Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 18 Ağustos 2008 / 216 LOJİSTİK ODAKLI KATLİAM II. Dünya savaşından... C S TRATEJİ 9 gayrimüslimlerin ön plana çıkmalarının sebeplerinden birini de açıklamış oluruz. Köylülerin öncelikli rol oynadığı İlk ve Orta çağlardaki ekonomilerde, savaştan sonraki bozulmaların önemli bir kısmı kırsaldaki verimli alanların yağmalanması şeklinde düşünülebilir. Bugüne kadar da bu etkisini kaybetmemiştir. Ancak ne Roma, ne de Sovyet Rusya köy temelli ekonomik yıkılışlara uğramışlardı. Aksine Roma’dan sonra Ortaçağ’daki derebeylik sisteminin üzerine oturduğu kırsaldan şehre yapılanma köylüyü daha da ön plana çıkartmış, Sovyetler Birliği ise uğradığı korkunç yıkıma rağmen köylü sınıfını bir dereceye kadar kalkındırmayı başarmıştı. Bununla birlikte her savaş ülkenin arazilerine verdiği zarar sayesinde köylülerden gelen önemli oranda verginin bir süre azalmasına neden olmuştur. Ganimetlerin ve köleliğin ekonomide önemli bir yer tuttuğu eski devirlerde bazı farklılıklara da rastlanıyordu. Bir ülke savaşarak elde ettiği çıkarlar ve ganimetler doğrultusunda şüphesiz hazinesi doluyor ve zenginleşiyordu. Bozulan ordulardan edinilen köleler ise İslam ülkelerinde hizmetkârişçi olarak işgücüne katılıyorlar, böylece ülkenin düşmanla arasındaki nüfus dengesinin bozulmasında hem demografik, hem de istihdam açısından üstünlük sağlanıyordu. Büyük İslam devletlerinin ve ardından Türkİslam devletlerinin ortaya çıkışlarında bu tür bir zenginleşmenin önemli bir yeri vardı. Aslında kölelik üzerine kurulu sistem Romalılardan önce de vardı, İslam’ın yükselişinde de devam etmişti, "Aydınlanma" sonrasında dahi sürmekteydi. Bununla birlikte Amerikan İç Savaşı’nın sonucunda bu sistemin değiştirilmesi ise ABD’nin çöküşünü getirmemişti. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde savaş öncesinde dünya politikalarında çekingen olan büyük güç Amerika ekonomide devleşerek çıkmış, bu da kendisine süper güç olmanın kapılarını açmıştı. İngiltere ise elindekilerin çoğunu kaptırarak gerileme dönemine girmişti. Her ikisi de kazanan tarafın öncelikli aktörleri olmasına rağmen savaş sonrasındaki iktisadi gelişmeleri ve dünya politikasındaki yerleri birbirine oldukça mesafeli olmuştu. Yenik Almanya ve Japonya ise militarizm sonrası dönemde kısa bir süre bocalasalar da, teknolojik gelişimde ve kuvvetli ekonomik altyapılı iki güç haline gelmişlerdi. Modern lojistik sistemi kuvvetli olan orduların ikmal ve iaşe olanakları merkezden sağlanabilmekte olup çevreye vereceği hasarın çoğu kontrol edilebilir. Ancak beklenmeyen gelişmelerin yoğun olarak yaşandığı savaşlar bu kontrolü mutlaka esnetmektedir. Özellikle savaşların uzaması kontrolün kısıtlanması anlamına gelir ki, bu da çevreye verilecek zararın artmasını tetikler. Kaynakları Kurutma İhtiyacı: Bu ihtiyaç ta kendi içinde düşman kaynaklarını kurutma ve kendi kaynaklarını kurutma olarak iki başlık halinde incelenebilir. Lojistik, orduların ikmali ve iaşesi için yapılan her şeyin sistematik bir bütünüdür. Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak ikmal hatlarının da hedef haline gelmesi yıkımı daha da büyütmüştür. Düşmanın özellikle lojistiğinin kesilmesi önemli bir ihtiyaç olup, birliklerin çekilirlerken ormanları yakmaları, hayvanları öldürmeleri ve tahılları yok etmeleri de savaşlar kitleselleştikçe geliştirilen doktrinler gereği sıradanlaşmıştır. Özellikle çekilmekte olan bir birliğin, karşısındaki düşmanın ilerlemesini kısıtlamak için bölgesindeki kaynakları kurutarak harekât sahasını daraltması gerekmektedir. Bundan maksat düşmanın kaynağını geriden sağlayarak çekildiği yeni hattı kuvvetlendirebilmesi için mümkün olduğunca zaman kazanmasıdır. Muharebelerde bu gibi durumlarda her saniyenin önemi vardır. Bu tarz hareketlerin çevreye verdiği zararın büyüklüğü tahmin edilebilir. Savaşın yıkımının en yoğun yaşandığı İkinci Dünya Savaşı’nın Doğu Cephesi’nde, Rusya’daki hayvanların sayılarında savaştan dolayı 1940 ila 1945 yılları arasındaki azalmalar büyükbaşlarda yüzde 87, ineklerde yüzde 82, koyun ve keçilerde yüzde 70, domuzlarda yüzde 38 ve atlarda da yüzde 51 oranında gerçekleşmiştir. Bu oran hem karşılıklı milyonlarca askerin beslenmesi, hem de her iki tarafın da çekilirlerken kaynakları kurutma ihtiyacı yüzünden üç seneyi aşan bir zaman diliminde bir ülkenin yaşadığı yıkımın önemli bir göstergesidir. Nükleer bombaların kullanıldığı tek savaş bulunuyor. Bunun doğal yaşama ters etkileri halen daha silinmiş değil. İkinci Dünya Savaşında Almanlarla Ruslar arasındaki savaş sonucu ciddi ekonomik gerilemeler oldu. Rusya’daki hayvan sayısı büyük oranda yok edildi. Irak’ında ŞiiKürt ağırlıklı bir yapıya gidilmekte olduğu göze çarpmaktadır. Savaş uzadıkça Sünni kayıplar daha da artacağından bu yapı hem gelecekte Irak’ın dengesini bulamamasına, hem de etki gücü açısından Ortadoğu’da var olan SünniŞii dengesinin bozulmasına yol açabilir. Bosna’da yapılan katliamlar ve buradan kaçan çok sayıda mülteci sayesinde de BosnaHersek’in nüfusunda Boşnakların aleyhinde savaşa bağlı etnik bir denge değişimi olmuştu. Bir de kuşağa bağlı erkek nüfusun azalması sayesinde gelecek kuşaklarda aile kurulmasına yönelik bir sıkıntı ve bunun yaratacağı bir sosyal huzursuzluktan bahsedilebilir. Avrupa’da iki dünya savaşında iki kuşağın önemli oranda yitirildiği görülmektedir. Savaş sonrası dönem yapılanma yılları olduğu için ekonomik sıkıntılar ve sosyal dengesizlik yıllarca devam etmektedir. Bu durum ülkenin geleceği için birbirinden farklı sorunlar yaratabilir ve bunların bazıları kalıcı olabilir. Siyasi dalgalanmalar, sosyal huzursuzluk, altyapı sıkıntıları, ahlaki zafiyet ve inanç sisteminin gerilemesi gibi birçok farklı alanda karşılaşılan sorunlar savaş sonrası dönemlerde yoğunlaşmaktadır. ETNİK DENGENİN DEĞİŞMESİ Ülkelerin homojenliği güvenliklerinin sağlanması ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla etnik oranın değişimi güvenliğe değişim sonucu açısından bir ülke için iyi ya da kötü gelişmiş olabilir. Ancak sonucu iyi bile olsa bu tür bir değişime neden olan sebepler olumsuz olup, bunlardan biri de savaşın körüklediği göçlerdir. PKK ile mücadelenin yoğunlaştığı dönemde Güneydoğu’da artan göç buna yakın zamandan bir örnektir. Öte yandan Türk Kurtuluş Savaşı sonrasında Yunanistan’a olan Rum göçü ve ardından gelişen nüfus mübadelesi, stratejik seviyede Türkiye ve Yunanistan’daki etniklik oranlarının homojenleşmesini sağlamıştır. Bu durum sürekli sorunlar yaşamaya devam eden iki ülkenin, buna rağmen bir daha savaşmamasının nedenlerinden de biridir. Irak Savaşı’ndan önce nüfusun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturan Sünniler, yoğun şekilde savaşan mezhep olarak en çok kayıplara da uğrayanlar olmaktadır. Güneydeki Şiilerin kayıpları ise daha az olup, Kuzey’de daha güvenli olan bölgede yaşayan Kürtler fazla kaba uğramamaktadırlar. Suriye’ye göç ettikleri bilinen ikiüç milyon Iraklının ise öncelikle Sünni olduğunu tahmin edebiliriz. Diğer ülkelerde de birçok Sünni mülteci olduğunu düşünürsek geleceğin SOSYAL DÜZENİN SARSILMASI Erkek nüfusun önemli bir kısmının askere gidişiyle cephe gerisinde kadın nüfusu yoğun olarak kalmaktadır. Bu durum bazen ihtiyaçları, bazen de ekonomik şartların ağırlaşmasının getirdiği zor hayat şartları ülkedeki fuhşu tetikleyici bir nedendir. Bu durumun özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında hem Almanya’da hem de İngiltere’de bu artışın göze çarptığı görülmüş, hatta bu konu aynı dönemde propaganda malzemesi bile yapılmıştı. Ayrıca her alanda bir çöküş yaşanan savaş sonrası şartlarda, savaşlarda ailelerin parçalanmaları ve savaş sonrasında çocukların yetiştirilmeleri gibi konular toplumsal sıkıntılara neden olmaktadır. DÜŞÜNCE DEĞİŞMELİ Savaşlar ne zaman ve nasıl yapılırsa yapılsın, öncelikli sonuçları her zaman yıkım olmaktadır. Genellikle kazanan devletler çok şey elde etmiş gözükürler. Ancak uzun vadeli etkilerine bakıldığında bunların da birçoğunun kazandıkları üstünlüğün geçici olduğu görülmektedir. Çevre, sosyal düzen, ahlaki unsurlar ve ekonomik yapıyı tümüyle değiştiren savaşları gerçekte kazanan ülke son derece azdır. Bunların kazanımları ise o savaşın tetiklediği bir sonraki savaşta kolaylıkla yitirilebilmektedir. Fransa’nın iki dünya savaşı sayesinde başına gelenler buna güzel bir örnektir. Fransa ilk savaştan galip çıkarak önder ülke olduğunu kabul ettirmiş, ancak ikinci savaşı kazanan tarafta olmasına rağmen savaş sonrasında sömürgelerini birer birer kaybetmişti. Dolayısıyla günümüzün artık karmaşıklaşan siyaset ortamında savaşın anlamını Clausewitzçi tabirle "politikanın uzantısı" olarak açıklamak yerine insani değerler ve çevreye verilen zararların da öncelikli olarak düşünülmesi gerekmektedir. EKONOMİK OYNAMALAR Çağlar boyunca savaşların belli sınıf ya da etnik gruplar üzerinde olumlu ya da olumsuz etkilerinin olduğunu, bunlardan bir kısmının da ekonomiye yansıdığını görüyoruz. Osmanlılarda ordular yardımcı birliklerin haricinde Müslümanlardan oluşurken, yaşanan savaşlar sonunda Müslüman gençlerin uzun süre işlerinden uzaklaştıkları ya da birçoğunun şehit olduğunu düşünürsek, belki de Osmanlı’nın ticaretinde