Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 15 OCAK 1990
Ünîversitelere Özyönetim
Türkiye'de, özellikle de taşra kentlerindeki genel kültürel-entelektüel
düzey ortadayken, aşiret bilinci ve ilişkileri hâlâ geçerliliğini
sürdürürken, üniversitelerin yönetiminin mütevelli heyetlere
bırakılması demek, bunların mahalli eşrafa ihale edilmeleri demektir.
Dç. Dr. FİKRET BAŞKAYA Gazi Üni. Bolu tktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi
Türkiye'de üniversite 1980 öncesinde de bir ta-
kım yapı ve işleyiş sorunlarıyla karşı karşıyaydı ve
bir düzenJeme gerekliydi. Böyle bir düzenleme üni-
versitenin etkinliğini ve saygınlığını arttırabilecek-
ti. 12 Eylül'le gelen generaller rejimi. bilinen ne-
denlerden ötürü, üniversiteyi bir "fesat yuvası" ola-
rak gördü. Deviet terör rejimi, demokratik nitelik
taşıyan tüm kurumları olduğu gibi, üniversiteyi de
"hizaya getirdi". Burada hemen hatırlatmak ge-
rekir ki üniversitelerdeki tahribatın büyüklüğü, biz-
zat üniversitenin temelli bir zaafından kaynakla-
nıyordu. Üniversitelerin bu kadar "kolay teslim
alınmalarımn" bize göre en belirgin nedeni, öğre-
tim üyelerinde bilimsel namus ve entelektüel dii-
rüstlük gibi bilim adamı için "olmazsa olmaz" kav-
ramlann yeterince yerleşmemiş olmasındandır.
YÖK düzeniyle hiyerarşik ve yarı-askeri bir nite-
lik kazanan yüksek öğretim kurumları, 1980 ön-
cesi durumun da çok gerisine itildiler. Burada 12
Eylül-YÖK tahribatı üzerinde durmaya gerek yok.
Üniversite birimlerinin yönetim büroları polis ör-
gütünün bir uzantısı haline geldi. Polisin hoşuna
gitmeyen öğrenciler, polisin isteği üzerine üniver-
site yönetimlerince "gerekli cezaya" çarptırılır ol-
dular... Büyük engellemeler sonucu, çoğunluğu böl-
ge idare mahkemelerinden geçerek kurulabilen öğ-
renci dernekleri, mahalli polis ve fakülte-yüksek
okul yöneticilerince bir numaralı düşman ilan edil-
diler. Özetle, yüksek öğretim kurumları sivil giy-
siyle askerlik yapılan kışlalara dönüştürüldü...
Bütün bu yapılan tahribat yetmemiş olacak ki
son günlerde "mütevelli heyetli", "Özgün" bir üni-
versite için yeni yasa hazırlığından söz ediliyor. Ga-
zetelere sızan haberlere göre bazı "aklı-evveller"
tarafından hazırlanan bir yasa tasarısıyla, üniver-
siteler mütevelli heyetlerce yönetilecekmiş! 12 Ey-
1111 zortizadeleri hızlarını pek alamamışa benziyor-
lar. Kendilerini hâlâ 12 Eylül döneminin "yaptım
oldu" günlerinde sanıyor olmalılar...
Neden mütevelli heyet? Çünkü Amerika'da öy-
leymiş! 12 Eylül zortizadeleri kendilerini nerede sanı-
yorlar dersiniz? Deviet üniversitesinde mütevelli he-
yet olur mu? Her ülkenin tarihsel gelişimi, özel ko-
şulları, o ülkedeki kurumlannın niteliğini de belir-
ler. ABD'de ABD olmadan önce kurulan Harward
Üniversitesi'nin kuruluş tarihi 1636'dır. Bir özel
üniversite olarak kurulmuştur. Başlangıçta dinsel
eğitim veren bir kurumdu. ABD'de özel üniversite
geleneği söz konusudur. Buralarda vakıf üniversi-
telerinin mütevelli heyetlerce yünetilmesi doğaldır.
Buna karşılık Batı Avrupa'da farklı bir gelenek söz
konusudur. Sorbonne'un (Üniversitas Magistorum
et Scholarium Parisiensium) kuruluşu 1215, Ox-
ford'un 1249, Cambridge 1284, Heidelberg 1386,
Cologne 1388, Tübingen 1477'dir vb. ABD'de ge-
çerli mütevelli heyet deviet üniversitelerinde nasıl
işleyecek?
Türkiye'de, özellikle da taşra kentlerindeki ge-
nel kültürel-entelektüel düzey ortadayken, aşiret bi-
linci ve ilişkileri hâlâ geçerliliğini sürdürürken, üni-
versitelerin yönetiminin mütevelli heyetlere bırakıl-
ması demek, bunların mahalli eşrafa ihale edilme-
leri demektir. Bilim düşmaıu değillerse bile, bilimle
hiç de ilgili olmayan bu "aydın", "seçkin", "ta-
nınmış", "ileri gelenlerce" yönetilen bir üniversi-
te düşünebiliyor musunuz? Herhalde böyle bir uy-
gulamanın yapacağı tahribat, YÖK dönemini hiç
aratmaz. Kimbilir belki de bu günkü yapıya razı
etmek için böyle bir manipülasyona girişmişlerdir(!)
12 Eylül YÖK'üne razı etmek için bir manevra ya-
pıyor da olabilirler...
Neden üniversitelerin yönetimi üniversite ve eği-
timle ilgili olmayan "ileri gelenlere" bırakılsın?
Bunların "avdın" ve "seçkin" kişiler olduğuna kim
karar verecek? Üniversitedeki bilim adamları ma-
halli "ileri gelenler" kadar yönetme yeteneğine sa-
hip değiller mi? Demir tüccarı, arsa spekülatörü,
seçim kaybetmiş politikacı, aşiret reisi vb.'nin üni-
versite yönetme konusunda özel bir yeteneğe sahip
oldukları mı düşünülüyor? Kendi kendini yönete-
meyen bir üniversite olabilir mi? Üniversite özerktir
veya üniversite değildir. mütevelli heyet" merak-
lılannın, "özgünlük" yanlılarının önce üniversite-
nin ne olduğu konusunda eğitilmeleri gCTekiyor. Bir
binanın ön cephesine "burası üniversitedir" diye
yazmakla orası üniversite olmaz...
Sonuç
Bugün YÖK'ün bir yıkıntı haline getirip kohne-
leştirdiği üniversite, tekrar ayaga kalkıp adına ya-
kışır bir kurum haline gelecekse, öncelikle demok-
ratik bir işleyişe kavuşması gerekiyor. Her aşama-
da yöneticilerini kendi seçen, seçtiği yöneticileri her
an görevden alabilen, yönetim kademelerinde ro-
tasyonun geçerli olduğu, yöneticilere (maddi) ay-
rıcalık tanımayan, dikey değil yatay ilişkilerin ege-
men olduğu, orijinalliği ve bilimselliği sürekli mo-
tive edip ödüllendiren bir yeniden yapılanma ge-
rekiyor. Sadece bu kadar da değil. Öğrencilerin de
biçimsel, sembolik değil, etkin bir katılımının sağ-
lanması, her türlü kararda onların da söz sahibi ol-
maları gerekiyor.
Bu nedenle sadece üniversiteleri yerel eşrafa ihale
etmeyi amaçlayan yasanın çıkmasım engellemek de-
ğil, özyönetimin egemen olduğu bir yeniden yapı-
lanma için öğrencisi hocasıyla, memuru müstah-
demiyle, herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Karanlık Bir Uçuruma
Düşmeden...
Sözcüğü gerçek anlamında kullanarak soylemek gerekir: İr-
tica başını almış gitmektedir... Bu hızla gidiş önlenemezse 9O'lı
yıllarda ülkemizin bir çağdışı karanlığa gömüleceğini iyi bılme-
liyiz. irtica yalnız gerikafalı, bilgisiz, aldatılmış insanlardan gel-
miyor, okumuş yazmış, hatta bilim alanında iyi kötü adlarını du-
yurmuş kişilerin "çokbilmiş" tutumlarından da kaynaklanmak-
tadır.
Son günlerde gazetelerde çıkan yazılar, haberler gericiliğin,
Atatürk devrimine duşmanlığın, ülkeyi bir ortaçağ karanlığına gö-
türme heveslerinin belirtileriyle doludur. Gerıcılikle ilgili biryazı
yazdınız mı tepkiler kendini gösterir. Ayasofya mı, hemen karşı
çıkışlar başlar, Ayasofya'yı Fatih cami haline getirmiştir, orası mü-
ze olamaz! Başörtüsü mü, şeriat böyle emreder! Kadınların ev-
lere, kafes arkasına kapatılması mı, bu da kadınları korumak adı-
na yapılacaktır! Atatürk devrimi mi, halkı, ülkeyi tanınmaz hale
sokmuştur!
Birtoplantı yapılmış, orda konuşan 'bilim' adamlarımız bakın
neler söylemişler: "Gerçekte bir Kurtuluş Savaşı verilmedi. Os-
manlı Devleti sömürge değildi ki Kurtuluş Savaşı verilsin. Hürri-
yetler yirmi yıllığına gasbedildi. Atatürk'le başlayan dönemde yir-
mi yıl Türkiye çok kötü diktatörlük yaşadı. Atatürk efsanesi
1938'de öldüğünde kapandı. Herkes için ölümü üzücü de olma-
dı."
"Bize tarihi gerçekler anlatılmadı. Resmi tarihin dışında bir
tarih yazılmadı."
Sevr Antlaşması'yla Osmanlı İmparatorluğu Konya yakınların-
daki birkaç ile iniyordu. Osmanlı Devleti yöneticileri, başta pa-
dişah olmak üzere bu durumu kabul etmişti. Atatürk'ün önderli-
ğinde girişilen savaş gerçek bir Kurtuluş Savaşı değilse nedir
peki? Osmanlı Devleti zaten yarı sömürge durumunda değil miy-
di? Sevr ile Batı ülkelerinin boyunduruğunda küçük bir Orta Ana-
dolu devleti olarak kalmayacak mıydı? Bir 'bilim' adamı bu ka-
dar temelsiz bir savı naşıl söyjer,sa,s_rnak gerekir. , .., ,,.,-_ , . u
Aynı 'bilim' adamının Atatürk'ün ölümünün 'herkes için üzücü'
olmadığı, konusundaki sözlerı jse tam bir yanılgıdır. Biz o gün-
leri yaşadık, bütün ulusun nasıl derinden sarsıldığını gördük. Bu
'bilim'ci o günlerde daha doğmamıştı. Ama biraz karıştırsın ta-
rih yapraklarım, eski gazetelen, dergileri, yalnız büyük kentle-
rinkini değil en uzak kentlerin, kasabaların gazete ve dergileri-
ni, Atatürk'ün ölümünün bütün ülkede nasıl bir acı yarattığını gör-
sün! Tarihsel gerçekler o gün bu gün halka açıklanmamış... Bu
'tarihçi, bilimci' baylar oturup anlatsınlar, yazsınlar gerçekleri,
bizler de okuyalım. Hep söylerler, ama oturup yazmazlar. Çün-
kü alacakları yanıtı bilirler!..
Benım şaştığım oturumu yöneten kişinin de bu tür savlara ka-
tılır görünmesidir. Toplantıda böyle yanlış sözlere karşı çıkanla-
ra 'sizlere bugüne kadar aynı plak dinletildi. Panelde olaya bi-
limsel açıdan yaklaşıldı, bunun için yadırgadınız. Artık Türkiye
1
de bazı şeylerin ciddi bir şekilde tartışılmasının zamanı gelmiştir'
demesi üzücü. umut kırıcı olmuştur. Basında okuduğum haber-
lerin yanlış çıkmasım umarım...
Bir yandan 'bilimci'ler, öte yandan Atatürk devrimine ve Tür-
kiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine düşman olan çevreler, ül-
keyi ve halkı bilgisizlik karanlığına sokmak için işbidiği etrnış gö-
rünüyorlar! İşte size bir kaç örnek... Bir gerici gazetede de şöy-
leyazılıyor: "Kısaca soylemek istediğimizşudur: Bu kendini bil-
mez fanatik, laik, solcu Kemalistler var oldukları müddetçe öz-
güriüğün tadı yoktur". Demek istediği, Kemalistlerin, yani Ata-
türk devrimine bağlı olanların, bu devrimi yaşatmak isteyenle-
rin hepsi temizlenecektir. Ki yobazlığa özledikleri özgürlük ondan
sonra gelsin!..
Yine bir başka gerici gazetede de şunları okuyoruz: "141,142.
maddeler ise eylem, şiddet, terör ve bölücülükle ilgilidir. Anaya-
sa hiç kimseye şiddet ve teröre başvurarak eylem yapmak, dev-
leti ve milleti bölmek, parçalamak hakkı vermediği gibi, hiçbir
kimse de doğuştan böyle bir hakka sahip değildir. Mesele bu
açıdan ele alındığında hukuk adına cinayetten de öte irrtihar söz
konusudur. Şöyle ki bazılarının düşünce ve vicdan hürriyetine
kavuşabilmeleri için, başkalarının şiddete, teröre, devleti ve mil-
leti parçalama hürriyetine sahip olmaları mı gerekir."
Sizler istediğiniz kadar hiçbir ayrım yapmadan 141,142 ve 163
kaldmlmalı diye yazın, söyleyin, yobaz kafasının istediği yalnız
163'ün yürürlükten kalkması, ama 141,142'ye dokunulmaması-
dır. Bir zamanlar 'Tarihsel Yanılgı' deyimi ortaya atılmıştı, iyini-
yetli bir kesim bu yamlgının acılarını adamakıllı tattı. Bir kez da-
ha aynı yanılgı uçurumlarına düşmemiz isteniyor. Gericilik, yo-
bazlık, çağdışılık hevesleri, çağdaş uygarlıktan yana bir ülkeyi,
bir halkı karanlık uçurumlara doğru sürüklerken buna göz yum-
mak, hoşgörü göstermek kendimize bile bile kıymak olmaz mı?
'ııı Davaları"
Nâzım Hikmet ve arkadaşları hakkında açılan davaların ortak
özelliği, bunların siyasal iktidarlara bağımlı ve çoğunluğu
hukukçu olmayan mahkemeler tarafından görülmesi ve
hükme bağlanmasıdır. Verilen kararların yürürlükteki
yasalara ve "Kanunsuz suç olmaz" ilkesine aykırılığı da
davaların ikinci ve önemli bir özelliğini oluşturmaktadır.
HALİT ÇELENK Hukukçu
Çağımızın "Ceza ve ceza yargılaraası" hu-
kuku anlayışının temel ilkesi "Kanunsuz suç
olmaz" ilkesidir. Yani yasanın açıkça suç say-_
madığı bir eylemden ötürü kimseye ceza ve-
rilemez. Kişinin yargı alanında en önemli gü-
vencelerinden birini oluşturan bu ilke tüm
uluslararası belgelerde, anayasalarda ve ceza
yasalarında yer almıştır. Ancak öteden beri
hukukun bu temel ilkesi özellikle siyasal ni-
telikli davalarda bir kenara itilmiş, siyasal
amaçlarla suçlamalar yapılmış ve ağır mah-
kûmiyet kararlan verilmiştir.
Değerli hukukçu Atilla Coşkun yıllardan-
beri yaptığı araştırmalar sonunda yayımladı-
ğı "Nâzım'ın Davalan" adlı yapıtında bu hu-
kukdışı uygulamaların ilginç ve somut 0rnek-
lerini sergiliyor.
Ünü evrenselliğe ulaşmış, ülkemizin yüza-
kı büyük Türk ozanı Nâzım Hikmet hakkın-
da 1925 yılından 1938 yılına kadar 11 dava
açıldığını ve 34 yıla yakın ağır hapis cezası ve-
rildiğini saptayan Atilla Coşkun; bu davalar
görülürken yürürlükte bulunan "Kanun-u
Ceza" (Ceza kanunu), Hiyanet-i Vataniye Ka-
nunu ve 1925 yilında yürürlüğe konulan
Takrir-i Sükûn Kanunu'nda, bugünkü
141-142. maddeler anlamında sınıf mücade-
lesine ilişkin bir düzenlemenin, komünist ce-
miyet kurma ya da propaganda eylemlerinin
suç konusu olarak yeralmadığını, oysa yapı-
lan yargılamalarda yasada bu tür eylemler
varmışçasına mahkûmiyet kararlan verildiğini
anlatıyor. Yine yazar, istiklal mahkemesi sav-
cılığınca 30/3/1925 gününde ilk toplu soruş-
turmanm başlatıldığı tarihte "Kanun-u Ceza'-'
da, ülkenin iç güvenliğine ilişkin bölümde pa-
dişah ve hilafeti koruyan hükümler bulundu-
ğunu, bu hükümlere dayanılarak Nâzım Hik-
met ve arkadaşlarını cezalandırmanın olanak-
sız olduğunu, ancak olaydan sonra 29/4/1925
gününde üç günlük bir görüşme sonucu yü-
rürlükteki yasada değişiklik yapılarak yürür-
lüğe konulduğunu, bu yeni hükümler geriye
yürütülerek Nâzım Hikmet ve arkadaşları
hakkında uygulandığını, oysa yeni yapılan bu
değişikliğe göre bile suçun oluşması için "si-
lahlı isyan" ve benzeri zor ögelerinin gerçek-
leşmesi gerektiğini, bu ögeler gerçekleşmedi-
ği halde istiklal mahkemesince mahkûmiyet
kararı verildiğini ve verilen hükmün de kesin
olup itiraz ya da temyiz yolu bulunmadığını
açıklamaktadır.
Yargılama tarihimizin gösterdiği gibi siya-
sal davalarda iktidarlar belli politik hedefle-
re ulaşabilmek için özel yasal düzenlemelere
başvurmuşlar. İstiklal mahkemeleri, sıkıyö-
netim askeri mahkemeleri gibi siyasal iktida-
ra bağımlı ya da hukuk açısından
"mahkeme" olarak nitelenmesi olanaksız ku-
rullar oluşturmuşlar ve yargı organları üze-
rinde baskı yöntemleri uygulayagelmişlerdir.
12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinin yasal dü-
zenleme ve uygulamalan da bunun son örnek-
leri olmuştur.
Atilla Coşkun tarafından hazırlanan "Nâ-
zım'ın Davalan" adlı incelemede Nâzım'ın
dava dosyalan ayn ayn irdelenmiş ve her dava
hakkında belgelere dayalı bilgiler verilmiştir.
Nâzım Hikmet ve arkadaşları hakkında açı-
lan davaların ortak özelliği, bunların siyasal
iktidarlara bağımlı ve çoğunluğu hukukçu ol-
mayan mahkemeler tarafından görülmesi ve
hükme bağlanmasıdır. Verilen kararların yü-
rürlükteki yasalara ve "Kanunsuz suç olmaz"
ilkesine aykırılığı da davalann ikinci ve önemli
bir özelliğini oluşturmaktadır.
Harp Okulu olayı
Örneğin 1938 yılında açılan Harp Okulu da-
vası, Harp Okulu salonlanndan birinde, bi-
risi hâkim binbaşı ve dördü de kıta subayla-
nndan oluşan beş kişilik bir mahkeme tara-
fından görülmüştür. Bu hâkimler, yürütme
organı tarafından görevlendirilen, siyasal ik-
tidara bağımlı hâkimlerdir. Dava Harp Oku-
lu binası içinde kapalı kapılar ardında görül-
müştür. Bu davada Nâzım Hikmet hakkında
ileri sürülen suç, komünist örgüt kurmak, ko-
muniziB propagandası yapmaktır. Buna kar-
şm askeri savcı Nâzım Hikmet'in Askeri Ce-
za Yasası'nın 94. maddesine göre "Birden zi-
yade askeri şahısları hep birlikte amire veya
üste itaatsizliği teşvik ederek" isyana tahrik
s'jçundan cezalandırılmasını istemiş ve mah-
keme de bu maddeye göre Nâzım'ı 15 yıl ağır
hapis cezasınaçarptırmıştır. Bu karar, Aske-
ri Yargıtay'ca onanmıştır. Oysa Atilla Coş-
kun tarafından da kitapta açıklandığı gibi da-
vaya konu yapılan olayların meydana geldi-
ği tarihte Askeri Ceza Yasası'nda 141-142.
maddeler yoktu. Duruşmada savunmanların
da açıkladıklan gibi, iddia yerinde görülse bile
mahkemenin görevsizlik karan vererek davayı
sivil mahkemeyegöndermesi.gerekirdi. Oysa
mahkeme bu savunmayı geri çevirmiş ve As-
keri Ceza Yasası'nda, olayla ilgili bir suç bu-
lunmadığı halde, komünist örgüt kurma ve
komünizm propagandasını yorum yoluyla
"Askeri isyana teşvik" olarak kabul etmiş ve
"kanunsuz suç olmaz" ilkesine aykırı olarak
mahkûmiyet kararı vermiştir. Donanma Ko-
mutanlığı Askeri Mahkemesi'nde de aynı hu-
kukdışı yol izlenmiştir.
Adaletsizliğin itirafı
Mahkeme kararının haksızlığı, daha sonra
Askeri Ceza Yasası'nın 148. maddesinde ya-
pılan bir değişiklik ve bu değişikliğin gerek-
çesiyle dolaylı olarak kabul edilmiştir. Ger-
çekten bu olaydan sonra sozü geçen 148. mad-
deye şu fıkra eklenmiştir: "Türk Ceza Kanu-
nu'nun 141-142. maddelerinde yazıh olan cü-
rümleri, ordu içinde veya ordu mensuplan ve
askeri fabrika ve müesseselerdeki müstahdem-
ler veya işçiler arasında işleyenlerin cezaları
yandan aşağı olmamak üzere arttırılır."
Bu değişikliğin hükümet gerekçesini Atilla
Coşkun'un araştırmasından okuyalım: "Son
senelerde devletimizin hukuki, siyasi, iktisa-
di nizamlannı ve Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
ik muayyen olan ana vasıflannı bozmak mak-
sadıyla bilhassa yabancı rejimler lehine ola-
rak ordu idaresinde sistematik şekilde hariç-
ten propagandalar yapılmakta olduğu ve or-
du mensuplan arasında benüz kemale gelme-
miş birkaç askeri talebe ile tahsil ve tecriibe-
leri noksan er ve erbaşlann bu fîkirlere teroa-
yül ettirilmiş bulunduğu müşahede edilmiştir.
Deviet kuvvetlerinin en mühim kısmını teş-
kil eden ordu içinde yapılmak istenen bu ka-
bil suikasüann failleri hakkında icabeden ka-
nuni takibat yapılmış, şiddetle tenkll ve tec-
ziye edilmişlerse de (..) bu gibi propaganda-
lar hakkında As. Ceza MevzuaO'nda daha sa-
rih ve maksadı leraine yarar hükümler vaz'ı
zaruret halini almış ve nitekim TCK'nın 141
ve 142. maddelerine bu düşiincelere mebni ye-
ni hükümler konulmuştur.
Yukanda izah olunan sebeplerle zaruretle-
re binaen As. Ceza Kanunu'nun 148. maddesi
tevsi edilmiş ve askerlige ve orduya bu suret-
le tecavüz eden bu askeri suçlan işleyen sivil-
lerin de askeri kazaya tabiiyeüni temin etmek..
(amacıyla) As.Mh.U.K.nın 3 ve 30. madde-
lerine o yolda birer fıkra eklenmiştir."
Bu gerekçeyi aktaran Atilla Coşkun, ko-
nuyla ilgili şu açıklamayı yapıyor: "Böylece,
hükümet gerekçesinde ad verilmeksizin Nâ-
zım Hikmet ve Harp Okulu ile Donanma Ko-
mutanlıkları askeri mahkemelerindekj yargı-
lama vurgulanıyordu. Bu tutumuyla hükü-
met, Donanma ve Harp Okulu askeri mah-
kemelerinin Nâzım'Ia ilgili kararlannın, ce-
za hukukunun (Kanunsuz suç ve ceza olmaz)
ilkesine aykırı olarak verildiğini, bu nedenle
de haksız ve hukuka aykırı oiduğu gerçeğini
kabul ediyordu."
Mahkeme de kabul ediyor
Bu yasa değişikliğinden sonra Nâzım Hik-
met, askeri mahkeme başkanlığına bir itiraz
dilekçesi vererek ve bu yasa değişikliğini da-
yanak göstererek cezanın kaldırılmasını iste-
miştir. Bu itiraz hakkında mahkemece veri-
len kararda şöyle denilmiştir:
"İddia olunan komünistlik fikirlerinin neş-
rine teşebbüs keyfiyeti, davaya mevzu teşkil
etmiş, ancak Askeri Ceza Kanunu'nda ayn bir
hüküm bulunmadığindan hadise askeri isya-
na tahrik mahiyetinde telakki olunarak, 94.
maddeye tevfikan hüküm verilmiştir.."
Böylece karan veren mahkeme de "Kanun-
suz suç olmaz" ilkesine aykın hüküm veril-
diğini kabul etmiştir.
Atilla Coşkun'un bu araştırması Nâzım
Hikmet ve arkadaşlan hakkında açılan dava-
lann bilinmeyen yönlerini aydınlatmış, veri-
len kararlann hukuksuzluğunu bir kez daha
ortaya koymuştur.
ÇOCUK AKIL SAGLIGI VE
REHBERLİĞİ DERNEĞİ
Poliklinik: Pazartesi (14-15 arası)
Aile-Çocuk Danışma: Salı-Perşembe
Yayın: Geri Eğitimı-Konuşma Sorunu
FINDIKZADE KARA KOYUN S.35
Tel (Randevu): S.10-13-<523 67 93)
Cİmİt '$ Bankası İş Sanat Galerisi
Seramik Heykel Sergisi Parmakkapı-İST.
TOPRAĞI SEVGİLEDİM 2-19 Ocak 1989
Atelye: icadiye Cad. 86 Kuzguncuk Sürekli Sergi Tel: 342 36 32
İNGİLTERE'DE
tNGİLİZCE
BAYANLARA
AU-PAİRLİK
DlL OKULLARI
UCL'Z PANSİYON/OTEL
İNGİLİZCE KURSU
ÇEVtRt
DtLTA, SÜMTAŞ
İstiklal Cad. Gökçek Vakıf
Han 62/213 Beyojlu
Tel: 151 17 95 Fax: 145 S8 47
17-27 YMinda B«y*nlara
İNGİLTERE'de
INGILIZCE'yiur
Siztere yeni hızmetımız.
FRANSA'DA
FRANSIZCA'yı
ucu^a oğrenmek ıçın guv»mlır
(•K yol AU PAlR'lık yapmaktır
EVLERDE MOBİLYA PİYANO
CİLA YAPILIR. 388 22 23
2/*
LİMİTEO ŞTÎ.
Bartam Bul MntiarpaM Sok
8*şlktaf-M T*l: 161 43 M-«7
AMura: 213 M «7 tımır : n J» U
CUMHURIYETTEA
OKURLARA...
OKAY GÖNENSİN
'89 Bilançosu...
B ir yıl önce bu günlerde, bu sütunda geride kalan
1988'in bilançosunu basın açısından çıkanrken
kötümser bir tablo sergilemiştik. Aradan bir yıl geçti ne
yazık ki iyimser olacak hiçbir gelişme ile
karşılaşamadık. Lotarya, kupon, armağan kampanyaları
ve televizyonda herkesi bıktıran "üç kupona şu, beş
kupona bu.." reklamları 1989 boyunca devam etti
durdu. 1988'de bu kampanyalar için televizyon
reklamlanna 11 milyar lira harcayan gazeteler 1989'da
gerçek bir rekor kırdılar ve toplam 37 milyar lirayı
lotarya duyuruları için harcadılar. Bu yazıda biraz fazla
rakam olacak. Önce 1989 aralık ayının ortalama günlük
satışlarryla başlayalım:
600 Liralık Gazete
Cumhuriyet 116.887 -1.192
500 Liralık Gazeteler
Sabah
Günaydın
Hürriyet
Milliyet
Türkiye
Tercüman
Gûneş
Yeni Asır
Zaman
586.625
581.661
553579
332.415
330.439
312.084
76.787
51.250
46.033
+63.280
+57.941
+81.131
+ 12.631
+28.465
+90.070
+34.962
-570
+6.984
300 Liralık Gazeteler
Bugün
Tan
Fotospor
313.503
273.457
143.027
-5.053
+ 37.356
+20.143
Görüldüğü gibi aralık ayında gazetelerin hemen
tümünün kampanyalan başarılı oldu ve günlük gazete
satışları 425 bin artarak 3 milyon 700 bin düzeyine
çıktı.
1989 yılı ortalama günlük net satışlara göre ise gerçek
anlamda büyük ilerleme sağlayan 2 gazete Günaydın
ve Tan ve tabii sürekli lotarya ve rekor düzeyde
televizyon reklamıyla. Aşağıdaki tabloda gazetelerin
1989 yılı oıtalama günlük net satışı, bir yıl önceye göre
farkı ve televizyon duyuruları için harcadıkları paraları
göreceksiniz: v
Günaydın
Sabah
Güneş
Tan
Milliyet
Hürriyet
Bugün (10 ay)
Fotospor (4 ay)
Gazete (11 ay)
Türkiye
Tercüman
Yeni Asır "'
r
~','.
Cumhuriyet
Bir de 1982'den
günlük ortalama
Cumhuriyet
459.549 +192.018 6.9 milyar TL.
461.102 -45.569 4.8 milyar TL.
89.560 -53.324 4.5 milyar TL.
267.030 +114.715 4 milyar TL.
316.158 +11.231 3.6 milyar TL
488.672 -140.242 3.4 milyar TL.
358.696 — 2.4 milyar TL.
149.670 — 2.4 milyar TL.
104.755 -16a970 1.6 milyar TL.
198.506 +7.620 1.1 milyar TL.
129.716 +11.418 1.1 milyar TL.
, 45.982 -.10.723 400 milyön TL
115.594 +1^05 216 milyon TL.
bu yana gazetelerin yıllık düzeyde
net satışlarımn gelişmesini görebiliriz:
Hürriyet Milliyet
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
91.548
81.053
93.984
100.230
118.028
124.415
114.389
115.594
Günaydın
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
649.260
313.908
212.353
172.553
195.519
270.925
267.531
459.549
Tan
695.267
709.249
680.796
331.518
227.219
152.315
267.030
Türkiye
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
631.075
721.611
699.205
646.403
651.920
696.285
628.914
488.672
Güneş
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1981
364.973
293.058
190.726
241.597
212.251
186.536
142.884
89.560
Yeni Asır
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
107.928
88.156
81.676
80.627
75.857
74.926
56.705
45.982
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
241.177
213.649
190.368
319.196
260.958
262.408
304.927
396.158
Tercüman
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
328.706
244.861
184.665
229.492
185.275
165.837
118.298
129.716
Sabah
1985
1986
1987
1988
1989
528.065
564.345
550.815
506.671
461.102
1987
1988
1989
186.897
190.886
198.506
SgBÜRODATA İletişim araçlarının etkin kullanımı, teknolojik yeniliklerin izlenip firma bünyesine uygulanması yalnız
işyeri verimliliğini artırmakla kalmaz, aynı zamanda rekabetin bir adım önüne geçilmesini de sağlar.
Yeniliğe açık sayın yöneticiler... Bu fuara mutlaka zaman ayırmalısınız.
6. TELEKOMÜNİKASYON BİLGİSAYAR, BÜRO MAKİNE, MOBİLYA VE MALZEMELERİ FUARI
FUARDA SERGİLENECEK ÜRÜN GRUPLARI:
Faksimile, videotekst sistemleri, ölçüm cihazları, video konferans sistemleri. telebilgi ve çağrı sistemleri, online sistemler,
mikro bilgisayarlar, kişisel bilgisayarlar, çeşitli program paketleri, askeri ve sivil amaçlı sabit haberleşme cihazları,
elektronik yazı makineleri, bilgisayar yazıcıları, bilgisayarla kart brsım sistemleri, siren ve anons sistemleri, otomatik ve
lazerli ölçü sistemleri, radyo ve TV verici sistemleri, RF-dinleme ve yön kestirme cihazları, güç kaynakları, sayısal
elektronik telefon santralları. sayısal ve analog radyo link sistemleri, fotokopi malzemeleri, baskı devreleri ve bunların
yedek parça ve aksesuarları.
YIL
Seçkin fuarlar... Seçkin ziyaretçiler...
17-21 Ocak 1990
TÜYAP İSTANBUL SERGİ SARAYI
I E P E B A Ş I • İ S I A N B U L
Zıyaret saatlerı Hergun 11.00-20.00
• AEG 3UMP» AG ıSrt »l-aıv/a! • AIT1NDAG rAlUIM UUMESSIUIK VE TICVET A Ş • AVPEfi llsianyai
• ANDfiEW ;tlSAl • «MON! SES IŞK VE GORLMTJ S'STEULERI 45 • AVERV 50ABAH GmbH :Bal-
Aknanyaı • BAPCC ELECTRCNIC ıSe<*aı
• 3ENEF0N 0* E.KOM MÜHEIJC'ISUK SANAVI VE rıCARET AŞ
• BEPK » $ • BESAŞ 61GISAVAR PAZARLAM.» VE IIC 4 $ • 6ESTAS BIIGI5A1AR ELEKIBOMİH SANAYI
VE TICARE" A 5 • BIRD !USAı • BI'-MA BH.GISM AR MASALARI SAMAYI l'E I1CARET LTD • BHGITAŞ BUBO
MAKINEIER1 SAN VE X AŞ • BRO'HEH »»^RNAT-ONAlf CCRF 'Japonyal • 8UBOSAN 8W»0 SAN^fl
*-$ « CELL üngtHereı • CERVVIN VEGA ,u5*ı • CL»V P*K» ıtlatya • DSA SCFT*APE hgıl-Sfe) • DATA
a«l CONTROt EGUIPMENI _T) lıngılle'ÇI • DHTAVAC ' IJSAh • EBIU ELEKTRONİK BII& IŞLEM SANAYI VE
HCARET » 5 t EG:S ELEKTRlK VE ELEKTRCMK GEREÇLER »42ARLAMA "IC « 5 «EHA ELS'TPıDNIK
KÛNTRO. A_E*Lt^l SANAY' VE T.CAflET AŞ • EKCNOMIS* YAYINEVI • ELEKTROMAK aıJRO MAKİNELERİ
SAS. VE TIC A $ • ELKOM MlHENDrSL* SANA'I VE TICAREI AS • EMEPSON ELECTBIC IUKI LTD
•COMPtTEH POAER DIViSION |lng«e-e' • ERKklAJg ELEKTRON* ALETLER Tıc AŞ • ESU ELEKTRONİK
SERVI5 VE MUHENCISLK KOLL ŞTI • EYECOU EYE CCMMUN.CATICN SV
STEMS INC lUSAı • FU.UEN
COUPAGNt EDflOPEENNE DACCUMULMEURS C E A C ı • GIPAŞ AŞ • GCULD ı ng«l«eı • G0K
ITHALAT tHRACAT PAZARtAMA • 5CKSU B LGISAfAP VE TEKMK MAUEME PAZARLAMA SAN VE K LTD
ŞT' • GONPA ELEKTP'JNIK SAH VE TIC A Ş • GOZDE KITAFÇHJK LTD ŞTI • GUNEV WAR ,E TtCAPE"
LTD ŞTI • HCUST0K IN5T"UMENT (Eel.;*a) • iFF ıJSA) • INDE» 9ILGISAYAR SSTEMLERI MUH SAN v t
TIC LH) 5TL • IPAŞ OFIS OTOMASYON SISTEMLERI SAN VE TIC A Ş • nENWOOD :ORPER.AT'ı3N
•Japonyaı • -;ı.lW BLGI 'ŞLEU S.STEMLER SANA'fl vE TICAPET LTD ŞTı • KLYMAX tr LTD (Ingılleıe: •
KNLIRR MECHANIK FLJR 0IE ELE'TOONIf AG Balı «ranyaı • Kl'NZ lA.usluIyaı • KYOCEPA E.ECTRCNÇS
I Japooval • LAMINET PLAST* METAL TICARET • .AUPO Hlalyal t MERKEZ TELEFO* TELEKOMUtiKASYON
SANAf. VE TICAPET LTD • UC CCHMACK and OCDGE llngıttere) • MC GRAV»-HıLL (NFORMATION
SEPVICES CO fUSAI • MIKRO-ANALZ B1GISAV
AR MJSAVHLIK HIZUETLERI SANA-0 VE TICAflET LTD ŞTI
• MULTITONE llngıllereı • MUfiATA MACHsNEPV LTO Ua^r-va; • MLfTLU AKU VE M.ALZEUELERI SANAYI
AŞ • rıETA$ HOBTHERN EtECTRIC 'EJKOMUNıKASYON A 5 . NISSE. ı.1«a • C.C3AM CLÇu
ALETLERI SANAri A Ş • ONSEL HASSAS «.AGIT VE YAPlJTIRICI BANT TICARET A 5 • PENRl DA'ACOUM
.USAı • PITHE'f B0VVE5 ıL'SA • ^REH •Bx A/r>a<n3) • =PES 91GISAYAR S STEMLERl LTD ŞT • PROBIL
BlGI IS^EM CES'En VE CAMŞMANLI" SAN VE * C LTC ŞTI • HEGG1ANI lltalyâ) • R£?AMET BIL&lSAlAR
HIZMETLERI PP0GRAML4MJ> vE FAÎARLAMA TIC SAN LTD ŞTI • RDBC'ICS °OBCT vE ILETIŞIM
CIHA2LARI SAHAYI AŞ • ROHDE i SCH'/VARZ l3at Alratlyaı • RONESANS REK.AVICIL» YA"!NCILIK VE
FUAAdLHI AS • SAVJNMA GEREÇ^ERI SAS Tli A Ş • SEDEF REKLAMCILK VE PA2ARLAMA ^CARET
A Ş • SEM SEOJPITY ENGINEEFtEC MACHINERY fljSAı • SGM jl(al)a) • SIMK0 TICAPET
VE SANAH A.Ş. •
SYSTEMES DECKART S A Z I (Fransa) • TANAÇAN MIMAflL K MLTEAHHITLIK DEKORASYON SANAYI VE TiC
AŞ ı TC P T
T IŞLETUE GENEL UJDUflLljGJ • TEKNODAT» 6IL:ŞM S.STEMLERI SAN LTD ŞTi •
TEKTPONİH -NC :USA1 • TELtAES IflC (L'SA • TET UUHENDISLI' SANAYI VE TICARET
LTD ŞTI •
TOSHIBA (Japoryal • TIJUCHBASE SYŞTEMS fcC lUSA, • TUNALAR TICARET vE SANA» K0LLEKT1F
ŞIRKET; • TUSCAN CORPC'RATON lUSAı • TUNGST3NE IkıgiKeıe: • YLASA ljaixx>va