeteciler, haberlerini
merkezi bilgisayara doğrudan
gönderebilecek, sayfalar ekran-
larda düzeltilip faksla taşra mat-
baalarına yollanacak. Böylece
pazar sabahı satışa çıkacak gaze-
te cumartesi gecesi basılmaya
bajlanacak. Eki ise en son konu-
lara da el atmak için cuma saba-
hına kadar bekletilecek.
Gazetecilerini müesseseye or-
tak eden Independent'te kimse
jiizde 15'den fazla hisseye sahip
olamıyor. Bir yıl içinde borsaya
da açılması beklenen hisselerin
yüzde 35'i gazete çalışanlarına
ait.
Ciddi, saygın, liberal ve ağır-
başlı Observer*den epeyce trans-
fer yapıldığı anlaşılan yeni gaze-
tenin tngiltere'de kurumsal nite-
liği olan pazar gazeteleri piyasa-
sında hemen kabul göreceği gö-
rüşu egemen.
"Son zamanlarda
İslam dünyasıyla
birlikte bizde de
mimari kimlik
arama sorunu var.
Ancak yüzeysel bazı
motiflerin
kullanılmasıyla
yetiniliyor!'
ALPAY KABACALI ~
"İslam ülkelerindeki en kötü
cami mimarisi bugün Tiirkiye'de.
tslam tarihinde bu kadar çirkini
hiç gönılmemiştir. Bu çok adi bir
bezirgânlıkla kanşarak cami yap-
ürma demeklerinin yuzde 10, yuz-
de 20 kârianna dayanarak yapı-
lan, tabii politik amaçlar da taşı-
yan bir yapılanmadır. O kadar
çirkin ki insan o çirkinliğin arka-
sındaki düşüncenin niteliğinden
dehşete düşüyor."
Turk ve islam mimarisi uzma-
nı Prof. Doğan Kuban, "Cumhu-
riyet döneminde beliıii bir mimari
kimlik edinebüdik mi?" sorusu-
nu yanıtlarken söylüyor bunlan.
Ona göre, dönemin başında
"Ulusal uslup" denilen, Osman-
lı'dan esinlenmiş bir eklektisizm
görülüyordu. 1930'larda Batının
güçlü etkisi egemen olmaya baş-
ladı, "Modern mimari" adı altın-
da. Ardından...
"tkinci Dünya Savaşı sırasın-
da, Almanya'da, Wasbington'da
ya da Moskova'da ne varsa biz-
de de aynısı oldu: Bir tür devlet
mimarisi. Bana kalırsa, bıitün Ba-
tılılar, Amerika da dahil. komü-
nist ülkeler de dahil, faşist ya da
Naziydi o sınıda... Savaştan sonra
DOĞAN KUBAN — Tarih-yazıcıhğı, genelde ege-
men sınıflann tarihinin yazılması demek. Demok-
ratikleşme sonucu, yalnız saraylardan degil, yoksul
insanlann evlerinden de söz etmeye başladık. (Fo-
lograf: Uğur Günyuz)
PORTRE Prof. DOĞAN KUBAN
Arkeolojik kazılar
1926'da Paris'te doğdu. 1949'da Istanbul
Teknik Üniversitesi'ni bitirdi ve >ııksek
mühendis-mimar unvanını aldı. 1952'de aynı
üniversitenin Mimarlık Tarihi Kursüsü'ne
asistan olarak girdi. Osmanlı Barok Mimarisi
üzerine teziyle doktorasını verdi (1954).
Osmanlı Dini Mimarisinde lç Mekân
Teşekkülü konulu araştırmasıyla doçentliğe
>Tikseltildi (1958). Bir süre ABD'de Michigan
ve Harvard üniversitelerinde çalıştı. Anadolu
Mimarisinin Kaynak ve Sonınlan başlıklı
çalışmasıyla profesörluğe yükseltildi (1965).
Birçok yabancı universıtede konuk profesör
sıfatıyla dersler verdi; ulusal ve uluslararası
arkeolojik kazılarda başkan ve mimar olarak
çalıştı. İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık
Tarihi ve Restorasyon Kürsusu Profesöru ve
aynı adı taşıyan enstitünun başkanı olarak
görevini surdürüyor. Adı geçen tezleri ile
Turkiye Sanatı Tarihi (1970) Mimarlık
Kavramlan (1973), Türk ve İslam Sanatı
Üzerine Denemeler (1982) adlı kitaplan ve
çok sayıda makalesi yayımlandı. Şimdi
Istanbul Kent Tarihi üzerinde çalışıyor.
Batı. yeniden enternasyonal srilin
ilkelerine döndü. Biz de dön-
dük... Son zamanlarda İslam
dünyasıyla birlikte bizde de bir
kimlik arama sonınu var. Ancak
çok guçlu değil; yüzeysel bazı mo-
tiflerin kullanümasıvla yetiniliyor.
Kuramı bizde de. İslam dünyasın-
da da gelişmedi. Tıpkı arabesk gi-
bi Arabistan'dan, şuradan bura-
dan laklit olan yüzeysel şeyler...
Bu arada Türkiye'deİd halk ve İs-
lam mimarisini daha iyi inceledik.
Bunun zamanla. kimlik gttirme
yolunda bazı katkılan olabilir.
Daha oraya varmadık. En çok en-
ternasyonal üslubun apartman
düzeyine, müteahhit diızeyine in-
miş olan, oldukça kötü bir yoru-
mu var."
Son yı1larda tarihi çevrenin ko-
runması gereğinden çokça söz edi-
yonız. Ediyoruz da, gerçekten ko-
ruyor muyuz? Bu alanda da uz-
man olan Doğan Kuban'a sorma-
lı... O, artık korumanın tekniği-
ni, yöntemlerini, korunacak çev-
renin altyapısının nasıl biçimlen-
mesi gerektiğini bildiğimizi belir-
tiyor: Üniversitelerde öğretiın
alanlan açmışız, uzman yetiştiri-
yoruz; üstelik, korumayı sağlaya-
cak birtakım yasal düzenlemeler
de var. Ancak...
"Gerektigi ölçüde korunamı-
yor tarihi çevre. Bunun nedeni
ekonomik değil, kültürel. Yani,
korumanın gerekliligine loplu-
mun inanması gerekiyor. Toplum
inanmadıgı zaman, var olan ör-
gütlenmeler işe yaramıyor. Tabii
Turkiye bu konuda birçok İslam
ülkesinden ileride. Ancak uygula-
ma alanında fazla bir şey yapıla-
bildigi söylenemez."
500'ü aşkın siyah-beyazfotoğrafın yer aldığı "Fotoğraflarla Nâzım Hikmet" albümü yayımlanıyor
Nâzım Hikmet 88 vasında•/*Nâzım Hikmet'in 90. doğum gününü 15 Ocak
1992'de kutlamak üzere hazırlıklar yapan
Turkiye Yazarlar Sendikası, "Nâzım'ın
Moskova'daki evinin müze haline
getirilmesine" ilişkin bir öneri mektubunu,
Gorbaçov'a iletilmek üzere, bugün SSCB
Ankara Büyükelçisi Çernişev'e sunacak.
ANNA TURAY
Nâzım, bugün 88 yaşına bası-
yor. Bugün Nâzım Hikmet'in 88.
doğum yıldönümü. 3 Haziran
1963'te Moskova'da "memleketi-
ne hasret" ölen Nâzım Hikmet 88
yaşına girerken hâlâ TC vatanda-
şı değil.
lki yıldır Nâzım'ın doğum gün-
lerinde Çatı Restoran'da bir ara-
ya gelen dostları, bu kez Mülki-
yeliler Lokali'nde buluşacaklar.
Nâzım'ın doğum günu anısma dü-
zenlenen, annesi Celile Hanım'ın
resim sergisinin açıhş kokteylinde
Nâzım Hikmet'in doğum günun-
de, kız kardeşi Samiye Yaltınm ta-
rafından düzenlenen Türkiye"nin
ilk kadın ressamlarından, anneleri
Celile Hanım'ın yağlıboya çalış-
malarından oluşan bu sergi dışın-
da başka etkinlikler de var.
Turkiye Yazarlar Sendikası da
bugün Nâzım Hikmet'i bir panelle
anıyor. Yine Mülkiyeliler Loka-
li'nde saat 16.00'dagerçekleşecek
olan bu panel, "Nâzım Hikmet-
in Yapıüan ve Sanatı" başhğını ta-
şıyor. TYS Genel Sekreteri Atilla
Birkiye'nin yöneteceği panele Şük-
ran Kurdakul, Refik Erduran, De-
mirtaş Ceybun ve Atilla Coşkun
katılıyorlar. Mülkiyeliler Lokali'n-
de bugün açılacak olan bir başka
sergi Nâzım Hikmet'in kitapları-
nın ilk ve yabancı basımlarından
oluşuyor. Yine TYS'nin duzenle-
diği Kıymet Coşkun tarafından
hazırlanan bu sergide Nâzım'ın
1920'lerden itibaren Turkiye'de
basılan ilk kitaplan ve bugüne dek
60'dan çok dilde çevrilen kitapla-
rının bazı yabancı baskıları yer
alıyor.
Nâzım Hikmet'in 90. doğum
günunu 15 Ocak 1992'de kutla-
mak üzere hazırlık yapan Turki-
ye Yazarlar Sendikası bugün "Nâ-
zım'ın Moskova'daki evinin müze
haline getirilmesine" ilişkin bir
öneri mektubunu da Gorbaçov'a
iletilmek üzere SSCB Ankara Bü-
yükelçisi Çernişev'e sunacak. Bu-
gün tstanbul'a gelmesi beklenen
Çernişev'e sunulacak mektupta
Nâzım'ın yaşamının son 13 yılını
geçirdiği bu evin bugüne dek ko-
runmuş özel eşyasıyla birlikte bir-
müzeye dönüştürulmesi ve açılışı-
nın 15 Ocak 1992'de yapılması is-
teniyor.
Nâzım Hikmet'in doğum günü-
ne rastlayan bugünlerde Kıymet
Coşkun tarafından hazırlanan ve
aralarında bugüne dek hiç yayım-
lanmamış fotoğraflann da yer al-
dığı 500'ü aşkın fotoğraftan olu-
şan "Fotoğraflarla Nâzım
Hikmet" albümü de Cem Yayıne-
vi'nden çıkıyor. Nâzım'ı "fotog-
raflann diliyle" aıüatan bu albüm
yakınlannın, dostlarının ve seven-
İerinin albümlerinde yer alan fo-
toğraflann bir araya getirümesiyle
hazırlandı. Nâzım Hikmet'in ya-
şamını çeşitli yönleri ve ilişkileriy-
le. olduğu gibi yansıtmaya çalışan
album, büyükbabasının ve çocuk-
luk yıllarımn fotoğraflarıyla baş-
lıyor. Albüm, öğrencüik dönemin-
den hapishane yıllanna, dostlany-
la birlikte olduğu anlardan katıl-
dığı ödül törenlerine, çıktığı çeşitli
gezilere, Nâzım'ın tüm yaşamına
ilişkin siyah-beyaz bir belgesel. 53
günlükken annesinin kucağında,
4.5 yaşındayken Halep'te, Vâlâ ile
Inebolu'da, Piraye ile Kalamış'ta,
Orhan Kernal ile Bursa Cezaevi'n-
de, 51'de Moskova Havaalanı'nda
karşılanışı, aynı yıl Prag'ta Ulus-
lararası Barış Ödülü'nü alırken,
62'de Paris'te Vera ile adının bir
gemiye veriliş töreni, bir plak ka-
pağında, bir tiyatro afişinde---
Nâzım Hikmet doğum günün-
de yalnızca Turkiye'de anılmaya-
cak. Yarın Londra'da onuruna bir
tören düzenlenecek. Bu törende
Richard McKane ve Taner Bay-
bars tarafından lngilizceye çevri-
len "A Sad State of Freedom" (Bir
Hazin Hürriyet) adlı kitabından
şıirler okunacak. "Fotoğraflarla Nâzım Hikmet" albümünden. Nâzım, eşi Vera ile. 1962 Moskova.
Afşin-Elbistan
Termik Santralv
Asliye Hukuk Mahkemesi'nce belirlenen
bilirkişi, Afşin-Elbistan Termik Santralı'nın
çıkardığı gazların tarım ürünlerinde yüzde 25
verim kaybına yol açtığım saptadı.
Verim kaybı davası
UFUKTEKİN
ÇOĞULHAN (AFŞİN) — As-
liye Hukuk Mahkemesi'nce belir-
lenen resmi bilirkişi, Afşin-
Elbistan Termik Santralı'nın çı-
kardığı gazların, tanm ürünlerin-
de yüzde 25 verim kaybına yol aç-
tığım saptadı. Bilirkişi, "Baca
anklannın bitkilerdeki döllenmeyi
ve solunumu engeUeyerek tanele-
ri cılızlaştırdığına" dikkat çekti.
Afşin-Elbistan Termik Santra-
lı'nın bacalarından çıkan gazlann
ürünlerine zarar verdiğini öne sü-
ren Mehmet Kara adlı çiftçinin
TEK Işletme Müdürluğü aleyhine
Afşin Asliye Hukuk
Mahkemesi'nde üç yıl önce açtığı
davada, bilirkişinin " 1 ^ milyon U-
ralık zarar" saptadığı oğrenildi.
1986/1108 dosya numarasıyla açı-
lan davada mahkemenin belirledı-
ği resmi bilirkişiler ziraat yüksek
muhendisleri thsan Serel ile Yaşar
Topsakal, davacı Kara'nın Ekizce
mevkiindeki 850 dönüm arazisin-
de ekili ayçiçeği, pancar, nohut,
buğday ve söğüt ağaçlan üzerin-
de bir dizi inceleme yaptılar.
1986'mn mayıs, haziran ve tem-
muz aylarındaki inceleme sonu-
cunda bilirkişiler. "Tarlalann baca
tesiri altında kaldığını, bitkilerin
üzerinde bacadan atılan küllerin
belirtilerini bulduklanm" anlattı-
lar. Devletin tarım kuruluşlannda
çalışan bilirkişiler, 4 Ağustos 1986
tarihli raporlannda, santralın ver-
diği zararları şöyle sıraladılar:
'Atıklardan toz olarak abJanlar,
çarpma ve kaplama sureliyle bit-
ki solunumunu engellemekte ve
döllenmeyi azaltmaktadır. Kükürt
dioksit gazı ise asit ozelliğe sahip-
tir. Hücrelerin biyokimyasal reak-
siyonunu bozabilmektedir. Bu da
bitkinin gelişraesinin yavaşlama-
sına, yanmalar, tanelerde cılızlık,
deformasyonlar yaparak üriin
kaybına neden olmaktadır.
Bu gazın menfi etki ettiği hasat
döneminde incelenen buğday ta-
nelerinin bumsuk, cılız ve defor-
masyona ugramasından anlaşıl-
maktadır."
Bilirkişi raporunda verim kay-
bına santralın yol açtığı vurgula-
narak şöyle deniyor:
"Aynı şartlara haiz diğer taria-
lardan da 20 adet başak alınarak
kontrol edilmiştir. Burada ortala-
ma verirain 160 kilogram olduğu
hesaplanmıştır. Söz konusu taria-
da da aynı sayım yapılmış. ancak
dekarda verimin 120 kilogram ol-
dugu bulunmuştur. Kanaatimizce
aradaki bu 40 kilogramlık fark
termik santraun baca zarannın so-
nucudur. Sonuç olarak aynı kül-
türel işlemler ve masraflar yapıl-
sa bile uriinde yüzde 25 oranında
kayıp söz konusudur. Toplam
buğday alamndaki mahsnl kaybı
24 bin kilogramdır. Bunun para-
sal değeri ise 1.680.000^- TL.dir."
TEK Işletme Müdürluğü, bilir-
kişi raporuna itiraz ettiği için da-
va henüz sonuçlanmadı.
Bu arada SHP Afşin tlçe Baş-
kanı Avukat Arslan Şahinoglu,
termik santralın yol açtığı kirlili-
ğin dikkatle izlendiğini, konuyu
"Yenilikçi sosyal demokratlann,
K. Maraş toplantısında goruşerek
parti genel merkezine ilettiklerini"
söyledi. Arslan, "Santralın yol aç-
tığı kirlilik kader değil. Biz ciddi
ihmallerin olduğu kanısındayız.
Nasıl eylemler yapılabilir, bunu
genel merkezimizle goruşerek
saptayacağız" dedi.
Tarihi çevrenin korunmasıyia
görevli kurullar (Taşınmaz Tabi-
at ve Kültür Varlıklanm Koruma
Yüksek Kurulu ile bölge kurulla-
rı) üzerlerine duşeni yapıyorlar
mı?
"Bu kunıllarda iyiniyetli üye-
ler de var, kültüni yeterii olma-
yanlar da" diyor Doğan Kuban.
"Ordara yanıt verecek olan yine
yerel yönetimler, mal sahipleri ve
hükümet organlandır. En başta
da halkın desteğidir. O yok. Do-
layısıyla, bir üstyapı kunımu ola-
rak yukanda birtakım kararlar
veriyoriar. Ancak bunlar konı-
raaya yetmiyor. Eski duzenlerne-
de, kunıl çok daha güçlüydü. Ya-
vaş yavaş uzman olmayanlann
kurullara girmesine olanak veren
kararlar çıkardılar. Sonunda hü-
kümetin daha kolay kontrol ede-
bileceği, isledigi zaman kurulu
devre dışı bırakabileceği bir sistem
yaratıldı. Ancak koruma konu-
sundaki bilinçlenme bir ölçüde
arttıgı için, birinin zayıflığını öte-
kinin biraz daha güçlenmesi den-
geledi."
Doğan Kuban, ük profesyonel
mimarlık tarihçimiz. Italya'dan
gelmiş olan ve daha çok Ortaçağ,
Bizans mimaıileri üzerinde çalışan
Prof. Paolo Verzione'nin asistan-
hğına başladığında, ülkemizde
profesyonel yetışmiş sanat tarih-
çileri bulunmasına karşılık, uz-
manlık alanı doğrudan doğruya
mimarlık tarihi olan bilim adamı
yoktu.
Aynı zamanda, kuramsal yapıt-
larıyla da tanınan bir kültür ada-
mı Doğan Kuban. Biraz da bu gi-
bi konular uzennde durduk:
Kuban, "Tutarlı bir tarih yazı-
cılığı ve kültür yoruraanun ku-
ramsal bir durulaşma
gerektirdiği" ancak bu durulaş-
maya ulaşılamadığı, "Turkiye'de
tarih ve sosyal bilimler alamnda-
ki ideolojik kavgalann vorumla-
n yönelttiği" bir geçış döneminin
yaşandığı kanısında. Bu günü-
müzde bilimsel nesnelliğe ulaşıla-
madığı anlamına mı geliyor?
Ona göre, nesnel olunduğu za-
man yalnızca belgelerin yorumu
düzeyinde kalınıyor. Genelleme-
ye, senteze gidilince ideolojik yo-
rumlara yöneliyor. "O ideoloji,
sonunda belgelerin nesnel yonı-
munu da zorlaştınyor. Hatta im-
kânsu kılıyor. Yani baştan önyar-
gılaria yazılmaya başlanıyor tarih.
Yalniz bizde değil... Başka ülke-
lerde de tarih yazımının nesnel ol-
duğunu sanmıyorum. Bunun in-
santn dünya içinde kendini nert-
ye yerleştirdigjyle ilgisi var. Ben
insanın tek amacının dunyayı ta-
nımak, anlamak olduğunu düşü-
nüyorum. Kendinizi önemsiz gö-
rür ve dünyayı anlamaya çalışır-
sanız, nesnel olma olanagı artar.
Kendinize, toplumunuza, elde et-
tiginiz bilgilere vb. 'ne önem verir-
seniz. nesnel olarak çok güçleşir."
Tarih yazıcılığının yeni bir bo-
yutuna da dikkati çekiyor Doğan
Kuban: "Tarih yazıcılığı, genel-
de egemen sınıflann tarihinin ya-
zılması demek. Kütlenin demok-
ratik sürec içinde egemen olması,
taribe daha alt düzeylerden bak-
ma gerekliliğini getirdi. Dolayısıy-
la. eskiden herkes saraylardan söz
ederken şimdi daha yoksul insan-
lann evlerinden de söz etmeye
başladık. Yavaş yavaş daha nes-
nel olma zorunluluğunu, daha
çok sayıda olguyu kapsama ge-
rekliliğini duyan bir tarih vazar-
lığı oluşuyor. Bu, ideolojilerin
ötesinde, zorunlu bir nesnelleş-
me."
Turkiye, tarihteki konumuna
bakılarak Türk - Anadolu - İslam
- Batı kutuplan arasında nasıl bir
yere yerleştirilebilir? Bir sanat ta-
rihçisi için önemli bir sorun bu.
Aynı zamanda, yanıtlanması zor
bir soru...
Selçuk bir uzantı, diyor Doğan
Kuban. Osmanlı ise Roma'mn ve
Bizans'ın bıraktığı boşluğu doldu-
ran bir kültür. Ancak Doğudan,
İslamdan gelen bir takım etken-
lerle bezenerek ortaya çıkan bir
kültür:
"Bir İran'dan, bir Hindistan'-
dan çok farklı bir yeniçağ kültü-
rii, Osmanlı'nınki. Ama Batıyla
bulustugu yerde bileşime giren
Dogulu, Musluman külturlerin
getirdiği başka bir renk ve önem-
li kısıtlarnalar da var onda: Maddi
boyutiarıyla Batı ile özdeşleşmis
olsa bile, düşünsel yaşamda Do-
ğulu bileşenleri ağır basmış. Bi-
limsel, nesnel düşünceyi, birçok
şeyi lusıtlamış. Mimarlık alanın-
da olaganüstü bir sentez yaratıl-
dıgı kanısındayım. Aynı sentez
edebiyatta yok; çünkü birincisi
maddenin katkısıyla oluşan bir
şey, öteki ise doğrudan doğruya
Dogulu kalmış. Bu ikisi arasında-
ki ikilem. bazan çelişki, Osman-
lı'nın kültüninün garip doğasını
yaratnuş. Bir de buna dünyada eşi
olmayan politik yapıyı eklerse-
niz... Gerçekten unique bir kültür
ortamı bu, analizi zor bir süriı bi-
leşeni içeriyor. Tarihçiler, her şe-
yiyle iyi ya da kötü olduğu yolun-
da yorumlar yaptılar. Gerçekle,
bu problem bugün de çöziılmüş
degil."
Ya kültürümüzun geleceği?
Dünyanın butünleşmeye doğru
gittiğini, Batı - Doğu ayrımının
yavaş yavaş ortadan kalktığım be-
lirttikten sonra ekliyor Doğan
Kuban:
"Geçmişten gelen kültür veri-
lerinin. o dunyayı şenlendirecek
ya da renklendirecek çeşitliligi
saglayacagını düşünüyorum. Ye-
rimiz Doğu, Batı falan değil, çağ-
daş dunyadır."
Vagon
tatilköyti
• SELÇUK (Cumhuriyet)
— Efes antik kentiyle tüm
dünyanın ilgisini çeken
Selçuk, tarihi Şirince
Köyü'nün turizme
açılmasından sonra "vagon
tatilköyü" ile yeni bir boyut
kazanıyor. Hah ve deri
üretim merkezlerinin
ardından, AtatUrk
Çamljğı'na vagonlardan
oluşacak 2 bin yataklı tesis
yapılıyor. 2 büyük yüzme
havuzunun da bulunacağı
vagon tatilköyüne turistler
Izmir'den kömürlü trenlerle
getirilecek. Vagon
tatilköyünde konaklayan
turistler antik bölgeyi daha
rahat bir biçimde ziyaret
edebilecekler.
Efes'te üç
fesrival
• SELÇUK (Cumhuriyet)
— Efes Müzesi yetkilileri,
antik eserleri sergileme
çalışmalarının yani sıra,
Türk kültürünü ve çağdaş
sanat eserlerini turistlere
sunma girişimlerini
yoğunlaştırdılar. Altı yıl
önce Efes Müzesi içinde
açılan Hikmet Gürçay
Sanat Galerisi'nde 1990 yılı
içinde 2 fotoğraf, 20 resim,
3 seramik sergisi açılacak
ve 20 konferans verilecek.
Yine 1990 yılında Efes
Antik Tiyatro"da üç
uluslararası festival
kutlanacak, dünya çapında
ünlü olan ulkelerin
orkestraları da 54 klasik
konser verecek.
Koııyaaltı için
imza
• ANTALYA (AA) —
Antalya'nın Konyaaltı
semtinde inşa edilen 5
yıldızlı otellerin belediyeye
başvurup, plajdan yer
istemeleri üzerine, doğa
korumacılar da harekete
geçtiler. Turkiye Tabiatını
Koruma Derneği Antalya
Şubesi tarafından, plajın
lüks otellere verilmesini
önlemek için imza
kampanyası başlatıldı.
Derneğin Antalya Şubesi
Başkanı Dr. Tuncay
Neyişçi, plajın otellere
verilmesinin söz konusu
olamayacağını belirterek,
"Konyaaltı plajı, derneğin
Antalya'da belirlediği 11
doğa anıtından da biridir"
dedi. Antalya Belediye
Başkanı Hasan Subaşı da
Konyaaltı plajından
öncelikle vatandaşlann
yararlanması düşüncesinde
olduklarını belirtti.
Höyükler
konımada
• YOZGAT (Cumhuriyet)
— Yozgat'ın Küçük Nefes
ve Şahmuratlı köylerindeki
höyükler SİT alanı olarak
belirlendi. Sorgun ilçesine
bağlı Şahmuratlı köyü
yakınlarındaki Selçuklu
sultanlarından Alaattin
Keykâvus'un yaptırdığı
Kerkenez Kalesi ve
harabeleri ile Küçük Nefes
köyündeki yeraltı şehri
birinci derece SİT alanı
kapsamına alındı. Küçük
Nefes köyündeki yeraltı
şehrinin Galatlar'ın bir
kolu olan Tromiler'in
başkenti olduğu biliniyor.
Turistlerden 5
milyar gelir
• ANTALYA (Cumhuriyet)
— Geçen yıl Antalya'da
müze ve tarihi yerleri gezen
yerli ve yabancı turistlerden
beş milyar lira gelir elde
edildi. Önceki yıl 500 bin
olan yabancı turist sayısının
geçen yıl 657 bine ulaştığı,
224 bin de yerli turistin
gezdiği belirtildi. öte
yandan Antalya Valiliği'nce
yapılan açıklamada, tarihsel
kalıntılan gezenlerin
artışının nedeni Türkiye*de
ilk kez tarihi ören yerlerinin
bakım ve onarımının
Antalya ll Özel Idaresi'ne
verilmesi ve bu yerlerin
daha düzenli duruma
getirilmesi gösterildi. Aynca
tarihi eser kaçakçılığının
bölgede azaldığı bildirüdi.
Elektronik
fütre
• BALIKESİR (AA) —
Bahkesir Çimento
Fabrikası'nı satın alan
Fransız şirketinin Genel
Müdurü Yves Marie
Laounan, 1990 yılı sonuna
kadar fabrikanın çevreye
olan zarannın tamamen
önleneceğini bildirdi.
Çimento fabrikasının
bacalarının fıltrelerinin
elektronik filtrelerle
değiştirileceğini belirten
Fransız genel müdür
"Çimento fabrikalarında
çevre kirliliği sorununun
çözümlenmesi için geniş
deneyimlerimiz var" dedi.